Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cumhuriyetin 100. Yılında Türk Dışişleri Sempozyumunda Yaptığı Konuşma, 13 Nisan 2023, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cumhuriyetin 100. Yılında Türk Dışişleri Sempozyumunda Yaptığı Konuşma, 13 Nisan 2023, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Soydaşlarımızla İftar Programında Yaptığı Konuşma, 12 Nisan 2023, Şumnu/Bulgaristan Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Keçiören İftar Programında Yaptığı Konuşma, 10 Nisan 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Afyonkarahisar İftar Programında Yaptığı Konuşma, 9 Nisan 2023, Afyonkarahisar Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Antalya İftar Programında Yaptığı Konuşma, 8 Nisan 2023, Antalya Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Eskişehir İftar Programında Yaptığı Konuşma, 7 Nisan 2023, Eskişehir Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Altındağ İftar Programında Yaptığı Konuşma, 5 Nisan 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun 4 Nisan 2023 tarihinde Uluslararası Demokratlar Birliği tarafından düzenlenen iftar programında yaptığı konuşma, 4 Nisan 2023, Brüksel Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kahramanmaraş Çadır Kenti Ziyaretinde yaptığı konuşma, 26 Şubat 2023, Kahramanmaraş Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basını Bilgilendirme Toplantısında Yaptığı Konuşma, 26 Şubat 2023, Adıyaman Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunanistan Dışişleri Bakanı ile ilgili yaptığı konuşma, 12 Şubat 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunanistan Dışişleri Bakanı Sayın Nikos Dendias ile basına yaptıkları konuşma, 12 Şubat 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Azerbaycan Dışişleri Bakanı Sayın Jeyhun Bayramov ile basına yaptıkları konuşma, 11 Şubat 2023, Kahramanmaraş Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun 7. Tematik Kış Kampları etkinliğinde yaptığı konuşma, 2 Şubat 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Antalya Diplomasi Forumu ve IFAT İşbirliğiyle Budapeşte’de düzenlenen panelde yaptığı konuşma, 31 Ocak 2023, Budapeşte Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye Gençlik Vakfı 8. Genç Diplomat Akademisinde yaptığı konuşma, 30 Ocak 2023, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliği’ne yapılan saldırı hakkındaki Açıklaması, 27 Ocak 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Stokholm Büyükelçiliğimiz Önünde Gerçekleştirilen Çirkin Eyleme Dair Açıklaması, 21 Ocak 2023, Antalya Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Houston’da Vatandaşlarla Buluşma Sırasında Yaptığı Açıklama, 19 Ocak 2023, Houston Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Gerçekleştirdiği Görüşme Öncesinde Yaptığı Açıklama, 18 Ocak 2023, Washington Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cape Town Başkonsolosluğu Resmi Açılış Töreninde Yaptığı Konuşma, 9 Ocak 2023, Cape Town / Güney Afrika Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TBMM Bütçe Görüşmelerinde Yaptığı Konuşma, 12 Aralık 2022, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun İTÜ'de yaptığı konuşma, 9 Aralık 2022, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde Yaptığı Konuşma, 5 Aralık 2022, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun Lodz Fahri Başkonsolosluğumuzun Açılış Töreninde Yaptığı Konuşma, 30 Kasım 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan Üçlü Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları İkinci Toplantısı Sonrası Basını Bilgilendirme Toplantısı, 25 Kasım 2022, Aktau Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde Yaptığı Konuşma, 25 Kasım 2022, Van Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu Bakanlar Toplantısı Hitabı, 22 Kasım 2022, Fes Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Girişimi’nin 9. Küresel Forumu Açılış Konuşması, 22 Kasım 2022, Fes
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun 13. Büyükelçiler Konferansı Açılış Hitabı, 8 Ağustos 2022, Ankara

Saygıdeğer Konuklar, Çok Kıymetli Büyükelçilerim,

Değerli Çalışma Arkadaşlarım, Sevgili Stajyer kardeşlerim,

-2022 Büyükelçiler Konferansı’na hoş geldiniz!

-Dünyanın en geniş beşinci temsil ağına sahip olan Türkiye’nin Büyükelçileri bugün 13. kez bir araya geliyor.

-Son Büyükelçiler Konferansımızı salgın koşullarında çevrimiçi düzenlemiştik. Bu yıl yeniden Başkentimizde yüz yüze bir araya gelmekten mutluyum.

-Küresel salgın döneminde dünyanın her köşesindeki vatandaşımızın yanında durduk. Bunun gururunu ve deneyimini taşıyoruz.

-Cumhuriyet tarihinin en büyük tahliye operasyonuyla vatandaşlarımızı yurdumuza kavuşturduk. İhtiyacı olan diğer milletlere de yardım eli uzattık.

-Zor karşısında kenetlendik, dış temsilcilik ve merkez birimlerimiz tek bir akıl ve yürek halinde özveriyle çalıştık.

-Dışişleri ailesi olarak aile yakınlarımızın, arkadaşlarımızın da aralarında bulunduğu birçok sevdiğimizi küresel salgına kurban verdik.

-St. Petersburg Başkonsolosumuz Mehmet Ferhan Yorulmaz ve AB Daimi Temsilciliğimiz personeli Ahmet Eğri’yi, kısa süre önce de Podgoritsa Büyükelçimiz Sayın Songül Ozan’ın eşi Murat Sencer Ozan’ı bu süreçte kaybettik.

-Arkadaşlarımıza Yüce Allah’tan rahmet, ailelerine ve sevdiklerine sabırlar diliyorum.

Kıymetli Konuklar,

-2022 birçok açıdan Türk dış politikasında bir Doğrulanma Yılı olarak kayda geçiyor.

-Kritik dönemeçlerde yaptığımız tespitlerin ve bunun üzerine inşa ettiğimiz politikaların doğruluğu giderek daha açık şekilde görülüyor.

-Büyükelçiler Konferansı’ndaki konuşmalarımızda, son yıllarda dünyanın ve çevremizin bir gül bahçesi olmadığını anlatıyorduk.

-Buna karşı stratejimizin, önce olumsuz yönelimleri durdurmak, bu şekilde ortaya çıkan fırsatları da değerlendirmek olduğunu söylemiştik.

-Bunu yaparken farklı güç unsurlarını birlikte kullanmak gerektiğinin altını çizmiştik.

-Sayın Cumhurbaşkanımızın ve arkasındaki milli iradenin getirdiği güçlü liderliğin önemini en öne koymuştuk.

-Türkiye’nin tek bir bölgesi olmadığının, farklı havzalardan oluşan, farklı dinamiklere sahip bir kavşakta olduğumuzun bilincindeydik.

-Çevremizde farklı sınamaların, menfaatlerin, ittifakların, mücadelelerin eş zamanlı yaşandığını;

Türk diplomasisinin de belirli refleksleri devlet tecrübesi olarak geliştirdiğini belirtiyorduk.

-Yine kendisi de Sefirlik yapmış olan Büyük Şair Yahya Kemal’in veciz ifadesiyle “kökü mazide olan ati” olmanın Türk diplomasisinin temel vasfı olduğunu biliyorduk.

-Buna göre, yenilikçiliği, geleneklerimizle çatışan değil, köklü Türk diplomasisinin geleceğe taşınmasında anahtar bir temel özellik olarak konumlandırmıştık.

-Kökü bizde olup da günümüzde geliştirilmesi gereken temel yetenekler arasında arabuluculuk, dijitalleşme ve stratejik öngörünün altını çizmiştik.

-Bu sayede, diplomasimizin araçlarını çeşitlendirmemiz gerektiğini belirtmiş ve yeni unsurları dağarcığımıza eklemiştik.

-Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın krizlerle uğraştığı bir dönemde, Girişimci ve İnsani dış politikamız sayesinde, yıllar boyu konuşulacak başarılara ve diplomasimizi evrensel kılan araçlara kavuştu.

· Antalya Diplomasi Forumu’yla düşünceleri uzaktan izleyen değil, zihinleri buluşturan, küresel ölçekte aktif bir “katılımcı diplomasi” modelini başarıyla oluşturduk.

· Arabuluculuk konusunda bir marka değeri oluşturmak üzere, mevcut girişimleri çeşitlendirdik ve yeniden yaşam kazandırdık.

· Dijital Diplomasi’yle küresel salgın çağında ivme kaybetmedik; aksine hızlandık, daha uzaklara, daha derinlere ulaştık.

· AB stratejik hedefimize paralel olarak Yeniden Asya ile programlı bir dış politikayı bu kilit kıtada somut eylem planlarıyla uygulamaya soktuk.

· Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Mekanizmalarımızın sayısını en son Kolombiya ile birlikte 28’e çıkardık.

· Üçlü ve Dörtlü İşbirliği süreçlerimizi çeşitlendirmeye devam ettik.

· Son olarak Haziran’da Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan sürecimizi ilk defa Üçlü Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları formatında topladık.

· Geçen hafta ise, Azerbaycan ve Özbekistan ile bu kez Ticaret ve Ulaştırma Bakanlarımızın da katılımıyla yeni bir formatta buluştuk.

· Çok taraflılık konusundaki araçlarımızı etkin kullandık.

Birleşmiş Milletler’den İslam İşbirliği Teşkilatı’na,

NATO’dan AGİT’e,

G-20’den bu yıl dönem başkanlığını yürüttüğümüz MIKTA ve Türk Devletleri Teşkilatı’na,

tüm çok taraflı platformlarda, girişimlerimizle fark yaratıyoruz.

· Sayın Cumhurbaşkanımızın “Dünya 5’ten Büyüktür” düsturuyla, daha adil bir dünya düzeninin bayraktarlığını yapıyoruz.

-Hepsini, dogmatik değil girişimci, ilkesiz değil insani dış politika olarak kurguladık.

-Yani biz bu vatanın bağrından çıkan, sahada ve masada güçlü, yerli ve milli bir dış politikayla “akil, adil ve müşfik” olduk!

Değerli Büyükelçiler,

-Sonuç öngördüğümüz gibi oldu.

-Türk dış politikası bu temeller üzerinde yükseldi.

-Türk diplomasisi, dünya televizyonlarından naklen yayımlanan başarılarını, yine bunlar üzerinden sağladı.

-Antalya ve İstanbul’da kolaylaştırıcı-arabulucu olarak Ukrayna-Rusya görüşmelerine ev sahipliği yapmamız bunun sonucu.

-Küresel gıda krizinin çözümü için Ukrayna tahılının ihracı konusunda İstanbul mutabakatı ve böylesine önemli bir mutabakatın uygulamaya geçirilmesi bunun sonucu.

-Bu gelişmeler diplomasimizin küresel vitrini oldu.

-Tespit ve politikalarımız teker teker doğrulandı demiştim.

-Olumsuzlukların önlendiği, fırsat olduğunda olumlu adımların atıldığı örnekler çok.

-Mesela, sınır ötesinde yürüttüğümüz terörle mücadele harekatlarına etkin diplomasi desteği verdik.

-Suriye’nin ve Irak’ın toprak bütünlüğü bakımından bu harekatların büyük önemi vardı.

-Sınırlarımızın ötesinde 4 bin kilometrekareyi teröristlerden temizledik, 515 bin 713 kişinin buralara geri dönmesi mümkün oldu.

-Biz bunu yapmasak ne DEAŞ temizlenirdi ne PKK/PYD/ YPG.

-İki ülkenin toprak bütünlüğü ne olurdu, düşünmek bile istemiyoruz.

-Mesela, Libya’da Birleşmiş Milletler tarafından tanınan meşru yönetimi eleştirilere rağmen destekledik.

-Halbuki yapmasak bugün Libya’nın çok ötesine taşacak jeopolitik etki ve hatta insani yıkım yaşanacaktı.

-Tespitimiz doğruydu; politikamız doğruydu.

-Mesela, Ege’de ve Doğu Akdeniz’de, “ne yaparsam yanıma kar kalır” anlayışıyla yapılan hesapları bozduk.

-Haklarımızın gasp edilmesine seyirci kalsak, on yıllarca sürecek yeni çekişme ve hatta çatışma ortamı doğacaktı.

-Etkili tedbir aldık. Bölgede bize rağmen iş yapılamayacağını göstermiş olduk.

-Mesela, Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin enerji denklemlerinden dışlanmasına set çektik.

-Bize karşı kurulan oyunları sismik araştırma ve sondaj faaliyetlerimizle ve 2019 Libya anlaşmamızla bozduk.

-Kıta sahanlığımızın sınırlarını belirledik. Şimdi, bizi de içerecek alternatifler aranmaya başlandı.

-Ortaya koyduğumuz önerilerle bu dinamiği somutlaştırmak için KKTC’yle birlikte harekete geçtik.

-Mesela, Karabağ’da barışın önündeki işgal engeli yıkılırken Türkiye doğrunun, haklının ve adaletin yanında durdu.

-Donmuş ihtilaf tabirini sorguladık. Buzun erimesinin her an çatışma demek olduğunu hatırlattık.

-Çatışma başladığında kahraman Azerbaycan ordusunun işgal altındaki topraklarını kurtarmasını destekledik.

-Ardından süratle bölgesel barış için çabalara yöneldik.

-Bu sayede bugün işgal altındaki toprakları, yerlerinden edilmiş kişileri ve her an patlayacak çatışmayı değil, bölgesel barışı ve işbirliğini konuşuyoruz.

-Buradan Ermenistan’ı da yeni provokasyonlara girmemesi konusunda tekrar uyarıyoruz.

-Örnekleri çoğaltmak mümkün.

-Özetle, Türkiye hilafına hareket edebileceklerini düşünenler, ne zaman harekete geçse, biz bunları güçlü diplomasi kaslarımızla dengeledik.

-Şimdi Türkiye ile işbirliği kanalları aranıyor, işletiliyor.

-Farklı coğrafyalarda olumsuz gidişata dur diyebildiğimiz için, bugün bir inşa sürecindeyiz; dostluklarımız yeniden ihya edilmekte.

-Türkiye hiç kimseye düşmanlık beslemiyor. Hiç kimsenin toprağında ve menfaatinde gözü yok.

-Türkiye, dünyanın daha adil olabileceği anlayış, hedef ve gayretiyle çevresine bakmakta.

-Aksini düşünen varsa, kendi ayıbıdır.

Değerli Mesai Arkadaşlarım, Saygıdeğer Konuklar,

-Cumhuriyetimizin ilk asrında dış politikamızı, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi şekillendirdi.

-Dış politikada değişmez istikamet, bu hedef olmaya devam ediyor.

-Dış politikamızı gelecek yüzyıllara taşıyacak en sağlam temelin sınırlarımızda, bölgemizde ve dünyada barışın temini olduğunu biliyoruz.

-Sadece yanı başımızda değil,

· tarihte devlet geleneğimizin şekillendiği komşu topraklarda,

· ata yadigarı soydaşlarımızın yaşadığı dost ülkelerde,

· Türkiye’nin müşfik kudretinden medet uman mazlum halkların yaşadığı uzak diyarlarda, barışı tesis etmeden, huzurlu olabilir miyiz?

-Bu anlayışla, bugün de Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Girişimci ve İnsani Dış Politikamızla hem bölgesel hem de küresel düzeyde barış ve işbirliğinin itici gücü olarak hareket ediyoruz.

-21. yüzyılda kalıcı barışın tesisine hizmet edecek bir diplomasinin iki özelliği ön plana çıkıyor:

· Birincisi iç içe geçerek çetrefilleşmiş, kemikleşmiş sorunların çözümü için akılcı tahliller yapmak ve çözümler üretmek.

· İkincisi, ürettiğimiz çözümleri vicdanın hassas terazisinde tartarak gücümüzü şefkatten, merhametten ve iyilikten yana kullanabilmek.

-Bu düşünceyle bu yılki Büyükelçiler Konferansımızı “2023 ve Ötesinde Akil ve Müşfik Türk Diplomasisi” temasıyla düzenliyoruz.

-Bu vizyona ihtiyaç artıyor. Çünkü dünya, yeni bir çalkantılar silsilesinin arifesindedir.

-Dünya huzursuz. Dengesini aramakta.

-Küresellik uluslararası sistemin adıdır deniyordu; şimdi sorgulanıyor.

-Milletlerin talebi olan kalkınmanın önüne set çeken bir ortamdayız.

-Küresel ekonomik sistemi tümden dönüştürecek yeni bir gündemle ve jeopolitikle karşı karşıyayız.

-Enerji güvenliği denklemleri yeniden yazılıyor. Temiz enerjiye geçiş ve yenilenebilir enerji kaynakları bu denklemin temel verileri olacak.

-Ama hidrokarbon ekonomisinden çıkış da sorunsuz olmuyor. Üstelik dünya bir ekonomik durgunluk dönemine doğru kayıyor.

-Salgın nedeniyle tedarik zincirlerinin aksaması ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle başlayan gıda krizi, Ukrayna’daki savaşla birlikte, dünya çapında gıda güvenliğini tehdit edecek boyutlara ulaşıyor.

-Savaşı, unutmak istediğimiz “yayılmacılık, ilhak” gibi kavramları, nükleer tehditleri yeniden Avrupa topraklarına sokan gelişmeler, yenilenmiş bir Avrupa güvenlik mimarisini mecbur kılıyor.

-Stratejik rekabetlerde büyük güçler kafa tokuşturuyor.

-Bunların nedenleri

· iklim değişikliğinden, enerji ve ekonomik sistem dönüşümüne,

· güç transferleri ve rekabetlerinden, uluslararası kurumların artan zafiyetlerine kadar çok çeşitli etkenlerde aranabilir.

Kıymetli konuklar,

-Yazar, Fransız devrimini izleyen 59 yılı “Devrim Çağı” olarak nitelemişti.

-Bunu “Sermaye Çağı” ve daha sonra Birinci Dünya Savaşı’na giden 40 yılda “Avrupa İmparatorlukları Çağı” izledi.

-Ardından Soğuk Savaşın sonuna kadarki kısa ama yıkıcı 20. Yüzyıl ise Aşırılıklar Çağı’ydı.

-Adı konamayan, son 30 yılın göreceli sessizliği ise üst üste gelen şoklarla kırılıyor.

-Öyle ki, girdiğimiz dönemi Buhranlar Çağı olarak nitelendirebiliriz.

-Dünya bu karmaşaya gözü kapalı giriyor. Şoklara karşı dayanıklılık ve sürdürülebilirlik temel şart haline dönüştü.

-Bu birçok ülke için büyük bir değişim. Bizim içinse eski tas, eski hamam.

-Çünkü Soğuk Savaş sonrasındaki ara dönemde birçok ülke bir “barış payından” faydalandı. Yani barış, ekonomilerine, huzurlarına ilave katkı sağladı.

-Türkiye ise bu barıştan payına düşeni alamadı. Aksine savaşlar, ülkemizin sınırlarının hemen ötesinden, soğuk ve sıcak haliyle hiç eksik olmadı.

-Bugün Ukrayna ama daha önce Irak, Körfez, Kafkaslar, Balkanlar, Suriye, Ortadoğu, hep bir ateş çemberinde kaldı.

Afganistan, Yemen, Filistin, Libya, Suriye, Ukrayna Türkiye’ye uzak mı?

PKK/PYD/YPG, DEAŞ, diğerleri hep bu ortamlarda melce bulmadı mı?

-1990’lardan bu yana Türkiye’nin çevresindeki çatışma ortamı, ceplerde sürekli olarak bir güvenlik faturası ile yaşamamızı mecbur kıldı.

-Türkiye mecburen faal, birçok dostumuz ise tercihen eleştirel oldu.

-Türkiye artık dostlarından daha dost, daha faal ve daha az eleştirel olmalarını ve ellerini taşın altına koymalarını beklemekte.

-Ukrayna krizinin Türkiye’nin değerini yeniden gözler önüne serdiğini umuyoruz.

-Şunu da söylüyoruz:

Her krizde Türkiye, yanında olmak isteyeceğiniz ülkedir. Tarihin akışı herkese, Türkiye’nin dostluğunun değerini tekrar tekrar öğretir.

-Avrupa Birliği’nde ve geniş Avrupa’da barış, istikrar ve refahın korunması ve geliştirilmesinde Türkiye doğal ve güçlü bir ortaktır.

-Dış politikada tek başımıza başardıklarımızı Avrupa Birliği ile birlikte yapmış ve yapıyor olsaydık, Avrupa Birliği tüm dünyada küresel bir aktör olarak ayakta alkışlanırdı.

Gelin, önce bunu kabul edelim.

-Bugün Avrupa Siyasi veya Jeopolitik Topluluğu gibi formüllerle aranan angajman, esasen bizim açımızdan Ortaklık statüsü, Gümrük Birliği ilişkisi ve AB üyelik müzakere süreciyle zaten tesis edilmiştir.

-Üyelik sürecimize gölge düşürecek önerilere açık değiliz.

-Üyeliğimizi hızlandıracak ve ilgili politika alanlarında bize de yetki verecek bütünleşme adımlarına ise olumlu bakıyoruz.

-Aynı zamanda, Avrupa’nın AB ile kısıtlı olmayan gerçek sınırlarında, kapsamlı, içerikli, samimi, somut bir istişare ve işbirliği mekanizmasının hayata geçirilmesi ihtiyacı da ortada.

-Avrupa, Avrupa’yı yeniden konuşmaktadır.

-Güvenlik mimarisini, AB ile çevresi arasındaki etkileşimi, genişleme süreçlerini yeniden ele alacağımız bir yönde ilerliyoruz.

-İstiyoruz ki, içinde bulunduğumuz stratejik sınamanın ciddiyeti herkesçe kavransın.

-Türkiye, Avrupa Birliği üyeliği hedefine bağlılığını korumaya ve her alanda işbirliği ve diyaloğu geliştirmek için yapıcı politikalar izlemeye devam ediyor.

-AB Başkanlığımız AB sürecimizde reform, uyum, mali işbirliği ve iletişim çalışmalarını kararlılıkla sürdürüyor.

-Bir aday ülke ve NATO müttefiki olan Türkiye’ye karşı, AB dayanışması adı altında bazı üyelerin kısır çıkarlarına teslim ve rehin olmak doğru değildir.

-Avrupa Birliği’nden

· işbirliğine ve üyelik sürecimize yeniden ivme kazandıracak somut ve anlamlı adımlar atmasını ve

· veto hakkının kötüye kullanımına engel olmasını bekliyoruz.

-Türkiye-AB ilişkileri bir-iki üye ülkenin dar görüşlü çıkar arayışlarına indirgenemeyecek kadar stratejiktir.

-Aynı şekilde aldığı siyasi kararlara rağmen Avrupa Konseyi’yle köklü bir ilişkimiz var.

-Önümüzdeki dönemde Avrupa kıtasındaki Büyükelçiliklerimiz, Türkiye’nin nasıl bir vazgeçilmez Avrupalı olduğunu, oluşturacağımız bir program ve güçlendirilmiş bir odakla yeniden anlatacaklar.

-AB siyasi ve düşünce çevrelerine, kamuoylarına zaten bilmeleri gerekenleri anlatmaya kararlılıkla devam edeceğiz.

-Avrupa’nın düşünce süreçlerine her başkentte daha fazla katkıda bulunacağız.

-Çünkü “Türkiye Avrupa’dır” ve Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var.

-Avrupa’yı dar kalıplara sıkıştırmaya çalışan zihinlerle mücadelemizi düşünsel zeminde kazanacak birikim ve imkanlara sahibiz.

-Bunu söylerken Avrupa’ya bütüncül bakacağımızı, güvenlik mimarisinden, siyaset, ekonomi, enerji, iklim, dijitalleşme, eğitim, inovasyon süreçlerine kadar en geniş içerik ve vizyonla bütün kulvarlarda etkin şekilde bir katılım, katkı ve etkileşim öngöreceğimizin altını çiziyorum.

-Yugoslavya’nın sancılı dağılma sürecinden sonra savaş yeniden Avrupa’nın kapısında.

-Savaş, AB ülkelerinin dünya gerçeklerine gözlerini yeniden açmasını sağladı.

-Düzensiz göç krizi, enerji krizi, güvenlik krizi, iklim krizi artık Avrupa’yı derinden sarsıyor.

-Güvenlik nefes gibidir: Önemini ancak eksikliğini hissettiğinizde anlarsınız.

-Bu nedenle Avrupa güvenliğinin Türkiye’ye ihtiyacı var.

-Türkiye’nin de Avrupa’nın bir parçası olarak kıtanın güvenliğine katkı sunma sorumluluğu var.

-Çünkü “Türkiye Avrupa’dır”.

-Dolayısıyla, Avrupalı bir güç olarak kıtanın bu zor döneminde yeniden dikkatimizi Avrupa’ya veriyoruz. Kıtamızın buna ihtiyacı var.

-“Türkiye Avrupa’dır” ile “Yeniden Asya”yı aynı stratejik vizyonun tamamlayıcı unsurları olarak görüyoruz.

-Bu çerçevede, Yeniden Asya’nın eylem ve program yapısından Avrupa’da ve diğer coğrafyalarda nasıl yararlanabileceğimizi de değerlendireceğiz.

-Benzer şekilde, 360 derece bakışla çevremizdeki her bölgede ve küremizde sürdürülebilir kalkınma ve barış lisanı ile konuşulup, davranılmasını talep ediyoruz.

Değerli çalışma arkadaşlarım,

-Üyeliğimizin 70’inci yıldönümünü kutladığımız NATO’nun güven vermesi için çaba sarf ettik.

-Madrid’de ortaya güçlü bir Stratejik Konsept çıktı.

-Bu belge bir bakıma AB’nin “ne stratejik ne de pusula olan” Stratejik Pusulası’nın da ayıbını örttü.

-En önemlisi, iki ay önce yine Madrid’de, güvenliğimizi doğrudan etkileyen bir yaklaşım tarzına karşı önemli bir eşik atlandı.

-AB üyesi Finlandiya ve İsveç’in terörle mücadelede kendilerinin de sorumlulukları olduğunu kabul etmeleriyle oluşan çerçevenin, örnek ve emsal olmasını diliyorum.

-Yani, kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!

-Bunları dilemekle kalmayıp verilen sözlerin, yapılan niyet beyanlarının takipçisi olacağız.

-Çünkü, teröristler sınırlarımızın hemen ötesinde veya bazı başka ülkelerde destek buluyor.

-Terörizmin kökünün kazınmasının önündeki en büyük zorluk budur.

-Başta PKK/PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ olmak üzere terör örgütleriyle mücadelede kararlıyız, hassasız.

-Tüm ülkelerden terör örgütleriyle mücadelemize destek olmalarını bekliyoruz.

-Terörle mücadelenin Türkiye’nin kırmızı çizgisi olduğunu umut ederiz ki dünya kamuoyu layıkıyla anlamıştır.

Saygıdeğer Büyükelçilerim, Değerli Konuklar,

-Buhranlar Çağı’nda olduğumuzu söylemiştim.

-Kısa vadede Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın ortaya çıkardığı yeni krizlere acil çözüm bulunması gerekiyor.

-Türkiye, Karadeniz’deki iki önemli komşusu arasında başlayan bu savaşın tüm etkilerini derinden hissediyor.

-Hedefimiz savaşın en kısa zamanda, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını güvence altına alacak adil bir barışla sona erdirilmesidir.

-Bu anlayışla, savaşın ilk gününden itibaren, çok kulvarlı bir siyaset yürüttük.

-Ukrayna’ya ve uluslararası insani çabalara destek sağladık.

-Ukrayna ile Rusya arasındaki müzakere sürecini kolaylaştırmak için Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde aktif bir diplomasi yürüttük.

-Bir yandan, Rusya’nın saldırısını savaş olarak nitelendirdik ve Montrö Sözleşmesi’nin 19. Maddesini devreye soktuk.

-Diğer yandan da NATO dahil tüm ilgili taraflara bu hassas dönemde savaş gemilerini Boğazlardan geçirmemeleri yönünde telkinlerde bulunduk.

-Karadeniz’de askeri tırmanmayı bu sayede engelledik.

-Rusya ve Ukrayna arasında üstlendiğimiz kolaylaştırıcı rolle tarafları Antalya ve İstanbul’da bir araya getirdik.

-Gıda krizinin çözümü için BM ile işbirliği halinde varılan anlaşma bu çabaların sonucu.

-Bir gerçeği hiç unutmamamız gerekiyor. Karadeniz ortak evimiz. Bu haksız ve hukuksuz savaş bir gün sona erecek.

-Fakat, kıyıdaş ülkeler olarak, güvenlik, ekonomi, ticaret, kültür ve çevre alanlarındaki ortak çıkarlarımızı koruma çabalarımız sürecek.

-Karadeniz’deki tek kapsayıcı örgüt olan ve bu sene 30. yılını kutlayan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi ortak kazanımların bu savaşın son kurbanları olmasına izin veremeyiz.

Değerli Konuklar,

-Avrupa güvenlik mimarisi yeni gerçeklik ışığında yeniden kurgulanacak.

-Uzun vadede bu bölgeyi kalıcı barış ve güvenliğe kavuşturmak için soğukkanlılıkla stratejik düşünebilmek gerekecek.

-Türkiye bu inşa sürecine şimdiden hazırlık yapıyor.

-Türkiye olarak sorunların çözümünde diyalog ve diplomasinin önünü açmak her zaman önceliğimiz.

-Balkanlara, Güney Kafkasya’ya, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’ya bakışımızı da bu öncelik şekillendiriyor.

-Güney Kafkasya’da normalleşme ve iyi komşuluk ilişkilerinin tesisi konusunda samimiyiz.

-Can Azerbaycan’ın Vatan Muharebesi’nde kazandığı zaferin yarattığı uygun koşulları bölgede barış ve istikrarı kalıcı kılmak için kullanıyoruz.

-Ermenistan’la karşılıklı olarak atadığımız Özel Temsilcilerimiz görüşmelerine devam ediyor.

-Tabii bu süreci Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki süreçten ve nihai amacımız olan tüm bölgede normalleşme ve işbirliği ufkumuzdan bağımsız düşünmüyoruz.

-Son günlerde bölgede yaşanan gerginlik mevcut sükunetin ne kadar kırılgan olduğunu tekrar gösterdi.

-Elbette bu süreçte Azerbaycan’la dayanışmamız da güçlenerek sürecek.

-Dost da düşman da bilsin ki Can Azerbaycan hiçbir zaman yalnız değildir.

-Ortadoğu’da değişen dinamiklerin bölge ülkelerini daha yakın işbirliğine sevk ettiğini gördük.

-İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’la ilişkilerimizde pozitif bir gündemle, işbirliği odaklı yeni bir dönemin başlangıcını yapmak için kolları sıvadık.

-Bu olumlu ivmeyi Mısır’la da yakalamayı umuyoruz.

-Tabiatıyla Filistin davasına güçlü desteğimiz sürüyor.

-Cuma günü başlayan İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve İsrailli fanatik Yahudi grupların Mescid-i Aksa’ya girme girişimleri kabul edilemez.

-Hiçbir gerekçe masum insanların, hele hele Ala Abdullah yavrumuz gibi 5 yaşındaki kız çocuklarının öldürülmesini mazur gösteremez.

-İsrail’in bu saldırganlığını şiddetle kınıyor, bu tahrik edici politikaların bir an evvel sona ermesini istiyoruz.

-Dün akşam ilan edilen ateşkesi bu yönde doğru bir adım olarak değerlendiriyoruz.

-Esasen, İsrail’le diyaloğumuz, Filistin’e ilişkin hassasiyetlerimizin doğrudan aktarılmasına imkan veriyor.

-Balkanlarda barış ve istikrarın korunması, üzerinde özellikle durduğumuz bir mesele.

-Bosna-Hersek’te, Sırbistan ve Kosova’da süren krizlerin getirdiği yük ortada.

-Buna ilave olarak, Ukrayna’daki savaşın bölgede yol açtığı tedirginlik, Balkanlar’daki birleştirici rolümüzün ve üçlü istişare mekanizmalarımızın önemini artırdı.

-Bunun bilinciyle, Haziran ayında 5 Balkan ülkesini ziyaret ettim.

-Sayın Cumhurbaşkanımızın, önümüzdeki ay gerçekleştireceği Balkan turu bölgedeki aktif ve birleştirici tutumumuzu daha da pekiştirecek.

-Ege ve Doğu Akdeniz’de de barış ve işbirliğinin hüküm sürmesini arzu ediyoruz.

-Milli davamız Kıbrıs meselesinde çözümün anahtarı bellidir. Kıbrıs Türk halkının müktesep haklarının, yani egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekir.

-Ne bizim ne de Kıbrıs Türkünün boşa geçecek bir elli yılı daha vardır.

-Şayet bir müzakere olacaksa iki toplum arasında değil, iki devlet arasında olacaktır.

-Kıbrıs çevresindeki kaynaklar için hakça paylaşımı savunuyoruz.

-KKTC, bunun için 2011’den bu yana önerilerde bulunuyor.

-Son olarak, 1 ve 8 Temmuz’da yine yapıcı bir işbirliği önerisini BM’ye iletti. Böyle bir mekanizma kurulursa Doğu Akdeniz’deki meselenin yarısı çözülür.

-Sayın Cumhurbaşkanımızın Doğu Akdeniz Konferansı önerisini ve KKTC’nin işbirliği önerisini tüm taraflara ve dünya kamuoyuna anlatmaya devam edeceğiz.

-Doğu Akdeniz politikamızın bir unsuru da, elbette, egemen haklarımız.

-Yunan/Rum ikilisi son 1 yılda kıta sahanlığımıza 9 kez gemi göndermeye kalkıştı. Bunları hem sahada hem masada aldığımız önlemlerle engelledik.

-Yarın da kısmetse Abdülhamid Han sondaj gemisi ilk görevi için Akdeniz’e açılacak.

-Doğu Akdeniz politikamızı uluslararası hukuka ve hakkaniyet ilkesine uygun şekilde, taviz vermeden sürdürüyoruz.

-Ege’de ise birbiriyle bağlantılı sorunların bütüncül şekilde ele alınmasını, kapsamlı, kalıcı ve uluslararası hukuka uygun olarak çözümlenmesini istiyoruz.

-Ancak, Yunanistan sorunları çözecek iradeyi oluşturamıyor. Huylu huyundan vazgeçmiyor.

-Uluslararası antlaşmalara göre gayrı askeri statüsü bulunan, kıyılarımıza yakın adaların silahlandırıldığını başta BM olmak üzere muhataplarımıza izah ettik.

-Ülkemizin güvenliği bakımından kritik önemi olan bu konunun üzerine gitmeye devam edeceğiz.

-Suriye krizinin bu ülkenin toprak bütünlüğü ve birliği temelindeki bir siyasi süreçle sona erdirilmesi için Astana Süreci dahil tüm çabalara öncülük ediyoruz.

-Suriye’nin kuzeyinde kahraman güvenlik güçlerimizin Suriye Milli Ordusu ile ortaklaşa düzenlediği harekatlar, sivillerin güvenliğini temin ederek, BM standartlarında güvenli ve gönüllü geri dönüşlerin önünü açtı.

-Ancak, PKK/PYD/YPG terör örgütü ve uzantılarının bu istikrar ortamını bozmak ve ayrılıkçı gündemini ilerletmek için ülkemize ve Suriyeli sivillere yönelik saldırıları sürüyor.

-Milyonlarca Suriyelinin güvenliğine katkı sağlayan ülkemizin, bu saldırılar karşısında hareketsiz kalması beklenemez.

-Komşumuz Irak’ta yaşanan gelişmeleri de yakından takip ediyoruz.

-İstikrarlı, huzurlu, müreffeh ve toprağının her bir karışında tam anlamıyla egemen bir Irak görmek istiyoruz.

-PKK’nın bu ülkedeki mevcudiyeti de Irak’la ilişkilerimizin önemli bir boyutu.

-Irak’tan öncelikle malumun ilamını, yani PKK’nın terör örgütü olduğunu açıklamasını ve bu örgüte karşı somut adımlar atmasını bekliyoruz.

-Bu beklentimiz gerçekleşene kadar ulusal güvenliğimizin zorunlu kıldığı tedbirleri almayı sürdüreceğiz.

-Asya kıtası ile asırlarca geriye giden tarihi, kültürel ve beşeri bağlarımız var.

-2019’da bu platformdan Asya kıtasıyla ilişkilerimizi daha planlı ve odaklı geliştirmek amacıyla Yeniden Asya girişimini başlattığımızı ilan etmiştim.

-Girişimimizi, bölgesel hassasiyetleri ve ihtiyaçları da dikkate alan, kapsayıcı ve dengeli bir anlayışla ilerletiyoruz.

-Kısa ve orta vade için uygulamaya koyduğumuz yaklaşık bin unsurdan oluşan eylem listemiz var.

-Bu eylemler, Asya ülkeleriyle karşılıklı fayda temelinde çok kulvarlı ve çok paydaşlı bir işbirliği modelini hayata geçirmeye yönelik.

-Konferansın hemen öncesinde ASEAN Sektörel Diyalog Ortaklığı toplantısı için Kamboçya’daydım. Ardından Malezya’yı da ziyaret ettim.

-Asya ülkelerinde Türkiye’yle işbirliğine ilgi hızla artıyor.

-Hazırlıkları devam eden ve yıl içinde kamuoyuna açıklamayı öngördüğümüz Yeniden Asya Politika Belgesi ise, girişimin vizyoner ve uzun vadeli hedeflerini ortaya koyacak.

-Geçen yıl Asya’nın kalbi Afganistan’da yeni bir dönem başlamış oldu.

-Bu yeni dönemde Taliban yönetimiyle, tanıma olmaksızın angajmanı sürdürmemiz önem taşıyor.

-Bu angajman sayesinde siyasi kapsayıcılık, kadın hakları, kız çocuklarının eğitimi gibi konularda Taliban yönetimine telkinlerde bulunma imkanını da elde ediyoruz.

-Afgan halkını bu zor dönemde de yalnız bırakmadık. Geçiş döneminde, Kabil’de Büyükelçiliği faaliyetlerine devam eden tek NATO üyesi ülke bizdik.

-Kızılay, AFAD, TİKA ve STK’larımızla sahadaki yardım faaliyetlerimizi güçlü bir şekilde sürdürüyoruz.

-Maarif okullarımız açık. Şu anda açık olan 44 okulumuzun 12’si kız okulu.

-Afganistan’ın siyasi geleceği nasıl şekillenirse şekillensin, Türk ve Afgan halkları arasındaki kadim dostluk güçlenerek yaşamaya devam edecek.

-Afrika’yı bir sınamalar yumağı olarak gören önyargılı bakışların aksine, biz kıtayı Afrikalı ortaklarımızın kendi gözlerinden gördük.

-Kıtanın sahip olduğu potansiyeli hayata geçirme yolculuğuna Afrika’yla eşit ortaklık düsturuyla başladık.

-Son 18 yılda 11 kat artan ticaret hacmimiz, Kıta’daki 44 Büyükelçiliğimiz ve Ankara'daki 38 Afrika Büyükelçiliği bize doğru yolda ilerlediğimizi gösteriyor.

-Aralık’ta düzenlediğimiz 38 ülkeden 16 Devlet ve Hükümet Başkanı ve 100 Bakanın katıldığı III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nde aldığımız kararlar Kıta ile ilişkilerimizi yeni boyutlara taşımaya imkan verecek.

-Latin Amerika’ya açılım politikamızın da meyvelerini alıyoruz. Son 20 yılda 15 katına çıkan ticaret hacmimiz önemli bir gösterge.

-Nisan’da gerçekleştirdiğim bölge turunda, ülkemizin yükselen küresel aktör konumuna, uluslararası sorunların çözümünde oynadığı aktif role bölge ülkelerinin duyduğu ilginin bizzat şahidi oldum.

-Bu ilgiyi yanıtsız bırakamayız, bırakmayacağız.

-Latin Amerika’da bu yıl açtığımız San Salvador Büyükelçiliğimizle temsilcilik ağımızı daha da genişlettik.

Temsilcilik sayımızı 20 yılda 6’dan 19’a yükselttik.

-NATO Müttefikimiz ABD ile son dönemde sadece ikili ilişkilerimiz bağlamında değil, bölgesel ve küresel birçok konuda anlamlı bir diyalog geliştirmeye başladık.

-Ancak, PKK/PYD/YPG, FETÖ ve tek taraflı yaptırımlar konularında maalesef ABD’den beklediğimiz tatminkar adımları henüz göremedik.

-Bu görüş ayrılıklarımızı ve somut işbirliği olanaklarımızı yapıcı bir anlayışla ele almak için Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması’nı kurduk.

-İlk toplantıyı Mayıs’ta mevkidaşım Blinken ile gerçekleştirdik.

-Salgına ve uluslararası konjonktüre rağmen 2021’de rekor düzeye ulaşan ticaretimiz ve ekonomik işbirliğimiz, olumlu gündemimizin itici gücü haline geldi.

-Bununla birlikte, ABD’nin meşru beklentilerimiz doğrultusunda adımlar atması gerektiği de bir gerçek.

Hanımefendiler, Beyefendiler, Kıymetli misafirler,

-21. yüzyılda diplomasi, siyasi ve askeri alanlara hapsolmuş bir mecra olmaktan çıktı. Biz de çok boyutlu, çok katmanlı ve çok paydaşlı bir diplomasi yürütüyoruz.

-İnsani, sağlık, ekonomi, kültür diplomasimiz birbirini destekleyerek güçleniyor.

-Paris Anlaşmasını onaylayarak iklim değişikliği konusunda ülkemizin samimiyetini ortaya koyduk.

-Köklü bir tarihe ve kadim geleneklere sahip bu toprakların kültürel değerlerinin küresel ölçekte tanıtılması için kurumlarımızla el ele yoğun bir mesai içindeyiz.

-Bu konuda en son hamlemiz dünyada da yükselen bir akım haline gelen gastrodiplomasi alanındaki çalışmalar oldu.

-Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin öncülüğünde, Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından hazırlanan Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı kitabından yola çıkarak, Türk Mutfağı Haftası ilan ettiğimiz 21-27 Mayıs haftasını temsilciliklerimizin düzenlediği etkinliklerle kutladık.

-Ülkemize ilave imkanları kazandırmanın yollarını araştırıyoruz.

-Yıllardır milletimizin talebi olan Türkiye ismini uluslararası alanda kullanarak Türkiye markasını dünyanın dört bir yanında daha görünür kılacağız.

Kıymetli Büyükelçilerimiz,

-Faaliyet yelpazemiz genişlemiş ve çeşitlenmiş olsa da düsturumuz belli:

Vatandaşlarımıza hizmet her zaman asli görevimiz.

Halka hizmet Hakk’a hizmet.

-İftiharla söylüyorum: Konsolosluk hizmetlerinde gerçekleştirdiğimiz atılım sayesinde, 74 farklı hizmetle, yurt dışında yaşayan vatandaşlarına en fazla sayı ve çeşitlilikte hizmet sunan ülkelerin başında geliyoruz.

-Vatandaşlarımıza verdiğimiz hizmetlere bugün yenilerini ekliyoruz.

-İşitme engelliler için görüntülü çağrı alma hizmetimizi bugün başlatıyoruz.

-Konsolosluk Çağrı Merkezimize anlık iletişim platformları üzerinden erişimi daha da güçlendiriyoruz.

-Bakanlığımızın imkanlarıyla geliştirilen yapay zeka uygulaması Hızır’ı bugün itibarıyla vatandaşlarımızın kullanımına sunuyoruz.

-Konsolosluk hizmetlerinin kalitesini ve hızını artırmak için milat niteliğinde yenilikleri hayata geçirmeye devam edeceğiz.

-Yurtdışındaki vatandaşlarımızın sağlık ve esenliğinin korunması temel önceliğimiz.

-Vatandaşlarımızın kriz bölgelerinden güvenli tahliyesi bu yaklaşımın önemli bir parçası.

-Dünyanın her köşesinden hasta vatandaşlarımızı ambulans uçaklarla ülkemize getirdik. Sadece 2020’den bu yana 500’den fazla vatandaşımız bu şekilde ülkemize geldi.

-Salgın döneminde 100 bini aşkın vatandaşımızın yurda dönüşünü temin ettiğimiz operasyonların tecrübesini diğer kriz bölgelerine de uyguluyoruz.

-Libya, Yemen, Afganistan ve Kazakistan’da meydana gelen olaylarda 20 bine yakın vatandaşımız ile üçüncü ülke vatandaşlarının tahliyesini yaptık.

-Afganistan’dan sonra Ukrayna’daki savaş yeni bir sınav oldu.

-Sokaklarda çatışmaların sürdüğü, füze saldırılarının devam ettiği bir ortamda vatandaşlarımızı sağ salim kurtarabilmek lojistik açıdan zordu ve önemli bir diplomasi trafiğini de gerektirdi.

-Hamdolsun, filmlere konu olabilecek başarılı operasyonlarla 18 binden fazla kişiyi tahliye etmeyi başardık.

-Soydaşlarımızı da geride bırakmadık. Aralarında soydaşlarımız ve Türk Cumhuriyetleri vatandaşlarının da olduğu 12 bin kişinin tahliyesine veya sınırlardan geçişine destek olduk.

-Bu kapsamda 4.258 Ahıska Türkü ve 930 Kırım Tatar Türkü’nü ülkemize getirdik.

-Bu çalışmalar zor koşullarda gece gündüz çalışan mensuplarımız sayesinde başarıya ulaştı.

-Bu vesileyle, bu dönemde kendi güvenliklerini ikinci plana atarak mesailerini sürdüren, tahliyeler sırasında misyonlarımızı açık tutan Kabil Büyükelçimiz Cihad Erginay ve Kiev Büyükelçimiz Yağmur Güldere başta olmak üzere, Afganistan ve Ukrayna’daki Büyükelçilik ve Başkonsolosluk personelimize tekrar teşekkür ediyorum.

Değerli mesai arkadaşlarım,

-Bu yılki Büyükelçiler Konferansımızın yine zengin ve yoğun bir programı var.

-Konferansın hepimizi heyecanlandıran bir boyutu, 2023 hazırlıklarımızın gözden geçirilmesi olacak.

-Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü kutlayacağımız 2023, milletimizin şanlı tarihinde önemli bir mihenk taşı.

-Sayın Cumhurbaşkanımızın belirlediği hedefler doğrultusunda, uzun zamandır hazırlandığımız bir dönüm noktası.

-Ve aynı zamanda Hariciye Teşkilatımızın temellerinin atılmasının 500. yıl dönümü.

-Hariciye tarihimiz, Teşkilatımızın bugününe ve geleceğine ışık tutan hafızasıdır.

-Diplomasimizin kimliğini belirleyen, temel reflekslerimizi şekillendiren, hep bu tarihsel birikimin süzgecidir.

-Bu eşsiz miras ve birikim, günümüzde Türk diplomasisinin dünyada saygı uyandıran kabiliyet ve gücünün de en önemli temellerinden biridir.

-Cumhuriyetimizin ilk asrını, değişimin baş döndürücü bir hız kazandığı bir dünyada geride bırakmaya hazırlanıyoruz.

-Akılcı bir dış politika izleyebilmenin ana kuralı, değişimi yakından izleyip, doğru yorumlamaktan, dersler çıkarmaktan geçiyor.

-Bu yöndeki en önemli avantajımız eğitimli, deneyimli ve adanmış kadromuzdur.

-Bu insan kaynağı ve 255 temsilciliğimizle dünyanın beşinci büyük diplomatik ağına can veriyoruz.

-Bugün teşkilatımızda, BM dilleri dışında Macarca’dan İbranice’ye, Korece ve Japonca’dan, Fince ve Boşnakça’ya birçok yerel dili konuşabilen memurlarımız var.

-Yerel dil kapasitemizi daha da artırmak için ilave çalışmalar öngörüyoruz.

-Stratejik öngörü kapasitemizi çağdaş imkan ve yöntemlerle geliştirmeye yönelik adımlarımızı da sürdüreceğiz.

-Bilginin ve algının milli güç unsuru haline geldiği dünyada adımlarımızı doğru atmak kadar, attığımız adımları tüm dünyaya doğru anlatabilmek de önemli.

-Kamu diplomasisi faaliyetlerimize ve bu yönde önemli bir araç olan sosyal medyaya bu anlayışla eğiliyoruz.

-Bakanlığımızın Türkçe Twitter hesabı Dışişleri Bakanlıkları arasında takipçi sayısı bakımından Avrupa’da birinci, dünya genelinde beşinci sırada.

-Ayrıca, bu toplantı öncesinde arkadaşlar benim de Dünya genelinde;

· Twitter’da en çok takipçisi olan 4. Dışişleri Bakanı,

· Facebook ve Instagram’da ise en çok takipçisi olan 3. Dışişleri Bakanı olduğumu bildirdiler.

-Bu rakamlar, hem dış politikamızın dünya kamuoyunda uyandırdığı ilgiyi hem de sosyal medyayı kullanmada doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.

-Ulusal Ajansımız her yıl 60.000 vatandaşımıza diğer Avrupa ülkelerinde eğitim, değişim, staj ve gönüllülük imkanı sunmakta.

-20.000 civarında diğer Avrupa ülke vatandaşına ülkemizde benzer fırsatlar sağlamakta.

-Türk Akreditasyon Kurumu-TÜRKAK,

· bir yandan ürün kalitesinin standartlarını belirlerken,

· diğer yandan özellikle dost ve kardeş coğrafyalara teknik destek sunmakta ve uluslararası ticaretimizin arkasında önemli bir güç olarak yer almakta.

-Dünyanın dört bir köşesinde yumuşak gücümüze katkıda bulunan kurumlarımızın etkin işbirliği bu konudaki en büyük desteğimiz.

-Türk Hava Yolları, Kızılay, TİKA, AFAD, Diyanet, Yunus Emre ve Vakıflarımızın neredeyse “zoru hemen, imkansızı birazdan” başaran proje ve faaliyetleri farklı coğrafyalarda yankı uyandırıyor.

-Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın “Türkiye Bursları” sayesinde ülkemizin, uluslararası öğrencilere ev sahipliği yapan ülkeler sıralamasında ilk 10 içine girmesi hepimiz için gurur vesilesi.

-Maarif Vakfı’nın farklı coğrafyalardaki okullarıyla yaktığı umut ışığı, insanlığın geleceğine yapılan bir yatırım.

-Türkiye’nin müşfik gücünü dünyanın her köşesine yayan bu kurumlarımıza teşekkürü borç biliyorum.

-Yurtdışında kullanmadığımız binalarımızı Maarif Vakfımız ve Yunus Emre Enstitüsü’ne memnuniyetle tahsis ettik.

Saygıdeğer Konuklar,

-Türk diplomasisinin bir hikayesi var. Bu hikaye Türkiyemiz gibi canlı ve güzel.

-Kültürümüzün ve devlet yönetme birikimimizin emsalsiz renkleri bu hikayede mevcut.

-Türk diplomasisini dünya kamuoyuna daha iyi tanıtmayı amaçlayan Müşfik Güç Belgeseli’ne başlayacağımızı geçen sene duyurmuştum.

-Bu belgeselin yapımı için hazırlıklarımızı TRT ile birlikte olgunlaştırıyoruz.

-Öte yandan, 2019’da tohumlarını attığımız Antalya Diplomasi Forumu’na da özel bir atıf yapmam gerekir.

-Forum’un kısa sürede dünya çapında kazandığı itibar hem Bakanlığımız hem ülkemiz için bir iftihar vesilesi oldu.

-Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde ilkini 2021’de, ikincisini de geçtiğimiz Mart ayında düzenlediğimiz Antalya Diplomasi Forumu, şimdiden uluslararası siyaset takviminin belli başlı öğelerinden biri haline geldi.

-Bu başarıda tüm teşkilatımızın büyük emeği var.

-Forumun hem dünya çapında tanıtımına hem de içerik ve katılımcılar bakımından beslenmesine dış teşkilatımızın katkısı özellikle önemli.

-Dünyadaki her üç Dışişleri Bakanından birinin Forum’a katılmış olması kendi başına bir şey söylüyor.

-Antalya Diplomasi Forumu’nun henüz doğuştan itibaren bir değer haline gelmesinin sebebi ise belli.

-Forum bir açığı gördü ve doldurdu. Bir ihtiyacı giderdi.

-Çünkü Türkiye markası artık siyasi ve ekonomik anlamda Kuzey’de, Güney’de, Doğu’da ve Batı’da aynı şekilde etki doğurabilmekte.

-Geleceğe uzanan hamlelerimizi hep bu öngörü, kavrayış, şevk, bilgi ve vizyonla sürdüreceğiz.

-Büyüyen genişleyen ve her geçen gün etkinlik kazanan diplomasimizi kendine yaraşır bir altyapıya kavuşturmak için de kolları sıvadık.

-Geçen yıl Eylül’de Sayın Cumhurbaşkanımızın açılışını yaptıkları Türkevi, küresel diplomasinin merkezi New York’ta Türk diplomasisine layık bir siluet oluşturuyor.

-Bağdat’tan Dakar ve Sao Paulo’ya birçok temsilciliğimizin modern binalarının açılışlarını yaptık. Bu yöndeki çabalarımız devam edecek.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıymetli Büyükelçileri,

Sevgili mesai arkadaşlarım,

-Kariyer basamaklarını teker teker çıkarken, “Hamdınız, piştiniz ve yandınız”.

-Her gününüzü bu yüce millet, yüce devlet adına sınav vererek geçirdiniz.

-Meslek hayatınız boyunca türlü siyasi gerilimler, çatışmalar, salgınlar, doğal afetlerle uğraştınız.

-Türlü güçlüklerle mücadele ettiniz; ailelerinizle birlikte fedakarlıklarda bulundunuz.

-Meslektaşlarınız bu yolda can verdi. Teşkilat olarak 41 şehidimiz var. Ruhları şad olsun!

-Türk diplomatları olarak, yılmadınız, yorulmadınız, yüksünmediniz.

-Uluslararası ilişkilerin acımasız rekabet ortamında ülkemizi hedef alıp sizi kırıp bükmeye çalışanlar oldu; eğilmediniz.

-Bugün dünyanın dört bir köşesinde, meşaleler gibi Türk milleti ve devleti adına umudun ve şefkatin ışığını etrafa yaymaya devam etmektesiniz.

-Dışişleri Bakanlığımız, gövdesi geçmişten geleceğe uzanan, dalları dünyanın her ama her bir köşesine uzanan ulu bir çınardır.

-Bu çınarı hep birlikte daha da büyütecek ve vatanımızın dirliği, birliği, huzuru ve refahı adına geleceğe taşıyacağız.

-Her birinizle gurur duyuyorum.

-13. Büyükelçiler Konferansımıza başarılar diliyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.