SUNUCU- Ankara’dan iyi günler. Dış politika açısından gerçekten hareketli
günlerden geçiyoruz. Bir taraftan Amerika Birleşik Devletlerinin Kudüs
kararı, bir tarafta Suriye’deki son gelişmeler, elbette Irak ve Avrupa
Birliği’yle ilişkiler. Tüm bu sıcak başlıkları Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu’ya konuşacağız.
Hoş geldiniz, efendim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum.
SUNUCU- Gerçekten kritik bir dönemde konuğumuz oldunuz öncelikle onun için
teşekkür ederek başlamak istiyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ne zaman kritik bir dönem olmadı ki?
SUNUCU- Doğru doğru aslında öyle. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in
Türkiye ziyaretiyle başlayacağım müsaadenizle, çünkü bahsettiğim
başlıklarla da alakalı aslında bu ziyaret. Türkiye’den önce Suriye’deydi,
Esad’la görüştü, Mısır’a da gitti aynı gün içerisinde ve askerlerini, Rus
askerlerini Suriye’den çekeceğini açıkladı. Bu açıklama bizim için ne anlam
ifade ediyor? Şunu da belki hatırlatmakta fayda var: Pentagon Sözcüsü dedi
ki, sahadaki durum pek de bu şekilde değil, ne dersiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Daha önce de Rusya Suriye’den asker
çekmişti, bir kısmını çekmişti fakat daha sonra çatışmalar şiddetlenince
tekrar asker getirdi, hatta önceki sayıyı aşan bir miktarda asker getirdi.
Şimdi Suriye ve Irak’ta DEAŞ’la mücadelede önemli mesafeler kat edildi öyle
veya böyle. Dolayısıyla rejim İran ve Rusya başka konulara da
odaklanıyorlar üçlü ittifak içinde. Burada Rusya’nın üstleri var,
Amerika’nın da üstleri var, dolayısıyla, bu üstlerin de kalıcı olduğunu
görüyoruz. Ve buradan ne kadar asker çekecekler, ne kadar doğru, ne kadar
kalacak? Gözlemciler var özelikle bu çatışmasızlık bölgeleri ya da
gerginliği azaltıcı bölgelerde Rus askerleri de var, İdlib’de şimdi biz
varız. Bu gözlem ekipleri içinde Rus askerleri var, İran askerleri var
değişik bölgelerde, dolayısıyla tamamen hani Rus askeri buradan çekilecek
havası estirilirse bu doğru değil, gerçekçi değil, zaten Rusya’nın orada
iki tane üssü var ve değişik bölgelerde konuşlandırılmış askerler de var.
SUNUCU- Peki, bu Afrin’deki Rus askerlerinin çekilmesi olarak bakarsak
olaya bu nasıl yorumlanabilir? Yani Rus askerleri oradan çekiliyor Türkiye
artık müdahale edebilir, çünkü sürekli söylediğimiz bir şey biliyorsunuz
bir gece ansızın gelebiliriz diyoruz. Ya da oranın rejime bırakılması
YPG’yle bir anlaşma yapıp, boşaltılıp rejime bırakılması mıdır nedir
buradaki mesaj?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bizim Afrin’e veya başka bir yere
girmemiz için ya da bize tehdit oluşturan teröristle mücadele etmemiz için
orada birisinin olması ya da olmaması gerekmez. Önemli kriter bize tehdit
mi, değil mi ve bunun zamanlaması ne zaman olacak? Dolayısıyla, Afrin’den
Türkiye’ye yönelik, hatta Fırat Kalkanı operasyonu bölgesinde bulunan
askerlerimize yönelik tehditler ve saldırılar, tacizler geliyor. O nedenle
biz buraya istediğimiz zaman yani teknik planlamalar ne zaman yapılırsa
müdahale ederiz, ansızın da girebiliriz. Bizim orada hedefimiz Rus
askerleri ya da başka bir ülkenin askerleri olmaz. Bizim hedefimiz şu anda
ilişkilerimiz kopuk olsa da rejim de olmaz, çünkü bize tehdit oluşturursa
elbette rejim de olur, ama şu an itibariyle böyle bir tehdit söz konusu
değil. Geçmişte bazı biliyorsunuz uçak düşürme hadiseleri oldu,
karşılıkları verildi, gerekeni misliyle biz fazlasıyla yapıyoruz zaten.
Fakat şu andaki tehdit terör örgütünden geliyor, PKK, YPG’den geliyor
dolayısıyla, bununla biz mücadele etmek için orada kim var, kim yok ona
bakmayız. Orada bir başka ülkenin unsuru varsa İdlib’de örneğin dışarıda
unsurlar var, Afrin’de Rus askerleri var. Dolayısıyla, böyle bir operasyon
yapıldığı zaman önceden bilgilendirme yapılır ki koordinatlar sağlanır, bir
kaza olmasın, bir yanlışlık olmasın ve doğru hedeflere gidilsin.
SUNUCU- Bir senaryo tabi bizim için şu anda ama YPG güçlerinin Afrin’den
çıkıp Rusya’nın kontrolü altında rejimin Afrin’e gelmesi gibi bir ihtimal
var mı sizce?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Suriye’de her türlü ihtimal olur, önemli
olan bu ihtimaller karşısında siz ne yapacaksınız, hangi planlamaları
yapacaksınız? Olmaz denen birçok şey Suriye’de oldu. Bakıyorsunuz bir yerde
çatışma var, başka yerde defakto bir şekilde iş birliği var bazen de mecbur
kalınıyor iki taraf da rejim de değişik gruplarla yer yer sürekli çatışma
halinde olan, geçmişte, şimdi ateşkes sayesinde Astana Süreci sayesinde bu
çatışmalar büyük bir oranda tacizlerin dışında durdu. İş birliği
yapıyorlar, bunlar olabiliyor. Bu kuşatılmış bölgelerle ilgili iş birliği
var. Bazen bakıyorsunuz Rakka’da gördük, DAEŞ’le YPG iş birliği yaptı,
anlaştı. Şimdi diğer unsurlar arasında da sahada çünkü sivil savaş var,
çatışmalar var, değişik gruplar var, rant var, petrol var, başka şeyler
var, dolayısıyla, alışverişler var, iş birlikleri olabiliyor önemli olan bu
iş birliklerinin bize karşı oluşturduğu tehdit ve bizim bunlara karşı
alacağımız tedbirler.
SUNUCU- Dünkü görüşmelerde gündeme geldi mi bu konu Putin’in ziyaretinde?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Dün Sayın Cumhurbaşkanımızla Putin baş
başa bir görüşme yaptı, heyetlerarası görüşme yaptık, tabi ki Suriye’yi
değerlendirdik. Ama daha çok bundan sonraki atılacak adımlar, siyasi süreç
ve gözlemcilerin tam olarak yerleştirilmesi, Astana Süreci. Bildiğiniz gibi
Ulusal Diyalog Kongresi fikri vardı henüz daha toplanmadı bunun üzerine
çalışıyoruz kimler olacak, kimler olmayacak. Dolayısıyla, Cenevre süreciyle
Astana nasıl entegre edilir? Tüm bunları değerlendirdik, ama ikili
ilişkileri tabi Rusya’yla da başta Türk Akımı, S-400, Akkuyu Nükleer Enerji
Santrali gibi ve ticaretin önünde kalan ufak tefek engeller ya da bazı
konular ticaretle ilgili konuları da değerlendirme fırsatı bulduk.
SUNUCU- Suriye Ulusal Diyalog Kongresi konusunda tabi PYD, YPG’nin terör
örgütlerinin varlığı, temsilcilerinin orada bulunması bizim kırmızı
çizgimiz. Bu noktada değişen bir şey var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hayır
SUNUCU- Ya da Türkiye meşru olarak Kürtlerin temsilcisi, şunlar da
olabilir: Böyle yapalım gibi bir öneri sunuyor mu? Çünkü orada tıkanabilme
riski var mı sizce bu işin?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- YPG Kürtlerin tek temsilcisi değil,
hatta YPG Kürtlerin çok az bir bölümünü temsil eder. Bakmayın siz zorla
buraları şimdi yönettiğine, bakmayın zorla insanları kendi silahlı ekibine
dahil ettiğine. Suriye’den kaçan 300 bin Kürt var Türkiye’de ve şu anda
Suriye topraklarının yüzde 20’sini YPG yönettiği halde bu Kürtler buralara
dönemiyor. Çünkü YPG tarafından zorla buralardan sürülmüştür, etnik
temizlik yapmıştır YPG. Hatta bu Kürt kardeşlerimiz dahil herkesin elindeki
tapuları almıştır, evlerini almıştır, arazilerini almıştır, iş yerini
almıştır ve tüm resmi belgeleri de yakmıştır. Şimdi bizim Fırat Kalkanı
Operasyonundan sonra 100 bine yakın Suriyeli Türkiye’den döndü, 150 bine
yakın yine Suriyeli de Suriye içinde başka şehirlerden ya da kasabalardan
bu bölgeye döndü. Neden? Güvenli bir ortam var. Ama orada yok. Dolayısıyla
YPG esasen Kürtlerin az bir bölümünü temsil ediyor.
Biliyorsunuz Suriye Ulusal Koalisyonu var, Kürt Ulusal Koalisyonu var.
Suriye Ulusal Kürt Koalisyonun içinde çok değişik gruplar var, aşiretler
var. Yine bu koalisyonun dışında Kürt gruplar var. Avrupa’da yaşayan,
Almanya’da, Fransa’da yaşayan, İngiltere’de yaşayan Kürt gruplar da var;
biz zaten bunların hepsiyle temastayız. Yani biz Kürt kardeşlerimize karşı
değiliz. Türkiye’de de, Irak’ta da, Suriye’de de veya başka bir yerde Kürt
kardeşlerimize karşı değiliz, tam tersi onların yanındayız, ama terör
örgütlerine karşıyız. Dolayısıyla burada Diyalog Kongresinde Kürtleri
temsil edecek çok sayıda değişik gruplar var, bunların liderleri var, hatta
değişik değişik aşiretler de var. Dolayısıyla tabii bunların isim listesini
biz çıkardık, daha önce Rusya’yla da paylaşmıştık, bu fikir ortaya çıkmadan
önce de paylaştık. Siz sadece YPG’yi biliyorsunuz, ama bakın Kürtleri
temsil eden, hatta YPG’nin kapattığı çok sayıda siyasi parti var, Kürt
siyasi parti Suriye’de. Tüm onların listesini Rusya’ya verdik, Rusya da
onların bazılarıyla temasa geçti. Dolayısıyla sadece biz bunları
istemiyoruz olmaz. Kürtleri kim temsil edebilir, bunların çalışmasını
yapıyoruz, İran ve Rusya’yla da bunu paylaşıyoruz. Zaten YPG’nin burada
olmasına İran da karşı. Çünkü İran da biliyor ki YPG, PKK ve PJAK arasında
hiçbir fark yok. Doğru kişilerin burada olması lazım.
SUNUCU- Rusya ikna oldu mu sizce?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Rusya ikna olmasa da bizim bu tutumumuza
saygı duyduğunu gösterdi. Şimdi liste üzerinde hep beraber çalışalım ve
Soçi Deklarasyonunda gördüyseniz üç ülke birlikte istişare eder, birlikte
karar verir; ne için, kim için? Buraya katılacak gruplar için.
SUNUCU- Şimdi sahadaki durum değiştikçe bu soru yeniden gündeme geliyor,
size defalarca soruldu, biz başka muhataplarımıza da sorduk, Esad’la ilişki
meselesi. Şimdi hem Soçi’den önce, hem dün Ankara’ya gelmeden önce Putin’in
Esad’la görüşmüş olmasının sizce anlamı ne? Bunu nasıl okumak lazım; bir
mesaj alışverişi mi, başka bir şey mi? Ve bu yeni gelişen durumda Türkiye
bu ilişkiyi yeniden bir çerçeveye oturtur mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bize yönelik bir mesaj değil. Rusya ilk
defa, Putin ilk defa görüşmedi. Bazen Esad da Moskova’ya gidiyor, Rusya’ya
gidiyor görüşüyorlar. Zaten Rusya’nın şu andaki rejimle işbirliği yaptığını
bilmeyen yok. Rusya, bu rejimin daveti üzerine Suriye’ye gitti, bu da
biliniyor. Keza İran da rejimi destekliyor. Ama bizim Esad’la ilgili
tutumumuzda herhangi bir değişiklik yok. Burada esas olan; siyasi süreçle
birlikte çatışan grupların, yani rejim ve muhalif grupların bir uzlaşmaya
varması önemli geçiş hükümetiyle ilgili; kimler olacak-kimler olmayacak,
Esad olacak mı-olmayacak mı? Aynı şekilde bizim bu konuda tutumumuz belli.
Biz Esad’ın geçiş hükümeti de olsa Suriye’yi birleştiremeyeceğini, tam
tersi ayrıştıracağını düşünüyoruz. Hatta Esad’lı bir geçiş hükümetinde
Suriye’nin gerçek anlamda şeffaf bir şekilde seçime hazırlanamayacağını da
düşünüyoruz, bu bizim düşüncemiz. Fakat burada önemli olan; muhalif
gruplarla rejimin, epeydir diyalog içinde olan bu farklı grupların bir
mutabakat sağlamasıdır.
Şimdi Cenevre başladı, Cenevre’de yine rejimin ayak diremesi sebebiyle tüm
bu konularda yeni anayasa, seçim, geçiş hükümetiyle ilgili herhangi bir
müzakere yapılamıyor. De Mistura elinden geleni yapıyor, fakat rejim
yanaşmıyor, o zaman nasıl anlaşma olacak, mutabakat sağlanacak? Tüm
bunların hepsi ciddi bir soru. Biz yine koalisyonun içinde olan, Suriye
destek grubu içinde olan, fikirdaş ülkeler içinde olan tüm muhataplarımıza,
ülkelere Cenevre sürecini gerçek anlamda bir platform haline getirmezseniz
işte Astana bunun yerini alabilir diyoruz. Ama Cenevre şu ana kadar o
görevi yerine getiremedi. Oysa Cenevre, yine Cenevre Bildirgesi ve
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla oluştu ve
meşruiyet kazandı, ama şu ana kadar oradan bir sonuç çıkmadı.
SUNUCU- Bir başka önemli başlığa geçelim, Amerika’nın Kudüs kararı ve
sonrasında bölgede yükselen tansiyon. Şimdi yarın Türkiye önemli bir
toplantıya ev sahipliği yapacak. İslam İşbirliği Teşkilatı olağanüstü
toplantıya çağrıldı. Katılım konusunda elimizdeki son bilgiler nedir? Şu
merak ediliyor: Suudi Arabistan’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin hangi
düzeyde, nasıl katılacağı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Birleşik Arap Emirlikleri’nden Dışişleri
Bakanı Abdullah bin Zayed katılıyor. Henüz Suudi Arabistan’dan kimin
katılacağı dün akşam itibarıyla belirtilmedi, bugün belli olur. Henüz hangi
düzeyde, yani katılım olup olmayacağını bilmediğimiz birkaç ülke var, ama
24 ülke…
SUNUCU- Mısır var galiba.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Mısır da Dışişleri Bakanı düzeyinde
Samih Şükri katılıyor. Suudi Arabistan’dan henüz net bir karar yok, birkaç
tane daha ülke var, ama bugün onlardan da kimin katılacağı ya da
katılıp-katılmayacakları bugün belli olur, çünkü yarın başlayacak. Yarın
sabah erkenden Dışişleri Bakanları olarak biraraya geliyoruz. Bugün üst
düzey, yüksek düzeyli memurlarımız şu saatte toplanıyorlar ve İstanbul
Deklarasyonu ve yine ortak deklarasyon, sonuç bildirgesi üzerinde
arkadaşlarımız çalışıyor, sonra Dışişleri Bakanları olarak biz nihai hale
getireceğiz ve bunu liderler toplantısına inşallah sunacağız.
Burada tabi verilecek mesajlar önemli, çünkü bir ülkenin ben yaptım oldu
bitti demesine karşı durmamız gerekiyor. Esasen o ülke niye yanlış yaptı,
neden şimdi yaptı, bunu Amerikalılar bile cevaplayamıyorlar, konuştuğumuz
Amerikalıların buna cevap veremediğini görüyoruz. Diğer taraftan, ben süper
gücüm, ben istediğimi yaparım anlayışının artık bugünün dünyasında geçerli
olmadığını herkese göstermemiz gerekiyor. Tüm dünyada ciddi bir tepki var,
yani süper güç böyle adaletsizlik yapmakla olmaz. Gücünüz eğer siz adaletli
davranırsanız artar, ama bu tür popülist yaklaşımlarla ya da politikalarla
sizin gücünüz de olmaz, sizi kimse de takmaz, bugün kimsenin takmadığı
gibi. Dolayısıyla Amerika’nın bu yanıştan elbette dönmesini arzu ederiz.
Fakat biz yarınki zirvede güçlü bir mesaj vereceğiz inşallah hep birlikte.
Türkiye olarak Sayın Cumhurbaşkanımız biliyorsunuz İslam İşbirliği
Teşkilatı’nın Zirve Başkanlığını yürütüyor ve bugüne kadar en aktif zirve
Başkanlığıdır. Halen bizim, yani şahsen tam tatmin olmadığımız bir durum
ama, daha önceki Dönem Başkanlıklarıyla kıyaslanmayacak derecede aktif bir
dönem, yeni oluşumlar kuruyoruz, Kadın Konseyiyle, işte bir polis
merkezinin kurulması gibi ve bu örgütü reforme ediyoruz, aktif bir örgüt
haline getiriyoruz, yani yaptıklarımızla yetinmediğimiz için bizi tatmin
etmedi diyoruz, daha fazlasını yapmak istiyoruz, Cumhurbaşkanımız da öyle,
biz de öyle çalışıyoruz. Ama yarınki zirve tabi çok kritik bir zirve,
önemli bir zirve.
SUNUCU- Kesinlikle. Zirvenin güçlü mesajına geçeceğim ama, onun öncesinde
şu ana kadar Arap dünyasından gelen tepkiler sizce tatmin edici mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Arap dünyasından çok net tepkiler de
geldi, üst düzeyden de tepkiler geldi, ama bazı ülkelerden çok düşük
düzeyde tepkiler geldi. Öyle görülüyor ki, bazı ülkeler bu kararı alan
ülkeden fazla çekiniyor.
SUNUCU- Amerika’dan.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu kararı alan ülke Amerika, yani daha
doğrusu Trump. Amerika ne kadar destek veriyor?
Görüyoruz ki, birçok Yahudi de dünyanın değişik kesimlerinden, İsrail’den
de bu kararı benimsemiyor, onlar da tepki gösteriyor.
SUNUCU- Avrupa Birliği de benimsemedi, onu da gördük.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Avrupa Birliği benimsemedi, hiç kimse
benimsemedi. Ama bazı ülkeler, yani İslam dünyasından bazı ülkeler
görüyoruz ki bir korku içinde. Kimden korkuyorsunuz, neden korkuyorsunuz?
Korkunun ecele faydası var mı? Yanlış olan, biz bugün Kudüs’ü
savunmayacağız da neyi savunacağız? Yani Müslümanların üç kutsal mekanından
birisi olan Kudüs’ü savunamayacaksın, neyi savunacaksın? Ondan sonra da
İslam dünyasının önündeyim veya işte İslam dünyasına rehberlik ediyorum
gibi iddialı tutumlar içine de girmeyeceksin eğer Kudüs’ü savunamayacaksan.
SUNUCU- Buradan yola çıkarak yarınki zirveden beklenen güçlü mesaja
gelelim. İki başlık üzerinde çok duruluyor. Birincisi; Kudüs’ün Filistin’in
başkenti ilan edilmesi İslam dünyası tarafından. İkincisi; İsrail’e ve
Amerika’ya yaptırımlar. Bu kadar net mesajlar çıkar mı? Güçlü mesajdan
kastımız bu mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bir kere, yaptırıma biz karşıyız Türkiye
olarak, oraya yaptırım, buraya yaptırım. Ama zaten bizim başından beri Doğu
Kudüs’ün Başkenti olduğu ve 1967 öncesi bağımsız bir Filistin Devleti
diyoruz, dolayısıyla bunlar tekrar vurgulanacak. Filistin Devleti’ni
tanımayan ülkeler için, tabi bugüne kadar tanımayan ülkeler için tanınması
için çağrıda bulunacak ve ABD’nin aldığı bu karar elbette çok güçlü bir
şekilde ret edilecek, yok sayılacak. Esasen ABD gibi bir ülkenin bu duruma
da düşmemesi gerekiyordu. Dolayısıyla şimdi İslam İşbirliği Teşkilatı
Zirvesinden çok güçlü mesajlar çıkacak.
Şimdi ABD’ye yaptırım, hangi yaptırımı uygulayacaksınız? Yani ekonomik
yaptırım mı uygulayacaksınız, başka konularda mı yaptırım uygulayacaksınız?
Dolayısıyla biz, bu adımdan ABD’nin geri dönmesini, bu yanlıştan geri
dönmesini bekleyeceğiz ve bu çağrıda da elbet bulunacağız, zaten
Cumhurbaşkanımız başından beri bulunuyor. Yani burada çok güçlü bir duruş
sergilenecek, güçlü mesajlar verilecek ve en önemlisi de bu alınan karar
yok hükmünde sayılacak.
SUNUCU- Başkent ilanı olmayacak anladığım kadarıyla ya da erken mi bunu
şimdi söylemek için?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi benim söylediğim son derece net,
siz tabi manşet olsun diye arıyorsunuz.
SUNUCU- Doğru, daha müzakere de yapılmadı.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ayrıca, bu metin üzerinde müzakereler
yapılacak. Şimdi 57 ülke, biz Zirve Başkanıyız ama, 57 ülkenin, bugün
Suriye katılmıyor, 56 ülkenin önce üst düzey yüksek düzeyli memurlarının
katılımıyla müzakereler olacak, sonra Dışişleri Bakanları düzeyinde olacak,
sonra liderler seviyesine bu gelecek.
Ayrıca ben çok net bir şey söyledim, biz başından beri zaten Doğu Kudüs’ün
Filistin’in Başkenti olduğunu savunuyoruz, tanıyoruz ve Doğu Kudüs’ü
Başkent olan bağımsız bir Filistin Devleti’nden bahsediyoruz, bir de
sınırlarını da söylüyoruz 1967 öncesi sınırlar. Yani bu benim söylediğim
gayet net bir şey ve biz bunu zaten savunuyoruz. Bu elbette yarınki metinde
de olacak, bunu olacak diyorum, çünkü tüm İslam dünyasının kabul ettiği bir
şey, yarın da, bununla ilgili bugün başlayan toplantılarda da bununla
ilgili bir itiraz olmaz.
SUNUCU- Şimdi Türkiye ilk tepkisini ortaya koyduğunda Amerika’nın Kudüs
kararına, Sayın Cumhurbaşkanının bir ifadesi vardı, İsrail’le
ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmek durumunda kalabiliriz bunun
sonucunda diye. Burada da kararı alan Amerika, biz niye İsrail’le
ilişkilerimizi gözden geçiriyoruz ya da kesiyoruz gibi birtakım sorular
soruldu. Bunlara ne cevap veriyoruz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bu kararla ilgili her ne kadar
İsrail içinde bir bölünmüşlük olsa da, İsrail yönetiminin açıklamalarını da
gördünüz ve bu açıklamalar Ortadoğu’da barış yerine kaosu tetikliyor, zaten
şu andaki İsrail yönetiminin de arzu ettiği bu. Dolayısıyla biz ilişkileri
normalleştirirken de İsrail bize şunu sormuştu, bizzat bu soru bizim
memurlarımız aracılığıyla bana gelmişti: bundan sonraki süreçte İsrail’i
eleştirecek misiniz? Ben de çok net bir cevap verdim, dedim ki, eğer İsrail
uluslararası hukuku ihlal ederse, Gazze’ye saldırırsa, Filistinlilere
saldırırsa ve illegal bir şekilde Filistin’in topraklarını işgal ederse,
bir Musevi’nin tabiriyle söylüyorum geçen protesto eden, yani Filistin
topraklarını çalarsa biz eleştiririz.
Tamam, dünya da bizi eleştiriyor, ama bu eleştirinin tonu ne olacak,
Türkiye’nin tutumunun tonu ne olacak? Bizim de cevabımız şu oldu: Bizim
eleştirimizin ve tutumumuzun düzeyi, İsrail’in saldırganlığının düzeyiyle
orantılı olur. Yani onlar eğer aşırıya giderse tabi ki biz ilişkileri
gözden geçirmek dahil her türlü adımı değerlendiririz. Bu esasen İsrail’e
bağlı bir şey, İsrail’in tutumuna bağlı bir şey. Yani burada esasen
Amerika’nın aldığı kararın İsrail’e de bir faydası yok. O nedenle bu
yönetimin bu kararın üzerine atlaması ve bu tür açıklamalar yapması son
derece yanlıştı ve bölgede gerginliğe yol açmıştır, adeta kışkırttırıcı bir
adım olmuştur, biz bunu tabi ki kabul edemeyiz.
Yani bir taraftan Amerika karar alıyor, bir taraftan şu andaki İsrail
yönetimi hemen bunun üzerine atlıyor ve adımlar atmaya başlıyor ve şu anda
İsrail yönetimi Filistinlilere zulmediyor. Biz bunlara sessiz mi kalacağız?
Elbette tepkimizi de göstereceğiz ve her türlü adımı atmak için biz kendi
aramızda da görüşürüz, yarın İslam dünyasıyla da istişare ederiz ve
ilişkiler konusunda da geleceğe yönelik her türlü değerlendirmeyi yaparız.
SUNUCU- Bir başka konu Amerika’yla ilişkiler, YPG yardımıyla aslında kısmen
onlardan da bahsettik ama, başlayalım.
Açıklamayı siz yapmıştınız telefon görüşmesinden sonra Sayın
Cumhurbaşkanıyla Trump arasında ve bizler de son dakika olarak bunu
ekranlara getirmiştik, artık yardım yapılmayacak YPG’ye diye; ancak
sahadaki durum yine farklı.
Dün Pentagon Sözcüsünün bir açıklaması var, onu hatırlatmak istiyorum:
Suriye’de bölgedeki yerel güçlere destek olarak DEAŞ’ın askeri açıdan
yenilgisini tamamlamak üzere operasyon yapmaya devam edecek küresel
koalisyon diyor. Yani Trump ve diğer yönetim arasındaki görüş ayrılığı
olarak açıklanabilir mi bu sadece?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- DEAŞ’a karşı operasyona biz karşı
değiliz, o yapmış, bu yapmış. Biz DEAŞ’a karşı operasyonlarda bir terör
örgütüyle işbirliği yapılmasına ve o terör örgütüne silah verilmesine
karşıyız. Yani operasyonlar yapılabilir, çünkü DEAŞ bir terör örgütüdür,
biz de DEAŞ’a karşı operasyonlar yaptık ve DEAŞ bizi hedef aldı içeride ve
dışarıda, oradan ta atışlar geldi, Kilis’te 20’den fazla vatandaşımız
hayatını kaybetti geçtiğimiz yıllarda, bu Fırat Kalkanı Operasyonundan önce
söylüyoruz. Dolayısıyla DEAŞ’e karşı operasyona Irak’ta, Suriye’de biz
karşı değiliz. Ve Trump’ın verdiği söz, bundan sonra YPG’ye silah
verilmemesiyle ilgiliydi ve bunu net bir şekilde söyledi ve telefon
görüşmesinin ileriki aşamalarında da, hatta telefonu kapatmadan önce de bir
kere daha teyit etti. Ve daha önce talimat verdiğini, esasen bu saçmalığın
çok daha önceden bitmesi gerektiğini bizzat kendisi söyledi. Biz şimdi
Trump’ın ABD Başkanının söylediğini söylüyoruz. Eğer ABD Başkanının sözü
Pentagon’a geçmiyorsa, ABD Başkanının sözünü diğer kendi yönetimindeki
farklı gruplar dinlemiyorsa, bu tabi ABD’nin iç meselesi olmakla birlikte
netice itibarıyla bizi de ilgilendirir, çünkü YPG’ye verilen silahlar bize
yönelik tehdittir. Ama Trump’ın böyle net bir sözü oldu, tekraren sözü
oldu, inşallah sözünü tutar.
SUNUCU- Geri alınması, bir garanti, bir liste, bu konularda yeni bir temas
var mı bilmediğimiz YPG’ye verilen?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabi seri numaralarını aldıklarını ve
işleri bittikten sonra özellikle ağır silahları geri alacaklarını
söylemişlerdi. Ama eski YPG sözcüsü biliyorsunuz Türkiye’ye geldi,
mülakatlar yapıldı ve burada onun söylediğine göre o silahların takibi
hiçbir şekilde yapılmıyor. Esasen biz bunun mümkün olmadığını kendilerine
söyledik. Sayın Cumhurbaşkanımız geçmişteki tecrübelerden de örnekler
vererek, örneğin Irak’ta daha önce Bush’a yaptığı uyarılardan örnekler
vererek bu silahların geri alınamayacağını, o nedenle en iyi çözümün silah
verilmemesi olduğunu defalarca bizzat Sayın Trump’a net bir şekilde
söylemiştir. Şimdi bölgede dünyada en tecrübeli liderlerden birisi Sayın
Cumhurbaşkanımız, çok şey de yaşadık biz. 16 sene içinde o kadar çok şey
yaşadık ki içeride ve dışarıda, dolayısıyla geçmişten yaşadığımız
tecrübeyle bunun mümkün olmadığını Amerikalılara anlattık, zaten sahada da
bunun mümkün olmadığını görüyoruz.
SUNUCU- Şimdi tam da bu dönemde, 14 Aralık’ta Amerika’nın Avrupa ve Merkez
Kuvvetler komutanlarıyla Irak Genelkurmay Başkanı gelecek, Genelkurmay
Başkanının ev sahipliğinde toplantılar yapılacak. Bu konu da gündeme gelir
mi? Tabi Irak’ın olması biraz başka bir başlık mı diye de düşündürüyor ama.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabi DEAŞ’la mücadelede önemli bir
aşamaya gelindi ama, henüz terörle mücadele ya da DEAŞ’la mücadele tamamen
bitmiş değil. Bundan sonraki aşamalarda ne yapılabilir, bunlar
değerlendirilecek. Tabi burada bizim için önemli olan, Irak’ta PKK’nın
mevcudiyeti ve PKK’nın da Irak’tan temizlenmesi gerekiyor. Bu konuda
İbadi’yle en son Türkiye ziyaretinde hemfikir kalmıştık, zaten onların da
açıklamalarında görüyoruz. Yani artık Irak’ın bir terör yuvası olmaktan
kurtarılması gerekiyor, bizim de yardım etmemiz gerekiyor, işbirliği
yapmamız gerekiyor. DEAŞ’tan büyük oranda kurtuldu, şimdi DEAŞ’ın kontrol
ettiği bir şehir yok ama, kırsal alanlarda, yine çöl bölgelerinde böyle
dağılmış bir şekilde mevcudiyetinin olduğunu biliyoruz, herkes biliyor.
Tabi Genelkurmay Başkanlarının biraraya gelmesi ve bölgede terörle mücadele
dahil birçok konuyu ele alması, teknik bakımdan da ele alması önemli ve
faydalıdır.
SUNUCU- Şimdi Cumhurbaşkanının sık sık Amerika Birleşik Devletleri’ne bu
nasıl müttefiklik diye sorduğunu biliyoruz. Şöyle birkaç başlığı alt alta
koyduğumuzda hakikaten ortaya ilginç bir tablo çıkıyor, vize krizi, Sarraf
davası, Gülen’in iade edilmemesi, Kudüs’ün başkent ilan edilmesi, YPG’ye
yardım edilmesi, tüm bunlar olurken Amerika’nın hala Ankara’ya Büyükelçi
atamamış olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Biliyoruz orada prosedür uzun
sürüyor, evet. Ama sadece böyle açıklanabilir mi, siyasi bir anlamı var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yok yok, başka siyasi bir anlamı yok.
Tillerson’la Brüksel’de biliyorsunuz NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı
marjında görüştük ve hiç böyle bir şey yok, çalışmalarını sürdürüyorlar.
Sadece bir Büyükelçi ataması değil, Beyaz Saray’da, yine diğer kurumlarda
biliyorsunuz, özellikle de Dışişleri Bakanlığında atama yapılmıyor. Şu anda
yeni yeni birkaç kişiyi atadı. Tillerson’a da sordum, böyle baş başka
samimi bir sohbet etmiştik akşam, atamaları yapıyor musun diye, yeni birkaç
tane atama yapmış, beraberinde Brüksel’e gelmişti. Dolayısıyla, sadece
Türkiye’ye atanacak Büyükelçiyle ilgili değil, Beyaz Saray’da ve
Washington’da atamalarla ilgili çok makaleler de çıktı biliyorsunuz,
haberler çıktı, yorumlar çıktı. Bu diğer ülkelerin Dışişleri Bakanlarının
da tespiti, herkesin tespiti atamalarla ilgili bir boşluk var durağanlık
var. Tabi onların kendi iç meselesi, ama Büyükelçinin şu anda atanmaması
bize yönelik bir mesaj değil.
SUNUCU- Zaten sorunlarımız Büyükelçinin atanmasıyla da kolay kolay çözülmez
herhalde Amerika’yla?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi FETÖ’nün orada yaşaması, FETÖ’ye
verilen destekler, FETÖ’nün Amerikan yargısına sızması, diğer kurumlara
sızması, Kongreyi adeta kontrol altına alması, bunlar tabi bizim kabul
edeceğimiz şeyler değil. Amerika da bunun bedelini öder, ödüyor bence. Her
şeyden önce işte yargı bağımsızlığı, güçler ayrılığı diyorlar ya ben öyle
düşünmüyorum. Amerika’da şu anda yaşananlara bakıyoruz özellikle bu son
davalarda yaşananlara bakıyoruz. Şimdi burada Adalet Bakanlığının
karışmaması yargı bağımsızlığı bakımından iyi de, FETÖ gibi bir örgütün
kontrolünde yargıçların, hakimlerin hareket etmesi, onların işte burada
ürettiği yanlış belgeler üzerinde hazırladığı sözde iddianamelerin orada
aynen kullanılması burada yargının bağımsız olmadığını, başka güçler
tarafından kontrol edildiğinin göstergesidir. Ve bu davaların FETÖ motifli
ve siyasi motifli olduğunu bizzat Tillerson başta olmak üzere
muhataplarımıza da söyledik.
Diğer taraftan YPG’ye silah verilmesini zaten konuştuk. Yani bizim
Amerika’ya yönelik herhangi olumsuz bir adımımız, tek taraflı bir adımımız
olmadı vize konusunda da öyle, biz karşılık verdik. Bir yerel personelin
tutuklanmasından sonra Amerika bu adımları attı. Yani bir yerel personelin,
ben insanları küçümsemiyorum, ama bir kişinin gözaltına alınmasından sonra
bu adımları atıyorsunuz, ama siz bizde darbe yapanı evinizde tutuyorsunuz,
bizim düşmanımıza terör örgütüne silah veriyorsunuz o zaman bizim hangi
adımları atmamız gerekiyor? Vatandaşlarımızdan da zaten çok ciddi baskı
geliyor o adımı atın, bu adımı atın diye. Burada bu kişi sizin için neden
bu kadar önemli? Elbette her şahıs önemli, başka şahıslar da var, başka
tutuklananlar da var. Biliyorsunuz terör örgütüyle işbirliği yaptığı için
yine Adana’da çalışan, Başkonsoloslukta çalışan bir personelin, ama
İstanbul’daki bu Metin Topuz neden bu kadar kritik, neden bu kadar önemli?
Çünkü FETÖ’yle ilgili tüm konuları bu kişi yönetmiş, bu kişi idare etmiş,
tüm temasları bu kişi yapmış. Dolayısıyla, bu işin içinde çok yani ciddi
şeyler de var. Burada önemli olan her yerde olduğu gibi sonuçları beklemek.
İddianame ortaya çıksın, suçlamalar ortaya çıksın bu kişiyle ilgili
suçlamaların ne olduğunu herkes bilsin. Zaten Amerika’dan gelen bir heyete
Adalet Bakanlığımızdan ve İçişleri Bakanlığımızdan arkadaşlarımız bizim
Bakanlığımızdan arkadaşlarımızla birlikte Amerika’dan gelen heyete bu
kişiyle ilgili suçlamaların ne olduğunu ve nasıl olduğunu anlattılar. Çok
detaylı bilgiler elde olan, o gün elde olan bilgileri de paylaştılar. Biz
bunları paylaşırız sıkıntı yok, ama bir kişi yüzünden böyle vizeyi askıya
almak, başka şeyler yapmak olgun bir tavır da değil, doğru da değil.
SUNUCU- Şimdi biraz önce Irak’tan bahsederken DEAŞ’tan büyük oranda
temizlendiğini siz de söylediniz, burada tabi gözler Başika Kampına
çevriliyor yeni bir mesaj var mı ya da Türkiye asker sayısını azaltmak,
yoğunluğu azaltmak gibi bir adım düşünüyor mu Başika Kampıyla ilgili?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Başika Kampı şu anda gündemde değil,
yani başka konuda referandum oldu, diğer konular var, yine sınır
kapılarının, gümrük kapılarının kontrolü meselesi var. Yine birlikte
atacağımız adımlar var. Ama daha önce Başbakanımızın ziyaretinde şöyle bir
mutabakat sağlandı: Yani terörle mücadele bittikten sonra, çünkü Başika
Kampının kuruluş amacı DEAŞ’a karşı burada yerel güçleri eğitmektir. Daha
sonra bu güçler biliyorsunuz Ninova gücü olarak DEAŞ’a karşı özellikle
Musul’da mücadeleye aktif bir şekilde katılmıştır. Ve Başbakanımızın
ziyaretinde terörle mücadele bittikten sonra ne yapacağımıza birlikte karar
vereceğiz diye bir anlayış ortaya çıktı. O konuyu ileride mutlaka yine Irak
yönetimiyle oturacağız, konuşacağız dostane bir şekilde ne yapacağız, nasıl
bir adım atacağız birlikle karar vereceğiz. Bizim için hani çok ciddi bir
sorun değil. Biz Irak’ın ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Ve
son referandumda da bunu net bir şekilde ortaya koyduk, samimi olduğumuzu
da herkes gördü, ama en fazla da Irak yönetimi gördü. Dolayısıyla, bizim
oradaki amacımız Irak’ın toprak bütünlüğünü ihlal etmek ya da onların
kanunlarına karşı gelmek ya da onları hiçe saymak değil, DEAŞ’a karşı
mücadele ki onların daveti üzerine zaten gidilmişti. İlave takviye güç
gönderince tehdit sebebiyle DEAŞ’tan gelen bir reaksiyon oldu, sonra biraz
büyüdü, ama şimdi…
SUNUCU- Bugün yeni bir haber var Irak’la ilgili DEAŞ mücadelesini sürdürmek
anlamında YPG’yle ortak çalışma kararı aldıklarına yönelik.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi YPG’yle ortak karar niçin aldılar
onu bilemiyoruz tabi. Kendileriyle görüşeceğiz önümüzdeki günlerde,
Caferi’yle de tekrar görüşeceğiz. Fakat burada tabi DEAŞ şehirlerden
kaçınca kırsala gitti ve dağılmış bir şekilde. Tabi burada Suriye ve Irak
sınırından karşılıklı geçişler oluyor, kaçmalar oluyor. Buna yönelik bu
bölgede tedbirler için mi ne için bilmiyoruz, ama bu sadece bir açıklama
bunun detayını görmemiz lazım. Ama YPG’den Irak’ın da rahatsız olduğunu,
PKK’dan Irak’ın da çok ciddi bir şekilde rahatsız olduğunu biz biliyoruz.
Çünkü bu örgütler Suriye’nin sınır bütünlüğü için de, Irak’ın sınır
bütünlüğü için de ciddi bir tehdittir. Ve DEAŞ’ın bu bölgede olmasından
faydalanarak PKK mesela Kandil’den Sincar bölgesine bile geçmiştir. Hatta
bazı yerlerde Süleymaniye’de şehirlere kadar inmiştir o bölgedeki siyasi
partilerin ve yönetimin esnek davranması ya da hatta destek vermesi
sebebiyle.
SUNUCU- Avrupa Birliği’yle ilişkilere de biraz vakit kalsın istiyorum
ilişkilerin normalleşmesi için önümüzdeki dönemde ışık görüyor musunuz
atılacak karşılıklı yeni adımlar var mı? Bu katılım öncesi mali yardımların
kesilmesi tartışması bu süreci nasıl etkiler?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani mali yardımları, 100 milyon dolar
yardımı işte askıya aldık, yani 100 milyon dolarla mı siz bizi tehdit
ediyorsunuz? Siz önce Suriyeliler için verdiğiniz sözü tutun. Yani 3 milyar
Avronun sadece 800’le, 900 milyon Avrosunu verdiniz şu ana kadar o civarda
bir rakam 800’le, 900 arası.
SUNUCU- O anlaşma da Ocak 2018’e kadardı değil mi? Bu arada süresi de…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- 2016 sonuna kadar 3 milyar, 2018 sonuna
kadar ilave 3 milyar. Sen o sözünü bile tutmamışsın, ama ben burada sözümü
tutmuşum, Suriyelilere bakmaya da devam ediyorum. 100 milyon Avroyla mı sen
beni tehdit ediyorsun? Bunlar işte Türkiye’ye karşı bir adım attık demek
için ucuz politika. Yani maalesef Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği üyesi
birçok ülke bu popülizme yenik düşmüştür. 100 milyon doları versen ne olur,
vermesen ne olur? Bu da zaten proje bazlı, bununla mı korkutuyorsun? Yani
bunu yaparak mı ilişkileri düzelteceksin, bunu yaparak Türkiye’yi terbiye
mi edeceksin? Türkiye’ye nasıl davranacağını öğreneceksin diyoruz, ama hala
öğrenemediklerini görüyoruz. Artık Avrupa Birliğinin itibarı kalmamıştır,
kendi içinde de itibarı kalmamıştır. Avrupa Birliği karşıtı partilerin oyu
sürekli artıyor, neden? Çünkü Avrupa halkları nezdinde de Avrupa
Birliği’nin bir itibarı kalmamıştır ve bu yöntemlerle de itibarının artması
mümkün değildir. Ciddi meselelerle uğraşması gerekiyor ki, Avrupa’nın bugün
yaşadığı, karşı karşıya kaldığı çok ciddi meseleler var, tehditler var,
sınamalar var, bunlara karşı ne çözüm üretiyorsun? Artan ırkçılığa karşı
Avrupa’yı 2. Dünya Savaşı öncesine götüren akımlara karşı nasıl bir duruş
sergiliyorsun? Avrupa Birliğinin kuruluş sebebi nedir? Bir daha Avrupa’da
bu akımlar olmasın, bu çatışmalar olmasın diye Almanya’yla, Fransa bir daha
savaşmasın diye Avrupa Birliği kuruldu, Avrupa Konseyi de öyle kuruldu. Ama
o gün o döneme doğru Avrupa gidiyor. Türkiye’den bir netice alabilmen için
Türkiye’yi eşit bir ortak olarak görmen lazım. Öyle tehditle ya da böyle
yaptırımlarla Türkiye’den bir netice alamazsın, Rusya’dan da böyle bir
netice alamazsın. Biz bunları hep söylüyoruz. Yaptırım uyguluyorsun
Rusya’ya, ne netice alıyorsun? Ama alttan alta hepsi Rusya’yla ticaretini
sürdürüyor, hepsi Rusya’dan gaz alıyor, hepsi Rusya’ya başka konularda
destek veriyor, yani hepsi demesem de böyle büyük ülkeleri söylüyorum.
Bunun içinde Almanya da var, Fransa da var, İtalya da var, diğerleri var.
Polonya, Baltık ülkeleri, Romanya gibi ülkeler karşı buna. Bulgaristan’da
git-gel’ler oluyor Rusya’ya ilişkilerinde. Ama diğer ülkelere baktığımız
zaman pekala Rusya’yla her türlü ilişkilerini sürdürüyorlar, hani yaptırım
vardı, AB yaptırımı vardı?
Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin bizimle ilişkilerini sağlıklı yürütebilmesi
için dengeli olması gerekiyor, objektif olması gerekiyor, yapıcı olması
gerekiyor ve çifte standarttan ve ikiyüzlülükten uzak olması gerekiyor.
Bunu anlatmaya çalışıyoruz, yoksa bizim Avrupa Birliği’yle ne sorunumuz
olsun. Üyelik için başvurduğumuz bir örgütün kötü olmasını biz niye
isteyelim. En çok ticaret yaptığımız bir kıtayla, içinde yaşadığımız bir
kıtayla, her şeyine katkı sağladığımız; ekonomisine, güvenliğine, bunu
hepsi de söylüyor, Türkiye’nin Avrupa için, Avrupa Kıtası için, Avrupa’nın
güvenliği için önemli bir ülke olduğunu, adeta sigorta olduğunu kendi iç
tartışmalarında da söylüyorlar, beraber yaptığımız toplantılarda da
söylüyorlar. Dolayısıyla böyle bir Avrupa’nın kötülüğü, yani içinde
yaşadığımız ekonomimiz için, her şeyimiz için önemli olan bir Avrupa’nın
kötülüğünü biz niye isteyelim veya bu ülkelerle ilişkilerimizin kötü
olmasının bize ne faydası var? Ama bizim yaptığımız, bu ülkelerin bize
yönelik politikalarına karşı dik durmaktır. Dik durduğumuz zaman, sesimiz
çıktığı zaman da bizden haz etmiyorlar, Cumhurbaşkanından hoşlanmıyorlar.
Biz onlar gibi popülist değiliz ki onların hoşuna gitmek için öyle yapalım,
böyle yapalım ya da boyun eğelim, yani bunu anlamaları gerekiyor. Anlayan
ülkeler var, anlatıyoruz sabırla. Dostane toplantılarda da, basının önünde
olmayan toplantılarda da ben bu Avrupalılara, arkadaşlarımıza, yani oradaki
muhataplarımıza sakin sakin anlatıyorum. Bakın diyorum, Türkiye’yle
ilişkilerinizi iyi yürütebilmeniz için şu yanlıştan, bu yanlıştan
vazgeçmeniz gerekiyor. Biz de şu adımları, bu adımları atarız, bizim
sizinle bir sorunumuz yok diye güzel güzel de anlatıyoruz. Bunu gerçekten
anlayan ülkeler de var, ama bu kibirden dolayı, üstünlük kompleksinden
dolayı bunu kabullenemeyen ve kabullenmek istemeyen, biraz da bu akımlardan
dolayı biraz önce söylediğim; ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibi, İslam
düşmanlığı gibi akımlardan dolayı kabullenemeyecek ülkeler de var, ama
onlar da o çizgiye gelecek, bunun başka çaresi yok, gelmek zorunda.
SUNUCU- Son 2 dakika, bir başlığımız daha kaldı, Lozan tartışması
Cumhurbaşkanı’nın ziyaretiyle ortaya çıkan, aslında daha önce de Türkiye
bunun üzerinde duruyordu. Başka platformlarda gündeme getirmeyi sürdürecek
mi Türkiye bunu ya da bir teknik altyapı için bir adım atılacak mı ne
diyorsunuz, Yunanistan kapıyı kapatmış görünüyor ama?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Her anlaşma güncellenebilir.
Güncellenebilmesi için tabii ki imza atan ülkelerin de mutabakat sağlaması
gerekiyor. Biz bu konuda çok net bir tavır sergiledik. Sayın
Cumhurbaşkanımız ne demek istediğini gayet güzel bir şekilde Atina’da da,
yine Batı Trakya’da da izah etti. Bizim Yunanistan’ın toprak bütünlüğüyle
ilgili bir sorunumuz yok, Yunanistan bizim komşumuzdur. Anlaşılamayan,
henüz aidiyeti belli olmayan adalar var. Ege’de kıta sahanlığı, karasuları
konusunda veya FIR hattı konusunda anlaşamadığımız açıktır. Fakat
Yunanistan neticede bizim bir komşumuzdur ve Yunanistan’la ilişkilerimizi
güçlendirmek için gerçekten karşılıklı adımlar da atıyoruz, ilişkilerimizi
stratejik bir düzeye yükselttik. 2018’in ilk çeyreğinde yine Yüksek Düzeyli
İşbirliği Konseyi Toplantısını bu sefer Selanik’te gerçekleştireceğiz.
Burada tabii birçok sözleşme yenilenmiştir, ek protokoller eklenmiştir,
bugün de var, her gün var, İnsan Hakları Sözleşmesine bile ek protokoller
ekleniyor. Yani hiçbir anlaşma, hiçbir sözleşme yenilenemez, revize
edilemez diye bir anlayış yok, bu mümkündür.
SUNUCU- Ek protokol olabilir.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ek protokol de olur, revize de
edilebilir. Bazı anlaşmalar güncelliğini yitirmiştir. Şimdi mesela serbest
ticaret anlaşması…
SUNUCU- Son cümlenizi alacağım…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- 20 sene önce imzalanmış, ama bugünün
ihtiyaçlarını karşılamıyor. Bir de, Lozan’da uygulanmayan meseleler var,
bununla ilgili İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları var. Mesela Türk
ismini Batı Trakya Türkleri kullanamıyor. İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki;
bu engellemen bir ihlaldir, insan hakları ihlalidir, orada yaşayan Türkler
Türk ismini kullanabilir diyor, Yunanistan bunu halen uygulamadı. Şimdi
Lozan’da uygulanamayan şeyler de var. Tüm bunların gözden geçirilmesi
gerektiğini söylüyor Cumhurbaşkanımız. Tabii ki Batı Trakya Türklerinin
haklarını ikili düzeyde de takip edeceğiz, uluslararası platformda da
gündeme getirmeye devam edeceğiz. İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yunanistan
tarafından uygulanması için de her türlü takibi yapacağız, adımı atacağız.
SUNUCU- Peki, çok teşekkürler, sağ olun efendim.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu sorularımızı yanıtladı.