31 Ağustos 2005, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan´ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı

TAN: Değerli arkadaşlarım bugünkü basın brifingimize hoşgeldiniz.  Hepinizi içten sevgiyle selamlıyorum. Yarın ve öbür gün düzenlenecek Gymnich tipi toplantıyla ilgili bir iki hususu dile getirerek sözlerime başlamak istiyorum.

Hepiniz biliyorsunuz, her AB Dönem Başkanı, altı aylık görev süresi içinde bir kez AB Dışişleri Bakanları’nın katılımıyla gayrıresmi bir toplantı düzenlemektedir. Bu tür toplantıların ilkinin yapıldığı “Gymnich Şatosu”nun adıyla anılan toplantı bu kez İngiltere’de Cardiff/Newport’ta 1-2 Eylül 2005 tarihinde yapılacaktır. Sözkonusu toplantıda AB Dışişleri Bakanları, Birliğin  genel işleri ve dış ilişkileri bağlamında, bir dizi güncel konuyu gayrı resmi mahiyette ele alarak görüş alışverişinde bulunacaktır. Ülkemiz Toplantı’ya Sayın Bakanımızın başkanlığında bir heyetle katılacaktır. Sayın Bakanımızın 2 Eylül tarihinde AB Dışişleri Bakanlarının öğle yemeğine katılması, ayrıca toplantı çerçevesinde AB’li karşıtları ile Komisyon  ve Konsey yetkilileriyle ikili temaslarda da bulunması öngörülmektedir. Toplantı, ülkemizin üyelik müzakerelerine başlayacağı 3 Ekim 2005 tarihi öncesinde AB’li muhataplarla temaslarda bulunularak görüş ve beklentilerimizin teyiden anlatılması açısından faydalı bir fırsat teşkil etmektedir.

Bu toplantının, programı hakkında kısaca size bilgi vermek isterim. Program şöyledir; 1 Eylül 2005 Perşembe günü AB Dışişleri Bakanları karşılama resepsiyonu yapılacak, bilahare çalışma yemeği ve ardından birinci Çalışma Grubu toplantısı düzenlenecek, aile fotoğrafıyla birinci gün sona erecektir. Toplantının bizim iştirak edeceğimiz  bölümü  ikinci gün gerçekleşecektir. Burada da sabah ikinci çalışma grubu toplantısını müteakip, öğleden sonra Türkiye ve Hırvatistan Dışişleri Bakanları ile bir aile fotoğrafı çekilecektir. Bunu takiben AB Dışişleri Bakanları ile Türkiye ve Hırvatistan Dışişleri Bakanları bir çalışma yemeğinde bir araya geleceklerdir. Ardından basın konferansı ve brifingler düzenlenecek ve toplantı sona ermiş olacaktır.

Yine hepinizin bildiği gibi, bugün Brüksel’de Avrupa Birliği Daimi Temsilcileri düzeyinde bir COROPER toplantısı da yapılmaktadır. Bunu, biraz önce sizlere bilgi verdiğim İngiltere’deki toplantı takip edecektir. Henüz bu toplantılar gerçekleşmeden bu konudaki sürecin içeriğine ilişkin birtakım yorumlarda bulunmanın doğru olmayacağı düşüncesindeyim. Ancak toplantıların akabinde gerekli değerlendirmelerimizi tamamladıktan sonra, sizlere daha kapsamlı bilgi vereceğiz. Bu son hususu da sorularınıza önalmak bakımından söyledim.

Benim belirteceğim hususlar bunlar. Sorularınız varsa bunları cevaplandırmaya gayret edeyim.

……………….


SORU:  Tartışmaların içinde bir de AB’nin Türkiye’nin deklarasyonuna karşı yapacağı karşı deklarasyonla ilgili çalışmalar da sürüyor. Sadece bu toplantıların marjında ele almak biraz belki doğru olmayabilir. Çünkü hukuki bir çalışma sürüyordu Avrupa Birliği içerisinde, hem Komisyonda hem Konseyde.  Evet bu toplantılarda da gündeme gelecek ama İngiltere’nin Dönem Başkanı olarak bir taslak hazırladığı belirtiliyor. Türkiye’yle paylaştı mı İngiltere bu karşı deklarasyon taslağı ile ilgili görüşlerini ve bu karşı deklarasyon içerisinde Rum yönetiminin tanınmasını talep eden bazı ifadeler olması durumunda Türkiye’nin tepkisi ne olur?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, bu süreç içerisinde sözünü ettiğiniz spekülatif mahiyette haberler bizim basınımıza da, yabancı basına da yansımakta. Bunu hepimiz yakından takip etmekteyiz. Ancak, böylesine hassas bir dönemde spekülatif nitelikli haberlere itibar edilmemesi gerekmektedir. Biraz önce de söyledim .Görüşeceğiz. AB tarafı da kendi aralarında danışmalarda bulunacaklar. Bir tablo ortaya çıkacak ve biz bunu beklemenin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Yine hepiniz geçen günler zarfında yapılan açıklamaları izlediniz. AB yetkililerinden çeşitli açıklamalar geldi. Bunlar devam edecektir. Her açıklamayla birlikte bizim bir tepki göstermemiz veya her gelişmeyle ilgili değerlendirmede bulunmamız doğru olmayacaktır. Soğukkanlı bir şekilde bu süreci götüreceğiz. Ancak, inancımız odur ki, 3 Ekim’de müzakereler başlayacaktır. Bu istikamette kararlılıkla süreci götüreceğiz.

SORU: Aynı konuyla ilgili ama soru biraz farklı olacak. Türkiye’nin AB sürecinde Kıbrıs’ın bir koşul olması konusunda ne düşünüyorsunuz? Yani Türkiye’nin, Kıbrıs’ın Türkiye AB sürecinde önkoşul haline gelmesi konusunda herhangi bir değerlendirmeniz var mı?

CEVAP: Kıbrıs’ın koşul olmadığı herkesin malûmudur. Zaten bu Avrupa Birliği yetkililerince de defaatle vurgulanmıştır. Bu hususta kimsede en ufak bir tereddüt yoktur. Sizlerde de olmaması gerekiyor. Dolayısıyla Kıbrıs konusunu bir koşul haline getirme gayreti de kimsede görülmemektedir.

SORU:  Namık Bey, özellikle Fransa’nın ve Fransa Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanının son 3-4 günde yaptığı açıklamalar var. Fransa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde   daimi üye olmasına rağmen Kıbrıs konusunda pek etkili olmayan bir devlet ve şimdi Türkiye’den pozisyonunu tekrar açıklamasını istiyor. Daha da net bir şekle sokmasını istiyor. Bu açıklamadan sonra Türkiye’nin Fransa’ya Kıbrıs’la ilgili pozisyonunu açıkladı mı? Böyle bir diyalog geçti mi Fransa ile aranızda ve Türkiye’nin Kıbrıs pozisyonu nedir? Yani tanınma anlamında açıklığa kavuşturmak gerekirse?

CEVAP: Bütün bu söylediğiniz hususlarda, özellikle son belirttiğiniz hususta, Türkiye’nin tutumu konusunda gayet büyük bir açıklık vardır. Bunu burada tekrar etmek istemiyorum, bunu hepiniz biliyorsunuz Türkiye’nin tutumu bugüne kadar herhalde onlarca kere açıklanmıştır. Sayın Chirac’ın açıklamalarına gelince; Sayın Chirac’ın son zamanlarda birkaç kez açıklamaları olmuştu. Bunları dikkatle okursanız, orada en önemle üzerinde durulabilecek hususlardan bir tanesi, AB’nin taahhütlerine sadık olduğunu vurguladığı cümledir. Bu çerçevede, biz Fransa’nın da 3 Ekim’de müzakerelerin başlatılması yönünde önümüzdeki dönemdeki toplantılarda gerekli tutumu alacağını umut ediyoruz.

SORU:  Matt Bryza’nın Türkiye ziyareti sırasında Matt Bryza birtakım açıklamalar yaptı. Türkiye açısından Bryza’nın ziyareti nasıl değerlendiriliyor? PKK konusunda yine bir takım açılımlar beklenmeli mi?

CEVAP:  ABD Dışişleri Bakan Yardımcı Vekili Matt Bryza’nın geçen hafta gerçekleştirdiği ziyaret, dostumuz ve müttefikimiz ABD ile ikili ilişkilerimiz ve iki ülkeyi ilgilendiren uluslararası konular üzerinde kapsamlı bir görüş alışverişine imkan vermesi bakımından yararlı olmuştur. Bildiğiniz üzere bu Matt Bryza’nın son bir aylık dönemde ülkemize yaptığı ikinci ziyarettir. İki ülke üst düzey yetkililerin karşılıklı ziyaretleri ilişkilerimizin daha da geliştirilip güçlendirilmesi açısından önemli ve faydalıdır. Bu ziyaret bağlamında ele alınan konular arasında elbette belirttiğiniz husus da vardı. Bu çerçevedeki temaslarımız halen devam etmektedir. Ancak, ziyaret tamamıyla bu konuya hassedilmiş bir ziyaret değildir. Biraz önce de belirttiğim gibi, çeşitli konular gayet kapsamlı şekilde kendisiyle görüşülmüştür ve bu ziyaretin faydalı olduğuna inanıyoruz.

SORU: ABD’de meydana gelen kasırga olaylarından sonra bazı bölgelerde sokağa çıkma yasağı konuldu. Oradaki Türk vatandaşlarının ülkeye geri dönmede zorluk çektiği yönünde duyumlar alıyoruz. Bu konuda size herhangi bir başvuru vs. oldu mu? Bilginiz var mı olumlu olumsuz durumları hakkında. Bir de Bakan Gül’ün İngiltere ziyaretiyle ilgili olarak. 2 Eylül’de gidecek, orada gece kalacak mı, programın uzama ihtimali var mı? Yoksa hemen aynı günün akşamında geri dönecek mi?

CEVAP: ABD’deki Kasırga çerçevesinde vatandaşlarımızın karşılaştıkları zorlukları ben şahsen bilmiyorum. Ancak mutlaka ilgili birimlerimiz, dairelerimiz ve oradaki temsilciliklerimiz öncelikle bu konuda gerekli girişimleri yapıyorlardır. Bunları öğrenir size bilgi veririm.

Bakanımızın ziyaretine gelince; Sayın Bakanımızın İngiltere’ye müteveccihen yarın öğleden sonra buradan ayrılmaları öngörülmektedir. Orada bir gece kalacaklardır. Ertesi gün toplantıların bitimini müteakip oradan Türkiye’ye döneceklerdir. Bir gece kalacaklardır. Toplantıların uzaması diye bir beklenti sözkonusu değildir.

SORU: Dün akşam Kara Kuvvetleri Komutanı da söyledi. Danimarka’dan  yayın yapan “Roj Tv” konusunda. Bu konuda Danimarka’yla yapılan görüşmelerde nasıl bir ilerleme sağlandı? Bu konuyla ilgili bilgi verebilir misiniz?

CEVAP: Danimarka makamları nezdinde, bu konuda diplomatik ve hukuki girişimlerimiz sürmektedir. Bunların içeriği ve şu anda hangi aşamada olduğu konusunda bende bilgi yok. Ancak, ilgili birimlerimiz nezdinde araştırıp sizlere önümüzdeki günlerde bilgi sunarım.

SORU: Irak Anayasası ile ilgili herhangi bir değerlendirmeniz var mı? Anayasa’da öngörülen Kerkük ile ilgili madde konusunda ne düşünüyorsunuz?

CEVAP: Bu konuda size kısaca bir iki hususu dile getirmek isterim .Son haliyle Irak Anayasa Taslağı, 30 Ocak seçimlerinde Geçiş Meclisindeki yapı içerisinde hazırlanmıştır. Mecliste yeterince temsil edilmeyen Sünni Arap kesimin de anayasa yazımına katılmaları belirli bir ölçüde sağlanmıştır. Ortaya çıkan taslak, temel unsurları  itibariyle, Irak’ta cumhuriyetçi, temsili, demokratik, federal bir anayasal düzen kurulmasını öngörmektedir. Arapça ve Kürtçe, Irak’ın resmi dilleri haline gelmektedir. Türkmence de kullanıldığı bölgelerde yerel ve resmi dil olma hüviyetini kazanma imkanına sahip olacaktır. Anayasa’da ayrıca Türkmenlerin idari, siyasi, kültürel ve eğitim hakları teslim edilmektedir. Böylece, bir Irak Anayasası çerçevesinde ilk kez Türkmenlerin bir nüfus kesimi olarak hakları güvenceye alınmış olmaktadır. Öngörülen federal yapı federe bölgelere,  vilayetlere ve mahalli idarelere geniş yetkiler vermektedir. Bu haliyle, ortaya koyulan model gevşek bir merkezi yapı öngörmüş olmaktadır. Petrol ve doğalgaz kaynaklarının Irak halkının bütününe ait olduğu kayda geçirilmektedir. Kerkük’e ve  diğer ihtilaflı bölgelere ilişkin nüfus konuları ve mülkiyet iddialarının Geçici İdari Yasa’nın 58. maddesi çerçevesinde çözüme kavuşturulacağı ve bunun ardından bu bölgelerin yönetsel geleceğinin buralarda referandum yapılmak suretiyle 2007 sonuna kadar belirleneceği kayda geçirilmiştir. Bu şekilde, Kerkük’te hakimiyet kurma mücadelesi ülkenin bütününe yayılacak bir çekişme ve çatışma konusu haline gelebilecektir. Kerkük’teki iddiaların çözüme kavuşturulması ve bu vilayetteki sürecin manipülasyonlardan arındırılarak tamamlanması amacıyla Birleşmiş Milletler’in etkin rol üstlenmesi uygun bir güvence olacaktır.

Görüleceği üzere bazı temel unsurları zikrettiğim Irak Anayasa Taslağı’nın yaşama ve başarılı olma şansı Irak halkının bütün kesimlerinin sözkonusu metni benimsemelerine ve gösterecekleri işbirliğine bağlıdır. Sünni Arap liderlerinin en  azından bir bölümünün anayasayı bu haliyle benimsedikleri bildirilmektedir. Bu bakımdan, anayasa referandumuna uzanacak altı haftalık sürede Irak’taki siyası ve diğer gelişmeleri yakından izlememiz gerekecektir. Türkiye’nin beklentisi, Irak’ta yeni bir yaşam döneminin kurulmasına çalışıldığı bu aşamada bütün kesimlerin çabalarını ve mücadelelerini, Irak’ın bütünlüğünü korumaya azami özen göstererek ve bunu bozabilecek davranışlardan kaçınarak barışçı siyasi yöntemlerle yürütmeleridir. Ulusal uyumu güçlendirecek yaklaşımlar, Irak’ın birliğinin güvence altına alınmasına ve demokrasinin güçlenmesine katkı sağlayacaktır.

SORU: Namık Bey, BM etkin olmalı dediniz. BM’nin  Kerkük konusunda etkili olması konusunda Türkiye’nin herhangi bir girişimi oldu mu? Kürdistan yerel idaresi veya Kürdistan sonuçta Anayasa’da, Irak Anayasasında da federal bir devlet öngörülüyor, Kürdistan’ın bu çerçevedeki yeri ve Türkiye’nin bu yerel yönetimi tanıyıp tanımadığı konusunda ne diyebilirsiniz?

CEVAP: Öncelikle bu son söylediğiniz hususu düzeltmek gerekecek. Kürdistan diye bir ülke tanımıyoruz. Böyle bir ülkenin olmadığını da biliyoruz. Sorunuzun diğer bölümlerine gelince; biliyorsunuz girişimlerimiz sadece Birleşmiş Milletler nezdinde değildir. Türkiye öteden beri, Irak’ta Geçici Yönetim nezdinde, Irak’ı oluşturan bütün kesimler nezdinde, ABD  ve ilgili diğer ülkeler nezdinde, Irak’taki siyasi sürece ilişkin görüşlerini açıklıkla, kapsamlı şekilde ve birebir temaslarla dile getirmektedir. Bundan sonra da dile getirmeye devam edecektir.

Başkaca sorunuz olmadığını anlıyorum. Hepinize çok teşekkür ediyor ve bugünkü basın toplantımızı bitiriyoruz.