23;Haziran 2005, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan’ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı

TAN: Bugünkü basın brifingimize hoşgeldiniz.  Hepinizi her zaman olduğu gibi sevgiyle selamlıyorum. Benim sizlere ufak bir bilgi aktarmam gerekiyor. Müsaadenizle o bilgiyi aktarayım. Daha sonra da olabilecek sorularınızı cevaplandırmaya gayret edeyim.

Hollanda’da bulunan Leiden Üniversitesi Türkoloji Kürsüsü Başkanı  Prof. Dr. Eric-Van Zurcher ile UNILEVER Şirketler Topluluğu ve Avrupa Sanayicileri Yuvarlak Masası Başkanı Anthony Burgmans’ın ülkemizin Avrupa Birliği’ne üyeliğinin desteklenmesi ve Türkiye’nin Hollanda’da tanıtılması konularında yapmış oldukları katkıların “Dışişleri Bakanlığı Üstün Hizmet Beratı" ile ödüllendirilmesi uygun bulunmuş,  9 ve 16 Haziran 2005 tarihlerinde Lahey Büyükelçiliğimizde gerçekleştirilen birer törenle adıgeçenlere “Dışişleri Bakanlığı Üstün Hizmet Plaket ve Beratı” takdim edilmiştir.

Bu bilgiyi sizlere sunduktan sonra şimdi sizlerin olabilecek sorularınızı cevaplandırmaya gayret edeyim.

SORU: Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Barrosso’dan Türkiye’nin üyeliğinin yeniden değerlendirilmesi yönünde açıklamalar geliyor. Bu açıklamalara Türkiye’nin yanıtı nedir, Gümrük Birliği Protokolü’nün imzalanması bağlamında nasıl bir tepki gösteriyor, onu merak ediyoruz. Yani protokol bu anlamda tekrar gözden geçirilip değerlendirilecek mi? Yoksa bir pazarlık mı sözkonusu olacak, öğrenebilir miyiz?

CEVAP: Dün, Sayın Bakanımızın, Brüksel’de Avrupa Birliği ve ABD’nin düzenledikleri Irak toplantısından sonra basın mensuplarıyla yaptığı toplantıda bu konuda söylediklerini hepiniz okudunuz ve değerlendirdiniz. Benim bunlara ilaveten söyleyecek fazla bir sözüm yok. Ancak, bir kere daha tekrar etmek gerekirse, Avrupa Birliği gerçekten de zorlu bir dönemden geçmektedir. Birtakım sıkıntıları vardır. Avrupa Birliği büyük bir teşkilattır. Bu sıkıntılarla daha evvel de karşılaşmıştır ve hepsini zaman içinde aşmıştır. Biz bu sıkıntıların da Avrupa Birliği  tarafından önümüzdeki dönemde aşılacağı inancındayız. Bizim bu aşamada, Avrupa Birliği içinde süren tartışmalara ilişkin olarak söyleyebileceğimiz, bunların Türkiye’yle veya Türkiye’nin Avrupa Birliği süreciyle ilgisinin olmadığıdır. Biz bu tartışmaları izliyoruz. Avrupa çoğulcu bir yapıya sahiptir. Elbette burada Türkiye’nin üyelik süreciyle ilgili çeşitli görüşler ortaya atılacaktır. Bunları sizler gibi biz de izliyor ve değerlendiriyoruz. Ancak bizim üzerinde durduğumuz husus, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne olan taahhütlerini, sorumluluklarını yerine getirmesidir. Biz bunları kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Sayın Bakanımız da dün açıklıkla belirttiler. Nitekim, gerek Barroso, gerek diğer yetkililerin yaptıkları açıklama ve değerlendirmelerin de dikkatinizi mutlaka çektiğine inanıyorum. Türkiye’yle müzakerelerin 3 Ekim’de başlatılacağını gayet açık bir şekilde ifade etmişlerdir. Dolayısıyla bizler müzakerelerin 3 Ekim’de başlatılmasını bekliyoruz.

Yine geçen basın toplantısında sizlere ifade etmiştim. Bu süreç içerisinde çeşitli konularda yorumlar yapılabilir. Ancak, yoruma açık olmayan husus 17 Aralık kararlarının kur….kararlarında ifadesini bulan AB’nin Türkiye’yle müzakereleri 3 Ekim’de başlatacağı hususudur.

SORU: Gümrük Birliği Ek Protokolü konusunda hem dışarıdan hem de içeriden çeşitli açıklamalar geliyor. Bu protokolü imzalamanın Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni tanıyıp tanımamak anlamına geleceği konusunda ve AB ile Ankara arasında yapılacak deklarasyona ilişkin bazı görüş ayrılıklarının olduğu da belirtiliyor. AB ile bir görüşbirliğine varabildik mi efendim? Türkiye’nin Güney Kıbrıs Rum kesimini tanımadığı şeklinde bir deklarasyon yapılacak mı? Sözlü mü yapılacak, yazılı mı yapılacak? Nasıl olacak?

CEVAP: Hepinizin bildiği üzere, Türkiye’den uyum protokolünün imzalanması beklenmektedir. Türkiye, bu protokolü imzalayacağını müteaddit defalar ifade etmiştir. Bizim taahhüdümüz 3 Ekim’den önce imzalanması yönündedir. Türkiye olarak bu taahhüdümüzü yerine getireceğimizi belirttik. Şimdi sizlerin önünde bir kez daha bunu vurgulayabilirim. Protokolün imzalanması aşamasında bunun Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tanınması anlamına gelmediğine dair bir deklarasyon yapacağımızı da  yine birçok defa dile getirdik. Onu da burada sizlere bir kez daha ifade etmek isterim.

SORU:   Deklarasyon şeklinde mi olacak? Mesela Ana Muhalefet Partisi yazılı olması gerektiğini söylüyor.

CEVAP: O konuda bir tartışma olduğunu sanmıyorum. Biz onu nasıl yapacağımızı gayet sağlam hukuki temelde belirlemiş bulunuyoruz ve zamanı gelince yapacağız.

SORU: Yani yazılı mı olacak? Bir de zamanlamasına ilişkin bir netlik var mı? İngiltere Dönem Başkanlığı’nda mı olacak?

CEVAP: Şu anda bunun ötesinde ayrıntılara girmem mümkün değil arkadaşlar.

SORU: Az önce Barrosso’yla ilgili bir soruya verdiğiniz yanıtta Türkiye’nin taahhütlerini yerine getireceğini ifade ettiniz. Nihai hedefte AB tarafından bir değişiklik olması durumunda, Barosso’nun ifadesiyle Türkiye’nin üyeliğinin tekrar tartışılmasının neticesinde, yine de taahhütler yerine getirilecek mi?

CEVAP: Türkiye’nin hedefi tam üyeliktir. Bu 17 Aralık’ta da teyid edilmiştir. Bundan sonra da bu istikamette çalışacağız.

SORU: Komisyonun önümüzdeki hafta açıklaması beklenen müzakere çerçeve belgesinin içeriğine ilişkin de birtakım haberler var bugün bazı gazetelerde. Belgede, Zirve Sonuç Bildirisinin 23. paragrafında yeralan ucu açık olması müzakerelerin askıya alınabileceği ve kalıcı koruyucu tedbirlerin getirilebileceği ifadelerinin de aynı şekilde yeralacağı yer alıyor. Acaba bu konudaki değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?

CEVAP: O konudaki birtakım spekülatif haberlere itibar etmemenizi sizlere öneririm. Komisyonun 29 Haziran’da belgeyi kabul edip Konseyin onayına sunması beklenmektedir. Dolayısıyla belge bize ulaşmamış olduğundan bu aşamada sizlere belgenin içeriği hakkında, yorum yapmam mümkün olamıyor.

SORU:  El Cezire Televizyonu’nda bir haber yayınlandı. Irak’ta bir Türk vatandaşının kaçırıldığına ilişkin ve serbest bırakılması için şartları Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri’ne Irak’taki desteğini çekmesi ve hükümete de 3 günlük bir süre tanıdıklarından bahsediliyor. Sizde bunu teyid eden bir bilgi var mı?

CEVAP: Bağdat Büyükelçiliğimizin, Irak’taki işadamlarımızdan Ali Muşluoğlu’ndan 19 Mayıs tarihinden bu yana haber alınamadığının öğrenildiğini, 22 Mayıs 2005 tarihinde bildirilmesi üzerine, keyfiyet hakkında Irak ve Amerika Birleşik Devletleri makamları ile “rehine çalışma grubuna” bilgi verilerek yardım talebinde bulunulmuş ve vatandaşımızın zarar görmeden serbest bırakılmasını teminen girişimler başlatılmış, bu süreç boyunca vatandaşımızın ailesiyle de işbirliğimiz sürdürülmüştür. 20 Haziran 2005 tarihinde El Cezire televizyonundan Doha Büyükelçiliğimize ellerine bir video kasetin ulaştığının bildirilmesi üzerine, bahsekonu bant izlenmiş ve  vatandaşımızın ekrana yansıyan pasaportunda Ali Muşluoğlu adının kayıtlı olduğu da saptanmıştır. Ali Muşluoğlu’nun güvenliğini tehlikeye atmamak için bu aşamada sizlere daha ayrıntılı bilgi vermem maalesef mümkün olmayacaktır.

SORU: Namık Bey, yeni bir gelişme oldu mu bilmiyorum ama Ermenistan’da bir Türk araştırmacının gözaltına alındığı haberi vardı. O konuda son durum nedir? Girişimler bir sonuç verdi mi acaba?

CEVAP: O konuda da sizlere daha önce birtakım bilgiler vermiştik. Onlar basına da yansıdı. Vatandaşımızın durumuyla ilgili araştırma ve girişimlerimizi sürdürmekteyiz. Bu aşamada söyleyebileceklerim bundan ibaret.

SORU: Danıştay aldığı bir kararla Misyonerlik faaliyetlerinin Türkiye’de yapılmasının yasadışı faaliyet sayılamayacağını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne dayanarak bir kararla açıkladı kararın gerekçesini. Bu konuda, Türkiye’de misyonerlik faaliyetlerinin yapılması, konusunda Dışişleri Bakanlığı’nın resmi görüşü nedir?

CEVAP: Danıştay’ın kararlarını tabii ki sizlere yorumlamam sözkonusu olamaz. Karar gayet açıktır. Buna hepimiz saygı göstermeliyiz. Bu konuda söyleyebileceklerim bunlar.

SORU: Peki efendim Ermenistan’da tutuklanan bu araştırmacıyla ilgili olarak Koçaryan’ın mektubunu olumlu bir bakış açısıyla değerlendirmemiz sürüyor zannediyorum. Bu değerlendirmeyi etkiler mi bu araştırmacının tutuklanması, ya da serbest bırakılması? Herhangi bir etkisi olur mu?

CEVAP: İkisinin birbiriyle bir alakası olduğunu sanmıyorum.

SORU: Namık Bey, bugün yine bazı gazetelerde, hükümetin Ermenistan’la ilişkileri biraz daha ısıtmak üzere birtakım öneriler içeren bir paket hazırladığı yönünde haberler vardı. Parlamentodan beşer milletvekilinden oluşan bir ortak grup oluşturulması, gazeteci değişimi, dostluk maçları yapılması gibi. Acaba Dışişleri Bakanlığına iletilmiş bu yönde herhangi bir bilgi var mı?

CEVAP Hayır yok.Onlar basına söylenmiş hususlardır. Ancak, Ermenistan’ı hepinizin bildiği üzere tanıyan bir ülkeyiz. Dolayısıyla, bu çerçevede bazı konularda, sosyal, kültürel konularda temaslarımız olabilmektedir. Bunların hangi kapsamda genişletileceği veya genişletilemeyeceği de İlgili makamlarımızca değerlendirilmekte ve buna uygun olarak hareket edilmektedir.

SORU: Namık Bey, Belçika’nın bir üst mahkemesinin Fehriye Erdal’la ilgili kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ve konu her ne kadar hukuki zeminde de olsa, Dışişleri Bakanlığı’nın Belçika makamları nezdinde herhangi bir girişimi oldu mu?

CEVAP:  Bu konuyu izliyoruz. Ancak, sizin de belirttiğiniz üzere, esas itibariyle konu hukuki bir konudur. O çerçevede ilgili makamlarımız da konuyu takip etmektedirler. Elbette gerekli olduğu takdirde de girişimlerde bulunulmaktadır.

Evet başka bir sorunuzun olmadığını anlıyorum. Hepinizi sevgiyle tekrar selamlıyor ve basın toplantısını bitiriyorum.