Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 3 Mayıs 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100'e Verdiği Mülakat, 24 Nisan 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun A Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 10 Nisan 2023 Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yeni Şafak gazetesine Türkiye Yüzyılı Vizyon Eki kapsamında Verdiği Mülakat, 02 Ocak 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV Net’e Verdiği Özel Röportaj, 11 Ekim 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Haber Global’e Verdiği Özel Röportaj, 23 Ağustos 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100’e Verdiği Özel Röportaj, 27 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 21 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV'ye Verdiği Özel Röportaj, 4 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Özel Röportaj, 31 Mayıs 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk Tarafsız Bölge’de Verdiği Özel Röportaj, 20 Nisan 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV'ye Verdiği Özel Röportaj, 14 Nisan 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun A Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 31 Mart 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 10 Şubat 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 7 Eylül 2021, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Frankfurter Allgemeine Zeitung Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 6 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Oslobodenje Günlük Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 4 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Nezavisne Novine Günlük Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 4 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KANAL 24 ‘e Verdiği Özel Mülakat, 17 Aralık 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masası’na Verdiği Mülakat, 30 Eylül 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk “Tarafsız Bölge” Programına Verdiği Mülakat, 16 Eylül 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 13 Temmuz 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk “Gece Görüşü” Programına Verdiği Mülakat, 18 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 11 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KANAL 24’e Verdiği Özel Röportaj, 3 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun DİM TV “İğneli Fıçı Özel” Programına Verdiği Mülakat, 23 Mayıs 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kanal V Yüksek Tansiyon Programına Verdiği Mülakat, 18 Mayıs 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Akit TV Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 12 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100 Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 6 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’de Yaptığı Açıklama, 18 Nisan 2020
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 29 Ocak 2018

SUNUCU- TRT Ankara Stüdyolarından iyi akşamlar efendim. Basın Kartı’nda bu akşam Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu konuk ediyoruz.

Sayın Bakanım, hoş geldiniz. Basın Kartı’nın formatına göre gazeteci arkadaşlarımız olacak, benimle birlikte sorular soracaklar. Kimler var?

Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Kartoğlu. Habertürk Gazetesi yazarı tecrübeli gazeteci ağabeyimiz Muharrem Sarıkaya. Daily Sabah Genel Yayın Yönetmeni Serdar Karagöz, İstanbul’dan geldi. Hoş geldiniz hepiniz de.

Sayın Bakanım, ilk soruyla ben açayım. Gündem malum Afrin Harekatı, Zeytin Dalı Operasyonu. Bununla ilgili konuşulacak çok şey var, Münbiç ne olacak, Fırat’ın doğusu ne olacak, Amerika Birleşik Devletleri’nden temaslarınız oluyor, farklı farklı açıklamalar geliyor, Avrupa Birliği Soçi yarın başlıyor, ama ilk olarak bugüne kadar 10. gün bitti bugün şu saatler itibariyle. Genel bir değerlendirme yaparsanız, Zeytin Dalı Harekatı nasıl geçiyor?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Zeytin Dalı Operasyonu planlandığı gibi başarılı bir şekilde devam ediyor. Birçok ülkeye göre inanılmaz bir başarı ya da beklenenden daha fazla ilerleme kaydedildi. Ama bizim yaptığımız tüm çalışmalar, ön hazırlıklar çerçevesinde emin adımlarla Mehmetçiğimiz ve Özgür Suriye Ordusu arazide ilerliyor. Birçok köy ve kasaba, şehir elde edildi. Hem kuzeyden, yine kuzey doğudan, batıdan, Hatay tarafından, değişik kollardan içeriye doğru hareket devam ediyor. Amacımız, tabii tüm Afrin’den teröristleri temizlemek ve burayı güvenli bir alan haline getirmek. Kimin için güvenli bir alan? Suriyeliler için. Tıpkı Fırat Kalkanı Operasyonundan sonra bu bölgeye Türkiye’den ve Suriye’nin değişik bölgelerinden insanlar dönebildiyse, teröristlerden temizlendikten sonra burası yine Suriyeliler için güvenli bir alan olacak ve insanlar evlerine dönecek, şimdiden dönmeye başladılar. Operasyon başından beri hem planlandığı gibi gidiyor, hem de şeffaf bir şekilde devam ediyor. Bazı bilgi kirliliği oluyor, bugün bazı yabancı gazetelerde işte Türk tankların patlatıldığını, işte çok sayıda askerimizin şehit olduğunu falan yazdılar, ama doğru değil. Rakamları zaten her gün açıklıyoruz, paylaşıyoruz, milletimizden gizli-saklı bir şeyimiz yok, uluslararası camia da görüyor. Sevindirici olan bir şey, bugüne kadar sivil bir zayiatın olmamasıdır. Bu konuda askerlerimiz, yani Mehmetçiğimiz son derece titizdir, güvenlik güçlerimiz her zaman içeride de terörle mücadelede bu titizliği göstermiştir, gösteriyoruz. Aynı şekilde Özgür Suriye Ordusunun mensuplarına da bu konuda gereken açıklamalar da yapılmıştır, zaten birlikte hareket ediliyor. Başından beri dünya kamuoyunu da açık bir şekilde bilgilendirdik, uluslararası hukuka uygun bir şekilde meşru müdafaa hakkımızı kullanıyoruz. Suriye’nin topraklarında gözümüzün olmadığını herkes biliyor, Suriyeliler de biliyor. Çünkü biz tüm komşu ülkelerin ve ötesindeki ülkelerin de sınır bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Irak’ın da sınır bütünlüğü, toprak bütünlüğü önemli. Uluslararası hukukun yanında Birleşmiş Milletler’in ilgili şartnamesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uygun bir şekilde bu harekat başlatıldı. Halkımızın büyük bir desteği var, milli birlik beraberlik şuuru tekrar canlandı. 15 Temmuz hain darbe girişiminde bunu görmüştük, bir kere daha gördük. Türk milletine olan güven, yani milletin kendisine olan güven tekrar tazelendi. Biz daha önce uyarılarımızı yaptık. Herkes, bunu gerçekleştiremez ya da Türkiye müdahale edemez gibi bir kanaate sahipti, fakat bu operasyonla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türkiye’nin ne kadar ciddi olduğunu herkes gördü, yani dostlar da gördü, müttefik dediğimiz ülkeler, sözde müttefikler de gördü, YPG’ye destek verenler de gördü, komşular da gördü, herkes Türkiye’nin ciddi olduğunu gördü. Ve bundan sonraki süreçte de atabileceğimiz adımlar konusunda da tereddütleri kaldırdık. Bundan sonra süreçte tehdit neredeyse, terör neredeyse biz bu tehdidi yok etmek için gerekli adımları atacağız, başka çaremiz yok. Çünkü bugün bu tedbirleri almazsak, bugün bu tehdidi yok etmezsek, daha sonra karşımıza çok daha büyük bir tehdit çıkabilir ve o zaman telafisi de zor olabilir. O zaman bugün hassasiyet gösterdiğimiz sivil kaybı olmasın vesaire, o konularda da yani teröristlerin böyle bir hassasiyeti yok. Ama karşımızdaki tehdit büyür, destek verenler de var zaten. Operasyon şu ana kadar çok şükür milletimizin de desteğiyle çok başarılı bir şekilde devam ediyor. İnşallah bir an önce de tamamlarız, sonu da iyi olur.

SUNUCU- Tamamlamayla ilgili zor bir şey, askeri bir şey, ama bir tahminde bulunabiliyor musunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Böyle bir tahminde bulunmak istemiyorum, çünkü bir bakıyorsunuz birkaç gün hava şartları çok kötü oluyor, havadan müdahale zor oluyor. Havadan müdahalelerle hedefleri vurmamız lazım ki sahada da, arazide de hem Özgür Suriye Ordusu ilerlesin, hem de tanklarımız, askerlerimiz, Mehmetçiğimiz değişik kollardan ilerlesin. Bir bakıyorsunuz bazen direnç oluyor, bir bakıyorsunuz bu korkaklar kaçıyor gidiyor. Dolayısıyla şu anda bir tahminde bulunmak zor, ama hepimizin gayesi; Cumhurbaşkanımız da daha önce vurgulayarak söyledi, askerlerimizde de, güvenlik güçlerimizde de bu var, hepimizin gayesi bir an önce bu operasyonu tamamlamak, başarıyla tamamlamak ve burayı teröristlerden tamamen temizlemek.

MUSTAFA KARTOĞLU- Bizim bu başından beri Sayın Bakanım, Rusya’yla anlaşma da sorgulanıyordu, yani ne kadar anlaşılacak, hava operasyonlarına ne kadar destek verecek. İlk gün mü verdi, yoksa daha sonra da destek verecek mi? Rusya’yla herhangi bir sıkıntı yaşanıyor mu? Bunu hem bu operasyonlar için soruyorum, hem de Soçi’de yapılacak toplantıyla ilgili son durum nedir, orada da bir uzlaşma devam ediyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bazen sahada güçlüyseniz masada da güçlüsünüz, bazen de diplomaside-masada güçlüyseniz sahada güçlüsünüz. Bu Afrin operasyonunda, Zeytin Dalı Harekatında biz hem sahada, hem de masada çok güçlü olduk. Yani hem sahada teröristlerin tepesine indik, hem de diplomasinin gereğini yaptık. Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın liderliğinde, önderliğinde onların bizlere verdiği yetkilerle, bizzat kendilerinin yaptığı çalışmalarla biz de Dışişleri Bakanlığı olarak arkadaşlarımızla gereğini yaptık. Ön bilgilendirmelerde bulunduk. Harekata başladıktan sonra bilgilendirmede bulunduğumuz ülkeler, kurumlar oldu; NATO, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi. NATO üyesi olduğumuz için biz NATO’ya bilgilendirmede bulunduk, yani kimseye hesap verme babında değil. Rejimin kendisine de bilgilendirmede bulunduk, nota verdik, İstanbul Başkonsolosluğuna nota verdik. Dolayısıyla birçok tedbirimizi de önceden aldık.

Rusya’yla da bu operasyon öncesi görüşmelerimiz oldu. Hem bizler görüştük, hem de askerlerimiz, istihbaratımız görüşmelerde bulundu. Ve bu operasyondan önce Amerika’ya da uyarıda bulunduk ki bu bölgede uçaklarınız olmasın, bu bölgede varsa unsurlarınız bunları çekin. Aynı şekilde Rusya’ya iki şey söyledik; sizin burada gözlemcileriniz var, bu gözlemcilerinize yönelik bizim bir operasyonumuz yok. Ama siz onları lütfen çekin ki bir kaza olmasın, bir yanlış anlaşılma olmasın, bizim amacımız teröristlerdir ve Rusya da gerekli adımı attı.

İkincisi; bu bölgede operasyonun kısa sürede bitebilmesi için havadan müdahalemiz gerekiyordu. Malumunuz bizim rejimle doğrudan bir temasımız, diyaloğumuz yok. Dolayısıyla Rusya’ya biz buradan havadan girmek istiyoruz, rejim de bizim karşımıza çıkmasın. Biz rejimin hava sahasına ya da topraklarına girmek için bunu yapmıyoruz, bize yönelik bir tehdidi temizlememiz lazım. Esasen bu teröristler Suriye’nin de sınır bütünlüğü için, toprak bütünlüğü için, birliği-beraberliği için bir tehdittir, dolayısıyla bu teröristleri yok etmemiz Suriye’nin geleceği bakımından da önemlidir, dedik ve Ruslarla bu konuda da bir mutabakat sağladık. Keza Rus uçakların da bu bölgede uçmaması için bir bilgi paylaşımı; yer yer işte şu bölgeye girmeyin, bugün girmeyin, onların kendi çalışmaları oluyor, başka şeyler oluyor. Bu diyalog devam ediyor, bilgilendirme devam ediyor ve burada bir işbirliği devam ediyor. Dolayısıyla bizim böyle bir diyaloğumuz da oldu. Diğer taraftan tabii esas çözüm Suriye’de bir taraftan teröristleri temizlerken Suriye’den, DEAŞ olsun, YPG, PKK olsun veya diğer unsurlar olsun, küçük terörist gruplardan bahsediyorum, diğer taraftan da tabii esas çözüm, kalıcı çözüm siyasi çözümdür. Bunun için de zaten 1 yıldır, 1 yıldan fazla bir süredir yoğun çaba sarf ettik Astana süreciyle, şimdi de Soçi süreci başlıyor.

Soçi süreci yarın başlayacak, arkadaşlarımız 1 hafta önce Müsteşar Yardımcımız Sedat Beyin başkanlığında bir heyetimiz hazırlık çalışmalarını yaptı, bu süreçte sürekli Sergev Lavrov’la da sizlere de bilgi verdik, telefon görüşmeleri yaptık, değişik kademede görüşmelerimiz, arkadaşlarımız karşı muhataplarıyla görüştü, yarın başlayacak. Şimdi burada önemli olan, siyasi çözüme gidebilmektir. Birleşmiş Milletler’in buraya katılması, De Mistura’yı Genel Sekreter Guterres’in görevlendirmesi de önemlidir. Çünkü siyasi süreç bizim Soçi Deklarasyonunda da vurguladığımız gibi, aynı şekilde daha önce Moskova deklarasyonumuzda vurguladığımız gibi, Rusya ile Amerika’nın, yani Trump’la Putin’in Asya’da görüştükten sonra açıkladıkları gibi görüştükten sonra açıkladıkları gibi Birleşmiş Milletler’in kontrolü altında bir siyasi sürece gitmek lazım, meşru olması lazım, şeffaf olması lazım ve de Suriye’nin bir seçime hazırlanması gerekiyor. Sanırım bunun en ciddi adımını yarın Soçi’de atacağız.

MUSTAFA KARTOĞLU- Efendim, muhalefetin katılımı bu anlamda bir direnç vardı, o aşıldı mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi muhalefetin tabii bugün bir uçak kalktı, 100 civarında, 90 ila 100 arasında bir rakam Türkiye’den de gidiyor. Sahadaki silahlı grupların da temsilcileri var. Tabii muhalefetin bazı tereddütleri olmadı değil biz bu tereddütlerin birçoğunu giderme konusunda da Ruslarla görüştük, Ruslar da bu konuda bizimle işbirliği yaptılar. Örneğin, işte her yere rejimin bayrağını asmışlar, muhalefet buna karşı oldu. Efendim, işte Hariri’ye Müzakere Yüksek Heyeti Komitesi Başkanı olarak davet gitmesi gerekiyordu, böyle. Yine 150 kişilik bir liste verilecek De Mistura’ya anayasa komisyonunun oluşturulması için. Bu 150 kişilik listenin oluşturulmasında, nasıl Soçi’ye gidecekler konusunda üç ülke arasında bir mutabakat varsa birlikte istişare ederler, birlikte karar verirler diye, Türkiye, Rusya, İran’dan bahsediyorum. De Mistura’ya verilecek liste konusunda da üç ülke istişare edecek, beraber karar verecek. Bunun mutabakatını Sayın Lavrov’la da telefonda sağladık. Bazı tereddütler, sahadan bazı baskılar var, sanırım bazı ülkeler de, Soçi’yi istemeyen ülkeler de burada tehdit falan da yapıyorlar, anladığımız bu, açıkça bize söylemediler, ama bizim edindiğimiz izlenim de bu. Bazı tereddütleri oldu, ama bu tereddütleri aşmak için de çalışmalarımız devam ediyor.

MUHARREM SARIKAYA- Peki, Soçi süreci devam ediyor, bir Anayasa çalışması devam ediyor, siz de şimdi dediniz ki BM’nin denetiminde bir siyasi çözüm bulunmalı, yeni bir alan açtınız. Siz önümüzdeki süreçte Suriye’nin siyasi mimarisini nasıl görüyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Esasen Muharrem Bey, yeni bir süreç değil bu. Yani daha önceki attığımız adımları ta Halep’ten bu yana attığımız adımları, ateşkesi ülke geneline, rejimle muhalefet arasındaki ateşkesi ülke geneline yaymaya başladığımız günden bu yana siyasi çözüm için ön hazırlıklar yapıyoruz, güven artırıcı adımlar, tutukluların serbest bırakılması, hastaların işte tedavisi için vesaire, çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulması gibi; bunlar esasen siyasi çözümün bir altyapısıdır.

Şimdi siyasi çözümün meşru olabilmesi için, ülkenin örneğin bir geçiş yönetimi, aynı şekilde anayasa komisyonu ve de seçime hazırlanması, seçim kanunları dahil şeffaf, demokratik, adil bir seçime hazırlanması konusunda tabii adımların Birleşmiş Milletler çatısı altında atılması demek, bunun meşru olması demek. Dolayısıyla her ne kadar bugün Birleşmiş Milletler’i değişik konularda eleştirsek de neticede bir çatı kuruluş ve Birleşmiş Milletler’in gözetimi altında bu süreç işlerse kimsenin tereddüdü olmaz, herkese güven verir. Hem Suriye’de taraflar için önemli, hem de bugüne kadar Suriye konusunda ilgili-ilgisiz tüm ülkeler için, taraflar için bu geçerlidir. Dolayısıyla bu süreci, önemli olan, hedefe ulaştırmaktır, yani ülkeyi seçime hazırlayabilmektir ve oy verme hakkı olan herkesin içeride ve dışarıda şeffaf bir ortamda oy vermesini sağlayacak adımın atılması ve bunun için de siyasi bir anlaşmanın tabii imzalanması ya da mutabakata varılması çok önemli.

MUHARREM SARIKAYA- Siyasi mimari dememdeki neden şuydu: İşte anayasa hazırlanıyor, bir seçime gidilecek, bütün bu süreçler oluşuyor, ama mesela anayasada Türkmenlerin statüsü ne olarak tanımlanacak, yani bir asli unsur mu olacak, bir etnik yapı mı olacak?

MUSTAFA KARTOĞLU- Ya da federatif yapı…

MUHARREM SARIKAYA- Federatif yapıya mı gidilecek, siyasi mimarilikten söz ederken bunları sormak istemiştim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi elbette Irak’ta ve Suriye’de Türkmen kardeşlerimizin hakları-hukukları bizim için çok önemlidir, geçenlerde Bağdat’a gittiğimiz zaman da kendileriyle de görüştük. Şu anda bir birlik beraberlik de sağlamışlar, yani burada Sünni-Şii ayrımını kaldırmışlar, geçmişteki o kötü günleri geride bırakmışlar, burada çok mutlu oldum, çok sevindim ve seçime de birlikte gidiyorlar, bu önemli. Şimdi Irak’ta bir sistem var şu anda, mevcut sisteme göre Türklerin siyasi hakları da var ve de Meclis’te varlar. Tabii ki hedefleri, Hükümet içinde de daha fazla yer almak, bürokrasinin içinde de daha fazla yer almak. Bu konuda da gerekli dostane tavsiyelerimizi hem Meclis Başkanıyla, hem de Başbakan İbadi’yle de paylaştık. Biz tabii Irak’ın birliğini beraberliğini istiyoruz. Irak’ta bugün dışlanan tüm kesimlerin, özellikle Maliki döneminde dışlanan Sünniler dahil herkesin tekrar geri kazanılmasını tavsiye ediyoruz ki ülkenin birliği-beraberliği sağlansın. Suriye için de bu geçerlidir. Tabii Suriye’de nasıl bir sistem isteyecekler? Şimdi ben Türkiye olarak kendilerine bir sistem dayatmamam gerekiyor. Şimdi bu komisyonlar niye kuruluyorlar? Kendileri bir başkanlık sistemi mi isteyecekler? Bütün bir Suriye mi, federal bir yapı mı? Bunları yani kendileri konuşup kendilerinin karar vermesi gerekiyor. Bizim bir ülkeye herhangi bir sistem ya da rejim dayatmamız sağlıklı olmaz. Ha bu aşamada bizim onlara destek vermemiz lazım, uzmanlık desteği vermemiz lazım. Anayasa hazırlanması konusunda sadece Türkiye olarak söylemiyorum, başka ülkeler, uluslararası kurumlar, bu konuda uzmanlığı olan kurumlar ve diğer yine seçim kanunları olsun, seçimlere hazırlanması konusu, tecrübe paylaşımı olsun biz onlara yardım ederiz. Ama bu süreçte bizim de daha önceki ortak deklarasyonlarda vurguladığımız gibi herkesi kapsayan tüm Suriye halklarını kapsayan kapsayıcı bir yönetim anlayışının olmasıdır. Biz Soçi deklarasyonuna bakarsanız ya da Astana’daki açıklamalara bakarsanız ya da ilk Lavrov’la ve Zarif’le Moskova’da yaptığımız-açıkladığımız deklarasyona bakarsanız Suriye’nin geleceğini nasıl gördüğümüzü burada biz vurguladık, sizler de görürsünüz. Bizim için önemli olan budur. Ama her hal ve karda burada Türkmenlerin haklarının korunması için tabii ki biz gerekli uyarıları, telkinleri yaparız. Bugün de Türkmenlerin hem müzakere heyetinde, hem Cenevre’ye gidecek müzakere ekibinde hem Suriye Ulusal Koalisyonunda yer alması için, hatta yer yer bu koalisyonun başkanlığını da yaptılar, biz her zaman gerekli telkinlerde, uyarılarda bulunduk. Sadece Türkmenleri düşündüğümüz için değil, gerçek anlamda bir çözüme gidebilmek için, tabii ki Türkmenlerin haklarının da korunması lazım, ama Türkiye olarak Türkmenlerin haklarını da ayrıca koruyoruz ve onlara içeride ve dışarıda –Türkiye’de yaşayanlar var- her türlü desteği de veriyoruz, bundan sonraki süreçte de vermeye devam edeceğiz.

MUSTAFA KARTOĞLU- Sayın Bakanım, aslında tabloya baktığımız zaman sahada PYD-PKK’ya yönelik bir operasyon sürüyor, gördüğümüz kadarıyla da giderek bu ilişki, terör örgütü ilişkisi biraz daha tartışılır, biraz daha evet aslında böyle diye kabul edilir oluyor. Bu da bizi aslında işin ikinci tarafına götürüyor. Biz aslında sahada örgütle çatışırken ya da örgütü oradan çıkartmaya çalışırken, arkasındaki güçle, NATO müttefikiyle, Amerika Birleşik Devletleri’yle mücadele ediyoruz. Ve böyle baktığımız zaman da, o yarın Suriye masasında belki oturtacağı örgütün Suriye’deki en büyük alanı kontrol eden, en önemli silahlı gücü olarak masaya oturmasını istiyor kendisi adına. Türkiye de terör örgütünü bir yandan muhatap alıyor, ama bir yandan da arkasındaki Amerika Birleşik Devletleri’ni aslında muhatap alıyor. En son siz 30 kilometre derinliğinde bir güvenli alandan bahsedildi size ve kavramları tartışmıyorum, öneri miydi, yoksa masada konuşuldu mu sadece, ama kasıtlarının ne olduğunu anlamadım demiştiniz. Anlayabildiniz mi son 4 gün içerisinde, neyi kastediyorlar?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bugüne kadar YPG-PKK Astana’da yer almadı, Soçi’de de yer almadı, hatta Cenevre’de de hiç yer almadı. Soçi’de, Astana’da tabii biz varız, ama Cenevre’de, yani Suriye, rejimin yanında veya muhalefetin yanında İran var, gözlemci ülkeler var, Rusya var tabii. Ama Cenevre’de herkes var, yani koalisyonun içinde ülkeler de var, Uluslararası Suriye Destek Grubu da var, Amerika da var, Fransa var, İngiltere var, herkes var. Onların olduğu bir Cenevre sürecinde de YPG’nin buraya katılmasına biz müsaade etmedik zaten. Çünkü bir terör örgütünün burada müzakere masasında yerinin olmaması gerekiyor. Bu konuda bir sıkıntı yok. Bundan sonraki süreçte de yine bu tutumumuz değişmeyecektir bizim. Şimdi Amerika’nın bu önerisi, daha önce Trump’la görüşmemizde de gerçekleşmişti. Esasen Cumhurbaşkanımız başından beri Suriye içinde özellikle mültecilerin dönebilmesi için güvenli bir alanın oluşturulmasını, hatta uçuşa yasak bir bölge olarak da ilan edilmesini önermişti, defalarca gündeme getirmişti. Tüm uluslararası platformlarda, yine ikili görüşmelerde ya da yaptığı konuşmalarda nasıl bir güvenli bölge olması gerektiğini Cumhurbaşkanımız çok güzel bir şekilde tarif etti. Yer-yer destek geldi, tamam biz de istiyoruz, ama bunun uygulamasını nasıl yapacağız demişti daha önce Amerika. Daha sonra Trump Yönetiminden böyle bir öneri geldi. O zaman Sayın Cumhurbaşkanımız dedi ki; bundan neyi kastediyorsunuz, önerileriniz ne, somut bir şekilde sizin arkadaşlarınız gelsin bizimkilere anlatsın. Yani diplomatlarınız, askerleriniz, istihbaratınız, ilgili teknik arkadaşlar gelsin anlatsın, böyle bir ön görüşmeler oldu, ama orada kaldı. En son tabii biz Afrin’e girdikten sonra Sayın Tillerson’un böyle bir açıklaması oldu, yani Türkiye ile güvenli bölge konusunda işbirliği yapabiliriz. Ben de kendisine yaptığımız görüşmede, Paris’te sordum; yani böyle bir açıklamanızı gördüm, neyi kastediyorsunuz? O da daha önce biz 10 kilometre düşünüyorduk, yani orada bize resmi bir öneri, resmi bir teklif gelmedi. Biz 10 kilometrelik bir güvenli bölge, tampon bölge olmasını düşünüyorduk, ama size gelen roketler aşağı yukarı 30 kilometreden geliyor, dolayısıyla 30 kilometrelik bir alanda böyle sınır boyunca bir tampon bölge oluşturulabilir diye bir düşüncesini paylaştı, bunu kastetmiştim dedi. Ben de dedim ki; bu tür önerilerinizi resmi olarak da yine teknik arkadaşlara iletebilirsiniz, ama bizim artık bu konuları görüşebilmemiz için öncelikle şu kaybolan güveni yeniden tesis etmemiz gerekiyor ve bu konuda da sizin somut adımlar atmanız gerekiyor diye…

MUSTAFA KARTOĞLU- Alanı kim kontrol edecek? Şimdi daha önce DEAŞ terörü vardı, şimdi PKK-PYD terörü var oradan Türkiye’ye yönelik ve Türkiye buna karşı bir güvenli bölge istiyordu. Şimdi PYD-PKK’yı 30 kilometre geri mi çekmeyi düşünüyor Amerika Birleşik Devletleri?

MUHARREM SARIKAYA- 35. kilometredeki silahlı PYD unsuru mesela.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben detayları, kendisine detayları sordum, ne düşündüğünü, yani neyi kastettiğini sordum ve kendisi bunu söyledikten sonra ben detaylara zaten girmedim. Bu konuları görüşebilmemiz için kaybolan güvenin tesis edilmesi gerekiyor. Yani güven ortamının olmadığı yerde ben sizinle bunları niye konuşayım anlamında. Daha önce verdiğiniz sözler de tutulsun, bunlardan dolayı zaten bir güven kaybı var, halkımızın hissiyatı ortada. Dolayısıyla bu güven olmadan artık böyle konuları bizim konuşmamız mümkün değil dedim, bu kadar, onun dışında detaya girmedim ben.

SERDAR KARAGÖZ- Efendim, şimdi Amerika Birleşik Devletleri’nden bu anlamda bir sıkışmışlık gözlemliyoruz. CENTCOM başka bir açıklama yapıyor, çok sert açıklamalar yapıyor sahadaki generaller. Pentagon biraz daha NATO’yu ve kurumsal ilişkileri göz önünde bulundurarak CENTCOM’a göre biraz daha yumuşak. Dışişleri’nin 30 kilometre önerisi ya da fikrinde olduğu gibi Dışişleri de Pentagon’dan biraz daha yumuşak bir açıklama yapıyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde Suriye politikasındaki en belirleyici aktör sizce hangisi? Ve yine devamla, Menbiç’te Amerikalılar ne kadar direnirler Türkiye’nin taleplerine?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Amerika’daki tablo sadece Suriye için geçerli değil, sadece bizim için de geçerli değil. Konuştuğumuz tüm arkadaşlar, tüm ülkelerin dışişleri bakanları ya da muhataplarımız aynı şeyi söylüyor. Tüm komşu ülkeler dâhil, Amerika’nın komşu ülkeleri dâhil herkes aynı şeyi söylüyor, farklı devlet birimlerinden, kurumlarından farklı mesajlar ya da sesler geliyor, bazen muhatap bulmak da zor oluyor. Değişik bir dönemden geçiyoruz, yani Amerika gerçekten karmaşık bir şeyden geçiyor. Esasen o yemin töreni için beni de davet etmişlerdi, gitmiştim ve orada bu kargaşayı ben hissetmiştim yaptığım görüşmelerde, farklı gruplar var, daha devralmadan bir çekişmeler var vesaire. Detaylarına girmek istemiyorum, ama bu tabloyu aşağı yukarı o zaman görebilmiştik.

Şimdi sahada dediğiniz gibi YPG ile işbirliği yapan bazı siyasiler de var, teknokratlar da var ve askerler de var. Onlar farklı şey söylüyor, onlar bazen işte Pentagon başka bir şey söylüyor, CENTCOM başka şey söylüyor, Mattis farklı şey söylüyor, Tillerson farklı şey söylüyor, bazen Trump farklı şey söylüyor, Trump Cumhurbaşkanımıza sözler veriyor, McMaster var Güvenlik Danışmanı, geçenlerde o da yanlış bir mesaj verdi, sonra düzeltti kendisi. Böyle bir karmaşa var. Bu tabii bir ülkenin iç meselesi olabilir de, bu kargaşanın-karmaşanın bize de etkisi var ve bizim güvenliğimizi doğrudan etkiliyor. Yani YPG politikası ve diğer konular ister istemez bizi etkiliyor. Dolayısıyla bu konuda biz de yorum yapmak durumunda kalıyoruz. Bir ülkenin iç işlerine karışmak için yorum yapmıyoruz. Şimdi Trump Cumhurbaşkanımıza söz veriyor bir daha silah vermeyeceğiz, sonra Pentagon ya da CENTCOM verdik-veriyoruz gibi oluyor. En son yalnız artık vermiyoruz, durdurduk dedi Sayın Trump. Ertesi gün de yine McMaster bunu teyit eden bir açıklama yaptı, daha doğrusu İbrahim Kalın’la telefon görüşmesinde bunu tekrar teyiden söylemiş. Dolayısıyla inşallah böyle olur, söyledikleri gibi olur.

MUSTAFA KARTOĞLU- CENTCOM’un ama Menbiç’te bir ısrarı var, orada kalacağız…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Esasen bizim o gün de Antalya’da yine bir soru üzerine verdiğimiz cevapta da yine Tillerson’la yaptığımız görüşmelerde de, yani verilen sözler tutulmadı derken örnekler de verdik. Bir tanesi de, Menbiç’ten YPG’nin hemen operasyonun ertesi günü ayrılması, hatta onların tabiriyle “immediately” acilen yani, ertesi gün bile değil bu. Bizzat Obama bunu söylemişti, Kerry bunu söyledi, Dunford da bunu söyledi. Onlar gitti, ama Dunford duruyor, asker. Şimdi bu güvenin tekrar tesis edilebilmesi için bu sözlerin yerine gelmesi lazım, öncelikle YPG’nin buradan ayrılması lazım. Biz buranın güvenliği konusunda, Amerika YPG’ye desteği kessin, Amerika yine yani bir müttefik gibi davranmaya başlasın, gerçekten Suriye’nin geleceğine yönelik bizim gibi düşündüğünü göstersin. Koalisyonun içindeyiz, NATO üyesiyiz, o güveni versin, çalışabiliriz, ama o güveni vermiyor şu anda. Güveni verebilmesi için sözünü tutması lazım, bir an önce YPG’lileri buradan çıkarması lazım ki burası yüzde 90 Arap şehri, yani yüzde 90 Arapların yaşadığı bir şehir ve birçoğunu YPG sürgüne gönderdi.

Şimdi bizim Afrin’de operasyonumuz devam ederken hep söylüyorlar; siviller ne olacak, hayatı etkilenecek mi? Şimdi Menbiç’te ve Fırat’ın doğusunda YPG’nin kontrol ettiği yerlerde gözümüzün önünde YPG’liler diğerlerini sürgüne gönderdi, o sivillerin haklarını niye düşünmediniz? Şimdi Afrin operasyonundan sonra, ki artık çiviler oynamaya başladı, o bölgedeki Arapların da kendisine güveni gelmeye başladı. Afrin operasyonu esasen sadece etkisi Afrin’le sınırlı değil, tüm Suriye’de etki yarattı. Ve artık yavaş yavaş bu SDF dedikleri, SDG dedikleri Türkçesi, bu sözde, yani bu esasen işin makyajı, kamuflaj, bu YPG’lilerin-PKK’lıların içinden Araplar ayrılmaya başladı. Hatta bazı aşiret liderlerini de infaz ettiler. Çünkü ABD de bunların, yani bu Arapların PKK’yla, YPG’yle işbirliği yapması için telkinde bulundu. Hatta bazılarına Özgür Suriye Ordusunun bazı mensuplarını da oraya kanalize etmeye çalıştı. Şimdi bu Özgür Suriye Ordusuyla da, laf lafı açıyor, sürekli yorumlar geliyor, işte CHP’den özellikle; Özgür Suriye Ordusu ve muhalefet, bugün 130 civarında ülkenin meşru olarak tanıdığı bir muhalefettir. Ve Özgür Suriye Ordusu da bu muhalefetin silahlı kanadıdır ve bu gruplar Astana’da masadadır, rejimle masadadır. Terör örgütü değildir bunlar.

SERDAR KARAGÖZ- Cenevre’de de masadalar.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Cenevre’de de masadadır bu gruplar. Şimdi tüm dünyanın meşru olarak tanıdığı bir muhalefete şimdi bizim operasyonumuza bir şey diyemediği için, Mehmetçiğimize bir şey diyemediği için, halktan korkusuna diyemiyorlar tabi, Özgür Suriye Ordusuna burada bir saldırıda bulunmaya çalışıyor. Maalesef bu bilgisizlikten mi, cahillikten ve kasıtlı mı yapıyorlar, onu tabii halkımız görüyor. Maalesef böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.

Şimdi Özgür Suriye Ordusu mensuplarını oraya da kanalize etmeye çalıştılar. Neticede şunu söylemeye çalışıyorum: Artık Münbiç ve Fırat’ın doğusunda da yani taşlar yerinden oynamaya başladı, çiviler sökülmeye başladı. Burada Araplar da bu operasyondan dolayı kendine tekrar güveni geri gelen Araplar da bu teröristleri mecburen orada, çünkü ellerinden evlerini alıyorlar, tapularını alıyorlar, Kürt kardeşlerimizin de öyle, zorla, silahla baskı yapıyorlar veya işte maaş vererek orada zoraki bir birliktelik oluyor vesaire. Ayrışmalar başladı, aşiretler terk etmeye başladı YPG’yi, bunun da paniği içindeler. İşte o zaman bu bölgeyi de bu teröristlerden kurtarmak lazım. Münbiç’i de kurtarmak lazım, Fırat’ın doğusunu da teröristlerden kurtarmak lazım. Teröristlerle de Kürt kardeşlerimizi iyi ayırt etmek lazım. Bizim Suriyeli Kürt kardeşlerimizle bir problemimiz yok, Cumhurbaşkanımız Başbakan iken, yani Esad’la o ilişkileri Suriye’yle normalleştiğimiz dönemde Suriye’deki Kürtlere niye kimlik vermiyorsun, haklarını niye vermiyorsun diye sürekli her görüşmesinde Cumhurbaşkanımız telkinde bulunuyordu, nitekim vermeye başlamıştı kimliklerini. 350 bine yakın Suriyeli Kürt kardeşimizin Türkiye’de bulunması demek, bizim Kürt kardeşlerimize ne kadar yani gönülden açık olduğumuz demektir, yani bunun göstergesidir. Ama onlar dönemiyorlar, YPG müsaade etmiyor, zaten malını-mülkünü elinden aldı, Suriyeli Kürtlerin elinden aldı. Şimdi bu kadar insani konularda demokraside burada her konuda ders vermeye kalkıyorsunuz da, YPG 20 civarında Suriye’de Kürt partisini kapattı ve hiç kimse itiraz edemiyor. İtiraz edenleri infaz ediyor, sizin gözünüzün önünde oluyor, o zaman bunlarda niye duyarlı değilsin?

SUNUCU- Biraz önce söylediniz, Fırat’ın doğusunda da taşlar yerinden oynamaya başladı dediniz. O Fırat’ın doğusunu da kastediyorsunuz değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii, Fırat’ın doğusunu…

SUNUCU- Sadece bu tarafta da değil, öbür tarafta da…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabi tabi.

SUNUCU- Bunun altını çizmek için söylüyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani bu YPG’lilerin kontrol ettiği bölgeler için söylüyorum bunu. Çünkü buralar da büyük ekseriyetle Arap şehirleri, Arap köyleri, zorla ele geçirdiler. Yani DEAŞ’la mücadele ediyoruz kisvesi altında buraları ele geçirdi. Biz başından beri söylüyoruz, YPG’nin DEAŞ’la mücadele etme diye bir derdi yok. İşte Rakka’da gördük, anlaştılar DEAŞ terk etti. Madem bunlar bu kadar tehlikeli teröristti, niye orada bunlar bu teröristleri bizim Fırat Kalkanı operasyonunda yaptığımız gibi, 3 binden fazla teröristi biz biliyorsunuz öldürdük, öldürmediniz de onları serbest bıraktınız? Bunlar nereye gidecek? Hadi kendi ülkelerine dönerse ne olacak, oralarda terör saldırılarında bulunursa ne olacak? Amaçları; PKK, YPG’ye alan oluşturmak.

MUSTAFA KARTOĞLU- Peki, tam bu aşamada, çok özür dilerim, bir taşlar yerinden oynadı dediğiniz, bir tarafta da aslında Avrupa’da demin tam geldiğiniz noktada sanki müttefikler arasında da bir taşlar yerinden oynuyor görüntüsü var. Bahsettiğiniz DEAŞ’lilerin tahliyesini ortaya çıkaran İngiliz resmi yayın kuruluşu ve bir özel dosya olarak onu ortaya çıkardı. Hani böyle bir şekilde öğrendik haberi değildi, özellikle üstüne gittik ve ortaya çıkardık haberiydi. Şimdi Avrupa’dan da bu anlamda farklı sesler geliyor. Siz bu konuyu asıl müttefiklerin en çok bulunduğu yerde ve bugün New York Times’ta yayınlanan makalenizde de vurguladınız, sınırda bir başka NATO ülkesinin sınırında terör örgütü besleyen, destekleyen, bakan bir başka NATO ülkesi olmaz, bu bütün NATO değerlerine aykırı. Bunu NATO’ya taşıyacak mısınız?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Zaten NATO’nun gündemine sürekli getiriyoruz. En son Sayın Cumhurbaşkanımız NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’e telefon görüşmesinde de çok net bir şekilde söyledi. Bu operasyon öncesi de söyledik, operasyon sonrası da söyledik. Biz de sürekli söylüyoruz. Dışişleri Bakanları toplantısında getiriyoruz, metinlerde yine aynı şekilde bunu gündeme getiriyoruz, çok net bir şekilde zaten gündeme getiriyoruz bunu. Ve bunun yanlış olduğunu birçok ülke de kabul ediyor, yani Avrupa ülkeleri de kabul ediyor. Siz bakmayın sadece burada hani bir anlaşmayı ortaya çıkarmaları, Batı ülkelerinin içinde de bakmayın hepsi sanki bize karşı gibi, kendi aralarında da neler dönüyor, neler kaynıyor bir bilseniz, bir bilseniz.

MUSTAFA KARTOĞLU- Bilelim efendim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani bir rekabetler var, şimdiden ne rekabetler var. Şimdi rekabet, mesela bu Bir Kuşak Bir Yol Projesinde hangisi olsun - hangisi olmasın? Olmak isteyenler var, olmak isteyenleri engelleyenler var, terör saldırılarına kadar ciddi bir rekabet ve kavga var aslında. Bunları sizlerin görmeniz lazım, biz görüyoruz.


MUHARREM SARIKAYA- Ben şu noktadan devam edeceğim: Sayın Başbakan ilk operasyonun başladığı gün 30 kilometrelik bir hedef koymuştu. Ama daha sonra sizin açıklamanız ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklaması bu sürecin Menbiç ve Irak’ın sınırına kadar devam edeceğini belirtmişti. Burada nihai hedef nedir, amaç nereye kadardır? Ve buna ilişkin Türkiye’nin ileri gelecekteki hedefi nedir? Yani nihai hedefi hangi noktadadır?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Nihai hedef burada Münbiç olmuş Fırat’ın doğusu - batısı fark etmez, buradaki hedefimiz; bizim sınırımızda ve sınırımızın ötesindeki tehdidi ve terör örgütünü yok etmektir. Bunun şehri ya da köyü-kasabası olmaz, doğusu-batısı da olmaz. Çünkü tehdit geliyor, bu tehdit nereden geldiyse biz bunu yok etmemiz lazım; bunun çerçevesi budur. O yüzden bunları yok edinceye kadar nerede olursa olsun üstüne gideceğiz. Çünkü biz onların üstüne gitmezsek onlar bize gelecek. İşte verilen silahlar PKK’nın elinde yakalanıyor, sınırlardan geçmeye çalışıyorlar. Mesela Afrin bölgesinden çok sayıda DEAŞ’lı epeyce bir zamandan beri Türkiye sınırlarına girdi, sınırdan geçerken güvenlik güçlerimiz bunları etkisiz hale getirdi. İstihbaratımız, arkadaşlarımız, Emniyet, İstihbarat çok iyi çalışıyorlar ve bazen bize de bilgi veriyorlar. Madem bunlar birbirleriyle düşman, niye orada iş birliği yapıyorlar? O yüzden terör örgütü ne olmuş, adı nedir, şudur-budur önemli değil. Bize yönelik tehdit olduğu zaman biz bunu yok etmemiz lazım. Bu arada şunu da vurgulamak isterim biraz önce Özgür Suriye Ordusundan bahsediyorduk: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında Suriye’de hangi örgütler teröristtir bunlar açıkça var, yani Özgür Suriye Ordusu da burada terör listesinde falan değil. Özgür Suriye Ordusu esas ılımlı muhalefetin sahadaki silahlı gücüdür, gruplarıdır. BM Güvenlik terör listesinde de, Güvenlik Konseyinin terör listesinde de bunların adı yoktur. O yüzden boşuna bizim içerideki bu operasyona destek veriyormuş gibi görünüp de başka yollardan saldırmaya kalkanlar boşuna çaba sarf etmesin.

SERDAR KARAGÖZ- Amerika Birleşik Devletlerinin eğit-donat konsepti çerçevesinde ilk işbirliği yaptığı unsur da Özgür Suriye Ordusu ve ılımlı muhalefet idi.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Birlikte, eğittik donattık, hep beraber.

SERDAR KARAGÖZ- Evet, yürümedi o süreç. Şimdi Özgür Suriye Ordusu üzerinde Türkiye ne kadar etkili ve Suriye perspektifi, Özgür Suriye Ordusunun Suriye perspektifiyle Türkiye’nin Suriye perspektifi birebir örtüşüyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi muhalefet, Özgür Suriye Ordusu, ama ılımlı muhalefet diyelim, sadece askeri kanadı söylemeyelim, bu süreçte bir Suriye vizyonu ortaya koydular, Cenevre’de de bunu koydular, Astana’da da bu vizyonu ortaya koydular ve olgun bir oluşum olduklarını tüm dünyaya da ispatladılar. Bugüne kadar Cenevre’de herhangi bir ilerleme kat edilmemesinin sebebi, rejimin biraz önce söylediğimiz geçiş dönemi, seçimler, anayasa gibi konularda hiçbir şekilde müzakereye yanaşmamasıdır. Dolayısıyla, biz tabi ki bu muhalefetin garantörü de olduk Astana sürecinde, Soçi sürecinde. Şu anda biz çatışmasızlık bölgeleri için, ateşkes için muhalefetin garantörüyüz ve dikkat ederseniz ihlallere bakarsanız çoğu yüzde 90’nı rejim tarafından ya da rejimi destekleyen gruplar tarafından gerçekleşiyor, dolayısıyla, burada bir güven var. Ve baştan sona ılımlı muhalefete hiç yanlış yapmayan, onları hiç satmayan, zikzak çizmeyen ülke de Türkiye olmuştur, o yüzden onların da güvendiği tek ülke Türkiye’dir. Kimisi o sebepten, kimisi bu sebepten maaş veren ülkeler Batılı ülkeler yer yer işte maaşlarını kesmişlerdir, desteği kesmişlerdir veya tehdit etmişlerdir, bazı bölge ülkeleri kendi aralarındaki sorunları yani muhalefete taşımıştır burada rekabet eder hale gelmiştir. Ama Türkiye başından beri bugüne kadar ilkeli bir tutum sergilemiştir. O yüzden muhalefetin de en güvendiği ülke Türkiye’dir.

SERDAR KARAGÖZ- Soçi’ye katılım noktasında Özgür Suriye Ordusunun siyasi kanadını bu anlamda Türkiye ikna edebiliyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Önemli bir kısmını ikna ettik üzerinde çalıştığımız gruplar da var. İşte çalışıyoruz, arkadaşlarımız görüşüyor tereddütlerini gidermeye çalışıyoruz çünkü onlar da tereddüt olduğu zaman bize söylüyor, biz de Rusya’ya söylüyoruz veya De Mistura’yla görüşüyoruz.

SERDAR KARAGÖZ- Bu turdan umutlu musunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabi ilk turda sadece bir turda bir şey yapılabilir mi bilmiyorum. Diğer taraftan Soçi’ye karşı olanlar da sadece bir kere olsun diyorlar, sonra Cenevre’ye taşınsın diyorlar. Esasen çözümün meşruiyeti için Cenevre’ye her şeyin taşınmasında fayda var Astana, Soçi, ama Cenevre’de de hiçbir şey olmuyor. Yani rejimi Cenevre’de müzakereye kim yanaştıracak, kim ikna edecek, kim baskı kuracak? Bugün önümüzdeki günlerde sanırım bu anlamda rejime baskı oluşturmak için bazı adımlar da atılacak öyle gözlemliyoruz, her şeyi takip ediyoruz. Yani sadece sahada değil, diplomaside de ne oluyor, hangi ülke ne eğilim içinde, ne çalışma yapıyor bunların hepsini biz çok iyi bir şekilde gerçekten takip ediyoruz.

MUHARREM SARIKAYA- Bizim rejimle ilişkimiz nasıl?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bizim şu anda rejimle hiçbir ilişkimiz yok.

MUHARREM SARIKAYA- Yani çok dolambaçlı, dolaylı görüşmeler oluyor…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani Rusya var, İran var biliyorsunuz onlar rejimin garantörü, yani biz onlarla konuşuyoruz.

MUHARREM SARIKAYA- Alt düzey görüşme var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yok alt düzey görüşme de yok. Herhangi biri doğrudan bir temasımız yok.

SUNUCU- Onu tekrar sorayım biraz önce güvensizlikten epeyce atıf yaptık da güvensizlik sadece Amerika Birleşik Devletlerinde birden fazla ses çıkmasından kaynaklanmıyor, aynı zamanda birebir ilişkilerde de yaşıyorsunuz. Siz Tillerson’la görüştünüz, güvenlik bölgeden bahsettiğini söylediniz. Önce bir yok dediler, sonra tekrar onayladılar, sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın Trump’la yaptığı görüşmeyle ilgili bizim yaptığımız açıklamayla, onların yaptığı açıklama arasında ciddi bir makas farkı görünüyor, yani nasıl oluyor Trump telefona çıkıyor başka şeyler anlatıyor, ama sonra yazılı metni nasıl oldu o iş mesele?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Daha önce de söyledim metin önceden hazırlanmış, hiç konuşulmayan konular da var yani o tonda konuşulmayan konular da var. Gerçekten biz görünce biraz şaşırdık. İşte Trump efendim Davos’taymış da ve doğru Davos’taydı, önceden hazırlanmış bir metin, şimdi bu tabii doğru bir şey değil. Yani genelde yapılan şey nedir? İki taraf konuşur ortak bir açıklama yapılır konuşulan şeyler. Böyle bir şey olmadan doğrudan zaten konuşma biter bitmez yayınlandı dikkat ederseniz hemen önceden hazırlanmış dolayısıyla, hatalar var, eksiklikler var. O da bu yönetimde burada görev alan kişiler için de bir ders olur bundan sonraki süreçte.

MUHARREM SARIKAYA- Tam bununla bağlantılı bir şey soracağım Sayın Bakan, bugün CENTCOM’un Komutanı General Votel’in açıklaması var Münbiç’ten kesinlikle çıkmayacağız diyor. Ama ona karşılık mesela Amerika’nın eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’in geçen haftaki bir paneldeki şu cümlesi de dikkat çekici, diyor ki, peki PKK yönetimindeki bu orduyu destekleyen uçaklar nereden kalkıyor? Türkiye’deki üslerden tabi ki. Erdoğan buna her gün izin veriyor. Bu durumda o uçakların yani PKK denetimindeki ordunun güvenliğini sağlayan bu uçakların kalktığı İncirlik meselesini nasıl çözeceksiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi yani Türkiye’de koalisyon var biliyorsunuz ve burada kalkan uçaklar özellikle Suriye’deki operasyon için kalkan uçaklar yanlış hatırlamıyorsam Katar bölgesinden kalkıyor geliyor. Bizim yani Türkiye’den kalkan gerek insansız hava aracı olsun, ister uçaklar olsun yani burada YPG’ye destek vermek amacıyla kalkmamıştır. Yani havada uçağın YPG’ye ne desteği olur? Burada tamamen şeffaf bir ortamda DEAŞ hedeflerinin vurulması. Burada koalisyonun içinde tabi ki online bilgi paylaşımı var DEAŞ hedefleri vurulmuştur. Dolayısıyla, DEAŞ hedefleri vurulduktan sonra boşluğu YPG doldurmuş dolaylı bir destek böyle bir şey yok, ama esas destek ABD’nin bu terör örgütüne verdiği silahtır ve bu silahlar da İncirlik üssünden gelmemiştir. Bu silahlar da biliyorsunuz özellikle Irak üzerinden gelmiştir ve tırlarla gelmiştir sayıları da ortadadır. 5 bine yakın tır dolusu her türlü silah verilmiştir, yani oradan kalkan uçaklar değil. Vatandaşımızın İncirlikle ilgili talepleri de var ortada güvensizlikten dolayı söylüyor vatandaşlarımız. Ve bu konuda da vatandaşlarımızın böyle taleplerin olduğunu da zaten Vancouver’da biz muhataplarımıza, Amerikalı muhataplarımıza da açıkça söyledik.

SUNUCU- Mustafa, önce şunu söyleyeyim, ondan sonra devam edelim, devam edelim derken, Sayın Bakan biliyorsunuz toplantıdan gelmişti, bu yüzden de programı erkene çektik. Süremiz aslında doldu, 5 dakikalık bir sürede son birer kısa soru, 5 dakika içinde de üç soruya cevap verelim Sayın Bakanım.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tamam vereyim.

MUSTAFA KARTOĞLU- Bu konu daha çok DEAŞ’la mücadelenin, yani DEAŞ’in artık oradan çıkartıldığı, kalan kısmın da tahliye edildiği açıklandıktan sonra gündeme geldi. DEAŞ sorunu ortadan kalktığına göre büyük oranda artık İncirlik’i kullanmaya ne ihtiyaç var diye soruluyordu.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Vatandaş haklı olarak birçok soru soruyor tabi ki. Ama esasen orada da bazı taktikler var DEAŞ belli alanlarda böyle cep şeklinde duruyor. Niye bunları dedim yok etmiyorsunuz? Burada çok direnç varmış, hadi canım sende. Şehrin içindeki direnç yani Rakka’da olsa direnç orada olurdu. Esasen o küçük bölgelerde cep şeklinde DAEŞ gruplarının olması da burada kalmanın ya da işte YPG, PKK’yla işbirliği yapmanın bir kılıfıdır. Biz onların hepsini görüyoruz ve kendilerine de söylüyoruz.

MUHARREM SARIKAYA- Peki, Amerika Fırat’ın doğusundan ve Münbiç’ten çekilmezse biz Birinci Berberi Savaşından bu tarafa Amerika’yla hiçbir sorun yaşamadık, ne olacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi öncelikle ABD’nin bize bir sözü var. Buradan YPG’lileri öncelikle bir çıkarsın, sonrasını biz hallederiz. Bu bir sözdür bir ülkenin Başkanının verdiği sözdür, Dışişleri Bakanlığının ve bugün görevde olan Genelkurmay Başkanının verdiği sözdür. Önce YPG’yi buradan çıkarsınlar sözünü tutsunlar, geri kalanını biz hallederiz.

SERDAR KARAGÖZ- Efendim, sanırım sahadaki generalleri bu anlamda Amerikalı siyasiler ikna edemiyorlar.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Edecekler, etmeleri gerekiyor.

SERDAR KARAGÖZ- Bu anlamda Amerika’da askeri bir vesayetten bahsetmek mi mümkün artık?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bir ülkenin sistemiyle ilgili yeterinden fazla yorum yaptım daha fazla yorum yapmak istemiyorum, ama söylediğim gibi önce YPG’yi buradan çıkarsınlar zaten sorun kendiliğinden çözülecek. Çünkü buradaki YPG’liler de yine o bölgedeki askerlerimize ve Özgür Suriye Ordusuna yani Fırat Kalkanı Operasyonu bölgesine de tacizlerde bulunuyorlar, tehdit var, bu tehdidin ortadan kalkması lazım, bizim amacımız bu zaten.

MUSTAFA KARTOĞLU- Az önce Avrupa’da da müttefikler arasında NATO’da da biraz Türkiye lehine ya da Amerika aleyhine bir oynama var diye konuşmuştuk. Siz son verdiğiniz röportajda Avrupa Birliği’yle vize sorununun çözümünün en yakın zamanda olduğuna dair ya da umutlu olduğunuza dair bir şey söylemiştiniz. Son gelişmeler nedir çünkü bir çay diplomasisi yürütüyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabi bizimle ilişkileri geliştirmek isteyen tüm ülkelerle ilişkilerimizi düzeltiyoruz ve ne istediğimizi, ne istemediğimizi de açıkça söylüyoruz, dürüst davranıyoruz.

MUSTAFA KARTOĞLU- Niyet mektubu verilecek mi bu günlerde?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Almanya’yla keza böyle oldu, Avusturya Dışişleri Bakanı, yeni Dışişleri Bakanı Sayın Kneissl İstanbul’a geldi Ada’ya gidemedik hava soğuktu, temaslarımız var devam ediyor. Fakat Avrupa Birliği’yle ilgili de tabi bizim yani beklentimiz şudur: Objektif olsunlar, adil olsunlar ve bize nasıl davranacaklarını öğrensinler. Şimdi bir tane 80 milyonluk ülkenin nüfusunu bir tane PKK sempatizanı bir hanımefendiye vermişler yani nezaketimden hanımefendi diyorum onu da söyleyeyim.

MUSTAFA KARTOĞLU- Kati Piri’den mi bahsediyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kati Piri. Kati Piri’ye ben iki saat anlattım, benim hiçbir söylediğimi söylediklerimin bir kelimesini bile raporda yazmadı, PKK’lılar ne dediyse raporuna koydu. Böyle bir raportörün yazdığı raporun bizde itibarı olmaz, sağlıklı da olmaz, dikkate de almayız, onların tavsiyeleri varsa da onların hiçbirisini dikkate almıyoruz.

Şimdi vize konusunda ise bitiyor hemen söyleyeceğim daha önce de söyledim. Dört Bakan çalışmamızı yaptık, Sayın Başbakanımıza arz ettik, şimdi Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edeceğiz ilk fırsatta. Ve daha sonra Avrupa Birliği tarafına Timmermans’a ve Avramopoulos’a bizim bu geri kalan 5 kriterle ilgili ya da 7 kriterle ilgili 72 kriterden, gerisini tamamladık. Yapabileceklerimizi onlara anlatacağız, ondan sonra da oldu olmadı, bir müzakere sürecine gireceğiz, yani topu şimdi karşı tarafa atmak üzereyiz.

MUSTAFA KARTOĞLU- Mart’ta zirve var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Mart’ta zirve olur, yani herhalde olacak, şu andaki aldığımız sinyaller öyle.

SUNUCU- Sayın Bakanım, bizim vaktimiz var, siz toplantıya geç kaldığınız için ben sadece acele ediyorum.

Kapatırken de, Sayın Cumhurbaşkanı da bahsetmişti, İdlib’le ilgili Türkiye’nin önündeki süreç nedir, İdlib’e de yürüyeceğiz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi İdlib’de de biliyorsunuz muhalefet var, sivil halk var. Bir taraftan Halep, bir taraftan Doğu Guta veya diğer Humus, birçok kuşatılmış bölgeden biliyorsunuz koridorlar açılarak insanlar buraya gönderildi ve çok sayıda insan yaşıyor. Esasen bunlar yerinden edilmiş insanlar, çoğu, sadece İdlib halkı değil.

SUNUCU- Oraya toplandılar?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Oraya toplandılar. Fakat bazı terörist grupların da oraya gitmesine de izin verildi. Bunun da amacı şuydu: yarın rejim işte son günlerde saldırdı, saldırırken, buradaki terör örgütlerini ya da radikal grupların mevcudiyetini bir bahane olarak kullanmak. Esasen saldırılara baktığınız zaman da ılımlı muhalefete ve sivillere saldırıyorlar. O nedenle, bu bölgede çatışmasızlık bölgelerini o yüzden oluşturduk, şimdi bu bölgede de gözlem merkezlerimizin sayısını arttırıyoruz. Üç bitti, dördün çalışması var, 12 tane gözlem merkezi oluşturacağız ki burada ateşkes ihlal edilmesin. İdlib sınırının öbür tarafında da Ruslar var, belli bir kısmında İranlılar da var onlar da rejimin garantörü. Bunları başarabilirsek zaten siyasi sürece gideriz. Çatışmalar devam ederse neyi müzakere edeceksin? Hiçbir şeyi müzakere edemezsin. İdlib’deki amacımız da bu, burada da ilerliyoruz.

SUNUCU- Sayın Bakanım, çok teşekkür ediyorum.

Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Kartoğlu, Habertürk Gazetesi yazarı Muharrem Sarıkaya, Daily Sabah Genel Yayın Yönetmeni Serdar Karagöz; çok teşekkür ederim hepinize.

Bu akşam Basın Kartı’nda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla Afrin başta olmak üzere bölgenin bütün sorunlarını aklımıza geldiği gibi sorup konuşmaya çalıştık.

Haftaya yeni programda buluşmak üzere iyi akşamlar efendim.