Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun İtalya Dışişleri Bakanı Sayın Luigi Di Maio ile Ortak Basın Toplantısı, 2 Ekim 2020, İtalya

İTALYA DIŞİŞLERİ BAKANI LUİGİ Dİ MAİO- Efendim, hepinize çok teşekkür ediyorum burada olduğunuz için.

Sayın Bakan Çavuşoğlu’yla çok iyi bir ilişkimiz oldu, zaten sürekli olarak temasımızı sürdürüyoruz. Biz İtalya olarak Türkiye ile ilişkimizi sürekli geliştirmekten yanayız ve gayet içten ve ikimizin karşılıklı çıkarlarına dayalı bir diyaloğu sürdürmek ve daha güçlendirmek istiyoruz.

Bizim ülkelerimiz gayet tarihi bir dostlukla birbirine bağlı ve Covid’in ilk başlarında Türkiye’nin bizim zor anımızda gönderdiği yardımlar için de şu anda çok teşekkür etmek istiyorum.

Bugün tartışmamız daha ziyade Akdeniz, Doğu Akdeniz üzerineydi, Libya ve Yukarı Karabağ üzerineydi. Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkileri üzerineydi, ikili olarak bizim ülkemizin de bu alandaki rolü üzerineydi. Özellikle Doğu Akdeniz konusunda bizim tavrımızı, pozisyonumuzu özellikle söyledik. Tabii ki Yunanistan ve Kıbrıs’la dayanışma içerisindeyiz ister istemez, Avrupa Birliği’ne üye olduğumuz için. Ama deniz yetki alanlarının özellikle belirlenmesi açısından bir derin gerilimin ortadan kalkmasından yanayız. Bu yüzden de Avrupa Birliği ve Birliğin Yüksek Temsilcisi Borrell’in de özellikle bir görüşme yapıp özellikle Doğu Akdeniz konusunda bir işbirliğine gitmeleri gerekiyor daha ziyade. Stoltenberg’in özellikle NATO Genel Sekreterinin eyleminden öte. Özellikle de istikşafi görüşmeleri sürdürmek gerektiğini Yunanistan’la Türkiye arasında düşünüyoruz. Tabii ki Doğu Akdeniz’deki gerilimlerin indirilmesi Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki işbirliği açısından çok önemli. Enerji konusunda da işbirliğinin devam etmesi gerekiyor.

Libya konusunu da görüştük. Giderek daha yakın bir işbirliğinin daha önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu şekilde birçok zorluğa rağmen Libya’nın politik istikrara kavuşması konusunda ilerlemeler yapmaktan yanayız. Burada Birleşmiş Milletler’in destek misyonunun da dayanışmasını garanti etmeliyiz, desteğini garanti etmeliyiz. Aynı zamanda hem dışarıda, hem içeride Libya’yla olan diyaloğun sürmesi gerekiyor, özellikle de Birleşik Askeri Komisyonun çalışmalarının devam etmesi gerekiyor 5+5 formülü çerçevesinde hem Sitre, hem Cufra’da.

Ekonomik alanda da Türkiye’yle birlikte bizim üretim ve ihracatın, ülkedeki petrol ihracatının yeniden başlaması için işbirliği yapmaktan yanayız.

IRINI misyonuna gelince de, biz de bugüne kadar Birleşmiş Milletler Uzmanlar Kuruluna yollanmış olan 15 raporda olduğu gibi gayet etkili bir monitorajın yapılmasından yanayız Birleşmiş Milletler ambargosu konusunda. Libya’nın bir başka savaşa, şiddete, başka kurbanlara ihtiyacı yok. Bunu gerçekten çok, ne kadar tekrar etsek azdır.

Efendim, belki silahla müdahale etmek hemen-derhal etki verir, ama diyalogla oluşan temaslar daha uzun vadeli özellikle netice verirler.

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ihtilaftan söz ettik. Gerçekten bu konuda da endişeliyiz, bir askeri … var ve bu oranın nüfusu, halkları için de gerçekten bir tehdit. Biz gerçekten pazarlıkla elde edilen bir çözümden yanayız, iki ülkeye de barış ve istikrar getirecek bir çözüm. Bu anlamda da gerçekten de bu ihtilafın gelişmesinde kimsenin bir çıkarı olamaz.

Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki ilişkiler konusunda da epeyi bir derinlemesine düşündük. Biliyorsunuz dün Brüksel’de bir toplantı oldu ve bu konu ele alındı. İtalya’nın sürdürdüğü tavır aynı çizgide. Özellikle de pozitif bir siyasi gündemin oluşturulmasından, bir ajanda oluşturulmasından yana. Özellikle de güvenlik ve göç konularında da pozitif bir şekilde ilişkilerin yeniden sürdürülmesinden yana.

Birçok işbirliği alanımız var. 2016’da yapmış olduğumuz deklarasyon çerçevesinde de bu ilişkilerin birçok alanda sürdürülmesinden yanayız. Efendim, hepinize dikkatinizden ötürü teşekkür ederim. Şu anda sözü dostum Mevlüt’e bırakıyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Öncelikle İtalya Dışişleri Bakanı Maio, sevgili dostum Luigi’ye nazik daveti için çok teşekkür ediyorum. 10 ay sonra ikinci kez Roma’da bulunmaktan mutluluk duyuyorum.

Bu süre içinde dostum Luigi defalarca değişik sebeplerle kısa süreliğine de olsa beni ziyaret etti ve sık sık telefonda görüştük, görüşüyoruz. Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Başbakan Conte’de aynı şekilde sık sık görüşerek ikili ve bölgesel konuları ele alıyor. Türkiye olarak İtalya’yla bu yakın işbirliğimizden son derece mutluyuz. Ayrıca ikili düzeydeki ilişkilerimizin geldiği seviyeden de memnunuz, ama daha ileriye götürme konusunda da kararlıyız. İlişkilerimizi her alanda daha ileriye götürmek için birlikte çalışmaya devam etmemiz lazım. Bugün bu ziyaretimde Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanın kararlaştırdığı gibi Hükümetler arası zirvenin önümüzdeki yıl, yani 2021 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşecek olan planladığımız bu zirvenin hazırlıklarını yapma fırsatı bulduk ve bu zirveden önce atılması gereken adımları birlikte gözden geçirdik. Aynı şekilde ekonomik ilişkilerimizi de güçlendirmek için zirveden önce Ortak Ticaret ve Ekonomik Komisyonun toplanması JETCO’nun toplanması konusunda hemfikiriz, Ticaret Bakanımız da buna hazır. Ve bu JETCO marjında bir iş forumu düzenleme konusunda da hemfikiriz. Böylelikle hem Türkiye’de ve İtalya’da yatırımların artması hem de üçüncü ülkelerde şirketlerimizin işbirliği, ticaretimizin de keza daha yüksek seviyelere çıkması bakımından bu tür toplantıları önemsiyoruz. 2019 yılında 19 milyar Dolar ticaret hedefine ulaştık, daha doğrusu 19 milyar Dolara ulaştık, ama 30 milyar Dolar hedefi için de azimliyiz. Pandemiden salgından dolayı azalma oldu, ama bu bizim elimizde olan bir şey değil ve normalleşme sürdükçe ticaretimizin de arttığını tekrar görüyoruz.

İtalya gelecek sene G-20 Dönem Başkanlığını üstleniyor, şimdiden başarılar diliyoruz. İtalya’nın çalışmalarını ve önceliklerini destekleyeceğimizi şimdiden söylemek isterim. İkili ilişkilerde bir sorunumuz yok, detaylar var bu detayları da birlikte görüşüyoruz, aşıyoruz sorun olduğu zaman. İmzalamamız gereken anlaşmalar var, imzalayıp da onaylamadığımız anlaşmalar var, uygulamada aksaklıklar varsa onları görüşüyoruz, hallediyoruz. Savunma sanayinde de yakın işbirliğimiz var, önümüzdeki süreçte bu işbirliğimizi daha da güçlendireceğiz, bunları da kendi aramızda bugün görüşme imkanımız oldu.

Bugün ayrıca bölgesel konuları da ele aldık. Bölgesel konulara tek tek girmeden önce İtalya’nın bölgesel konularda tutunduğu sergilediği tutumu gayet objektif ve dengeli buluyoruz ve bu tutumlarının devam etmesini arzu ediyoruz. Önümüzdeki süreçte bu konulardaki işbirliğimizi nasıl geliştirebiliriz bunları da bugünkü görüşmelerimizde birlikte ele aldık.

Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusunda da dengeli tutumlarından dolayı teşekkür ediyoruz. Sorunların diyalogla çözülmesi konusunda hemfikiriz. Ama tek taraflı adımlar yerine herkes için hakça paylaşımın olacağı mekanizmaların ya da adımların atılması gerektiğini ta başından beri savuna geldiğimiz halde maalesef Avrupa Birliğinin de desteğiyle tek taraflı adımlarını sürdüren Rum Kesiminin ve Yunanistan’ın bu olumsuz tutumları sebebiyle biz de haklarımızı korumak için kendi adımlarımızı atmak durumunda kaldık ve bu konuda da her zaman kararlıyız. Ve bu konuların, bu sorunların çözümü konusunda neler yapılabileceğini de bugün değerlendirdik, Türkiye’nin pozisyonunu da açık bir şekilde anlattık.

Libya konusu da ele aldık. İki ülkenin de amacı Libya’da kalıcı bir barış ve siyasi süreç neticesinde Libya’ya istikrarın, huzurun tekrar gelmesi. Ve elbette Libya’da Türkiye ve İtalya olarak yapabileceğimiz çok şeyler var. Ve ülkenin yeniden ayağa kalkması konusunda da birlikte çalışmamız lazım uluslararası toplumun da desteğiyle. Ve önümüzdeki süreçte yine Libya’yla ilgili hangi adımlar atılabilir, neler yapabiliriz, nasıl destek verebiliriz bunları da değerlendirdik.

Ayrıca göç konusunu değerlendirdik, göç konusu gerçekten hem Türkiye için hem de İtalya için çok ciddi bir sorun. Ve bu sorunun her şeyden önce birlikte üstlenmesi gerekiyor. Biz dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan bir ülkeyiz 4 milyondan fazla mülteci var. İtalya’ya da çok sayıda kaçak göçmen geliyor. Bu konuda gönüllü ve güvenli geri dönüşler dahil çok ciddi bir işbirliğine ihtiyacımız var ve kaynak ülkelere de destek vermemiz lazım, yani sorunu kökünde çözmek için adımlar atmamız lazım. Bunları da bugün yine değerlendirirdik.

Diğer taraftan, Suriye konusundaki son gelişmeler hakkında Luigi’ye bilgi verdim. Gerek İdlib’deki durum, gerekse Kuzey Doğu Suriye’deki gelişmeler ve de siyasi ayakta, yani anayasa komisyonu toplantılarındaki gelişmeler hakkında bilgi verdim, görüş alışverişinde bulunduk. Ve Karabağ meselesi, Ermenistan’ın saldırganlığı ve Azerbaycan’ın işgal edilmiş toprakları konusunda Türkiye’nin tutumunu bugün paylaşma imkanım oldu. Ve son 30 yıldır Azerbaycan’ın toprakları işgal altında Karabağ ve Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si. Buna rağmen barışçıl bir çözüm için çok çaba sarf etmek istedik, Azerbaycan çok sabırlı oldu. Fakat Minsk üçlüsü dahil hiçbir mekanizma bu sorunun çözümü konusunda bir çaba sarf etmedi, yani çözüm bulamadı demiyorum çaba sarf etmedi, gerçek anlamda çaba sarf etmedi. Ve Minsk üçlüsünün yaptığı açıklamalara baktığımız zaman da açıkça taraf tuttukları görülüyor, yani sorunu çözmek için görevlendirdiğimiz ülke ve kuruluşların objektif olması lazım. Bugün işgalciyle, işgale maruz kalmış ülkeyi aynı kefeye koymak uluslararası hukuka aykırıdır, ahlaken de doğru bir yaklaşım değildir. O nedenle bu sorunu kökten çözmek gerekiyor, bunun da formülü belli. Ermenistan Azerbaycan’ın işgal ettiği Azerbaycan’ın topraklarından çekilmesi gerekiyor. Ve tüm bunlara rağmen yani işgal eden ülke Ermenistan olmasına rağmen Temmuz ayında da saldıran Ermenistan oldu, geçtiğimiz günlerde yine saldıran Ermenistan oldu. Yani çözümsüzlük Ermenistan’ı cesaretlendiriyor, teşvik ediyor saldırmaya teşvik ediyor. Ve illegal bir şekilde başka ülkelerden gelen Ermenileri yerleştirme konusunda teşvik ediyor. Bu artık bundan sonra böyle devam edemez, bu sorunu kökten çözmemiz gerekiyor. Uluslararası toplum da eğer bir şey yapmak istiyorsa Ermenistan’ı derhal Azerbaycan topraklarından çeksin ve buna yönelik tüm çabalara da Türkiye olarak destek vereceğimizi buradan söylemek isterim.

Biz elbette bir milletiz Azerbaycan halkıyla ve iki ayrı devlet olsak da yeri geldiği zaman tek devlet gibi davranırız, dolayısıyla bizim Azerbaycan’a olan desteğimizi de kimse yadırgamasın, eleştirmesin, bundan daha doğal ve bundan daha meşru bir şey olamaz. Ama önemli olan, sorunun çözümü ve bu sorunun çözümüne biz bugüne kadar katkı sağladık, bundan sonra da katkı sağlayacağız.

Ben sözlerimi burada sonlandırırken sorulara zaman ayırmak, bir kere hem davet, hem de sıcak bir ev sahipliği için dostum Luigi’ye çok teşekkür ediyorum.

SORU- Günaydın. Sayın Bakan Maio kendisinin bir başka değerlendirme yapmasını istiyorum. Libya’da gelecek haftalarda ne olabilir? Birçok şey olabilir birtakım uluslararası açıdan bakıldığında. Başbakan Serrac Ekim ayına kadar Türkiye ve İtalya’nın özellikle desteklediği Serrac’ın hükümeti konusunda ne diyorsunuz?

İTALYA DIŞİŞLERİ BAKANI LUİGİ Dİ MAİO- Teşekkür ederim. Ben sanıyorum ki road map haritası, özellikle Birleşmiş Milletler tarafından saptanan haritayı takip etmemiz meyvelerini veriyor. Özellikle Libya konusunda etkili olan tüm ülkelerde de bunu görüyoruz.

Serrac’ın yaptığı açıklama siyasi sahneden ayrılmak istedi, sanıyorum büyük bir cesaret örneği. Biz tabii ki bu seçim anlıyoruz ve de yeni bir işbirliği, yeni bir yapılanmaya gitmek gerekiyor, çünkü Serrac’ın şu anda temsil ettiği figür çok önemli ve onlar kendi aralarında bir anlaşmaya varmadıkları sürece bunun mimarisini oluşturmak mümkün olmayacak. O yüzden de etkili olabilecek tüm tarafların Libya halkı üzerine yine bir diyalogdan yana etkilerini kullanmalarından yanayız, bu şekilde bir sonuca ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Ben Stephanie Williams’la görüştüm Birleşmiş Milletler’in özel gönderdiği yetkiliyle, biz bu süreci destekliyoruz ve Türk dostlarımızla da Libya’ya nihayet artık bir bunalım bölgesi olarak değil, Akdeniz’de önemi olan, hem güvenlik açısından, hem de Libya halkına sunabileceğimiz olasılıklar, olanaklar açısından önemli bir yerde görüyoruz. Petrol açısından da tabii ki bu topluluklar için çok önemli bir anlamı var.

SORU- Barış Seçkin, Anadolu Ajansı. Sayın Bakan Çavuşoğlu, 27 Eylül’den bu yana Azerbaycan’la Ermenistan arasındaki çatışmalar devam ediyor. Siz kısaca değindiniz ama, Türkiye’nin tutumunu biraz daha açıklayabilir misiniz Yukarı Karabağ’daki durumla alakalı? Bir de, AB Liderler Toplantısı söz konusu, burada Türkiye’ye yönelik birtakım eleştirel ifadeler ve kısıtlayıcı tedbirlere atıf söz konusu. Türkiye’nin tepkisi nedir merak ediyoruz. Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Azerbaycan-Ermenistan meselesinde zaten konumumuzu açıklamaya çalıştım. Biz, bir kere daha vurgulayarak söylemek istiyorum, her zaman bu sorunun barışçıl yollarla ve BM Güvenlik Konseyi ve AGİT kararları çerçevesinde ve de Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde çözülmesini savunageldik, ama bugüne kadar bu konuda bir adım atılmadı. Bugün Azerbaycan kendi topraklarını azat etmek için mücadele veriyor, yani bir yerde kendi topraklarında terörle mücadele ediyor Azerbaycan ve Azerbaycan’ın yeterli kapasitesi, gücü var, yani kendi topraklarını geri almak için. Azerbaycan Cumhurbaşkanının söylediği gibi, Azerbaycan’ın ateşkes ilan edebilmesi için Ermenistan’ın bu topraklardan çekilmesi lazım, sık sık bu çağrıyı yapıyor, son derece de meşru bir çağrı. Ve bugün bu kapasiteyle Azerbaycan’ın Türkiye’den somut bir destek talebi olmadı, kendi kapasitesi var, yıllardır kapasitesini güçlendirdi. Ama olur da bu sorun çözülmezse ve Azerbaycan da bizden herhangi bir talepte bulunursa, kim ne derse desin biz bu desteği vermekte tereddüt etmeyiz, biraz önce de sebebini anlattım, bir millet iki devletiz.

Ama önemli olan bu sorunun çözülmesi. Bu sorunun çözülmesi esasen her şeyden önce Ermenistan’ın lehine olur. Ermenistan şimdi kendi kendini dışlamış bir ülke, izolasyon içinde ve başkasının topraklarını işgal ederek, herkese saldırarak bunu yapıyor. Sonuçta burada bir barışın ve istikrarın gelmesi herkesin yararına olacak, en çok da Ermenistan’ın yararına olacak. Barışı, huzuru mu tercih ediyorsun, savaşı mı tercih ediyorsun: Ermenistan bu konuda bir karar vermesi lazım. Uluslararası toplum da Ermenistan’ı teşvik etmek yerine Ermenistan’a çok ciddi bir çağrıda bulunması gerekiyor.

Diğer taraftan, Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerine dostum Luigi de değindi. Biz Avrupa Birliği’yle samimi bir şekilde işbirliği alanlarımız güçlendirmek istiyoruz. Üyelik sürecinde ciddi engeller var, Türk toplumunun da böyle üyelik konusunda çok iştahlı olmadığını da görüyoruz, ama bu bizden kaynaklanan bir sorun değil, Avrupa Birliği’nin ve bazı üye ülkelerin tutumundan kaynaklanıyor. Ama diğer taraftan biz Avrupa’da yaşıyoruz, bu kıtanın bir parçasıyız, dolayısıyla ortak sorunlar var, ortak fırsatlar var, Avrupa Birliği için de, Türkiye için de bu alanlarda işbirliği son derece faydalı. Bu ilişkileri geliştirmek için pozitif gündemin olması lazım. Yeni liderlerle bu pozitif ortamı biraz yakaladık, diyalog da var. Ama maalesef Rum Kesiminin ya da Yunanistan’ın Avrupa Birliği’nin politikalarını ve Türkiye-AB ilişkilerini rehin alması sebebiyle istediğimiz ilerlemeyi de sağlayamıyoruz, Doğu Akdeniz konusu bunlardan bir tanesi.

Doğu Akdeniz konusunda veya başka bir konuda Avrupa Birliği’nin üyesi olduğu için Rum Kesimiyle ve Yunanistan’la dayanışma göstermesini biz normal karşılıyoruz. Fakat haksız olduğu zaman da, eğer Avrupa Birliği objektif bir örgüt ya da küresel bir örgüt olmak istiyorsa, bu konularda haksız olduğu zaman da kendi üyesine de sen haksızsın diyebilmelidir; bunu diyebiliyor mu? Son zamanlarda diyen ülkeler var, ama sonuçta bu açıklamalarda da gördük ki, tam anlamıyla diyemiyor.

Biz iyi niyetli olduğumuzu bazı jestlerle gösterdik, ama haklarımızı koruma konusunda da kararlı olduğumuzu gösterdik. Yani sahada ve masada eğer ortak bir çözüm bulmazsak, kendi haklarımızı ve Kıbrıs Türk halkının haklarını koruma konusunda kararlı olduğumuzu ve neler yapabileceğimizi gösterdik. Ama aynı zamanda da çağrıda bulunuyoruz, gelin hakça paylaşım için herkesle birlikte çalışalım. Bu yeni bir çağrı değil, Cumhurbaşkanımız defalarca söyledi, ben her konuşmamda vurguluyorum. Burada Avrupa Birliği’nin rolü önemli.

Ama dünkü açıklamaya baktığımız zaman, yine Rum Kesimini ve Yunanistan’ı tatmin etmeye yönelik açıklamalar. Her şeyden önce bu 18 Mart mutabakatının güncellenmesi, Gümrük Birliği anlaşmasının yine modernizasyonu ve vize serbestisinin tesis edilmesi konusunda somut şeyler göremedik. Ve böyle üstü kapalı bir şekilde yaptırım tehdidinde bulunuluyor, yani bu açıklamadan bir yaptırım çıkmadı diye sevinecek bir ülke ya da millet değiliz biz.

Diğer taraftan kullandığı tabirleri doğru bulmuyoruz. Neymiş? İllegal faaliyetleri. Neye göre illegal diyorsunuz? Bir taraftan Sevilla haritasını tanımıyoruz diyorsunuz, diğer taraftan da Sevilla haritasına göre maksimalist taleplerde bulunan Yunanistan’ın bu kendi kıta sahanlığı gibi gösterdiği alanlarda yürüttüğümüz, esasen bizim kıta sahanlığımız olan alanlara illegal diyorsunuz.

Diğer taraftan Avrupa Adalet Divanı, bu Avrupa Birliği’nin bir mahkemesidir, bir karar vermiştir, demiştir ki; bu konularda Avrupa Birliği yetkin bir örgüt değildir. Bir şeyin legal-illegal olduğuna neye göre karar veriyorsunuz? Üyelik dayanışması çerçevesinde mi bunu kararlaştırıyorsunuz? Yani burada Avrupa Birliği’nin, gerçekten Almanya’nın çabaları, İtalya’nın çabaları, İspanya ve diğer ülkelerin çabalarına rağmen bu rehin alma anlayışından dolayı ve tehditlerden dolayı tam bir şekilde objektif olamadığını görüyoruz. Bir taraftan işte aba altından sopa göstermeye çalışmak, diğer taraftan da üye ülkeleri tatmin etmeye çalışmak ikilem içinde bırakıyor. Ama biz her şeye rağmen bir taraftan kararlılığımız var, diğer taraftan da uygun şartlarda Avrupa Birliği’yle işbirliği yapmaya devam etmek için hazır olduğumuzu söylemek isteriz, ama Avrupa Birliği’nin de bu samimiyeti göstermesi gerekir.

İTALYA DIŞİŞLERİ BAKANI LUİGİ Dİ MAİO- Efendim, hepinize katılımınızdan ötürü teşekkür ederiz.