Türkiye ile ABD Arasında Olası Bir Serbest Ticaret Anlaşmasının, Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği Çerçevesindeki Yükümlülüklerimiz Açısından İncelenmesi
Türkiye ile ABD Arasında Olası Bir Serbest Ticaret Anlaşmasının, Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği Çerçevesindeki Yükümlülüklerimiz Açısından İncelenmesi

Oya Karakaş *


ABD ile ülkemiz arasında çok iyi düzeyde seyreden ikili siyasi ilişkilere ve her iki ülkenin sahip olduğu büyük ekonomik potansiyele rağmen, ekonomik ilişkilerin aynı düzeyde olmaması ve ticaret rakamlarının potansiyelin gerisinde kalması her iki tarafı da bunun geliştirilmesi yönünde arayışlara itmektedir. ABD pazarının büyüklüğü ve ihracatçılarımız bakımından çekiciliği nedeniyle, işadamlarımız, bunların oluşturdukları meslek kuruluşları ve birlikler de bu yönde çeşitli girişimlerde bulunmaktadırlar.

Sektör kuruluşlarımız, başta ABD ile Türkiye arasında bir serbest ticaret anlaşması (STA) imzalanması olmak üzere tekstil kotalarının kaldırılması/artırılması ve ülkemize tanınan tercihli ticaret imkanlarının geliştirilmesi yönündeki taleplerini çeşitli vesilelerle dile getirmektedir. Özellikle Türk tekstil ve konfeksiyon sektörü ABD’nin uyguladığı kotaları ortadan kaldıracağını bekledikleri bir serbest ticaret anlaşmasının hararetli savunucusu olmakta ve böyle bir anlaşmanın biran önce imzalanması yönünde her türlü girişimde bulunmaktadır.

Kuşkusuz, Türkiye ile ABD arasında yapılacak bir serbest ticaret anlaşması, dış ticaretimize yeni bir ivme kazandıracak ve ABD pazarındaki payımızı artıracaktır. Bununla birlikte, üzerinde durulması gereken en önemli husus, ABD pazarında yeni kazanımlar elde etmek uğruna dış ticaret politikamızda gümrük birliği ve diğer ülkelerle yapılan serbest ticaret anlaşmaları ile elde edilen kazanımlardan vazgeçilmemesi ve yeni düzenlemelerin mevcut yükümlülüklerimiz ile bağdaştırılmasıdır.

DTÖ Kuralları Bakımından Bölgesel Ticaret Anlaşmaları:

DTÖ düzenlemeleri, çok taraflı ticaret sisteminin temel kuralı olan "en çok gözetilen ulus" ilkesine önemli bir istisna getirerek, üyelerin bölgesel ticaret anlaşmaları(1) yapabilmelerine olanak sağlamaktadır. Ancak, bu bölgesel düzenlemelerin, diğer ülkelerle ticarete yeni engeller getirmemek gibi bazı koşullara uyması gerekmektedir.

Bölgesel ticaret anlaşmalarının DTÖ sistemi ile ne ölçüde bağdaştığı uzun zamandır tartışılan bir konudur. Bu tür anlaşmaların DTÖ sisteminin ruhuna aykırı olduğunu, çünkü farklı ve ayrımcı muameleye olanak verdiğini savunan ve bu uygulamayı eleştirenlerin yanısıra, bu tür anlaşmalarla DTÖ sisteminin birbirlerini tamamladığını, sözkonusu anlaşmaların da dünya ticaretinin artmasına ve ticaretin liberalleşmesine katkıda bulunduğunu ve bu nedenle olumlu bir işlevi olduğunu savunanlar da mevcuttur. Şu an için, ikinci görüşü savunanların bugüne kadar ağır basmış olduklarını söylemek mümkündür.

Her ne kadar DTÖ sistemini oluşturan çok taraflı ticaret kural ve düzenlemeleri genel bir kabul görüyor olsa da, ülkeler ikili ve bölgesel düzenlemelerden vazgeçmemektedir. Ekonomik, ticari ve siyasi nedenlerle pek çok ülke ikili veya bölgesel düzeydeki ticaret düzenlemelerini, ticari çıkarlarının korunmasını sağlayacak önemli bir araç olarak görmekte ve bunlara sıklıkla başvurmaktadır. Hatta son yıllarda bu anlaşmaların sayısında bir artış da gözlenmekte olup, bu sayı 250’yi aşmıştır.

Bir bölgesel ticaret anlaşmasının DTÖ sistemine uygun olup olmadığının, ilke olarak, taraf olan ülke veya ülkelerin bildirimin ardından DTÖ Bölgesel Ticaret Anlaşmaları Komitesinde yapılacak inceleme sonucu belirlenmesi öngörülmüştür. Ancak, GATT Anlaşmasının bölgesel ticaret anlaşmaları ile ilgili XXIV. Maddesinin hükümlerinin bazı bakımlardan net olmaması nedeniyle Komiteye bildirilen anlaşmaların çoğunun incelemesi henüz sonuçlanmamıştır. Şu an için sadece 1995’ten önce bildirimi yapılmış anlaşmaların incelemesi tamamlanmış durumdadır. Örneğin, AB-Türkiye Gümrük Birliği ve AB’nin pek çok aday ülke ile yapmış olduğu serbest ticaret anlaşmasının incelemesi henüz tamamlanmamıştır. Bunun yanı sıra AB ile gümrük birliği uyarınca diğer aday ülkelerle yapmış olduğumuz serbest ticaret anlaşmalarının incelemesi de tamamlanmış değildir. Bu incelemenin sonuçlanmamış olması, ilke olarak uygulaması açısından bir sorun yaratmamaktadır. Şu an için DTÖ’de incelenmesi tamamlanmamış 125 bölgesel ticaret anlaşması vardır. DTÖ Doha Bakanlar Bildirisi ile, GATT Anlaşmasının XXIV. Maddesinin net olmayan bu hükümlerine açıklık getirilmesi için müzakerelere gidilmesi kararlaştırılmıştır.

DTÖ kuralları açısından bir bölgesel ticaret anlaşmasına cevaz verilebilmesi için, diğer ülkelerle ticarete yeni engeller getirmemesi ve iki ülke arasında "esas itibarıyla tüm ticareti (substantially all the trade)" kapsaması gibi koşulları yerine getirmesi gerekmektedir. Örneğin, Türkiye’nin AB ile yapmış olduğu gümrük birliği uyarınca Hindistan’a yönelik olarak uygulamaya başladığı miktar kısıtlamaları, ticarete yeni engeller getirdiği için DTÖ kurallarına aykırı bulunmuştur. "Esas itibarıyla tüm ticaret" ifadesi ise, daha belirsiz olduğu için daha tartışmalıdır. Bu ifadenin müzakere edilerek netleştirilmesi gerekmektedir.

Türkiye’nin AB ile yapmış olduğu gümrük birliği, DTÖ hukuku açısından, iki eşit taraf arasında yapılmış bir anlaşmadır. Bu, 15 ülkeden müteşekkil bir gümrük birliğine Türkiye’nin katılması değil, Avrupa Birliği adlı bir antite(2) ile Türkiye arasındaki bir anlaşma olarak görülmektedir. DTÖ çerçevesinde her bir bölgesel ticaret anlaşması tek tek ele alınmakta ve DTÖ kurallarına aykırı olmadığı diğer üyelerce kabul gördüğü takdirde şikayete konu olmadan uygulanabilmektedir.

Türkiye, ABD veya herhangi bir üçüncü ülke ile bir bölgesel ticaret anlaşması yaptığı takdirde, bu diğer üyelerce DTÖ kurallarına uygunluğu bakımından sorgulanacaktır. Daha önce Türkiye ile bölgesel ticaret anlaşması yapmış olan bir diğer üye, DTÖ’de bu yeni anlaşmaya ancak DTÖ kuralları çerçevesinde itiraz edebilecektir. Başka bir ifadeyle, yeni anlaşmaya eski anlaşma hükümlerine dayanarak itiraz edemeyecek, ancak örneğin yeni anlaşmanın "esas itibarıyla tüm ticareti" kapsamadığını veya başka bir kuralı ihlal ettiğini öne sürerek itiraz edebilecektir.

AB-Türkiye Gümrük Birliği Açısından Bölgesel Ticaret Anlaşmaları:

1 Ocak 1996 tarihinden bu yana yürürlükte olan Türkiye-AB Gümrük Birliği uyarınca, ülkemiz, Gümrük Birliği kapsamındaki malların ithalatında AB’nin ortak gümrük tarifelerini uygulama ve ayrıca AB’nin üçüncü ülkelere yönelik dış ticaret politikalarını üstlenme ve uygulama yükümlülüğü altındadır. Gümrük Birliğini kuran 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararında da (OKK) yer alan bu yükümlülükler, esasen, gümrük birliklerinin özünü oluşturan "malların serbest dolaşımı" çerçevesinde, "trafik sapmasının önlenmesi(3)" açısından gereklidir.

Türkiye, 1/95 sayılı OKK’nın 13. Maddesi uyarınca, AB’nin Ortak Gümrük Tarifesiyle (OGT) uyum sağlama yükümlülüğü altındadır. Türkiye’nin, AB ile herhangi bir tercihli ticaret düzenlemesi bulunmayan üçüncü bir ülkeyle serbest ticaret anlaşması imzalaması veya benzeri bir tercihli ticaret taahhüdü altına girmesi, ancak AB’nin olumlu yaklaşımı ile mümkün olabilecektir. Zira Türkiye’nin, üçüncü ülkelerle bir ticari anlaşma çerçevesinde, o ülkeye halen uygulamakta olduğu gümrük tarifelerinin altında bir tarife uygulaması, o ülkeye alabileceği tavizlere karşılık tarife tavizi verebilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, yapılabilecek bir ticari anlaşma, ilgili üçüncü ülke tarafından Türkiye’ye tek taraflı taviz verilmesinden ibaret olabilecektir. (Bir DTÖ üyesinin diğer bir DTÖ üyesine tek taraflı tavizler vermesi ise DTÖ kurallarına aykırıdır.)

Bu husus, Türkiye ile Makedonya arasında STA imzalanması bağlamında da gündeme gelmiştir. Türkiye, Makedonya ile ilişkilerinin siyasi bakımdan taşıdığı önemi dikkate alarak, bu ülkeyle ticari ilişkilerini geliştirmek amacıyla özellikle asimetrik bir STA yaparak, Makedonya’ya bazı ticari avantajlar sağlamak istemiş; ancak Türkiye’nin Makedonya ile STA müzakerelerine başlamayı öngördüğü dönemde AB ile Makedonya arasında STA bulunmaması ve AB’nin bu ülkeye yönelik tercihli rejiminin, mevcut GSP (Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi) sistemiyle sınırlı olması nedeniyle, Türkiye, Makedonya ile AB’nin GSP tavizlerinin ötesine geçen bir STA imzalamak için AB’den özel izin almak durumunda kalmıştır.

Üretim ve ihracat olanakları AB bakımından ciddi bir rekabet veya olumsuz etki doğurmayacak ve dolayısıyla AB’nin pazar payını tehdit edemeyecek nitelikteki Makedonya ile yapılacak STA için dahi, AB ile ciddi müzakereler yapılmıştır. AB, ABD gibi en önemli ticari rakibi sözkonusu olduğunda, kendisi ABD ile bir STA yapmadan, Türkiye’nin ABD ile STA imzalamasına olumlu yaklaşmayacaktır.

Türkiye’nin, AB’nin olumlu görüşünü almadan ABD ile STA imzalaması halinde ise, AB’nin ülkemizden ithal edeceği ürünler için menşe belgesi talep etmeye başlaması ve bunun sonucunda, Gümrük Birliğinin esasını teşkil eden ve en önemli kazanımımızı oluşturan malların serbest dolaşımının fiilen geçersiz hale gelmesi sözkonusu olacaktır.

Tekstil Sektörümüz Bakımından Durum:

Türk tekstil ve hazır giyim ürünleri, AB pazarına Gümrük Birliğinden sonra kotasız girmekte, ayrıca, 1971 yılından bu yana AB’ne gümrük vergisiz ihraç edilmektedir. Bu uygulamalar sonucu yaklaşık 10 milyar Dolarlık toplam tekstil ve hazır giyim ihracatımızın büyük bölümü AB’ne yapılmaktadır. Bu koşullar altında Türkiye, AB pazarında Çin Halk Cumhuriyeti’nin de önüne geçerek en büyük tedarikçi ülke durumundadır.

ABD’ne tekstil ve hazır giyim ihracatımız ise yaklaşık 1,5 milyar Dolar seviyesindedir. ABD, bütün tekstil ihracatçısı ülkelere kota uygulamaktadır. ABD’nde tekstil sektörü toplam iç piyasanın yaklaşık %80’ini karşılamakta olup, çok hassas konumdadır ve yönetime büyük baskı yapmaktadır. ABD’nin kotalarını tek bir ülke lehine kaldırması, hem kendi sektörünün, hem de bazıları ABD’nin önemli müttefiği olan diğer ihracatçı ülkelerin tepkisini çekecektir.

Mevcut koşullar altında, ABD ülkemiz menşeli tekstil ürünlerine % 20-30 arası gümrük vergisi uygularken, ülkemiz Ortak Gümrük Tarifesi uyarınca ABD’ne % 0-8 oranında gümrük vergisi uygulamaktadır. ABD ile AB birbirlerine karşı tekstil kotası uygulamamaktadır. Ülkemizin ABD’nin AB’ne uyguladığı bu tercihli uygulamaya dahil olması ve kotaların kalkması için girişimleri vardır ve bunlar AB tarafından da desteklenmektedir.

Tekstil kotalarının DTÖ Tekstil ve Giyim Anlaşması uyarınca 2005 yılında kalkması öngörülmektedir. Bu, başta ÇHC olmak üzere düşük maliyetle üretim yapan ülkelerle rekabeti güçleştirecektir. Bu ülkeler, ABD ve AB piyasasına çok düşük fiyatlarla girme avantajını elde edeceklerinden, AB piyasasında en çok Türkiye etkilenecektir.

DİPNOTLAR:
• Daire Başkan V., Çok Taraflı Ekonomik İşler Genel Müdür Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı.

(1) DTÖ jargonunda geçen "bölgesel ticaret anlaşması (regional trade agreement)" tanımı serbest ticaret anlaşmaları (free trade agreement) ve gümrük birliklerini (customs union) kapsamaktadır. Serbest ticaret anlaşmaları genel olarak iki veya daha çok sayıda ülkenin birbirlerine, daha düşük gümrük tarifeleri, daha elverişli pazara giriş koşulları gibi tercihli muamelede bulunmalarını öngörür; gümrük birliğinde ise bu tercihli muameleye ilaveten dışarıya karşı da ortak gümrük tarifesi uygulanır.

(2) AB ülkeleri DTÖ’de AB Komisyonu tarafından temsil edilmektedir ve Komisyon temsilcisi bu ülkelerin tümü adına görüş beyan etmektedir.

(3) Bir gümrük birliğinin iki ayrı üyesi aynı ürüne farklı gümrük tarifesi(vergisi) uyguladığı takdirde, ürün tarifenin düşük olduğu ülkeden gümrük birliğine girip serbest dolaşım çerçevesinde diğer ülkeye geçecektir. Bunun önlenmesi için başvurulacak yöntem olan menşe belgesinin istenmesi halinde ise, tanımı gereği düzenleme gümrük birliği olmamaktadır.