Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümüne yönelik mevcut sürecin başlangıcından bu yana iki yıl geçmiştir. Eylül 2008’den beri devam eden BM çerçevesindeki kapsamlı müzakerelerde ise liderler arasında 70 kadar görüşme, ayrıca teknik seviyede çok sayıda toplantı gerçekleştirilmiştir. Bu sayı, Annan Planı döneminde yapılan görüşmelerin de üzerindedir. Bu süre zarfında Kıbrıs Türk tarafı, Türkiye’nin de desteğiyle, süreci samimi, yapıcı ve dinamik biçimde devam ettirmiş, gerek müzakerelerin sonuç alıcı biçimde yoğunlaştırılması ve hızlandırılması, gerek içerik yönünden uzlaşma sağlanması amacıyla pek çok inisiyatif almıştır. Türk tarafının bu yapıcı yaklaşımı neticesinde süreçte birçok ilerleme kaydedildiği de bilinmektedir. Kıbrıs Türk tarafı, müzakerelerde sağlanan ilerlemelerin somut biçimde kayıt altına alınması ve sürecin en kısa zamanda adil ve kalıcı bir çözümle sonuçlanmasına bu suretle zemin hazırlanabilmesi için de azami gayret sarf etmiştir.
Nitekim son olarak, Yönetim ve Yetki Paylaşımı başlığının sonuçlandırılarak Kıbrıs’ta kapsamlı çözümle ortaya çıkacak yeni Ortaklığın yapısı ve işleyişinin belirlenmesi için Kıbrıs Türk tarafınca 4 Ocak 2010 tarihinde ortaya konan Paket Uzlaşı Önerisi’nin ışığında sağlanan ilerlemelerin BM Genel Sekreteri’nin 1 Şubat 2010 tarihinde Ada’yı ziyareti çerçevesinde kayda geçirilmesi için Kıbrıs Türk tarafının ciddi çaba sarf etmiş olduğu da bilinmektedir. Maalesef, Rum tarafının tutumu sebebiyle, Genel Sekreterin ziyaretinden de bu yönde istifade edilmesi mümkün olamamıştır. Kıbrıs Türk tarafı, yaklaşan KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine rağmen, müzakerelerin yoğun ve sonuç alıcı biçimde devam ettirilmesi için de azami çaba sarf etmiş, ancak bu yaklaşım da Kıbrıs Rum tarafından gereken karşılığı görmemiştir.
KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesindeki son liderler görüşmesi tarihi olan 30 Mart’ta bir ortak açıklama yapılarak süreçte sağlanan ilerlemenin kayda geçirilmesi, sadece Türk tarafının talebi değil, aynı zamanda BM Genel Sekreteri’nin ve üçüncü ülkelerin de beklentisi olmuştur. Seçimlerden sonra kaldığı yerden devam edecek olan müzakere sürecinde gereksiz vakit kayıpları olmaması açısından böyle bir açıklama kuşkusuz önem arz etmekteydi.
Netice itibarıyla liderlerin bir ortak açıklama yapabilmiş olmaları memnuniyetle karşılanmaktadır. Bununla birlikte, açıklama ile süreçte sağlanan ilerlemelerin somut ve içerikli biçimde kayda geçirilebilmiş olması arzu edilirdi. Zira yaklaşık 19 aydır devam eden kapsamlı müzakerelerde kaydedilen ilerlemenin liderlerin ortak açıklaması olarak ve somut şekilde teyidi halen mümkün olabilmiş değildir. Bunda Rum tarafının Kıbrıs Türk tarafına benzer biçimde süreçte sorumluluk alan bir tutum ortaya koyamamış olması ve müzakereleri ısrarla dünya kamuoyunun gözünden saklamaya yönelik çabaları en önemli etken olmuştur. Sınırlı zamanın verimli kullanılması ve sonuca yönelik adımlardan kaçınılmaması, mevcut fırsat penceresinin de 2004’te olduğu gibi heba edilmemesi ve müzakere sürecinin hedefine ulaşabilmesi için büyük önem arz etmektedir.
Bu eksikliğin giderilmesine yönelik olarak ve ortak açıklamada yer alan mutabakata uygun biçimde KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Talat ve müzakere heyetinin bugün süreçte varılan uzlaşılara ve ortaya konan tutuma ilişkin olarak yaptığı açıklamalar memnuniyetle karşılanmış olup anavatan ve garantör olarak Kıbrıs Türk tarafının tutumuna ve BM müzakere sürecine desteğimiz tamdır.
Türkiye, mevcut sürecin, yerleşik BM parametreleri ve liderlerin ortak açıklamaları çerçevesinde Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması hedefine en kısa zamanda ulaşmasını temenni etmekte ve bunun için gerekli katkıyı her zaman olduğu gibi iyi niyet ve kararlılıkla sağlamayı sürdürmektedir.