Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sayın Burak Özügergin'in Haftalık Olağan Basın Toplantısı, Ankara, 9 Ekim 2008

Öncelikle, Silahlı Kuvvetlerimiz ve Emniyet Mensuplarımıza yönelik hain terör saldırılarının fevkalade üzüntüsünü yaşadığımız bir günde bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bu üzüntüyü eminim sizler de Dışişleri camiasıyla birlikte paylaşıyorsunuzdur. Her zaman olduğu gibi bir iki anons yapacağım ondan sonra sorularınıza cevap vermeye çalışırım.

Hollanda Dışişleri Bakanının ülkemize yapacağı ziyaretle ilgili size bilgi vermek istiyorum. Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın davetlisi olarak Hollanda Dışişleri Bakanı Verhagen 10 Ekim, yani yarın ülkemize bir çalışma ziyaretinde bulunacak. Ziyaret çerçevesinde, geçtiğimiz Mart ayında imzalanan bir anlayış muhtırası vardır -iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesine ilişkin anlayış muhtırası- bu muhtıra uyarınca bir konferans dizisi oluşturuldu. Bu konferansların ikincisi Ankara’da yapılacak.

Yarın sabah 9.30’da iki Bakanın da açılış konuşmalarıyla başlayacak olan konferansın açılış bölümüne, yani bakanların konuşma yapacağı bölüme tabiatıyla sizler de davetlisiniz. Görüntü alınabilecektir. Burada, bakanlığımızda Fatin Rüştü Zorlu Salonu’nda yapılacak. Konferans bünyesinde, iki çalışma grubu kurulacak. Birincisi bölgesel ve uluslararası güvenlik konuları, ikincisi de enerji konularına yönelik olacak ve iki ülke uzmanlarından oluşacak bu çalışma grupları.

Benim anonsum burada bitiyor. Varsa sizin sorularınızı alayım.
…………………….

SORU: Burak bey iki sorum olacaktı. İkisi de PKK’yla mücadeleyle ilgili. İlki bu mücadele kapsamında AB reform çalışmaları çerçevesinde yapılan bazı düzenlemelerin geriye dönük şekilde değiştirileceği yönünde birtakım haberler var. Acaba terörle mücadelede etkinliği arttırmak adına Türkiye, AB reformların da bir geri adım atacak mı? İlk sorum bu ikincisi de Kuzey Irak’la Türkiye arasında, yani Irak’la Türkiye arasında Irak’ın topraklarını da kapsayan bir şekilde bir tampon güvenlik bölgesi oluşturulması tartışmaları var. Acaba bu konuda Dışişlerinin görüşü nedir?

CEVAP: Aslında iki sorunuza da vereceğim yanıt bir olacak. Bunlar siyasi düzeyde ele alınan konular. Fakat şunu söyleyeyim, ne özgürlüklerimizden ne de güvenliğimizden ödün verecek şekilde tedbirler alınır. Endişeye gerek yok. Biz Türkiye’ye, Türk demokrasisine güveniyoruz.

SORU : Efendim, bugün bir gazetenin manşetinde Yunanistan’ın terör örgütü PKK’nın üst düzey yöneticilerinden birine ikamet belgesi verdiğine dair haberler vardı. Buna ilişkin Dışişlerinde herhangi bir bilgi var mı? Yunanistan nezdinde bir girişimde bulunuldu mu?

CEVAP: Biz, uzunca bir süredir terörle mücadelede işbirliği konusunda Avrupa’dan çok daha fazla beklentilerimiz olduğunu ifade edegeliyoruz. Çok daha fazla, çok daha etkin, çok daha somut işbirliği bekliyoruz AB’den. Sayın Başbakanımız da defaatle dile getirdi. PKK teröristleri bazı AB ülkelerinde kol geziyor. Bunlara ikâmet ve seyahat imkanları sağlanıyor. Bu, sanırım sizin dile getirdiğiniz örnek de bunun bir parçası. Dediğim gibi biz AB’nden çok daha fazla şey bekliyoruz. Yapılan açıklamaları görüyoruz. Fakat terörle mücadele konusunda daha fazla yanımızda olmalarını bekliyoruz.
SORU : Peki bu olayı daha önce Türkiye biliyordu da Sayın Başbakan onun üzerine mi bu ifadelerde bulundu. Yoksa bu sizin daha hani yeni bildiğiniz bir gelişme mi? Yunanistan nezdinde herhangi bir girişim var mı?

CEVAP : Ben size konuya bakış açımızı yansıtmak istedim. Kişiler bazında şu anda tartışmaya girmek istemiyorum. Ama şüphesiz kişiler bazında baktığımız zaman da aynı çerçevenin altına oturtabilirsiniz söylediklerimi. Gerekli girişimler yapılacaktır. Bu son haberleri biz de gördük. Gerekli değerlendirmeler Bakanlığımızda ve ilgili birimlerimizde yapılacaktır.

SORU: Burak bey, sınır ötesi operasyonla ilgili tezkere dün TBMM’de kabul edildikten sonra Irak’la ve ABD’yle herhangi bir temas oldu mu? Tezkere geçen sene ilk kez kabul edildikten hemen sonra ilgili bölge ülkelerinin Ankara Büyükelçilerine Dışişleri Bakanlığında bir brifing verilmişti. Kendilerine tezkere neden çıkarıldığı anlatılmıştı. Bu kez de benzer bir uygulama olacak mı? İkinci bir sorum da CHP Lideri Deniz Baykal’ın bir önerisi oldu. Türkiye-Irak sınırının gözden geçirilmesi, yeniden düzenlemesi gibi. Dün Genelkurmay Başkanı da bunun önemli olduğuna işaret etti ve böyle bir çalışma yapılabileceğini. Bakanlık olarak sizin görüşünüz nedir? Yaptığınız herhangi bir çalışma var mı?

CEVAP: Yine biraz önceki iki soruya da verdiğim tek cevap gibi buna da tek cevap verebileceğim. Aktütün saldırısından hemen sonra, hemen akabinde devletin üst kademelerinde çok yoğun bir trafik yaşanmaya başlandı ve bu trafik biliyorsunuz bugün de devam ediyor. Sayın CHP liderinin, Sayın MHP liderinin bu çerçevede yaptıkları öneriler, ileri sürdükleri görüşler şüphesiz bu ortamlarda ele alınacaktır. Siyasi düzeyde. Tezkereyle ilgili olarak ayrı bir şey söylemem gerekirse, o da Aktütün saldırısını takiben yurtdışı temsilciliklerimize yönerge verildi. ABD, AB, NATO, Arap Ligi başkentlerinde ve uluslararası örgütlerde girişimler yapıldı. Pozisyonumuz, hassasiyetlerimiz, duyduğumuz infial dile getirildi. Bunu takiben, hafta içinde yeniden girişim yapıldı ve bu kere tezkere hakkında ilgili başkentlerde bilgi verildi. Dediğiniz gibi, geçen sene de bu tezkere ilk çıktığı zaman bir bilgilendirme faaliyeti yapılmıştı. En azından bu ilk aşamada tezkerenin amaç ve hedefleri konusunda herhangi bir yanlış anlamaya mahal vermeyecek şekilde muhataplarımıza bilgi verilmiş oldu. Önümüzdeki dönemde atılacak adımlar hakkında sizlere ayrıca bilgi veririz.

SORU: Burak bey, bu saldırının ardından Irak’ın kuzeyine sıcak takiple ilgili tartışmalar da yeniden gündeme geldi. Geçen yıl Başbakan düzeyinde Irak’la imzalanan anlaşma da 4. madde doldurulamamıştı. Sıcak takiple ilgili madde boş kalmıştı. Bu maddenin doldurulması ve Irak’ın kuzeyine sıcak takip yapılmasıyla ilgili bakanlıkta ne gibi çalışmalar yapılıyor, var mı çalışmalar? Görüşmeler ne düzeyde bir anlaşmaya varılabilecek mi kısa sürede?

CEVAP: Gerek Aktütün olaylarını takip eden dönemde alınan tedbirler, gerekse daha önceden beri giden bir süreç var. Bu olayın hukuki boyutu. Hukuki boyut kendi mecrasında ilerliyor. Fakat, tabii Türkiye güvenliğini tehdit eden her türlü olaya, her türlü tehdide karşı ne zaman ne gerekiyorsa yapma yoluna gidiyor ve biliyorsunuz son birkaç gündür Silahlı Kuvvetlerimiz gerekli görülen önlemleri alıyor.

SORU: Burak bey, Irak’ın kuzeyinden kaynaklanan teröre karşı işbirliği kapsamında Türkiye’nin Irak Özel Temsilcisi Murat Özçelik’in Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim temsilcileriyle bir dizi teması olmuştu geçtiğimiz dönemde. Önümüzdeki dönemde de bu kapsamda planlanan bir görüşme olacak mı acaba?
CEVAP: Yeri gelmişken, Irak Özel Temsilcimiz son zamanlarda, son birkaç hafta içinde epey meşguldü. Eylül ayı başlarında Tahran’a gitti. Tahran’da İran makamlarıyla Irak konusunu ele aldı. Ardından Bağdat’a geçti. Geçtiğimiz Temmuz ayında, hatırlayacaksınız Sayın Başbakanımızın Irak’a yaptığı ziyarette bir Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi oluşturulmuştu. Bu konsey temelinde hayata geçirilmesi öngörülen projeler hakkında Bağdat’ta temaslarda bulundu. Ardından İngiltere’ye gitti. İngiltere’de Irak’taki gelişmeleri ve ortak çalışma alanları hakkında görüşmeler yaptı. Ardından Washington’a geçti Irak Özel Temsilcimiz. Washington’da hem yönetimle,hem de iki adayın danışmanlarıyla önümüzdeki dönemde Irak’ta birlikte neler yapılabilir, işbirliği konusunda görüşmelerde bulundu. Kuzey Irak özelinde, (IRÖT) Irak Özel Temsilcimiz son dönemde bir temasta bulundu mu? Hatırladığım kadarıyla hayır ama bunu netleştiririz. Hatırladığım kadarıyla hayır.

SORU : Efendim, şimdi bu son saldırıların ardından Kuzey Irak’taki Kürt Yönetimini alt düzeyde olsa bile, sürdürülen temaslarla ilgili olarak, sürdürülen bu diyalog konusunda bir gözden geçirmek gibi bir gelişme olabilir mi?

CEVAP: Son gelişmeleri, ne Türkiye ile Irak arasında bir zıtlığa yol açan bir gelişme olarak görüyoruz, ne de etnik bir zıtlığa yol açan bir gelişme olarak görüyoruz. Bu bir terör meselesidir. Yani, Türkiye-Irak meselesi veya etnik bir mesele değil, bir terör meselesidir. Kuzey Irak özelinde sorunuza şöyle cevap vereceğim. Biz, Türkiye olarak Kuzey Irak’tan terörle mücadele konusunda çok daha fazlasını bekliyoruz. PKK’nın Kuzey Irak’ta ağır silah kullanarak bir saldırı gerçekleştirmesi, Kuzey Irak’tan kaynaklanan sınırımıza saldırı girişiminde bulunması vahim bir durum arzediyor. Bunu yaptığımız açıklamada da söyledik. Bu saldırı girişiminin Irak’ın kuzeyinde bulunan ağır silahlar desteğinde yapılmış olması dediğim gibi, terör örgütünün bu bölgede faaliyetlerini sürdürebildiğini gösteriyor. Buna karşı gerekli önlemler alınıyor ve alınmaya devam edecektir, ama Kuzey Irak’tan daha fazlasını bekliyoruz.

SORU: Burak bey, saldırıdan hemen sonra Talabani Gül’ü arayıp üçlü mekanizma önerisini tekrar yineledi. Fakat bu zaten Türkiye’nin soğuk baktığı bir projeydi. Yani biz Irak’tan daha farklı bir açılım beklerken o eskiden önerilmiş fakat Türkiye’ye rağmen çok fazla destek görmemiş bir şeyle cevap verdi; bunu Dışişleri Bakanlığı nasıl değerlendiriyor. Yeterli mi bu adım?

CEVAP: Saldırıdan hemen sonra Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin Cumhurbaşkanımızı arayıp saldırıyı kınadığını ve başsağlığı dilediğini söyleyebilirim. Sözkonusu telefon görüşmesinde, Irak Cumhurbaşkanı PKK’yla mücadele konusunda işbirliği iradesini yinelemiştir. Üçlü mekanizma teklifi konusunda ise, böyle bir mekanizma biliyorsunuz daha evvelce tesis edilmişti. Irak-Türkiye ve ABD arasında. Şimdi Irak tarafının böyle bir üçlü komitenin yeniden canlandırılması yönündeki önerinin ayrıntıları belirginleştiğinde ancak bir değerlendirme yapabiliriz. Her halükarda böyle bir mekanizmanın sonuç alıcı nitelik taşıdığına kani olduğumuz takdirde, sanırım hareketlenme olması beklenebilir.

SORU: Burak bey az önce siz de belirttiniz. Başbakan’ın Bağdat ziyaretinde yüksek düzeyli istişare konseyi diye anımsıyorum adını üst düzey bir komisyon kurulması karar verilmişti. Yani karşılıklı fikir teatisi için ve olayların uygulamaya geçmesi için. Birincisi acaba Kuzey Irak’tan ağır silahlarla yapılan bu saldırı sonrası, bu konsey ya da üst düzeyli görevliler arasında herhangi bir temas oldu mu bu bir karar almak için herhangi bir girişimde bulundu mu Türkiye?

CEVAP: Dış politika ani reaksiyonlarla yürütülmez. Bu son birkaç gündür sözünü ettiğim yoğun değerlendirme süreci tüm bu konuları ele almakta. Dolayısıyla teröre prim vermeyecek bir dış politika izlemeye devam etmemiz lazım. Yani Türkiye’nin uzun vadede çıkarlarını gözeten bir tutum içinde olmamız lazım. Dış politikada duygusal davranmaya yer yok. Akılcı olmamız lazım ve sabırla, rasyonel bir şekilde doğru bildiklerimizi yapmaya devam etmemiz lazım.

SORU: Burak bey, Sayın Babacan’ın Zebari’yle telefon görüşmesi oldu mu? Olduysa ne gibi mesajlar verildi bizimle paylaşabilir misiniz? Ya da uluslararası, Rice ya da Avrupa’dan herhangi bir meslektaşıyla görüşmesi oldu mu telefonda.

CEVAP: Çok yoğun bir hafta geçirdik doğrusu. Onun için tam ayrıntılarını şu anda söyleyecek durumda değilim ama şunu söyleyebilirim. Dün Çek Başbakanıyla birlikteydi Sayın Bakan. Kuvvetli ifadelerle pozisyonumuzu kendisine iletti. Çek Cumhuriyeti, bizim için önemli bir ülke ama buna ilaveten bir fonksiyonu daha var ki Çek Cumhuriyeti AB’nin müteakip dönemi başkanı. Yani o sıfatıyla da kendisini muhatap aldık. Kendisine sıkıntılarımızı, hedeflerimizi, pozisyonumuzu dile getirdik. Ayrıca bildiğim kadarıyla Bakan dün öğleden sonra da Steinmeier ile görüştü. Almanya’da biliyorsunuz PKK bağlantıları konusunda işbirliğine özen gösterdiğimiz, bu bağlantıları yok etmeye yönelik bir işbirliğine özen gösterdiğimiz bir ülke. Hoşyar Zebari’yle de New York’ta görüşmüştü, ama ondan sonra bir görüşme olup olmadığını bilmiyorum.

SORU: Burak bey terör saldırıları sürüyor. Aktütün’den sonra da Diyarbakır’da da bir saldırı oldu. Acaba Türkiye dış temsilciliklerine yönelik ya da diplomatik misyonlarına dönük yurt içinde yurt dışında ekstra güvenlik önlemleri alıyor mu? Öyle bir ekstra önlem sözkonusu mu? Hem personel açısından, hem bina güvenliği açısından. Yeni bir güvenlik sistemine gidiş var mı?

CEVAP: Türkiye ve bu çerçevede Dışişleri Bakanlığı ve Dış Temsilciliklerimiz, terörle yaşamaya maalesef alıştı. Dış Temsilciliklerimizde muhtelif görevlerde bulundum, onun için biliyorum, Dış Temsilciliklerimizde mensuplarımızın can ve mal güvenliğine dair her zaman önlemler alınmaktadır. İlgili makamlarımızın yerel makamlarla temasla oluşturacakları risk resmine göre bu önlemler gerekirse arttırılacaktır.

SORU: Burak bey, Adalet Bakanı Almanya’da bir süre önce kararı verilen Deniz Feneri davasıyla ilgili kapsamlı dosyanın ilgili eyalet Adalet Bakanlığından Türkiye ve Frankfurt Başkonsolosluğuna iletileceğini söylemişti. Acaba Frankfurt Başkonsolosluğu bu kapsamlı dosyayı Alman makamlarından istemek için gerekli başvuruyu yaptı mı?

CEVAP: Türkiye ve Almanya arasında adli yardımlaşma alanındaki mutad yazışma usulleri uyarınca bu konudaki adli yardım evrakının Adalet Bakanlığımızca doğrudan Frankfurt Başkonsolosluğumuza gönderildiği açıklandı. Bu doğrudur. Başkonsolosluğumuzca bu evrak alındığında ilgili Alman adli makamlarına iletilecektir.

SORU: Burak bey, yine Kuzey Irak’taki duruma dönmek gerekirse. Aktütün’deki terör saldırısı düzenlendikten sonra Sayın Başbakan Kuzey Irak’tan yeterli desteği alamadığını Türkiye’nin, sizin de söylediğiniz gibi, açık biçimde söyledi ve ardından ekledi gerekirse önlem alırız sonuç getirecek önlem alırız dedi. Bu sonuç getirecek önlemler neler olabilir. Örneğin Kürt Bölgesel Yönetimi’ne elektrik veriyoruz yanlış bilmiyorsam. Yani elektriğin kesilmesi gibi şeyler mi olabilir, yoksa yine daha önce yapıldığı gibi ticaret yolunun Suriye üzerine kaydırılması gibi mi? Acaba bu konuda bilgi verebilir misiniz?

CEVAP: Eminim bu sorduğunuz sorular, bugün Sayın Başbakanın Başkanlığı’nda yapılacak toplantıda gündeme gelecektir. Onun için benim daha toplantı yapılmadan toplantının muhtemel sonuçları hakkında öngörüde bulunmam hem yanıltıcı olur, hem yanlış olur.

SORU: Burak bey belki biraz Irak özelinde gittik ama aslında Ermenistan’la Türkiye arasında başlayan süreci unuttuk diye düşünüyorum. New York’ta bakanların yaptığı ikili ve üçlü görüşmenin ardından hem Ermenistan-Türkiye ilişkileri için temaslar ne düzeyde, ne zaman devam edecek. Üçlü görüşme için de bir sonraki buluşmanın ne zaman olmasını bekliyorsunuz. 15 Ekim’den sonra mı?

CEVAP: Biz unutmadık bu konuyu hiç merak etmeyin. Şöyle bir şey söyleyebilirim. Ermenistan, Azerbaycan Dışişleri Bakanlarıyla T.C. Dışişleri Bakanının görüşmesi üzerinden bir hafta-on gün geçti. Şuanda çıkaramıyorum. 26’sındaydı eğer yanlış hatırlamıyorsam, New York’taki görüşme. Tarihi bir görüşmeydi. Sayın Cumhurbaşkanımızın Erivan’a yaptığı tarihi ziyareti, milli maç meselesiyle yaptığı tarihi ziyareti takip eden kısa bir dönemde yapıldı. Fakat bu, BM Genel Kurulu’nun gündemi dolayısıyla böyle hemen arka arkaya gelmiş oldu. Dolayısıyla aynı süratte, aynı frekansta görüşmeler, gelişmeler olmazsa bu şaşırtıcı olmasın. Biz New York’taki üçlü görüşmeden sonra, o zaman da söyledik. Yeni bir umut penceresi açıldığını düşünmek istiyoruz. Hem Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunların, hem de Azerbaycan’la Ermenistan arasındaki sorunların çözümüne bir zemin teşkil etmesini ümit ediyoruz bu son yaşanan gelişmelerin.

SORU: Türkiye’nin aracılığında İsrail’le Suriye arasında yürütülen görüşmeler konusunda en son İsrail’den gelen bir talep vardı. Erteleme, danışmanın atanması ile ilgili yasal süreçle ilgiliydi bu. Burada gelinen son noktayı aktarabilir misiniz? Normalde bir hafta on gün içerisinde aslında bir onay çıkması bekleniyordu İsrail’den, ama bu gerçekleşmedi. Acaba size gelen bilgiler orada başsavcılığın böyle bir yetki verme konusunda çekinceleri olduğu ve bu nedenle de sürecin biraz aksayabileceği yönünde mi yoksa sorunsuz bir şekilde devam edebilecek mi?

CEVAP: Biliyorsunuz Suriye ile İsrail’in talepleri doğrultusunda ve Türkiye’nin çabaları sonucunda geçtiğimiz Mayıs ayında başlayan aracılı görüşmeler 4 tur yapıldıktan sonra 5. turun yapılmasının beklendiği bir dönemde akamete uğramıştı. Fakat bu yapısal bir sebepten dolayı değil, İsrail’de yaşanan iç gelişmelerden dolayı böyle bir görüntü aldı. 5. tur görüşmelerin yapılması için taraflarla temaslarımız devam ediyor. Ondan da önemlisi belki biraz daha konuya yukarıdan bakarsak, bizim kanaatimiz tarafların samimi ve yapıcı bir şekilde müzakerelere bir bakış açıları olduğu yönünde. Eğer konuya bu şekilde yaklaşırsak İsrail içerisinde yaşanan iç gelişmelerin günlük seyrini takip etmekten kurtuluruz. Çünkü bu, tarafların kendilerinin uygun görecekleri zaman ve zeminde çözecekleri bir şey. Dolayısıyla bizim dışarıdan herhangi bir yorumda bulunmamız pek doğru olmaz.

SORU : Efendim, yine terör konusunda biraz önce de bahsettiğiniz bu Aktütün saldırısının ağır silahlarla gerçekleştirilmiş olması çok vahim ve bu çerçevede acaba ABD ile yapılan istihbarat paylaşımında bir zafiyet yok mudur? Türkiye yeterli görüyor mu bu istihbarat paylaşımını, ABD’den beklentileriniz nedir?

CEVAP: Hatırlayacaksınız geçtiğimiz Kasım’da Sayın Başbakan Washington’u ziyaret etti. ABD yönetimi, bu ziyaret öncesinde de PKK’yı terör örgütü olarak tanımlıyordu. Fakat bu ziyaretten sonra ABD yönetiminin duruşunda bir netleşme oldu. Ve bir istihbarat paylaşımına başlandı. Şuraya bir parantez açayım. ABD, PKK’yı bir terör örgütü olmanın yanı sıra aynı zamanda uyuşturucu kaçakçısı olarak da tanımlıyor. Bunun da ABD hukuku bakımından bazı sonuçları olduğunu anlıyoruz. İstihbarat paylaşımı sürmektedir. 24 saat üzerinden devam etmektedir.

Bu hususu sanırım, bugün ya da dün Amerikan makamları da yaptıkları açıklamalarla teyid ettiler. İlişkilerimizin, diyebilirim ki bugünlerde en azından, merkezinde terörle mücadele konusu ağırlıklı olarak yer almaktadır. Aktütün saldırısı ertesinde sınır güvenliğiyle ilgili dediğim gibi sağlanması ile ilgili girişimler yapıldı. Ve bu girişimler Ankara’da da yapıldı. Şunu biraz daha üstten bakış açısıyla söyleyeyim. İlişkilerimiz ve işbirliğimiz, saldırı öncesinde olduğu gibi bugün de iyi bir şekilde sürdürülmektedir. Saldırı sebebiyle, demin de ifade ettiğim gibi, saldırı sebebiyle böyle anlık reaksiyonlar vererek ilişkilerde bir dalgalanma beklemek pek doğru olmaz. Bu ilişkiler geçen hafta olduğu gibi bu hafta da ve umarım önümüzdeki dönemde de iyi bir şekilde sürmeye devam edecektir.

SORU: Fransa Dönem Başkanlığı bitmeden kaç tane faslın açılmasını bekliyorsunuz ne zaman?

CEVAP : Biz mümkün olduğu kadar fasıl açmak istediğimizi her fırsatta dile getiriyoruz ve açılmaya hazır fasıllar olduğunu da biz değil, Komisyon söylüyor. O bakımdan belki bir düzine fasıl sayabilirim açılmayı bekleyen. Fakat, diğer taraftan da karşı çıktığımız bir olgu var. Biliyorsunuz son zamanlarda defaatle dile getirdik. Her dönem başkanlığında iki fasıl açılması yönünde bir de facto durum oluşmaya başladı gibi görünüyor. Biz bunu uygun görmüyoruz. Teknik açıdan açılmaya hazır olan tüm fasılların açılmasını bekliyoruz.

Bugüne kadar en son iki fasıl açıldı Haziran’da -Şirketler Hukuku ve Fikri Mülkiyet Hukuku. Bu dönemde bakacağız; mümkün olduğu kadar çok fasıl açılması yönünde bir girişimimiz var.

SORU: Kıbrıs’ta başlayan yeni sürecin ardından taraflar birbirlerine daha çok erken bir süreçte sürecin çok yavaş ilerlediğiyle ilgili suçlamaya başladı. Hem kuzey den hem güneyden bu yönde açıklamalar geliyor. Ankara’da da sürecin böyle yavaş ilerlediği yönünde bir tespit var mıdır? Varsa bunun hızlanması için ne tavsiye ediyorsunuz?

CEVAP: Kapsamlı müzakerelere 3 Eylül’de başlandı. Bunu biz memnuniyetle karşıladık. Yeni sürecin Kıbrıs sorununa BM parametreleri temelinde adil ve kalıcı bir çözüm getirmesini ümit ettiğimizi söyledik. Bu süreçte, Kıbrıs Rum tarafının beklediğimiz ve ümit ettiğimiz bir serilikle hareket etmediğini tespit ediyoruz doğrusu ve Türk tarafına haksız ithamlarda bulunduklarını da üzülerek gözlemliyoruz. Bu tür ithamların, Türk tarafını hedef alan ithamların, BM kapsamlı çözüm planının felsefesine ve içerdiği parametrelere aykırı olduğunu düşünüyoruz. Şimdi önemli olan şu. Bir fırsat penceresi açılmışsa, bunu değerlendirmemiz lazım. Bu süreç sonsuza kadar süremez. Yani bunun, bir toplantılar egzersizi haline dönüşmesine izin verilmemelidir.

Bu çerçevede, KKTC Cumhurbaşkanı’nın Sayın Talat’ın izlediği yapıcı ve bir yerde lokomotif tutumu destekliyoruz. Bu soru her geldiğinde tekrarlıyorum. Çözüm, iki yeni bir ortaklık devleti çerçevesinde olacaktır, olmalıdır, bakir doğum ilkesi çerçevesinde iki ayrı toplum, iki ayrı demokrasinin varlığına dayanması gerekir. İki kesimli, siyasi bakımdan eşit ve kurucu devletlerin eşit statüsüne dayanmalıdır. Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devam edeceği bir çerçevede çözüm olacaktır. Biz, ki bunlar dediğim gibi, sürece dahil olan ilkelerdir, bunları desteklemeye devam edeceğiz.

Çok teşekkürler.