Irak Pastası
Irak Pastası

Ahmet R.Ökçün (*)


Uluslararası Toplum, özellikle son 10 yılda yoğunlaşan  ve belirginleşen bir biçimde kriz bölgelerinin yardımına koşmaya başlamıştır. Bir başka ifade ile Toplum, zor duruma düşen üyelerine el birliği ile yardım etmeye yönelmiştir. Donörler açısından kimi  zaman yapılan yardımın temelinde/arkasında insani duygulara, yardımlaşma güdüsüne ilaveten bazı çıkar beklentileri de  yer alıyor olsa dahi, alıcı ülkeler açısından verilen yardımlar çoğu kez olumlu sonuçlar yaratmıştır.

 Ne zaman bir kriz bölgesine Uluslararası Toplumun yardımı sözkonusu olsa hemen bir “pasta”dan söz edilmeye başlanılmakta ve bu “pasta”dan ne kadar pay alınabileceğinin hesaplanmasına girişilmektedir. Çoğu kez gerçekleşen yardım miktarı tahmin edilen rakamın çok altında kalmaktadır. Örneğin, Afganistan’ın yeniden imarı için 20-25 milyar dolar geleceği ümid edilirken  2002 Ocak ayında yapılan Tokyo  Toplantısında   donör taahhütleri 5 yıl için, bir miktarı da kredi önerisi olmak üzere  5 milyar doları ancak bulmuştur. Kuveyt’in yeniden imarı için  yapılan 100 milyar dolarlık tahmin ancak dörtte bir oranında (24 milyar dolar) gerçekleşmiştir.

Geçtiğimiz iki yıl içinde pek revaçta olan “Afganistan Pastası” ve bu pastadan pay alma beklentisi yerini yavaş yavaş “Irak Pastasına” ve bu yeni pastadan pay alma ümidine bırakmaktadır. Daha önceki örneklerde olduğu gibi şimdi artık “Irak Pastası”nın büyüklüğüne ilişkin tahminler yapılmakta ve Marshall Yardımından bu yana en büyük yeniden imar projesi olacağı ileri sürülen Irak Pastası’nın mali portresinin 60 milyar doların altında olmayacağı, 362 milyar dolara kadar da  çıkabileceği hesaplaması veya düşüncesi yahut beklentisi telaffuz edilmektedir (zamanında 13 milyar dolarlık bir bütçeye sahip olan Marshall Yardımının bugünkü değeri 100 milyar dolar civarındadır).

Irak’taki yeniden imar ihtiyacı belki gerçekten de üç haneli milyar dolarlar düzeyindedir. Yani ihtiyaç duyulan pasta belki de hakikaten çok büyüktür, ancak kimse bu pastanın bedelinin nereden karşılanacağını açıklayamamaktadır.

Pastanın bedeli ya Uluslararası Toplumun vereceği yardımlardan karşılanacaktır, ya da Irak’ın kendi gelirinden ayıracağı miktarlarla ödenecektir. Mali imkanların ne büyüklükte bir pastaya imkan tanıyacağını görebilmek için sözkonusu iki finansman kaynağını incelemekte yarar bulunmaktadır.

Son 16 yıl içinde; 1994’te Ruanda, 1996-1998 arası Bosna, 1999-2001 arası Doğu Timor, yine aynı dönemde Kosova, 2002 yılından bu yana Afganistan başta gelmek üzere dünyanın bir çok bölgesinde zor duruma düşmüş ülkelere yapılan uluslararası yardım uygulamasının er veya geç donörlerde bir bezginlik yaratması olasıdır. “Donors’ fatigue/Donör Yorgunluğu” olarak adlandırılabilecek bu olgu belki de çoktan başlamıştır.
Nitekim, mukayese edilebilmesi için, yapılan toplam yardımın nüfusa bölünmesi ile elde edilen kişi başına yardım  (KBY) miktarlarının incelenmesinden, 1994’te Ruanda’ya yapılan 193 dolar KBY bir yana bırakılırsa, uluslararası  toplumun “hamiyet elinin” giderek sıkılmaya, kısılmaya başlandığı görülmektedir:

1996-98 Bosna  : kişi başına yardım 326 dolar
1999-01 Kosova  : kişi başına yardım 288 dolar
1999-01 Doğu Timor : kişi başına yardım 195 dolar
2002-03 Afganistan : kişi başına yardım 176 dolar

23-24 Ekim 2003’te Madrit’te düzenlenen Irak’ın Yeniden İmarı İçin Donörler Konferansından önce, Uluslararası Toplumu katkı yapmaya teşvik etmek ve yönlendirmek amacıyla biri Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası tarafından, 7 sektördeki imar ihtiyaçlarını ortaya koyan;  diğeri Koalisyon Geçici Yönetimi (CPA) tarafından, bu sektörler dışında kalan 9 “kritik sektör”deki imar gereksinimini saptayan iki İhtiyaç Tespit Raporu hazırlanmıştır.

BM/DB Raporundaki 36 milyar dolarlık yeniden imar ihtiyacının sektörler ve yıllar itibarıyla dökümü aşağıda maruzdur.

 

(milyon $)

Sektör

2004

2005-2007

Toplam

Yerel Yönetim, Hukuk Düzeni ve Sivil Toplum

101

212

313

Sağlık, Eğitim, İş/Çalışma

1,880

5,310

 7,190

Eğitim (ilk,orta,yüksek)

1.005

 3,800

 4,805

Sağlık

500

1,100

1,600

İş/Çalışma

375

410

785

Altyapı

5,836

18,368

   24,204

Ulaştırma ve Haberleşme

1,043

2,366

3,409

Su, Kanalizasyon,Katıatık

1,881

4,961

6,842

Elektrik

2,377

9,745

12,122

Kırsal Bölge Yönetimi

 110

303

413

Konut ve Arazi Yönetimi

 425

993

1,418

Tarım ve Su Kaynakları

  1,230

1,797

3,027          

Özel Sektörün Geliştirilmesi

  145

476

 621

Devlet İşletmeleri

 30

170

 200

Finans Sektörü

 71

  10

   81

Yatırım Ortamı

 44

296

 340

Mayın Harekatı

 80

154

 234

TOPLAM

9,272

26,317

35,589

BM/DB Raporunda yer alan sektörlerin dışında kalan ve tahmini hesaplaması CPA tarafından yapılan “kritik sektörler”in yeniden imar ihtiyacının dökümü ise müteakip çizelgede sunulmaktadır.

(Milyon $)

Sektör

2004

2005-2007

Toplam

Güvenlik ve Polis

5,000

       0

5,000

Petrol

2,000

6,000

8,000

Kültür (UNESCO’nun hesaplaması)

   140

   800

   940

Çevre

   500

3,000

3,500

İnsan Hakları

   200

   600

   800

Dışİşleri

   100

   100

   200

Din İşleri

   100

   200

   300

Bilim ve Teknoloji

   100

   300

   400

Gençlik ve Spor

   100

 200

   300

TOPLAM

8,240

11,200

19,440

Yukarıdaki çizelgelerin incelenmesinden de görüleceği üzere, en yetkili kuruluşlar tarafından hazırlanan raporlar Irak’ın 2004’ten başlayarak 2007 yılına değin 4 yıllık süre içinde yeniden imar ihtiyacının 56 milyar dolar olacağını ortaya koymaktadır. Yani Irak Pastasının önümüzdeki 4 yıl için olması gereken büyüklüğü 56 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır.

Bu tespite, bu yönlendirmeye Uluslararası Toplum Madrit’te yeterli karşılığı verememiştir. Toplantıya iştirak eden 73 ülke ve 20 uluslararası kuruluşun yapmayı taahhüt ettiği yardım 32-36 milyar dolar düzeyinde kalmıştır (iki farklı rakam zikredilmesinin nedeni Dünya Bankası  taahhüdünün 2.5 ila 4.5 milyar dolar, IMF taahhüdünün de 1.7 ila 3.4 milyar dolar arasında olmasının öngörülmesindendir). Bir başka ifade ile, bir çok üyesi “Pastadan pay alma”  hesapları yapan Uluslararası Toplum pastanın bedelini kendi arasında toplayamamıştır.

Üstelik, taahhüt edilen 32-36 milyar dolar da net olarak Irak’a verilecek yardımı teşkil etmemekte, donörlerin vermeyi önerdikleri borç ve kredileri de içermektedir.

Borç ve kredi önerilerinin 10-14 milyar dolar arasında olduğu göz önünde bulundurulursa Irak’a verilecek hibe miktarı 22-23 milyar dolar düzeyinde kalmaktadır. Bunun da 18.439 milyarı ABD tarafından, kalan 4 milyar dolar civarındaki bölümü de diğer donörler tarafından verilecektir.    

Bu rakamlar ABD dışında kalan Uluslararası Toplumun, kredi ve borç önerileri bir yana bırakılırsa, Irak’a, Afganistan’a yaptığından da daha az bir yardım taahhüdünde bulunduğunu ortaya koymaktadır (donors fatigue ?). ABD hariç tutulursa, 2004-2007 yılları arasında Uluslararası Toplumun Irak’a yapmayı taahhüt ettiği Kişi Başına Yardım 150 dolar civarında kalmaktadır (hesaba ABD dahil edildiğinde KBY 900 doları bulmaktadır).

ABD dışında kalan donörlerden bazılarının, taahhüt ettikleri miktarları daha şişkin gösterebilmek amacıyla şimdiye değin yaptıkları harcamaları, gönderdikleri askerlere ilişkin masrafı, Irak’ı doğrudan ilgilendirmeyen sarfiyatı da Irak’a yardım hesabına dahil etme çabaları görmezden gelinebilse dahi   kredi/borç önerileri bir çok tereddüdü beraberinde getirmektedir. Irak’ın 112  milyar varil düzeyindeki kanıtlanmış petrol rezervi ile potansiyel zenginliğe sahip bir ülke olduğu doğrudur. Ancak Irak, halihazırda yeni borçlanmaya gitmek bir yana mevcut borçlarını dahi ödeyemez durumdadır.

Irak’ın ticari borçları 120 milyar dolar civarındadır. Ortalama faizin %6 olduğu kabul edilse sözkonusu borcun yıllık faizi en az 7 milyar doları bulmaktadır. Irak’ın değil ana borcu, yıllık faizini dahi ödeyebilme imkanı, ne halihazırda, ne de yakın bir gelecekte, bulunmamaktadır. Bu nedenle ABD Başkanı George W. Bush, babasının Başkanlığı döneminde Dışişleri Bakanı olan Baker’i Özel Temsilci olarak görevlendirerek Irak’ın ticari borçlarının bir bölümünün silinmesi, kalanının yeni bir ödeme takvimine bağlanması için alacaklı ülkelerle görüşmeler yapmaya göndermiştir. Baker’in temaslarının bir bölümünde oldukça başarılı sonuçlar aldığı anlaşılmaktadır.

Irak’ın bir diğer kategori borçlarını da ödemek zorunluluğunda olduğu savaş tazminatları oluşturmaktadır. Küçük alacaklılar bir yana bırakıldığında Irak’ın başlıca iki ülkeye  savaş tazminatı borcu bulunmaktadır. Birinci sırada bulunan Kuveyt’e, şimdiye değin BM Tazminatlar Komisyonu vasıtasıyla 16.5 milyar dolar ödemede bulunulmuşsa da Kuveyt’in hala 300 milyar dolar civarında tazminat alacağı mevcuttur. İkinci sırada da İran gelmektedir. Irak’ın İran’a, 1979-1988 İran-Irak Savaşından kalma ve BM tarafından kabul edilerek resmileşmiş 100 milyar dolar tazminat borcu vardır.

(Bunların dışında bir de Suudi Arabistan’ın, İran ile savaşı sırasında, Irak’a verdiği milyarlarca doların geri ödenmesi talebi bulunmaktadır. Ancak Irak sözkonusu paranın borç değil yardım olarak verildiği iddiası ile geri ödemede bulunmayı kabul etmemektedir).

Irak’ın ticari borçlarına yapılmaya çalışıldığı gibi savaş tazminatı borçlarına da bir çare bulunması gerekmektedir. Aksi takdirde Irak’ın kendine hiç harcamayıp tüm petrol gelirini yatırsa dahi borçlarını temizlemesi çeyrek asırı bulacaktır. İşte bu durumdaki bir ülkeye yeni borç, yeni kredi önerisinde bulunmanın “yardım etme” kavramı ile nedenli bağdaşabileceği tereddüt uyandırmaktadır.

Uluslararası Toplumun ortaya koyduğu “imece” pastanın bedelini karşılamaya yetmediğine göre acaba Irak aradaki farkı kendi imkanları ile kapatabilecek midir?

Irak’ın Maliye ve Planlama Bakanlıklarınca 2003 yılı sonlarında hazırlanan 2004, 2005 ve 2006 yılları cari bütçeleri aşağıda özetlenmektedir.

(milyon dolar)

 

2004

2005

2006

GELİRLER

Petrol

12,000

18,500

19,300

Gümrük Vergisi

300

350

 

Gelir Vergisi

30

80

160

Devlet Kuruluşlarının Geliri

375

95

100

Harçlar ve Rüsumlar

64

88

123

Diğer Vergiler

70

70

80

GELİRLER TOPLAMI

12,839

19,183

 19,763

GİDERLER

Cari Harcamalar

12,685

14,079

14,309

Sermaye Yatırımları

745

  5,091

  5,436

GİDERLER TOPLAMI

13,430

19,170

19,745

BÜTÇE DENGESİ

-590.9

13

18

Tetkikinden de görüleceği üzere yatırımları ihtiva etmeyen ve sadece cari harcamaları içeren bütçelerde 2004 yılında 590 milyon dolar açık verileceği, 2005 ve 2006 yıllarında ise bütçe denkliği sağlanacağı hesaplanmaktadır. Bir başka anlatım ile, gelir ve giderlere ilişkin tüm varsayımlar gerçekleşse dahi Irak 2004, 2005 ve 2006 yıllarında kendi kaynaklarından elde ettiği gelir ile ancak kendini idame ettirebilecek, yeniden imara, yeni yatırımlara, borç/tazminat ödemesine ayırabilecek kaynak bulamayacaktır. Kaldı ki varsayımların ne derecede gerçekleşebileceği de tartışmaya açıktır. Örneğin,  2004 yılı için bütçede öngörülen 13.43 milyar dolarlık giderler toplamının,  daha Ocak ayında ABD Başkanlık Bütçe Ofisi tarafından hazırlanan  bir raporda (Section 2207 Report) 15.6 milyar dolara ulaşacağı kaydedilmiştir. Ayrıca 2004 bütçesinde petrolden sonra en büyük gelir kaynağını oluşturan vergi (gümrük,  gelir ve diğer vergiler ile harçlar ve rüsumlar) tahsilatı uygulamasının (şimdilik) Mart ayı başına ertelenmesi daha şimdiden gelir azalmasına yol açmıştır.

Durumu düzeltebilmek, Irak’ın kendine yeterli olmasının da ötesine geçilerek yeniden imarına kendisinin de katkı yapmasını sağlayabilmek, yani pasta bedelinin açık kalan kısmını Irak’ın kapatmasını temin edebilmek imkanı yok mudur? Bu sorunun cevabı Irak’ın  gelirinin arttırılıp arttırılamayacağına bağlıdır. Petrol rezervleri bakımından 112 milyar varil ile dünyanın (Suudi Arabistan’ın arkasından) ikinci zengin ülkesi (doğalgaz rezervleri bakımından da dünyanın 10. zengin ülkesi) olan Irak’ın petrol geliri 2004 yılı bütçesinde 12 milyar, 2005’te 18.5 milyar, 2006’da  19.3 milyar dolar olarak öngörülmektedir. Bu rakamlar Irak’ın 2004 yılında günde 1.6 milyon, 2005’te 2.4 milyon ve 2006’da 2.5 milyon, varil petrol ihraç edeceği ve petrol fiyatlarının sabit kalacağı varsayımı ile hesaplanmıştır.

1970’lerin başlarındaki petrol krizinin tekerrür etmesi ve fiyatlarda büyük artışlar olması olasılığı bir yana bırakılırsa Irak’ın petrol gelirini arttırabilmesi üretimini ve ihracat miktarını arttırabilmesine bağlı olacaktır. Ancak bu ifade edilebildiği kadar kolaylıkla gerçekleştirilebilecek bir husus değildir.

Bilindiği üzere halihazırda dünya petrol arzı günde 78.6 milyon varildir. Bunun yaklaşık üçte biri OPEC ülkeleri tarafından temin edilmektedir. Irak dahil OPEC’in 11 üyesinin toplam arzının günde 24.5 milyon varil olması gerekmektedir. Aksi takdirde fiyatlar etkilenmektedir. Geçtiğimiz yılın ilk üç çeyreğinde günde ortalama 900 bin varil fazla ile piyasalara 25.4 milyon varil/gün petrol sunan OPEC 24 Eylül 2003 tarihinde Viyana’da yaptığı toplantıda arzı 1 Kasımdan itibaren 24.5 milyon varil/gün düzeyine çekme kararı almıştır.

10 Şubat 2004’te yapılan OPEC toplantısında bir sürpriz karar daha alınmış ve üretimin 1 Nisan 2004 tarihinden başlamak üzere, günde 1 milyon varil daha azaltılarak 23.5 milyon varil/gün düzeyine indirileceği açıklanmıştır. OPEC’in böylece, OPEC üyesi olmayan bazı petrol üreticilerinin aşırı üretim yapmaları sonucunda petrol fiyatlarının düşmesi ihtimalini önlemeye çalıştığı anlaşılmaktadır. Anlaşılmakta zorluk çekilen husus ise bir yandan 2003 Kasımında yapılan 900 bin varil/gün indirime ilaveten 2004 Nisanında yapılacak 1 milyon varil/gün, düzeyinde bir azaltma çabası, öte yandan da Irak’ın arzında fazlalaştırma ümidi hususlarının nasıl bağdaştırılabileceği ikilemidir.
 
Irak’ın OPEC içindeki normal kotası ise günde 2.8 milyon varildir. İran ile savaşı sırasında Irak bu miktara itiraz etmiş ve kotasının İran ile eşit düzeyde, yani günde 3.2 milyon varil olmasında diretmiştir. Irak’ın şimdiye değin ulaştığı en yüksek düzey ihracat seviyesi 1970’li yılların sonlarındaki 3.5 milyon varil/gün düzeyi olmuştur. 1990 Ağustosunda uygulanmaya başlanan BM ambargosu ile Irak’ın petrol ihracatı durdurulmuştur. Bir süre sonra BM’nin Gıda Karşılığı Petrol (OFF) Programının başlatılmasıyla Irak yeniden  petrol ihraç imkanına kavuşmuştur. İhraç izni tedricen arttırılmıştır. Son savaş öncesinde Irak mezkur OFF Programı çerçevesinde günde 2.5 milyon varil petrol ihraç edebilmekteydi. Ekonomik müeyyidelerin uygulandığı dönemde OPEC içinde açık kalan Irak payını Suudi Arabistan doldurmuştur. 1999 ilkbaharında yayınlanan bir araştırma (“Round Table on Declining Oil Prices and Its Political Consequences in the  Middle East”-Middle East Studies Vol.6, No.1-Spring 1999 p-pp 5-36) İran-Irak Savaşı ve  BM Ambargosu  döneminde Irak’ın kullanamadığı kotasından Suudi Arabistan’ın aldığı payın 100 milyar dolar olduğunu ileri sürmektedir. Tez doğru ise 1999’dan bu yana rakamın daha da artmış olması muhtemeldir.

İkinci Körfez Savaşı tahribatı ve sonrasında yaşanan yağmalama olayları, zaten yıllardır ambargonun getirdiği bakım, onarım yapamama, teknolojik gelişmeleri izleyememe, nitelikli eleman yetiştirememe  gibi sıkıntılarla karşılaşan petrol endüstrisini çökertmiştir. İhracat kapasitesi savaşın akabinde 600 bin varil/gün düzeyine inmiştir. ABD; yeniden imar faaliyetleri için ayırdığı meblağın önemli bir bölümünü ivedilikle bu alana tahsis ederek petrol üretim, nakil ve ihraç kapasitesinin arttırılmasına yönelmiştir. Petrole ilişkin işler Halliburton Şirketine bağlı olan Kellog, Brown and Root (KBR) Şirketine verilmiştir. Yapılan çalışmalar olumlu sonuçlar vermiş 2004 başında günlük üretim 2.3 milyon varil, günlük ihracat kapasitesi de 1.6 milyon varil düzeyine çıkarılmıştır. Irak Petrol Bakanı 2005 yılı sonunda 3.5-4 milyon varil/gün düzeyine ulaşılacağını ileri sürmektedir. Koalisyon Geçici Yönetimi (CPA) Başkanı Bremer ise aynı tarih için günde 3 milyon varil rakamını vermektedir.  Her iki yetkili 2010 yılı sonu için ise 6 milyon varil/gün düzeyine ulaşılacağını ileri sürmektedirler.

Oysa KBR’ın bir raporunda günde 3.5 milyon varil düzeyine çıkılabilmesi için  3 yıldan fazla bir süreye ve 3 ila 6 milyar dolar arasında bir yatırıma ihtiyaç olduğu, 6 milyon varil/gün düzeyi için ise 7 ila 10 yıl arasında bir süre ve 30-35 milyar dolar yatırım gerektiği belirtilmektedir.

Bu süreler, paralar bulunsa, gerekli çalışmalar gerçekleştirilse ve öngörülen rakamlara ulaşılabilse dahi Irak’ın ihracat miktarını ne kadar  arttırabileceği bir başka sorun oluşturmaktadır. Uzmanlara göre Irak’ın ihracatı günde 2.5 milyon varil düzeyine gelene değin OPEC içinde yeni bir kota düzenlenmesine ihtiyaç bulunmamaktadır. Hatta günde 2.8 milyon varile kadar da esneklik gösterilebilir. Daha fazlası için ise diğer üyelerin kotalarının yeniden düzenlenmesi gerekecektir.

Irak’ın payının artmasının bir başka imkanı daha mevcuttur. Dünya petrol tüketimi yılda %1.8 oranında artmaktadır. Halihazırdaki 78.6 milyon varil/gün tüketim böylece 2025  yılında %50 artmış olarak günde 119 milyon varil düzeyine çıkacaktır. OPEC’in payı ise 2025 yılında iki mislinden fazla bir artış ile 56 milyon varil/gün olacaktır. Yani OPEC’in ihracatı önümüzdeki 21 yılda 31 milyon varil/gün artacaktır. Bir başka hesaplama ile OPEC’in payı her yıl ortalama günde 1.47 milyon varil artacaktır. Bu artış miktarı da normal olarak OPEC’in 11 üyesi arasında orantılı biçimde paylaştırılacaktır. Irak’ın bu artıştan payına ne düşer bilinmez ama Irak OPEC üyesi olarak kaldığı sürece, diğer OPEC üyeleri kotalarını rıza ile veya bir başka şekilde azaltmadıkları müddetçe ve dünya petrol piyasası ve siyasi konjoktüründe beklenmedik bir değişme olmadığı takdirde Bağdat rejiminin şu tarihte, petrol ihracatını bu kadar yükselteceğini iddia ederken temkinli olmak ve realiteleri unutmamak gerekmektedir.

Irak’ın kendi gelir kaynaklarının, yani petrol ihracatından elde ettiği gelirinde kısa ve orta vadede belirli bir düzeyin üzerinde arttırılması mümkün olamadığına göre Pastanın bedeli yine açık kalmaktadır. Bu durumda Uluslararası Toplum yeniden bir gayrete gelmediği takdirde, fatura açığının ABD tarafından kapatılması beklenecektir.

ABD, 2003 yılında 2. Dünya Savaşından bu yana kaydedilen en büyük bütçe açığını vermiştir.  Savaş öncesinde 2003 yılı açığının 304 milyar dolar olacağı tahmini yapılırken, Temmuz 2003’te yapılan yıllık açık tahmini %50 artışla 455 milyar dolara çıkmış, Eylül ayında ise 2003 yılı açığının 500 milyarı bulacağı tahmini ileri sürülmüştür (2003 yılı bütçe açığının 490 milyar dolar civarında oluştuğu  Şubat 2004 ortasında açıklanmıştır).

Başkan Bush 2003 yılında savaş için Kongre’den 79 milyar dolar ek ödenek almıştır. Başkan’ın 2004 yılı için temin ettiği ek ödenek ise (büyük bölümü Irak’a, küçük bir parçası ise Afganistan’a harcanmak üzere) 87.5 milyar dolardır. Yani fatura şimdiden  166.5 milyar doları bulmuştur. Daha yılın başında, ABD bütçesinin 2004’te 475 milyar dolar   açık vereceği tahminleri yapılmaktadır. Irak’a sarf edilecek her ilave dolar bütçe açığını daha da arttıracaktır. ABD ekonomisi 2003 yılında %2 ila 3 arasında bir büyüme göstermiş bulunmasına ve bu trendin devam eğilimini sürdürmesine karşılık 2004’ün Amerika’da seçim yılı olması da büyük önem taşımaktadır.

Netice  itibarıyla Irak’ta büyük bir yeniden imar gereksinmesi  mevcuttur. Yani büyük bir “Pasta” sözkonusudur. Ancak bu Pastanın finansmanının nasıl sağlanacağı henüz belli olmamıştır. Temennimiz dost ve kardeş Irak’ın yeniden çağdaş dünyada hak ettiği yere gelebilmesi için gerekli imkanların sağlanması, Türkiye’nin de bu süreç içinde payına düşen yerini alabilmesidir. 

(*) Büyükelçi, Afganistan Koordinatörü, Irak İmar Eşgüderi