Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile Ortak Basın Toplantısı, 16 Şubat 2018, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok değerli basın mensupları, dün ve bugün Ankara’da ABD Dışişleri Bakanı mevkidaşım Rex Tillerson’u ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz.

Özellikle ikili ilişkilerimizin çok kritik bir aşamada olduğu dönemde Rex Tillerson’un yaptığı bu ziyareti önemli ve faydalı buluyoruz. Türkiye ve ABD uzun yıllardır stratejik ortaklığını derinleştirerek sürdürmüştür ve her iki tarafın attığı adımlarla bu stratejik ortaklık farklı alanlara genişletilmiştir ve sadece iki ülke değil, bölgemizde ve ötesinde birçok ülke ve halklar bu stratejik ortaklıktan faydalanagelmiştir. Esasen bu stratejik ortaklığın temeli de Kore’de birlikte verdiğimiz mücadele olmuştur.

Ve geçmişte de ilişkilerimizde inişler-çıkışlar oldu, hatta krizler oldu, ama her zaman orta ve uzun vadedeki bu stratejik ortaklık vizyonumuzu ön planda tutarak diyalog yoluyla, samimi ortamda tüm sorunları konuşarak geçmişte bu kritik aşamaları birlikte geçtik. Şimdi ise söylediğim gibi yine böylesine bir kritik aşamadayız.

Dün akşam Sayın Cumhurbaşkanımızın kabulünde beraber 3’lü yaptığımız toplantıda, yine aynı samimi ortamda her iki taraf da düşüncelerini, beklentilerini ve hatta kaygılarını açık bir şekilde dile getirmiştir. Ve yaklaşık 3 saat süren dün akşamki toplantıda sadece ikili ilişkiler değil, bölgesel konulardaki işbirliğimiz ve yaklaşımlarımız da birlikte değerlendirilmiştir.

Daha önce de söyledim, ilişkilerimiz kritik bir aşamada, ya bu ilişkileri tekrar yoluna koyacaktık ya da daha kötüye gidecekti. Dün akşamdan bu yana ortaya koyduğumuz iradeyle esasen ilişkilerimizi tekrar normalleştirme konusunda bir mutabakata vardık, bir anlayışa vardık daha doğrusu. Elbette bunun için atılması gereken adımlar var, her iki tarafın da beklentileri var.

Biz FETÖ konusunda, FETÖ’yle mücadele konusunda ABD’nin YPG’ye verdiği destek konusunda ve PKK gibi terör örgütleriyle mücadele konusunda beklentilerimizi net bir şekilde dile getirdik. Ve elbette bu yaşamsal güvenlik kaygılarımızın ciddiye alındığını düşünmek istiyoruz. Fakat bugüne kadar verilen sözler oldu, konuştuğumuz konular oldu, tutulmayan sözler de oldu, çözemediğimiz konular da oldu, o nedenle bundan sonra sonuç odaklı adımları nasıl atabiliriz? Konuştuğumuz konuların sözde kalmaması için, uygulanabilmesi için birlikte neler yapabiliriz; bunları da konuştuk. Ve tüm bu konuları kapsayacak ve birlikte değerlendireceğimiz mekanizma oluşturma kararı aldık, hatta mekanizmalar.

Bir tanesi, açıklamada da göreceksiniz, işte genel konular, konsolosluk konuları, FETÖ konusu gibi, yine ABD’nin de önem verdiği konsolosluk konuları, bunları değerlendireceğiz. Esasen vize krizinden sonra bir çalışma grubu oluşturduk ama, burada tüm bu konuların kapsamını da genişleterek bu sorunları nasıl çözeceğimizi birlikte konuşacağız. Örneğin FETÖ konusunda delil var mı, yok mu, ilave delile ihtiyaç var mı, gönderilen delil yeterli mi-değil mi, bunları uzun uzun kamuoyunda konuşmak yerine, bu mekanizma içinde delillerin paylaşılması ve bu delillerin yeterli olup-olmadığı konusunda değerlendirmeleri de birlikte yapmamızda fayda var, çünkü sonuç alabilmek için, netice alabilmek için bu çalışmaları birlikte sürdürmemizde fayda var.

Aynı şekilde Suriye konusunda da oluşturduğumuz mekanizmayla endişelerimiz nasıl karşılanacak, hangi adımlar atılacak? Terör örgütleriyle mücadele nasıl olacak, terörden arındırılmış şehirlerin istikrarı nasıl tesis edilecek ve buraları kim yönetecek, güvenliğini tem tesis edecek? Irak’ın sınır bütünlüğü, toprak bütünlüğünü nasıl sağlayacağız ve en önemlisi de Cenevre süreciyle beraber siyasi çözüme nasıl gideceğiz, birlikte bu süreçte nasıl çalışacağız? Tüm bu konuları kurumlarımızla ve uzmanlarımızla somut adımlar atarak, artık vaatler sözler değil çalışarak bu konuları aşmak istiyoruz ve eminim ki bu çalışmalar bizim için önemli sonuçlar doğuracaktır.

Bu mekanizmalar topu taca atma değildir, yani süreci savsaklama değildir, tam tersi anlaştığımız gibi sonuç alıcı mekanizmalar olacak, her iki tarafın beklentilerini karşılayacak çalışmalar yapacak, oyalama yok ve inşallah ilk toplantıda Mart ayının ortasından önce gerçekleşecek bu konuda da mutabakatımız var.

Neticede çok değerli basın mensupları dün ve bugün yaptığımız toplantılar ikili ilişkilerimizin geleceği bakımından, endişelerimizin karşılanması bakımından ve bölgesel konulardaki Suriye olsun, Irak olsun ve özellikle de terörle mücadele konularında, bölgesel konulardaki iş birliğimiz bakımından kritik bir ziyaret ve kritik bir görüşme olmuştur. Ben inanıyorum ki yani ilişkilerimizin tekrar rayına girmesi için, yoluna girmesi için önemli olan bu ziyaret ve toplantılar neticesinde birlikte geleceğe yönelik ortak adımlar atarız ve neticeleri alırız. İki müttefik gibi güveni yeniden tesis ederiz ve bu güven zemininde ikili iş birliğimizi ve bölgesel iş birliğimizi güçlendiririz.

Bu düşüncelerle konuğumuz mevkidaşım Rex Tillerson’a hoş geldin diyerek sözü kendisine bırakmak istiyorum. Daha sonra sizlerden gelen soruları cevaplayacağız.

Buyurun.

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI REX TILLERSON- Göstermiş oldukları misafirperverlikten dolayı teşekkür etmek istiyorum. Aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da bana ayırdığı uzun süre için dün akşamki toplantımız için teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten son derece geniş kapsamlı her iki tarafın endişelerinin de dile getirildiği, ama aynı zamanda gelecekle ilgili birçok konuyu ele aldığımız ve buradan nasıl ilerleyeceğimizi konuştuğumuz bir toplantı serisi oldu. Bu gerçekten derin ve önemli bir ilişki, Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişki. Bu sadece çıkarlara dayalı bir müttefiklik ilişkisi değil, zamanın testlerinden geçmiş olan bir ilişki. Türkiye NATO’ya katılan ilk ülkelerden birisi ve tabi ki Türk birlikleri Kore’de diğer ülkelerle birlikte çalıştılar Afganistan’da, Bosna’da birlikte çalıştık gerçekten çok büyük fedakarlıkları beraber üstlendik. Türkiye’nin terörizmle karşılaştığı sorunları aşabilmesi için, gerçekten çok önemli sorunları olduğunu biliyoruz, hem DEAŞ hem PKK hem diğer terörist örgütlerin tehdidiyle karşı karşıya, özellikle NATO’nun bu konudaki desteğini de önemsiyoruz. Türkiye üç kıtanın bir orta noktasında bir kavşakta bulunan çok önemli bir ülke. Bizim bu anlamda Suriye’yle ilgili iş birliğimiz, DEAŞ’la ilgili olarak çalışacağımız konular, güvenli bölgelerin oluşması ve bağımsız ve birleşmiş bir Suriye’nin kurulması için birlikte çalışmamız gerekiyor. Birleşmiş Milletler 2254 sayılı Genel Kurul kararıyla, Güvenlik Kurulu kararıyla bu sürecin sonuca ulaşmasını ümit ediyoruz. Suriye halkı için Cenevre Konferansları dizisinin de bir sonuç getirmesini ümit ediyoruz. Suriye’nin demokratik olarak bir anlamda yeniden kurulması DEAŞ’ın tekrar ortaya çıkmasının ve aynı zamanda Esad rejiminin Suriye halkı üzerine getirmiş olduğu kötü etkinin üstesinden gelinmesi için son derece önemlidir.

Türk halkı ve Türk Hükümeti gerçekten şimdiye kadar göstermiş oldukları misafirperverlikle hepimize örnek oldular, 3 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapıyorlar. Bu çerçevede Türkiye’nin güvenli bir biçimde sınırlarını koruması talebini tabi ki ciddiye alıyoruz. NATO ittifakında herhangi bir üyemizin böyle bir güvenlik endişesi olduğunda bunu ciddiye alıyoruz. Tabi ki bu anlamda bu çalışmalarını gerçekleştirirken özellikle sivil halka herhangi bir zarar gelmemesi için Türkiye’den bazı ricalarımız var ve tabi ki bu anlamda gerilimin de artmamasını sağlamaya çalışıyoruz.

Suriye’deki hedeflerimiz konusunda başından itibaren Türkiye’ye son derece açık davrandık. NATO çerçevesindeki müttefik ilişkilerimiz son derece stratejik bir çerçevede gelişmekte. Hem dün yaptığım toplantıda Sayın Erdoğan’a hem de bugün Sayın Dışişleri Bakanına bu konudaki mesajlarımızı ilettik. Her zaman Suriye’ye, Suriye Demokratik Güçlerine sağlamış olduğumuz desteğin kısıtlı olacağını, belli bir misyona odaklı olacağını, herhangi bir şekilde askeri hedeflerin daha ileriye taşınmasını engelleyecek bir destek olduğunu belirttik. Tabi ki Türk demokrasini de hep destekledik her zaman da destekleyeceğiz. Hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, basının bağımsızlığı ve özgürlüğü konularını da her zaman desteklemeye devam ediyoruz. Türkiye bu ilkelere tabi ki sadık kalmaya devam ettikçe bizim ortaklığımız da ilerlemeye devam edecek. Tabi ki 2016 yılındaki darbe girişimini gerçekleştiren suçluların şeffaf bir biçimde yargılanma süreçlerinin de yerine getirilmesi gerekiyor, insan hakları ve temel özgürlüklere saygı duyarak bunların takip edilmesi gerekiyor. Türkiye’deki konsolosluğumuzun yerel çalışanlarının tutukluluğu konusundaki endişelerimizi dile getirdik. Aynı zamanda OHAL çerçevesinde tutuklu sayısının da yüksek olduğu konusundaki endişelerimizi dile getirdik. Türkiye’yle ilgili olarak bu davaların başarılı bir biçimde sonuçlanmasını ümit ediyoruz. Sayın Andrew Brunson’ın serbest bırakılmasını ümit ediyoruz, tutukluluk altında bulunan kişileri takip etmeye devam edeceğiz.

Serkan Gölge’yle ilgili olarak bu konudaki itiraz sürecinin devam ettiğini biliyoruz, buradaki yargılamanın da adil bir biçimde gerçekleşmesini ümit ediyoruz.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ve Sayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na bu ziyarette bana ayırdıkları vakit için teşekkür etmek istiyorum. Aynı zamanda göstermiş oldukları işbirliğinden dolayı da bu ilişkiyi bir sonraki aşamaya taşımamız için ne kadar müteşekkir olduğumu ifade etmek istiyorum.

Birleşik Amerika gerçekten Türkiye’yle ilişkilerimize büyük bir önem atfediyor, bu ilişkiyi daha güçlendireceğimize, geleceğe doğru yönelebileceğimize inanıyorum.

Teşekkürler.

SORU- Sevilay Kuş, Hürriyet Daily News Gazetesi.

Önce konuk Bakana sormak istiyorum.

Sayın Tillerson, Türkiye-Amerika ilişkilerinde son dönemde belki de gördüğümüz en sıkıntılı döneme şahitlik ediyoruz. Bu sıkıntıların aşılması için özellikle Amerika’nın YPG’ye, PKK’nın Suriye kolu olan YPG’ye silah yardımı ve Menbiç’teki YPG varlığına ilişkin Ankara’nın endişelerini gidermek üzere ve de Suriye bağlamında yeniden Türkiye ve Amerika’nın işbirliği yapabilmesini sağlamak üzere çözüm önerileriniz var mı acaba, bunları bizimle paylaşabilir misiniz?

Ayrıca, Türkiye’nin Afrin Operasyonunu Menbiç’e genişletmesi durumunda buradaki Amerikan askerleriyle bir sıkıntı yaşanmaması için bir öneriniz var mıdır? Buradaki Amerikan askerlerini çekmeyi planlıyor musunuz?

Sayın Çavuşoğlu, size sorum…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- İkişer soru dedik ama, şu ana kadar 10 tane oldu soru.

SORU- Hepsini biraraya getirmeye çalıştım.

Size sorum, daha önce bu ilişkiler ya düzelecek, ya tamamen bozulacak demiştiniz, bugün normalleşme yönünde adım atmaya karar aldığınızı söylediniz. Siz Ankara’nın endişelerinin giderilmesine ilişkin Amerika’dan beklediğiniz güvenceleri, garantileri aldınız mı acaba?

Bir diğer sorum da, sizin görüşmelerinize ilişkin basına yansıyan bir haberde, Türk tarafının Amerika’ya Menbiç’teki YPG’lilerin Fırat’ın doğusuna çekilmesi ve burada Türkiye ve Amerikan askerlerinin birlikte bir kuvvet konuşlandırmasına ilişkin bir öneri getirdiğine ilişkin bazı haberler var. Böyle bir öneri yaptınız mı, yapıldıysa Amerikan tarafı nasıl değerlendiriyor?

Çok teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, 2 saatlik soru-cevap kısmı, hayırlı olsun.

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI REX TILLERSON- Dün akşam Sayın Cumhurbaşkanıyla yapmış olduğumuz görüşmelerde bu kritik öneme sahip konuların nasıl çözülebileceğiyle ilgili tekliflerimizi sunduk. Tabi ki bunların bir kısmı özellikle size bu toplantıdan sonra yayınlayacak olduğumuz ortak basın deklarasyonunda da belirtilecek, ancak Sayın Dışişleri Bakanı bunlardan birkaç tanesinden bahsetti. Spesifik olarak bizim aramızda sorun olan konular üstünde çalışmayı taahhüt ettik. Hedefimiz tabi ki Suriye’yle ilgili kesinlikle örtüşüyor, herhangi bir şekilde iki ülkenin hedefleri arasında, Amerika ve Türkiye hedefleri arasında bir ayrım yok. Burada DEAŞ’tan kurtulmak, ülkeyi istikrara kavuşturmak ve istikrara kavuşturduktan sonra tabi ki mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin evlerine dönmesini sağlamak, aynı zamanda Suriye’yle ilgili siyasi çözümü desteklemek. Bu çerçevede tabi ki bağımsız, demokratik bir Suriye’yi, herhangi bir şekilde Suriye içerisinde bölünmeler olmadan gerçekleştirmek istiyoruz. Suriye halkının da özgür ve serbest seçimlerle kendi liderlerini seçmesini hedefliyoruz, ikimizin de hedefleri ortak.

Şimdi bu noktadan ileriye gittiğimizde, tabi ki bu konudaki çalışmalarımızı koordine edeceğiz, özellikle DEAŞ’la mücadele konusunda. Tabi bunu bir günde yapamayacağız, ancak bu çerçevede çalışmalarımızı ve diğer terörist gruplara karşı da ortaklaşa çalışmalarımızı sürdürdüğümüzde bir koordinasyon gerçekleştireceğiz ve belli alanları nasıl istikrara kavuşturacağımız konusunda koordinasyon çerçevesinde o bölgelerde kim daha egemen olacak, bunlara da karar vereceğiz. Ve bunları temizledikten sonra tabi ki orada daha önce yaşayan insanlara bu şehirleri geri teslim edeceğiz.

Dolayısıyla önce Menbiç konusunu ele alacağız, üstünde çalışacağımız noktalardan birincisi bu. Tabi ki daha önce devletlerin bazı taahhütleri var, bu taahhütler henüz tamamlanmadı. Çalışma grubu çerçevesinde bunların üzerinde çalışacağız ve Menbiç buradaki önceliklerden birisi olacak. Ancak tabi ki sadece bu değil, kuzey Suriye’nin tamamı üstünde çalışmaya devam edeceğiz ve belli alanlar üstünde koordinasyon içerisinde çalışmalarımızı çok daha yakın bir biçimde sürdürüp Cenevre sürecini destekleyeceğiz, bu çünkü barışçıl ve istikrarlı bir Suriye’ye ulaşmamızın yegane yöntemi. Türkiye’nin de bu şekilde güvenli bir biçimde sınırlarının kontrolünü sağlamış olacağız.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum.

Sözlerimin başında da söyledim, bu ziyaret ilişkilerimizin geleceği bakımından kritik bir ziyaretti, kritik bir dönemde yapıldı. Dolayısıyla dün akşamdan bu yana yaptığımız görüşmelerde bizim beklentilerimizin nasıl karşılanacağı, ABD’nin de işte vatandaşlarıyla ilgili, diğer konularla, konsolosluktaki konularıyla ilgili daha önce de belirttiği beklentiler de var. Zaten bu konsolosluk işleriyle ilgili komisyonumuzda da çalışıyoruz. Fakat bizim endişelerimiz, doğrudan, yani bize yönelik oluşan tehditlerle ilgili, yani YPG’nin bize saldırılarıyla ilgili, insanlarımız ölüyor, bugüne kadar 100 civarında bizim vatandaşımız ya da bizde yaşayan Suriyeliler Afrin bölgesinden gelen, yani YPG’liler tarafından gelen silahlarla, roketlerle öldürüldü, şehit oldu. Dolayısıyla elbette tüm bu bizim endişelerimizi de kapsayan bu çalışma grubu biraz önce de söylediğim gibi ve bu çerçevede atılacak somut adımlar çok önemli, bu YPG’yle ilgili de önemli, aynı şeklide DEAŞ’la ilgili de önemli ve diğer bakımdan FETÖ’yle ilgili tüm konular.

Diğer taraftan, Menbiç’le ilgili zaten sorunuza cevabı Rex Tillerson verdi ve 2016 yılında ABD’nin Türkiye’ye sözü vardı her düzeyde, Obama, John Kerry, Dunford, ki hala görevde ve diğer yetkililer tarafından sözler verilmişti, fakat bu sözler tutulmadı. Hatta bir keresinde bizden bir heyet davet edildi, YPG’lilerin Fırat’ın doğusuna gittiğini anlatmak için, fakat o ziyaretten biz tatmin olmadık ve daha sonra da YPG’lilerin gitmediğini öğrendik. Şimdi bu süreçte işte önce Menbiç’ten başlayacağız ve artık bundan emin olacağız, yani atacağımız adımlar konusunda da, YPG’nin Fırat’ın doğusuna gitme konusunda da emin olmamız lazım, uygulamayı da birlikte görmemiz lazım. Buraların istikrara kavuşabilmesi için, Rex de bunu güzel bir şekilde söyledi, bu şehirleri kimin yöneteceği, güvenliğini de kimin sağlayacağı çok önemli. Şimdi Menbiç yüzde 95 Arap şehriyse, YPG unsurlarının burayı yönetmesi ya da güvenliğini tesis etmesi, buranın hiçbir zaman istikrara kavuşmaması demektir. Dolayısıyla tüm Menbiç ve diğer şehirleri istikrara kavuşturabilmek için bu anlayışla birlikte çalışacağız, koordine edeceğiz ve bundan emin olacağız, Sadece Menbiç için geçerli değil, ama önce Menbiç’ten başlayacağız.

YPG buradan çıktıktan sonra biz güvene dayalı, güven oluştuktan sonra ABD’yle bu konularda adım atabiliriz, ama önce YPG’nin tabi buradan bir an önce çıkması lazım, bu her şeyden önce ABD’nin bize vermiş olduğu bir söz ve bu sözün nasıl tutulacağını uygulamada da bu çalışmamız içinde ele alacağız.

Teşekkür ederim.

SORU- Sayın Dışişleri Bakanı, burada spesifik konularla ilgili olarak çok detay alamadık gibi hissediyoruz. Burada gelecekte ne yapacağınızla ilgili olarak konuşmaya başladınız ama, bugün itibarıyla başlayacak spesifik adımlarla ilgili belirli bir noktaya gelemedik. Peki, niçin iki müttefik ülkenin biraraya gelip bu konuda aslında çok temel bir ilke gibi görünen bir konuda anlaşmaları neden bu kadar uzun süre aldı? Yani Suriye’de birbirlerinin karşısına geçmek, bir Osmanlı tokadını gerektirmeyecek aşamaya niye gelemedik, neden bu gecikmeyi yaşadık?

Sayın Dışişleri Bakanı, size de şunu sormak istiyorum: Özellikle aslında sizin ve Sayın Cumhurbaşkanınızın bazı söylemleriyle ilgili olarak biraz gergin olduğu ve bunların çok yardımcı olmadığını biliyoruz. Peki, sizin Hükümetiniz burada OHAL’i kaldırmakla ilgili olarak hangi aşamada kendisini güvende hissedebilir ve yüzbinlerce vatandaşınızı, Amerikan vatandaşlarını, konsolosluk çalışanlarını serbest bırakması için ne noktaya gelmemiz lazım? Büyük bir oranda çünkü bu konudaki delillerin çok yeterli olduğu düşünülmüyor.

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI REX TILLERSON- Evet, bu konuda ilerleyebilmek açısından aslında burada yaptığımız tartışmaların büyük bir bölümü, kendimizi nerede bulduğumuz konusuyla. Sayın Dışişleri Bakanının da belirttiği gibi, ilişkilerimizde bir kriz noktasındaydık, geri dönüp buraya nasıl geldiğimizi tartışabiliriz, ama bunun yararlı olacağına inanmıyoruz.

Biz dün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte bunda sonra nasıl ilerleyeceğimize karar verelim diye kararlaştırdık. Bu ilişki çok önemli, NATO müttefiki olarak çok önemli, hem Amerikan halkı için, hem Türk halkı için son derece önemli bir ilişkiden bahsediyoruz, ilerleyebileceğimiz noktada çalışmaya başlamak istiyoruz.

Dün tabi ki çok yoğun bir toplantıydı, çalışanlarımızın büyük bir kısmı bu konuda nasıl ilerleyeceğimizi belli şekilde geliştirmeye çalıştılar sabaha kadar. Tabi ki bunun detayları size bir şekilde aktarılacak ama, yapılacak çok detaylı çalışmalar var ve bu çalışmayı yapabilmemiz için bu sabahki toplantıyı gerçekleştirmemiz gerekiyordu, açık, dürüst bir biçimde karşılıklı görüşlerimizi beyan ettik ve tabi ki bu noktadan bence ilerlememiz gerekiyor. Artık bu konuda yalnız hareket etmeyeceğiz, Amerika bir şey yapıp Türkiye başka bir şey yapmayacak bu noktadan sonra, birlikte hareket edecek, bu aşamadan itibaren birlikte hareket edeceğiz. Bütün sorunları değerlendireceğiz, zorlukları çözerek hareket edeceğiz ve ilerleyeceğiz ve bu çerçevede DEAŞ’a karşı başarılı olacağız ve bu çerçevede başka terörist gruplar varsa Suriye içerisinde onlarla ilgili olarak adımlar atacağız, alanların güvenliğini, istikrarını sağlayacağız. Hem farklı konularla, hem idari yapısıyla, hem siyasi yapısıyla, bunlar DEAŞ tarafından ezilmeden önceki aşamada neredeyse oraya onları geri taşıyana kadar birlikte çalışacağız, ama yapılacak çok iş var, kollarımızı sıvamamız lazım, çok hızlı başlamamız lazım. Sayın Dışişleri Bakanının da belirttiği gibi, bu çalışmaların ilk grubunu Mart ortası öncesinde gerçekleştireceğiz. Herhangi bir şekilde acil olduğunu düşündüğümüz konularda beklemeyeceğiz, çünkü önümüzde ciddi bir konu var, hala Suriye içerisinde ciddi bir konu var ve bunu birlikte ele almamız, birlikte bununla mücadele etmemiz gerekiyor. Yani spesifik çalışmalar çalışmaya başladıkça ortaya çıkacak, ama önemli olan husus hedefin net olduğu, hedefimiz konusunda netleştik, anlaştık, artık bu konuda çalışmalarımızı sürdüreceğiz ve bunları kağıda döküp uygulamaya başlayacağız. Ve aşama aşama ilerleyeceğiz, birinci öncelikler konusunda çalışmaya devam edeceğiz ve bu gruplar çalışmaya yoğun bir biçimde devam edecek.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi yaşanan sorunları dün akşamdan beri nasıl çözeceğimizi konuştuğumuz, sorunları sadece bizden gelen açıklamalara bağlarsanız bu gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Bizim açıklamalarımız herhangi bir ülkeye ya da millete düşmanlık yapmak için yapılmış açıklamalar değil, var olan endişelerimizi ve gördüklerimizi açıklayan, vurgulayan sözlerdir. Aynı şekilde biz siyasetçiler olarak bazen attığımız adımlarla, sözlerimizle kamuoyunun duygularını o pozitif anlamda yönlendirebiliriz, ama yeri geldiği zaman, bu her siyasetçi için geçerlidir, ama Türkiye’de de biz, Cumhurbaşkanımız ve bizler, şahsım da dahil, Türk milletinin de hissiyatlarını, düşüncelerini de açıkça söylemeliyiz, onları temsil ediyoruz çünkü. Bizim yapığımız açıklamalar bundan ibarettir.

İkincisi; Türkiye’deki tutuklamaların ya da yargı süreçlerinin Türkiye’deki olağanüstü halle bir ilgisi yoktur. Ve bu olağanüstü hal vatandaşlarımızın ya da Türkiye’de yaşayan insanların temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayan bir olağanüstü hal değildir. 2003 yılında iktidara geldiğimiz zaman attığımız ilk adımlardan bir tanesi, Güneydoğu Bölgesindeki olağanüstü hali kaldırmak olmuştur. Avrupa’da bazı ülkeler bir terör saldırısından sonra olağanüstü hali getirdi. Biz, şu anda lideri de Pensilvanya’da yaşayan, yani FETÖ’nün darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık ve olağanüstü halle bu terör örgütüne karşı hızlı adımlar atmamız gerekiyor, halkımızın da beklentileri buydu.

Şu andaki Türkiye’deki yargılama süreci 15 yıldır Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi kriterleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarıyla oluşturduğu içtihatlar ve bu çıkardığımız demokratik kanunlar çerçevesinde devam eder, olağanüstü hal içinde bu yargılama süreçlerini belirleyecek bir kanun kabul edilmemiştir. O yüzden bağımsız mahkemeler mevcut olan ve Avrupa kriterlerine ve evrensel kriterler çerçevesinde reforme ettiğimiz kanunlar çerçevesinde yürür. Ne bir başka ülkenin talimatıyla, yönlendirmesiyle yürür, ne de içeride siyasi bir müdahaleyle devam eder veya olağanüstü halin bunlarla hiçbir ilgisi yoktur. Umut ederiz ki, tüm bu süreç içinde bizim yapabileceğimiz her zaman şu vardır: Yargılama süreçlerini hızlandırma konusunda tavsiyelerde, telkinlerde bulunuruz. Ama sonuçta bağımsız yargı bu konularda kararlarını veriyor, yargı yolu açıktır, üst mahkemelere gitme, Anayasa Mahkemesi. Biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de bağlıyız ve oradan çıkacak kararlar da bağlayıcıdır, ta Strazburg’a kadar hukuk yolu da demokratik bir şekilde hukukun üstünlüğü anlayışı çerçevesinde işliyor, işleyecektir.

Teşekkür ederim.

SORU- Efendim, benim de her iki sayın Bakana sorum olacak.

Türkiye’nin ve Türk halkının güvenini kazanmak için Türkiye, Amerika Bileşik Devletleri’nden beklentilerini sıraladı, anlıyoruz ki kısmen de olsa bir uzlaşma var. Ama ben Sayın Tillerson’a bir kez daha sormak istiyorum, özellikle de Pentagon’un 2019 bütçe teklifini de hatırlatarak, Amerika Birleşik Devletleri’nin YPG’ye olan silah desteği sona erecek mi?

İkincisi; YPG Menbiç’ten çekilecek mi? Sabah saatlerinde Türkiye ve Amerikan askerlerinin Menbiç’te birlikte görev yapabileceğine dair birtakım haberler duyduk, bunlar doğru mu?

Üçüncüsü de; FETÖ konusunda bir adım atılacak mı?

Sayın Çavuşoğlu size de sorum, bu mekanizmalardan söz ettiniz, FETÖ’nün de içinde olduğunu belirttiniz, bir başlangıç takvimi için yanılmıyorsam Mart öngörülüyor ama, bir sonu var mı bu takvimin, bir süre sonu var mı ya da bu imzalı bir anlaşma mı iki ülke arasında? Bir de, hangi düzeyde kurulacak bu mekanizma?

Teşekkür ederim.

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI REX TILLERSON- Savunma Bakanlığımızın önümüzdeki yıl bütçesiyle ilgili olarak bütçeye sadece bu DEAŞ mücadelesinin gerçekleştirilebilmesi için yeterli oranda bütçe ayrılmış durumda, bu çerçevede devam eden çatışmalar söz konusu. Ve buna ilaveten gerekenin üstünde herhangi bir ilave kaynak ayrılmadı.

Menbiç’le ilgili soruya ilişkin; tabii ki bizim ortak çalışma grubumuzda öncelikli alanlardan bir tanesi ve Sayın Dışişleri Bakanının da ifade ettiği gibi, bizim birlikte çalışmamız gereken bir konu bu. Ne tür bir güvenlik tesis etmeliyiz? Menbiç biliyoruz ki son derece stratejik olarak önemli bir şehir. Çünkü tabii ki DEAŞ’ın oradan çıkarılması önemliydi, ama gerçek anlamda, coğrafi anlamda da çok büyük önemleri olan bir şehir. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri orada o şehrin kesinlikle bizim müttefik kuvvetlerimizin kontrolü altında olduğundan emin olmak istiyor, başka herhangi bir gücün buraya girmesini, tekrar girmesini en azından istemiyoruz. Bu tabii ki bizim tartışmalarımızın da temel noktalarından biri olacak, çünkü stratejik olarak önemli bir şehir ve bizim kontrolümüz altında olmasını tabii ki değerlendiriyoruz.

Dün akşam Sayın Cumhurbaşkanıyla yapmış olduğumuz toplantıda tabii ki Amerika Birleşik Devletleri’nde Fethullah Gülen’le ilgili olarak endişeleri de dinledik. Tabii ki bu bir örgüt, bu örgütle ilgili olarak bize sunulacak olan tüm kanıtları inceleyeceğiz, biz de kendi çalışmalarımızı sürdüreceğiz, kendi bağımsız soruşturmaları da devam ettireceğiz ve yasa dışı bir çalışma Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşiyorsa, bu çerçevede herhangi bir yeni kanıtı da almaya her zaman hazırız. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin bize bu konuda sunacağı bütün bilgileri bekliyoruz. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri’nde de açık bir soruşturma yürütülüyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biraz önce söylediğim gibi, defaatle söylediğim gibi bu mekanizmaların, çalışma gruplarının amacı bugüne kadar ortada kalan sözlerin tutulması ve artık somut adımların atılmasıyla ilgilidir. Bu YPG için de geçerlidir, FETÖ için de geçerlidir. Ve Suriye’de sadece DAEŞ değil, DAEŞ konusunda gerçekten önemli neticeler aldık ve Türkiye Cumhuriyeti de DAEŞ’le herkesten daha fazla mücadele etmiştir. Sadece Suriye’de 3 bin terörist öldürülmüştür, Türkiye’de yine aynı şekilde etkisiz hale getirdiğimiz, yabancı terörist savaşçıların durdurulması, hapse atılması, ülkelerine iade edilmesi, girişlerinin engellenmesi gibi ki bu konuda geçmişte ABD ile eşbaşkanlık da yaptık, terörle mücadele eşbaşkanlığı yaptık, Türkiye çok önemli adımlar atmıştır. Ama tüm terör örgütleriyle bizim mücadele etmemiz lazım ki, o Suriye’de biraz önce birlikte çerçevesini çizdiğimiz siyasi sürece Suriye’yi ulaştırabilelim, yeni anayasayla, yeni kanunlarla seçime ülkeyi götürebilelim.

Bu çalışma gruplarında tabii ki farklı kurumlarımız olacak. Örneğin, birincisinde FETÖ’yle ilgili bizler de olacak, Dışişleri Bakanlıkları olacak, koordinasyonu da zaten biz yapacağız. Ama İstihbarat’tan da arkadaşlar olacak, Adalet Bakanlığından, özellikle mali suçlarla ilgili ve FETÖ’nün bu konulardaki yolsuzluklarıyla ilgili konularda mesela MASAK gibi kurumlarımız da olacak. Şunu da söylemek istiyorum: Büyükelçimiz de dün bize teyit etti, Rex de dün akşam söyledi; son zamanlarda değişik eyaletlerde FETÖ okullarına yönelik FBI tarafından da başlatılan soruşturmalar var. Zaten bu soruşturmalarda açıkça görülecektir FETÖ’nün, yani darbe girişiminin dışında ABD kanunlarını da nasıl ihlal edildiğini, nasıl yolsuzluklar yaptığını. Bu seçim kampanyalarına verilen paraların nereden geldiğini illegal yollarla, bunların hepsi zaten basit soruşturmalarla da ortaya çıkacaktır.

Dolayısıyla yine Suriye konusunda tabi ki askerlerimiz de olacak, yani Savunma Bakanlıklarımız olacak, yine İstihbaratımız olacak, diğer kurumlarımız da olacak. Her gruba göre uygun kimlerin katılacağını da değerlendirdik, o konuda da mutabakat sağladık. Bundan sonra bir an önce biraraya gelip netice almaya bakmamız lazım.

SORU- Sayın Bakan, Türkiye’nin yaptırımlara maruz kalabileceğine dair bir uyarıda bulundunuz mu?

Ve size Bakan, bu tür bir tehdidin yapılması bu sayıda 400 füzelerinin alınmasıyla ilgili sizi kararınızdan vazgeçirir mi? Eğer bu sistemi alacaksanız bu sistemi almış olmanıza rağmen bile NATO da kalır mısınız?

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI REX TILLERSON- Biz burada bu çerçevede Kongrenin geçtiğimiz yaz aylarında kabul ettiği kanunu değerlendirdik. Bu tabii ki Rus askeri araçlarının alınmasıyla ilgili olarak da bir değerlendirme yapıyor. Dün akşam Sayın Cumhurbaşkanı’yla da konuştuğumuz gibi, aslında bu tabii ilk öncelikli olarak belirlemiş olduğumuz konular arasında bir grup uzmanı biraraya getireceğiz, bu konudaki koşulları değerlendireceğiz. Daha önce dünyanın her yerinde hükümetlerle ilgili attığımız adımlar bunlar, sadece Türkiye’yle ilgili değil. Bu tabii ki herhangi bir şekilde bizim dostlarımızı ve müttefiklerimizi zarara uğratmak çerçevesinde almış olduğumuz bir karar ya da mevzuat değil, ama tabii ki Rusya’ya karşı bir karar. Dünyada farklı ülkelerin kendi çerçevelerinde bu tür satın almalar yapmaları durumunda endişelerimizi dile getiriyoruz ve birçok ülke tabii ki konuda değerlendirmelerini yaptıktan sonra ilerlememe kararı da alıyor. Her vaka kendi içerisinde özel koşullara sahiptir. Tabii ki bu konuda Türkiye’yle çalışmalarımızı gerçekleştirecek ve burada neyin liste altında olabileceğini anlamalarını sağlamaya çalışacağız. Elimizde yeterli detay yok, yani bir net sonuç veremeyeceğim bununla ilgili olarak. Ama tabii ki çok dikkatli bir biçimde değerlendirilecek konulardan bir tanesi ve burada tabii ki tamamıyla kanuna uyacağız ve bu çerçevede dünyanın farklı yerlerinde uyguladığımız gibi burada da bu çalışmayı sürdüreceğiz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Öncelikle kullandığınız terminolojiye karşı olduğumu müsaadenizle söylemek isterim. Yani tehdit kelimesini kullandınız, o doğru bir kelime değildir. Çünkü biz her ülke için, millet için geçerlidir ama, yani tehdit dilini kullanmayız ve kendimiz de reddederiz, bu doğru bir şey değil. Ama bu konuyu Rex’in de söylediği gibi sadece dün akşam ve bugün konuşmadık, Vancouver’da biraraya geldiğimiz zaman da konuştuk, kendisiyle sık sık telefonda da görüşüyoruz, konuları değerlendiriyoruz, o zaman da gündeme geldi. Elbette Kongrede çıkan bir yasa var, onu bize izah ettiler dün akşam da. Fakat diğer taraftan da bir konu var ki, bu da bizim ulusal güvenliğimiz için çok önemli. Hava savunma sistemine benim acil olarak ihtiyacım var Türkiye olarak. Şimdi müttefiklerimizden almak istiyoruz, yok. Basit silahları bile alırken yok kongreydi, yok işte Avrupa’da bazı ülkeler şuydu-buydu bahanelerle bunları almakta zorluk çektik. Şimdi benim acil ihtiyacım var, bir yerden de karşılamam lazım. Rusya Federasyonu da bu konuda bize cazip önerilerde bulundu, biz başka ülkelerle de görüştük. Yani sadece Rusya’yla değil çok farklı ülkelerle bu acil ihtiyacımızı karşılamak için görüşmeler de yaptık. Diğer taraftan orta vade için ortak üretim ve teknoloji transferi üzerinde biz duruyoruz Türkiye olarak ki bu bizim için önemli. Ve en son Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Paris ziyaretinde de biliyorsunuz Eurosam’la ki bu Fransa-İtalya ortaklığıdır, ortak üretim konusunda bir ön anlaşma yaptık, mutabakat zaptı imzaladık. Demek ki bizim müttefiklerle ilgili bir sorunumuz yok, biz neden NATO içinde bu ihtiyaçlarımızı karşılamayalım. Ama bu ihtiyaçlar karşılanmazsa biz de elbette başka seçeneklere bakmak durumundaydık. Aksi takdirde işte bazı bataryalar, Patriot’lar sınırımızda çekildi, bazı Avrupa’da müttefiklerimiz çekti. Şimdi İtalyanların SAMP-T’i var ve İspanya’nın biliyorsunuz Patriot’u var, onun dışında kalmadı. Ben bu ihtiyacımı karşılamak durumundayım. Ve bu konularda biz Rusya’yla görüşmelerimizi esasen kongredeki karardan önce tamamladık, mutabakatı da sağladık, anlaşmaları sağladık. Daha sonrakiler detay, krediyle ilgili, başka konularla ilgili detaylar görüşüldü. O nedenle biz bunları tabii ki konuştuk, yine bu komisyon içinde de bunları ele alacağız. Ama burada herkes birbirini de çok iyi anlamalıdır ve saygı duymalıdır diye düşünüyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

Teşekkürler Rex.