Dışişleri Bakanı Sn. Ahmet Davutoğlu’nun Esenboğa Havalimanında Düzenlediği Basın Toplantısı, 20 Kasım 2012, Ankara

Değerli basın mensupları, bildiğiniz gibi son günlerde Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları büyük bir yoğunluk kazandı. Bölgemizde tansiyon tekrar yükseldi. Bu çerçevede, son bir hafta içinde çok yoğun diplomatik temaslar yapıldı.  Bildiğiniz gibi olayların başlamasını müteakiben Sayın Başbakanımız, Sayın Obama ile Sayın Putin ile ve ilgili diğer liderle görüştü. Bende hem batıdan başta Sayın Clinton, Sayın William Hague Sayın  Laurent Fabius ve Guido Westerwelle,  İtalyan meslektaşım olmak üzere birçok meslektaşımla yoğun temaslar gerçekleştirdim. Ayrıca, olaylar başladiginda İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısı vesilesiyle bulunduğum Cibuti’de İIT dışişleri bakanlarıyla değerlendirme imkanı bulduk. İslam İşbirliği Teşkilatı da çok kuvvetli bir tepki verdi bildiğiniz gibi. Bu arada daha önceden planlanmış Mısır ziyaretimiz ve Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi vesilesiyle Kahire’de bulunmamız dolayısıyla çok yoğun bir diplomatik trafiği de orada yürüttük. Gerek Mısır’la, gerek Katar’la, Katar Emiri de Mısır’da olduğu için, Sayın Mursi, Katar Emiri, Sayın Başbakanımız, Dışişleri Bakanları olarak bizlerin sürekli katıldıkları toplantılarla mümkün olan en kısa zamanda tatminkar bir ateşkesin sağlanması için büyük bir çaba sarf ettik. Bu vesileyle Kahire’de bulunan Sayın Halid Meşal’le de önce Cumartesi günü uzun bir görüşme - ateşkes şartları çerçevesinde - yaptık, daha sonra Sayın Başbakanımızla birlikte durumu bildiğiniz gibi Pazar günü değerlendirdik. Arap Ligi toplantısı dolayısıyla Kahire’de bulunan Arap dünyasının dışişleri bakanlarıyla temaslar yaptık, Arap Ligi Genel Sekreteriyle bir görüşme gerçekleştirdik. Tabiri caizse 48 saat içinde gece ve gündüz süren temaslarla aradaki görüş ayrılıklarını gidererek bir ateşkes sağlanması yönünde yoğun bir çaba içerisinde olduk. Bu süre içerisinde de ilgili bütün dışişleri bakanlarıyla sürekli bir telefon diplomasisi yürüttük. Dün de Ankara’dan gelişmeleri takip ettik. Taraflar arasındaki görüş ayrılığını giderebilmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz. İlgili bazı arkadaşlarımız da MİT Müsteşarımız başkanlığında orada kaldılar ve görüşmeleri devam ettiriyorlar, biz de sürekli takip ediyoruz. Umariz ki en kısa zamanda bir ateşkes sağlanması mümkün olur.

 

Burada en önemli husus; insan canıdır, insanların güvenliğidir. Özellikle Gazze halkı çok büyük acılar çekti son yıllarda. Sürekli bir açık hava hapishanesi şartlarında yaşamanın getirdiği baskı dışında, devam eden İsrail saldırıları dolayısıyla da sürekli kan kaybetti. Gazze bir insanlık trajedisidir. Uluslararası toplumun bu trajediye kayıtsız kalması, sadece bölgemizin istikrarsızlığa yönelmesine sebebiyet vermez, aynı zamanda insanlık vicdanında da büyük yaralar açar. Bunun için sürekli çağrılarda bulunuyoruz. İsrail saldırılarının bir an önce durması için yapılması gereken ne varsa her şeyi yapmaya kararlıyız. Bu çerçevede tarafların ateşkes konusundaki şartlarını, karşılıklı dolaylı görüşmelerini, bütün taraflarla da -bu arada bunu da özellikle belirtmek isterim- temaslarımız, kanallarımız açıktır, herkesle temas yürütüyoruz. Özellikle de Mısır’la çok yakın bir mesai birliği içindeyiz. Dün Mısır Dışişleri Bakanıyla da birçok kez konuştum. Türkiye ile Mısır arasındaki bu yakın işbirliği Ortadoğu’da barış hamlelerine önemli bir ivme katacaktır. Katar’la ve diğer ülkelerle de temas halindeyiz.

 

Arap Ligi’nin aldığı karar muvacehesinde bugün bildiğiniz gibi Arap Ligi dışişleri bakanlarından bir grup meslektaşımla birlikte Gazze’ye ziyarette bulunacağız. Bu ziyaretin temel amacı; Gazze halkıyla dayanışmamızı göstermektir. Gazze halkına buradan da seslenmek istiyorum; hiçbir zaman kendilerini yalnız hissetmemelidirler. Hem Türkiye 75 milyon bir bütün olarak Gazze halkının her zaman yanında olmuştur, hem de bugün bölgedeki yeni gelişmelerle birlikte bölge halkları da Gazze halkının yanındadır. 2008’de İsrail benzer durumlarda hemen hemen aynı zamanlamayla bir saldırı gerçekleştirmişti biliyorsunuz. Yine o zaman da Amerikan seçimlerinden bir ay sonra, İsrail seçimlerinden bir ay önce İsrail Hükümeti bir gövde gösterisi yaptı. Ve tabii bununla Amerikan seçimleri, yeni gelen Amerikan yönetimi üzerinde de bir baskı oluşturma niyeti ve çabası o zaman da vardı. Şimdi hemen hemen aynı zamanlama goruluyor. Bu zamanlama dahi, olayın İsrail tarafından nasıl belli bir plan içinde yürütüldüğünü ortaya koyuyor. İsrail’in bu şekilde yürüttüğü saldırılar, planlamaları bölgede istikrarı her zaman tehdit ediyor. Ama 2008’den farklı bir Ortadoğu var şu anda. Ortadoğu halkları kendi kaderlerini ve kendi geleceklerini tayin etme iradesi gösteriyorlar her yerde. Ve halkına hesap verme durumunda olan demokratik rejimler bu tür durumlarda sessiz kalamazlar. Mısır Yönetimi, tabii köklü bir demokrasiye sahip olan Türkiye Cumhuriyeti gibi halkıyla, halkının genel eğilimleri doğrultusunda politika üretmek durumunda olan ve vicdani öne çıkaran ülkeler bu tür saldırılar karşısında sessiz kalamazlar. Nitekim 2008’de böylesi bir dışişleri bakanları heyeti oluşup maalesef Gazze’ye gidilememişti. O zaman da ben biliyorsunuz Başdanışman olarak sürekli Kahire ve Şam arasında bir diplomasi trafiği yürütmüştüm. Ama bugün bölgenin değişim şartları açık bir şekilde şunu ortaya koyuyor ki; bölge ülkeleri, bölge halkı Gazze’deki bu insanlik trajedisine sessiz kalmayacaktır.

 

Birinci amacımız; Gazze halkına dayanışmamızı göstermek ve Gazze’de kendilerini yalnız hissetmemelerini sağlamak. İkinci amacı da; yürüyen müzakereler, ateşkes müzakereleri çerçevesinde Gazze’deki yönetimle başta Başbakan İsmail Haniye olmak üzere oradaki kardeşlerimizle, arkadaşlarımızla, dostlarımızla bu gelişmeleri müzakere etmek ve mümkünse en kısa zamanda bir ateşkesin sağlanmasını temin edecek şekilde istişarelerde bulunmak. Tabii üçüncü amacı da, bütün dünyaya artık Filistin meselesinin bir an önce ertelenmeden çözümü olmaksızın ne Ortadoğu’ya, ne de dünyaya barış gelmeyeceğinin anlaşılması gerektiği mesajını iletmek. Sürekli ertelenen Filistin sorunu, hepimiz için, bölge için, dünya için başlı başına bir istikrarsızlık kaynağıdır. Son 20 yıl içinde her türlü yöntem denendi. Filistin halkına sürekli sözler verildi, Oslo süreciyle, Quartet’in çalışmalarıyla, yol haritalarıyla, birçok çalışmayla, ama bu sözlerin hiçbiri yerine getirilmedi. Artık Filistinlilerin kendi özgür vatanlarında kendi sınırları içinde başı dik, onurlu bir şekilde yaşamalarının vakti gelmiştir. Gazze halkına da bu iradelerin doğrultusunda her zaman yanlarında olacağımız mesajını ileteceğiz, uluslar arası topluma da bu konuda çağrıda bulunacağız.

 

Bugün Gazze’ye yapacağımız bu ziyareti müteakiben hemen daha sonra Pakistan’a geçeceğiz. Bildiğiniz gibi Pakistan’da D-8 Zirvesi yapılacak Çarşamba ve Perşembe günleri. Yarın D-8 Dışişleri Bakanları Toplantısını gerçekleştireceğiz ve Perşembe günü de D-8 Zirvesi dolayısıyla Sayın Başbakanımız da Pakistan’a intikal edecekler. Görüşmeleri yaptıktan sonra Perşembe gecesi ülkemize dönmeyi planlıyoruz.

 

Sorularınızı alayım. Buyurun.

  

SORU- Efendim, kanallarımız açık, herkesle temas kuruyoruz dediniz. İsrail de buna dahil midir? Doğrudan ya da dolaylı bir temas var mıdır? İkinci sorum da; Amerika Dışişleri Bakanı İsrail’e  gidiyor diye sabah ajanslarda haber geçiyorlardı… Netanyahu ve Abbas’la görüşeceğine dair haberler var. Artık ertelenemez sorunun çözümü için  adım atılması gerekiyor…  temaslarınız ne oldu?  Acaba yeni bir süreç müzakereler için başlama konusunda Amerikan tarafının tutumu nedir? Böyle bir inisiyatif alınacak mıdır?

 

 

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Şimdi kastettiğim açıktır; doğrudan ve dolaylı temas kanallarımız açıktır. İsrail’in kanaatlerini biliyoruz, bize iletilen kanaatler var, görüşler var. Dolayısıyla, zaten Kahire’de yürütülen müzakereler bu anlamda birçok ayaklı müzakeredir. Biz Kahire’de birçok ayakla yürüyen müzakereleri bir bütün olarak değerlendirdik. İşte dediğim gibi gece 2,5-3’lere kadar süren müzakerelerin içinde olduk. Dolayısıyla, bu anlamda kanallarımız açık. Eğer bir tek Gazzeli kardeşimizin canını bile koruyabileceksek, her türlü çabayı sarf ederiz, bunu açık bir şekilde ifade etmek isterim. Bu anlamda da her tarafla doğrudan ve dolaylı kanalı da açık tutmaya kararlıyız ve bu anlamda da kanallarımız açıktır.

 

Sayın Clinton’un bölgeye geleceği bilgisi bize de ulaştı. Zaten son 3-4 gün içinde kendisiyle 2 kez görüştüm, son olarak da Pazar akşamı Kahire’den ayrılmadan görüştüm. Üzerinde çalıştığımız ateşkes planı çerçevesinde yaklaşımımızı kendisiyle paylaşmıştım. O ateşkes planı çerçevesinde zaten Türkiye’nin, Mısır’ın, Katar’ın, Arap Ligi’nin üzerinde çalıştığı ateşkes planı çerçevesinde sürekli temas halindeydik. Tabii öncelikle şu anda birinci hedef; Gazze’de bir ateşkes sağlanması. Ancak bu ateşkesin kalıcı olabilmesi için, ki üzerinde çalıştığımız planın içinde bütün bu boyutlar var, kalıcı olabilmesi için Gazze’ye dönük sınırlamaların, kısıtlamaların, Gazze’yi bir açık hava hapishanesine dönüştüren kısıtlamaların da kalkması lazım ki bir normalleşme süreci yaşanabilsin. Bu arada tarafların kaygılarını gideren ve Gazze halkına hareket serbestisi getiren bir yeni ateşkes çerçevesi oluşması lazım. Aksi takdirde bu ateşkeslerin, geçici ilan edilen ateşkeslerin, yani birkaç günlük veya birkaç aylık, nasıl kırılgan olduğunu hep beraber görüyoruz. Nihai kertede bir şeride sıkıştırılmış, balıkçıların birkaç metre bile çıkıp balık avlamalarının mümkün olmadığı bir şeritte yaşamak zorunda bırakılmış 2 milyonu aşkın bir halktan bahsediyoruz. Bu insanların bütün bu ihtiyaçlarını, taleplerini karşılamayı da içine alacak Gazze ile ilgili bir büyük adımın, Gazze’yle ilgili bir sürdürülebilir bir ateşkesin sağlanmasının - altını çizerek söylüyorum, sürdürülebilir bir ateşkesin sağlanmasınin - yöntemi üzerinde çalışıyoruz. Yani ateşkes yapılır, ondan sonra müzakereler sürdürülür, geçici ateşkesler yapılır, bu yöntem üzerinde birçok formül geliştirdik, dün gece de bir formülü taraflarla paylaştık.

 

Daha sonraki aşamada ise, 29 Kasım’da Filistin’in devlet olarak tanınma süreci var. Yani üye olmayan devlet statüsüyle Filistin’in de tanınması teşebbüsü var. Sayın Obama’nın Filistin halkına 2010’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çerçevesinde yaptığı konuşmada vaat ettiği husus var. Dolayısıyla, bütün bu gelişmelerle birlikte artık Filistin sorununda kalıcı adımların atılması lazım. Bu kalıcı adımlar Filistin’de yaşayabilir ve sürdürülebilir bir devlet yapısını ortaya çıkaracak sınırlar içinde, 1967 sınırları, ki uluslararası baskenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’nin artık olması, yaşaması ve sürdürülebilirliğinin de garanti altına alınması şarttır. Bu çerçevede bundan sonra bütün ilgili taraflarla çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

 

SORU- Efendim, bölgenin bir diğer sıcak noktası da Suriye malum. Türkiye’nin Suriye sınırlarına Patriot füzeleri yerleştirmesi konusunda NATO ile bir süredir istişare süreci devam etmekteydi. En son Başbakan Erdoğan da resmi talebin yapılmak üzere olduğunu açıkladı. Resmi talep yapıldı mı, yapılmadıysa  ne zaman yapılır?  Donör ülkenin hangisi olacağı, Almanya mı Hollanda mı belli oldu mu?… ve kaç sayıda NATO askeri konuşlanacağı…?  

 

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Son 5-6 ay içinde bildiğiniz gibi NATO Konseyini iki kez; bir uçağımızın düşürülmesi sonrasında, bir de Akçakale’deki vatandaşlarımızın şehit olması sonrasında iki kez 4. madde çerçevesinde bilgilendirdik. Ve bu çerçevede sınırlarımızda artan çatışmaların getirdiği riskler NATO’nun ilgili komisyonlarında, komitelerinde bir ihtiyat tedbiri, bir ihtimaliyat hesabı olarak çalışmalar içine alındı. Yani aylardır süren bir çalışmadan bahsediyoruz. Bu çerçevede Türkiye-Suriye sınırı aynı zamanda NATO sınırı olduğu için bundan daha doğal bir gelişme de olamaz; yani bir NATO üyesi ülkenin sınırlarında bu derece sınır ihlalleri veya ortaya çıkabilecek daha başka riskler varken balistik füzeler vesaire gibi. Tabi ki NATO’nun zaten misyonu bu, üye ülkelerin güvenliğini temin etmek. Bu ister en doğuda, güneyde Türkiye olsun, ister en kuzeyde olan Norveç olsun fark etmez. Bütün bu sınırların güvenliği ortak bir güvenlik şemsiyesi altında ve güvenliğin bölünmezliği ilkesi altında yapılan çalışmalardır. Tabi NATO’nun bu konudaki kapasitelerini Türkiye’ye sağlaması konusunda mutabakat vardır. Özellikle Patriot’lar konusunda son dönemde bu çalışmalar yoğunlaşmıştır. Muhtemel gelişmeler de göz önüne alınarak, bütün ihtimaliyet ve risk planlamaları da göz önünde bulundurularak müzakereler son aşamasına gelmiştir, en kısa zamanda bu müracaat, yani resmi bir şekilde süreç müracaat anlamında sonlandırılacak. Şu anda yine Brüksel’le biraz önce temas halindeydim, dün de NATO Genel Sekreteri’yle bir görüşmem oldu. İnşallah bu süreç, görüşmeler, istişareler belli bir aşamaya geldiğinde bu müracaat yapılacak. Çok uzun sürmez, onu söyleyeyim, ama müracaat yapıldığında zaten kapsamlı bir açıklamayla kamuoyumuzla paylaşacağız. Bu herhangi bir başka hedef olmaksızın savunma ağırlıklı bir tedbirdir. Daha önce de gerek 1. Körfez Savaşı’nda 1990’da, gerek 2003’te benzer tedbirler alınmıştı. O tedbirler gibi özellikle olabilecek gelişmeleri, riskleri minimize edecek tedbirler çerçevesindedir. Burada bizim en temel hedefimiz ve sorumluluğumuz, ülkemizin ve vatandaşlarımızın güvenliğini teminat altına almaktır, NATO üyeliğimiz de zaten bunun için vardır. Dolayısıyla da sınır boylarımızdaki bu gelişmelere paralel olarak bu adımlar atılacak, atıldığı zaman kamuoyuyla paylaşılır. Sayın Başbakanimizin da söylediği gibi son aşamaya gelmiştir.

 

SORU-  Donör ülkeler belli oldu mu efendim?…

 

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Bunlara bakarsanız Patriot kapasitesine sahip olan ülkeler zaten bellidir, işte NATO’ya bu imkanı tahsis eden ülkeler belli, onlarla da mutabakata varıldı.

 

Evet, size daha önce bir söz vermiştim, onun için...

 

SORU- Bütün ateşkes çabalarına rağmen İsrail uluslararası topluma bir mesaj gönderdi. Diyor ki, biz diplomatik çözümden yanayız, ama Gazze’ye girmeye hazırız. Siz bu mesajı nasıl değerlendiriyorsunuz?  Bir de, Suriye konusunda Türkiye, Suriye muhaliflerini ve devrimci güçleri, ulusal koalisyonu tanıdı. Bu tanıma konusunda durumlar nasıl olacak, yani muhalifler?

 

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Şimdi İsrail’in bu açıklamalarını tabii kaygıyla karşılıyoruz, sadece biz değil, bütün uluslararası toplum İsrail’in böyle sürekli kara harekatı tehdidi yapmış ve yapıyor olmasını büyük bir kaygıyla ve tepkiyle izliyor. Herhangi bir şekilde İsrail saldırganlığının böyle bir aşamaya gelmesi İsrail için de hiç olumlu sonuçlar doğurmayacaktır. Herkes, şu anda bölgedeki bütün aktörler, ülkeler sorumluluk duygusu içinde hareket etmek durumunda. Benzer saldırıların artması, tabii bölgeden, Gazze halkından ve uluslararası toplumdan İsrail’in daha da fazla izole olmasına, İsrail’e daha büyük tepkiler verilmesi sonucunu doğurmaktan başka bir işe yaramaz. Hiçbir gerekçe sivillerin bu kadar yoğun olduğu bir bölgeye ayrım gözetmeksizin sürdürülen bombalamaları ve kara harekatını maruz gösteremez. Bu son derece açık ve net.

 

Suriye muhalefetiyle ilgili de daha önce zaten birçok açıklamamız oldu. Bu konuda her zaman Türkiye,  Suriye halkının yanında olmuştur. Doha’da yapılan toplantı sonrasında da yeni oluşan Suriye muhalefeti koalisyonuna da verdiğimiz desteği açıkladık, Suriye Ulusal Konseyi’ne de desteğimiz devam ediyor. Bu konuda Suriye halkının temsilden aldığı her kararı biz desteklemeye devam edeceğiz.

 

Peki, çok teşekkürler, iyi günler.

----- / -----