17 Mart 2005, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan’ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı

TAN:  Değerli arkadaşlarım,  bugünkü basın bültenimize hoş geldiniz.  Sizleri, her zaman olduğu gibi, sevgiyle selamlıyorum. Benim herhangi bir açıklamam olmayacak. Sorularınız varsa onları cevaplandırmaya  gayret edeyim.

.................

SORU: Namık Bey, Türkiye’nin bir Irak politikası var mı? Bu politikanın esasları nelerdir ve hangi devlet kurumunun uhdesinde yürütülmektedir.?

CEVAP: Elbette Türkiye’nin Irak politikası  vardır.  Birçok konuda politikaları vardır. Yalnız bunlar son derece kapsamlı konulardır. Bunları size bir basın brifinginin çerçevesi içerisinde anlatmam mümkün değil.

SORU: Efendim yine aynı konuda Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın bazı eleştirileri oldu  basına yansıyan. Bu konuda  Dışişleri Bakanlığı’nın bir değerlendirmesi  olacak mı ve Bakanlık bünyesinde Irak politikasına ilişkin adımları içeren bir çalışma başlatıldığı söyleniyor. Dışişleri Bakanı Gül’ün talimatıyla. Bazı gazetelerde buna ilişkin iddialar var. Bu konuda bir değerlendirme yapabilecek misiniz?

CEVAP: Bu konuda size söyleyebileceğim, askeri makamlarımızla gayet yakın bir mesai içinde olduğumuzdur. Bu ortak çalışmalarımız, yakın mesaimiz devam etmektedir. Bundan sonra da aynı yakınlıkta sürdürülecektir.

SORU:  Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın önümüzdeki haftalarda galiba Türkiye’yi ziyareti planlanıyor. Eğer tarihleri belliyse lütfen bizimle paylaşabilir misiniz? Bir de bu istikşafi görüşmelerde 21 ya da 22nci turdayız  yanılmıyorsam. Bunlarda bir gelişme var mı?  Molivyatis’in gelişinden önce acaba bir şeyler açıklayabilecek misiniz?

CEVAP: İlk sorunuz bağlamında,  bu ziyaretin henüz tarihi açısından bir netlik ortaya çıkmadığını söyleyebilirim. İstikşafi görüşmeler ise bildiğiniz üzere zaten gizlilik esasına göre yapılmaktadır. Dolayısıyla bunların içeriği hakkında sizlere bilgi vermem mümkün değil.

SORU  : Molivyatis’in Türkiye’ye geleceği doğru ama tarihi belli değil, öyle mi?
 
CEVAP: Anlayışınız doğru.

SORU: Namık Bey, bu Uyum protokolünün imzalanmasıyla ilgili olarak  son durum nedir, bilgi verebilir misiniz?

CEVAP: Uyum protokolünün imzalanması ile ilgili süreç ve görüşmeler devam ediyor biliyorsunuz. Bu görüşmeler tamamlandığında ve zamanı geldiğinde,  şartlar oluştuğunda biz bu belgeyi imzalayacağımızı açıklamış bulunuyoruz. Bu taahhüdümüz geçerliliğini korumaktadır. Ancak, bu meyanda, hepinizin tanınma çerçevesindeki pozisyonumuzu da bildiğini zannediyorum.

SORU:  Cevabınızda bahsettiğiniz şartlar nedir acaba? Bir de  Rumların hükümet sözcüsü Salı günü, “Türkiye Rumları tanımadan AB ile müzakere edemez, çünkü Rumlar da Türkiye’yle masayla oturacak” demiş. Siz ne diyorsunuz?

CEVAP: Benim bu hususta söyleyebileceğim;  bizim Kıbrıs Rum Yönetimini hiçbir şekilde tanımayacağımızdır. Bu hususu   defaatle  açıkladık. Bunun en önemli şartlarından bir tanesi de budur. Nitekim, 17 Aralık’ta biz imzalama yönündeki taahhüdümüzü açıklarken, yine hepiniz hatırlayacaksınız, Avrupa Birliği en üst düzeyde bunun bir tanıma anlamına gelmeyeceği taahhüdünü bize vermiştir. O zamanlara dönüp, verilen demeçleri, yapılan beyanları bir kez daha okumanızı sizlere öneriyorum. Orada son derece açık ve net bir şekilde,  o zamanki dönem başkanı ve diğer Avrupa Birliği yetkilileri ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bazı liderleri bu hususu dünya kamuoyuna açıklamışlardır.

SORU:  Avrupa Birliği’nin Hırvatistan’la tam üyelik müzakerelerini erteleme kararını nasıl karşılıyorsunuz?  Bunun Türkiye’ye yönelik de bir mesaj olduğu yorumlarına katılıyor musunuz?

CEVAP: Avrupa Birliği Genel İşler ve Dışişleri Konseyi 16 Mart toplantısında Hırvatistan’ın eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi ile yeterli işbirliğinde bulunmadığı kanaatine vararak, bu ülkeyle 17 Mart 2005 tarihinde başlatılması öngörülen tam üyelik müzakerelerinin açılmasını süre belirtmeksizin erteleme kararı almıştır. Hatırlayacağınız gibi, AB Konseyi 17 Aralık 2004 tarihli Zirve Sonuçlarında Hırvatistan ile açılacak tam üyelik müzakerelerini anılan ülkenin sözkonusu mahkemeyle tam bir işbirliği yapması koşuluna bağlamıştır. Hırvatistan’ın Avrupa Birliği’nin bu beklentisini yerine getirmek suretiyle tam üyelik müzakerelerinin açılması önündeki engeli ortadan kaldırması ve müzakerelere kısa zamanda başlayacak duruma gelmesi bizim en içten temennimizdir. Hırvatistan’a yönelik alınmış söz konusu kararın  Türkiye’nin üyelik müzakerelerine başlaması ile hiçbir bağlantısı yoktur.

SORU: Son günlerde tartışılan bir diğer gündem maddesi de Cumhurbaşkanı Sezer’in Suriye ziyareti.  ABD Büyükelçisi bazı açıklamalarda bulundu. Sonra gerçi yanlış anlaşıldığını ifade etti kendisi. Dışişleri Bakanlığı’na bu ziyaretin ne zaman yapılacağını sorduğunu yine kendisi söylüyor. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?  ABD Büyükelçisi’nin , Dışişleri Bakanlığı’ndan  böyle bir talebi oldu mu? Yani size ziyaretin tarihini sordu mu, ya da başka bir mesaj iletti mi dolaylı da olsa?

CEVAP: Her şeyden önce, bu konuda Sayın Bakanımızın dün İngiltere ziyaretinden dönüşünde havaalanında yaptığı açıklamaları dikkatinize getirmek isterim. Bu meyanda, ABD Büyükelçisi Edelman’ın yaptığı açıklama Suriye Kuvvetlerinin Lübnan’dan çekilmesine ilişkin 1559 Sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu Kararı ile ilgilidir. Türkiye’nin bu konudaki tutumu esasen 7 Mart 2005 tarihinde yapılan Bakanlığımız açıklamasında  açıkça belirtilmiştir. Büyükelçi ifadelerinde Sayın Cumhurbaşkanımızın Suriye’yi ziyaretiyle ilgili herhangi bir imada bulunmamıştır. 1559 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kararı’na ilişkin ifadeleri ise bizim tutumumuzla uyumludur. Büyükelçi Edelman, Bakanlığımızla yakın ilişki içerisinde görev yapan ve iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi yönünde gayret sarfeden bir diplomattır. Öte yandan,  dış ilişkilerimizin ve dış politikamızın nasıl yürütüleceği hususunda takdirin tamamıyla Türkiye’ye ait olduğunu da bu vesileyle kaydetmek isterim.

SORU:  Namık Bey, basında Melburn  Başkonsolosluğunda görevli bir kişinin Türkiye’ye geri çekildiğine ilişkin haberler var. Dışişleri Bakanlığı bu kişinin kendi elemanı olmadığını bildirdi. Hangi kuruma ait acaba bu kişi?  İkincisi,  yine Küba’daki Guantanamo merkezinde bulunan sanırım Murat Kurnaz isimli bir Türkün Türkiye’ye iadesi söz konusuydu. Hafta içerisinde gerçekleşmedi yalnız bu. ABD’den size gelen bir  tarih var mı? Şu gün şu tarihte bu kişiyi iade edeceğiz diye?

CEVAP: İlk sorunuzla başlayacak olursak, kurumu tarafından görevlendirilmiş bir Başkonsolosluğumuz mensubunun oğlunun gerçekten de bu  bahsettiğiniz çerçevedeki olaylara karıştığı anlaşılmaktadır. Bu ferdi bir olaydır. Dolayısıyla bir kurum olayı olarak görülmemelidir. Bu kişiye isnad  edilen suçlarla ilgili olarak da Avustralya’da hukuki süreç hali hazırda devam etmektedir.

İkinci sorunuza gelince, bu konuda sizlere biraz açıklayıcı bilgi vermek istiyorum. Zira bu konu basınımızın gündeminde son günlerde epey  yer işgal etti.  

11 Eylül 2001 tarihinde ABD’ne yönelik terörist saldırıları takiben ABD ve koalisyon güçlerinin Afganistan’da başlattıkları operasyonlarda, Taliban/El Kaide mensubu oldukları gerekçesiyle yakalanarak Küba’daki ABD Guantanamo Askeri Üssü’ne götürülenler arasında 6 Türk vatandaşı yer almıştır.

Bugüne kadar Ankara ve Vaşington’da yapılan girişimler sonucu, Guantanamo’ya götürülen 6 vatandaşımızdan İbrahim Şen ve Yüksel Çelikgöğüs 22 Kasım 2003 tarihinde, Mahmut Nuri Mert 1 Nisan 2004 tarihinde  ABD makamlarınca Türkiye’ye getirilerek ilgili makamlarımıza teslim edilmişlerdir.

Guantanamo’daki vatandaşlarımızdan serbest bırakılmasına karar verilenlerin Türk makamlarına teslim edilmesiyle ilgili olarak ABD makamlarıyla önceden eşgüdüm sağlanmaktadır. Murat Kurnaz isimli vatandaşımızın durumu ABD makamlarıyla en son Mart ayının ikinci haftasında ele alınmış olup, adıgeçenin serbest bırakılacağı yönünde Bakanlığımıza ulaşmış bir bilgi bulunmamaktadır.

Murat Kurnaz isimli vatandaşımızın serbest bırakıldığına dair basın organlarında yayınlanan haberler üzerine gerçekleştirilen temaslarda bu haberleri teyid eden bir bilgiye ulaşılmamıştır.
Guantanamo’da bulunan tüm vatandaşlarımızın da en kısa sürede serbest bırakılmaları amacıyla girişimlerimiz sürdürülmektedir. Halen üç vatandaşımız Guantanamo’da bulunmaktadır. Bunlar Murat Kurnaz, Salih Uyar ve Mesut Şen isimli  kişilerdir.

SORU:  Namık Bey, aynı konuyla ilgili, yine basında çıkan haberlere göre isim yanlışlığı yapıldı. Murat Kurnaz’ın değil de Salih Uyar’ın  serbest bırakılabileceği yolunda bazı iddialar vardı. Salih Uyar’ın serbest bırakılacağı yönünde bir bilgi aldık mı biz?

CEVAP: Benim bu belirttiklerimin ötesinde bir bilgim yok.

SORU: Irak’ın Kuzeyinde özellikle irtibat subaylarının yerleşik olarak bulunduğu, resmi dairelerin çevresinde KDP  Kuvvetleri’nin yeni kontrol noktalarının bulunduğu, diğer yandan son günlerde özellikle Türkiye yolunda bazı Türkmen önderlerinin gözaltına alındığı ve kaybolduğu yönünde bilgiler var. Dışişleri Bakanlığı’nda bu konudaki bilgiler nedir? Çalışma yürütülüyor mu bu konuda?

CEVAP: Şahsen benim bu konuda bilgim yok. Ancak kurumsal olarak bilgimizin olup olmadığı hususunu araştırır size ayrıca bilgi veririm.

SORU: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tanınmayacağına ilişkin olarak açıklama yapmış....,.............. bir haber vardı. Türkiye - AB Troika görüşmelerinde Türkiye’nin tanımayacağına ilişkin bir ibareyi kesinlikle kabul etmeyeceklerini, Türkiye’nin de bu nedenle ara vereceğini.......... Türkiye böyle bir ..................?

CEVAP: Bu tür yorumların gerçekle uzaktan yakından en ufak bir ilgisi yoktur.

SORU: Kreschmer, benzer şekilde geçtiğimiz hafta bir televizyon programında Türkiye’nin protokole imza atmasının tanıma anlamına geleceğini söyledi. Kreschmer’in ifadelerine bakma şansına kavuştunuz mu? Tam bu anlam mı çıkıyor ve Kreschmer’in yine Barosso’yla çelişecek bir şekilde bu tür bir açıklama yapmasını  nasıl değerlendiriyorsunuz?

CEVAP: Benim biraz önce yaptığım değerlendirmeler, bütün bu ifadelerin dikkate alınması suretiyle söylenmiş sözlerdir.

SORU: Şam ziyaretinin tam tarihi belli mi?

CEVAP: Sayın Cumhurbaşkanımız benim bildiğim kadarıyla gelecek ayın sanıyorum ikinci haftasının başlarında gidecekler. Şahsen kesin tarihi konusunda bilgim yok. Ancak toplantıdan  sonra size söylerim.

Evet, başka sorunuz olmadığını anlıyorum, hepinize teşekkür ediyor ve toplantımızı kapatıyorum.