Sayın Bakanımız İle Rf Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un Ortak Basın Toplantısı, 2 Eylül 2008, İstanbul
SAYIN BAKAN: Değerli Basın Mensupları, bugün Rusya Federasyonu’nun Dışişleri Bakanı, değerli dostum Sayın Sergei Lavrov’u ve beraberindeki Heyet’in değerli üyelerini ülkemizde görmekten büyük memnuniyet duyuyoruz.

Türkiye ve Rusya, dost iki ülkedir ve ilişkilerimizde koymuş olduğumuz hedef çok boyutlu, geliştirilmiş ortaklıktır ve bizim çok yönlü bir işbirliği anlayışımız vardır. Her vesileyle dile getirmekte olduğumuz gibi, RF ile ilişkilerimize büyük değer atfetmekteyiz. Rusya’yı yalnızca komşu ve dost bir ülke olarak değil, aynı zamanda Türkiye’nin ticaret ve enerji alanlarında başlıca ortaklarından birisi olarak görmekteyiz. İkili ticari ilişkilerimiz üst düzeyde seyretmektedir. Rusya, 2008 yılının ilk 6 aylık dönemindeki yaklaşık 20 milyar dolarlık ikili ticaret hacmiyle Türkiye’nin birinci ticaret ortağıdır. Türk işadamlarının ve inşaat firmalarının RF’daki başarılı çalışmalarını da hep beraber takdirle izliyoruz.

Yine beşeri ilişkiler de Türkiye ile Rusya arasında hızla gelişmekte. 2007 yılında Türkiye’yi ziyaret eden Rus turistlerin sayısı 2.5 milyonu aşmış idi. Bu yılın ilk 7 ayında da 1.6 milyon gibi bir rakam görüyoruz. Türkiye, Rusların en çok tercih ettiği bir tatil ülkesi artık.

Rusya Federasyonu ile enerji alanında işbirliğine de önem atfediyoruz. Bu işbirliğinin gelecekte gerçekleştirilecek karşılıklı yarara dayalı projelerle ileri götürülmesini de umuyoruz. Türkiye, RF ve bölgedeki diğer üretici ülkelerin petrol ve doğalgazını tüketici pazarlarına güvenli ve ekonomik biçimde ulaştırılmasında kilit bir konuma sahiptir ve işbirliğimizin enerji arz güvenliğinin geliştirilmesine katkıda bulunacağına inanıyorum.

Bu kadar olumlu bir tablo içerisinde, son dönemde ortaya çıkan, Rus gümrüklerinde Türk mallarının uzun süre incelemeye tabi tutulması sonucunda yaşanan gelişmelerden kaynaklanan sorunu da değerli dostumla samimi ve yapıcı bir yaklaşımla ele aldık. Bu sorunun da, Rus tarafından beklediğimiz esneklik ve işbirliği yaklaşımı sayesinde aşılacağına inanıyoruz. Görüşmelerimize Kafkaslar başta olmak üzere, Kıbrıs, Orta Doğu, Irak, İran gibi ortak bölgesel sorunları da ele aldık ve bu konularda da görüş alışverişinde bulunduk.

Değerli Bakanla görüşmelerimizde Kafkasya’daki gelişmeler konusu, kuşkusuz gündemimizde önemli bir yer tuttu. Kafkasya’da barış ve istikrarın sağlanması, bölgenin sınır komşusu olan Türkiye açısından hayati önem taşımaktadır. Ülkemizin aynı zamanda, bu çerçevede büyük sorumlulukları da bulunmaktadır. Türkiye, hangi koşullar altında olursa olsun, sorunların barışçıl yöntemlerle ve diyalog yoluyla çözülmesi için elinden gelen gayretleri sürdürecektir. Türkiye, Gürcistan’da son dönemde meydana gelen gelişmeleri endişeyle takip etmektedir. Daha önce de açıkladığımız gibi, Gürcistan’ın bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğüne Türkiye önem vermektedir. Türkiye’nin bölge ülkeleriyle yakın ve dostane ilişkiler içinde olmasının verdiği sorumluluk duygusuyla hareket etmeyi ve şu ana kadar gerçekleştirdiğimiz temaslar konusunda da yine Sayın Bakan Lavrov’la görüş alışverişinde bulunduk. Kafkaslarda barış ve güvenliğin tesis edilmesinin önemine işaretle, ihtilafların sıcak çatışmalara sebebiyet vermeden uluslararası hukuk çerçevesinde, diyalog ve uzlaşı yoluyla çözülmesini arzu ettiğimi de vurguladım. Bu çerçevede, Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu önerimiz hakkında da kapsamlı görüş alışverişinde bulunma imkânımız oldu. Bu önerimizin, bölgede kalıcı barış ve istikrarın sağlanması için bölge ülkeleri arasında güven tesis etmeyi hedefleyen, geleceğe ilişkin vizyonu bulunan bir inisiyatif olduğu konusunda mutabık olduğumuzu memnuniyetle öğrendim. Sözkonusu inisiyatifin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi için yakın istişarelerimizi ve işbirliğimizi sürdürme kararını da beraberce aldık.

Önümüzdeki yıllarda, Türkiye ile RF arasındaki ilişkinin ve aynı zamanda işbirliğinin çok boyutlu ortaklık temelinde daha da geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için gerekli koşulların mevcut olduğuna inanmaktayım. Değerli konuğumuza tekrar hoş geldiniz diyorum ve sözü kendisine bırakıyorum.

KONUK BAKAN: Çok teşekkür ediyorum. Her şeyden önce samimi olarak, değerli meslektaşıma, dostuma, Ali Babacan beyefendiye geleneksel misafirperverlik ve hüsnü kabul için teşekkür ediyorum. Bizim Ali Babacan beyefendiyle birlikte görüşmelerimiz, her zaman olduğu gibi dostane bir ortamda, güven ortamında cereyan etti ve bir kez daha teyit ettik ki siyasi diyalog, ülkelerimiz arasındaki diyalog yüksek tempolarla devam etmekte ve bu ziyaretim son üç ay içindeki ikinci ziyaretim. Dolayısıyla, yılsonuna doğru RF’na Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün ziyareti olacak. Bu ziyaretin hazırlıklarını da tartıştık ve bunlar bizim ilişkilerimize yeni bir ivme kazandıracaktır.

Benim dostum Ali Babacan belirtti. Bizim ticaretimiz rekor tempolarla gelişiyor. Bu sene mutlaka, Devlet Başkanlarımızın ticaret hacmini 25 milyar dolar seviyesine çıkarma hedefini gerçekleştireceğiz. Yatırım alanındaki işbirliği günden güne gelişiyor ve Rus turistlerin akımı Türkiye’ye devam ediyor. Geçen seneki 2,5 milyon kişilik rekor aşılmış olacak ve Rusya bu alanda hem Türkiye’nin bir numaralı ticaret partneri, hem de bu harika tatil yerlerinin bir numaralı turist ülkesi olacaktır.

Burada hedef olarak ilişkilerimizde, çok boyutlu ileri ortaklık temelinde işbirliğini geliştirmek istiyoruz. Görüşmelerimiz sırasında Kafkaslardaki sorunları değerlendirdik, mevcut durum konusunda bilgi teatisinde bulunduk ve her şeyden önce sükûnetin, barışın, emniyetin bölgede idame ettirilmesi konusunda görüş birliğine vardık. Maalesef Rusya Federasyonu gibi, bu bölgede insanlar aynı ilkelerle hareket etmeyebiliyor ve Birleşmiş Milletler tüzükleri ihlal ediliyor, uluslararası yükümlülükler ihlal ediliyor. Ve Güney Osetya’ya karşı bir saldırganlığı gördük ve bu da binlerce insanın hayatına mal oldu, onlarca barış gücü görevlisinin hayatına mal oldu. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanımız Medvedev’in aldığı, parlamentoda onaylanan karar, vatandaşlarımızın da görüşünü kapsıyor. Osetya’nın, Abhazya’nın bağımsızlığının tanınması bu koşullarda tek çıkar yoldu. Bu, sadece Güney Osetya’nın ve Abhazya’nın güvenliğini korumakla kalmayacak, bugünkü koşullarda bu halkların varlığını sürdürebilmesinin tek alternatifidir. Biz, ayrıca ikili işbirliğinin, çok yönlü diyaloğun geliştirilmesi yönünde ilgimizi belirttik. Kafkasya sorunu bağlamında, Türkiye’nin bu alandaki çabalarını, bu süreci ilerletme çabalarını takdirle karşılıyoruz ve bu kapsamda Ankara’nın yeni bir İstikrar ve İşbirliği Platformu oluşturulması teklifini ele aldık. Bunu olumlu olarak destekliyoruz. Ve bu alanda mekanizma yaratılması çalışmalarını takdirle karşılıyoruz. Tabiî ki bu merhalede ağırlıklı olarak, gerekli koşulların sağlanması gerekiyor. Güney Osetya’ya karşı saldırganlığın olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması gerekiyor. Ancak, partnerlerimizle mutabıkız ki karşılıklı işbirliği temelinde, anlayış temelinde ilerlemek mümkün. Biz, danışmalarımıza devam etme konusunda karar verdik. Bakanlar düzeyinde, yardımcılarımız düzeyinde, uzmanlar düzeyinde ve Kafkasya girişimi konusunda çalışmaları devam ettirmek istiyoruz.

Bölgesel uluslararası sorunları ele aldık. Gündeme giren Karadeniz bölgesi konuları ele alındı. Bu şekilde kurulan mekanizmaların da aktif bir şekilde kullanılması, Karadeniz Ekonomik İşbirliği’nin, Black Sea Force’un da etkin olarak kullanılması ve Türkiye’nin önerdiği Karadeniz uyumu konusu üzerinde duruyoruz. Yaklaşımlarımız ağırlıklı olarak, nihai olarak, Irak’ta sorunun mutlaka toprak bütünlüğü, bu ülkenin egemenliği temelinde çözümlenmesi yönünde olmalı diye düşünüyoruz. İran’ın nükleer programı çerçevesindeki sorunun da barışçı yollarla çözümlenmesini arzu ediyoruz.

Biz, ileride de Türkiye ile sıkı bir işbirliği içerisinde olmak istiyoruz. Sadece siyasi, ticari alanda değil, kültürel alanda da bunu devam ettirmek istiyoruz. Bütün bunlar dostane ilişkilere katkıda bulunacaktır. Değerli dostuma bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Bu sıkı işbirliğimizi devam ettirme fırsatını bana verdiği için.

SAYIN BAKAN: Teşekkür ediyorum. Şimdi, aramızda çok sayıda Rus gazetecinin de olduğunu görüyorum. Eğer uygun görürseniz, bir Türk bir Rus gazeteci, böyle sırayla gidebiliriz. Ben, Türk gazetecilere söz veriyorum. Siz, Rus gazetecilere söz verebilirsiniz. Sorularla devam edelim. Evet, buyurun lütfen.

SORU: Sayın Lavrov’a olacak sorularım. İran-Irak konusu da ele alındı dediniz. Son dönemde Amerikan basınında, Rusya Federasyonu’nun İran’la 2005 yılında gizli bir anlaşma imzaladığı ve S- 300 füzelerinin Rusya’dan İran’a satılacağı iddiaları gündemde. Bu iddialar ne kadar doğru, böyle bir şey sözkonusu mu? Ya da ilerleyen dönemde İran’a S-300 füzelerini satmayı düşünüyor musunuz? Bir de ikinci sorum, kısa olarak yanıtlayabilirsiniz. İhracat konusunda sıkıntı yaşıyor Türkiye. Benzer sıkıntıyı Amerika Birleşik Devletleri’nin de yaşadığını gördük. Dün kabul edilen kanun hükmündeki kararname ile Rusya yeniden bir izolasyona mı gidiyor acaba ekonomik olarak, böyle mi değerlendirmek lazım bu gelişmeleri.

KONUK BAKAN: Bu bilgiler biraz karıştırılmış oldu. Bu konu ele alınırken, bir cümle ile de ifade etmemiz mümkün. Doğru değil diyebilirim, ama size saygımdan dolayı bazı hususlardan bahsetmek istiyorum. Gizli sevkiyatlarla ilgili olarak, İran’a veya başka ülkelere silah sevkiyatı sözkonusu değil. Bizim silah ihracatımız kesinlikle şeffaftır ve uluslararası hukuk çerçevesinde yapılmaktadır. Ve Rusya’nın ihracat mevzuatına göre yapılmakta. Bu bölgede her şeyden önce, Gürcistan’a saldırı silahlarının verilmesinden dolayı anlaşmalar ihlal edilmiş oldu. Bu bölgede Güney Osetya, Abhazya gibi sorunlar olmasına rağmen, AGİT kapsamında, AB kapsamında belgeler imzalanmıştı ve bunlar da bu ihtilaf bölgelerine silah sevkiyatını yasaklıyordu. Ve burada ihlaller var, ama bu ihlalleri yapan Rusya tarafı değil. Pratik olarak bunu yapanlar, Saakaşvili rejimini silahlandıranlar, onu saldırıya hazırladı. Bunlar NATO üyesi ülkelerdir. Türkiye ile Rusya arasındaki ticari ilişkilerden bahsedecek olursak, ticaret hacmi rekor tempolarla artıyor ve kuşkusuz periyodik olarak fiili bazı sorunlar çıkabiliyor. Burada sözkonusu olan, bir dizi ülke, tam olarak gümrük mevzuatını ihlal etmiş oldu. Rus mevzuatını ihlal ettiler ve Federal Gümrük İdaresi, daha katı tedbirler almak zorunda kaldı. Bu ülkelerden gelen ürünlere de sıkı tedbirler uygulanmaya başlandı. Burada Türklere karşı bir davranış yok. Burada bir ayırımcılık yok. Türkiye ile ticareti devam ettirmekten yanayız ve Türkiye, bu konu ile ilgili. Dolayısıyla bizim gümrük idarelerimiz arasında yapılan görüşmelerde somut yaklaşımlar değerlendirildi. Bizim gümrük idaremiz, Türk mallarının basitleştirilmiş yöntemle Rusya’ya ihraç edilmesi yönünde teklifte bulundu ve hâlihazırda havayolu taşımacılığı ile ilgili bir pilot uygulama var, bunun sonuçlarını almaksızın biran evvel basitleştirilmiş gümrük düzenine geçebiliriz. Sayın Bakanla konuştuk. Bizim gümrük idarelerimiz, en kısa zamanda görüşmeler yapacak ve bu sorunu halledecektir. Ayrıca Rusya-Amerika ticareti konusunda kaygılarınızla ilgili olarak belirtmek istiyorum. Burada herhangi bir siyaset yok. Ticarette politika olmaz. Rusya, mutlaka böyle bir yaklaşım sergiliyor. Periyodik olarak son yıllarda, gönderilen malların kalitesi ile ilgili sorun ortaya çıktı. Özellikle Amerika’dan gelen et ürünlerinde, tarım ürünlerinde sorunlar çıktı ki Rusya birçok ülkeden ithal ediyor. Başka ülkelerden geliyor. Polonya’dan gelen et ile ilgili sorun çıkmıştı mesela. Ve Brezilya ile ilgili, Latin Amerika Ülkelerinden gelen mallarla ilgili sorunlar olmuştu. Geldiğinde bu etlerin kalitesi bizim standartlara uygun değildi veya ilgili tarafların anlaşmalarına uygun değildi. Avrupa Birliği ile ilgili kesin bir protokolümüz var ve bu kapsamda Rusya’ya antibiyotik içeren etlerin girmesi kesin şekilde engellenmişti. Yani, bunlar anlaşmalar çerçevesinde yapılıyor. Rusya’ya Amerika’dan et ihraç eden ülkeler geçen sene bizim müfettişlerimiz tarafından ikaz edilmişti. Kalite konusunda kaygılarımız, bu kalitenin uygun standarda gelmesi için neler yapılması gerektiği belirtilmişti. Bir yıl boyunca hiçbir şey yapılmamıştır ve dolayısıyla biz, zorunlu olarak, durumu düzeltene kadar bunlardan et almama kararı aldık. Tabiî ki Amerikan üreticileri için etten kazanacakları para önemli, ama biz insanlarımız için çaba göstermemiz gerekiyor.

SORU: Uzun süredir Gürcü meslektaşınızla görüşmediniz. Kafkas Platformu konusu Gürcü tarafıyla görüşüldü mü ve Gürcü tarafıyla veya Türk tarafıyla Türk barış gücünün Güney Osetya sorununa…. Bu konu ele alındı mı, barış gücü Güney Osetya’da……?

SAYIN BAKAN: Şimdi biliyorsunuz, geçtiğimiz pazar günü Gürcistan Dışişleri Bakanı buradaydı, İstanbul’daydı. Kendisiyle bölgedeki hem son gelişmeleri ele aldık hem de bu Kafkasya Platformu konusunu ele aldık. Genel yaklaşımları olumlu olmakla beraber, bazı şartların oluşmasını beklemeyi tercih ettiklerini bize söylediler. Ama bir yandan da biz onlarla bu platform konusundaki görüşmelerimize, istişarelerimize de devam edeceğiz.

KONUK BAKAN: Bu konuda eğer mümkün olursa ilave etmek isterim. Rusya, girişimci olarak, bu emniyet bölgelerinde uluslararası güçlerin yeralmasını desteklemiştir. Bu bölgede bizim barış gücü askerlerimiz var. Saldırıdan sonra bizim barış gücü birlikleri, sonsuza kadar orda kalmak zorunda değiller ve bununla ilgili AGİT bir teklifte bulundu. AGİT, gözlemcilerin 100 kişiye çıkarılmasını istedi ve ihtiyacı üzere bunların sayısının arttırılmasını önerdi. Güvenlik bölgesinde, özellikle AGİT çerçevesinde uluslararası bir polis gücü olsun istiyoruz, çünkü barış gücü birimlerinin güvenliği sağlamak, iç nizami sağlamak zorunluluğu yok. Bu alanda da temsilcilerini göndermek isteyenler, AB kapsamında, AGİT gözlemcileri kapsamında elemanları gönderebilir, uluslararası polis gücüne eleman verebilir. Bu güvenlik bölgesinin gerçekten güvenli bir bölge olduğunu, askerden arındırılmış olduğunu görmek istiyoruz. Tabiî ki emin olmalıyız, güç kullanmama anlaşmasına son yıl zarfında, bu konuda gayretler harcadık, ama Tiflis veya batı ülkeleri destek vermedi. Bu anlaşmanın imzalanmasını istiyoruz. O zaman güvenlik bölgesi uluslararası kontrole verilebilir. Tabi doğal olarak bu süreçleri bizim Türk meslektaşlarımızın katılmasını da takdirle karşılarız ve bu, ortak çabaların bir kısmını teşkil edecektir.

SAYIN BAKAN: Türkiye’den bu konuyla ilgili münferit bir talebi olmamıştır, yani Türkiye’nin tek başına bu konularla ilgili herhangi bir desteği Gürcistan tarafından talep edilmemiştir. Burada da açıklığa kavuşturayım.

SORU: Gümrük mevzuatınızı bir dizi ülke ihlal ettiği için sıkı tedbirler uyguladığınızdan bahsettiniz. Türkiye de bu ülkelerden birimiydi? Ayrıca önümüzdeki dönemde Gümrük İdaresinin, basitleştirilmiş yöntemlerle Türk mallarını Rusya’ya sokmak yönünde bir teklifi olduğunu belirttiniz. Bu basitleştirilmiş yöntemden kastınız nedir ve ne zaman bu uygulama başlayacak, çünkü Türk şirketleri bu süreçte yaklaşık 1 milyar dolara yakın zarara uğradılar.
KONUK BAKAN: Samimi olarak belirtmek istiyorum. Türk Kamuoyu, gerçek sorunlarla ilgileniyor. Diğer üreticilerle rekabet konusunu ele alıyor. Bunlar gerçekten çok önemli. Başka ülke temsilcileri ile ilgili karşılaştığımız sorunlardan bir tanesi, sanal konularla ilgilenmektir. Hâlbuki burada somut konular ele alınıyor. Kafkas konusu mesela ön plana çıkarılıyor. Somut olarak cevap veriyorum sorunuza. Ben gümrük uzmanı değilim, ama bizim gümrük idaremiz Türk meslektaşlarıyla birlikte, Türk gümrükçüleri ile birlikte bu konuyu profesyonel olarak ele alıyorlar ve bu sürecin işleyişine Dışişlerinin müdahalesi uygun olmayacaktır; ayrıca konuyu siyasileştirmek olacaktır. Bizler, şu anda dış politika konularını ele alıyoruz ve bu konuda sorun olması durumunda ilgili makamlara bilgi veriyoruz. Bu sorunu biran evvel çözmeleri konusunda talimat veriyoruz ancak.

SORU: Azeri gazı konusunda Rusya tarafının itirazları var mı? ….. Çünkü Türkmen anlaşması var, diğer taraftan da Azeri anlaşması var. Gürcistan’da meydana çıkan kriz bu projeleri olumsuz etkiler mi ve AB de kendi gaz arzını çeşitlendirmeye çalıştığını biliyoruz; soruyu sorma sebebim de bu. Sayın Babacan’a da bu soruyu sormak istiyorum. İran, Hazar gazına ciddi bir alternatif olabilir mi?

KONUK BAKAN: Siz büyük özenle sorunuzu okudunuz. Bu soru değil, durum analizi oldu bir bakıma. Biz sizinle eşit konumda olmuyoruz, çok iyi bir şekilde komplike bir konuda hazırlık yapmışsınız. Ben bu konunun ayrıntılarına girmeyeceğim. Çünkü bu günkü konuşmalarımızın esas konusu bu değil. Şunu belirtebilirim, bizler, Türkiye gibi enerji güvenliğinin artırılmasından yanayız ve bu cümleden olmak üzere, hidrokarbon kaynaklarını tedarik yollarının çeşitlendirilmesi suretiyle bu güvenliğin sağlanmasıyla ilgiliyiz ve bunu yaparken de ekonomik konularla, mülahazalarla hareket ediyoruz. Herhangi bir siyasi mülahazamız yok. Ve bir güzergâh planlanırken, bu borular inşa edilecekse, bu borulardan hangi kaynaktan petrol veya gaz akacak, bunun çözümünün bulunması gerekiyor. Sizin sorunuz jeopolitik bir soru oldu. Nabucco projesi kapmasında kaynak varsa buna da itirazımız olmaz tabi.

SORU: Rusya ile Türkiye arasında, tabii biz gümrüklerden gördüğümüz kadarıyla biliyoruz, bir ticari kriz sözkonusu mu şu anda? Çözülmesi için bir girişim var mı, Rusya bu konuda bir talimat verdi mi kriz konusunda? Bir de doğalgaz çok önemli bizim için. Doğalgazı hiç kesmeyi düşündü mü Rusya?

KONUK BAKAN: Çılgınca bir şey bu. Neden, nasıl böyle bir şey düşünülsün ki. Belki de birileri bu tür konuları, okuyucuların dikkatini çekmek için yönlendirmiş olabilir, ama ben bir soru sormak istiyorum. Cevap beklemeyin, ama gene de belirtmek istiyorum. Tek bir örnek gösterin. Rusya’nın herhangi bir suretle petrol ve doğalgaz konusunda tek bir anlaşma ihlali olmuş mu? Yok, böyle bir şey olmadı. Ticari konulara gelince, iki kez buna cevap verdim. Bunu anladınız diye ümit ediyorum.

SORU: Batılı partnerlerle görüşürken, sizlerle batılı partnerleriniz çok sık olarak blok düşünceleri aşmanız gerektiğini söylüyorsunuz. Türkiye, bir NATO ülkesidir. Buradaki görüşmenizde, bir NATO ülkesi olarak değil de, büyük bir ticari partnerle konuşuyormuş gibi görüşebildiniz mi? Ve Türkiye Dışişleri Bakanına sorum olacak. Sizler bu olayda, Kuzey Kafkasya sorununun çözümünde NATO ülkesi olarak ve aynı şekilde bu bölgede bulunan bir ülke olarak olayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Beşli bir ittifak kurulması? Çünkü farklı bir format oluyor, NATO dışında bir olay oluyor.

KONUK BAKAN: Ben belirtmek istiyorum. Burada Türkiye’nin NATO üyeliği ile ilgili olarak, görüşmelerimizde herhangi bir engel görmüyoruz. Diyalogumuza bu mani değildir. Biz gerçekten samimi, güven temelinde, karşılıklı saygı temelinde görüşmelerimizi sürdürüyoruz. İkili görüşmelerde Türkiye, hiçbir zaman kendi NATO üyeliğini bu ilkelere halel getirecek şekilde kullanmamıştır. Ve dahası, tabiî ki Türkiye yükümlülüklerini yerine getiriyor. Bunu yerine getirmek zorunda NATO kapsamında. Ancak Türkiye, bu arada başka uluslararası yükümlülüklerini de unutmuyor. Özellikle, genel olarak uluslararası hukuk alanında, Birleşmişler Milletler kapsamında ve AGİT kapsamında ve Karadeniz’de, mesela düzeni sağlayan kurallar kapsamında Türkiye, her zaman genel kuralları ön planda tutuyor. Genelde, geçer kurallara riayet ediyor. Bu bölgede bütün ülkeler böyle davranmadığı için Türkiye’nin bu davranışını çok takdirle karşılıyoruz.

SAYIN BAKAN: Cevap vermek gerekirse. Biliyorsunuz Türkiye bir NATO üyesi, doğru. Bizim NATO çerçevesinde ittifak sorumluluklarımız var, ittifak yükümlülüklerimiz var. Ve Türkiye, bir NATO üyesi olmanın verdiği bütün hak ve sorumlulukları tavizsiz bir şekilde uygulayacaktır, uygulamaktadır. Öte yandan, Türkiye NATO üyeleri içerisinde, Gürcistan’a komşu olan tek ülkedir. Kafkaslar bölgesindeki tek ülkedir. Dolayısıyla, Türkiye’nin bölgesel bir perspektifle de sorunlara bakması gayet doğaldır. Bizim Kafkasya Platformu ile ilgili önerimiz, Kafkaslardaki sorunların çözümü ile ilgili dışlayıcı bir platform değildir. Şu anda biliyorsunuz Avrupa Birliği, AGİT, Avrupa Konseyi hatta NATO, Kafkaslardaki sorunların çözümü ile ilgili pek çok girişimlerde bulunmaktadır. Kafkasya Platformu, bu yapılan girişimlere bir katma değer oluşturmak için, bir bütünleyici fonksiyon görmek içindir de aynı zamanda. Kuşkusuz, bölgemizdeki sorunların bölge ülkeleriyle beraberce oturup konuşulmasından doğal bir şey yoktur. Burada önemli olan hızlı bir şekilde bölge içindeki güveni yeniden tesis etmek, ülkelerin birbirine yeniden güvenmelerini sağlayacak tedbirler almak, diplomasiyi çalıştırmak, siyasi diyaloğu çalıştırmak ve böylece kalıcı bir barış ve istikrarı sağlamaktır. Kafkaslarda sorunlar uzun yıllardır vardır. Yaklaşık 20 yıla yakın pek çok mekanizma, Kafkaslardaki sorunları çözmekte yeterli olmamıştır, olamamıştır. Kuşkusuz, girişimlerin, çabaların devam etmesi önemlidir. Biz de bu çabaları destekleriz. Avrupa Birliğine üye olan ülkeler yanında, Türkiye de üyelik müzakerelerine başlamış bir aday ülkedir. Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz bu çerçevede özeldir. Türkiye, bir NATO üyesidir. Türkiye, Rusya gibi bir AGİT üyesidir aynı zamanda. Ancak Türkiye, bir bölge ülkesidir de, bir Kafkas ülkesidir de. Dolayısıyla bunlar birbirini dışlayıcı, birbirini reddedici yaklaşımlar değil, biz tam tersine, birbirlerini bütünleyici yaklaşımlar olarak görüyoruz.

KONUK BAKAN: İki kelime ilave etmek istiyorum. Sadece iki kelime, Ali Babacan Beyefendinin de söylediklerini desteklemek için. Burada Türk girişimindeki esas değer, bu Kafkas Platformu ile ilgili teklif her şeyden önce sağduyudan hareketle ortaya çıkıyor. Bu Bölgenin ülkeleri, bölgedeki işlerin nasıl yürütüleceğine kendi başlarına karar vermeli. Diğer ülkeler yardımcı olmalı, kendi reçetelerini empoze etmemeli. Girişim, burada her şeyden önce bölge ülkelerinin olacaktır. Güney Doğu Asya’da mesela ASEAN var, bölge konusundaki gündemi, bölge ülkeleri belirliyor.

SORU: Benim Sorum Sayın Ali Babacan ve Lavrov’a da olacak. Türkiye, başından beri Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini savunuyor. Ama buna karşın Rusya, Güney Osetya’yı ve Abhazya’yı tanıdı. Türkiye’nin Bölge’deki endişelerini çok da dikkate almadan böyle bir harekette bulundu. Bu noktada çok boyutlu ortaklık nasıl ilerleyecek iki ülke arasında. Bu Güney Osetya ve Abhazya’nın tanınması, iki ülke ilişkilerini krize sokabilecek mi?

SAYIN BAKAN: Şimdi Türkiye’nin bu konudaki politikası çok açık. Biz defalarca zaten yazılı açıklamalarla da, sözlü açıklamalarla da bunu ifade etmiştik. Biz, hem Gürcistan’ın hem bölgedeki diğer ülkelerin toprak bütünlüğüne, egemenliğine, bağımsızlığına büyük önem veriyoruz. Ve bu konuda da Rusya Federasyonu ile yaklaşımımız farklı. Ancak, kuşkusuz dostların da bazen farklı düşündüğü konular olabilir. Farklı yaklaşımlar olabilir. Biz bunu, bir bölgesel yaklaşım, aynı zamanda Türkiye’nin AGİT ilkeleri çerçevesinde toprak bütünlüğüne verdiği önem çerçevesinde değerlendiriyoruz.

KONUK BAKAN: Evet soru ikimize de sorulmuştu. Rusya da, Türkiye gibi toprak bütünlüğü konusuna sadakatle bağlıdır. Uluslararası kurallara bağlıdır. Kuşkusuz her bir devlet, kendi toprak bütünlüğü konusunda hak sahibidir ve aynı zamanda bu ülkeler, belirli yükümlülükleri yerine getirmektedir. Aynı şekilde, bu devletler içinde bulunan halkların güvenliği ile ilgili de yükümlülükler vardır. Birleşmiş Milletler kararlarında, devletlerarasındaki dostane ilişkiler ile ilgili olarak, her bir ülkenin kendi ülkeleri içinde yer alan halkların güvenliğini, can güvenliğini sağlamakla yükümlüdür denmektedir. Gürcistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Ghamzahurdiya ile birlikte “Gürcistan Gürcüler içindir” dedi ve Abhazya ve Güney Osetya’nın özerkliğini ortadan kaldırdı ve ordu birliklerini bu bölgelere gönderdi. Ve bu durumda Osetler ve Abhazlar ne tepki vermeliydi? Bunlar tabiî ki kendi güvenliğini sağlamaya kalktı. Görüşme mekanizması kuruldu. Barış gücü oluşturuldu. Bütün taraflar, Tiflis dâhil olmak üzere, güç kullanmamak konusunda anlaşma imzaladı ve görüşmeler başladı. Saakaşvili’nin gelmesi ile birlikte bütün her şey altüst oldu. Saakaşvili, Güney Osetya’ya karşı defalarca güç kullandı. Dört yıl önce böyle bir girişimde bulundu. Ve barışçı çözümle ilgili ümit vadeden, gelişme vadeden bütün anlaşmaları gözardı etti. Bu konuda sadece Saakaşvili’yi suçlayabiliriz. Saygıyla yaklaşıyoruz, Türkiye’nin bu konudaki tutumuna. Eminim ki zaman içinde her şey yerine oturacaktır. Küçük bir sırrı ifade edeceğim. Ali Babacan, Moskova’ya gittiğinde Türkiye iki gün önce Kosova’nın bağımsızlığını tanımıştı. Bize de soru soruldu. Yani, burada ülkelerin tavırlarına saygı göstermek gerekir. Ayrı düşündüğümüz konular da oluyor demektir. Burada ikili işbirliğine, bunların herhangi bir halel getirmesi sözkonusu değil. Burada temel farklılık şu, başka ülkelerin algılamasından farklı olarak, bizim ilişkilerimizde, Türkiye ile Rusya ilişkilerinde benzeri ayrılıklar herhangi bir histeri yaratmıyor, herhangi bir tehdit yaratmıyor. Sadece bunlar, bir yaşamın olgusu olarak kabul ediliyor. Her şeye nokta konmuş değil, zaman gelişmeleri gösterecektir. Diğer ülkelerin de konuya yaklaşımını göreceğiz.

Teşekkür ederim.