DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok değerli basın mensupları, dün ve
bugün Ankara’da ABD Dışişleri Bakanı mevkidaşım Rex Tillerson’u
ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz.
Özellikle ikili ilişkilerimizin çok kritik bir aşamada olduğu dönemde Rex
Tillerson’un yaptığı bu ziyareti önemli ve faydalı buluyoruz. Türkiye ve
ABD uzun yıllardır stratejik ortaklığını derinleştirerek sürdürmüştür ve
her iki tarafın attığı adımlarla bu stratejik ortaklık farklı alanlara
genişletilmiştir ve sadece iki ülke değil, bölgemizde ve ötesinde birçok
ülke ve halklar bu stratejik ortaklıktan faydalanagelmiştir. Esasen bu
stratejik ortaklığın temeli de Kore’de birlikte verdiğimiz mücadele
olmuştur.
Ve geçmişte de ilişkilerimizde inişler-çıkışlar oldu, hatta krizler oldu,
ama her zaman orta ve uzun vadedeki bu stratejik ortaklık vizyonumuzu ön
planda tutarak diyalog yoluyla, samimi ortamda tüm sorunları konuşarak
geçmişte bu kritik aşamaları birlikte geçtik. Şimdi ise söylediğim gibi
yine böylesine bir kritik aşamadayız.
Dün akşam Sayın Cumhurbaşkanımızın kabulünde beraber 3’lü yaptığımız
toplantıda, yine aynı samimi ortamda her iki taraf da düşüncelerini,
beklentilerini ve hatta kaygılarını açık bir şekilde dile getirmiştir. Ve
yaklaşık 3 saat süren dün akşamki toplantıda sadece ikili ilişkiler değil,
bölgesel konulardaki işbirliğimiz ve yaklaşımlarımız da birlikte
değerlendirilmiştir.
Daha önce de söyledim, ilişkilerimiz kritik bir aşamada, ya bu ilişkileri
tekrar yoluna koyacaktık ya da daha kötüye gidecekti. Dün akşamdan bu yana
ortaya koyduğumuz iradeyle esasen ilişkilerimizi tekrar normalleştirme
konusunda bir mutabakata vardık, bir anlayışa vardık daha doğrusu. Elbette
bunun için atılması gereken adımlar var, her iki tarafın da beklentileri
var.
Biz FETÖ konusunda, FETÖ’yle mücadele konusunda ABD’nin YPG’ye verdiği
destek konusunda ve PKK gibi terör örgütleriyle mücadele konusunda
beklentilerimizi net bir şekilde dile getirdik. Ve elbette bu yaşamsal
güvenlik kaygılarımızın ciddiye alındığını düşünmek istiyoruz. Fakat bugüne
kadar verilen sözler oldu, konuştuğumuz konular oldu, tutulmayan sözler de
oldu, çözemediğimiz konular da oldu, o nedenle bundan sonra sonuç odaklı
adımları nasıl atabiliriz? Konuştuğumuz konuların sözde kalmaması için,
uygulanabilmesi için birlikte neler yapabiliriz; bunları da konuştuk. Ve
tüm bu konuları kapsayacak ve birlikte değerlendireceğimiz mekanizma
oluşturma kararı aldık, hatta mekanizmalar.
Bir tanesi, açıklamada da göreceksiniz, işte genel konular, konsolosluk
konuları, FETÖ konusu gibi, yine ABD’nin de önem verdiği konsolosluk
konuları, bunları değerlendireceğiz. Esasen vize krizinden sonra bir
çalışma grubu oluşturduk ama, burada tüm bu konuların kapsamını da
genişleterek bu sorunları nasıl çözeceğimizi birlikte konuşacağız. Örneğin
FETÖ konusunda delil var mı, yok mu, ilave delile ihtiyaç var mı,
gönderilen delil yeterli mi-değil mi, bunları uzun uzun kamuoyunda konuşmak
yerine, bu mekanizma içinde delillerin paylaşılması ve bu delillerin
yeterli olup-olmadığı konusunda değerlendirmeleri de birlikte yapmamızda
fayda var, çünkü sonuç alabilmek için, netice alabilmek için bu çalışmaları
birlikte sürdürmemizde fayda var.
Aynı şekilde Suriye konusunda da oluşturduğumuz mekanizmayla endişelerimiz
nasıl karşılanacak, hangi adımlar atılacak? Terör örgütleriyle mücadele
nasıl olacak, terörden arındırılmış şehirlerin istikrarı nasıl tesis
edilecek ve buraları kim yönetecek, güvenliğini tem tesis edecek? Irak’ın
sınır bütünlüğü, toprak bütünlüğünü nasıl sağlayacağız ve en önemlisi de
Cenevre süreciyle beraber siyasi çözüme nasıl gideceğiz, birlikte bu
süreçte nasıl çalışacağız? Tüm bu konuları kurumlarımızla ve uzmanlarımızla
somut adımlar atarak, artık vaatler sözler değil çalışarak bu konuları
aşmak istiyoruz ve eminim ki bu çalışmalar bizim için önemli sonuçlar
doğuracaktır.
Bu mekanizmalar topu taca atma değildir, yani süreci savsaklama değildir,
tam tersi anlaştığımız gibi sonuç alıcı mekanizmalar olacak, her iki
tarafın beklentilerini karşılayacak çalışmalar yapacak, oyalama yok ve
inşallah ilk toplantıda Mart ayının ortasından önce gerçekleşecek bu konuda
da mutabakatımız var.
Neticede çok değerli basın mensupları dün ve bugün yaptığımız toplantılar
ikili ilişkilerimizin geleceği bakımından, endişelerimizin karşılanması
bakımından ve bölgesel konulardaki Suriye olsun, Irak olsun ve özellikle de
terörle mücadele konularında, bölgesel konulardaki iş birliğimiz bakımından
kritik bir ziyaret ve kritik bir görüşme olmuştur. Ben inanıyorum ki yani
ilişkilerimizin tekrar rayına girmesi için, yoluna girmesi için önemli olan
bu ziyaret ve toplantılar neticesinde birlikte geleceğe yönelik ortak
adımlar atarız ve neticeleri alırız. İki müttefik gibi güveni yeniden tesis
ederiz ve bu güven zemininde ikili iş birliğimizi ve bölgesel iş
birliğimizi güçlendiririz.
Bu düşüncelerle konuğumuz mevkidaşım Rex Tillerson’a hoş geldin diyerek
sözü kendisine bırakmak istiyorum. Daha sonra sizlerden gelen soruları
cevaplayacağız.
Buyurun.
ABD DIŞİŞLERİ BAKANI REX TILLERSON- Göstermiş oldukları misafirperverlikten
dolayı teşekkür etmek istiyorum. Aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a
da bana ayırdığı uzun süre için dün akşamki toplantımız için teşekkür etmek
istiyorum. Gerçekten son derece geniş kapsamlı her iki tarafın
endişelerinin de dile getirildiği, ama aynı zamanda gelecekle ilgili birçok
konuyu ele aldığımız ve buradan nasıl ilerleyeceğimizi konuştuğumuz bir
toplantı serisi oldu. Bu gerçekten derin ve önemli bir ilişki, Türkiye ve
Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişki. Bu sadece çıkarlara dayalı
bir müttefiklik ilişkisi değil, zamanın testlerinden geçmiş olan bir
ilişki. Türkiye NATO’ya katılan ilk ülkelerden birisi ve tabi ki Türk
birlikleri Kore’de diğer ülkelerle birlikte çalıştılar Afganistan’da,
Bosna’da birlikte çalıştık gerçekten çok büyük fedakarlıkları beraber
üstlendik. Türkiye’nin terörizmle karşılaştığı sorunları aşabilmesi için,
gerçekten çok önemli sorunları olduğunu biliyoruz, hem DEAŞ hem PKK hem
diğer terörist örgütlerin tehdidiyle karşı karşıya, özellikle NATO’nun bu
konudaki desteğini de önemsiyoruz. Türkiye üç kıtanın bir orta noktasında
bir kavşakta bulunan çok önemli bir ülke. Bizim bu anlamda Suriye’yle
ilgili iş birliğimiz, DEAŞ’la ilgili olarak çalışacağımız konular, güvenli
bölgelerin oluşması ve bağımsız ve birleşmiş bir Suriye’nin kurulması için
birlikte çalışmamız gerekiyor. Birleşmiş Milletler 2254 sayılı Genel Kurul
kararıyla, Güvenlik Kurulu kararıyla bu sürecin sonuca ulaşmasını ümit
ediyoruz. Suriye halkı için Cenevre Konferansları dizisinin de bir sonuç
getirmesini ümit ediyoruz. Suriye’nin demokratik olarak bir anlamda yeniden
kurulması DEAŞ’ın tekrar ortaya çıkmasının ve aynı zamanda Esad rejiminin
Suriye halkı üzerine getirmiş olduğu kötü etkinin üstesinden gelinmesi için
son derece önemlidir.
Türk halkı ve Türk Hükümeti gerçekten şimdiye kadar göstermiş oldukları
misafirperverlikle hepimize örnek oldular, 3 milyondan fazla mülteciye ev
sahipliği yapıyorlar. Bu çerçevede Türkiye’nin güvenli bir biçimde
sınırlarını koruması talebini tabi ki ciddiye alıyoruz. NATO ittifakında
herhangi bir üyemizin böyle bir güvenlik endişesi olduğunda bunu ciddiye
alıyoruz. Tabi ki bu anlamda bu çalışmalarını gerçekleştirirken özellikle
sivil halka herhangi bir zarar gelmemesi için Türkiye’den bazı ricalarımız
var ve tabi ki bu anlamda gerilimin de artmamasını sağlamaya çalışıyoruz.
Suriye’deki hedeflerimiz konusunda başından itibaren Türkiye’ye son derece
açık davrandık. NATO çerçevesindeki müttefik ilişkilerimiz son derece
stratejik bir çerçevede gelişmekte. Hem dün yaptığım toplantıda Sayın
Erdoğan’a hem de bugün Sayın Dışişleri Bakanına bu konudaki mesajlarımızı
ilettik. Her zaman Suriye’ye, Suriye Demokratik Güçlerine sağlamış
olduğumuz desteğin kısıtlı olacağını, belli bir misyona odaklı olacağını,
herhangi bir şekilde askeri hedeflerin daha ileriye taşınmasını
engelleyecek bir destek olduğunu belirttik. Tabi ki Türk demokrasini de hep
destekledik her zaman da destekleyeceğiz. Hukukun üstünlüğü, yargının
bağımsızlığı, basının bağımsızlığı ve özgürlüğü konularını da her zaman
desteklemeye devam ediyoruz. Türkiye bu ilkelere tabi ki sadık kalmaya
devam ettikçe bizim ortaklığımız da ilerlemeye devam edecek. Tabi ki 2016
yılındaki darbe girişimini gerçekleştiren suçluların şeffaf bir biçimde
yargılanma süreçlerinin de yerine getirilmesi gerekiyor, insan hakları ve
temel özgürlüklere saygı duyarak bunların takip edilmesi gerekiyor.
Türkiye’deki konsolosluğumuzun yerel çalışanlarının tutukluluğu konusundaki
endişelerimizi dile getirdik. Aynı zamanda OHAL çerçevesinde tutuklu
sayısının da yüksek olduğu konusundaki endişelerimizi dile getirdik.
Türkiye’yle ilgili olarak bu davaların başarılı bir biçimde sonuçlanmasını
ümit ediyoruz. Sayın Andrew Brunson’ın serbest bırakılmasını ümit ediyoruz,
tutukluluk altında bulunan kişileri takip etmeye devam edeceğiz.
Serkan Gölge’yle ilgili olarak bu konudaki itiraz sürecinin devam ettiğini
biliyoruz, buradaki yargılamanın da adil bir biçimde gerçekleşmesini ümit
ediyoruz.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ve Sayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na
bu ziyarette bana ayırdıkları vakit için teşekkür etmek istiyorum. Aynı
zamanda göstermiş oldukları işbirliğinden dolayı da bu ilişkiyi bir sonraki
aşamaya taşımamız için ne kadar müteşekkir olduğumu ifade etmek istiyorum.
Birleşik Amerika gerçekten Türkiye’yle ilişkilerimize büyük bir önem
atfediyor, bu ilişkiyi daha güçlendireceğimize, geleceğe doğru
yönelebileceğimize inanıyorum.
Teşekkürler.
SORU- Sevilay Kuş, Hürriyet Daily News Gazetesi.
Önce konuk Bakana sormak istiyorum.
Sayın Tillerson, Türkiye-Amerika ilişkilerinde son dönemde belki de
gördüğümüz en sıkıntılı döneme şahitlik ediyoruz. Bu sıkıntıların aşılması
için özellikle Amerika’nın YPG’ye, PKK’nın Suriye kolu olan YPG’ye silah
yardımı ve Menbiç’teki YPG varlığına ilişkin Ankara’nın endişelerini
gidermek üzere ve de Suriye bağlamında yeniden Türkiye ve Amerika’nın
işbirliği yapabilmesini sağlamak üzere çözüm önerileriniz var mı acaba,
bunları bizimle paylaşabilir misiniz?
Ayrıca, Türkiye’nin Afrin Operasyonunu Menbiç’e genişletmesi durumunda
buradaki Amerikan askerleriyle bir sıkıntı yaşanmaması için bir öneriniz
var mıdır? Buradaki Amerikan askerlerini çekmeyi planlıyor musunuz?
Sayın Çavuşoğlu, size sorum…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- İkişer soru dedik ama, şu ana kadar 10
tane oldu soru.
SORU- Hepsini biraraya getirmeye çalıştım.
Size sorum, daha önce bu ilişkiler ya düzelecek, ya tamamen bozulacak
demiştiniz, bugün normalleşme yönünde adım atmaya karar aldığınızı
söylediniz. Siz Ankara’nın endişelerinin giderilmesine ilişkin Amerika’dan
beklediğiniz güvenceleri, garantileri aldınız mı acaba?
Bir diğer sorum da, sizin görüşmelerinize ilişkin basına yansıyan bir
haberde, Türk tarafının Amerika’ya Menbiç’teki YPG’lilerin Fırat’ın
doğusuna çekilmesi ve burada Türkiye ve Amerikan askerlerinin birlikte bir
kuvvet konuşlandırmasına ilişkin bir öneri getirdiğine ilişkin bazı
haberler var. Böyle bir öneri yaptınız mı, yapıldıysa Amerikan tarafı nasıl
değerlendiriyor?
Çok teşekkür ederim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, 2 saatlik soru-cevap kısmı,
hayırlı olsun.
ABD DIŞİŞLERİ BAKANI REX TILLERSON- Dün akşam Sayın Cumhurbaşkanıyla yapmış
olduğumuz görüşmelerde bu kritik öneme sahip konuların nasıl
çözülebileceğiyle ilgili tekliflerimizi sunduk. Tabi ki bunların bir kısmı
özellikle size bu toplantıdan sonra yayınlayacak olduğumuz ortak basın
deklarasyonunda da belirtilecek, ancak Sayın Dışişleri Bakanı bunlardan
birkaç tanesinden bahsetti. Spesifik olarak bizim aramızda sorun olan
konular üstünde çalışmayı taahhüt ettik. Hedefimiz tabi ki Suriye’yle
ilgili kesinlikle örtüşüyor, herhangi bir şekilde iki ülkenin hedefleri
arasında, Amerika ve Türkiye hedefleri arasında bir ayrım yok. Burada
DEAŞ’tan kurtulmak, ülkeyi istikrara kavuşturmak ve istikrara
kavuşturduktan sonra tabi ki mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilmiş
kişilerin evlerine dönmesini sağlamak, aynı zamanda Suriye’yle ilgili
siyasi çözümü desteklemek. Bu çerçevede tabi ki bağımsız, demokratik bir
Suriye’yi, herhangi bir şekilde Suriye içerisinde bölünmeler olmadan
gerçekleştirmek istiyoruz. Suriye halkının da özgür ve serbest seçimlerle
kendi liderlerini seçmesini hedefliyoruz, ikimizin de hedefleri ortak.
Şimdi bu noktadan ileriye gittiğimizde, tabi ki bu konudaki çalışmalarımızı
koordine edeceğiz, özellikle DEAŞ’la mücadele konusunda. Tabi bunu bir
günde yapamayacağız, ancak bu çerçevede çalışmalarımızı ve diğer terörist
gruplara karşı da ortaklaşa çalışmalarımızı sürdürdüğümüzde bir
koordinasyon gerçekleştireceğiz ve belli alanları nasıl istikrara
kavuşturacağımız konusunda koordinasyon çerçevesinde o bölgelerde kim daha
egemen olacak, bunlara da karar vereceğiz. Ve bunları temizledikten sonra
tabi ki orada daha önce yaşayan insanlara bu şehirleri geri teslim
edeceğiz.
Dolayısıyla önce Menbiç konusunu ele alacağız, üstünde çalışacağımız
noktalardan birincisi bu. Tabi ki daha önce devletlerin bazı taahhütleri
var, bu taahhütler henüz tamamlanmadı. Çalışma grubu çerçevesinde bunların
üzerinde çalışacağız ve Menbiç buradaki önceliklerden birisi olacak. Ancak
tabi ki sadece bu değil, kuzey Suriye’nin tamamı üstünde çalışmaya devam
edeceğiz ve belli alanlar üstünde koordinasyon içerisinde çalışmalarımızı
çok daha yakın bir biçimde sürdürüp Cenevre sürecini destekleyeceğiz, bu
çünkü barışçıl ve istikrarlı bir Suriye’ye ulaşmamızın yegane yöntemi.
Türkiye’nin de bu şekilde güvenli bir biçimde sınırlarının kontrolünü
sağlamış olacağız.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum.
Sözlerimin başında da söyledim, bu ziyaret ilişkilerimizin geleceği
bakımından kritik bir ziyaretti, kritik bir dönemde yapıldı. Dolayısıyla
dün akşamdan bu yana yaptığımız görüşmelerde bizim beklentilerimizin nasıl
karşılanacağı, ABD’nin de işte vatandaşlarıyla ilgili, diğer konularla,
konsolosluktaki konularıyla ilgili daha önce de belirttiği beklentiler de
var. Zaten bu konsolosluk işleriyle ilgili komisyonumuzda da çalışıyoruz.
Fakat bizim endişelerimiz, doğrudan, yani bize yönelik oluşan tehditlerle
ilgili, yani YPG’nin bize saldırılarıyla ilgili, insanlarımız ölüyor,
bugüne kadar 100 civarında bizim vatandaşımız ya da bizde yaşayan
Suriyeliler Afrin bölgesinden gelen, yani YPG’liler tarafından gelen
silahlarla, roketlerle öldürüldü, şehit oldu. Dolayısıyla elbette tüm bu
bizim endişelerimizi de kapsayan bu çalışma grubu biraz önce de söylediğim
gibi ve bu çerçevede atılacak somut adımlar çok önemli, bu YPG’yle ilgili
de önemli, aynı şeklide DEAŞ’la ilgili de önemli ve diğer bakımdan FETÖ’yle
ilgili tüm konular.
Diğer taraftan, Menbiç’le ilgili zaten sorunuza cevabı Rex Tillerson verdi
ve 2016 yılında ABD’nin Türkiye’ye sözü vardı her düzeyde, Obama, John
Kerry, Dunford, ki hala görevde ve diğer yetkililer tarafından sözler
verilmişti, fakat bu sözler tutulmadı. Hatta bir keresinde bizden bir heyet
davet edildi, YPG’lilerin Fırat’ın doğusuna gittiğini anlatmak için, fakat
o ziyaretten biz tatmin olmadık ve daha sonra da YPG’lilerin gitmediğini
öğrendik. Şimdi bu süreçte işte önce Menbiç’ten başlayacağız ve artık
bundan emin olacağız, yani atacağımız adımlar konusunda da, YPG’nin
Fırat’ın doğusuna gitme konusunda da emin olmamız lazım, uygulamayı da
birlikte görmemiz lazım. Buraların istikrara kavuşabilmesi için, Rex de
bunu güzel bir şekilde söyledi, bu şehirleri kimin yöneteceği, güvenliğini
de kimin sağlayacağı çok önemli. Şimdi Menbiç yüzde 95 Arap şehriyse, YPG
unsurlarının burayı yönetmesi ya da güvenliğini tesis etmesi, buranın
hiçbir zaman istikrara kavuşmaması demektir. Dolayısıyla tüm Menbiç ve
diğer şehirleri istikrara kavuşturabilmek için bu anlayışla birlikte
çalışacağız, koordine edeceğiz ve bundan emin olacağız, Sadece Menbiç için
geçerli değil, ama önce Menbiç’ten başlayacağız.
YPG buradan çıktıktan sonra biz güvene dayalı, güven oluştuktan sonra
ABD’yle bu konularda adım atabiliriz, ama önce YPG’nin tabi buradan bir an
önce çıkması lazım, bu her şeyden önce ABD’nin bize vermiş olduğu bir söz
ve bu sözün nasıl tutulacağını uygulamada da bu çalışmamız içinde ele
alacağız.
Teşekkür ederim.
SORU- Sayın Dışişleri Bakanı, burada spesifik konularla ilgili olarak çok
detay alamadık gibi hissediyoruz. Burada gelecekte ne yapacağınızla ilgili
olarak konuşmaya başladınız ama, bugün itibarıyla başlayacak spesifik
adımlarla ilgili belirli bir noktaya gelemedik. Peki, niçin iki müttefik
ülkenin biraraya gelip bu konuda aslında çok temel bir ilke gibi görünen
bir konuda anlaşmaları neden bu kadar uzun süre aldı? Yani Suriye’de
birbirlerinin karşısına geçmek, bir Osmanlı tokadını gerektirmeyecek
aşamaya niye gelemedik, neden bu gecikmeyi yaşadık?
Sayın Dışişleri Bakanı, size de şunu sormak istiyorum: Özellikle aslında
sizin ve Sayın Cumhurbaşkanınızın bazı söylemleriyle ilgili olarak biraz
gergin olduğu ve bunların çok yardımcı olmadığını biliyoruz. Peki, sizin
Hükümetiniz burada OHAL’i kaldırmakla ilgili olarak hangi aşamada kendisini
güvende hissedebilir ve yüzbinlerce vatandaşınızı, Amerikan vatandaşlarını,
konsolosluk çalışanlarını serbest bırakması için ne noktaya gelmemiz lazım?
Büyük bir oranda çünkü bu konudaki delillerin çok yeterli olduğu
düşünülmüyor.
ABD DIŞİŞLERİ BAKANI REX TILLERSON- Evet, bu konuda ilerleyebilmek
açısından aslında burada yaptığımız tartışmaların büyük bir bölümü,
kendimizi nerede bulduğumuz konusuyla. Sayın Dışişleri Bakanının da
belirttiği gibi, ilişkilerimizde bir kriz noktasındaydık, geri dönüp buraya
nasıl geldiğimizi tartışabiliriz, ama bunun yararlı olacağına inanmıyoruz.
Biz dün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte bunda sonra nasıl
ilerleyeceğimize karar verelim diye kararlaştırdık. Bu ilişki çok önemli,
NATO müttefiki olarak çok önemli, hem Amerikan halkı için, hem Türk halkı
için son derece önemli bir ilişkiden bahsediyoruz, ilerleyebileceğimiz
noktada çalışmaya başlamak istiyoruz.
Dün tabi ki çok yoğun bir toplantıydı, çalışanlarımızın büyük bir kısmı bu
konuda nasıl ilerleyeceğimizi belli şekilde geliştirmeye çalıştılar sabaha
kadar. Tabi ki bunun detayları size bir şekilde aktarılacak ama, yapılacak
çok detaylı çalışmalar var ve bu çalışmayı yapabilmemiz için bu sabahki
toplantıyı gerçekleştirmemiz gerekiyordu, açık, dürüst bir biçimde
karşılıklı görüşlerimizi beyan ettik ve tabi ki bu noktadan bence
ilerlememiz gerekiyor. Artık bu konuda yalnız hareket etmeyeceğiz, Amerika
bir şey yapıp Türkiye başka bir şey yapmayacak bu noktadan sonra, birlikte
hareket edecek, bu aşamadan itibaren birlikte hareket edeceğiz. Bütün
sorunları değerlendireceğiz, zorlukları çözerek hareket edeceğiz ve
ilerleyeceğiz ve bu çerçevede DEAŞ’a karşı başarılı olacağız ve bu
çerçevede başka terörist gruplar varsa Suriye içerisinde onlarla ilgili
olarak adımlar atacağız, alanların güvenliğini, istikrarını sağlayacağız.
Hem farklı konularla, hem idari yapısıyla, hem siyasi yapısıyla, bunlar
DEAŞ tarafından ezilmeden önceki aşamada neredeyse oraya onları geri
taşıyana kadar birlikte çalışacağız, ama yapılacak çok iş var, kollarımızı
sıvamamız lazım, çok hızlı başlamamız lazım. Sayın Dışişleri Bakanının da
belirttiği gibi, bu çalışmaların ilk grubunu Mart ortası öncesinde
gerçekleştireceğiz. Herhangi bir şekilde acil olduğunu düşündüğümüz
konularda beklemeyeceğiz, çünkü önümüzde ciddi bir konu var, hala Suriye
içerisinde ciddi bir konu var ve bunu birlikte ele almamız, birlikte
bununla mücadele etmemiz gerekiyor. Yani spesifik çalışmalar çalışmaya
başladıkça ortaya çıkacak, ama önemli olan husus hedefin net olduğu,
hedefimiz konusunda netleştik, anlaştık, artık bu konuda çalışmalarımızı
sürdüreceğiz ve bunları kağıda döküp uygulamaya başlayacağız. Ve aşama
aşama ilerleyeceğiz, birinci öncelikler konusunda çalışmaya devam edeceğiz
ve bu gruplar çalışmaya yoğun bir biçimde devam edecek.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi yaşanan sorunları dün akşamdan
beri nasıl çözeceğimizi konuştuğumuz, sorunları sadece bizden gelen
açıklamalara bağlarsanız bu gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Bizim
açıklamalarımız herhangi bir ülkeye ya da millete düşmanlık yapmak için
yapılmış açıklamalar değil, var olan endişelerimizi ve gördüklerimizi
açıklayan, vurgulayan sözlerdir. Aynı şekilde biz siyasetçiler olarak bazen
attığımız adımlarla, sözlerimizle kamuoyunun duygularını o pozitif anlamda
yönlendirebiliriz, ama yeri geldiği zaman, bu her siyasetçi için
geçerlidir, ama Türkiye’de de biz, Cumhurbaşkanımız ve bizler, şahsım da
dahil, Türk milletinin de hissiyatlarını, düşüncelerini de açıkça
söylemeliyiz, onları temsil ediyoruz çünkü. Bizim yapığımız açıklamalar
bundan ibarettir.
İkincisi; Türkiye’deki tutuklamaların ya da yargı süreçlerinin Türkiye’deki
olağanüstü halle bir ilgisi yoktur. Ve bu olağanüstü hal vatandaşlarımızın
ya da Türkiye’de yaşayan insanların temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayan
bir olağanüstü hal değildir. 2003 yılında iktidara geldiğimiz zaman
attığımız ilk adımlardan bir tanesi, Güneydoğu Bölgesindeki olağanüstü hali
kaldırmak olmuştur. Avrupa’da bazı ülkeler bir terör saldırısından sonra
olağanüstü hali getirdi. Biz, şu anda lideri de Pensilvanya’da yaşayan,
yani FETÖ’nün darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık ve olağanüstü halle bu
terör örgütüne karşı hızlı adımlar atmamız gerekiyor, halkımızın da
beklentileri buydu.
Şu andaki Türkiye’deki yargılama süreci 15 yıldır Avrupa Birliği, Avrupa
Konseyi kriterleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarıyla
oluşturduğu içtihatlar ve bu çıkardığımız demokratik kanunlar çerçevesinde
devam eder, olağanüstü hal içinde bu yargılama süreçlerini belirleyecek bir
kanun kabul edilmemiştir. O yüzden bağımsız mahkemeler mevcut olan ve
Avrupa kriterlerine ve evrensel kriterler çerçevesinde reforme ettiğimiz
kanunlar çerçevesinde yürür. Ne bir başka ülkenin talimatıyla,
yönlendirmesiyle yürür, ne de içeride siyasi bir müdahaleyle devam eder
veya olağanüstü halin bunlarla hiçbir ilgisi yoktur. Umut ederiz ki, tüm bu
süreç içinde bizim yapabileceğimiz her zaman şu vardır: Yargılama
süreçlerini hızlandırma konusunda tavsiyelerde, telkinlerde bulunuruz. Ama
sonuçta bağımsız yargı bu konularda kararlarını veriyor, yargı yolu
açıktır, üst mahkemelere gitme, Anayasa Mahkemesi. Biz Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’ne de bağlıyız ve oradan çıkacak kararlar da bağlayıcıdır, ta
Strazburg’a kadar hukuk yolu da demokratik bir şekilde hukukun üstünlüğü
anlayışı çerçevesinde işliyor, işleyecektir.
Teşekkür ederim.
SORU- Efendim, benim de her iki sayın Bakana sorum olacak.
Türkiye’nin ve Türk halkının güvenini kazanmak için Türkiye, Amerika
Bileşik Devletleri’nden beklentilerini sıraladı, anlıyoruz ki kısmen de
olsa bir uzlaşma var. Ama ben Sayın Tillerson’a bir kez daha sormak
istiyorum, özellikle de Pentagon’un 2019 bütçe teklifini de hatırlatarak,
Amerika Birleşik Devletleri’nin YPG’ye olan silah desteği sona erecek mi?
İkincisi; YPG Menbiç’ten çekilecek mi? Sabah saatlerinde Türkiye ve
Amerikan askerlerinin Menbiç’te birlikte görev yapabileceğine dair birtakım
haberler duyduk, bunlar doğru mu?
Üçüncüsü de; FETÖ konusunda bir adım atılacak mı?
Sayın Çavuşoğlu size de sorum, bu mekanizmalardan söz ettiniz, FETÖ’nün de
içinde olduğunu belirttiniz, bir başlangıç takvimi için yanılmıyorsam Mart
öngörülüyor ama, bir sonu var mı bu takvimin, bir süre sonu var mı ya da bu
imzalı bir anlaşma mı iki ülke arasında? Bir de, hangi düzeyde kurulacak bu
mekanizma?
Teşekkür ederim.
ABD DIŞİŞLERİ BAKANI REX TILLERSON- Savunma Bakanlığımızın önümüzdeki yıl
bütçesiyle ilgili olarak bütçeye sadece bu DEAŞ mücadelesinin
gerçekleştirilebilmesi için yeterli oranda bütçe ayrılmış durumda, bu
çerçevede devam eden çatışmalar söz konusu. Ve buna ilaveten gerekenin
üstünde herhangi bir ilave kaynak ayrılmadı.
Menbiç’le ilgili soruya ilişkin; tabii ki bizim ortak çalışma grubumuzda
öncelikli alanlardan bir tanesi ve Sayın Dışişleri Bakanının da ifade
ettiği gibi, bizim birlikte çalışmamız gereken bir konu bu. Ne tür bir
güvenlik tesis etmeliyiz? Menbiç biliyoruz ki son derece stratejik olarak
önemli bir şehir. Çünkü tabii ki DEAŞ’ın oradan çıkarılması önemliydi, ama
gerçek anlamda, coğrafi anlamda da çok büyük önemleri olan bir şehir.
Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri orada o şehrin kesinlikle bizim
müttefik kuvvetlerimizin kontrolü altında olduğundan emin olmak istiyor,
başka herhangi bir gücün buraya girmesini, tekrar girmesini en azından
istemiyoruz. Bu tabii ki bizim tartışmalarımızın da temel noktalarından
biri olacak, çünkü stratejik olarak önemli bir şehir ve bizim kontrolümüz
altında olmasını tabii ki değerlendiriyoruz.
Dün akşam Sayın Cumhurbaşkanıyla yapmış olduğumuz toplantıda tabii ki
Amerika Birleşik Devletleri’nde Fethullah Gülen’le ilgili olarak endişeleri
de dinledik. Tabii ki bu bir örgüt, bu örgütle ilgili olarak bize sunulacak
olan tüm kanıtları inceleyeceğiz, biz de kendi çalışmalarımızı
sürdüreceğiz, kendi bağımsız soruşturmaları da devam ettireceğiz ve yasa
dışı bir çalışma Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşiyorsa, bu
çerçevede herhangi bir yeni kanıtı da almaya her zaman hazırız. Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti’nin bize bu konuda sunacağı bütün bilgileri
bekliyoruz. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri’nde de açık bir
soruşturma yürütülüyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biraz önce söylediğim gibi, defaatle
söylediğim gibi bu mekanizmaların, çalışma gruplarının amacı bugüne kadar
ortada kalan sözlerin tutulması ve artık somut adımların atılmasıyla
ilgilidir. Bu YPG için de geçerlidir, FETÖ için de geçerlidir. Ve Suriye’de
sadece DAEŞ değil, DAEŞ konusunda gerçekten önemli neticeler aldık ve
Türkiye Cumhuriyeti de DAEŞ’le herkesten daha fazla mücadele etmiştir.
Sadece Suriye’de 3 bin terörist öldürülmüştür, Türkiye’de yine aynı şekilde
etkisiz hale getirdiğimiz, yabancı terörist savaşçıların durdurulması,
hapse atılması, ülkelerine iade edilmesi, girişlerinin engellenmesi gibi ki
bu konuda geçmişte ABD ile eşbaşkanlık da yaptık, terörle mücadele
eşbaşkanlığı yaptık, Türkiye çok önemli adımlar atmıştır. Ama tüm terör
örgütleriyle bizim mücadele etmemiz lazım ki, o Suriye’de biraz önce
birlikte çerçevesini çizdiğimiz siyasi sürece Suriye’yi ulaştırabilelim,
yeni anayasayla, yeni kanunlarla seçime ülkeyi götürebilelim.
Bu çalışma gruplarında tabii ki farklı kurumlarımız olacak. Örneğin,
birincisinde FETÖ’yle ilgili bizler de olacak, Dışişleri Bakanlıkları
olacak, koordinasyonu da zaten biz yapacağız. Ama İstihbarat’tan da
arkadaşlar olacak, Adalet Bakanlığından, özellikle mali suçlarla ilgili ve
FETÖ’nün bu konulardaki yolsuzluklarıyla ilgili konularda mesela MASAK gibi
kurumlarımız da olacak. Şunu da söylemek istiyorum: Büyükelçimiz de dün
bize teyit etti, Rex de dün akşam söyledi; son zamanlarda değişik
eyaletlerde FETÖ okullarına yönelik FBI tarafından da başlatılan
soruşturmalar var. Zaten bu soruşturmalarda açıkça görülecektir FETÖ’nün,
yani darbe girişiminin dışında ABD kanunlarını da nasıl ihlal edildiğini,
nasıl yolsuzluklar yaptığını. Bu seçim kampanyalarına verilen paraların
nereden geldiğini illegal yollarla, bunların hepsi zaten basit
soruşturmalarla da ortaya çıkacaktır.
Dolayısıyla yine Suriye konusunda tabi ki askerlerimiz de olacak, yani
Savunma Bakanlıklarımız olacak, yine İstihbaratımız olacak, diğer
kurumlarımız da olacak. Her gruba göre uygun kimlerin katılacağını da
değerlendirdik, o konuda da mutabakat sağladık. Bundan sonra bir an önce
biraraya gelip netice almaya bakmamız lazım.
SORU- Sayın Bakan, Türkiye’nin yaptırımlara maruz kalabileceğine dair bir
uyarıda bulundunuz mu?
Ve size Bakan, bu tür bir tehdidin yapılması bu sayıda 400 füzelerinin
alınmasıyla ilgili sizi kararınızdan vazgeçirir mi? Eğer bu sistemi
alacaksanız bu sistemi almış olmanıza rağmen bile NATO da kalır mısınız?
ABD DIŞİŞLERİ BAKANI REX TILLERSON- Biz burada bu çerçevede Kongrenin
geçtiğimiz yaz aylarında kabul ettiği kanunu değerlendirdik. Bu tabii ki
Rus askeri araçlarının alınmasıyla ilgili olarak da bir değerlendirme
yapıyor. Dün akşam Sayın Cumhurbaşkanı’yla da konuştuğumuz gibi, aslında bu
tabii ilk öncelikli olarak belirlemiş olduğumuz konular arasında bir grup
uzmanı biraraya getireceğiz, bu konudaki koşulları değerlendireceğiz. Daha
önce dünyanın her yerinde hükümetlerle ilgili attığımız adımlar bunlar,
sadece Türkiye’yle ilgili değil. Bu tabii ki herhangi bir şekilde bizim
dostlarımızı ve müttefiklerimizi zarara uğratmak çerçevesinde almış
olduğumuz bir karar ya da mevzuat değil, ama tabii ki Rusya’ya karşı bir
karar. Dünyada farklı ülkelerin kendi çerçevelerinde bu tür satın almalar
yapmaları durumunda endişelerimizi dile getiriyoruz ve birçok ülke tabii ki
konuda değerlendirmelerini yaptıktan sonra ilerlememe kararı da alıyor. Her
vaka kendi içerisinde özel koşullara sahiptir. Tabii ki bu konuda
Türkiye’yle çalışmalarımızı gerçekleştirecek ve burada neyin liste altında
olabileceğini anlamalarını sağlamaya çalışacağız. Elimizde yeterli detay
yok, yani bir net sonuç veremeyeceğim bununla ilgili olarak. Ama tabii ki
çok dikkatli bir biçimde değerlendirilecek konulardan bir tanesi ve burada
tabii ki tamamıyla kanuna uyacağız ve bu çerçevede dünyanın farklı
yerlerinde uyguladığımız gibi burada da bu çalışmayı sürdüreceğiz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Öncelikle kullandığınız terminolojiye
karşı olduğumu müsaadenizle söylemek isterim. Yani tehdit kelimesini
kullandınız, o doğru bir kelime değildir. Çünkü biz her ülke için, millet
için geçerlidir ama, yani tehdit dilini kullanmayız ve kendimiz de
reddederiz, bu doğru bir şey değil. Ama bu konuyu Rex’in de söylediği gibi
sadece dün akşam ve bugün konuşmadık, Vancouver’da biraraya geldiğimiz
zaman da konuştuk, kendisiyle sık sık telefonda da görüşüyoruz, konuları
değerlendiriyoruz, o zaman da gündeme geldi. Elbette Kongrede çıkan bir
yasa var, onu bize izah ettiler dün akşam da. Fakat diğer taraftan da bir
konu var ki, bu da bizim ulusal güvenliğimiz için çok önemli. Hava savunma
sistemine benim acil olarak ihtiyacım var Türkiye olarak. Şimdi
müttefiklerimizden almak istiyoruz, yok. Basit silahları bile alırken yok
kongreydi, yok işte Avrupa’da bazı ülkeler şuydu-buydu bahanelerle bunları
almakta zorluk çektik. Şimdi benim acil ihtiyacım var, bir yerden de
karşılamam lazım. Rusya Federasyonu da bu konuda bize cazip önerilerde
bulundu, biz başka ülkelerle de görüştük. Yani sadece Rusya’yla değil çok
farklı ülkelerle bu acil ihtiyacımızı karşılamak için görüşmeler de yaptık.
Diğer taraftan orta vade için ortak üretim ve teknoloji transferi üzerinde
biz duruyoruz Türkiye olarak ki bu bizim için önemli. Ve en son
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Paris ziyaretinde de biliyorsunuz Eurosam’la ki
bu Fransa-İtalya ortaklığıdır, ortak üretim konusunda bir ön anlaşma
yaptık, mutabakat zaptı imzaladık. Demek ki bizim müttefiklerle ilgili bir
sorunumuz yok, biz neden NATO içinde bu ihtiyaçlarımızı karşılamayalım. Ama
bu ihtiyaçlar karşılanmazsa biz de elbette başka seçeneklere bakmak
durumundaydık. Aksi takdirde işte bazı bataryalar, Patriot’lar sınırımızda
çekildi, bazı Avrupa’da müttefiklerimiz çekti. Şimdi İtalyanların SAMP-T’i
var ve İspanya’nın biliyorsunuz Patriot’u var, onun dışında kalmadı. Ben bu
ihtiyacımı karşılamak durumundayım. Ve bu konularda biz Rusya’yla
görüşmelerimizi esasen kongredeki karardan önce tamamladık, mutabakatı da
sağladık, anlaşmaları sağladık. Daha sonrakiler detay, krediyle ilgili,
başka konularla ilgili detaylar görüşüldü. O nedenle biz bunları tabii ki
konuştuk, yine bu komisyon içinde de bunları ele alacağız. Ama burada
herkes birbirini de çok iyi anlamalıdır ve saygı duymalıdır diye
düşünüyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
Teşekkürler Rex.