Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Polonya ve Romanya Dışişleri Bakanları ile Gerçekleştirdiği Ortak Basın Toplantısı, 25 Ağustos 2016, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok değerli basın mensupları; bugün çok değerli dostlarım Romanya Dışişleri Bakanı Lazar Comanescu ve Polonya Dışişleri Bakanı Witold Waszcykowski’yi Ankara’da ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Öncelikle her iki dostuma, Polonya ve Romanya’ya, Türkiye’deki hain darbe girişiminin hemen arkasından bize ve demokrasimize verdikleri destek için huzurlarınızda şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.

Esasen bugünkü toplantı Bükreş’te gerçekleşecekti. Üçlü istişare toplantımızın ilkini Haziran ayında Varşova’da gerçekleştirmiştik. Bölgesel güvenlik sorunları dâhil birçok önemli konuları ele aldığımız bu üçlü istişare toplantısına önem veriyoruz. İkincisi ise Bükreş’te olacaktı, ama hain darbe girişiminden sonra çok değerli dostlarım Türkiye’ye olan dayanışmalarını ve desteklerini bir kere daha göstermek için Ankara’da yapılmasını teklif ettiler. Biz de memnuniyetle kabul ettik. Polonya ve Romanya’yla aramızdaki dostluk ve müttefik ilişkilerini tam manasıyla yansıtan bu duyarlı yaklaşımları, nezaketleri ve dayanışmaları için bir kere daha iki dostuma çok teşekkür ediyorum.

Bugünkü üçlü formatta önce başbaşa biraraya geldik, birçok konuyu değerlendirme fırsatımız oldu. Bölgemizdeki güvenlik sorunlarını, karşı karşıya olduğumuz tehditleri, hem NATO’nun güney kanadında, hem de doğu kanadında ortaya çıkan sorunları, sınamaları ve güvenlik tehditlerini değerlendirme fırsatımız oldu. Aynı şekilde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecini, göç ve vize serbestisi anlaşması gibi Avrupa Birliği’yle aramızda olan birçok konuyu değerli dostlarımla paylaşma fırsatı buldum.

Diğer taraftan DEAŞ dâhil terörle mücadele konusunda birlikte ne yapabiliriz, NATO nasıl rol oynayabilir, bunları değerlendirdik. NATO’nun hem iki sene önce Galler’de hem de bu sene Temmuz ayında Varşova’da aldığı kararların uygulamasını değerlendirme fırsatı bulduk. Üç ülke olarak bu kararları güçlü bir şekilde savunuyoruz ve bir an evvel kararların uygulanması bölgemizin istikrarı ve güvenliği için yararlı olduğunu düşünüyoruz.

İkili ilişkilerimize çok ele alma fırsatımız olmadı. Biraz önce söylediğim gibi Avrupa Birliği üyelik süreci dâhil olmak üzere bize en güçlü desteği veren iki dost ülkedir. Dolayısıyla siyasi ilişkilerimiz ve ekonomik ilişkilerimiz her zaman mükemmel olmuştur ve daha da ileri götürmek için birlikte çaba sarf ediyoruz. O nedenle bu konulara çok fazla girme fırsatımız olmadı. Herhangi bir sorun olmadığı için gerek de duymadık, zira ikili düzeyde zaten bunları değerlendiriyoruz.

Ben her iki dostuma bir kere daha hoşgeldiniz diyerek sözü onlara vermek istiyorum.

(Not: Konuk Bakanlar kendi dillerinde konuşmuşlardır. Konuşmaların çevirilerinin deşifresidir.)

POLONYA DIŞİŞLERİ BAKANI WİTOLD WASZCYKOWSKİ- Merhabalar, iyi günler.

İlk başta Sayın Türk Dışişleri Bakanına teşekkür etmek istiyorum ve inisiyatifimize hızlı cevap verdiği için çok teşekkür ediyorum. Romen mevkidaşımla birlikte buraya gelmemiz konusundaki teklifime hızlı yanıt verildi.

İlk başta 15 Temmuz’da burada cereyan eden olaylardan haberdar olduğumuzda, anlayışla karşıladık ve yasal olarak var olan Hükümetin, Anayasa gereğince asayişi sağlaması ve iktidarı koruması gerektiğini anlayışla karşıladık. Ancak bizim buradaki misyonumuz ve buraya gelme sebebimiz; Türkiye’nin iç sorunlarına yönelik değil, buradaki görüşmelerimizin arkasında Polonya’da birkaç ay önce başlattığımız üçgendir. NATO ittifakının doğu üyelerinin üçgeni içerisindeki görüşmelerimizdir. Zira Ankara’da Temmuz ayında cereyan eden olay daha çok iç bir sorundur. Burada ciddi bir boyutu olan uluslararası sorunları ve hem Romanya hem de Polonya etrafında çıkan sorunları değerlendirmek istedik. İşbirliğimiz konusunda görüşlerimizin uyumlu olup olmadığını ya da uyumun sağlanıp sağlanamayacağını teyit etmek istedik. Bütün sorularımıza da yanıt aldık ve bu konularda hemfikiriz. İlk başta terör ile mücadeleye odaklanmamız gerekiyor; IŞİD ile mücadele etme konusuna odaklanmamız gerekiyor. Tabii ki her ülke farklı boyutlarda bu mücadeleye katılmaktadır. Aynı zamanda bu bölgede önceden varolan ve sonradan ortaya çıkan sorunların da Avrupa ülkelerini etkilemekte olduğu ve önemli mülteci dalgalarına yol açmak olduğu dolayısıyla bu soruların cevaplarını bulmak zorundayız. Birkaç ay önce Avrupa Birliği’nin Türkiye ile yaptığı ittifak anlaşmasının sonuçlarıdır. Polonya olarak bunların yapılması gerektiği kanaatindeyiz ve mülteci akınlarına bir cevap vermemiz gerektiği düşüncesi içindeyiz. Polonya olarak bu anlaşmanın yerine getirilmesi konusunda ve hem Suriyeli mültecilere, hem de Ürdün ve Libya’da bulunan mültecilere yardım konusunda kararlıyız.

Ayrıca, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilere değindik. Varşova’nın görüşü bu ilişkilerin devam etmesi gerekliliğidir. Ayrıca, geçen ay meydana gelen olaydan sonra ilişkilerin daha yakın olması gerektiğinin farkındayız. Türkiye’nin, Avrupa Birliği’ne giden yolunu devam ettirmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Güvenlik konusunda ise, sadece bölgesel olarak değil daha kapsamlı değerlendirdik; Karadeniz Bölgesine ve Orta Avrupa bölgesine değindik. NATO’nun doğu cephesindeki güvenliliği çok önemli ve NATO Zirvesi'nde alınan kararların uygulanmasının gerektiğini düşünüyoruz. Olası ihtilafların önlenmesi ve sorunlarla başa çıkılabilmesi için bu cephenin, NATO birliklerinin, caydırıcı ve savunma özelliklerinin güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Tabii ki Rusya ve Ukrayna arasındaki ihtilaf üç ülke için kilit meseledir ve Minsk Anlaşmasının yerine getirilmesi ile ancak çözümlenebilir ve Ukrayna ve Rusya arasındaki işbirliği ancak bu şekilde gerçekleşebilir.

Birkaç ay sonra diyaloğumuzu ve dayanışmamızı Bükreş’te de devam ettirebileceğimize inanıyorum.

Teşekkür ediyorum.

ROMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI LAZAR COMANESCU- Merhabalar. Hepimizin kendi ana dilimizde konuşma şansımız olduğu için ben de şimdi kendi dilimde konuşacağım.

Sayın Çavuşoğlu’na özellikle daveti için teşekkür etmek istiyorum. Ne yazık ki Bükreş’te gerçekleşmesi gereken üçlü zirve Ankara’da gerçekleşti.

Bu yıl ikinci defa buluşuyoruz, diyaloğumuzun tüm bölge için ne kadar önemli olduğunu ve ne kadar katkı sağladığını belirtmek isterim. Ayrıca Avrupa’ya da tabii ki çok önemli katkıları oluyor.

Özellikle baştan şu hususun altını çizmek isterim; Romanya darbe girişimini kınamıştır ve Türkiye’nin resmi makamlarına güçlü desteğini yineleyerek Türkiye’nin hem bölgesel ve uluslararası stratejik yönden, hem de NATO’da vazgeçilmez bir müttefik olduğunu vurgulamak isterim.

Bu trajik olayda insanlar hayatlarını yitirdi. Romanya, Türkiye'nin Avrupa Birliği’ne katılımını destekliyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım süreci devam edecektir. Bugünkü görüşmelerde bölgesel ve uluslararası güvenlik, özellikle Güneydoğu Bölgesindeki gelişmeler ve mevcut krizler konularında çok yararlı ve önemli değerlendirmeler de yaptık.
Tabii ki Romanya-Polonya-Türkiye üçlü ittifakı çok büyük destek sağlayacaktır ve bölgesel ve uluslararası güvenlik politikalarını destekleyecektir.

Ukrayna’daki sorunlar çok önemlidir, gelişmeleri ve bölgesel açıdan etkilerini yakından takip ediyoruz. Transdinyester ve Karadeniz’de meydana gelen olayları yakından izlemekteyiz. Tabii ki bunlar bölgesel olarak bizi ilgilendiriyor.

Minsk Sözleşmesi'nin tam anlamıyla uygulamaya konması son derece önemlidir. Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına desteğimiz tamdır.

Şiddetle tüm terör olaylarını kınıyoruz ve en son Gaziantep’teki terör saldırısı dâhil Türk halkıyla her zaman dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek isterim.

Haziran başında, Varşova’daki NATO Zirvesi'nde mevkidaşlarımla birlikte aldığımız önemli kararlar şu anki uluslararası mevcut durumda Kuzey Atlantik ittifakının rolünü onaylar niteliktedir. Bölgesi fark etmeksizin tüm müttefik ülkelerin tehditlerle mücadelesi konusunu tekrar görüştük. Ülkelerimiz buna katılacaklardır.

Romanya NATO’nun Güneydoğu Bölgesi ve Karadeniz Bölgesiyle ilgili gelişmelerle ilgilidir. Bu önceliğin korunması için diğer müttefik ülkelere güveniyoruz. NATO’nun doğu kanadında tutarlı ve bütüncül bir yaklaşım izlenmesi çok önemlidir. Aynı zamanda gerekli önlemleri alarak muhtelif bölgelerden gelen tekliflere etkili bir cevap verilmesi çok önemlidir.

Tüm NATO kararlarının uygulamaya konulmasıyla ilgili sıkı bir işbirliği konusunda mutabakata vardık.

Ve son olarak Türk Dışişleri’ne, Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na bir kez daha teşekkür etmek isterim. Misafirperverliği ve tüm oluşturduğu şartlar için teşekkür ediyorum. Bu diyaloğun diğer tüm bakanlıklarla bu formatta devam etmesini diliyorum.

Daha önce de belirtmiş olduğum gibi, sizleri Bükreş’e bekliyor, teşekkür ediyorum.

SORU- Merhaba, Polonya Televizyonu’nda görevliyim. İki tane sorum olacak.

İlk soru NATO’daki güvenlik meselesi. Türkiye olarak anti balistik savunmayı geliştirecek misiniz? Şu anda bildiğimiz kadarıyla, Romanya’da ve Polonya’da özel bir program gerçekleştiriliyor. Türkiye’nin bu programa katılımı devam ettirilecek mi? Ayrıca, Rusya tarafından bugün ilan edilen manevralar konusundaki bütün bakanların görüşlerini bilmek istiyorum.

İkinci konu, Avrupa Birliği. Sayın Çavuşoğlu, Türkiye Avrupa Birliği’ne katılım konusunda hala kararlı mı? Katılım müzakereleri yoluna devam edilecek mi?
Sayın Polonya Dışişleri Bakanı Waszcykowski ve Romanya Dışişleri Bakanı, siz de kendilerine tekrar destek belirttiniz. Sizce göçmenlik politikası bu konuda bir engel oluşturabilecek mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- NATO’nun balistik füze savunma sistemlerinin esasen tüm müttefiklerin topraklarını, halkını ve de silahlı kuvvetlerini koruyacak şekilde yerleştirilmesi ve güçlendirilmesi gerekiyor. Türkiye, Romanya ve Polonya bu bakımdan da önemli üç tane stratejik ülkedir. Bu konuda NATO’nun kararları var ve bu kararların da bir an evvel uygulanmasında fayda var. Tabii her bağımsız ülkede olduğu gibi, biz de kendi balistik füze savunma sistemimizi geliştirmek istiyoruz. Bu konuda teknoloji transferi ve ortak üretim dâhil bizimle işbirliği yapacak firma ve ülkelerle çalışmak istiyoruz. Bu konuda da kararlılığımız var. NATO’nun müttefiklerinin hem doğusunda hem güneyinde güvenliği sağlamak için aldığı kararların da bir an önce uygulanması gerekiyor.

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine gelecek olursak, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği, bizim için hala stratejik bir hedeftir ve bu konuda bizim tarafımızda bir sapma yok. Ama şunu da kabul etmemiz lazım: Son zamanlarda Avrupa’da artan popülizm, yabancı düşmanlığı, İslamofobi gibi esasen ortak değerlerimizi yok etmeye başlayan trendlerden dolayı bazı ülkelerden değişik açıklamalar geliyor. Esasen ahde vefa var ve tam üyelik için birlikte anlaşma yaptık, müzakerelere başladık. Nitekim bu hedeften hiç kimsenin şaşmaması gerekiyor. Varolan engelleri ve zorlukları da birlikte aşmaya çalışmamız gerekiyor. Maalesef yine Avrupa Birliği’nin bazı yetkilileri ve bazı Avrupa Birliği üyesi ülkeler, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra sergiledikleri tavırla, açıklamalarıyla, tehdide varan söylemleriyle bizleri ve Türk halkını hayal kırıklığına uğratmıştır. Ama diğer taraftan Avrupa Birliği içerisinde Polonya ve Romanya ve bu hafta bizi ziyaret eden birçok ülke gibi bizi destekleyen dostlarımız da var. Bunu da unutmuyoruz. Fakat bu ülkelerin, bu siyasetçilerin artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı vb. birçok sebepten kaynaklanan açıklamaları tüm Avrupa Birliği’ni bağlamaz. Ama demokrasiyi savunma konusunda genel bir anlayış var. Fakat maalesef Avrupa Birliği’nin çok önemli ülkeleri ve bazı Avrupa Birliği kurumları sınıfta kalmıştır. Ve öyle bir izlenim yarattılar ki; bu ülkeler ve bazı siyasetçiler darbe girişiminin başarısız olmasından mutlu oldular. Şu anda Türkiye’de, bu izlenim var, bunu da aşmamız lazım. O yüzden, buraya kadar gelip bizimle doğrudan temasa geçen ve ilk günden desteğini net bir şekilde açıklayan Polonya, Romanya ve diğer dostlarımıza da teşekkür ediyoruz. Onları biraz önceki söylediklerimden tamamen ayrı tutuyoruz.

Aramızda bir de Vize Serbestisi, Geri Kabul ve 18 Mart Mülteci Anlaşması var. Bu anlaşmaların üçü de birbirine bağlıdır, bunların hepsini birlikte uygulamamız lazım. Avrupa Birliği’nin işine yarayan anlaşmayı uygulayalım, Türkiye’nin ve Türk halkının işine yarayan anlaşmayı bir kenara bırakalım anlayışı adil değildir, doğru değildir, uygulanabilir değildir. Biz diyoruz ki; hepsini uygulamak için imzaladık ve hepsini birlikte uygulayalım. Bizim yaklaşımımız son derece adildir. Sanırım sorduğunuz tüm soruları cevapladım, teşekkür ediyorum.

POLONYA DIŞİŞLERİ BAKANI- NATO’nun güvenliği ve Türkiye’nin AB üyeliği konusunda hiçbir şüphemiz yoktur. Türkiye’nin NATO’nun güvenliği ve faaliyetleri için çok anahtar bir rolü vardır. Bu faaliyetlere çok aktif olarak katılımı vardır. Türkiye ve AB ile ilişkileri ele alırsak, bizim tutumumuz çok açıktır. Biz, Avrupa Birliği’nin genişlemesinden yanayız. Üyelik standartlarını karşılayan bütün üyeleri, bütün ülkeleri kabul edebiliriz. Hatta Türkiye ile müzakerelerin sıklaştırılmasından ve daha da yoğunlaştırılmasından yanayız.

ROMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI- Ben, çok kısaca iki noktaya değinmek istiyorum. Balistik sistemle ilgili yapılan yorumlar vardı. Sayın Bakan Çavuşoğlu’nun da söylemiş olduğu üzere ben de şunu vurgulamak isterim: Balistik savunma sistemiyle olan ilgili olan bütün yetkinlikler tamamen savunmaya yöneliktir. Ve bu bağlamda bir kez daha şunu vurgulamak isterim ki; NATO Varşova Zirvesi’nde Romanya’da yürütülecek balistik füze programıyla ilgili alınan karardan memnuniyet duyuyoruz. Ancak bunlar tamamen savunmaya yöneliktir. Herhangi bir spekülasyona mahal verilmemelidir. Bu projenin başka bir amacı olduğuna dair spekülasyonlar yapılmamalıdır.

Türkiye-AB ilişkilerine gelecek olursak, görüşmemizde de açıkça ifade ettiğim üzere Romanya her zaman Türkiye’nin AB’ye katılımını desteklemiştir ve desteklemeye de devam edecektir. Türkiye bizim stratejik bir ortağımızdır ve yine söylemiş olduğum gibi ittifakın da stratejik bir üyesidir. Avrupa’nın kilit bir parçasıdır ve Türkiye’nin Avrupa Birliğine olan nihai üyeliği, yalnızca Türkiye’nin yararına değil, aynı zamanda Avrupa Birliği’nin de yararına olacaktır. Bu bağlamda, şunu da söylemek isterim: Sayın Çavuşoğlu’nun Türkiye’nin ve Türk Hükümetinin katılım gerekliliklerini yerine getirme konusundaki kararlılığını bizlere vurgulamış olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Tabii ki Avrupa Birliği ve Türkiye arasında bir anlaşma var. Bunun da açık ve net hükümleri ve koşulları var. Her iki tarafın da bu anlaşma hükümlerini ve koşullarını yerine getirmek üzere bir yükümlülüğü var. Bu anlaşma, hali hazırda Avrupa Birliği içinde tamamen devam edilmesi anlamında önem taşımaktadır.

Teşekkürler.

SORU- Fırat Irmak, FOX TV. Sayın Bakanım, size birkaç sorum olacaktı. Öncelikle dün Başbakan’ın “PYD Fırat’ın doğusuna çekilene kadar operasyonlar devam edecek” şeklinde bir açıklaması olmuştu. Bu sabah da Kerry’den Fırat’ın batısına doğru çekildikleri şeklinde bir açıklama geldi. Bu açıklamalara baktığımız zaman olası bir PYD’ye müdahale ve olası bir Münbiç operasyonu rafa mı kalktı ya da donduruldu mu? Bununla birlikte PYD’ye yönelik müdahale konusunda Amerika’dan Türkiye’ye bir talep ya da istek oldu mu, çünkü bakış açılarımızın farklı olduğunu biliyoruz.

Bir diğer sorum, Cerablus operasyonunda son durum nedir ve operasyonun bitiminde orada TSK’nın kontrolünde bir güvenli bölge oluşturulma düşüncesi ya da hamlesi olabilir mi? Bir de HDP’nin operasyona ilişkin “bunun bir işgal olduğu” yönünde bir açıklaması olmuştu.

Son olarak da efendim, az önce Artvin’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna bir saldırı olduğu yönünde bir son dakika haberi düştü. Net bir bilgi, temiz bir bilgi sizde var mı ya da değerlendirmeniz ne olacak?

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Arkadaşlarımızın da sabrına sığınıyoruz, çok soru sordunuz. Arkadaşlarım bana bir not getirdiler, Sayın Kılıçdaroğlu’nun konvoyu ilerlerken bir çatışma olmuş. Sayın Kılıçdaroğlu’nun iyi olduğunu öğrendik herhangi bir durum yok. Fakat öyle görünüyor ki, hain darbe girişiminden sonra Türkiye’de iktidarıyla, muhalefetiyle, Cumhurbaşkanı’yla birlik, beraberlik, dayanışma ruhunun oluştuğu bu tablodan rahatsız olanlar var. Benim ilk tespitim, darbecilerin de, şu anda Türkiye’yi hedef alan teröristlerin de amacı bu birlik beraberliği bozmak olduğu şeklindedir. Sebebi ne olursa olsun Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı’nın konvoyuna yapılan bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz, lanetliyoruz. Teröre ve darbeye karşı dik duruşunu gösteren ne siyasi partilerimiz, ne de bizler bu tür tehdit ve saldırılar karşısında tutumumuzu değiştirmeyiz, eğilmeyiz, bükülmeyiz. Bunlarla mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Elbette güvenlik güçlerimiz bu olayın arkasında neyin olduğunu en kısa süre içinde aydınlatacaklardır.

PYD’nin Fırat’ın batısına geçmesiyle ilgili sorunuza dönecek olursak. Bu her şeyden önce bizim bu Menbiç operasyonu kapsamında Amerika’yla vardığımız bir mutabakattır. Biliyorsunuz biz PYD’nin, PYD unsurlarının Fırat’ın batısına geçmemesi gerektiğini başından beri söylüyorduk. Fakat Amerikalı müttefiklerimiz Menbiç operasyonu zamanında lojistik destek olarak bir grup PYD’liyi Suriye Demokratik Güçleri’nin arkasında görmek istediklerini, ihtiyaçları olduğunu söylediler, biz de operasyon biter bitmez Fırat’ın doğusuna çekilmeleri şartıyla anlayış gösterdik. Şu anda Menbiç’te operasyon bitti. Dolayısıyla bu grubun geri çekilmesinin operasyonu etkilemesi söz konusu değil. Kaldı ki, PYD’liler-YPG’liler, Arap unsurların ve demokratik güçlerin içinde cüzi bir azınlık durumundadır. Esasen buralar nüfus olarak Arap ağırlıklı bölgelerdir. PYD/YPG’nin diğer bölgelerde ne yaptığını gördük. Geldikleri yerde Arapları, Türkmenleri ve kendileri gibi düşünmeyen Kürtleri göçe zorladılar, etnik temizlik yaptılar. Burada da aynı ajandalarının olduğunu görüyoruz. Dün Biden’a da söyledik, Biden da net bir şekilde çekileceklerini söyledi. Hatta, yanındaki güvenlik danışmanı dâhil, ekibine de talimat verdi. Onlar herhalde gidip kendi askerleriyle görüştüler. Bu sabah görüştüğüm John Kerry de “Çekiliyorlar” dedi. Bir an evvel çekilmelerinde fayda var.

Peki şimdi neden rahatsız oldular? Cerablus operasyonu başladı. Dün YPG rahatsız olduğunu söyledi, hatta Türkiye’yi tehdit etti. Bugün HDP eleştirdi. Esasen bunlardan çıkaracağımız birçok sonuç var.

Birincisi, HDP’nin terör örgütlerinin güdümünde bir parti olduğu bir kere daha ispatlandı.

İkincisi, bu oluşumların ne Türkiye’de, ne oralarda Kürt vatandaşlarımızın haklarıyla ilgili bir ilgisinin olmadığını bir kez daha gördük. YPG’nin Suriye’nin toprak bütünlüğü gibi bir derdinin olmadığı, tam tersine Suriye’yi bölmek ve kendi kantonunu ya da devletini oluşturmak istediği bir kere daha ortaya çıktı -ki başından beri biz tüm müttefiklerimize, koalisyon içindeki ülkelere bunu anlatmaya çalışıyoruz. Bu bakımdan da aslında faydalı oldu. DEAŞ’la savaştığını iddia eden bu terör örgütü, aslında bugüne kadar kendisini meşrulaştırmak ya da daha fazla kontrol edeceği toprak elde etmek için mücadele ediyor. Bizim gibi bir ülkenin DEAŞ’la mücadelesinden niye rahatsız oluyor? Biraz önce söylediğim sebepten dolayı bunu iyi irdelemek gerekiyor. Ayrıca, bizim tüm mücadelemize rağmen, hem HDP, hem de YPG/PKK, bugüne kadar Türkiye’nin ve iktidar-Hükümet-Cumhurbaşkanı’nın, DEAŞ’la mücadele ettikleri için kendilerinden rahatsız olduğu argümanını kullanıyorlardı. Güya Türkiye’nin de DEAŞ’a destek verdiğini ima ediyorlardı. Kendi ideolojilerindeki bazı siyasi partiler Avrupa’da bu fikri satın alıyor ya da severek destekliyorlardı. Bizim, Türkiye olarak, açıkça bu operasyonu yürütmemiz esasen bunların elindeki argümanı elinden aldı. O nedenle bir terör örgütünün esasen ne düşündüğü, ne söylediği ya da onun uzantısı partinin buna ne dediği önemli değil. Bizzat kendi silahlı kuvvetlerimiz bunu yönetiyor ve şu anda tüm müttefiklerimiz, DEAŞ’la bu etkili mücadeleye katıldığımız için Türkiye’yi tebrik ediyor, Türkiye’ye teşekkür ediyor. İki senedir bunu söylüyorduk, anlatamadığımız buydu. Hava operasyonlarıyla DEAŞ’ı yenemezsiniz, karadan destek vermek gerekiyor. Gelin hep birlikte bu operasyonu gerçekleştirelim Suriye’den ve Irak’tan DEAŞ’ı temizleyelim, 65 ülkeyiz bu kadar gücümüz var. DEAŞ dediğin 20-30 bin kişilik terörist örgütü. 20-30 bin kişiye karşı 65 ülke, iki-üç senedir kaç milyar insan ve onların silahlı kuvvetleri başarılı olamıyorsa bunu iyi düşünmek lazım. Kaldı ki DEAŞ şu anda birçok ülkenin ürettiği silahları kullanıyor. Bu silahları nereden alıyorlar, onlara kim veriyor? İki sene önce elde ettikleri silahlar değil bunlar. Türkiye’ye attıkları bu roketleri nereden, kimden alıyorlar? Bu kaynakları da kurutmamız lazım. O nedenle PYD’nin, YPG’nin ne düşündüğü değil, bizim yapacağımız operasyon önemli.

Bu arada YPG çekilmezse, dün de söylediğimiz gibi biz gereğini yaparız. Şu anda operasyon tamamlandı. Bu yüzden YPG’nin Fırat’ın batısında yer alması için bir sebep de yok ve onların gizli ajandasına biz izin vermeyiz, müsaade etmeyiz. Buralara kim yerleşecek? YPG’nin yaptığı gibi buralarda etnik temizlik yapmak doğru değildir. Esasen buralarda daha önce kim yaşıyorsa o insanların dönmesi lazım. O bölgede askeri mücadeleyi yapan ılımlı muhalefet içindeki güçlere baktığımız zaman, bunların çoğunlukla Cerablus bölgesinde ve etrafında yaşayan kişiler olduklarını görüyoruz. Eğer bundan sonra bir güvenli bölge oluşturulacaksa, nasıl şimdi koalisyonla işbirliği yapıyorsak, koalisyon güçleri de hava desteğini veriyorsa, bundan sonraki süreçte de buranın güvenliğini birlikte sağlarsak, ancak o zaman gerçek anlamda güvenli bölge olur. Burası bölge olduktan sonra buradan DEAŞ tarafından, YPG tarafından sürgüne gönderilen insanların geri dönmesini gönüllülük esasıyla sağlayabiliriz, zorla değil. Çünkü bu insanlar savaştan ve terör örgütlerinden kaçtı. Biz her zaman diyoruz ki, buranın güvenliği sağlandıktan sonra gönüllü dönmek isteyen insanlar için evlerini yapalım, iş yerlerini oluşturalım, okullarını kuralım, ne ihtiyaçları varsa gelin birlikte bütçe oluşturalım. Biz Türkiye’de şu anda 25 milyar dolar harcadık, niye Suriyeli kardeşlerimiz için orada harcamayalım? Ama buralara dönecek kişilerin öncelikle buraları terk etmek zorunda kalanlar olması gerekiyor. Biz dostlarımızla ve müttefiklerimizle, koalisyon içindeki ülkelerle bunu pek ala başarabiliriz, bu insanlara dönebileceği şartları tekrar oluşturmak her şeyden önce insani sorumluluğumuz.

Teşekkür ediyorum.

Sanırım birçok soru sordunuz, hepsini kapsadık.

SORU- Merve Aydoğan, Daily Sabah.

Sorum her iki konuk bakana. Sizce AB, Türkiye’de yapılan darbe girişimini kınamakta geç kaldı mı?

Ayrıca, ülkelerinizde FETÖ’ye karşı, Gülenist terör örgütüne karşı ne gibi somut adımlar atıyor, bunlar hakkında biraz detaylı bilgi verebilir misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- İkinci soru neydi?

SORU- FETÖ’ye karşı ne gibi somut adımlar atılıyor?

POLONYA DIŞİŞLERİ BAKANI WİTOLD WASZCYKOWSKİ- Bizim Polonya’da böyle bir sorunumuz olmadığı, yani Fethullah Gülen organizasyonu yer almadığı için bu soruyu geçiyorum.

İlk soruyla ilgili olarak ise, tabi ki Temmuz ayında gerçekleşmiş olan bu kalkışmaya Ankara gibi biz de şaşırdık. Bu noktada bu duruma şaşırmış olmamız konusunda suçlanamayız. Tabii ki her ülkeden ortak bir tepki gelmesi gerekiyor. Mevlüt Bey’le bugün konuşmuş olduğumuz gibi, Bugün Avrupa, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkması konusunu ele alıyor. Pek çok Avrupa Birliği lideri Brexit’e, yani İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkmasına daha çok odaklanmış durumda. O yüzden, gündemde daha çok bu olduğu için belki burada gerçekleşmiş olan olaylar biraz daha ikinci planda kalmış olabilir. Ama anladığım kadarıyla, Romanya ve Polonya olarak bizim konumumuzla ilgili herhangi bir şüphe yok. Bizim burada olmamız, geçtiğimiz ay gerçekleşmiş olan teşebbüsle ilgili konumumuzu net olarak açıklıyordur diye düşünüyorum.

Teşekkürler.

ROMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI LAZAR COMANESCU- İlk soruyla ilgili olarak benim de aslında mevkidaşımın söylediklerine çok fazla ekleyecek bir yorumumum yok.

Ben de ayrıca şunu da bir kez daha vurgulamak isterim: Romanya her zaman, Türkiye’nin stratejik hedeflerini ve Avrupa Birliği üyelik hedefini tamamen desteklemiştir. Daha önce de söylemiş olduğum gibi, bugün de Türk dostlarımızdan duymuş olduğumuz gibi, bu noktada hedeflerimizi daha güçlü bir şekilde desteklemek için daha önemli argümanlarımız var. İkinci soruyla ilgili bunları söyleyebilirim.

Aynı zamanda diğer soruyla ilgili olarak, böyle bir fenomenle biz karşılaşmadık. Belki medyada Romanya’da da bu çeşit insanlar ve örgütler tarafından desteklenen okullar olduğuna dair haberler çıkmış olabilir. Ama ben sizi temin ederim ki, Romanya’da kesinlikle Romanya’daki kanunlarla uyumlu hareket etmeyen bir okul yoktur. Hangisi olursa olsun eğer herhangi bir okulda şüpheye yer açabilecek, soru işaretlerine sebep olabilecek bir yaklaşım olursa uygun tedbirler alınacaktır.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyoruz.