Kıbrıs’ta 3 Eylül 2008 Tarihinde Başlayan BM Kapsamlı Müzakere Süreci Bağlamındaki Son Gelişmeler

I. BM Müzakere Süreci

a) Cumhurbaşkanı Sayın Talat dönemindeki müzakereler

KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Talat ile GKRY lideri Hristofyas, 21 Mart 2008 tarihinde gerçekleştirdikleri görüşmede Teknik Komiteler ve Çalışma Grupları kurulması ve üç ay sonra biraraya gelerek BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde kapsamlı müzakerelerin başlatılması hususlarında mutabakata varmışlardır.

Sayın Talat ve Hristofyas arasında 3 Eylül 2008’te başlayan ve 30 Mart 2010’da KKTC’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle ara verilen müzakerelerde toplam 71 liderler görüşmesi yapılmıştır. Bu müzakerelerde, “Yönetim ve Yetki Paylaşımı”, “Mülkiyet”, “AB Konuları”, “Ekonomi”, “Toprak” ve “Güvenlik ve Garantiler” olmak üzere altı başlığın üzerinden asgari bir ya da iki kez geçilmiştir.

Müzakerelerin çerçevesi liderlerin 23 Mayıs, 1 Temmuz ve 25 Temmuz 2008 tarihli ortak açıklamalarıyla belirlenmiş olup, hedef siyasi eşitliğe dayalı iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon ve ortaklığın eşit statüdeki Türk ve Rum kurucu devletlerinden oluşan tek uluslararası kimlikli ve federal bir hükümete sahip olması şeklinde tarif edilmiş ve bunun iki halkın iradesini yansıtan ayrı referandumlarla hayata geçirileceği kayıt altına alınmıştır. Bununla birlikte Rum tarafı müzakerelerin seyri için de bu çerçeveye bağlılığını dahi teyit etmemekte, kurucu devlet gibi kavramları sorgulamayı sürdürmektedir.

6 Ağustos 2009 tarihine kadar devam eden kapsamlı müzakerelerin ilk turunda toplam 40 görüşme yapan iki lider, müzakere başlıklarını ancak bir kez gözden geçirme imkânı bulmuşlardır.

Liderler, Ağustos 2009’da verilen aranın ardından 10 Eylül’de başlayan ikinci tur görüşmelerde, 2009 yılı sonuna kadar 18 defa bir araya gelebilmişlerdir. Bu görüşmelerde “Yönetim ve Yetki Paylaşımı” ve “Mülkiyet” başlıkları ele alınmış, “Ekonomi” başlığının ise görüşülmesine başlanmıştır. Yönetim ve Yetki Paylaşımı başlığı altında Kıbrıs Türk tarafının 4 Ocak 2010 tarihinde sunduğu paket önerisi süreçte önemli bir atılım teşkil etmiştir. Rum tarafı, paket önerinin ele alındığı 10 Ocak tarihli siyasi partiler toplantısının ardından, Sözcü Stefanu’nun ağzından paket öneriyi “kabul edilemez” ve “müzakerelere temel oluşturamaz” olarak tanımlamıştır. Bu nedenle 11-13 ve 25-27 Ocak tarihlerinde gerçekleştirilen yoğunlaştırılmış görüşmelerde Kıbrıs Türk tarafının paket önerisi ele alınmıştır. Bu öneriler çerçevesinde süreçte ilerlemeler sağlanabilmiş, Türk tarafının yapıcı yaklaşımı ve inisiyatifi BM tarafından da takdirle karşılanmıştır. Yoğunlaştırılmış müzakerelerin sonunda bazı konularda ilerlemeler sağlanmış olmakla birlikte, Rum tarafının tutumu nedeniyle paket önerinin sonuçlandırılması ve Yönetim ve Yetki Paylaşımı başlığının kapatılması mümkün olamamıştır. Öte yandan, Kıbrıs Türk tarafının sözkonusu açılımı karşısında GKRY’de yaşanan iç siyasi sıkıntılar, koalisyon ortaklarından EDEK’in kabineden ayrılmasıyla sonuçlanmıştır.

BMGS 1 Şubat 2010 tarihinde Ada’yı ziyaret ederek, Sayın Talat ve Hristofyas ile makamlarında ayrı ayrı görüşmüş, ardından liderler ve heyetleri ile BM yetkililerinin de katıldığı bir görüşme yapmış, müteakiben liderin de yer aldığı bir basın toplantısı gerçekleştirmiştir. BMGS Ban, ziyaret sırasında yaptığı açıklamalarda, sürecin kısa vadede anlaşmayla sonuçlandırılmasından ziyade, sürece ilişkin ivmenin sürdürülmesi gereğini vurgulamış, zamanın çözümün yanında olmadığının altını çizmiştir. BMGS, ziyareti sırasında Rum tarafında protestolarla, Türk tarafında ise çözüme destek veren gösterilerle karşılanmıştır.

Rum tarafının olumsuz tutumu sebebiyle 30 Mart tarihli Sayın Talat döneminin son liderler görüşmesinde yapılan ortak açıklama, içerikli olmaktan uzak kalmıştır. Bu suretle, 3 Eylül 2008 tarihinde başlayan Sayın Talat ve Hristofyas arasındaki kapsamlı müzakereler 71 görüşme ile tamamlanmıştır. Sayın Talat, ortak açıklamada öngörüldüğü üzere süreçte kaydedilen ilerlemelerle ilgili olarak Kıbrıs Türk kamuoyunu 1 Nisan 2010 tarihinde gerçekleştirdiği basın toplantısıyla bilgilendirmiştir.

b) Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu dönemi ve mülkiyet müzakereleri

18 Nisan 2010 tarihinde yapılan KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ilk turda kazanan Sayın Eroğlu, Cumhurbaşkanlığı görevini üstlendiği 23 Nisan günü BM Genel Sekreteri’ne bir mektup göndererek, kapsamlı çözüm hedefine ve BM parametrelerine bağlılığını teyid etmiş ve müzakereleri kaldığı yerden devam ettirme kararlılığını ortaya koymuştur. Sayın Eroğlu ayrıca, BMGS ile ilk fırsatta bir araya gelme arzusunu dile getirmiştir.

Seçimler nedeniyle 30 Mart tarihinde ara verilen müzakereler 26 Mayıs 2010 tarihinde Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu ve GKRY lideri Hristofyas arasında yapılan ilk liderler görüşmesi ile yeniden başlamıştır. Görüşmenin ardından, BM Genel Sekreteri’nin kapsamlı müzakerelerin yeniden başlamasından duyduğu memnuniyeti ve uluslararası kamuoyunun müzakerelere olan desteğini vurguladığı mesajında ayrıca, bugüne kadar iki taraf arasında elde edilen uzlaşılar çerçevesinde önümüzdeki dönemde bir sonuca ulaşılması yönünde her iki lidere olan inancı vurgulanmıştır.

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’la ilgili İyi Niyet Misyonu hakkında Güvenlik Konseyi’ne sunduğu 25 Kasım 2009 – 30 Nisan 2010 dönemini kapsayan raporu 21 Mayıs 2010 tarihinde yayımlanmıştır. Raporun “gözlemler” bölümünde yer alan, kapsamlı çözüme bu yılsonuna kadar ulaşılabileceği yönündeki ifadeler ile sağlanan ciddi ilerlemeler temelinde bu yönde hızla hareket edilmesi gerektiğine ilişkin mesajlar dikkat çekmiştir. Genel Sekreter, zamanın çözümün yanında olmadığını vurgulamıştır.

BM Güvenlik Konseyi’nin 10-11 2010 Haziran tarihlerinde UNFICYP ve BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki İyi Niyet Misyonu çerçevesindeki toplantısına katılan BMGS Özel Danışmanı Downer, 10 Haziran’da New York’taki BM Basın Merkezi’nde yaptığı açıklamada, Türk tarafının müzakerelerin 2010 yılı sonuna kadar tamamlanması gerektiğine ilişkin görüşlerinde daha açık biçimde dile getirdiğini, Rum tarafının ise bu konuda o denli açık beyanlarda bulunmadığını ve müzakerelerin somut bir tamamlanma tarihi olması konusunda çok daha az hevesli olduklarını ifade etmiştir.

Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu, 28 Haziran 2010 tarihinde BMGS Ban Ki-Moon ile New York’ta görüşmüştür. Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu bu görüşmede, çözüm hedefine bağlılığını bir kez daha teyit etmiş, Genel Sekretere Eylül ayında yapılacak BM Genel Kurulu vesilesiyle New York’ta BMGS’nin başkanlığında iki liderin bir araya gelecekleri üçlü bir görüşme düzenlenmesi önerisinde bulunmuştur. Bu öneri Rum tarafında olumsuz karşılanmıştır. Nitekim, Rum lider geçtiğimiz yıl Sayın Talat benzer bir öneri yaptığında da bunu New York’ta kendisinin tüm Kıbrıs’ın “Cumhurbaşkanı” olarak bulunduğu gerekçesiyle geri çevirmiştir.

Liderler, 2010 Ağustos ayında müzakerelere ara verilmeden önce tarafların mülkiyet konusunda açılım mahiyetinde kapsamlı öneriler sunmaları hususunda vardıkları mutabakat çerçevesinde mülkiyet konusunda hazırladıkları yeni önerileri 6 Eylül tarihinde karşılıklı olarak tevdi etmişler, bunu müteakip 8 ve 10 Eylül tarihlerinde tam gün süren müzakereler gerçekleştirilmiştir. Kıbrıs Türk tarafı kapsamlı ve yapıcı bir öneri paketi hazırlamış, yeni ve yaratıcı fikirler ortaya koymuş, böylece mülkiyet konusunda ciddi ilerleme sağlanmasının önünün açılmasına olanak sağlanmıştır. BM Genel Sekreteri’nin 24 Kasım 2010 tarihli raporunda Türk tarafının getirdiği yeni fikirlerden övgüyle bahsedilmiştir.

BMGS, 2010 Kasım ayı sonunda sunacağı rapor öncesinde Liderleri üçlü bir görüşme gerçekleştirmek üzere New York’a davet etmiştir. Sayın Eroğlu’nun bu daveti hemen kabul etmesine rağmen, Haziran ayında Sayın Eroğlu’nun BMGS’ne yaptığı üçlü görüşme önerisini reddeden Rum tarafı başta Hristofyas’ın daveti kabul etmediğini açıklamış, ancak durumu tevil etmiş, ardından katılımlarını engelleyen Hristofyas’ın BMGS’ne bir mektup göndermek suretiyle toplantıya katılım konusunda Rum tarafının anlayışını ve bazı çekincelerini kayda geçirdiği Rum basınında belirtilmiştir.

İki liderin 18 Kasım 2010’da New York’ta BMGS ile gerçekleştirdikleri üçlü görüşmede Cumhurbaşkanı Eroğlu, müzakerelerde yaşanan tıkanıklığın aşılmasına yönelik yapıcı bir yol haritası önerisinde bulunmuş ve dört hafta sürecek yoğunlaştırılmış müzakerelerin ardından, kapsamlı çözüme ulaşılabilmesini teminen 2004 yılı Mart ayı sonunda Bürgenstock’ta yapılana benzer şekilde Ada’daki iki taraf ile üç garantörün katılımıyla uluslararası bir konferans düzenlenmesini önermiştir. BMGS, Şubat sonuna kadar anahtar konuların çözüme ulaştırılması gerektiğini vurgulamış, Ocak ayı sonunda yeni bir Üçlü Görüşmede biraraya gelinerek elde edilen sonucun incelenmesini önermiş; bu öneri üzerinde mutabakat sağlanmıştır. Böylece BMGS’nin 11 Mayıs 2010 tarihli iyi niyet misyonu raporunda ortaya koyduğu 2010 yılı sonuna kadar çözüm hedefine ulaşılamayacağı da resmen teyit edilmiştir.

BMGS, 24 Kasım 2010 tarihinde yayınlanan iyi niyet misyonu raporunda, 2010 yılı sonuna kadar çözüm hedefine ulaşılamamasından ötürü duyduğu hayal kırıklığını açık bir şekilde ifade etmiştir. BMGS’nin raporunda, müzakerelerin ucu açık bir süreç olamayacağı ve sadece görüşmek amacıyla görüşme gerçekleştirmenin verimli bir yaklaşım olmadığı vurgulanmakta, önümüzdeki yıl GKRY ve Türkiye’de yapılacak seçimlere atıfla, yoğun siyasi içeriğe sahip seçim dönemlerinin uzlaşı ve esnekliğe elverişli olmadığına dikkat çekilmekte ve seçimlere kadar tüm başlıklarda kaydadeğer ilerleme sağlanamaması durumunda müzakerelerin nihai çöküşü gibi ciddi bir riskle karşı karşıya kalınacağını belirtilmektedir. Rapor 30 Kasım tarihinde Güvenlik Konseyi’nde ele alınmıştır.

BMGS’nin Kıbrıs'ta konuşlu BM Barış Gücü Misyonu'na (UNFICYP) ilişkin dönemsel raporunun ön nüshası 29 Kasım tarihinde yayınlanmış, misyonun görev yönergesinin altı ay süreyle uzatılmasına ilişkin Güvenlik Konseyi karar tasarısı 14 Aralık 2010 tarihinde yapılan istişarelerde kabul edilmiştir. Konsey toplantısında, 2009-2010 geçici üyeliğimiz döneminde mutad olduğu üzere, kararın Türkiye’nin tanımadığı ve 1963 yılı sonunda ortaklık devletinin Rumlar tarafından yıkılmasından bu yana varolmayan “Kıbrıs Hükümeti’ne” atıfta bulunulmasından ötürü tarafımızdan olumsuz oy kullanılarak, oy açıklaması yapılmıştır (benzer şekilde tarafımızca geçici üyeliğimiz sırasında oylanan 29 Mayıs 2009, 14 Aralık 2009 ve 15 Haziran 2010 tarihli UNFICYP kararlarına da red oyu verilmiştir).

Liderler, 18 Kasım 2010 tarihinde New York’ta BMGS ile gerçekleştirilen Üçlü Görüşmenin ardından 6 Aralık ve 15 Aralık tarihlerinde bir araya gelmişlerdir. Liderlerin 21 Aralık için öngörülen görüşmeleri ise, 17 Aralık günü geçirdiği sağlık kontrolünde beliren ihtiyaç doğrultusunda 19 Aralık’ta Ankara’da bir bypass ameliyatı geçiren Sayın Eroğlu’nun sağlık durumundan ötürü gerçekleştirilememiştir. Ancak bu durumun süreci aksatmasına Türk tarafınca izin verilmemiş, Sayın Eroğlu’nun sağlık durumu düzelinceye kadar liderler görüşmelerine, New York’taki Üçlü Görüşmenin ardından haftada iki kere ayrıca biraraya gelmekte olan Özel Temsilciler düzeyinde devam edilmesi hususunda mutabık kalınmıştır. Sayın Eroğlu’nun ameliyatı sonrasında ilk liderler görüşmesi 12 Ocak 2011 tarihinde gerçekleştirilmiş, Kıbrıs Türk tarafı bu görüşmede Yönetim ve Yetki Paylaşımı başlığında 4 Ocak 2010 tarihli paket önerinin de ilerisine geçen köprü öneriler sunmuştur. Cenevre toplantısı öncesindeki son liderler görüşmesi ise 21 Ocak 2011 tarihinde yapılmış, Sayın Bakanımız da BMGS ÖD Downer’la 20 Ocak günü İstanbul’da biraraya gelmiştir.

New York toplantısında kararlaştırıldığı üzere liderler BM Genel Sekreteri ile Cenevre’de 26 Ocak günü biraya gelmiştir. Sayın Eroğlu sözkonusu üçlü görüşmede, sürecin önünü açacak somut bir yol haritasını içeren bir “Pratik Plan”ı sunmuş, Kıbrıs Türk tarafının bu yapıcı tutumu BM tarafından da teslim edilmiştir.

BMGS’nin 24 Kasım 2010 tarihli iyi niyet misyonu raporunda Şubat ayı sonunda yayınlamayı öngördüğünü bildirdiği müzakere sürecine ilişkin değerlendirme raporu ise 4 Mart 2011 tarihinde yayınlanmıştır. Genel Sekreter sözkonusu değerlendirme raporunda müzakerelerdeki ilerlemenin yavaşlığından kaygı duyduğunu belirtmiş, müzakerelerin “sonsuza dek sürüncemede kalmasının” önlenmesi gerektiğini vurgulamış; müzakerelerde yeterli ölçüde ilerleme sağlanmasının ardından çok taraflı toplantı düzenleyeceğini bildirmiştir.

Cenevre toplantısında liderlerin haftada bir kez, Özel Temsilcilerin ise iki kez bir araya gelmeleri kararlaştırılmıştır. Bu çerçevede, Cenevre sonrasındaki ilk liderler görüşmesi 9 Şubat’ta gerçekleştirilmiş, bunu takiben liderler 17 Şubat tarihinde biraraya gelmiş, 25 Şubat’ta yapılması öngörülen görüşme Hristofyas’ın rahatsızlığı nedeniyle gerçekleştirilememiştir. Liderler 28 Şubat’ta gerçekleştirdikleri görüşme sonrasında, Mart ayında 5, Nisan ayında 3, Mayıs ayında ise 2 kez görüşmüşler, Haziran ayında ise 4 kez (1, 16, 21 ve 30) biraraya gelmişlerdir.

Bu çerçevede GKRY lideri müzakerelerin zemini konusunda yeniden bir tartışma açmaya çalışsa da, 28 Şubat 2011 tarihinde yapılan liderler görüşmesini takiben yaptığı açıklamada, “müzakerelerin BM tarafından saptanan zeminde devam ettiğini” ve Sayın Eroğlu ile “konfederasyon değil, federasyon hakkında konuştuklarını” teyit etmiştir. BMGS Özel Danışmanı Downer da açıklamasında, müzakerelerin zemini hususunu da ele alan liderlerin görüşmelerin BM zemini çerçevesinde devam edeceği konusunda mutabakata vardığını belirtmiştir. BMGS’nin 4 Mart 2011 tarihli müzakerelerdeki duruma ilişkin raporunda da zemin tartışmalarına son vermiştir.

BMGS’nin UNFICYP’in 21 Kasım 2010 - 20 Mayıs 2011 tarihleri arasındaki faaliyetlerine ilişkin dönemsel raporu 31 Mayıs 2011 tarihinde yayınlanmış, rapor temelinde Güvenlik Konsey’inde yapılan kapalı istişareler 13 Haziran günü gerçekleştirilmiş ve aynı gün UNFICYP karar tasarısı kabul edilmiştir. UNFICYP karar tasarının, bir önceki karara kıyasla temel değişiklikler içermediği görülmüştür.

BMGS, Mart ayının ikinci yarısında müzakerelerde yeterli ilerleme olup olmadığını değerlendirerek liderleri yeni bir üçlü toplantıya davet edebileceğini bildirmekle beraber, Rum tarafının tutumu neticesinde bunun gerçekleştirilmesi mümkün olamamış, 11 Nisan’da liderleri arayan BMGS üçlü toplantıyı Haziran ayında gerçekleştirmeyi düşündüğünü bildirmiştir. Bilahare toplantının 7 Temmuzda Cenevre’de yapılması kararlaştırılmış ve BM tarafından bu husus 20 Mayıs tarihli bir basın açıklamasıyla duyurulmuştur.

BMGS Özel Danışmanı Downer, 17 Haziran 2011 tarihinde Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştirerek Sayın Bakanımızla görüşmüş, Cenevre yapılacak üçlü görüşmeye ilişkin BM’nin beklentilerini aktararak bu konuda görüş alışverişinde bulunmuştur.

7 Temmuz’da liderlerin BMGS ile Cenevre’de yaptıkları üçlü görüşmede, 2011 yılı sonuna kadar anlaşmayı hedefleyen bir takvim ortaya çıkmıştır. BMGS, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, müzakerelerin yoğunlaşması ve iki liderin kendisi ile Ekim ayında New York’ta tekrar bir araya gelmeyi kararlaştırdıklarını belirterek, müzakerelerin önemli bir şekilde yoğunlaştırılmasına ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştir. Sayın Eroğlu ise görüşme sonrasında yaptığı açıklamada verimli ve başarılı bir toplantı yaptıklarını, yıl sonunda kadar anlaşma konusunda bir düşüncenin hakim olduğunu, görüşmede iki kesimliliğin anlamının mülkiyet açısından da netleşmiş olmasından memnuniyet duyduğunu, Kıbrıs Türk tarafının toprak başlığını da, harita boyutuna girmeksizin, müzakere etme konusunda adım attığını, bunun da sürece ivme kazandıracağını düşündüğünü belirtmiştir. (Liderlerin BMGS ile New York’ta yapmaları öngörülen dördüncü üçlü görüşmenin tarihi bilahare 30-31 Ekim olarak belirlenmiştir.)

7 Temmuz’da ortaya çıkan yoğunlaştırılmış takvim çerçevesinde Liderler 19 Temmuz’daki ilk liderler görüşmelerinde 7 ve 20 Ağustos tarihleri arasında olmak üzere tatil amacıyla verilen kısa aranın ardından 21 Ekim’e kadar toplamda 19 görüşme yapmayı planlamıştır. Bunun ardından 25 ve 29 Temmuz, 2, 23 ve 26 Ağustos, 2, 6, 8, 12, 14, 16, 27 ve 30 Eylül, 4, 7 ve 11 Ekim tarihlerinde Ada’da liderler görüşmeleri yapılmıştır. Halihazırda devam eden sözkonusu liderler görüşmelerinde müzakerelere konu tüm başlıklar ele alınmaktadır.

BMGS’nin Ada'da devam eden müzakere sürecine ilişkin son değerlendirme raporu 8 Ağustos’ta Güvenlik Konseyi üyelerine dağıtılmıştır. BMGS, sözkonusu raporunda, müzakere sürecinde görünür bir ilerleme sağlanamamış olmasından duyduğu kaygıyı ifade etmiş ve geçen zamanın çözüm sürecini kolaylaştırmadığını, nitekim Ada'daki kamuoyu yoklamalarının, her iki toplumun da birleşik bir Kıbrıs devletine olan inancını kaybetmekte olduğunu gösterdiğini, uygulanabilir ve her iki tarafın da çıkarına hizmet edecek bir çözüm önerisinin en kısa süre içerisinde Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarına sunulması gerektiğini kaydetmiştir.

Sayın Eroğlu döneminde, 11 Ekim 2011’deki görüşme de dahil olmak üzere 58 liderler görüşmesi gerçekleştirilmiştir. Mevcut süreçte bugüne kadar yapılan toplam 129 görüşme, Annan Planı’nın hazırlığı için yapılan görüşme sayısının iki katından fazladır. Bunun dışında Özel Temsilciler düzeyinde de çok sayıda görüşme gerçekleştirilmiştir.

c) Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu’nun Dış Temasları

Sayın Eroğlu müzakerelerdeki yoğun takvimine rağmen seçilmesinden bu yana Almanya’yı, İsveç’i ve iki defa Belçika’yı ziyaret ederek Almanya, İsveç ve Belçika Dışişleri Bakanları’nın yanısıra AB Komisyonu Başkanı Barroso, AB Genişleme ve Komşuluk Politikasından sorumlu AB Komiseri Füle ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Buzek ile görüşmeler gerçekleştirmiştir. Sayın Eroğlu ayrıca BM 65. ve 66. Genel Kurulları marjında BMGS ve çeşitli liderlerle bir araya gelmiştir.

II. Kıbrıs Rum Tarafının Süreçteki Tutumu

Sayın Talat döneminde olduğu gibi Sayın Eroğlu döneminde de, müzakere sürecini ileri götürmeye ve başarıyla sonuçlanmasını sağlamaya yönelik yapıcı ve samimi çaba gösteren taraf Kıbrıs Türk tarafı olmuştur.

Öte yandan, Rum lider Hristofyas, Sayın Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasının hemen ertesi günü (19 Nisan 2010) AB ve BM Güvenlik Konseyi üyelerine mektuplar göndererek, uluslararası toplumun müzakere sürecinde herhangi bir değişiklik ve farklılık olmaksızın devam etmesi için Türkiye’ye müdahale etmesini talep etmiş, Sayın Eroğlu’nun seçilmesinin ardından ortaya çıkan yeni olguların Kıbrıs sorununa ilişkin çabalarda zorluklar oluşturacağı iddiasında bulunmuştur. Ancak Rum tarafının bu çabaları, Sayın Eroğlu’nun ortaya koyduğu yapıcı tutum karşısında boşa çıkmıştır. Hristofyas, sözkonusu mektubundaki tutarsızlıklar nedeniyle Rum kamuoyunda da eleştirilere maruz kalmıştır.

Rum lider diğer taraftan uluslararası camia nezdinde Kıbrıs sorununun aslında Ada’daki iki taraf arasında değil, Türkiye ve GKRY arasında bir mesele olduğu intibaını yerleştirerek, Türkiye’yi muhatap almaya AB üyeliğini de bunun için bir araç olarak kullanmaya çalıştığı izlenimini vermektedir. BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada da bu hususun üzerinde özellikle durduğu görülmüştür. Hristofyas, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu’nun göreve gelmesinden bu yana Türk tarafının müzakere zemin ve parametrelerine bağlılığını sorgulamaya çalışarak, çözüme odaklanmak yerine sözkonusu haksız ithamlarına ağırlık vermiştir.

22 Mayıs 2011 tarihinde yapılan “genel seçimlerin” sonucunda oylarını %3,85 oranında artıran ana muhalefet partisi DİSİ %34,27’lik oy oranıyla birinci sırada gelmiş; Hristofyas’ın partisi AKEL ise oylarını artırmasına rağmen %32,67’lik oy oranıyla ikinci olmuş; en ciddi oy kaybını ise AKEL’in iktidar ortağı olan aşırı sağ eğilimli DİKO yaşamıştır.

GKRY’de meydana gelen patlama ve doğurduğu sonuçlar

Cenevre’deki üçlü görüşmeyi takip eden hafta, 11 Temmuz 2011 tarihlerinde Limasol yakınlarındaki Mari’de meydana gelen büyük bir patlama Rum iç siyasetinde önemli yankıları olan bir gelişmeyi teşkil etmiştir. İran’dan Suriye’ye gönderilmek üzere yola çıkan ancak BM tarafından uygulanan kısıtlamalar nedeniyle GKRY’de el konulan mühimmatın yapılan ikazlara rağmen uygun şekilde saklanmadığı ve ciddi bir ihmal sonucunda infilak ettiği yönünde bilgiler basına yansımıştır. Yangının sıçradığı ve Rum kesiminin elektrik ihtiyacının %60’ını karşılayan Vasiliko Elektrik Santralinde meydana gelen büyük tahribat ciddi bir elektrik sıkıntısına neden olmuştur. Sayın Eroğlu’nun patlamanın hemen ardından Hristofyas’ı arayarak ilettiği, KKTC’nin güneye elektrik enerjisi vermesi önerisi Rum tarafında KKTC’nin tanınması anlamına gelip gelmeyeceğine ilişkin bir tartışmayı başlatmış, iki tarafın ticaret odalarının devreye girmesiyle, KKTC Elektrik Kurumu ile GKRY Ticaret Odası arasında 16 Temmuz’da imzalanan anlaşma çerçevesinde Temmuz-Ağustos dönemi için Rum tarafına elektrik satışına başlanmıştır. Eylül ayı başında ise anlaşma yenilenmiş ve Kıbrıs Türk tarafı Şubat 2012’ye kadar Güney’e 120 MW elektrik daha aktarmayı üstlenmiştir.

Patlamadan hemen sonra “Rum Milli Muhafız Ordusu” Komutanı Çalikidis ile “Savunma Bakanı” Papakostas istifa etmiş, KKTC’den elektrik alınması sonrasında ise siyasi partiler Hristofyas’ı ağır şekilde eleştirmiştir. Rum Kilisesi de kuzeyden elektrik alınmasının dinen caiz olmadığı yönünde açıklamalar yaparak, yönetime Kilise’nin elektriğinin kesilmesi, halka ise kuzeyin elektriğini kullanmaması çağrısında dahi bulunmuştur. AKEL’in küçük ortağı olan DİKO da Hristofyas’a sert eleştiriler yönelten cepheye katılmıştır. Önce DİKO mensubu olan “Dışişleri Bakanı” Kiprianu kabineden çekilmiş, daha sonra parti kabineden ayrılma kararı almıştır. 2010 yılı başında koalisyondan ayrılan ve son seçimlerde ana muhalefet partisi DİSİ ile ittifak yapan EDEK’ten sonra DİKO’nun da kabineden ayrılmasıyla Hristofyas’a sadece kendi partisi AKEL destek verir hale gelmiştir.

Kabinenin patlamadan yaklaşık üç hafta sonra 28 Temmuz’da istifasını sunması üzerine, Hristofyas 6 Ağustos’ta daha ziyade AKEL mensupları ve müzahir isimlere dayanan bir kabine atamış olup, mevcut durumda Rum meclisinde çoğunluk desteği bulunmamaktadır.

Hristofyas, patlamayla ilgili olarak GKRY’de yapılan soruşturma çerçevesinde 5 Eylül 2011 tarihinde patlamanın sorumlularını araştırmak için kendisi tarafından atanan Polys Polyviou’ya ifade vermiş olup, Eylül ayı başından itibaren adıgeçen üzerindeki istifa yönündeki siyasi baskının arttığı basına yansımıştır. Öte yandan, Polyviou tarafından hazırlanan ve 3 Ekim 2011 tarihinde açıklanan raporda, patlamanın asıl sorumlusu olarak Hristofyas gösterilmiştir. Polyviou, raporun açıklanması sırasında basına verdiği demeçte Hristofyas’a yönelik ağır ifadeler kullanmış ve adıgeçenin patlama bağlamında “ciddi ve çok ağır şahsi sorumluluğa” sahip olduğunu belirtmiştir. AKEL dışındaki tüm siyasi partilerden gelen istifa çağrılarına cevaben Hristofyas ise sözkonusu suçlamaları kabul etmediğini ve istifa etmeyeceğini bildirmiştir.

GKRY’nin Doğu Akdeniz’de giriştiği petrol/doğalgaz arama faaliyetleri

Kıbrıs Rum tarafının 2011 Eylül ayında Doğu Akdeniz’de başlattığı sondaj faaliyetleri çözüm süreci açısından en önemli risktir. KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu, yaşanan bu krizin aşılabilmesini teminen doğal kaynakların hakça paylaşımına yönelik yapıcı bir öneride bulunmuştur. Kıbrıs Türk tarafının samimiyetini ve iyi niyetini bir kez daha ortaya koyan bu öneri, Ada’daki her iki tarafın petrol ve doğalgaz konusundaki faaliyetlerini karşılıklı olarak ve eşzamanlı şekilde askıya alması, alternatif olarak ise iki tarafın yazılı rızasına dayalı bir paylaşım yoluna gidilmesi, elde edilecek gelirin kapsamlı çözüm hükümlerinin uygulanmasının finanse edilmesinde kullanılmasını içermekte olup, Rum tarafının öneriyi yanıtlamadan iade ettiği öğrenilmiştir. Böylelikle bir yandan Kıbrıs Türklerine de pay vermekten söz eden Rumlar, doğal kaynakların nasıl paylaşılacağı konusunda takdir yetkisini tamamıyla kendilerinde gördüklerini ve halihazırda BM himayesinde kapsamlı çözüm müzakereleri yürüttükleri Kıbrıslı Türkleri esasen müstakbel ortak olarak görmediklerini bir kez daha gözler önüne sermişlerdir.

Bu konuya ilişkin ayrıntılı bilgilere aşağıda kayıtlı linkten ulaşmak mümkündür.