Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Hüseyin Müftüoğlu’nun Basın Bilgilendirme Toplantısı, 23 Mart 2017, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Değerli basın mensubu arkadaşlarım, hepiniz hoş geldiniz, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Uzunca bir aradan sonra tekrar birarada olmanın mutluluğunu taşıyorum.

Geçtiğimiz dönemde hepinizin de şahit olduğu gibi, uluslararası ilişkilerde, dış ilişkilerde hızlı gelişmeleri hep birlikte yaşadık. Türkiye’nin dış ilişkilerinde yaşadığımız hızlı gelişmeler neticesinde Sayın Bakanımızın birçok basın toplantısı oldu biliyorsunuz. Sayın Bakanımız değişik yerlerde televizyonlara mülakatlar verdi. Dolayısıyla güncel gelişmeleri hepiniz yakından takip ettiniz. O çerçevede geçtiğimiz ay içerisinde yapmayı planladığımız basın toplantımızı yapamamıştık. Kısmet bugüneymiş. Tekrar hepinize hoş geldiniz demek istiyorum.

Basın toplantılarımızın geleneksel izleyiş sistemi içerisinde dilerseniz öncelikle size Sayın Bakanımızın bu son 1 ay içerisinde yapmış olduğu temas ve ziyaretler hakkında kısa bilgi vermek istiyorum. Ardından sizin sorularınızı alarak basın toplantımızı devam ettireceğiz.

Değerli basın mensubu arkadaşlarım, hepinizin bildiği gibi Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Mammadyarov 22 Şubat tarihinde Hocalı katliamının 25. yılı vesilesiyle düzenlenen konferansa katılmak için Ankara’ya geldi.

Ardından Türkmenistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Vepa Hacıyev 23 Şubat tarihinde Ankara’daydı.

Bilahare Türkiye-Pakistan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 5’nci toplantısı keza 23 Şubat tarihinde Sayın Başbakanımız ve Pakistan Başbakanı Navaz Şerif’in eşbaşkanlığında gerçekleştirildi. Sayın Bakanımız bu ziyaret vesilesiyle Pakistan Başbakanının Dışişleri Özel Müşavirini kabul etmişlerdir. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısı kapsamında 9 anlaşma imzalandığını hatırlayacaksınız.

Bilahare Ekonomik İşbirliği Teşkilatının 22. Bakanlar Konseyi Toplantısı ve 13. Zirvesi vesilesiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın Pakistan ziyaretine refakat eden Bakanımızın 27 Şubat-1 Mart tarihlerinde Pakistan’ı ziyaret ettiğini hatırlayacaksınız.

Sayın Bakanımızın Ekonomik İşbirliği Teşkilatının 22. Bakanlar Konseyinde bir konuşma yaptığını ve bu konuşmada yoğun ve etkin işbirliğinin önemini vurguladığını dikkatinize getirmek istiyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımızın bu zirve kapsamında Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Tacikistan Cumhurbaşkanı Rahman, Türkmenistan Devlet Başkanı Berdimuhammedov ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani’yle yapmış oldukları ikili görüşmelerde Sayın Bakanımız kendilerine refakat etmiştir.

Bilahare Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Peter Szijjarto 3 Mart tarihinde Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaret kapsamında Sayın Bakanımızla yapılan görüşmede ikili ilişkilerin yanısıra bölgesel konular da ele alınmıştır.

Bilahare Sayın Bakanımız 7 Mart tarihinde İstanbul’daki başkonsoloslar, fahri konsoloslar ve diğer yabancı temsilcilerle Beyoğlu Buluşması adı altında biraraya gelmiştir.

Ardından Sayın Bakanımızın Almanya ziyaretini hatırlayacaksınız. 7-8 Mart tarihlerinde. 7 Mart tarihinde Hamburg’da Hamburg Başkonsolosluğumuzda vatandaşlarımızla biraraya gelen Sayın Bakanımız, 8 Mart tarihinde de Berlin’de Berlin Turizm Fuarına katılmış, ama öncesinde Almanya Dışişleri Sigmar Gabriel’le bir görüşme gerçekleştirmiştir. Bu görüşmede güncel gelişmeler ele alınmıştır. Ardından, biraz önce değindiğim gibi, Sayın Bakanımız, Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Nabi Avcı’yla birlikte Uluslararası Berlin Turizm Fuarında Türkiye standının açılışına katılmıştır. Ardından da Almanya’daki başkonsoloslarımızla bir toplantı gerçekleştirmiştir.

10 Mart tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın 6. Üst Düzey İşbirliği Konseyi çerçevesinde gerçekleştirdiği Rusya resmi ziyaretine refakaten Sayın Bakanımız Moskova’ya gitmiştir. Bu ziyaret kapsamında 8 anlaşma imzalandığını hatırlayacaksınız. Sayın Bakanımız Dışişleri Bakanlıkları arasında diplomatik personelin yetiştirilmesi ve enformasyon paylaşımı alanında işbirliğine ilişkin mutabakat zaptını bu ziyaret sırasında imzalamıştır.

Sözkonusu ziyaret Türkiye-Rusya arasında 1 milyar dolarlık ortak yatırım fonu kurulması, milli para birimleri üzerinden ticaretin görüşülmeye başlanması, bazı kategorilerdeki kısıtlamaların kaldırılması, bazı vize kategorilerinde muafiyet ve kolaylıkların başlatılacağının açıklanması, 2019 yılının karşılıklı kültür ve turizm yılı olarak ilan edilmesi gibi konularda olumlu gelişmelere de vesile teşkil etmiştir.

Ayrıca, Suriye’den Güney Kafkasya’ya kadar ortak ilgi sahamıza giren pek çok konu ele alınmış, bölgesel istikrar ve huzur için neler yapılabileceği konuşulmuştur. Bu kapsamda başta Suriye olmak üzere bölgesel konulardaki temaslarımız artarak devam edecektir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Rusya Federasyonu Başkanı Putin’le ortak basın toplantısında söyledikleri gibi, biz Rusya’yla ilişkilerde yeni bir dönemde olduğumuzu düşünüyoruz. Ama elbette işbirliğimizi en üst seviyeye çıkarmak istiyorsak, halen süren kısıtlayıcı tedbirlerin tamamen kalkması ve vize muafiyetinin tam manada yeniden tesisi gerektiğine inanıyoruz. Bu hususu Rus makamlarıyla ele almayı sürdüreceğiz.

Ziyaretlere devam edersek, Sayın Bakanımız 12 Mart tarihinde Fransa’daki başkonsoloslarımızla biraraya gelmek, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlarımızla görüşmek amacıyla 12 Mart tarihinde Fransa’ya gitmiştir.

Ardından 13 Mart tarihinde Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi Valentin İnzko Türkiye’ye gelmiştir.

Ve hepinizin bildiği gibi 14-15 Mart tarihlerinde Ukrayna Başbakanı Vladimir Groysman Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Bu ziyaret kapsamında iki anlaşma imzalandığını hatırlayacaksınız.

Bunlardan bir tanesi, vatandaşların karşılıklı seyahatlerine ilişkin usullere dair anlaşma. Burada hemen bir parantez açmak istiyorum: hatırlarsanız bunun evveliyatında Sayın Bakanımızın geçtiğimiz ay Ukrayna’ya yapmış olduğu ziyarette iki ülke dışişleri bakanları bu konudaki müjdeyi vermişlerdi. Bu müjdenin hayata geçirilmesi noktasında Ankara’da imzalanan bu anlaşma önem taşımaktadır. Malumunuz, iki ülke vatandaşlarının pasaportsuz seyahat edebilmeleri hususu bu anlaşmayla gündeme gelmektedir. Uygulamanın Mayıs ayında başlatılması için çalışmalar sürdürülmektedir.

Son olarak, Sayın Bakanımızın Amerika Birleşik Devletleri’ne yapmış olduğu ziyaretten bahsetmek istiyorum. Sayın Bakanımız DEAŞ’la Mücadele Küresel Koalisyon Dışişleri Bakanları Toplantısına katılmak üzere 21-22 Mart tarihlerinde Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmiştir. Sayın Bakanımız bu ziyareti kapsamında, 21 Mart günü ABD Adalet Bakanı Jeff Sessions’la görüşmüştür. Yine hepinizin bildiği gibi FETÖ elebaşısının geçici tutuklanması ve ülkemize iadesi konusu bu toplantının ana gündem maddesini teşkil etmiştir. Bilahare Sayın Bakanımız Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert Raymond McMaster’la biraraya gelmiştir. Görüşmelerde ikili ve bölgesel konular ele alınmıştır.

Sayın Bakanımız ardından, Turkish Heritage Organization tarafından tertiplenen Türkiye-ABD Stratejik Ortaklığı Geleceğe Bakış başlıklı etkinlikte bir konuşma yapmıştır. Atlantik Konseyi kanaat önderleriyle buluşmada uluslararası gündem hakkında görüş alışverişi yapılmıştır. Ardından New York’a geçen Sayın Bakanımız – tabii 22 Mart’taki DEAŞ toplantısına katıldıktan sonra ve onun öncesinde de Sayın Bakanımız Fransa’nın ev sahiplinde düzenlenen Fikirdaş Ülkeler Toplantısına katılmıştı– New York’ta vatandaşlarımızla biraraya gelmiştir.

Ben burada söyleyeceklerimi sonlandırmadan önce: son olarak bu sabah yapmış olduğumuz duyurudan da bileceğiniz gibi veya duymuş olduğunuz gibi, Sayın Bakanımız bugün İsviçre’ye gitmiştir. Sanıyorum Amerika’dan İsviçre’ye şu anda ya vardılar, ya varmak üzereler. İsviçre’de de Sayın Bakanımız Dışişleri Bakanıyla biraraya gelecek, ayrıca Bern’deki Büyükelçiliğimizin konutunda oradaki STK temsilcileri ve vatandaşlarımızla da bir vatandaş toplantısı gerçekleştirecektir.

Ben burada durmak istiyorum. Hepinize tekrar hoş geldiniz diyorum. Sorularınız varsa almaktan memnuniyet duyarım.

Buyurun.

SORU- Hüseyin Bey, Afrin’le ilgili birkaç sorum olacak önce.

Rus askeri birliklerinin Afrin’de konuşlanmasına ilişkin Rusya Savunma Bakanlığının yaptığı açıklama, burada bir ateşkes izleme merkezinin kurulacağını ve buna istinaden bu askerlerin konuşlandığını söylerken, 30 Aralık’ta Türkiye’yle birlikte yapılan anlaşmayı referans gösteriyor. Bu anlamda bu konuşlanma acaba Türkiye’yle eşgüdüm halinde mi yapılmıştır, yetkililere bilgi verilmiş midir?

Bir ikincisi: geçtiğimiz günlerde yine Afrin’de Rus komutanların PKK lideri Öcalan’ın posterleri önünde Nevruz kutlaması yaptığına ilişkin bazı fotoğraflar yansıdı. Aynı şekilde komutanların YPG armasıyla birlikte fotoğrafları da basına yansıdı. Buna ilişkin tepki iletildi mi acaba Rus makamlarına herhangi bir şekilde?

Yine dün Afrin bölgesinden Türkiye’ye açılan ateş sonucu karşılık verilmişti. Oraya daha sonra Rus birliklerinin konuşlandığına ilişkin de bazı haberler yansıdı. Buna ilişkin bilgi var mıdır?

Son sorum da Almanya’ya ilişkin olacaktı. Son dönemde Almanya’ya silah ithalatına ilişkin taleplerin tamamının reddedildiğine ilişkin haberler çıktı Alman medyasında. Sizde buna ilişkin bilgi var mıdır acaba? Doğru mudur?

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU-
Ben teşekkür ederim.

Öncelikle, dün Suriye’den Türkiye’ye yönelik olarak bir keskin nişancının açmış olduğu ateş sonucunda hayatını kaybeden şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum. Üzücü bir olay.

Bu olayın gerçekleşmesinin hemen ardından dün buradaki Rusya Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Bakanlığa davet edildi ve kendisine öncelikle bu olaydan duyduğumuz ciddi rahatsızlık iletildi. Buna karşılık verildiği, bundan sonra benzer olayların yaşanmaması için ne gerekiyorsa yapılması gerektiği, eğer yaşanırsa buna misliyle mukabele edileceği kendisine aktarıldı. Sizin de bahsetmiş olduğunuz gibi, YPG/PYD kontrolünde olduğu söylenen bir bölgeden Türkiye’ye yönelik bir saldırı sözkonusudur. Ancak, Rusya’yla varılan anlaşma çerçevesinde bu bölgedeki ihlalleri izlemeden Rusya sorumlu olduğu için Rus Maslahatgüzarı çağırılmış ve bu hususlar kendisine aktarılmıştır.

Tabii Rus Maslahatgüzarın gelmesi vesilesiyle kendisine biraz önce bahsetmiş olduğunuz Afrin’de Rus askeri unsurlarının yeralmasına ilişkin görüşlerimiz tekrar aktarılmıştır. Bizim Rusya’yla bu konudaki temaslarımız, bağlantılarımız mevcuttur. Sadece Dışişleri Bakanlığı değil, değişik kurumlar aracılığıyla Rus tarafıyla her düzeyde temaslarımız sözkonusudur. Bu temaslarımızda bu hususlar gündeme getirilmektedir. Afrin’deki konuşlanmaya ilişkin olarak Rusya Savunma Bakanlığı, bu iddiaların yeraldığı haberlerin çıkmasının hemen ardından – sizin de dediğiniz gibi – yaptığı yazılı açıklamayla bu iddiaları yalanlamıştır. Açıklamada Rusya’nın Suriye topraklarında yeni askeri üs kurma planının olmadığı özellikle belirtilmiştir.
Aynı açıklamada, ülkemiz ve Rusya öncülüğünde Suriye’de ilan edilen ateşkesin izlenmesi çerçevesinde, Suriye’de görev yapan Rus ateşkes izleme merkezinin faaliyetlerinin parçası olarak, ateşkes ihlallerinin engellenmesi amacıyla Afrin yakınlarındaki Kürt milislerle Özgür Suriye Ordusunun temas ettiği noktalarda bazı Rus askeri unsurlarının görevlendirildiği belirtilmiştir.

Ateşkesle bağlantılı konularda arazide herhangi bir tasarrufta bulunulmadan önce, ateşkesin garantör ülkeleri olan Türkiye ve Rusya arasında eşgüdüm sağlanması en geçerli yöntem olacaktır. Biz bu görüşümüzü Rus tarafıyla paylaşıyoruz.

Fotoğraflara gelince: bu fotoğraflar tabii hoş değildir. Biz YPG’nin, PYD’nin ne olduğunu tüm ortaklarımıza her vesilede, her görüşmede anlatıyoruz. Onların gerçek yüzünü, onların birer terör örgütü olduğunu, terör örgütü uzantısı olduğunu kendileriyle paylaşıyoruz ve aktarıyoruz. Hassasiyetimizi biliyorlar. Bu hassasiyetlerimizi muhafaza ediyoruz ve bu hassasiyetlerimizin özellikle dikkate alınması bizim beklentimizdir.

SORU- Hüseyin Bey, Sevil Hanımın sorusuna verdiğiniz yanıta binaen: Rusya’nın öncelikle ateşkesi izleme konusunda Afrin bölgesinde sorumlu olduğu sonucunu çıkartıyorum ben. Şunu anlamak istiyorum: 30 Aralık 2016 tarihinde varılan mutabakatla ilgili olarak YPG/PYD’nin ateşkes süreci içerisinde yeralmadığı Türkiye tarafından belirtilmişti. Dolayısıyla bu açıklamalarınızdan YPG’nin, PYD’nin ateşkes sürecine dâhil olduğunu anlayabilir miyiz?

İkinci sorum, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’nin uçuşlarda kabine mobil telefonlar dışında cihaz alınmamasını öngören kararıyla ilgili. Spesifik olarak sormak gerekirse: Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı yanında Genelkurmay İkinci Başkanıyla birlikte içinde herhangi bir plan olan bilgisayarı uçağın kabinine sokamayacak mı? Bu verilerin güvenliği, önümüzdeki süreçte özellikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının verilerinin güvenliği nasıl sağlanacak?

Çok teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Şimdi birinci sorunuza gelirsek, sözkonusu izleme mekanizması çerçevesinde 2016 yılının sonunda varılan anlaşmanın unsurları hala geçerlidir. Bu unsurlarda herhangi bir değişiklik sözkonusu değildir. Afrin’de konuşlanmayı farklı bir şekilde yorumlamamak gerektiği düşündeşindeyim. Dolayısıyla halen 2016 yılının sonundaki anlaşmanın unsurlarının geçerli olduğunu kabul etmek zorundayız.

İkinci sorunuza geldiğimizde: şimdi ABD makamları kendi tehdit değerlendirmeleri çerçevesinde bildiğiniz gibi İstanbul Atatürk Havalimanını da kapsayan bazı tedbirleri tek taraflı olarak yürürlüğe koymuştur. Konu hakkında ABD makamlarıyla siyasi ve teknik düzeyde temaslarımız sürdürülmektedir. Son olarak Sayın Bakanımız Vaşington’da yaptığı temaslarda bu konuyu gündeme getirmiştir. Terörle mücadele bağlamında kararlılık içinde bulunduğumuz ABD ile havacılık güvenliği bağlamındaki işbirliğimiz devam etmektedir. Alınan tedbirlerin kalıcı olmaması ve şayet ortada somut bir risk veya tehdit var ise buna karşı müttefik ve ortaklarca birlikte önlem alınması önem taşımaktadır. Dolayısıyla burada belki sorunuzun spesifik noktasında bunu gündeme getirebilirim: somut bir risk veya tehdit varsa, bahsetmiş olduğunuz gibi risk ve tehdit oluşturmayan kişilere yönelik bu uygulamanın geniş kapsamda yapılması mağduriyetlere sebebiyet verecektir. Birtakım hassasiyetlere sebebiyet verecektir. Sizin dediğiniz gibi. Dolayısıyla sınırlama, kısıtlama doğru yol değildir. Sayın Bakanımız da bunu ifade etti biliyorsunuz.

Önceden ayrıntılı bilgi verilmeksizin atılan tek taraflı adımlar, istenmeyen tartışmaları da maalesef tetikleyecektir. Görmüşsünüzdür; bugün basında da var: birtakım tartışmalar. Yeni tartışmaları tetikleyen bir karar haline gelmiş durumda. Geçici tedbirler yerine kalıcı ve etkili tedbirlerin birlikte kararlaştırılması gerekmektedir. Biz bu inançtayız. Normal yolcuları cezalandırmak yerine, tehdit oluşturabilecek kişilere karşı alacağımız tedbirler herhalükarda daha etkili olacaktır.

Bizim açımızdan dünyanın belki de en güvenli havalimanlarından bir tanesi olan, gurur duyduğumuz İstanbul Atatürk Havalimanının ve Türk Hava Yollarının bu kapsam dışında tutulması için girişimlerimiz devam etmektedir. Bu girişimlerimiz sadece ABD makamları nezdinde değil, benzer uygulamaya geçileceğini ifade eden İngiltere makamları nezdinde de yürütülmektedir.
[…]

SORU- ... Bu konular haftasonunda da İngiliz yetkililer ele alınacak mı?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Bahsetmiş olduğunuz haftasonunda Antalya’da gerçekleştirilecek olan Tatlıdil Forumunun kendi gündemi mevcut. Tabii ki iki bakan biraraya geldiği zaman yapılan görüşmelerde gündeme gelen konular iki ülkeyi ilgilendiren konular. Şu anda da gündemde öne çıkan hususlardan bir tanesi bu olduğuna göre, eminim ki iki bakan arasında bu konu gündeme gelecektir. Ama net olarak söyleyebileceğim, iki bakanın Antalya’da görüşmeler yapacağıdır. Tatlıdil Forumu farklı bir platform biliyorsunuz.

Buyurun, buradan.

SORU- Hüseyin Bey, olası Rakka operasyonu konusunda Amerika’yla Türkiye arasında çok uzun süredir müzakereler olduğunu biliyoruz. Ankara, YPG’nin bu operasyona dahil edilmemesini istiyor. Ama sahada yaşanan duruma bakılınca; dün mesela Amerika’nın Rakka yakınlarına içlerinde Suriye Demokratik Güçleri unsurlarının da olduğu güçleri havadan indirdiği ve yine bölgede YPG’yle ortak çalışmalara devam ettiği yönünde haberler geliyor. Vaşington, Rakka operasyonu konusundaki net kararını Ankara’ya iletti mi? Çünkü YPG geçen hafta, “bu operasyon Nisan başı başlayacak ve şehre saldıracak gücün dörtte birini de YPG oluşturacak” diye bir açıklama yaptı. Bakanın Vaşington temaslarında mutlaka bu konu gündeme gelmiştir. Net bir karar iletildi mi Ankara’ya acaba?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Teşekkür ediyorum.

Türkiye’nin DEAŞ’la mücadele konusunda atmakta olduğu adımlar herkesin malumu. DEAŞ’a ve bölgedeki diğer terör örgütlerine karşı başlatılan Fırat Kalkanı Harekatı sonucunda DEAŞ sınırlarımızdan uzaklaştırılmış ve Suriye’de zemin kaybetme süreci hızlandırılmıştır. DEAŞ belasının bölgeden temizlenmesi çerçevesinde bundan sonraki en önemli husus, Rakka’nın bu terör örgütünden geri alınması olacaktır. Biz bu harekatı başta ABD olmak üzere DEAŞ’la mücadele uluslararası koalisyon üyeleriyle ortaklaşa gerçekleştirmeye hazır olduğumuzu söylüyoruz. Nitekim Vaşington’da gerçekleştirilen toplantıda Sayın Bakanımızın yapmış olduğu konuşmada da öne çıkartılan unsurlardan bir tanesi budur. Bunu söylerken, biz uluslararası koalisyon ülkeleriyle ortaklaşa bir mücadele gerçekleştirmeye hazır olduğumuzu söylerken, bu operasyonun doğru Suriyeli grupların desteği alınarak yapılması gerektiğini, taktik nedenlerle bile olsa PYD/YPG gibi terör örgütleriyle işbirliği yapılmasının kabul edilemez olduğunu kuvvetle vurguluyoruz.

Halen Suriye politikasını gözden geçirmekte olan yeni ABD Yönetiminin benimseyeceği yaklaşıma da bağlı olarak Rakka operasyonuna ilişkin planlamaların sonuçlanmasını bekliyoruz bu aşamada.

SORU- Hüseyin Bey, Cumhurbaşkanlığı Makamının Trump yönetimiyle görüşme talepleri olduğunu biliyoruz. 16 Nisan sonrası için bir takvimlendirme sözkonusu olmuş mudur? Trump yönetimiyle bu anlamda bir temas nasıl kurulmuştur?

Amerikan Dışişleri Bakanıyla Türk Dışişleri Bakanı temaslarında keza Suriye politikası konusunda – örneğin Astana’ya hala Amerika gözlemci seviyesinde, büyükelçi düzeyinde katılıyor, Astana’ya aktif katılım konusunda – net bir yanıt alınabilmiş midir Amerikan tarafından? Bir de, özellikle Amerika temaslarının içeriğini açarsanız çok sevinirim.

İkinci soru olarak da şunu sormak isterim: Rusya’ya Moskova’daki PYD ofisinin kapatılması konusundaki taleplerimizi de uzun süreden beri iletiyoruz. Bu konuda hiçbir ilerleme sağlanamamış mıdır? Ve Türkiye’nin Suriye politikası, Fırat’ın doğusunda YPG-Amerikan varlığı ve Fırat’ın batısında Akdeniz Bölgesinde de Rusya’nın yine YPG ile varlığını kabullenmek noktasına mı gelmiştir?

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Ben teşekkür ederim.

Sayın Bakanın ABD ziyaretinde yeralan unsurlar: biraz önce bahsetmiş olduğum gibi Sayın Bakanımız DEAŞ’la Mücadele Dıişleri Bakanları Toplantısına katılmak üzere ABD’ye gitmiştir. Bu ikili bir ziyaret değildir, ancak ziyaret vesilesiyle Sayın Bakanımız birtakım üst düzey temaslarda bulunmuştur.

Sayın Cumhurbaşkanımızın olası ABD ziyareti konusundaki soruları belki Cumhurbaşkanlığı Makamına sormanız daha doğru olacaktır diye düşünüyorum. Ancak ikili düzeydeki ziyaretler üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyorsa, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’un önümüzdeki hafta, ayın 30’unda Ankara’ya yapacağı ziyarete odaklanmamızın daha doğru olacağı kanaatindeyim. Bu ziyaret ABD ile ilişkilerimiz çerçevesinde yeni yönetimin işbaşına gelmesinden sonra Dışişleri Bakanlığı düzeyinde yapılan ilk ziyaret olması açısından da anlamlı olacaktır. Bu ziyaret vesilesiyle birçok unsurun görüşülebileceği, tartışılabileceği, ele alınabileceği – ki buna Suriye de tabiatıyla dahildir – izahtan varestedir. Dolayısıyla önümüzdeki hafta önemli bir konuk ağırlayacağız, Sayın Bakanımız önemli bir konuk ağırlayacak, Tillerson Türkiye’ye gelecek. Bu ziyarette bizim ikili, bölgesel ve küresel ilişkilerimiz tüm boyutlarıyla ele alınacaktır. Eminim orada ele alınacak konulardan bir tanesi de, Suriye ve Astana sürecine ABD’nin katılımı hususu olacaktır.

Diğer taraftan Rusya’daki PYD ofisi meselesi. Tabii ki biraz önce de belirttiğim gibi, biz Rusya’yla her seferinde YPG-PYD ve PKK’yla bağlantılı her türlü terörist örgüte ve uzantısına ilişkin görüşlerimizi her düzeyde paylaşıyoruz. Bu husus bilinen bir gerçektir. Bunun oradaki ofisinin kapatılması konusunda Rusya’dan adım atmasını bekliyoruz.

Türkiye Münbiç’te mevcut durumu kabullenmiş midir? Böyle bir yorumda bulunmak yanlış olur. Türkiye’nin Münbiç konusundaki duruşu bellidir. En başından beri biz bunu söyledik. YPG-PYD unsurlarının Münbiç’ten temizlenmesi gerektiğini, bunun Türkiye’nin ilkesel tutumu olduğunu biz dile getirdik. Bu tutumumuzda da bir değişiklik yoktur. Bunu değiştirmeyi gerektirecek bir gerekçe de görmemekteyiz.

SORU- Astana üçüncü tur görüşmelerine muhalefet gelmedi. Orada Suriye dışında bazı Rus uzmanları, muhalefetin gelmemesi konusunda Türkiye’ye suçladı. Hatta Suriye’nin resmi sözcüsü “Astana üçüncü tur görüşmelerini Türkiye baltaladı” diye bir suçlama yaptı; bu bir.
İkinci sorum bazı yerel basında Türkiye ile Suriye rejimi arasında direkt görüşmeler olabileceği gibi haber yazılmış. Bunu uluslararası basın da yazmış. Bunlara ne diyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Teşekkür ederim.

İkinci sorunuzla başlayayım. İddialarda bulunmak kolay, bunların hiçbir gerçekliği yoktur. Buna gerek de yoktur zaten. Biz Suriye rejimine, Esad rejimine yönelik tutumumuzu muhafaza ediyoruz. Bunda bir değişiklik olmadığını da defalarca dile getirdik. Zaman zaman böyle zihinleri karıştırmaya yönelik iddialar ortaya atılır. Bu iddiaları insanların tartışması suretiyle belli yerlere çekmeye çalışırlar. Bunlara itibar etmeyiniz. Resmi açıklamalara lütfen itibar ediniz.

“Astana’yı Türkiye’nin baltalaması” meselesine gelince: bu konuda da maalesef eğer böyle birtakım yorumlar yapıldıysa bunların gerçeklikle hiçbir bağlantısı yoktur. Türkiye, Astana sürecinin başarılı bir şekilde idame ettirilmesi, yürütülmesi noktasında en önemli katkıyı veren ülkelerden bir tanesidir. Diğer ortaklarıyla birlikte.
Doğrudur: muhalefet katılamamıştır. Çünkü, bizim Müsteşar Yardımcısı düzeyinde iştirak etmiş olduğumuz Astana Toplantısında bizim teşvik etmiş olmamıza rağmen muhalefet ateşkesin uygulanması ve ihlallerin azaltılması bağlamında bugüne kadar beklentilerinin karşılanmadığı, aksine ihlallerin artmakta olduğu gerekçeleriyle toplantıya katılmamıştır. Muhalifler bilhassa Şam’ın Doğu Guta Bölgesiyle Humus’un Allaer Mahallesine yönelik ağır baskılara ve sivil nüfusu göçe zorlama uygulamalarına büyük tepki göstermişlerdir. Toplantıya katılan heyetimiz, muhalefetin Astana’ya yeniden angaje edilebilmesi için sahada somut ilerleme sağlanması gerektiğini vurgulamış, bu kapsamda ateşkes ihlallerinin azaltılması, güven artırıcı önlemler meyanında bilhassa kesintisiz insani yardım erişiminin sağlanması ve tutukluların serbest bırakılması konularında adım atılması ihtiyacına işaret etmiştir. Nitekim toplantıda tutuklu takası, Suriye’de UNESCO Dünya Mirası Listesine kayıtlı yerlerin – ki Palmira – mayından temizlenmesi için uluslararası koalisyon kurulması gibi öneriler üzerinde durulmuştur.

İran’ın ateşkes anlaşmasına resmen garantör olduğunu açıklaması, toplantının en somut sonucunu teşkil etmiştir. Bildiğiniz gibi müteakip üst düzey toplantı 3-4 Mayıs tarihlerinde Astana’da gerçekleştirilecektir. Ülkemiz garantör sıfatıyla ateşkes ihlallerinin azaltılması için üzerine düşeni yapmaya devam edecektir. Rusya ve İran’ın da rejim üzerindeki etkilerini bu amaçla kullanmalarının önem arzettiğini düşünüyoruz.

Teşekkür ederim.

SORU- Rus-Türk Yüksek İşbirliği Konsey Toplantısı oldu. Bazı ilerlemeler de var. Ama ondan hemen sonra Türkiye, Rus hububatıyla ilgili sınırlamalar getirdi. Rusya cevaben balıkla ilgili sınırlamalar getirdi dün. Bu durum şantaj gibi görünüyor. Ne söyleyebilirsiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Rusya’yla ilişkilerimizde: biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyareti vesilesiyle ticaretin artırılması, iki ülke arasındaki ticaretin artırılması hususunda ortak irade ortaya konmuştur. Bu çerçevede kısıtlayıcı tedbirler tabii ki bu ortak iradenin hayata geçirilmesi bakımından birtakım zorluklar yaratmaktadır. Dün anladığım kadarıyla domates ithaline ilişkin olarak, Türkiye’den domates ithaline ilişkin olarak birtakım kısıtlamalar getirilmişti. Biraz önce ziyarete ilişkin olarak size bilgi verirken de söylediğim gibi biz kısıtlamaların kaldırılması yönündeki irademizi, görüşümüzü muhafaza ediyoruz. Dolayısıyla uluslararası ilişkilerde şantaj olmaz. Özellikle iki dost ülke arasında şantaja yer yoktur. Bunları şantaj diye nitelendirmek de doğru olmaz. Ekonomik birtakım gerekçeler var ise, bu gerekçelerin çözümü yolunda adımlar atılır. Bunun için yetkili birimler biraraya gelir ve hızlı bir şekilde bu kararlar alınır. Bu vesileyle biz yaklaşan turizm döneminde de Rusya’dan misafirler bekliyoruz. Rusya’dan misafirlerimizin artarak gelmesini bekliyoruz. Özellikle Rusya bağlantılı basının temsilcileri olarak sizden ricamız da: Rusya’daki dostlarımıza, arkadaşlarımıza onları beklediğimizi lütfen iletirseniz biz bundan mutluluk duyarız. Teşekkür ediyorum.

Bu arada galiba bir soruyu atladım: Almanya’ya ilişkin bir soru vardı. Sevil Hanım eğer uygun görürseniz Almanya’ya ilişkin olarak bana sormuş olduğunuzu soruyu biz yazılı olarak size daha sonra verelim. Kabul ederseniz? Teşekkürler.

SORU- Astana’daki Mayıs ayı başında yapılacak toplantı öncesinde Tahran’da bir toplantı yapılacağına dair birtakım iddialar vardı Arap medyasında. Böyle bir toplantı olacak mı? Olacaksa da Türkiye’den katılım düzeyi ne olacak? Bunu soracağım. Bir de bir sorum daha vardı. Arkadaşlar da sordu, PYD’nin varlığıyla ilgili: hem Münbiç’te, hem Afrin’de, hem Kobani ve Kamışlı tarafını da biliyoruz. “Bu durumu kabullenmiş değiliz. Böyle bir değişim olmadı tavrımızda” diyorsunuz. Bununla ilgili diplomatik ve siyasi anlamda her türlü mesajın da iletildiği belirtiyorsunuz. Fakat bir yandan da diplomatik mesajlar iletildiği bir dönemde sahada gittikçe artan bir destek var. Hem Rusya’dan, hem Amerika’dan artan bir destek var. Bu konuyla ilgili daha farklı bir adım atılması öngörülüyor mu şu an için? Durumu kabullenmediğinizi söylediğinizden yola çıkarak.

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Ben teşekkür ederim.

Şimdi Suriye’de siyasi çözüm bulunması yönündeki çabalarda bildiğiniz gibi Cenevre süreci ve Astana süreci; bu iki süreç başarılı bir şekilde sürdürülüyor. Biraz önce bazılarınızın da tanık olduğu gibi Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Suriye Özel Temsilcisi De Mistura Müsteşarımızla yapmış olduğu toplantıdan ayrılarak,sizle bu toplantı başlamadan önce Bakanlığımızdan ayrılmıştır. Moskova’dan gelen De Mistura Türkiye’de yaptığı temasların ardından Cenevre’ye gidiyor. Bu akşam Cenevre’de görüşmeler yeniden başlıyor. Biliyorsunuz, Cenevre süreci çerçevesindeki toplantılar yeniden başlıyor. Bu bizim memnuniyetle karşıladığımız bir şey. De Mistura’nın bölge turunun sonunda Türkiye’ye gelerek bizimle görüşmesi ve ardından Cenevre’deki toplantılar: bunları memnuniyet verici unsurlar olarak görüyoruz ve değerlendiriyoruz. Bunların dışında dikkatleri dağıtacak ve bu çabalara etkisi ne olacağı bilinmeyen başka toplantılar düzenlenmesine ilişkin bende bir bilgi yok. Bunun lokasyonundan veya yerinden ziyade nerede olacağı, nasıl olacağı, hangi içerikte olacağı… Mevcut sistem, mevcut düzen devam ediyor. Dolayısıyla, bu konuda ayrıntılı bilgiye sahip değilim, başka bir toplantı yapılacağına ilişkin bende bir bilgi bulunmuyor.

Sahadaki durumla şey farklı dediniz. Öyle bir izlenim doğuyorsa bu bizce doğru değildir. Zira biraz önce ifade ettiğim gibi PYD’ye, YPG’ye yönelik tutumumuzu biz ortaklarımıza her vesileyle anlatıyoruz. Çünkü biz gerçeği onlardan daha iyi biliyoruz. Bu coğrafyadaki bir ülke olarak, dışarıdan gelen ve coğrafyanın dinamiklerini ve gerçeklerini bilmeyen kişilere bu unsurların gerçek yüzünü anlatıyoruz. Bunların terörist olduklarını, birtakım kısa dönemli çıkarlar için bunlarla işbirliği yapmanın uzun vadede bir getirisi olmayacağını, burada Türkiye gibi bölgesel bir güçlerle, Türkiye gibi müttefiklerle hareket etmenin, yerel unsurlarla – yerel unsurlar derken örneğin Özgür Suriye Ordusu gibi yerel unsurlarla – hareket etmenin doğruluğunu ve neden doğru olduğunu biz her vesileyle, her düzeyde anlatıyoruz. Ve anlatmaya da devam edeceğiz. Gerçeği kabullenecekleri güne kadar da bunu anlatacağız ve anlatmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla, sahada durum farklı gibi gözükse de gerçekler bir gün muhakkak tüm taraflar tarafından kabul edilecektir. O bakımdan hiçbir endişeniz olmasın.

SORU- Kendimi tanıtayım öncelikle Türkmeneli Televizyonu Elif Nurgül Çelik. Türkmeneli Televizyonu Iraklı yetkililerle yaptığı röportajlarda, yetkililer Sincar bölgesinde bulunan PKK’lıların Irak’ta istikrarsızlığa neden olduğunu bildiriyorlar. PKK’nın Musul’a bağlı Sincar’daki varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Teşekkür ederim. Şimdi biz PKK’nın Sincar’da birtakım oldubittiler yaratma peşinde olduğunu biliyoruz. Bunu sadece biz değil Irak yönetimi de biliyor. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi de bundan son derece rahatsız, Irak yönetimi de rahatsız. Oradaki Ezidilere yönelik birtakım baskıyı PKK’nın uyguladığını da biliyoruz. Biz burada özellikle Irak Hükümetinin gecikmeksizin birtakım tedbirler almasını bekliyoruz. Bunu da dile getiriyoruz.

Teşekkür ederim.

SORU- Hüseyin Bey, Tillerson’un ziyareti kapsamında eğer programda bir parça belirginlik oluştuysa… Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakanla görüşme planlanmakta mıdır? Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi ülkemizi ziyaret eden Dışişleri Bakanları, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Başbakanımızın programları müsait olduğu takdirde kendileri tarafından kabul edilmektedir. Dolayısıyla, Tillerson’un ziyaretinde de Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımızın programları buna müsaitse eminim ki bir düzenleme yapılacaktır.

SORU- Sayın Başbakanımızın Danimarka ziyaretiyle ilgili bir kesinleşme oldu mu? Ay sonunda bir ziyaretten bahsediliyordu.

Bir de Türkiye ve Rusya’nın katılımıyla Ankara toplantıları devam ediyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- İkinci sorunuza gelirsem, toplantıların devam ettiğine ilişkin bende bir bilgi yok. İsterseniz bunu sorarız ve size geri döneriz. Ancak zaman zaman çok teknik düzeyde bazı toplantılar yapılıyor olabilir. Ama dediğim gibi, yapılıp yapılmadığını bilmiyorum.

Sayın Başbakanımızın Danimarka ziyareti konusunda da ziyaretin ne zaman yapılacağı konusunda şu anda herhangi bir belirginlik yoktur. Geçmişte yapılması öngörülen bu ziyaret ileri bir tarihe ertelendi. Ancak onun zamanlaması konusunda şu anda bizde bir bilgi mevcut değildir.

SORU- De Mistura’nın ziyaretiyle alakalı Bakanlıktan ayrıldığını belirtmiştiniz. Görüşmenin içeriğiyle alakalı bilgi vermeniz mümkün müdür acaba?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Biraz önce de söylediğim gibi De Mistura yukarıda görüşme yaptı. Biz basın toplantısına girdik. Dolayısıyla içeride ne görüşüldüğü konusunda net bir bilgim olmamakla birlikte doğal olarak bu gece başlayacak olan yeni tur Cenevre toplantıları öncesinde Suriye konusu tüm boyutlarıyla ele alınmıştır. Sayın Müsteşarımız – ki Suriye konusunda biliyorsunuz son derece uzmandır – ve Müsteşar Yardımcımız kendileriyle yukarıda kapsamlı ve uzun bir toplantı gerçekleştirdiler bu sabah.

SORU- Hüseyin Bey, son dönemde belli ülkelerle, Almanya, Hollanda’yla yaşanan krizlerin ardından Avrupa Birliği’yle de ilişkilerde tansiyonun yükseldiğini görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı bu hafta içinde “16 Nisan’dan sonra masaya oturup konuşacağız” dedi. Nasıl bir hazırlık var? Göçmen anlaşmasının iptali mi gündemde yoksa? Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, üyelik süreci anlamında bir adım mı planlanıyor? Bu yönde yapılan bir hazırlık var mıdır Bakanlıkta acaba?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Teşekkür ederim.

Değerli basın mensupları, Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadeleri ortada. Kendilerinin dile getirdikleri hususlara ilişkin olarak benim bir yorumda bulunmam doğru olmaz tabiatıyla. Ancak AB’yle ilişkiler noktasına baktığımızda; özelikle Almanya ve Hollanda’yla yaşanan gerilimler, AB’nin son gelişmelere ilişkin yapmış olduğu açıklamalar, AB Genişleme Komiserinin yapmış olduğu açıklamalar… Bunlara baktığınız zaman maalesef AB’nin kendisine üye bir ülkeyi kayırdığını – özellikle Hollanda konusunda yapmış oldukları açıklamalar –, Avrupa’nın temel taşları olan demokrasi, hukukun üstünlüğü, hak ve özgürlükler, bunların unutulduğunu görüyoruz. Bakanlarımızın, diplomatlarımızın ve barışçıl protesto haklarını kullanan bireylerin değişik kentlerde maruz kaldıkları muameleleri, diplomatik sözleşmeleri ve uluslararası hukuku ihlal eden davranışları AB’nin görmezden geldiğini ve bunun kabul edilemez olduğunu görüyoruz. Avrupa’da – kabul etmemiz gerekir ki – yükselen ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi gibi aşırı akımlara karşı AB’nin kurumsal olarak ihtiyatlı davranması gerek. AB’nin, geleceğini AB içinde görmek isteyen ülkelere güçlü bir mesaj vermesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bu çerçevede AB’nin belki, o tür bir öz eleştiri, bir iç değerlendirme yapması zamanı gelmiştir. Biliyorsunuz şu anda AB’nin Roma Anlaşmasının 60’ncı yıldönümü kutlanacak. Buna ilişkin kutlamaların yakın zamanda yapılması öngörülüyor. AB’nin bu 60’ncı yıl vesilesiyle durup bir değerlendirme, bir özeleştiri, iç değerlendirme yapma zamanı gelmiş olabilir. O çerçevede biz Türkiye olarak tabii AB’yle ilişkilerimizi de gözden geçireceğiz. Ne yapacağız, nelerin yapılması gerektiği konusunda Sayın Cumhurbaşkanımızın da dedikleri gibi 16 Nisan tarihinden sonra oturup çalışmalarımızı yaparız. Ama bunun öncesinde AB’nin belki kendi kendine bir çalışma yapıp nelerin yanlış gittiğini, nelerin doğru gitmediğini, özellikle Brexit’ten sonra AB’nin geleceğini, AB’nin halen eski cazibe merkezi olup olmadığını, eğer değilse bunun nedenlerinin ne olduğunu – bunları tartması ve değerlendirme yapması zamanı belki gelmiştir.

SORU- Sayın Bakanın Vaşington’da katıldığı toplantı da Mısır Dışişleri Bakanı vardı sizinle bir temas oldu mu efendim?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Benim bildiğim bir temas olmadığı yönünde.

SORU- Son dönemde Norveç’e sığınan FETÖ mensuplarıyla ilgili olarak Büyükelçinin Dışişleri Bakanlığına çağrıldığını biliyoruz. Ama özellikle Almanya ve Avrupa ülkelerine yapılan bu sığınma başvurularının kabul edilmesi ve onlara orada oturma izni ve çalışma izni verilmesi konusunda önümüzdeki dönemde farklı bir adım bekleyebilir miyiz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Bizim bu konulardaki çalışmalarımız devam ediyor. Türkiye’de yaşanan, hepimizin yaşadığı, hepimizi dehşet içinde bırakan 15 Temmuz’daki darbe girişiminde yeralan o örgüt içindeki kişiler Avrupa’nın değişik başkentlerinde sığınma başvurularında bulunmaktadırlar. Bizim açımızdan FETÖ bir terör örgütüdür. Dolayısıyla, bunun mensupları da terörist olarak nitelendirilmelidir. Teröristlere kucak açan, teröristlere iltica hakkı veren, teröristleri bünyesinde barındıran ülkelerin hata yaptığı ortadadır. Bu hatalarını bir an önce görmeleri ve bu hatayı yapmamaları, bundan dönmeleri gerekmektedir. Tabii ki öncelikle sözkonusu ülkeler nezdinde bu kişilerin Türkiye’ye gönderilmeleri, bunlara sığınma, iltica hakkı verilmemesi konusundaki çalışmalarımız devam ediyor. Bu ülke bazında devam ediyor. Her ülkede, değişik ülkelerde, nerelerde bulunuyorsa bu kişiler – bunlara yönelik çalışmalar devam ediyor. Adalet Bakanlığımızda ve diğer kuruluşlarımızla işbirliği içerisinde Dışişleri Bakanlığı olarak biz çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Hepinize teşekkür ediyorum geldiğiniz için. İyi günler diliyorum.