10 Mayıs 2006, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan´ın Haftalık Olağan Basın Toplantısı

TAN: Değerli arkadaşlar, bugünkü basın brifingimize hoşgeldiniz. Hepinizi her zaman olduğu gibi sevgiyle selamlıyorum. Bugün benim herhangi bir açıklamam olmayacak. Şayet sorularınız varsa bunları cevaplandırmaya gayret edeyim.

……

SORU: Sayın Tan, İran’ın Nükleer Müzakerecisi ve Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Doktor Ali Laricani’nin, Ankara ziyareti sırasında ABD’nin PKK’yla görüştüğü yönünde iddiaları vardı. Türk yetkililere de bilgi, belge ve fotoğraf verdiği yönünde çeşitli açıklamaları basına yansıdı. Türk istihbaratında da bu tür bilgilerin olduğu belirtiliyor. Sayın Laricani, size bu konuda somut kanıt verdi mi? Sizde böyle bir bilgi var mı?

CEVAP: Bu konuda, esasen yetkililerimizce gerekli açıklamalar yapılmıştı. Hatta bu soru en üst düzeyde cevaplandırılmıştı. Laricani, bu şekilde bir iddiadan söz etmiştir. Ancak, herhangi somut bir belge verdiğine dair benim elimde bilgi yok.

SORU: Namık Bey, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Condolleezza Rice ve Donald Rumsfeld’in kendisine “Türkiye sınır ötesi operasyon yapamaz” dedi, diye bir televizyona verdiği iddia edilen bazı söylemleri var. Türkiye Amerikan tarafına böyle bir güvence verdi mi veya Irak tarafıyla böyle bir konuyu görüştü mü?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti kararlarını kendisi alır. Sözkonusu ifadelerin sahipleri de bunu gayet iyi bilirler. Ülkemizin güvenliği sözkonusu olduğunda her türlü tedbiri tereddütsüz alırız. Bu ifadelerin sahipleri, PKK terörüyle mücadelemizden memnuniyet duymalıdırlar. Zira şu anda kuzey Irak’ta ciddi bir güvenlik boşluğu mevcuttur ve PKK bu boşluğu istismar etmektedir. Bu durum böyle devam ettiği takdirde, PKK Irak için de çok büyük bir tehdit haline gelecektir. Bu çerçevede şunun da altını çizmek gerekir ki Türkiye’nin herhangi bir komşusuyla ilgili gizli gündemi olmadığı gibi evvelce vurguladığımız üzere Irak’ta mevcut güvenlik boşluğundan farklı maksatlarla istifade etmek gibi bir niyet veya politikası da yoktur.

SORU: Talabani’nin güvence verildiğine dair sözleriyle ilgili olarak, bu yönde bir söz söyleyip söylemedikleri yönünde ABD’den bilgi istediniz mi? Aynı şekilde Talabani’nin bu sözlerinin nereden kaynaklandığı yönünde Irak tarafına da benzer soruyu yönelttiniz mi?

CEVAP: Tutumumuzu size büyük bir açıklıkla ifade ettim. Bizim tutumumuz bellidir, bu herhangi bir kimseden bilgi istenmesini veya bir yorum talebinde bulunulmasını gerektirmiyor.

SORU: Efendim, Kanada Başbakanının soykırım açıklamasının ardından Ottava Büyükelçimiz Ankara’ya geldi, danışmalarda bulunuyor. Basında da askeri olsun, ekonomik olsun Kanada’ya bir takım tepkilerin verildiği yazılmaya başlandı. Bunları sormak istiyorum, tepki verildi mi; bu tür şeyler yapıldı mı? Kanada’yla bundan sonraki ilişkileri nasıl görüyorsunuz?

CEVAP: Değerli arkadaşlarım, Kanada Başbakanının ifadeleri karşısında tepkimizi ortaya koyduğumuzu hepiniz biliyorsunuz. Bu hususta atılacak adımların ne olması gerektiği konusunda Bakanlığımızda bir değerlendirme cereyan etmektedir. Ayrıca bu değerlendirmenin ilgili diğer kurumlarımızda bilistişare yürütüldüğünü size söyleyebilirim. Bu aşamada, bunun ötesinde ayrıntıya girmemin doğru olmayacağı kanaatindeyim.

SORU: Sayın Tan, bugün Hürriyet gazetesinde çıkan bir haberde, tırnak içerisinde herhangi birisine atıfta bulunulmadan, İran’la ilgili Türkiye’nin politikası özetlenirken, “Birleşmiş Milletler kararlarına uyacağız, Irak’taki gibi uluslararası bir koalisyon kurulduğu takdirde buna engel olmayacağız” şeklinde ifadeler var. Böyle bir görüşü Dışişleri Bakanlığı paylaşmakta mıdır?

CEVAP: Doğrudan Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin ağzından duymadığınız konular, tırnak içinde de verilse, buna itibar etmemek gerekir. İran konusu veya benzer hassasiyet arzeden konular, daha da dikkat edilmesi gereken hususlardır. Biz İran’a ilişkin politikalarımızı sizlere çok çeşitli vesilelerle, mümkün olduğu kadar açıklıkla anlattık. Bunlar, notlarınızda mevcuttur. Dolayısıyla onlara itibar etmek gerekir.

SORU: Stratejik vizyon belgesi ile ilgili olarak sürdürülen görüşmeler var. Acaba bu görüşmeler ne durumda? Yani üzerinde anlaşma varılan herhangi birşey var mı?

CEVAP: Doğrudur, bu görüşmeler sürmektedir. Geçen hafta da ifade etmiştim; bu görüşmelerin bir iki hafta daha devam etmesini beklediğimizi belirtmiştim. Dolayısıyla önümüzde bir çalışma dönemi vardır. Bundan sonra size açıklamada bulunacağız. O metni de sizlere dağıtacağız. Altını bir kez daha çizmek istiyorum: Bu metin imzalanmayacaktır; çünkü çeşitli spekülasyonlar yapılmaktadır. Bu metin kamuya açık bir metin olacaktır. Bu metin hazırlanıp bittiğinde ve taraflarca üzerinde mutabakat hasıl olduğunda sizlere dağıtılacaktır.

SORU: Namık Bey, Bakan Abdullah Gül uçakla ilk seyahatini nereye yapmayı planlamaktadır? Hangi ay için öngörülüyor, bir hazırlık var mı? İkincisi de Tahran ziyareti için planlamalar ve hazırlıklar ne düzeyde.

CEVAP: İsterseniz ikincisinden başlayalım. Tahran’a herhangi bir ziyaret planlanmamaktadır.

Sayın Bakanımızın sağlık durumu, daha evvelce ifade ettiğim üzere, kulağında meydana gelen rahatsızlık nedeniyle şu sırada bir müddet daha uçakla seyahat etmesine imkân vermemektedir. Sanıyorum bunun için birkaç hafta daha gerekecektir. Ardından, şayet izin verilirse, doktor kontrolü altında uçakla seyahat edecektir. Bu seyahatin nereye olacağını şu aşamada kestirmek mümkün değildir.

SORU: Efendim, bu aralar Cezayir Dışişleri Bakanının gelmesi bekleniyor. Bir de Bahreyn Kralı’nın geleceği açıklanmıştı. Bu iki ziyaretin gerçekleşip gerçekleşmeyecekleri konusunda bilgi verebilir misiniz?

CEVAP: Bu ziyaretlerin gündemde olduğunu ben de hatırlıyorum. Ancak ayrıntısına tarihleri itibariyle vakıf değilim. Toplantıdan sonra arkadaşlarım öğrenir, size bilgi verirler.

SORU: Namık Bey, Türkiye ile ABD arasında kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesine ilişkin bir anlaşma imzalanmıştı. Sanıyorum bu anlaşmaya dair bazı gelişmeler var. Bilgi verebilir misiniz?

CEVAP: Kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesine yönelik uluslararası düzenlemelerin tümüne taraf olan ülkemizin ihracat kontrol sisteminin daha etkin bir hale getirilmesi için gerekli uzmanlık ve teknolojik desteğin sağlanabilmesi amacıyla, ABD ile 14 Haziran 2005 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine İlişkin Anlaşma” imzalanmıştır.

Sözkonusu Anlaşma ile ABD tarafınca, ihracat kontrolü alanında lisans ve uygulayıcı kurumlarımıza, kitle imha silahları üretiminde kullanılabilecek hassas teknoloji ihtiva eden çift-kullanımlı malzemelerin tespit edilebilmesine imkân verecek uzmanlık eğitimi ve teknik donanımın verilmesi öngörülmektedir.

Ülkemiz, çift-kullanımlı malzemelerin arzu edilmeyen kullanıcılara yayılması bakımından hassas bir coğrafyada bulunmaktadır. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi ile ihracat kontrolü alanında sorumluluk taşıyan lisans ve uygulayıcı kurumlarımızın personeline uzmanlık eğitimi verilmesi ve bazı gümrük kapılarımızın hassas malzemelerin tespitine yardımcı olacak teknik donanımla teçhiz edilmesi hedeflenmektedir. Böylece bu tür malzemelerin sınırlarımızdan kontrolümüz dışında giriş ve çıkışı, sağlanacak daha güçlü denetimlerle büyük oranda güçleşecektir.

ABD’nin yardımı, ABD’nin “İhracat Kontrolü ve Bununla İlgili Sınır Güvenliği Yardımı Programı” (Export Control and Related Border Security Assistance-EXBS) çerçevesinde gerçekleştirilecektir.

Sözkonusu program çerçevesinde, ülkemizin yanı sıra Rusya, Bulgaristan, Romanya, Slovenya, Sırbistan-Karadağ, Hindistan, Pakistan, Arjantin, Brezilya, Singapur, Estonya, Letonya, Litvanya ve Azerbaycan’ın da aralarında bulunduğu 40’ın üzerinde ülke ihracat kontrolü ve ihracat kontrolüne yönelik sınır güvenliği alanında malzeme ve eğitim yardımından yararlanmaktadır.

Üç yıl için geçerli olacak Anlaşma, yukarıda belirtilen eksikliklerimizin giderilmesi ile amacını yerine getirmiş olacak ve önceden tespit edilmiş hukuki süreci çerçevesinde sona erecektir.

Teknik yardım neticesinde temin edilecek sistemin işletilmesi ve denetimi ulusal makamlarımızca gerçekleştirilecek olup, ABD’nin bu alandaki katkısı, sistemin kurulmasına yönelik bedelsiz teknik yardım ve cihazlara ilişkin eğitimi sağlamakla sınırlı kalacaktır.

Bu açıklamayı size toplantımızın sonunda metin olarak vereceğiz.

SORU: Fransa’daki bu yasa teklifiyle ilgili Ankara’nın yaptıkları konusunda bilgi verebilir misiniz?

CEVAP: Bu konuda size dün kapsamlı olduğuna inandığımız gayet somut bilgiler içeren bir birifing verdik. Dolayısıyla, eğer müsaade ederseniz, bu aşamada daha fazla ayrıntıya girmeyelim. Çünkü bu bir süreci gerektirmektedir. Hepinizden bu süreç içerisinde soğukkanlı tepkiler bekliyoruz. Biz her türlü tedbiri alıyoruz. Bu yasa tasarısının Meclis’ten geçmemesi veya kanunlaşmaması için Fransa yönetimi de duyarlılık içerinde hareket etmektedir. Bu tasarının yasalaşmaması, en içten dileğimizdir. Zira gerçekten çok önem verdiğimiz, çok derin, tarihi geçmişi olan ilişkilerimizin giderek gelişeceği bir ortam var iken, bazı sıkıntılar yaratmak hiç kimsenin arzusu olmasa gerektir.

Sizlere bu toplantımıza son vermeden önce sözde “Pontus Helenizmi Soykırımı Anıtı” konusunda bir açıklamayı da okumak istiyorum.

Sözde "Pontus Helenizmi Soykırımı Anıtı"nın 7 Mayıs 2006 günü Selanik Belediye Başkanı Vassilios Papayorgopulos tarafından törenle açılmasından ayrıca, sözkonusu törene Hükümet yetkilileri, Parlamento Temsilcileri ile mülki ve askeri erkanın da katılmış olmasından üzüntü duyduk.

Sözde “Pontus soykırımı” iddialarının hiçbir tarihi ve bilimsel temeli mevcut olmayıp, tarihsel gerçeklerin saptırılmasından ibarettir. Yunanlı yetkililere ve akademisyenlere iki ülke ilişkilerine zarar verecek bu tür söylemlerle ortaya çıkmaları yerine tarihi olayları objektif şekilde değerlendirmelerini öneririz.

Esasen konuya ilişkin hassasiyetimizi bir süredir Yunan makamlarının dikkatine getirmekteyiz. Hiçbir dayanağı olmayan iddialara konu olan bu adımın Türkiye ile Yunanistan arasında geliştirmeye çalıştığımız işbirliği ve diyalog ruhuyla uyuşmadığı yönündeki görüşümüzü bu vesileyle bir kez daha yinelemek istiyoruz.

Toplantımızı bu açıklamayla kapatıyorum, hepinize sevgilerimi sunuyorum.