Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Elçi Selçuk Ünal'ın Son Basın Toplantısı, Dışişleri Bakanlığı, Taha Carım Salonu, 31 Ocak 2013, Perşembe

 

Arkadaşlar, Bakanlığımızdaki olağan basın toplantısına hoş geldiniz.

 

Öncelikle birkaç açıklama yaparak başlamak istiyorum. Daha sonra soru-cevap kısmına geçeceğiz. Her zaman olduğu gibi önümüzdeki dönemdeki bazı diplomatik faaliyetlerin programını vererek başlamak istiyorum.

 

Bunlardan ilki, Sayın Bakanımızın Sırbistan Dışişleri Bakanının davetine icabetle yarın Sırbistan’a yapacağı ikili çalışma ziyaretidir. Bu ziyaret sırasında Sırbistan Cumhurbaşkanı, Sırbistan Başbakanı ve Sancak kökenli Boşnak Hükümeti üyeleri, ayrıca az gelişmiş bölgelerin kalkınmasından sorumlu Devlet Bakanı ile bir araya gelecektir. Sayın Bakanımızın bu temaslarında iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konular, Balkanlar ve iki ülkeyi ilgilendiren uluslararası meseleler ele alınacaktır. Balkanlar’da komşumuz olarak gördüğümüz, barış ve istikrar için kilit önemi haiz olan Sırbistan’la ilişkilerimizi biliyorsunuz. Uzun süreden beri çok iyi bir düzeyde tutuyoruz ve daha da geliştirmeye niyetliyiz. Yarınki ziyaret sırasında iki ülke Dışişleri Bakanlarının, diplomatik ve konsüler misyon personelinin eşlerinin çalışmalarına ilişkin anlaşmayı da imzalamaları öngörülüyor.

 

Bu ziyaretin arkasından, 2-3 Şubat tarihlerinde Münih Güvenlik Konferansı’na katılacağız. Sayın Bakanımızın çeşitli oturumlara konuşmacı ya da katılımcı olarak iştirak etmesi öngörülüyor. Ayrıca, tabiatıyla çeşitli ikili temaslarda bulunması bekleniyor. Henüz tam olarak kesinleşmemiş olmakla birlikte Rusya, Fransa, Almanya, Yunanistan Dışişleri Bakanları ile görüşmeler, keza Makedonya Cumhurbaşkanı ve Kosova Başbakanı tarafından kabuller öngörülüyor. Tabiatıyla, Almanya’dayken bazı çalışmalar ve temaslar da olacaktır.

 

Hemen arkasından, 4-5 Şubat tarihlerinde İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Olağan Dışişleri Bakanları Zirvesine katılmak için Mısır’a gideceğiz. Buradaki iki günlük toplantının arkasından, bildiğiniz gibi İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Devlet Başkanları düzeyindeki Zirvesi başlayacak. Sayın Cumhurbaşkanımız ayın 6’sındaki Zirveye katılacak. Bilahare, 7-8 Şubat’ta Sayın Cumhurbaşkanımızın Mısır’a ikili ziyareti öngörülüyor. Bu sıradaki bütün temaslara da katılacağız.

  

Programa ilişkin bilgilerden sonra bir duyuru da yapmak istiyorum. O da Nijer’de bulunan ve bu ülkeye seyahat edecek vatandaşlarımıza yönelik bir seyahat duyurusudur. Mali’deki gelişmeleri hepiniz takip ettiniz. Biliyorsunuz, Mali’deki askeri operasyonla bağlantılı olarak bu ülkeyle komşu olan ve operasyona asker katkısı yapan Nijer’de de güvenlik tehditlerinin arttığını gördük. Bu gelişmelerin ışığında, güvenlik ortamının belirsizliğini dikkate alarak vatandaşlarımızın başkent Niamey dışına, özellikle, ülkenin Mali sınırıyla kuzey bölgelerine seyahat etmemelerinin, halen orada bulunan vatandaşlarımızın da bölgeden ayrılmalarının uygun olacağını düşünüyoruz. Bunu da bu vesileyle vatandaşlarımıza saygıyla duyuruyoruz.

 

Ben burada durmak istiyorum. Eğer varsa sorularınızı almak istiyorum.

 

SORU :İki sorum olacak. Birincisi dün medyaya yansıyan daha sonra Suriye’nin de açıklama yaparak doğruladığı, İsrail’in Şam yakınlarındaki bir askeri tesise saldırıda bulunduğu ve benzer şekilde Lübnan topraklarında Hizbullah’a silah taşıdığı iddia edilen kamyonlara da benzer bir bombalama eylemi gerçekleştiği söyleniyor. Bununla ilgili değerlendirmenizi soracaktım. Bölgenin dinamikleri açısından olumsuz bir etkisi olacağını düşünüyor musunuz? İkinci sorum Patriotlarla ilgili. Amerikalıların yerleştireceği Patriotlara ilişkin Türkiye ve Amerika arasındaki mutabakat muhtırası görüşmelerinin bürokratik bir engele takındığı ve bu nedenle geciktiğine ilişkin Amerikalı Kongre üyesi Wiitterman’ın bir açıklaması vardı, dün İncirlik ziyareti sırasında. Buna ilişkin detaylı bilgi vermeniz mümkün müdür? Teşekkür ederim. 

 

CEVAP : Teşekkür ederim. Öncelikle ilk sorunuzla başlayayım. İsrail’in yaptığı iddia edilen askeri operasyon hakkında şu aşamada bize intikal etmiş resmi bilgi yok. Biz de tabiatıyla bunu basın yayın organları üzerinden yayılan bilgiler veya bu yönde yapılan açıklamalar üzerinden izliyoruz. Ancak, tabiatıyla bu, takdir edeceğiniz gibi, Suriye’deki durumun ne kadar karmaşık, ne kadar kötü ve uluslararası bölgesel barışı tehdit eder bir hale geldiğini bir kere daha gösteriyor. Krizin çıkışından itibaren Suriye’deki gelişmelerin giderek sadece ülke içinde değil, bölgesel nitelikli sıkıntılar yaratmaya başladığını söylüyoruz, savunuyoruz ve bu nedenle Suriye konusunun bir an önce her boyutuyla çözümlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. 

 

Patriotlar konusuna gelince. Şu ana kadar ülkemize intikal eden Patriot bataryalarından dördü, Almanya ve Hollanda bataryaları, harekat yeteneğine ulaştı. Diğerlerinin yerleşme ve intikal etme süreçleri tamamlandı veya tamamlanmak üzere. Bizim açıkçası herhangi bir ülkeyle şu aşamada resmi bir sorunumuz olduğunu düşünmüyorum. Zira, bu bataryalar ittifakın yerleşik usul ve kurallarına uygun olarak hazırlanan ahdi bir temele dayalı olarak ülkemize getiriliyor. Bu çerçevede, şu ana kadar bu temele müteallik bir sorun yaşandığını en azından ben bilmiyorum. Dolayısıyla, gerek Almanya’dan gerek Hollanda’dan gelen bataryaların hepsi ve Amerika’dan gelecek olan bataryalar da, NATO içindeki müttefiklerin birbirine destek amacıyla ve bu çerçevede oluşturulmuş kuvvet intikal kuralları bağlamında görülüyor ve bu şekilde görüşmeleri sürüyor. Onun dışında bende iki ülke arasında böyle bir ihtilaf olduğuna dair bilgi yok.

 

SORU : Dün Suriye Ulusal Koalisyonu’ndan Suriye lideri Beşar Esad’la müzakere masasına oturulabileceğine yönelik açıklamalar geldi. Ve görüşme yerleri sayılırken bunların arasında İstanbul’un da olabileceği zikredildi. Türkiye muhaliflerin Esad’la görüşmesine nasıl bakıyor? Bu tür bir görüşmenin Türkiye’de gerçekleştirilebilecek olmasını nasıl değerlendirir? Buna izin verir mi?

 

CEVAP  : Öncelikle şunu söylemek isterim: sadece Türkiye değil, birçok ülke Suriye Ulusal Koalisyonunu Suriye halkının tek meşru temsilcisi olarak tanımıştır. Bu çerçevede, zaten Suriye Ulusal Koalisyonu da ülkemize bir temsilci atamak istediğini bildirmişti. Bu temsilciye mutabakatımız verilmiş ve bu kişi Türkiye’deki görevine başlamıştır. Dolayısıyla, Suriye halkı adına konuşacak kişiler bellidir. Ben burada Suriye halkı adına veya Suriye Ulusal Konseyi adına tabii ki konuşamam. Onların sözcüsü zaten bellidir. Sizin de konuştuğunuz arkadaşlar var. Herkes tabii ki bir çözüm arayışında. Bu da gayet doğal. Ama ikinci sorunuza gelince, görüşmelerin başlaması, bunların nerede olacağı ve yahut nasıl yapılacağı, bence bunlar şu an hipotetik bir durumu yansıtıyor. Zira öncelikle rejimin tepkisi herhalde beklenecek ve görülecektir. Ama rejim şu ana kadar birçok öneriyi de reddetmiştir. Dolayısıyla görüşme olup olmayacağı veyahut nerede olacağı konusunu konuşmak için bence erken.

 

SORU  :Selçuk Bey, ………(anlaşılmıyor) yani Türkiye’nin tutumu nedir bu noktada? Bir de, bugüne kadar hiçbir şekilde masaya oturmayacağını söyleyen muhalefet ne oldu da böyle bir karara vardı? Türkiye ile yapılan görüşmelerde Davos’ta da görüşmüştü Muaz El-Hatip. Acaba Türkiye’nin bir önerisi, bir dahli oldu mu bu konuya? Ya da bu fikir daha önce paylaşıldı mı Türkiye ile?

 

CEVAP : Suriye Ulusal Koalisyonu Suriye halkının tek meşru temsilcisidir. Kendi kararını kendi alması gayet normal. Zaten bunu söyledim. Dolayısıyla bu gibi sorularınızın hiçbirine cevap verecek konumda olduğumu düşünmüyorum. Öncelikle ilk sorunuzdan başlayayım. Bu, yeter koşul mu değil mi? Dediğim gibi, bu Suriye halkının kendisine ait bir koşul veya düzenleme olacaktır. İkincisi, bizim için bunun yeterli olup olmaması meselesi değildir konu. Suriye halkının meşru temsilcisi olarak dünya tarafından kabul edilen kurum ve kişilerin kendi iradeleri ile yaptıkları çalışmaları, temasları, açıklamaları vardır. Bunlar sonuçta onların sonucu olacaktır. Biz Suriye Ulusal Koalisyonu ile tabii ki her alanda her zaman görüşüyoruz. Ama bunların içeriğini şu aşamada açıklamak durumda değiliz. Fakat burada, bu açıklamanın Suriye Ulusal Koalisyonu’nun Başkanı tarafından yapıldığını hatırlatmak isterim.

 

SORU :Fransa Cumhurbaşkanı Türkiye’yi ziyareti konusunda son gelişme nedir? Teşekkür ederim.

 

CEVAP :Fransa Cumhurbaşkanı’nın ülkemizi ziyareti konusunda diplomatik kanallarda  tarih tespiti konusunda çalışmalarımız sürüyor. İlk yarısı olması konusunda bir çalışmamız var. Ama şu anda da netleşmiş bir tarih yok.

 

SORU  :Sayın Başbakanın Amerika ziyareti gündemdeydi Şubat ayı içerisinde. Bu konuda bir gelişme var mı? Yoksa bir erteleme mi sözkonusu? Programda görünüyor mu? Son durum nedir bu anlamda? Amerika’nın yeni Dışişleri Bakanının Türkiye’ye gelmesi konusunda bir gelişme var mı? Tarihler belirleniyor mu?

 

CEVAP : Arkadaşlar biliyorsunuz Türkiye ile Amerika arasında ilişkiler gayet örgündür, sık temaslarımız var. Önce ikinci sorunuzla başlayayım. Amerikan Dışişleri Bakanının ülkemize gelişi veya Sayın Bakanımızın Amerika’ya ziyareti konusunda iki Bakan arasında Sayın Kerry’nin adaylığının onaylanmasından sonra tabii ki bir aşamada temas olacaktır. Bunun tarihi nedir? Kim nereye gidecek? Henüz netleşmiş bir resim yok. Sayın Başbakanımızın programına ise şu anda hakim değilim, ama ziyaret olduğu takdirde, ki olması gayet normaldir, bu ziyaretin Bakanların temasından sonra olması zaten diplomatik teammüllerde de esastır. Dolayısıyla, tarih konusunda şu anda netleşmiş bir durum yok.

 

SORU : İmralı ile yürütülen süreç ve PKK’nın silah bırakmasına ilişkin süreçte Dışişleri nasıl bir rol oynuyor? Erbil’e gidecek ekipte Feridun Bey var mı? Feridun Beyin Avrupa’yı ziyaretleri, özellikle Norveç’e gideceği iddiaları var.

 

CEVAP  : Son sorunuzdan başlayayım. Sayın Müsteşarımızın Norveç’e gideceği iddiasını ben ilk kez duyuyorum. Diplomatik temaslar çerçevesinde ikili bir ziyaret veyahut ikili siyasi istişare sürecinde böyle bir ziyareti en azından ben bilmiyorum. İlk sorunuza dönecek olursak, yanılmıyorsam geçtiğimiz haftaydı, burada yine tabiatıyla sordunuz. Ancak, atıfta bulunduğunuz gelişmeler Türkiye’deki iç gelişmelerle bağlantılıdır.  Görev tanımım itibariyle burada, şu anda benim söyleyebileceğim herhangi bir husus olduğunu zannetmiyorum.

 

SORU : İki sorum olacak. İlki, Katar’da Başbakan Yunan Başbakanıyla yaptığı görüşme sonrasında Heybeliada Ruhban Okulunun açılabileceği sinyallerini verdi. Basından da okuduğumuz çeşitli formüller gündemde, okulun açılması için. Son durum nedir? İkinci sorum İran’ın P5+1 grubu ile nükleer müzakerelerin İstanbul’da yapılmasına ilişkin öneriyi reddettiği haberleri üzerine. Bu konuda size ulaşmış bir bilgi var mı?

 

CEVAP  : Sayın Başbakanımızın Yunanistan Başbakanı ile yaptığı görüşme sürpriz bir görüşme değil, tarihi ve saati taraflarca daha önce belirlenmiş bir görüşmeydi. Bu görüşmenin içeriği zaten bizzat Sayın Başbakanımız tarafından açıklandı. Bende onlara eklenecek herhangi bir husus yok.

 

Diğer konuda ise, Türkiye’nin iç eğitim sistemi ile de ilgili bir konu olduğu için sanırım sorulması gereken doğru adres burası değil. Vatandaşlarımız hakkında Dışişleri Bakanlığının açıklama yapmasını ben pek uygun bulmam.

 

İran ile P5+1 arasındaki görüşmelerin birçoğu Türkiye’de yapıldı. Sayın Ashton ve Sayın Celili arasındaki iki tur, bilahare yardımcıları arasındaki iki tur görüşme, tarafların mutabakatı üzerine İstanbul’da yapıldı. Biz bu görüşmelere en başından beri destek verdik. Türkiye’nin bu konuda tutumu bellidir. Ne olursa olsun diplomatik kanallara ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda her zaman desteğimiz açıktır. Bahsettiğiniz açıklamaları biz de izliyoruz. Ancak, şu ana kadar bize ulaşmış olan, bir sonraki toplantının yapılmasının netleştiği veya netleşmediği ya da bu toplantının İstanbul’da veya başka bir yerde yapılacağına dair net bir bilgi yok. AB ile İran arasındaki görüşmenin sürdüğünü hatırlıyorum. Tabii ki her iki taraf da görüşmeleri istediği yerde yapmakta serbesttir. Bizim bu görüşmelerin Türkiye’de yapılması yönünde hiçbir zaman, eski deyimiyle söyleyeyim, iştiyakımız olmadı. Bizim amacımız bu görüşmenin yapılmasıdır. Nerede ve ne zaman yapıldığından ziyade biran evvel görüşmelerin ve sürecin devam etmesidir.

 

SORU :Mısır’da bazı olaylar meydana geliyor. Dışişleri buna nasıl bakıyor? Müslüman Kardeşlerin gelmesiyle Mısır’da demokratik ortamın ortaya çıkacağı şeklinde beyanatlar vardı. Geçen hafta sonu, idam kararından sonra yaklaşık 30 kişi öldü. Mısır’daki olaylara nasıl bakıyorsunuz?

 

CEVAP :Mısır’daki gelişmeleri hepinizin yakından izlediği gibi biz de çok yakından takip ediyoruz. Yeni Mısır Hükümetiyle, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da istişarelerimiz sürüyor. Bizim ilk temennimiz, dost ve kardeş bildiğimiz Mısır halkının refahıdır. Bir an evvel içinde bulunduğu dönemden daha istikrarlı bir döneme doğru geçmesidir. Bu konuda zaten Türkiye elinden gelen her türlü desteği vermiştir ve verecektir. Tabiatıyla rejimlerin değişmesi ertesinde birtakım gelişmelerin rayına girmesi zaman alan konulardır. Dolayısıyla bu geçiş süreçlerinde her ülkede olduğu gibi Mısır’da da birtakım siyasi gelişmeler yaşanıyor. Bunları yakından izliyoruz. Bizim asıl desteğimiz Mısır halkının selametinedir. Mısır halkına desteğimizi sürdüreceğiz.

 

SORU :Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’nin Şangay Beşlisi olarak adlandırılan örgüte katılımına ilişkin açıklamalarının ardından basında tartışmalar çok fazla gündemde. Dışişleri Bakanlığının bu örgüte katılım yönünde başlattığı yeni bir çalışma var mı? Türkiye’nin örgütte ilişkisi ne durumda? Bilgi verebilir misiniz?

 

CEVAP : Öncelikle sadece düzeltmek için şunu söyleyeyim. 2001’de kurulan Şangay İşbirliği Örgütü’nün 6 kurucu, 5 gözlemci üyesi var. Ve 3 de diyalog ortağı var. Türkiye diyalog ortağı olan 3 ülkeden birisi. Diğerleri Sri Lanka ve Belarus. Şangay İşbirliği Örgütü ile ilişkilerimiz öncelikle çok taraflı dış politikamızın her alanda, her bölgesel örgüte mümkün olduğu mertebe katılımcı olunması, gözlemci olunması veya bunların faaliyetlerinin izlenmesi yönündedir biliyorsunuz.  Bu zaten çok taraflı diplomasimizin temel esaslarından biridir. Mümkün olan her yerde, ki bunların örneğini hep biliyorsunuz, uluslararası ve bölgesel kuruluşlara katılmaya, üye olmaya, faaliyetlerini yakından izlemeye devam ediyoruz, devam da edeceğiz. Burada, Türkiye’nin daha önce yaptığı diyalog ortaklığı başvurusu kabul edilmiş. O tarihten bu yana Türkiye bu toplantılara, Örgütün toplantılarına diyalog ortağı olarak katılıyor. Sayın Başbakanımızın açıklamalarına benim ekleyeceğim bir husus yok. Orada, sizin da gayet iyi bildiğiniz gibi, Sayın Başbakanımızın açıklamaları öncelikle Türkiye-AB ilişkileri ile ilgili olan bir hayal kırıklığına da işaret etmektedir. Sonuçta biz şu anda Şanghay İşbirliği Örgütü ile çalışıyoruz. Bu işbirliğinin düzeyini tabii ki arttırmak isteyeceğiz. Tabii ki her kuruluşla ilişkimizde olduğu gibi, mevcut konumumuzu daha da ilerletmeyi, sırasıyla gözlemci üye, yani ikinci kategoride olmak isteriz. Tabii ki Örgütün imkânları ve çalışma usulleri nispetinde Örgütle işbirliğini geliştirmeyi arzuluyoruz.

 

SORU :Yine Şangay Beşlisi ile ilgili soracağım. Bugün bazı yazarların, daha doğrusu Kadri Gürsel’in yazdığı bir yazı üzerine sormak istiyorum: Türkiye’nin 6 yıl bekletildiği bilgisi Dışişlerinin internet sitesinden son 24 saat içerisinde çıkartıldı. İnternet sitesinde Şangay Beşlisi’yle ilgili bilgiler arasından bu bilgi çıkartıldı, farklı bir şekilde değiştirildi, şeklinde yazdı. Neden böyle bir değişikliğe ihtiyaç duyuldu? Konuyla ilgili bir bilginiz var mı?

 

CEVAP :Konuyla ilgili bilgim var. Kadri Beyin yazısını da okudum, ama hemen şunu da söyleyeyim; internet sitemizdeki güncellemeler zaman zaman yapılıyor. Bunlar toplu olarak da, münferit olarak da yapılabiliyor. Bu bahsettiğiniz değişiklik zaten toplu yapılan bir güncellemenin parçası olarak gerçekleştirildi. Yani daha güncel bilgiler konuldu. Şunu da ekleyeyim: Türkiye’nin konumunu internet sitemize bakmadan doğru yazan yazarlarımız da var.

 

SORU :Rum Dönem Başkanlığı sona erdi. İrlanda Dönem Başkanlığı başladı. Birinci ayı da bitirdik. Öncelikle AB’de müzakere konusunda yol alacağınızı umuyor musunuz? Fransa’yla bu konuda temaslarınız, görüşmeleriniz ne noktadadır? Yeni faslın açılması için sizin beklentiniz ne? Bir diğer sorum, geçtiğimiz yıl Feridun Sinirlioğlu İsrail ile görüşmeleri sürdürüyordu. Bu görüşmelerde ne aşamadasınız? Görüşmeler devam ediyor mu?

 

CEVAP : Arkadaşlar, Türkiye ile AB ile ilişkisinin stratejik bir proje olarak görüldüğünü zaten biliyorsunuz.  Ancak, Rum Dönem Başkanlığı sırasındaki tutumumuz hepimizin malumu idi. Rum Dönem Başkanlığının sona ermesinin hemen ardından, AB’den sorumlu Sayın Bakanımızın da açıkladığı üzere, AB Komisyon Temsilcilerinden, AB Komiserlerinden, İrlanda Dönem Başkanlığındaki yetkililerden ve değişik Avrupalı siyasetçilerden Türkiye’nin AB ile ilişkisinin tekrar hızlandırılacağı yönünde olumlu açıklamalar yapıldı.  Biz de birtakım olumlu sinyaller alıyoruz, Fransa dâhil. Ancak, bu konuda, şu anda sizin bahsettiğiniz tarzda, yani fasılların açılması olsun, daha yeni bir somut aşama olsun, bunların olup olmayacağı konusunda şu anda net bir çerçevede konuşmak mümkün değil. Tabii ki beklentimiz bu. Temennimiz, bu ilişkilerin tabiatıyla daha da ileri götürülmesi ve AB ülkelerinin bazılarının bize yönelik haksız uygulamalarının kaldırılmasıdır. Sonuçta bizim çabamız da buna yöneliktir. 

 

İsrail konusuna gelince, bu konuda yapılmış yeni bir görüşme yok.

 

SORU :Az önce AB ve Şangay İşbirliği Örgütüyle ilgili açıklamalar yaptınız. AB projesinden söz ederken Türkiye-AB ilişkilerini stratejik olarak nitelendirdiniz. Sayın Başbakan’ın açıklamaları Şangay Beşlisi’ne bizi alın, AB’yi unutalım gibi yansıdı gazetelere. Dışişleri Bakanlığı’na göre acaba AB ile Şangay İşbirliği Örgütü birbirine ikame örgütler midir?

 

CEVAP :Bu soruyu aslında demin cevapladım. Türkiye’nin dış politikası çok boyutludur. Her alanda, her konuda uluslararası ve bölgesel örgütlerle belirli bir işbirliğimiz ve ilişkimiz var. Kimilerinde tam üyeyiz. Kimilerinde tam üyelik beklentisi ve çalışması içindeyiz. Çoğunda gözlemci üyeyiz. Diğerlerinde farklı kategorilerde üyeyiz veyahut üyelik daveti almış durumundayız, örneğin Arktik Konseyi’nde olduğu gibi. Dolayısıyla, kamuoyumuzda görülen bir örgüt diğerinin ikamesidir sorusu ve tartışması bence çok doğru bir tartışma değil. Çünkü burada Türkiye’nin her alanda gelişen, çok taraflı dış politikası sözkonusudur. Türkiye Afrika Birliği Örgütüne de gözlemci üyedir.  Arktik Konseyi geçen haftalarda konuşuldu. Bizzat bu örgütün üyeleri tarafından davet edildik gözlemci olmak üzere. Dolayısıyla bu yöndeki bütün çalışmalarımız çok taraflı diplomasimizin temel parçalarını oluşturuyor.

 

SORU :Geçen hafta Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde onaylanan Avrupa’da medyanın durumu raporu kabul edildi mi? Edilmedi mi? Size ulaşan bilgi nedir?

 

CEVAP :Bugün sizin yazdığınız haberle ilgili olarak mı soruyorsunuz?

 

SORU :Hayır. Geçen hafta Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Genel Kurulu’nda oylanan, Avrupa’da medya özgürlüğü raporunun kabul edilip edilmediği konusunda size ulaşan bilgiyi soruyorum.

 

CEVAP :Oylamadan haberdarız. Sonucu açıkçası bilmiyorum. Oylama, kararın kabul edilmesi anlamına geliyor mu, bu hususu teyit edip size geri döneyim.

 

SORU :Katılanların basit çoğunluğuyla kabul edildiği yönünde Avrupa Konseyi’nin internet sitesinde bilgi var. Bu kabul edildiği anlamına geliyor mu?

 

CEVAP :O zaman, benim anlayışıma göre gelmesi lazım. Siz sorduğunuza ve cevabı da söylediğinize göre zaten benden daha iyi biliyorsunuz.

 

SORU :Anadolu Ajansı kabul edilmedi diye haber geçmiş, o yüzden….

 

CEVAP :O haberi ben de gördüm. O nedenle size geri dönüş yapıp teyit edeceğimi söylemiştim size.   

 

SORU :Başbakan Yunanistan Başbakanıyla görüşmesinde, Atina’da cami yapılmasına olumlu baktıklarını söylemiş. Bununla ilgili süreç nasıl ilerleyecek? Parlamentodan geçtiği ifade ediliyor ama projesi, zamanlaması nedir? Ayrıca, 5 Mart’ta yine Yunanistan’la yapılacak istişare konseyi toplantısına ilişkin bilgi verir misiniz?

 

CEVAP :Atina, AB üyeleri arasında, Avrupa kıtasında bir Müslüman azınlığa sahip olup da camisi olmayan tek başkenttir. Bu, bizim uzun zamandan beri takip ettiğimiz bir konu. Zaten Sayın Başbakanımızın yaptığı görüşmede de bu konuda olumlu sinyaller alındı. Daha sonraki aşamada kim, neyi, nasıl yapacak? Bunu Yunan tarafından bekliyoruz. Ama Sayın Başbakanımızın da açıkladığı gibi, burada tarafımızdan atılabilecek herhangi bir adım varsa buna hazır olduğumuzu en üst düzeyde belirttik. İkinci sorunuz olan 5 Mart’taki toplantı hakkında ise, bu da bu toplantı sırasında karşılıklı olarak teyit edildi. Yunan tarafını Türkiye'ye bekliyoruz.

 

SORU  :Yine Bakanlar Kurulu toplantısı şeklinde mi olacak?

 

CEVAP :Tabii, çerçeve o. Yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi şeklinde.

 

SORU : Bilemiyorum az önceki cevabınızda kaçırdım mı ama Şangay İşbirliği Örgütü’ne ilişkin sorularda, Türkiye’nin bu Örgüt’le diyalog partneri. Üyeliğinin ötesinde bir sonraki adım bildiğim kadarıyla gözlemci üye statüsü. Bir sonraki adım da üyelik.  Bu kapsamda Dışişlerinin Türk dış politikası hedefleri kapsamında bir çalışması var mı? Bu yönde bir hedef var mı? Sizin az önceki verdiğiniz cevap daha geneldi, yanlış anlamıyorsam. Ben Şangay İşbirliği Örgütü kapsamında diyalog partneri olarak, değil daha ötesinde bir perspektifi var mı Türkiye’nin onu sormak istiyorum.

 

CEVAP :Bu sorunuzu aslında cevapladığımı düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin, Hükümetimizin dış politikasının temel unsurlarından biri de çok taraflı ilişkilerimizi geliştirmektir. Bu ilişkilerin geliştirilmesi tahtında her kuruluşla içinde bulunduğumuz ilişkiyi daha da ileri götürmek en tabii beklentimiz. Bu kuruluşa tam üye olanların dışında, gözlemci üyelerin tam üye olmak, bizim gibi diyalog ortağı olan ülkelerin de gözlemci olmak gibi arzuları var. Bu, sonuçta o örgütün kuralları içinde kararlaştırılacak bir konudur. Bunu söyledim. Başka da ekleyecek bir husus olduğunu sanmıyorum şu aşamada.

 

SORU :Suriye’de İranlı hacıların takasında dört veya üç tane Türk olduğu, İHH’nin bölgede bulunarak bunları kurtarmaya yönelik bir operasyonu olduğunu gazetelerden okuduk. İHH’nin Başkanı da açıkladı zaten bunu. Ama şu ana kadar o üç Türk’le ilgili herhangi bir gelişme yok. Bu Türkler gerçekten var mı? Yoksa bu operasyon başarısız mı oldu?

 

CEVAP :Burada bir düzeltmeyle başlamak isterim,  üç değil, dört Türk vatandaşından bahsediliyordu. Bunlar hakkında değişik zaman ve yerlerde bilgimiz oldu. Öncelikle şunu söyleyerek başlayayım.  Türkiye, dünyanın her yerinde özgürlükten mahrum olan vatandaşlarımızın, tüm dünya vatandaşlarının serbest bırakılmasına yönelik her türlü çabayı tabiatıyla destekler, desteklemektedir. Suriye özelinde herkesin çok değişik zamanlarda, değişik çalışmaları oldu. Bunları biliyorsunuz. Burada bizim bilgimiz dâhilinde olan iki vatandaşımız vardı. Değişik kanallardan bize ulaşan bilgilerden, Suriye içinde özgürlüklerinin kısıtlandığını biliyorduk ve bu konuda resmi ve diğer tüm kanallardan çabalarımız sürüyordu. Bahsettiğiniz kuruluşun çabalarının da keza sürdüğünü anlıyorum. Ancak, benim en azından bu sabah itibariyle bildiğim kadarıyla vatandaşlarımızdan dönen ya da döndüğü halde bize bildirilen yok.

 

SORU : Sayın Bakan Türkiye’nin Mali ile ilgili bir toplantı çağrısında bulunduğunu açıklamıştı. Bu çağrıya olumlu ya da olumsuz bir cevap geldi mi? Bildiğimiz kadarıyla Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı’nda bazı girişimleri vardı. Son bilgiler nelerdir?

 

CEVAP :Sayın Bakanımızın daha önce de açıkladığımız üzere Mali konusunun İslam İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde ele alınması yönünde sözlü girişimi oldu. Bunu biz bilahare Temsilciliklerimiz aracılığıyla takip ettik. Ancak, İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesinden önce Addis Ababa’da toplanan ve daha yeni biten bir Afrika Birliği Zirvesi gerçekleşti. Bu konu orada da görüşüldü. Türkiye orada da temsil edildi bir heyetle. Oradaki gelişmeleri yakından takip ettik. İslam İşbirliği Teşkilatı'nın önümüzdeki günlerde yapılacak toplantılarında bu konu tabiatıyla gündeme gelecek. Tarafımızdan da izlenmeye devam edilecek. İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Toplantısının zaten gündeminde, keza Zirvenin de gündeminde olacaktır. Burada ne formatta bir görüşme olur, şu anda onun çalışmaları sürüyor. Her hal ve karda, bu mesele Teşkilatın gündeminde olan bir konu ve tartışılacak.

 

SORU :Önceki gün Hatay merkezde oturan bir Suriyeli muhalif avukatı kaçırma girişimi olduğu yönünde haberler yansıdı. Bu kaçırma girişimini düzenleyen kişilerin kimliği nedir? Son durum nedir? Benzer olaylar daha önce de yaşanmış mıydı?

 

CEVAP :Benim bildiğim kadarıyla buna benzer ve bu kadar cüretkâr bir olay yaşanmamıştı. Dün Hatay Valimiz zaten gerekli açıklamaları yaptı. Kimlikler konusu, tahmin ediyorum şu aşamada soruşturmanın gizliliği esası çerçevesinde basınla paylaşılmayacaktır. Bunu zaten Emniyet makamlarımız da bir şekilde takdir edeceklerdir. Güvenlik kuvvetlerimizin müdahalesiyle akim bırakılan bu olay bile Suriye rejiminin kendi vatandaşlarına karşı nasıl bir zihniyet içerisinde olduğunu bence gayet iyi gösteriyor. Silahlı bir şekilde adam kaçırma girişiminin kabul görmesi sözkonusu değildir. Zaten güvenlik kuvvetlerimiz gerekli müdahaleyi yapmıştır. Biz de Dışişleri Bakanlığı olarak bu olayın cereyan ettiği andan itibaren, Sayın Bakanımızın Hatay Valisi ile görüşmesi de dahil olmak üzere, her aşamada yakın takipteydik. İlgili makamlarımızla halen bilgi alışverişi içindeyiz. Ancak, şu aşamada, en azından bizim tarafımızdan isim verilemez.

 

Bu arada arkadaşlarım bir not koydular önüme: Avrupa Konseyi Medya Özgürlüğü raporunun onaylandığı, danışma niteliğinde, ancak yaptırımı olmadığı yönünde. Ancak soruyu sormuş olan arkadaşımız sanırım şu an salonda değil.

 

SORU :Cüneyt Ünal’la birlikte Suriye’ye giden ve kendisinden bir daha haber alınamayan gazeteci Başar Kaddumi hakkında elinizde son bilgiler nelerdir acaba?

 

CEVAP :Değerli arkadaşımız, meslektaşımız Başar için de, tıpkı kendi vatandaşımızmış gibi bütün kanallardan temasımızı sürdürüyoruz. Ancak, şu anda elimizde kamuoyuyla paylaşılabilecek nitelikte somut bir veri olduğunu söylemek güç.

 

 

Değerli Arkadaşlar,

 

Başka soru kalmadığına göre, bu toplantının asıl amacına gelmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, Sayın Bakanımızın takdir ve talimatları çerçevesinde Bakan Özel Müşavirliği görevine atanmış bulunmaktayım. Yarın, yani 1 Şubat 2013 tarihinden itibaren Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü görevini değerli meslektaşım Sayın Levent Gümrükçü’ye devrediyorum.

 

Siz değerli basın mensuplarıyla geçirdiğim 2.5 yıllık, 30 aylık bu dönem benim için her anlamda zor, ama bir o kadar da keyifli geçti. 1955 yılında ulusal ve uluslararası kamuoyunu bilgilendirme amacıyla kurulmuş olan Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü’nü Sayın Bakanımızın talimatları doğrultusunda daha da geliştirmek için tüm arkadaşlarımla birlikte elimizden geleni yaptık. Sizlere ve sizler aracılığıyla kamuoyuna verdiğimiz hizmeti pratik alanlarda da mümkün olduğunca iyileştirmeye çalıştık. Zaten zor olan mesainizi biraz olsun kolaylaştırmaya uğraştık.

Diğer taraftan, yine Sayın Bakanımızın talimatlarıyla, kamu diplomasisinden sorumlu birimimiz daha geniş kitlelere erişmeye çalıştı. Üniversitelerle daha etkin iletişim içine girdi. Ayrıca, “Hariciye Şehrimizde” programında üst düzey diplomatlarımız şu ana değin 26 ilimize giderek dış politikamızı anlattı. Öte yandan, sosyal medyanın etkin kullanımına öncelik verdik. Türkçe Facebook ve Twitter sayfalarımızın yanı sıra, İngilizce Facebook veTwitter ile Fransızca ve Arapça Twitter sayfalarımız oluşturuldu. Resmi youtube kanalımız açıldı. Web sitemizin ana sayfasını 2012 yılında 2 milyon 103 bin 157 kişi ziyaret etti. Göreve başladığım Ağustos 2010’da 2 bin olan Türkçe Twitter takipçimiz bugün itibariyle 213 bini geçti. Türkçe Facebook izleyici sayımız 19 bine yaklaştı. Sosyal medya alanındaki çalışmalarımızın başarısı tarafsız uluslararası gözlemcilerce de tespit edildi.

 

Değerli Arkadaşlar,

 

Tabii ki, sadece bu alanlarda çalışmadık. Bu dönem zarfında tüm Bakanlığımız çalışanları sizlerle en zor yerlerde her zaman birlikte idi. Ortadoğu’da devrim yıllarını birlikte yaşadık. Arap Baharı’nın sözcülüğünü birlikte yaptık. Uzak diyarlarda ülkemizi aslında birlikte temsil ettik. Kuzey Afrika’da, Bingazi’de, Kerkük’te, defalarca gittiğimiz sınır vilayetlerimizdeki sığınmacı kamplarında ölümden korkmayanlarla hep yan yanaydık.

 

Bu yoğun çalışma temposunda gösterdiğiniz anlayış için siz diplomasi muhabirleri ile kameraman ve fotoğrafçı arkadaşlar başta olmak üzere tüm basın emekçilerine, hepinize çok teşekkür ediyorum. Kusur ettiysem affola.

 

Bu vesileyle evvelce çalıştığım ve sizlerle bu salonda vedalaşarak tayine gönderdiğimiz tüm mesai arkadaşlarım ile Enformasyon Dairesi’nin bugünkü enerjik, nazik, güven veren ve yorulmaz mensupları dahil olmak üzere, bu görevimde bana destek veren, tüm Bakanlığımız üst yönetimine ve tüm “kalem arkadaşlarıma” da teşekkürü borç biliyorum.

 

Son olarak, bana bu yoğun tempoda her daim sonsuz anlayış gösteren eşim Lerzan Kayıhan Ünal'a, beni televizyonda görüp eve ne zaman geleceğimi soran kızım Irmak’a ve tüm aileme bir kez de bu kürsüden teşekkür etmek istiyorum. Onlarsız yapamazdım. Onlarsız yapamam.

 

Tabii ki bu aslında bir veda değil, bir bayrak değişimi. Sizler bizim sesimiz çıkmadığımızda hep bir şeyler yaptığımızdan şüphelendiniz. Haklıydınız. Hep çalışıyorduk. Yaptığımız görevin niteliği gereği bunları kimi zaman paylaştık, kimi zaman paylaşamadık.  Hep birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Ama unutmayın: “Dinlenmemek üzere yola çıkanlar asla ve asla yorulmazlar”.