19 Ocak 2005, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan’ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı

TAN: Bugünkü basın brifingimize hoş geldiniz. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Biraz geciktiğimiz için sizlerden özür diliyorum. Her şeyden önce bayramınızı tebrik ediyorum. Yarın hepiniz için bir tatil dönemi başlıyor. Umarım iyi geçirirsiniz. Benim sizlere bir-iki hususta açıklamalarım olacak. Birincisi, Irak’la ilgili.

Komşumuz Irak’ta yeni bir dönemin başladığı bir vakıadır. Irak halkı bu dönemde daha adil, daha demokratik ve insan hak ve hürriyetlerine saygılı bir rejim arayış ve beklentisi içerisindedir.

30 Ocak’ta yapılması öngörülen genel seçimlerin Irak halkına kendi geleceğini bu ilkelere uygun parametreler içerisinde tayin edebilmesi için önemli bir fırsat ve dönüm noktası oluşturacağını umut ediyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti bu anlayıştan hareketle, siyasi sürece destek vermiş, Sünniler dahil Irak halkının tüm katmanlarını seçimlere en geniş şekilde katılmaya teşvik etmiş, kendi topraklarında yaşayan Iraklılara da seçimlerde oy kullanma imkanı sağlamıştır.

Bu seçimlerin Irak halkının belli katmanlarının haklı talep ve beklentilerini karşılamada yetersiz kalması, bir yandan Irak’ta ciddi meşruiyet sorunları doğurabileceği gibi, diğer taraftan da Irak halkını oluşturan unsurlar arasında birlik ve beraberlik ruhuna zarar verebilecek, bölgesel planda barış ve istikrarı tehlikeye düşürebilecek şartların oluşmasına yol açabilir. Türkiye bu şekilde gelişmelere meydan verilmemesi gerektiğini her vesileyle vurgulayagelmiştir.

Nisan 2003’ten bu yana kuzey Irak’ın muhtelif bölgelerinde yaşayan unsurlar arasından Kerkük ve çevresine yapay ve gayrımeşru nüfus kaydırması yapıldığı yolunda duyumlar almaktayız. 2004 yılında bu hareketin hızlandığı ve yakın geçmişe kadar da değişen fasılalarla devam ettiği bilinmektedir.

Bölgede mezkur farklı toplum katmanlarına mensup Iraklılar, bu sürecin eski rejimin yanlış politikalarının düzeltilmesi görüntüsü altında, ancak tarihsel verilerle bağdaşmayan bir düzey ve yoğunlukta gerçekleştiğini, keza belli siyasi parti ve oluşumlarca, madden ve siyasi olarak teşvik edildiğini ve desteklendiğini doğrulamaktadırlar. Oysa, geriye dönüş için belirlenmiş yöntem ve mekanizmalar mevcuttur. Bunların meşru biçimde işletilmesi gerekmektedir.

21. yüzyılda kimse kimsenin toprağını hukuk dışı emrivakilere maruz bırakamaz. Özgürlük, adalet ve demokrasi şemsiyesi altında geçmişin çarpık düzen ve politikalarına son verme görüntüsü altında hatalı politika ve uygulamalara karşı çıkan grupların bu kez aynı hataları kendilerinin işlemeleri kabul edilemez.

Yüzyıllardır barış içinde, kardeşçe bir arada yaşayagelmiş olan Kerkük halkı, bize, bazı unsurların vahim sonuçları olabilecek bir hataya süreklenmekte oldukları yolunda endişelerini dile getirmektedirler. Kerkük’e yüzbinlerce yerleşimci kaydırıldığını, bu insanların büyük bir bölümünün ne kendilerinin, ne de ailelerinin Kerkük’le tarihten gelen bağlantılarının olmadığını bildirmektedirler.

Yeni dönemde, Irak’a demokrasi ve adaletin egemen olacağını savunan tüm Iraklılara, BM’e ve uluslararası topluma, bu aşamadaki mesajımız, bu şekildeki uygulama ve emrivakilerin Irak’ta kalıcı toplumsal barış ve huzurun teminine katkıda bulunamayacağı ve bütün bölgenin istikrarına olumsuz etkiler yapacağı, dolayısıyla da sözü edilen teşebbüs ve uygulamaların büyük bir dikkatle incelenmesinin ve gereğinin yapılması şeklinde olacaktır. Konuyla ilgili tüm tarafları bir defa daha sağduyu ve meşruiyet zemininde hareket etmeye çağırıyoruz.

İkinci değinmek istediğim husus, Sayın Bakanımızın 26 Aralık 2004 tarihinde Hint Okyanusu’nda meydana gelen deprem sonrasında Maldivler ve Srilanka’daki vatandaşlarımıza ulaşılmasında, kendilerinin acil ihtiyaçlarının karşılanmasında ve Türkiye’ye dönmelerinin sağlanmasında, yaşanan tüm ulaşım güçlüklerine rağmen gösterdikleri olağanüstü çaba ve özveriden dolayı Türkiye Cumhuriyeti’nin Colombo Fahri Başkonsolosu Bayan Bharathi Wijeratne ve Türkiye Cumhuriyeti Mali Fahri Başkonsolosu İsmail Hilmy’e birer teşekkür mesajı gönderdikleri hususudur.

Üçüncü olarak da sizlere yine kısa bir bilgi aktarmak istiyorum. Ankara’daki Filistin Büyükelçiliği, Türkiye Diyanet Vakfı’nın denetimi altında bulunan kurbanlıkların bir kısmının kesiminin vekaletle Filistin’de yapılarak burada ihtiyaç içinde olanlara dağıtılmasından memnuniyet duyacaklarını bize bildirmişlerdir. Bu talep üzerine, Kudüs Başkonsolosluğumuz aracılığıyla Türkiye Diyanet Vakfı ve Filistin Kurban Komitesi arasında temas kurulması temin edilmiş ve arzu eden vatandaşlarımızın anılan komite denetiminde Filistin’de kurban kestirmeleri olanağı sağlanmıştır. Bu çerçevede ilgi duyan vatandaşlarımızın Türkiye Diyanet Vakfı’na başvurmaları gerekmektedir.

Benim sizlere söyleyeceklerim bunlardan ibaret. Sorularınız varsa bunları da yanıtlamaya gayret edeyim.

------------

SORU:  ABD’nin İran’a yapılacak askeri bir müdahale seçeneğini dışlamadığı yönünde yapılan üst düzey açıklamalar var son dönemde ve yine bu yönde bazı basına yansıyan haberler var. Bölge barışı açısından, bölge istikrarı açısından, Türkiye böyle bir seçeneği nasıl karşılıyor, bu haberleri nasıl karşılıyor?

CEVAP: Türkiye olarak biz İran’la diyaloğun devamından yanayız. Bildiğiniz üzere, AB Triosu tarafından açılan müzakere sürecini de desteklemekteyiz. Buna paralel olarak Uluslararası Enerji Ajansı’nın İran’ın nükleer faaliyetleri hakkındaki kesin kararını da bir an evvel uluslararası kamuoyuna açıklamasını bekliyoruz.

SORU: Kerkük konusunda Araplarla Kürtlerin anlaştığına, bir anlaşma imzalandığına ve İngiliz ve Amerikan Büyükelçilerinin de bu anlaşmayı imzaladıklarına ilişkin haberler var. Bu konudan Türkiye’nin haberi var mı?

CEVAP: Takdir edeceğiniz üzere, gayet kapsamlı bir açıklama yaptım. Dolayısıyla bunun dışında benim söyleyecek bir sözüm yok.

SORU: AB ile ilgili müzakerelerle ilgili olarak Komisyonun tarama sürecinin bir yıl devam edeceğine ilişkin haberler var, o yönde demeçler geldi. Türk tarafı ise, yani Dışişleri Bakanlığı ise bu sürecin üç ay süreceğini söylüyor. Nedir bu durum, bununla ilgili bir açıklama yapar mısınız?

CEVAP: Şimdi hepinizin bildiği üzere, tarama sürecinin ne kadar zaman alacağı konusunda, henüz bu süreç başlamamışken bir öngörüde bulunmak imkanı yoktur. 1999 Helsinki Zirvesi kararları doğrultusunda 2000 yılından bu yana sekiz alt komite bünyesinde, 31 faslı kapsayan bir analitik inceleme zaten gerçekleştirilmiştir. Bu alt komite tutanakları da Ortaklık Komitesi ve Ortaklık Konseyi’ne sunularak onaylanmıştır. Tarama sürecinin esasını da bu yapılan çalışmalar teşkil edecektir. Bu itibarla, tarama sürecinin süresinin çok uzun olması beklenmemektedir. Bizim esas olarak üzerinde durduğumuz husus, Türkiye ile üyelik müzekerelerinin 3 Ekim 2005 tarihinde resmen başlamasıdır. Bundan sonraki süreç kendi dinamikleri içerisinde ve ülkemizin performansına bağlı olarak belli sürelerde yürüyecektir.

SORU: İlk sorum, Irak’ta 30 Ocak’ta yapılması planlanan seçimlerle ilgili. Türkiye’nin PKK bağlantılı iki partinin seçimlere alınmaması yönünde bir talebi olmuştu. Bu konuda herhangi bir gelişme var mı? Iraklı yetkililerden de anımsayabildiğim kadarıyla bunu inceleyecekleri taahhüdü gelmişti.

İkinci sorum da, AKP yetkililerinin Rum kesimindeki ana muhalefet partisi liderine bir davetleri oldu Türkiye’yi ziyaret etmesi yönünde. Bakanlığın bu davetten bilgisi var mıydı?

CEVAP: Müsaade ederseniz ilk sorunuzla başlayalım. Biliyorsunuz, terör örgütünün kendisine müzahir bazı Irak vatandaşlarını da kullanmak suretiyle, Irak’ta siyasallaşma gayreti içinde olduğu bilinmektedir. Bu teşebbüsün bir diğer boyutu da, Irak’ta ulusal sisteme yürürlükteki mevzuata uygun olarak, ileride kullanabileceği siyasi oluşumların dahil edilmesi şeklinde tezahür etmektedir. Irak geçici hükümetinin konuyu tahkik ederek terör örgütüyle bağlantılı gördüğümüz sözkonusu iki parti hakkında adli kovuşturma yapması istenmiş ve bu konu son olarak 11 Ocak’ta Ankara’da yapılan üçlü görüşmelerde ve Irak heyetiyle ikili düzeyde yapılan görüşmelerde ele alınmıştır. Irak geçici hükümeti konunun inceleneceğini ve Türkiye aleyhtarı hiçbir oluşumun Irak topraklarından ülkemize yönelik faaliyette bulunmasına izin verilmeyeceğini taahhüt etmiştir. Konunun bundan sonraki safhası, Irak ulusal mevzuatıyla geçici hükümeti ilgilendirmektedir. Bu konuda makamlarımızda mevcut bilgiler Irak yönetimine aktarılmıştır ve hepinizin takdir edeceği gibi, konuyu yakından izlemeye devam edeceğiz.

İkinci sorunuz konusunda, benim şahsen bir bilgim yok. Ancak konuyu ilgili dairelerine sorar, size bilgi veririm.

SORU: DİSİ’ye yapılan bu daveti Dışişleri Bakanlığı diplomatik açıdan nasıl karşılıyor?

CEVAP: Söylediğim gibi, benim bu konuda yorum yapabilmem için bilgi sahibi olmam lazım. Müsaade ederseniz onu sorayım, ondan sonra size söylerim.

SORU: Batı Trakya’daki bazı Türk derneklerinin zannediyorum Türk kelimesini kullanmalarına ilişkin yasak getirilmiş. Ona ilişkin yorumunuz olacak mı? Herhangi bir nota verdik mi, bir girişimde bulunduk mu Yunanistan nezdinde?

CEVAP: Batı Trakyalı soydaşlarımızca, sosyal, kültürel ve sportif amaçlı bir dernek olarak kurulan İskeçe Türk Birliği’nin adında Türk kelimesi bulunduğu gerekçesiyle kapatılması talebiyle 30 Ocak 1984 tarihinde İskeçe valiliğince açılan dava ile başlayan hukuk sürecinin, Yunanistan Yargıtay Genel Kurulu’nun 13 Ocak 2005 tarihinde aldığı İskeçe Türk Birliği’nin kapatılması kararının onaylanmasıyla sonuçlandığı yönündeki bilgiler sizlerin de belirttiği üzere basınımıza yansımıştır. Bu konudaki haberler, tabiatıyla kaygı vericidir. Biz konuyla ilgili hukuk sürecinin netlik kazanmasını beklemekte yarar mütalaa ediyoruz. Elbette, bu kararın netlik kazanmasını takiben alacağımız tutum da gereği veçhile değerlendirilecektir.

SORU: Irak’la ilgili açıklamanızda acaba seçimlerin boykot edilmesi yönündeki fikirlere bakışınızın ne olduğunu çok algılayamadım. Başında tabii seçim sürecine katkıdan bahsediyorsunuz ama ikinci bölümde, özellikle Kürt nüfuslu demokratik yapının değişmesine atıfta bulundunuz. Acaba bazı Irak gruplarının seçimleri boykot etme yönündeki hazırlıklarını Türkiye Cumhuriyeti nasıl karşılıyor?

CEVAP: Ben açıklamamda, bütün bu hususların cevabının olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla bu kapsamlı açıklamayı daha fazla yorumlamak istemiyorum müsaade ederseniz.

SORU: Seçimler için Irak’taki sınırlar kapatılıyor. Bu çerçevede Habur da kapatılacaktı. Herhangi bir önlem alındı mı? Seçimlerin güvenliğine ilişkin, sınır güvenliğine ilişkin neler yapıldı?

CEVAP: Bunun Irak geçici hükümetinin seçimler münasebetiyle bir güvenlik önlemine ihtiyaç duyması çerçevesinde alındığını anlıyoruz.

SORU: Türkiye önceden önlemini almış mıydı?

CEVAP: Bu geçici bir süreyle kapatılma. Dünyanın her yerinde yapılan seçimlerde, seçim süresince bir takım geçici önlemler alınması doğaldır. Dolayısıyla ertesi gün kalkacaktır. Herkes de bunu bilmektedir. Bu çerçevede, ilgili makamlarımız oradaki düzenlemelerini, bu önleme uygun olarak gerçekleştireceklerdir.

SORU: Sayın Başbakanın Kofi Annan’la görüşme talebine ilişkin birçok haber çıktı. Sayın Bakanın Kofi Annan’la görüşme talebi oldu mu hiç?

CEVAP: Hayır, Sayın Bakanımızın böyle bir talebi olduğu yolunda bilgi yok bende.

SORU: Sayın Bakan Auschwitz’deki törene katılacak mı?

CEVAP: Henüz o konu da netlik kazanmadı.

Sorunuz olmadığını anlıyorum. Hepinizin bayramını tekrar tebrik ediyorum ve size iyi tatiller diliyorum.