24 Mayıs 2007, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Bilman´ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı

 

BİLMAN : Değerli basın mensubu arkadaşlarım, önce bir müddettir ara verdiğimiz toplantılara tekrar başlamaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim. Toplantıya geldiğiniz için teşekkür ederim. Bildiğiniz gibi basın toplantılarımızı Çarşamba günleri yapıyorduk. Ancak, bu hafta Perşembe günü yapmayı daha uygun gördük. Birazdan sorularınızı alacağım. Ama öncelikle bir hatırlatmada bulunmak isterim. Türk ortaklığıyla modernize edilen Batum Uluslararası Havalimanının açılışı bu haftasonu yapılacak ve Sayın Bakanımız bu açılış törenine katılmak üzere Batum’a seyahat edecek. Bunun duyurusu yapılmıştı.

Ayrıca, bugün ve yarın Bakanlığımızda Körfez bölgesindeki gelişmeleri değerlendirmek amacıyla, bu bölgede görev yapan Sayın Büyükelçilerimizin de katılımıyla Bakanımız başkanlığında istişare toplantıları düzenlenecek. Ankara’ya gelen Büyükelçilerimiz ayrıca bazı temaslarda bulunacaklar. Bildiğiniz gibi Ortadoğu’da oldukça dinamik gelişmeler yaşanıyor. Bunlar hem bölge ülkelerinin hem de uluslararası toplumun gündeminde yer alıyor. Jeostratejik açıdan bakıldığında, Ortadoğu ve Körfez bölgesindeki gelişmeler bizi yakından ilgilendiriyor. Bunları yakından izlemek durumundayız. Bu yaklaşımdan hareketle Bakanlığımızda bugün ve yarın Ortadoğu’daki gelişmelerin Körfez’e yansımalarını ele almak ve bu konularda görüş alışverişinde bulunmak üzere Körfez ülkeleri nezdinde görev yapan Sayın Büyükelçilerimizin katılımlarıyla değerlendirme toplantıları yapılacak. Bu toplantılara Sayın Bakanımız başkanlık edecek. Toplantıların iki temel amacı olduğu söylenebilir. Birincisi Ortadoğu’da yaşanan hareketliliğin yakın çevresinde bulunan Körfez’e olan yansımalarını ele almak, etkilerini değerlendirmektir. İkincisi de bölge ülkeleriyle olan ikili ilişkilerimizin mevcut seyrinin ele alınmasıdır. Bu doğrultuda bölge ülkeleriyle ilişkilerimizin tüm boyutlarının gözden geçirilmesidir. Bu tür değerlendirme toplantıları zaman zaman yapılmaktadır. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz Ocak ayında Ortadoğu bölgesinde görevli Büyükelçilerimizin katılımıyla yine Sayın Bakanımızın başkanlığında böyle bir değerlendirme toplantısı yapılmıştı. Bu tür toplantılar hem dış politika beklentilerimizin, hem de hedeflerimizin tekrar gözden geçirilmesine zemin teşkil etmekte, gelecek açısından da yararlı sonuçlar doğurmaktadır.

Benim bugün sizlerle paylaşabileceğim iki husus bunlar. Şimdi sorularınıza geçebiliriz.

…………

SORU: Körfez ülkelerinden gelecek büyükelçilerle yapılacak olan iki günlük önemli toplantının, özellikle Ulus’daki bombalı saldırıdan sonra Genelkurmay Başkanı’nın terörün kaynağının belki de yurtdışı kaynaklı olabileceği yönündeki işaretiyle bir ilgisi olabilir mi? Yani Ortadoğu ve Körfez bölgeleriyle ilgili olarak?

CEVAP: Hayır, yoktur. Bu gibi toplantıların hazırlıkları çok uzun zaman evvelden yapılır, planlanır. Bunlar da daha evvelden planlanmıştır ve biraz önce belirttiğim gibi Ortadoğu’daki gelişmelerin Körfez’e yansımalarını ele almak üzere ve ayrıca Körfez ülkeleriyle ikili ilişkilerimizi değerlendirmek üzere yapılmaktadır.

SORU: 9 Nisan tarihinde Irak’a PKK’yla ilgili bir nota verilmişti. Üzerinden oldukça uzun süre geçti. Benim sorum şu; bu notaya fiili ya da sözlü olarak herhangi bir yanıt geldi mi? İkincisi, Türkiye, TBMM’den herhangi bir şekilde Kuzey Irak’a hukuken operasyon yapabilir mi? Üçüncüsü Bakanlığınızda herhangi bir tezkere hazırlığı var mıdır?

CEVAP : Birinci sorunuzun cevabına bakmam lazım, aradan belirttiğiniz gibi bir süre geçti. Bende şu anda bir bilgi yok. İkincisi, bölgeye Türkiye’nin operasyon yapıp yapmaması, nasıl yapabileceği konusunda idari, teknik hazırlıklar açısından bakıldığında, zannediyorum, Sayın Başbakanımızın, Sayın Bakanımızın yakın zaman önce yapmış olduğu açıklamaları esas almak lazım. Sayın Başbakanımızın özellikle dün belirttiği hususlara benim ekleyeceğim bir şey yok.

SORU: Irak Özel Temsilcisi Büyükelçi Oğuz Çelikkol’un haftasonu Irak’a gideceği yönünde basında da bazı haberler var. Biraz bu ziyaret hakkında bilgi verir misiniz? Kimlerle görüşülmesi planlanıyor ve neler bekleniyor?

CEVAP: Irak Özel Temsilcimiz Sayın Büyükelçi Çelikkol, bildiğiniz gibi görevi icabı sadece Irak’a değil, zaman zaman diğer ülkelere de seyahat etmektedir. Bu çerçevede belli bir seyahat programı izlemektedir. Irak’a bu önümüzdeki günlerde bir ziyaret yapması aşağı yukarı kesinleşmiş bulunmaktadır. Sizlerle tarihlerini henüz paylaşamıyorum. Tabiatıyla Irak Özel Temsilcisi olması sıfatıyla Irak’a gittiğinde, her zaman olduğu gibi, çeşitli çevrelerle, üst düzey hükümet yetkilileriyle ve daha altta teknik düzeyde görüşmelerde bulunacaktır. Bunun dışında Irak Özel Temsilcisimizin Irak’a ziyaretinin son gelişmelerle doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır. Ama tabiatıyla oraya gittiği zaman her konuyu ele alacak.

SORU: Sayın Çelikkol ve ekibinin Irak’taki temasları sırasında Irak’ta görev yapan Amerikan birlikleriyle de görüşmesi olacak mı? Askeri yetkililerle teması olacak mı?

CEVAP: Programın ayrıntıları hakkında bende şu anda bilgi yok.

SORU : Programın detaylarına ilişkin bilgim yok dediniz ama, Büyükelçi Çelikkol, daha önce Irak’a seyahat ettiğinde KDP lideri Mesud Barzani ile bir görüşme gerçekleştirmişti. Bu seferki seyahatte böyle bir görüşme olacak mı?

CEVAP: Dediğim gibi, maalesef programın ayrıntılarını şu anda sizlerle paylaşamıyorum. Ama şöyle söyleyeyim. Sayın Çelikkol’un, hem üst düzey, hem teknik seviyede çeşitli temaslarda bulunması öngörülüyor. Öngörülüyor diyorum, çünkü biraz evvel belirttiğim gibi, hem tarihler üzerinde, hem de programın ayrıntıları üzerinde çalışmalar sürüyor. Kesinleşmemiş bazı şeyleri paylaşmam doğru olmaz.

SORU: 9 Nisan’daki notanın ardından, siz 11 Nisan’daki basın toplantısında “acil ve kararlı adım bekliyoruz” demiştiniz. Bunun üzerinden bir ayı aşkın süre geçti. Acaba bu aciliyet beklentisi dolmamış mıdır? Bu konuda bir değerlendirme yapar mısınız?

CEVAP: Notamızda belirtilen husus açıktır. Daha evvel de birkaç kez bunu vurguladık. Biz illaki yazılı bir şekilde notaya cevap beklemiyoruz. Bizim beklediğimiz acil, kararlı önlemler alınmasıdır. Bu konuları herhalde önümüzdeki günlerde sizlerle daha ayrıntılı tartışma imkanımız olacak.

SORU: Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Rafet Akgünay, Türkiye’nin Terörle Mücadele Özel Temsilciliğine getirilmesinin ardından Amerikalı koordintaör Ralston ile herhangi bir görüşme yapmış mıdır? Amerika’yla bu konudaki yüzyüze yeni tur görüşmeler için planlanan bir tarih, bir zaman birimi var mıdır?

CEVAP: Bildiğiniz gibi Müsteşar Yardımcılarımızdan Büyükelçi Sayın Rafet Akgünay’ın ataması daha bundan bir iki gün evvel, 21 Mayıs tarihinde gerçekleşmiştir. Amerikalı koordinatörle şu ana kadar herhangi bir teması olmamıştır. Önümüzdeki yapılacak toplantılar açısından henüz daha bir ayrıntı tespit edilmemiştir.

SORU: Brüksel’den gelen haberlerde, hem Avrupa Birliği diplomatlarından, hem de NATO yetkililerinden doğrulanan haberler bunlar, Türkiye’nin NATO’yla Avrupa Birliği arasında daha sıkı bir işbirliğini engelleyici bir tavır takındığı söyleniyor. Bunun gerekçesi olarak da Güney Kıbrıs’la ilgili bir takım çekincelerini öne sürdüğü söyleniyor. Bu konuyla ilgili bir açıklama yapar mısınız?

CEVAP: Öncelikle şunu belirteyim. Türkiye’nin GKRY’ne ilişkin görüşleri herkes tarafından bilinmektedir. Biz GKRY’nin adanın tümünü temsil etmediğini, Kıbrıs Türk tarafını temsil etmediğini ve edemeyeceğini defalarca söyledik; bunu kayda geçirdik. Türkiye’nin NATO ile AB arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine herhangi bir itirazı bulunmamaktadır. Nitekim bu işbirliği mekanizması çerçevesinde yapılmakta olan uluslararası operasyonlarda da Türkiye yer almaktadır. Türkiye’nin üzerinde hassasiyetle durduğu husus, bu ikili işbirliğinin iki örgüt arasında önceden belirlenmiş, yani hala mevcut olan ve tüm müttefiklerin, AB’nin de NATO’nun da kabul etmiş olduğu uzlaşma çerçevesinde, o uzlaşmaya, o çerçeve anlaşmalarına uygun şekilde yürütülmesidir. Bunun dışında Türkiye’nin herhangi bir beklentisi bulunmamaktadır.

SORU: Bu soruya paralel olarak şunu soracağım. Kosova’da AB ve NATO işbirliğine bir şekilde Türkiye’nin GKRY nedeniyle engel olduğu, orada bir güvenlik birimi oluşturulmasına karşı olduğu söyleniyor. Acaba Türkiye, Kosova’ya ilişkin somut olarak ne olursa bu çekincesini, vetosunu kaldıracak?

CEVAP: Öncelikle bir veto sözkonusu değil. Çünkü Kosova’da görev yapmakta olan NATO’nun KFOR gücü içinde Türkiye zaten yer almaktadır. Orada 400 kişilik bir birlikle katkıda bulunmaktayız. Önümüzdeki 29 Mayıs tarihinde KFOR’un güney bölge komutanlığını da biz devralacağız ve bu sayı da 700’e çıkacak. Türkiye Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’nı, yani kısaca AGSP olarak belirttiğimiz bu politikayı desteklemektedir. Bu kapsamda, gerçekleştirilecek polis misyonunun Kosova’da güvenlik ve istikrara katkıda bulunacağına da eminiz; bundan hiçbir şüphemiz yok. Tabiatıyla AB misyonu Kosova’da görev yaparken, NATO’nun Kosova’da oluşturduğu güvenlik ortamından istifadeyle görevini icra edecek. Dolayısıyla biraz evvelki soruya verdiğim cevap bunun için de geçerli sayılabilir. Türkiye NATO’yla AB arasında spesifik olarak Kosova’da yürütecek işbirliğini hiçbir şekilde itiraz etmemektedir; karşı çıkmamaktadır. Sadece iki örgütün önceden üzerinde mutabık kaldıkları çerçeve içinde kalınmasına özen gösterilmesini istiyoruz. Bütün beklentimiz budur.

SORU: Dün Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Türkiye ile ilgili bazı açıklamaları oldu. Ankara’da, kendisinin göreve geldikten sonra Türkiye karşıtı söyleminin yumuşatacağına dair bir beklenti vardı. Ama tam tersine hala Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu ve bu düşüncesinin değişmeyeceğini söylüyor. Bu konuda bir değerlendirme alabilir miyiz?

CEVAP: Bazı hususları hatırlatmakta yarar var. Herşeyden evvel Türkiye’nin AB ile ilişkileri dün gelişmiş değildir. Bu çok uzun geçmişe dayanmaktadır. Türkiye uzun zamandır Gümrük Birliği üyesidir. Türkiye, Fransa dahil bütün AB ülkeleri tarafından Kopenhag kriterlerini yeterince karşıladığı kayda geçirilmiş ve müzakerelere başlamış bir ülkedir. Şu anda Türkiye AB ile müzakerelerini yürütmektedir. Dolayısıyla, şöyle bakmak lazım:Türkiye’nin AB’ye yönelik hedefi bellidir. Türkiye’nin AB nezdindeki statüsü bellidir. Türkiye müzakere eden bir ülkedir ve Türkiye’nin müzakerelerinin hedefi sonuçta tam üyelik olarak belirlenmiştir. Bunun dışında başka birşey yoktur. Ama tabii zaman zaman bazı AB üyesi ülke yetkililerince veya AB kurumları tarafından Türkiye’nin AB’lik müzakere sürecine olumsuz yansımaları olacak beyanlar yapılabiliyor. Bunları biz Türkiye açısından cesaret verici açıklamalar olarak görmüyoruz. Tabiyatıyla bunların yapılmaması daha iyi olur.

SORU: Türkiye iki gün önce büyük bir patlama ile sarsıldı. Bir kez daha terörle karşı karşıya kaldı. Bunun ardından da Türkiye’ye bazı tepkiler geldi. Destek verici, en azından terörü kınayıcı tepkiler yağdı. Türkiye olarak bu aşamada terör için müttefiklere herhangi bir çağırınız var mı? Başta NATO üyesi ülkeler olmak üzere. İkinci olarak da, Türkiye’nin AB hedefinin belli olduğunu söylediniz ama bildiğim kadarıyla Türkiye’nin Haziran ayında yapılacak Ortaklık Konseyi toplantısı bir kez daha ertelendi. Bunun Türkiye’nin de isteği ile ertelendiği belirtiliyor. Neden? Haziran ayında kaç müzakere faslının daha açılmasını bekliyorsunuz? Bir de yine hala Doğrudan Ticaret Tüzüğü konusunda umudunuz var mı? Çünkü COREPER’den sonuç çıkmadı.

CEVAP: Müsaade ederseniz sonuncu sorudan başlayayım. Doğrudan Ticaret Tüzüğü AB’nin Kıbrıs Türklerine yönelik bir taahhüdüdür; vermiş olduğu bir sözdür. Biz bu sözün yerine getirilmesi gerektiğini defalarca söyledik. AB içinde çok büyük bir ülke grubu da bundan zaten sıkıntı duyuyor. Bunun en kısa zamanda gerçekleştirilmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz.

Uluslararası terör Türkiye tarafından yıllarca en sert şekilde kınanmış bir olgu. Türkiye uluslararası terör konusunda her zaman uluslararası işbirliği yapılması çağrısında bulunmuş bir ülkedir. Zannediyorum, sizler de yakından takip etmişsinizdir. Türkiye son olay sonrasında bizzat Sayın Başbakanımızın ağzından uluslararası topluma yeniden bir çağrıda bulunmuştur. Sayın Başbakanımız, uluslararası alanda bir işbirliği platformu oluşturması gerektiğine özel bir vurgu yapmışlardır. Tabiatıyla Türkiye bu görüşünü muhafaza etmekte ve bütün muhataplarıyla tek tek temaslarında bu konuyu işlemektedir.

AB’yle müzakere açısından bakıldığında ise belki şöyle bir özet yapılabilir: Biraz evvel belirttiğim gibi, Türkiye müzakerelerine devam eden bir ülke. Bildiğiniz gibi bir fasılda müzakereler açıldı ve kapandı. Ayrıca İşletme ve Sanayi politikaları faslında da müzakerelere başlandı. Ama AB’nin almış olduğu bir karar çerçevesinde kapatılamıyor. Geçtiğimiz dönem içinde biz üç fasılda daha Müzakere Pozisyon Belgelerimizi sunduk ve şu anda AB tarafının kendi pozisyon belgelerini sunmasını beklemekteyiz. Bunlar istatistik faslı, ekonomik ve parasal politikalar faslı ve mali kontrol faslıdır. Bizim beklentimiz, AB tarafından da karşı pozisyon belgesinin sunulması ve herhangi bir sıkıntı olmadan önümüzdeki Haziran ayında bu üç faslın normal şartlar altında müzakerelere açılmasıdır.

Ortaklık Konseyine gelince, bildiğiniz gibi, bu Konsey’in hazırlıklarını yapan Ortaklık Komitesi geçtiğimiz Mart ayında toplanmıştı. Hem AB tarafındaki bazı mülahazalar, hem Türkiye açısından bazı mülahazalar nedeniyle Ortaklık Konseyinin bakanlar düzeyindeki toplantısının müteakip dönem başkanlığı sırasında yapılmasının daha uygun olacağı sonucuna varıldı. Bu karşılıklı bir değerlendirmedir. Herhangi başka bir şeye işaret etmemektedir.

SORU: Hangi mülahazalar?

CEVAP: Bunlar teknik şeyler. Hem AB tarafında, hem bizde vardı. Hazırlıkların daha iyi yapılması, yetiştirilebilmesi için toplantının müteakip dönem başkanlığında yapılmasının daha uygun olacağı sonucuna varıldı.

SORU: Genelkurmay Başkanı kısa bir süre önce bir savunma dergisine vermiş olduğu demeçte, PKK’ya bir şekilde faaliyet gösterme imkanı sağlayan ülkelerden birçoğunun ne yazık ki NATO üyesi ülkeler olduğunu söylemişti. Ankara’daki son olaydan sonra da Türkiye’nin yeni bir şekilde NATO nezdinde bir girişimi oldu mu? Terörün kınanması veya ona karşı daha etkili bir yöntem alınması konusunda. İkincisi de demin bir arkadaşımız sordu: Sayın Başbakanın söylediklerinden bağımsız olarak veya onunla ilişkili olarak tezkere hazırlığı başladı mı Dışişleri Bakanlığı’nda?

CEVAP: Son sorunuzdan başlayarak cevap vereyim. Tezkere hazırlığına ilişkin bende bir bilgi yok.

Terör konusuna gelince. Sayın Genelkurmay Başkanımızın atıfta bulunduğunuz açıklamasını görmedim. Ama bazı Avrupa ülkelerinde PKK terör örgütünü destekleyen bazı yan kuruluşlar, bazı basın yayın organları, bazı sivil toplum örgütleri veya kültürel bürolar başlığı altında faaliyet gösteren bazı oluşumlar olduğunu biliyoruz. Bu tabiatıyla tek başına doğrudan bu ülkelerin desteği olup olmadığını göstermez. Ama biz her zaman için bu ülkeler nezdinde bu oluşumların faaliyetlerine son verilmesi için ısrarla girişimlerimizi sürdürmekteyiz.

SORU: AB Polis Gücü’nün Kosova’da konuşlandırılmasıyla ilgili soruya verdiğiniz yanıtta geçmiş uzlaşmalar çerçevesinde yürütülmesi gibi bir ifade kullandınız. Acaba burada dikkatini çektiğiniz geçmiş uzlaşmalar nedir? Ankara’nın bu uzlaşmalar çerçevesindeki beklentisi nedir? Burada biraz daha somut değerlendirme alabilir miyiz?

CEVAP: Ayrıntıları teknik olabilir. Sadece şöyle yanıtlayayım izin verirseniz: Bu uzlaşılmış çerçeveden bizim anladığımız, AB’nin Aralık 2002 tarihinde Kopenhag Zirvesinde aldığı kararlar ve NATO Konseyinin bunu takiben almış olduğu kararlardır. Ortada herkesin uzlaştığı kararlar mevcuttur ve biz işbirliğinin bu çerçevede kalmasını arzu ediyoruz.

SORU: Genelkurmay Başkanı’nın aynı yazısında Roj TV’den bahsediliyor. Terör örgütünün direkt bazen emirlerini buradan aldığından bahsediliyor. Roj TV’nin kapatılmasıyla ilgili süreç ne oldu acaba? Bir de İzmir’deki Deniz Kurdu Tatbikatı sırasında Türk F-16’ların eğitim uçuşlarını yaparken Yunan F-16’ları tarafından taciz edildiğini biliyoruz. Genelkurmay Başkanlığı’nın size Yunanistan’ın uyarılması yönünde bazı talepleri olduğu, ancak bunların karşılanmadığı yönünde haberler var. Bu konudaki değerlendirmeleriniz nedir?

CEVAP: Bu iddialardan haberdar değilim. Bunlar spekülasyondan ibaret. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Ege’deki böyle olaylar ertesinde derhal gerekli girişimlerde bulunur. Bunları yapmaya da devam etmektedir. Zaten bildiğiniz gibi Türkiye bu konuda gayet hassastır.

Roj TV’nin kapatılması konusunda çok uzun süren girişimlerimiz oldu. Bildiğim kadarıyla bunlar yargıya da intikal etti. Yargı Danimarka’da bazı kararlar aldı. Ancak biz bunları paylaşmıyoruz; Roj TV’nin kapatılması gerektiği düşüncesindeyiz. Bununla ilgili kanıtlar sunduk. Sunmaya devam ediyoruz. Bu konuda ısrarlı olacağız.

SORU: Sarkozy dün yaptığı değerlendirmede Türkiye konusunun Haziran ayında yapılacak AB Zirvesinde tartışılmaması gerektiğini, bunun daha sonraya bırakılması gerektiğini, AB’nin önce kendi iç işleyişine ilişkin kararlara odaklanması gerektiğini söyledi. Acaba bu açıklama çerçevesinde Haziran’da başlık açılması beklentiniz ne kadar gerçekçi?

CEVAP: Atıfta bulunduğunuz Sayın Cumhurbaşkanı, tek bir AB üyesini temsil ediyor. AB birçok ülkeden oluşur. Benim şöyle söylemem belki doğru olur: Bizim beklentimiz, gerçekçi bir beklentidir. Zira Türkiye’nin bu üç fasılda sunmuş olduğu Müzakere Pozisyon Belgelerinin Avrupa Birliği müktesebatına uyumlu olduğu kanaatindeyiz. Bu çerçevede de AB’nin müzakere pozisyon belgelerimize gayet objektif bir şekilde yaklaşacağına ve Haziran ayında da normal şartlar altında üç fasılda müzakerelerin açılacağına inanıyoruz.

Çok teşekkür ediyorum. İyi ve güzel haberler yakalamaya devam ediniz. Sizlerle haftaya görüşmek üzere.