Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sayın Burak Özügergin'in Olağan Haftalık Basın Toplantısı, 1 Ağustos 2008

Bir-iki açıklamamız var. Bunları sizlere aktarayım. Daha sonra mutad olduğu şekilde soruları alırız.

Birinci açıklama, 30 Temmuz sabahı Küçükçekmece İstanbul’da meydana gelen, 13 yasadışı göçmenin ölümüyle sonuçlanan olaylar hakkında. Size özetleyeyim, 30 Temmuz 2008 günü sabah saatlerinde İstanbul Küçükçekmece yakınlarında araziye atılmış 13 yasadışı göçmenin cesedi bulunmuştur. Emniyet makamlarımızdan alınan bilgiye göre, Van ilinde bir kamyon kasasına bindirilerek İstanbul’a götürülen çok sayıda yasadışı göçmen İstanbul Küçükçekmece Kayabaşıköyü civarında araziye bırakılmıştır. Çoğunluğu Pakistan uyruklu olan yasadışı göçmenlerden 10’unun yaralı, 13’ünün ise ölü bulunduğu tespit edilmiştir. 9 Bangladeş ve 4 Afganistan uyruklu yasadışı göçmenin de aralarında bulunduğu 63’ünün ise işlemleri bölge karakolunda devam etmektedir. Yaralılar tedavi için hastaneye kaldırılmıştır. Olayla ilgili soruşturma devam etmektedir.

Değerli arkadaşlar, meydana gelen bu trajik olaydan derin bir üzüntü duyuyoruz. Bu talihsiz insanların büyük risk alarak çıktıkları yolculuk ve üzücü sonları günümüzde yasadışı göçün ulaştığı boyutları, bununla mücadele etmede kararlı ve samimi bir uluslararası işbirliğinin gerekliliğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.

İkinci bir açıklamamız var. O da Portekiz Devlet ve Dışişleri Bakanı Luis Amado’nun ziyareti hakkında. Portekiz Devlet ve Dışişleri Bakanı Luis Amado, Sayın Bakanımızın davetlisi olarak 4 Ağustos Pazartesi günü ülkemize bir ziyaret yapacaktır. Konuk Bakan, sözkonusu ziyaret çerçevesinde Sayın Bakanımızla heyetlerarası görüşmelerde bulunacak ve Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız tarafından da kabul edilecektir. Görüşmelerde, ülkemizin AB üyelik müzakereleri, bölgesel ve uluslararası konular, ikili siyasi konular, ekonomik ve kültürel ilişkiler ele alınacaktır. Bunun dışında benim resmi bir açıklamam yok. İsterseniz soruları alalım.

SORU: Kerkük’te geçen hafta meydana gelen olaylardan sonra Irak Türkmen cephesinden 15 kişinin tutuklandığına ilişkin haberler var. Bunların arasında Irak Türkmen cephesi güvenlik müdürünün de ismi geçiyor. Bu konuda bir çalışma var mı ?

CEVAP: Kerkük’te 28 Temmuz’da bir terör saldırısı oldu. Bu terör saldırısının hemen ardından, Irak’ın küçük bir modeli olan Kerkük’te son dönemde huzur ortamını ve şehrin çok etnili yapısını bozmayı hedefleyen bazı çevrelerce tahrikkar saldırı eylemleri gerçekleştirildi.

Biz, bundan endişe duyduğumuzu bildirdik. Kerkük’te yaşanan ve sadece Kerkük’ün değil, Irak’ın ve bölgenin bütününde huzur ve istikrarı zedelemeyi amaçlayan bu terör ve tahrik eylemlerine karşı Kerkük halkını suhulete, itidale ve sağduyu içinde hareket etmeye davet ettik.

Bizim Irak makamlarından beklentimiz gayet açık. Bu saldırılara katılanların yakalanması, cezalandırılması ve bu tür olayların tekerrürünün önlenmesini sağlamalarıdır.

SORU : Burak Bey, aynı konu hakkında devam etmek istiyorum. Irak Türkmen cephesinin, bu saldırıdan sonraki arbedeyle ilgili birtakım açıklamaları oldu. Onlar Kürt yetkililerinin aksine, oradaki güvenlik görevlik birimilerine ateş açtığını iddia ediyor. Buna karşın KYB yetkilileri, hatta KYB’nin Ankara temsilcisi, bunun doğru olmadığını, 4 tane kişinin, oradaki ölülerden 4’ünün kurşunla öldüğünü ve bunun doktorlar tarafından tesbit edildiğini söylüyor. Hatta bir çağrısı var Türkiye’ye. Yani, Irak Türkmen cephesinin iddialarını kabul etmiyoruz ve Türkiye bir heyet göndermek isterse biz seve seve, memnuniyetle kabul ederiz şeklinde.

CEVAP: Oradaki olayların nasıl cereyan ettiğini az çok biliyoruz. Yerel seçimler yasasıyla ilgili olarak bazı provakasyon eylemlerinin gerçekleşme ihtimali tarafımıza ulaşmıştı ve biz gerekli uyarılarda bulunmuştuk. Dolayısıyla, dediğim gibi, olayların cereyan tarzını da aşağı yukarı bildiğimize göre, oraya bir heyet gönderilmesine gerek duymuyoruz. En azından bu gündemimizde bulunmuyor. Fakat tekrar ediyorum, bizim Irak makamlarından beklentimiz, suçluların yakalanması, cezalandırılması ve bir daha, bu tür olayların meydana gelmesine engel olmalarıdır.

SORU : Aynı olaylarda provakatörler arasında PKK’lıların da olduğuna yönelik bazı iddialar var. Sizde bu yönde bilgi var mı acaba?

CEVAP : Şu ana kadar söylediklerimin dışında herhangi bir şey söylemem mümkün değil.

SORU : Burak Bey, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın Türkiye’ye ziyaretine ilişkin hazırlıklar ne düzeydedir. Ne aşamadadır bize biraz bilgi verebilir misiniz?

CEVAP: Biliyorsunuz İran’dan, Tahran’dan önceki gün döndük ve Sayın Bakan, gerek İran Cumhurbaşkanı, gerek kendi karşıtı Dışişleri Bakanı, gerek Meclis Başkanı ve diğer İranlı yetkililerle bazı görüşmelerde bulundu ve tabiatıyla bu görüşmelerde İran Cumhurbaşkanının ülkemizi ziyareti konusu da ele alındı. Varılan mutabakatlardan biri şuydu. Ziyaretin tarihi, yeri, türü ve içeriği hakkında açıklama önümüzdeki dönemde, ziyaret yaklaştıkça ortak olarak, daha doğrusu eş zamanlı olarak yapılacak. O bakımdan, şu aşamada ben size bu 4 başlıkta bilgi veremiyorum, ama dediğim gibi zamanı geldiğinde önümüzdeki dönemde gerekli açıklama yapılır.

SORU: Bir şey dikkatimi çekti. Yerinin de belirlenmesinden bahsettiniz. Normal olarak Türkiye Cumhuriyet’inin başkenti Ankara, işte yapılacak yer de burası. Yoksa İran tarafının bir sıkıntısı mı var Ankara’ya gelmekte? Başka bir kent mi olabilecek acaba?

CEVAP: Basında bazı spekülatif haberler çıktı. Yeri konusunu onun için özellikle belirttim. Yani, bütün bu konuları yapacağımız açıklamada herhalde bulmanız mümkün olacaktır.

SORU : Burak Bey biliyorsunuz, Kıbrıs’ta görüşme süreci başladı ve kapsamlı müzakereler 3 Eylül itibariyle başlayacak. Şu an itibariyle, Türkiye’nin bu konudaki pozisyonu nedir? KKTC’den buraya ya da buradan KKTC’ye herhangi bir heyetin gitmesi, gelmesi bekleniyor mu? Üst düzeyde ya da alt düzeyde?

CEVAP: Kıbrıs’ta iki lider, en son 25 Temmuz’da bir araya geldi. Bu görüşmenin sonucunda kapsamlı müzakerelerin 3 Eylül tarihinde başlatılmasına karar verildiği ifade edildi. Bir açıklama yapıldı yanlış hatırlamıyorsam. Biz bunu memnuniyetle karşıladık. Bu kürsüden daha evvelce de size nakletmiştim ve tekrar etmekte fayda görüyorum. Biz, başından beri Kıbrıs sorununun, yerleşik Birleşmiş Milletler Parametreleri olan iki kesimlilik, siyasi eşitlik, iki eşit kurucu devletin oluşturacağı yeni ortaklık temelinde çözülebileceğini düşünüyoruz ve bu çözümün de BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde olabileceğini ve tabii ki Türkiye’nin etkili garantisinde sürdürülmesi gerektiğini hep ifade edegeldik. Pozisyonumuzda herhangi bir değişiklik yoktur. 3 Eylül müzakere sürecini de biz bu anlayışla desteklemeye devam ediyoruz.

Görüşmelerde ayrıca, 21 Mart süreci çerçevesinde kurulan birtakım komiteler vardı, gruplar vardı. Bu grupların yürüttükleri faaliyetler sonucunda çevre, kültürel miras, kriz yönetimi gibi işbirliği yapılacak alanları kapsayan 16 başlık tespit edildi ve bu konularda çalışmalara da başlanmasına karar verildi. Bu çalışmaların da olumlu sonuçlar getirmesini ümit ediyoruz ve neticede Ada’da tüm bu çalışmaların, görüşmelerin iki taraf arasında güven ve işbirliği ortamını tesis edecek olmasını ümit ediyoruz.

SORU : İsrail Başbakanı Olmert’in istifası sözkonusu. Acaba bu gelişmenin Türkiye’nin aracılığında yürütülen Suriye-İsrail görüşmelerini sekteye uğratması gibi bir sonucu olabilir mi?

CEVAP: Biz, İsrail ve Suriye arasında yapılmakta olan görüşmelere bir katkıda bulunmaya devam edeceğiz. Tabii her iki ülkede de meydana gelebilecek iç siyasi gelişmeler, neticede bizim üzerinde yorum yapabileceğimiz bir konu değil. Görüşmelere başlanması nasıl meydana geldiyse, yani taraflar bize, Türkiye’ye başvurup bir kolaylaştırıcı işlev talebinde bulundularsa, bunu bu şekilde, arzu beyan etmeye devam ettikleri sürece biz buradayız.

Daha biliyorsunuz geçen iki gün önceydi yanlış hatırlamıyorsam açıklamada yaptık, üçlü açıklama oldu daha doğrusu. 4. tur bitti 5. tur görüşmelerin tarihi tesbit edildi. Yapıcı ve olumlu bir ortamda görüşmeler yapıldı vs. gibi. O bakımdan konu taraflar arasındaki bir konu.

SORU : Nükleer krize ilişkin Sayın Bakan, gerek Muttaki’nin ve gerek Celli’nin ziyaretlerinden sonra, öncesinde ve sonrasında batılı muhataplarıyla telefon görüşmelerinde bulunmuştu. İki gün önce Tahran’da görüşmelerde bulundu. Tahran’dan döndükten sonra yine batılı muhataplarıyla telefon görüşmeleri yaptı mı? Yaptıysa ne gibi bir izlenim aktardı?

CEVAP : Sayın Bakan, doğru hatırlıyorsunuz, gerek İran Dışişleri Bakanı’nın ülkemize yaptığı ziyarete denk gelen dönemde, gerek İran’ın nükleer konulardaki Başmüzakerecisi Celili’nin Cenevre’ye yaptığı ziyarete, buradaki görüşmelere denk gelen dönemde, bunu takip eden dönemde altılı gruptaki muhataplarıyla ve ayrıca Sayın Solana’yla bazı görüşmelerde bulundu. İran ziyaretimizi takip eden bir-iki günlük süre zarfında da yine muhataplarıyla bazı görüşmelerde bulunduğunu ben biliyorum.

Şu an isim vermek durumunda değilim. Belki önümüzdeki dönemde biraz daha açıklığa kavuşturulur kimlerle görüştü, neler görüştü. Fakat, bizim gibi siz de Tahran’daydınız, orada da belirtmiştik, bizim Bakanımızın edindiği izlenim, İran tarafı bu konuyu ciddiyetle ele alıyor. Konunun üzerinde çalışmaya devam ediyorlar ve süreci önemsiyorlar. Aslında, Tahran’da Sayın Bakanın verdiği mesajlarla da örtüşüyor. Biliyorsunuz, müzakerelerin önemli bir fırsat teşkil ettiğini düşündüğümüzü Sayın Bakan söylemişti. Sayın Bakanın diğer bir mesajı da sürecin devamına önem atfettiğimiz yolundaydı. Yani “engagement’a devam edin şeklinde bir telkini olmuştu İran tarafına.

Fakat orada da size söylemiştim. Herhangi bir paket iletilmesi veya taraflar arasında mesaj taşınması gibi bir işlevi olmadı Tahran ziyaretinin. Bunun üzerinde önemle durmak isterim. Biz sadece, tarafların birbirini daha iyi anlamasına katkıda bulunmak amacını güttük. Bu çerçevede, karşılıklı hassasiyetlerin daha iyi aktarılmasına, anlaşılmasına vesile teşkil etmek hedefini güttük.

SORU: Burak Bey, bu Suriye-İsrail sürecinde önümüzdeki birkaç ay içerisinde doğrudan müzakerelere geçilmesi olasılığı görüyor musunuz bir? İkincisi, Sayın Bakan’ın Tahran’da yaptığı ikili temaslardan sonra ve özellikle Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi Kararı’nın ardından BM Güvenlik Konseyi adaylığıyla ilgili olarak perspektifi nasıl görüyorsunuz? Görüntü nasıl? Bir de ne gibi çalışmalar öngörülüyor?

CEVAP : Birinci sorunuzun cevabı gayet kısa olacak ve belki de tekrar olacak. Taraflar doğrudan görüşmelere ne zaman başlayacaklarına kendileri karar verecekler. Dolayısıyla bizim rolümüz, tekrar ediyorum, kolaylaştırıcı bir rol. Endirekt görüşmelerin yapılmasına imkan sağlamak. İki taraf, Suriye ve İsrail, her ikisi de doğrudan görüşmelere başlamaya hazır olduklarında, bunu hissettiklerinde zaten o görüşmeler gerçekleşecektir.

BMGK adaylığımız konusunda ise, biliyorsunuz, geçen hafta New York’ta bazı temaslarda bulundu Sayın Bakan, 22-24 Temmuz tarihlerinde. BM’de muhtelif coğrafi gruplar vardır veya gruplaşmalar vardır BM’de; bunlardan Latin Amerika ve Karayipler, LDC olarak tabir edilen en az gelişmiş ülkeler, Arap Ligi, İKÖ, Afrika gibi grupların temsilcileriyle biraraya geldik. Görüş alışverişinde bulunduk. Bu gruplara Sayın Bakan hitap etti. Hemen ardından Tahran’da biraz önce sözünü ettiğim toplantıya katıldık, Bağlantısızlar Toplantısına ve burada da bazı Afrika, Karayip ve Pasifik ülkelerinin dışişleri bakanlarıyla temasları oldu. Bu görüşmeler sonucunda, tabii ihtiyatlı bir iyimserlik içerisinde olduğumuzu söylemek gerekir. Elbette oylama gizli. Dolayısıyla, son ana kadar - her seçim sürecinde olduğu gibi, son ana kadar işin peşini bırakmamak gerekir. Nitekim bırakmayacağız da. Oylama, yanlış hatırlamıyorsam, Ekim’in ilk yarısında olacak. Tarihi sanırım tam belli değil, çünkü yeni Genel Kurul oluşturulunca Eylül başında gündem maddeleri de kabul ediliyor. Seçim de bu gündem maddeleri arasında olacak. Dolayısıyla tarih de gündemin oluşmasına göre belirlenecek.

SORU: Önümüzdeki günler için planlanmış yapılacak başka çabalar var mı? Açıklayabileceğiniz?

CEVAP : Afrika Zirvesi var. İstanbul’da Afrika zirvesi var ve bu 50 küsur ülkenin katılımıyla; daha doğrusu elli küsur ülkeden oluşan bir grup, Afrika grubu. Biz davetlerimizi yaptık. 98’den beri başlatılan bir Afrika’ya açılım programı var. Dolayısıyla, bu toplantı da hem Afrika’ya açılım politikamız, ki başlıca sebep tabii ki budur. Türkiye’nin, hem bu çerçevede, hem de BMGK geçici üyeliği adaylığımıza ilişkin olarak bazı temasların yapılmasına imkan tanıyacak önemli bir oluşum. 18-21 Ağustos 2008’de.

SORU: Burak bey, tekrar Kıbrıs konusuna döneceğim ama, önceki akşam düzenlenen KKTC askeri gün resepsiyonunda Genelkurmay Başkanı, “Kıbrıs’taki çözüm süreciyle ilgili bireysel kaygılarım var, bireysel endişelerim var” dedi ve “çözüm parça parça olmaz bütün olur” dedi. Bu konuyla ilgili olarak acaba Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı’yla temas kurup herhangi bir bilgi istedi mi? Ya da Dışişleri Bakanlığı bir bilgilendirme yaptı mı? İkinci sorum da, Ermenistan’la Türkiye arasında bir yakınlaşma süreci gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bu süreç içerisinde acaba herhangi bir ülkenin, başka bir ülkenin, bizim İsrail-Suriye’de yaptığımız gibi, bir kolaylaştırıcılık rolü olabilir mi? Çünkü biliyoruz ki, İran Dışişleri Bakanı sürekli Ermenistan Dışişleri Bakanıyla konuşuyor ve ardından çeşitli açıklamalar geliyor. İkincisi de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün maça gidişi kesinleşti mi?

CEVAP : Kıbrıs konusunda şunu söyleyebilirim. Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, devletin diğer kurumları çok yakın temas ve işbirliği halindedir. Size onun için biraz önce yaptığım gibi hep özenle temel parametreleri dile getiriyorum. Bizim bakış açımız budur. Bunun dışında Genelkurmay Başkanlığımızın herhangi bir açıklamasına rastlamadım ben resmi olarak. Dolayısıyla, belki bu konuda bir şey söylemem mümkün değil, ama resmi tutumumuz benim size aktardığım çerçevededir ve dediğim gibi, kurumlararası tam bir temas ve işbirliği ortamı mevcuttur.

Ermenistan konusuna değindiniz. Şimdi 3. ülkelerin Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine ilişkin görüşmelere katkı sağlama yönündeki çaba ve önerilerini tabii ki şükranla karşılarız. Fakat diğer taraftan, bir süre önce de bu konuya değinmiştik yine bu ortamda. Biz Ermenistan’la, Ermeni yetkilileriyle zaten doğrudan görüşüyoruz. Bizim Ermenistan’la ilişkilerin normalizasyonuna yönelik arzularımız var. Bunu dile getirdik. Tüm komşularımızla olduğu gibi, Ermenistan’la da karşılıklı güven ve saygı ilkeleri temelinde ilişkilerimizi geliştirmek arzusundayız. Ortak Tarih Komisyonu’nun kurulması yönündeki önerimiz hala masadadır. Maç konusunda ise, Sayın Cumhurbaşkanının talimatını bekliyoruz. Bu konuda herhangi bir gelişme, bildiğim kadarıyla, son dönemde olmadı.

SORU : Maçla ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanı’na yapılan davet resmi bir davet mi, yoksa gayriresmi bir davet mi? Yani Ermenistan’a gittiğinde Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanı Protokolü mü uygulanacak, yoksa Sarkisyan’ın ziyaretçisi olarak, arkadaşı olarak mı gidecek?

CEVAP: Şimdi Sayın Cumhurbaşkanının katılıp katılmayacağı belli olmadan oraya hangi sıfatla katılacağını tespit etmek veya bu konuda yorumda bulunmak yanlış olur.

SORU: Davet?

CEVAP: Davet ise, bize resmi kanallardan ulaşmıştır. Bunu size söyleyebilirim.

Başka soru var mı efendim. Peki çok teşekkürler. İyi günler.