Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç’in Basın Bilgilendirme Toplantısı, 19 Kasım 2014 , Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ TANJU BİLGİÇ- Arkadaşlar, en son 4 Kasım tarihinde biraraya gelmiştik. 4 Kasım tarihinden beri yoğun bir diplomasi trafiği devam ediyor. Ben kısaca 4 Kasım’dan beri Sayın Bakanın yurt dışı ziyaretleri hakkında bir bilgi verip önümüzdeki dönem hakkında bir genel çerçeve çizeyim ondan sonra da sorularınızı alayım hemen.

Sayın Bakan 6 Kasım tarihinde Suudi Arabistan’a bir ziyaret yaptı biliyorsunuz Dışişleri Bakanı Faysal’ın daveti üzerine. Suudi Arabistan’a günübirlik bir ziyaret oldu. Hem ikili ilişkiler, hem bölgesel ilişkiler dahil Mısır, Yemen konuları gündeme geldi. Aynı zamanda Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı ve Körfez İşbirliği Konseyi’yle ilişkileri çerçevesi de o toplantıda gündeme geldi. Sayın Bakan o ziyaret sırasında bir okulu ziyaret etti ve vatandaşlarımızla biraraya geldi.

Ardından Sayın Bakan Sayın Cumhurbaşkanına refakaten Türkmenistan’a gitti. 6-7 Kasım tarihleri arasında, Türkmenistan ziyaretinde Sayın Cumhurbaşkanımıza eşlik etti. Tabii ikili, ticari, ulaştırma alanında pek çok anlaşma imzalandı. Dışişleri Bakanlıkları arasında bir işbirliği protokolü de yine bu ziyaret sırasında imzalandı.

Sayın Bakan ardından 10 Kasım tarihinde Ukrayna’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Ortak Stratejik Planlama Grubu Toplantısı yapıldı, Dışişleri Bakanıyla görüştü, aynı zamanda Ukrayna Cumhurbaşkanı tarafından da kabul edildi. Ziyaret sırasında hem Ahıskalı Türklerle görüştü, aynı zamanda Kırım, Tatar liderleriyle, Kırımoğlu ve Çubarov’la biraraya geldi.

Ardından Sayın Bakan Yeni Zelanda’ya ve Avustralya’ya gitti, bunu da zaten yakından takip ettiniz. Bu seyahat çerçevesinde, Yeni Zelanda 20 sene sonra Dışişleri Bakanlığı seviyesinde ilk defa ziyaret edildi. Sayın Bakan orada hem Gazi İşleri Bakanı, hem Dışişleri Bakanı, hem Genel Vali tarafından kabul edildi, onlarla detaylı görüşmeler yapıldı. Yeni Zelanda’yla özel bir ilişkimiz var, 1915 Çanakkale Savaşları sırasında Yeni Zelanda’nın da içinde bulunduğu Anzak askerleriyle savaştık. Tabii bu bir dostluğa da sebebiyet verdi. 2015 yılında Çanakkale Savaşlarının 100. yıldönümünü anacağız hep beraber. Onun için Yeni Zelanda ziyareti önemliydi. Yeni Zelanda’ya gittiğimizde özellikle çok sayıda Yeni Zelandalının Türkiye’ye gelmek istediğini, bu anma törenlerine katılmak istediklerini gördük. Nisan ayında anma töreni olacak ve Yeni Zelanda Başbakanı geniş bir heyetle buraya gelecek. Fakat bunun dışında aynı zamanda Ağustos ayı içinde Yeni Zelandalılar için de özel bir anma töreni düzenlenecek Çanakkale’de.

Ardından Brisbane’da Sayın Bakan G-20 Zirvesine Sayın Başbakanımıza refakaten katıldı. Bu sırada G-20 Zirvesi sırasında, Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye, Avustralya’nın oluşturduğu MIKTA ülkelerinin Dışişleri Bakanlarıyla biraraya geldi. Bunların her biriyle hem beraber ortak biraraya geldiler, hem ayrıca ikili görüşmeler de oldu. Bunların dışında Arjantin ve Brezilya Dışişleri Bakanlarıyla da Sayın Bakan biraraya geldi.

G-20 Zirvesinden sonra da Sayın Bakan bugün Sayın Cumhurbaşkanımıza refakaten Cezayir’de. Yarın itibariyle 2. Türkiye-Afrika Zirvesi çerçevesinde Malabo’ya geçecek. Ve ondan sonra da önümüzdeki dönem programları devam edecek.

Benim Sayın Bakanın programına ilişkin olarak söyleyeceğim hususlar bu aşamada bu kadar. Bunun dışında sizin sorularınız üzerinden gidelim, onlara yanıt vermeye çalışayım.

SORU- Tanju Bey, Amerika’dan General Allen Ankara’da temaslarda bulunuyor, bu temasların gündemiyle ilgili bilgi verebilir misiniz?

Ayrıca, Biden’ın beklenen ziyaretiyle ilgili bir sorum olacaktı; bu ziyarette uçuşa yasak bölge talebini tekrar gündeme getirecek misiniz acaba Suriye’yle ilgili?

Bir de, bu Amerika’yla uzlaşılan Suriyeli muhaliflerin eğit-donat programına ilişkin bu programı uçuşa yasak bölge talebinizle ilişkilendiriyor musunuz? Yani programın başlaması için uçuşa yasak bölge konusunda da bir ilerleme olması beklentiniz var mı acaba? Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ TANJU BİLGİÇ- Şimdi ilk sorunuzdan başlayalım. General Allen bugün burada, bu sabah buraya geldi, Sayın Müsteşarımızla öğle itibariyle biraraya geldi, ondan sonra da beraber bir çalışma yemeğine geçildi, henüz çalışma yemeği sonlanmadı, onun için içeriğine ilişkin olarak çok fazla bir şey söyleyemiyorum toplantı henüz bitmediği için. Ama Allen daha önce 9 Ekim tarihinde ülkemizi zaten ziyaret etmişti ve bu ziyaret sırasında hem Sayın Müsteşarımızla görüşmüştü, hem Sayın Bakanımız ve Sayın Başbakanımız tarafından da kabul edilmişti. Tabii Suriye ve Irak’taki durum özel olarak gündemde. ABD ile müttefiklik bağlantılarımız çerçevesinde her konuda, her düzeyde zaten temaslarımız sürüyor.

Biden’ın ziyaretine ilişkin olarak sorunuza ilişkin, Amerikalı müttefiklerimizle yapılan görüşmelerde dediğimiz gibi her konu gündeme geliyor, bu söylediğiniz konular da muhakkak gündeme gelecektir.

Eğit-donat’la uçuşa yasak bölgenin şart olup olmadığını sordunuz. Bunları aslında genel bir çerçevede değerlendirmek, genel kapsamda bir strateji oluşturmak lazım. Bunlarla ilgili tabii çok detaylı müzakereler devam ediyor, onun için buna spesifik olarak şarttır-değildir diyemem. Ama bizim özellikle bölgeye yönelik yaklaşımımız çok belli. Genel kapsamlı bir strateji çizilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yani sadece DAEŞ terör örgütünün bombalanmasıyla bu sorunun çözülemeyeceğini düşünüyoruz. Onun için uçuşa yasak bölgeler, güvenli bölgeler, eğit-donat, bunların hepsi genel kapsamlı bir stratejinin bir parçası olmak zorunda. Ama dediğim gibi müzakereler devam ediyor, devam eden müzakereler çerçevesinde biri diğerinin şartıdır demek çok doğru olmaz. Ama bizim arzu ettiğimiz kapsamlı bir strateji bu aşamada, onun için de çalışıyoruz ve müzakerelerimiz devam ediyor söylediğim gibi.

SORU- Tanju Bey, iki sorum olacak. Birincisi; bu hafta başında hem bazı uluslararası basın kuruluşlarının, hem de Türk basınında Halep’teki Özgür Suriye Ordusu unsurlarından 15 bin kişinin ve komutanının Türkiye’ye geldiği ve Halep’in büyük oranda boşaldığı, bu nedenle IŞİD’in bölgeye yönelmesi durumunda çok kolay şekilde ele geçireceğine yönelik haberler yer aldı. Birincisi, bu iddialar doğru mudur? Ve kentte 1,5 milyona yakın kişi yaşıyor, belki hepsinin geleceğini söylemek mantıklı değil, ama Türkiye’nin Halep’ten yeni bir göç dalgasına ilişkin hazırlıkları var mıdır?

İkinci sorum da; hafta içinde Sayın Başbakan tarafından, gerekse Amerikan basınında yine Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’nin IŞİD’le mücadele konusundaki çizgisine yaklaştığına yönelik haberler ve değerlendirmeler okuduk sıkça. Acaba ne yöndedir bu yaklaşma, hani belki çok detayına giremezsiniz, ama biraz fikir verebilirseniz seviniriz.

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ TANJU BİLGİÇ- İlk sorunuzdan başlayayım. Her şeyden önce Özgür Suriye Ordusu’nun Halep’i boşalttığına ilişkin iddiaların gerçek dışı olduğunu söylemek istiyorum, bu iddialar doğru değil. Basından ben de aynı şekilde okudum. Özgür Suriye Ordusu’nun lider kadrolarından bir kişinin de Türkiye’de olduğu iddiası yine basında iddia edildi. Bu konuya ilişkin malumatımın olmadığını söylemek istiyorum, yani bu kişinin Türkiye’de olup olmadığına ilişkin bir malumatım bu aşamada yok. Ama Özgür Suriye Ordusunun Halep’i terk ettiğine ilişkin iddialar gerçek dışı. Tabii Halep üzerinde hem rejimin, hem de IŞİD’in bir mücadelesi var, aynı zamanda Özgür Suriye Ordusu da orada.

Halep’teki durumun daha kötüleşmesi halinde Türkiye’ye yönelik bir göç dalgasını beklemek mümkün. Bunu Sayın Bakanımız da daha önce birkaç defa söyledi. Rakam konusunda bir tahminde bulunmak mümkün değil. Ama tabii bunlar birbirini etkileyecek zincirleme reaksiyonlar. Bir yerde göç olduğu zaman diğer bölgelerdeki toplulukları da, insanları da yine Türkiye’ye yöneltebilir. Aslında Türkiye’ye çok yakın bir coğrafyada bu şekilde gerçekleşen gerginliğin Türkiye’ye ne kadar zarar verdiğini görüyoruz. Türkiye çok büyük bir mali yük altında aslında, bugüne kadar 4,5 milyar dolar Suriyelilere harcanmış durumda. Bunun maddi boyutunun yanında bir de sosyal boyutu var. Her sene yaklaşık 35 bin Suriyeli çocuk doğuyor ülkemizde. 350 bin kişi eğitime muhtaç, bunların yaklaşık %40’ına eğitim veriyoruz. Sadece kamplarda 68 bin tane öğrenci var, tabii bunları kaldırmak, ekonomik açıdan kaldırmak da Türkiye için büyük bir külfet. Bu çerçevede zaten biraz önce de diğer arkadaşımız sordu, yani uçuşa yasak bölge, güvenli bölgeler, Türkiye açısından çok önemli. En azından Halep çevresinde bu şekilde bu göç dalgası olursa en azından bunların önlenmesi sağlayacak bu taleplerimiz.

İkinci sorunuz, Sayın Başbakanımızın Obama’yla yapılan görüşmesinde Suriye ilişkin ifadeleri. Aslında ABD makamlarıyla yaptığımız görüşmelerde Esad ya da Esad’sız, Suriye konusunda herhangi bir görüş ayrılığımız bizim yok, uygulamada bazı farklılıklar var, onları da zaten müzakereler yoluyla gidermeye çalışıyoruz. NATO Galler Zirvesinde Obama Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığı görüşmede zaten Esad’ın mutlaka gitmesi gerektiğini ifade etmişti. 2013 Mayıs’ında Washington’da yapılan bir ziyaret sırasında yine Obama basın toplantısında bunu da dile getirmişti. Bu hususlar, benim biraz önce söylediğim hususlar Sayın Bakanımız tarafından da birkaç gün önce bir televizyon programında dile getirildi, onun için bu aşamada daha fazla yorum yapmak istemiyorum bu konuya.

SORU- Sayın Başbakanın Atina ziyaretindeki ortak bakanlar kurulu toplantısında yeni bir anlaşma ya da güven artıcı bir önlem çerçevesinde yeni bir adım atılmasını bekliyor muyuz?

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ TANJU BİLGİÇ- Sayın Başbakan 5-6 Aralık tarihlerinde Atina’ya gidecek, biliyorsunuz 14-15 Mayıs 2010 tarihlerinde bu Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin ilk toplantısı yapılmıştı, ikinci toplantısı 4 Mart 2013 tarihinde yapılmıştı. Bugüne kadar gerçekleştirilen YDİK toplantılarında toplam 47 anlaşma imzalandı, bir sonraki toplantı da 5-6 Aralık tarihlerinde olacak dediğim gibi. Tabi bu YDİK toplantısı 2 ülke ilişkilerindeki işbirliği alanlarının ve işbirliği potansiyelinin değerlendirilmesi açısından çok önemli ve elverişli bir zemin teşkil ediyor.

Burada gündemdeki konular, işbirliğimizin geliştirilmesine yönelik hususlar ele alınacak. Spesifik olarak hangi anlaşmalar imzalanacak, bu aşamada herhangi bir şey söylemem zor. Ama YDİK’in toplanmış olması bile aslında kendi başına bence bir güven arttırıcı önlem, çünkü sorunlarımızı karşılıklı müzakereler ve karşılıklı konuşma ve tartışma şeklinde çözme yönünde önemli bir irade sergiliyor, o açıdan önemli.

Buyurun.

SORU- Sayın Cumhurbaşkanı bugün Cezayir’e hareketinden önce eğit-donat sorularını yanıtlarken Irak’ı da çerçeve içine aldı. Bunu bilmiyorum biz mi ilk kez duyuyoruz? Bu konuyla ilgili bir gelişme var mı, Irak’taki muhaliflerin de eğit-donat’a yönelik, onlara yönelik bu yönde politika izlenmesi konusunda bir yaklaşım var mı acaba?

Kısa süre önce Sayın Bakan da Irak’ta güvenlik güçlerinin eğitilmesi için hem Savunma Bakanlığı’yla, hem Irak İçişleri Bakanlığı’yla temasların olduğunu, bu yönde bir talep olduğunu açıklamıştı, bununla ilgili yeni bir gelişme var mı; devamı olarak bu sorunun.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ TANJU BİLGİÇ- Buna ilişkin olarak yeni bir gelişme konusunda benim herhangi bir bilgim yok, yani bu toplantı sonrasında size telefonda detaylı bilgi verebilirim.

Sayın Cumhurbaşkanımızın o ifadelerini tam olarak okuyamadım, onun için çok yorum yapamıyorum ama, herhalde kastedilen bu sizin son olarak eklediğiniz unsur olmalı.


SORU- John Allen’ın yabancı bir gazeteye verdiği mülakatta eğit-donat çerçevesinde eğiteceğimiz Suriyeli muhalifler Esad’la savaşmayacak demişti, daha sonra Amerikalı yetkililerle yapılan görüşmelerde bu konu gündeme geldi mi?

Bir sorum daha var, Bağdat’la Erbil arasında geçici de olsa bir petrol anlaşması yapıldı, bu anlaşma Türkiye’yi ve Halkbank’taki para açısından, Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Bununla ilgili Iraklı yetkililerle bir görüşme sağlandı mı?

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ TANJU BİLGİÇ- Birincisi, bu soruya ilişkin olarak biz zaten kendi parametrelerimizi çok açık ve net bir şekilde koyduk, eğit-donat çerçevesinde eğitilecek kişilerin herkesle savaşması gerektiğini söyledik, bunu daha önce de Sayın Bakanımız dile getirdi.

Bağdat’la Erbil arasında bir yakınlaşmanın olduğunu biz de biliyoruz, bunun nihayete önümüzdeki dönemde ereceğini umuyoruz, bizim anladığımız kadarıyla bu konuya ilişkin olarak görüşmeler devam ediyor IKBY ve Bağdat arasında.

Tabi Türkiye’nin isteği, Irak Anayasası çerçevesinde Irak’ın bir bütün içinde hareket etmesi ve kendi içindeki sorunları çözmesi. Bu sorunlar çözüldüğü takdirde tabi bölgemizin istikrarı açısından çok olumlu bir katkı yapılmış olacak.

Evet arkadaşlar, teşekkür ediyorum, sağ olun.