SC:17 - 21 Mayıs 2005, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan´ın Kendisine Yöneltilen Bir Soruya Cevabı

Son günlerde bazı ulusal basın ve yayın organlarında yer alan çeşitli yorum ve makalelerde, AB’nin önde gelen siyasî şahsiyetlerine yakın kimi düşünce kuruluşları tarafından, Türkiye’ye “imtiyazlı ortaklık” önerisinde bulunulduğu  yönünde bilgilere yer verilmektedir.

Kamuoyunca da yakından takip edildiği üzere, Türkiye-AB ilişkilerinin ana ekseni, ülkemizin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğinin gerçekleşmesi esasına ve hedefine dayanmaktadır. 1963 Ankara Anlaşmasının imzalandığı tarihten günümüze kadar, Türkiye ile Topluluk arasındaki ilişkiler her zaman tam üyelik hedefine matuf bir içerikte şekillenmiştir.

Türkiye’nin adaylığının tescil edildiği 1999 Helsinki Zirvesi kararları, ortaklığın tam üyelik hedefine yönelik olduğunu bir kez daha teyit etmiştir. Anılan tarihten bu yana, katılım için gerekli olan siyasî kriterlerin karşılanması yönünde Hükümetlerimizce gerçekleştirilen köklü reformlar, ülkemizin esasen yasal hakkı olan tam üyelik hedefini adeta bir devlet politikası anlayışıyla biçimlendirdiğinin en önemli göstergesini teşkil etmiştir.

17 Aralık AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde alınan karar gereğince, 3 Ekim 2005 tarihinde tam üyelik müzakerelerine başlayacak olan ülkemiz, tüm enerjisini bu hedef  üzerinde yoğunlaştırmıştır.

Bu gerçekler temelinde, hangi isim altında olursa olsun Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefinin dışında veya paralelinde sunulabilecek herhangi bir formül veya seçeneğin tarafımızca kabul edilmesi mümkün değildir.