Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 3 Mayıs 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100'e Verdiği Mülakat, 24 Nisan 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun A Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 10 Nisan 2023 Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yeni Şafak gazetesine Türkiye Yüzyılı Vizyon Eki kapsamında Verdiği Mülakat, 02 Ocak 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV Net’e Verdiği Özel Röportaj, 11 Ekim 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Haber Global’e Verdiği Özel Röportaj, 23 Ağustos 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100’e Verdiği Özel Röportaj, 27 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 21 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV'ye Verdiği Özel Röportaj, 4 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Özel Röportaj, 31 Mayıs 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk Tarafsız Bölge’de Verdiği Özel Röportaj, 20 Nisan 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV'ye Verdiği Özel Röportaj, 14 Nisan 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun A Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 31 Mart 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 10 Şubat 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 7 Eylül 2021, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Frankfurter Allgemeine Zeitung Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 6 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Oslobodenje Günlük Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 4 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Nezavisne Novine Günlük Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 4 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KANAL 24 ‘e Verdiği Özel Mülakat, 17 Aralık 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masası’na Verdiği Mülakat, 30 Eylül 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk “Tarafsız Bölge” Programına Verdiği Mülakat, 16 Eylül 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 13 Temmuz 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk “Gece Görüşü” Programına Verdiği Mülakat, 18 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 11 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KANAL 24’e Verdiği Özel Röportaj, 3 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun DİM TV “İğneli Fıçı Özel” Programına Verdiği Mülakat, 23 Mayıs 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kanal V Yüksek Tansiyon Programına Verdiği Mülakat, 18 Mayıs 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Akit TV Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 12 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100 Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 6 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’de Yaptığı Açıklama, 18 Nisan 2020
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun A Haber'e Verdiği Mülakat, 11 Ekim 2016, İstanbul

DUYGU LELOĞLU- Ajans Gün Ortası’nın bir konuğu var, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu konuğumuz.

Hoşgeldiniz efendim, şeref verdiniz.

HİLAL ÖZDEMİR- Hoşgeldiniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hoşbulduk.

DUYGU LELOĞLU- Çok önemli günler ve aylardan geçiyoruz. Daha 2 ay önce 15 Temmuz’da bu ülkede darbe girişimi yapılmaya çalışıldı, hep birlikte ve milletçe bunu önledik, bütün dünyaya da 15 Temmuz’da neler yaşadığımızı anlatmaya çalışıyoruz. Ve iki ay sonra bütün dünya Türkiye’deydi. Venezuela Devlet Başkanı, Azerbaycan Devlet Başkanı ve son günlerde Türkiye-Rusya ilişkileri açısından belki de en önemlisi Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin buradaydılar. Çok önemli kararlar alındı, Türk Akımı’nda imzalar atıldı ve dünyanın gündeminde olan Halep’te insani yardım için bir anlaşma yapıldı. Aslında şöyle diyebilir miyiz: bölgede her şey Türkiye’nin istediği gibi mi gelişiyor Sayın Bakan?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Gerçekten 15 Temmuz akşamı yaşananlar ve ertesinde yaşananlar kısa süre içinde Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği, Sayın Başbakanımızın ve Hükümetimizin dirayeti, ama en önemlisi de milletimizin desteğiyle, cesaretiyle ve ferasetiyle bu süreci atlattık. Bundan sonra Türkiye daha güçlü ve aktif olacak ve özellikle devletin yapılarından FETÖ’nün teröristlerini ya da onlara bağlı ve sadakati olan kişileri arındırdığımız zaman tüm kurumlarımız daha da etkili olacak. Ordumuz şimdi daha etkili bir şekilde her tür terörle içeride ve sınır ötesinde mücadele ediyor. Polisimiz ve diğer kurumlarımız çok dinamik bir şekilde faaliyetlerini yürütüyorlar. Yargı daha bağımsız hale gelmeye başladı, çünkü bu yargıçların ve hâkimlerin kime bağlı oldukları belliydi. Oradan aldıkları talimatla kararlarını veriyorlardı. Türkiye bir taraftan kurumsallaşıyor, yenileniyor, güçleniyor, dinamikleşiyor, diğer taraftan da tüm uygulanan politikalar aktif bir şekilde yürütülüyor. Suriye, Irak politikaları bağlamında ve G-20 içinde aktif olan bir Türkiye, gündemini belirleyen bir Türkiye. 2015 G-20 Antalya Zirvesi’nin devamı olan Çin Zirvesi’ne katıldık, bu yıl içinde çok sayıda zirveye evsahipliği yaptık. Nisan ayında yine İstanbul’da biliyorsunuz İslam Zirvesine evsahipliği yaptık. Şu anda Türkiye İslam İşbirliği Teşkilatının Başkanlığını yürütüyor. Bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız bu başkanlığı yürütüyor ve eylem planımızı da hayata koymaya başladık. Nisan ayından hemen sonra, bir ay içinde, Birleşmiş Milletler ’in ilk defa düzenlediği Dünya İnsani Zirvesi’ne evsahipliği yaptık. Hemen onun arkasından bir hafta sonra şehrim Antalya’da En Az Gelişmiş Ülkeler Toplantısını gerçekleştirdik. Şimdi İstanbul’da Dünya Enerji Kongresine evsahipliği yapıyoruz.

Türkiye’nin enerji kaynakları mı var? Yok. Dün Sayın Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Enerji Bakanımız Sayın Berat Albayrak da vurguladılar; enerji kaynaklarımız yok, ama enerjide önemli bir aktör olduk. Bulunduğumuz jeopolitik pozisyonu çok yapıcı bir şekilde kullanıyoruz. Barış için paylaş anlayışıyla bugüne kadar önemli bir transit ülke olduk, hub ülke olduk ve Dünya Enerji Zirvesi’ne evsahipliği yapıyoruz. Gelecek sene İstanbul’da inşallah Dünya Petrol Zirvesi’ne evsahipliği yapacağız. Dün liderler buradaydı, açılış konuşmaları yapıldı.

Rusya’yla normalleşme sürecimiz sadece söylemlerle değil eylemlerle devam ediyor. Dün Putin yeni bir açıklamayla, paketle geldi. Turizmden sonra Türkiye’nin ihraç ettiği yaş sebze ve meyve ihracatının önündeki engeller kalktı. Vizeleri yavaş yavaş kaldıracağız, yani yavaş yavaş uçak düşürme hadisesinin öncesi dönemine dönüyoruz. Ama o dönemde başlattığımız projeleri de hayata koymaya başladık. Tekrar Akkuyu Nükleer Enerji Santralinin inşası gündemde; hızlandırıyoruz ve özel statüye kavuşturuyoruz. Dün de Türk Akımı Anlaşması’nı Rusya’yla imzaladık. Esasen Batı Akımı’ndan aldığımız gazı ikame edecek, tamamen Türk piyasasını hedefleyen birinci boru hattının inşası için imzalandı. İkinci boru hattı, eğer Avrupa’da yeterli pazar bulunursa ki Avrupa pazarını hedefliyor, onun anlaşması ya da inşası önümüzdeki süreçte gerçekleşecek. Şimdi Rusya kendi çalışmalarını yapıyor. Bizim de özellikle Doğu ve Orta Avrupa ülkeleriyle, Batı Balkan ülkeleriyle bu konuda temaslarımız var.

İşte tüm bu gelişmeler esasen Türkiye’nin ekonomik olarak da geleceğe yönelik umudunun bir göstergesi, daha doğrusu Türkiye’nin potansiyelini yansıtan bir gösterge. Moody’s açıklama yapmış önemli değil. Şu anda Türkiye’ye yabancı yatırımcıların ilgisi daha da arttı. Hem doğrudan yatırım, hem de finans anlamında Türkiye’ye kaynak aktarma konusunda bankaların da çok ilgisi var; Çin ve İran bankaları ilgileniyor.

Çok şükür bu zorlu süreci güçlü durarak ve önemli adımlar atarak halkımızla birlikte sadece aşmakla yetinmiyoruz, Türkiye’yi hedeflerine ulaştırmak için gece-gündüz çalışıyoruz.

HİLAL ÖZDEMİR- Bugün aslında hashtag’imizi de oluşturan konuyla devam etmek istiyoruz. Bir taraftan tabii Türkiye olarak terörle mücadelemiz yurtiçinde ve yurtdışında da sürüyor. PKK son zamanlarda özellikle siyasetçileri ve AK Partili siyasetçileri hedef alıyor. Bir taraftan insan düşünmeden edemiyor Batılı müttefiklerimizin yaptığı açıklamaları, örneğin çok konuştuğumuz Hillary Clinton’ın son olarak yaptığı Kürtleri silahlandıracağız açıklaması var. Burada aslında belki bir nebze de bizim o ümmet anlayışımız da zedelenmeye çalışılıyor. Çünkü aslında Kürtleri silahlandıracağız dedi, PYD-PKK’yı kastediyor, yani bizim terör örgütü olduklarını her defasında altını çizdiğimiz örgütler. Aslında bu açıklamalar biraz bu terör örgütlerine de cesaret veriyor olabilir mi bu tarz hareketlere geçmeleri yönünde?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kesinlikle. Bugün terörle mücadelede maalesef bir kararlılık yok, strateji yok. Sonuç odaklı, etkili bir stratejimiz hiç olmadı, DEAŞ’a karşı da olmadı. 65 ülkeyiz, kaç yıldır toplanıyoruz. Türkiye’nin önerileri, kara harekâtı dâhil yeni yeni anlaşılmaya başladı. Güvenli bölge, DEAŞ’in nasıl yenilebileceği, temizlenebileceği ve ideolojisinin nasıl öldürüleceği konusunda bizim somut önerilerimiz oldu. DEAŞ’a karşı bile hepimiz hemfikir iken, maalesef başarılı değiliz. Burada birçok ülke, ABD başta olmak üzere stratejik hatalar yapıyor. Yani bir terör örgütüne ideolojisinden hoşlanmadığı için, ona karşı başka bir terör örgütüyle birlikte mücadele etmek istiyor ve arazide, Suriye’de tercih ettikleri YPG, PKK. Cesaret bulsalar Irak’ta PKK’yı da Musul operasyonu dâhil edecekler (bazen Ebadi yönetimi bunu gündeme getiriyor).

Şimdi 65 tane ülkesiniz, bunların içinde NATO üyesi ülkelerin hepsi var, büyük potansiyelimiz ve gücümüz var, 20-30 bin kişilik terör örgütüne karşı aciz durumdayız ve başka terör örgütlerine bel bağlıyoruz, onlarla işbirliği yapıyoruz. Böyle bir durumda tabii ki terör örgütleri cesaretlenir. Sadece Amerika Birleşik Devletleri değil, Avrupa Birliği içinde birçok ülkenin önemli siyasetçileri, özellikle Yeşiller, Sol parti, Almanya’da Die Linke ve diğerleri PKK’yı terör listesinden çıkarmaya çalışıyor ve PKK’ya sempatiyle bakıyor. Yarın Strazburg’a gideceğiz, orada da sürekli PKK’ya destek veren bazı milletvekilleri var. Şimdi kendi ideolojisine ya da aynı ideolojiye sahip veya savunuyor diye bir terör örgütünü desteklemek çok büyük hatadır. Şimdi biz Müslümanız diye, DEAŞ de bizim dinimiz barış dini İslam’ı kullandı diye böyle bir terör örgütüne destek verebilir miyiz? Tam tersi, o terör örgütüyle mücadele etmeliyiz ve ediyoruz. Sadece kara harekâtıyla değil, yabancı terörist savaşçıların durdurulması, kaynaklarının yok edilmesi ve en önemlisi de ideolojisinin yok edilmesi gerekiyor.

DEAŞ niye Türkiye’yi ve Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alıyor? Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız çok güçlü bir şekilde DEAŞ’ın Müslüman olamayacağını, barış dini İslam’ı temsil edemeyeceğini vurguluyor ve bu çok etkili oluyor. Özellikle bazı ülkelerden gelip de katılmak isteyen insanların üzerinde de etkisinin olduğunu biz araştırmalarda gördük.

Dolayısıyla şimdi ABD’nin, eğer Clinton Peşmergeyi kastediyorsa, evet, Peşmergeye biz de destek veriyoruz, oradaki kamplarımızda Peşmergeyi de eğitiyoruz, Sünni Arapları, Türkmenleri, ondan sonra Yezidileri, Başika Kampında herkese eğitim veriyoruz. Neye karşı? DEAŞ terör örgütüne karşı. Eğer kastettikleri bu ise, tamam. Eğer kastettikleri YPG ise, YPG’yle PKK arasında hiçbir fark yoktur. Bu terör örgütü Türkiye’ye saldırıyor. Bizim müttefikimizin terör örgütünü destekleyen ve işbirliği yapan bir ülke durumuna düşmesini istemeyiz. Eğer bunda ısrar ediyorlarsa o zaman kendileri bilirler ve terör örgütüyle işbirliği yapan bir ülke durumuna düşerler.

DUYGU LELOĞLU- Sayın Bakan, şimdi şunu sormak istiyorum, aslında bu soru iki ayaklı: Öncelikle bugün gazetelerde Amerika Birleşik Devletleri’nin Musul operasyonunu PKK ile birlikte gerçekleştirmek istediği iddiaları var; ilk olarak size bunu soracağım.

Bir de, biraz Başika’dan da bahsedelim. Türk askeri, Başika’ya istikrar unsuru olarak gitti. Bundan iki yıl önce Irak askeri Musul’dan kaçarken, DEAŞ oraya yerleşirken bir otorite boşluğu vardı. Türk askeri, bu otorite boşluğunu doldurmak ve insanları DEAŞ’a karış korumak için gitti. Bugün Irak Savunma Bakanı El-Ubeydi’nin açıklamaları yansımış durumda. Kendisi bir yıl önce Başika Kampına giderek Başbakan tarafından özel görevlendirildim diyor. Hatta Musul operasyonunu siz yapacaksınız diyor.

Peki, ne oldu, neler oldu, yani niye böyle birden bir dönüş oldu? Acaba Türkiye, Musul ve Rakka operasyonlarından ekarte edilmeye mi çalışılıyor? Burada bir oyun veya bir düzen mi var? ABD’nin bir planı mı var?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ebadi, bizzat PKK’nın DEAŞ’a karşı operasyonlara katılabileceğini işliyor. Yani bunu ABD’ye de söylüyor, diğerlerine de söylüyor. Paris’te bir toplantıda bunu ima etmişti, benden gerekli cevabı aldı. PKK terör örgütü Irak’ın dağlarını kontrol ediyor. Süleymaniye’ye şehre indi ve Sincar Bölgesini işgal etti, bunlara karşı duyarsızlar. Ama kendilerinin daveti üzerine gidip kurduğumuz ve o günden bu yana yerel güçleri eğitip-donattığımız kampa karşı birden reaksiyon göstermeye başladılar. Zaten kendileri itiraf ediyorlar. Biz oraya onların daveti üzerine gittik. Caferi Türkiye’ye geldiği zaman davet etmişti, basın toplantısında da bunu söyledi. Hatta onların polislerini eğitmek için İçişleri Bakanlığı’nı da davet etti, fakat bu değişik sebeplerden dolayı gerçekleşmedi.

Dolayısıyla birdenbire Başika Kampı’na karşı tepki göstermelerinin sebebi: İlk olarak kendi içlerindeki sorun. Sadece Sünni-Şii problemi değil. Aynı zamanda, Şiilerin arasında problemler var ve son zamanlarda Sünni grupların arasında da problem olmaya başladı. Bunu Türkiye’ye karşı kullanıyorlar.

İkinci olarak: Dışarıdan müdahale… Bazı komşu ülkelerin müdahalesiyle Türkiye’ye karşı reaksiyon göstermeye başladılar.

Kendiniz davet ettiniz, gittiniz ziyaret ettiniz. Hatta maddi destek de sağladınız. Biz şu anda da bu kampın amacını söylüyoruz. Bizim Suriye’nin ve Irak’ın topraklarında gözümüz olmadığını, bunların toprak ve sınır bütünlüğünü desteklediğimizi her vesileyle vurguluyoruz. Dolayısıyla Türkiye, iyi niyetle davet üzerine gitmiş. Niye karşı çıkıyorsunuz? Biz sadece o kamp sayesinde 750’den fazla DEAŞ’a bağlı teröristi etkisiz hale getirdik. Bugüne kadar Irak yönetimi kaç DEAŞ’lıyı öldürmüştür? Buradaki katkımızı yanlış yöne çekmeye çalışmak tamamen iç politikadan ve dışarıdan bazı yönlendirmeden dolayıdır.

Biz ne diyoruz? Musul Sünni Araplarındır, bu sebeple yerel güçlerle operasyon yürütülmelidir. Buraya değişik grupları getirerek, daha sonrasında da Musul’daki sorunu devam ettirmek istiyorlar. Biz buna karşıyız. Başından beri Amerikalılara da söyledik: Maliki’yi göreve getirirseniz Irak’ta durum bu olacak. Bugünkü durumu başından izah ettik ve günümüzdeki tablonun sorumlusu Irak’ı yanlış kişiye teslim eden ABD’dir. Yani bir taraftan Irak’ın işgal edilmesi ki itiraflar ortada, hiçbir şey bulanamadı, ama sonrasında çıkarken Irak’ı Maliki’ye emanet ettiler. Maliki halen ortalıkta; Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak iç siyaseti karıştırıyor ve oradaki değişik grupları Türkiye’ye karşı da kışkırtıyor. Niye? Biz başından beri bunun yanlış bir kişi olduğunu söyledik ve politikalarını benimsemedik.

Türkiye Cerablus’taki katkısını Rakka’da da verebilir, Musul’da da verebilir. Esasen Cerablus’taki operasyondan sonra Musul’daki yerel güçlerin de cesareti arttı. Şu anda Cerablus bölgesindeki güçlere katılmak isteyen insan sayısı da arttı. Musul bölgesindeki güçler, bizi de eğitin-donatın, bize daha fazla destek verin, biz de DEAŞ’ı buradan defedelim diyorlar. Türkiye, Suriye ve Irak topraklarından DEAŞ’ın tamamen temizlenmesi konusunda her türlü katkı yapmaya hazır. Ayrıca, Türkiye şu anda bu mücadeleye en aktif katkı sağlayan ülkelerden biridir.

Amerika bize Rakka operasyonunu birlikte yapmayı önerdi. Biz de dedik ki: Evet yaparız, destek veririz, yerel güçleri devreye sokarız, bizim özel kuvvetlerimiz onlara destek verir. Fakat YPG ve PKK olmaz. Çünkü onlar gittiği yerde etnik temizlik yapıyorlar ve herkesi sürgüne gönderiyorlar. Onların ajandası farklı. Onlar Suriye’nin toprak bütünlüğü için mücadele etmiyorlar, kendi kantonları, sonradan kurabilecekleri bir devletin hesabının içindeler. Oysaki biz, Suriye’nin sınır bütünlüğünü destekliyoruz. Esasen YPG’nin oraya gitmesi, operasyonun başarısını da akamete uğratabilir. Çünkü oradaki insanlar iki kötü şey arasında seçim yapmak zorunda bırakılmamalı. Bu insanlara “DEAŞ’ı mı tercih edersin, YPG’yi mi?” sorusunu sormamalıyız. Bugün Rakka’daki insanlara sorun, DEAŞ’ı tercih ederler. Niye bir terör örgütünü, başka bir şeytanı tercih etmek zorunda kalsınlar? Çünkü YPG’nin de ne olduğunu çok iyi biliyorlar. Aynı şekilde, Musul’da Şii grupları mı tercih edesiniz, DEAŞ’ı mı diye sorarsanız, yine DEAŞ derler. Neden insanlar iki kötüden bir tanesini tercih etmek zorunda kalsın? Aklın yolu bir. Yerel güçleri, o şehrin içinden olan kişileri tercih etmek lazım ki DEAŞ temizlendikten sonra buraların korunmasını sağlasınlar. Şimdi Cerablus’a niye sahip çıkıyorlar? Çünkü buralarda mücadele eden insanlar, o bölgenin ve şehrin insanları ve kendi şehirlerine sahip çıkıyorlar.

Biz araziyi ve gerçekleri biliyoruz. Gerçekleri, müttefiklerimize ve bölge ülkelerine hiçbir gizli ajanda olmadan objektif bir tutum içinde de aktarmaya devam ediyoruz. Buna katkı sağlamaya da devam edeceğiz. Ama terör örgütleriyle işbirliği yapmak istiyorlarsa onu da açıkça söylesinler. Biz de pozisyonumuzu ona göre alırız. Gerekirse terör örgütlerinin hepsiyle de mücadele etmesini de biliriz.

HİLAL ÖZDEMİR- Aslında bu konuyu kapamadan İbadi’nin nasıl söylem değiştirdiğini anlatan bir görüntümüz var, onu da size izletmek istiyoruz. İzleyelim, ardından konuşmaya devam edelim.

DUYGU LELOĞLU- Evet, birlikte izledik öyle değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani maalesef iç siyasi kaygılardan dolayı söylemde ve eylemde bazı değişiklikler olabiliyor. Ama bu zor günlerde bile yaklaşımımız hep aynı oldu. Bu kampın koalisyonlaştırılması konusunda üzerimize düşeni yapacağımızı söyledik. Yine burada eğitimi devam ettirebileceğimizi Irak güçlerine söyledik. Her türlü yapıcı yaklaşım içinde olduk ve onlar da amacımızın ne olduğunu gayet iyi biliyorlar. Bu gerçekleri görmeleri de esasen yanlışlarını anladıklarını gösteriyor. İnşallah bir daha iç siyasetten dolayı gereksiz polemik yaratmazlar. Önemli olan; birlikte Irak’tan DEAŞ’ı nasıl kurtarırız? Irak’ı özgürlüğüne, istikrarına ve güvenliğine tekrar nasıl kavuşturabiliriz? Çünkü bizim için Irak da, Suriye de çok önemli. Onlar ne kadar istikrarlı olursa bizim de istikrarımıza katkı sağlarlar. Onlar ne kadar güçlü olursa, ticaretimiz de iyi olur, ikili ilişkilerimiz de iyi olur. Suriye halkıyla da, Irak halkıyla da akrabayız. Bizim ayrımız gayrımız yok. Esasen kaderimiz de bir. Başkalarının kışkırtmasından etkilenmemeliler ve biz ne diyoruz ona bakmalılar.

HİLAL ÖZDEMİR- FETÖ’yle mücadeleye geçeceğiz, ama öncesinde size Avrupa Yargı Konseyi Ağı’nın aldığı kararı sormak istiyoruz. Gerçi siz az evvel halihazırda yargı daha bağımsız hale geldi dediniz. Ama Avrupa Yargı Konseyi Ağı, HSYK’nın gözlemciliğini bitirme kararı aldı. Bugüne kadar yaşadıklarımız, Avrupa’dan böyle bir karar gelmesini bize olumlu bir şekilde okuttu. Siz ne dersiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu kuruluş fahri bir örgüt, dernek gibi bir kuruluş, yani böyle resmi bir statüsü yok. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu başından beri buraya çok önemli katkılar sağlamıştır. FETÖ’ye bağlı hâkimlerin, savcıların neden hangi gerekçeyle görevlerinden uzaklaştırıldığı Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu tarafından açıklanmıştır. Web sayfalarına girdikleri zaman bu açıklamanın Türkçesini ve İngilizcesini bulabilirler. Bu gerçekleri gördükleri halde bu kararı alacaklarsa, o zaman art niyet ararız.

Geçenlerde Avrupa Parlamentosunun Raportörü Kati Piri geldi. Bir sene önce kendisiyle yaklaşık 2 saat konuştuk, sonra rapor hazırlarken bizim söylediklerimizi değil, diğer Bakan arkadaşlarımızla, Adalet Bakanımızla görüştü, başkaları ne dediyse onları dikkate almış. Son geldiğinde görüşmek istemedim, reddettim, ama Elmar Brok rica etti sonra görüştük. Daha girer girmez odaya Sayın Bakan, çok özür dilerim sizden, siz geçen sene 2 saat anlattınız, ama ben size inanmadım dedi. Yani yalan söylediğinizi düşündüm demek istiyor, ama özür diliyor. Şimdi bizim Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu eldeki delillerle yaptığı açıklama önemli değilse başkalarının, FETÖ’nün yurtdışındaki uzantılarının açıklaması önemliyse o tür kuruluşlarla bizim işimiz olmaz. Onların aldığı karar bizim hiç de umurumuzda değil. Bizim milletimiz ne diyor? O darbe gecesinde hayatını hiçe sayarak şehit olmak için meydanlara giden milletimiz ne diyor? Bizim için önemli olan bu, onlara ihtiyacımız yok. Biz Türkiye’nin daha ileri gitmesi, güçlenmesi için ve yargının bağımsız olması için bu adımları atmak zorundayız. Çünkü biraz önce söyledim FETÖ’ye bağlı bu yargıçlar, hakimler Anayasaya göre şu anda mevcut 15 senede büyük reformlar yaptık, yeni yasalar çıkardık, var olanları değiştirdik. Bu yasalara göre değil FETÖ ne diyorsa ona göre karar veririz diyorlar, bunu da itiraf ediyorlar. Şimdi bu insanlara nasıl güveneceğiz? Sadakati FETÖ’ye olan, hukuku olmayan insanları hiçbir demokratik ülke, hiçbir demokratik sistem tolere edemez. O nedenle biz bu tedbirleri almak durumundayız, darbeyle karşı karşıya olan biziz. Hayatını riske atan bizim milletimiz, o sebeple bu kuruluşların ne dediği bizim için hiç önemli değil. Gerçekten bunu bir tepki olarak söylemiyorum, bunu hissederek söylüyorum, hiç önemli değil o kararlar. Bizim Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun da buraya ihtiyacı yok.

DUYGU LELOĞLU- FETÖ aslında Türkiye’de bir ahtapot gibi kurum ve kuruluşları sarmış durumdaydı ve bu kurum ve kuruluşlarda şimdi bir temizlik yapılmaya çalışılıyor. Dışişlerinde de böyle bir temizlik var son durum nedir FETÖ temizliğinde onu sormak istiyorum. Birde 17-25 Aralık’tan sonra çok net bir tablo gün yüzüne çıktı o da şu; Yurtdışında çok ciddi şekilde örgütlenmiş durumdalar. Hem Avrupa’da, Brüksel’de, Strazburg’da yıllarca biz gözlerimizle gördük. Amerika Birleşik Devletlerinde keza çok daha fazla ve bizim sanki burada, Türkiye’ye karşı yapılan bu kara propagandaya karşı bir boşluğumuz varmış gibi. Yani lobicilik faaliyetleri açısından burada ne yapılabilir? Mesela STK’ların, odaların da bütçeleri var, onlarla bir araya gelip bir şey yapılamaz mı? Bütün bu kurum kuruluşlarla ne yapılabilir onu sormak istiyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bizim Bakanlığımızda da maalesef 400’den fazla, hatta 500 civarında FETÖ’yle bağlantısı tespit edilen kişiler var, şüpheli durumda olan kişiler var. O şüpheli durumda olan kişilerle ilgili detaylı incelemeler devam ediyor. Her gün yeni bir şey çıkıyor, en son ByLock programını kullananlar ortaya çıktı; 56 kişi. Bunlardan 20 tanesi Türkiye’de, merkezde çalışan mensubumuzdu, onlar açığa alındı, 36 tanesi de yurt dışındaki temsilciliklerimizde görev yapıyordu onları da geri çağırdık, bunların 10 tanesi kaçtı. Daha önce geri çağırdıklarımızdan da kaçanlar var, daha geri çağırmadan kaçanlar da oldu, bunlarla ilgili işlemlerimiz devam ediyor. Şu ana kadar 330’dan fazla kişiyi uzaklaştırdık, memuriyetine son verdik. Yine 60’dan fazla kişiyle ilgili incelemeler devam ediyor. Geçen sene Başbakanlıktaki bir kuruma gönderdiğimiz 34 kişinin de kamuyla ilişiği kesildi. Yani işlemler tamamlandıktan sonra toplamda yaklaşık 500 kişi oluyor. Bunları yapmak zorundayız çünkü bizim Bakanlığımız devletin en hassas kurumlarından biri, devletin hafızası, en gizli görüşmelerin, belgelerin saklandığı yer. Şimdi merkezde çalışan başka kişileri de tespit ettik, bazıları başka kurumlardan, değişik bakanlıklardan gelmiş ve bizim Bakanlıkta çalışırken daha önceki çalıştığı kurumdan aldığı maaşın yarısına çalışmaya razı olmuşlar. Yani işten çıkarsınız da işsiz olursunuz, mecbur kalırsınız olur ama normal şartlarda başka bir kurumda 3 bin alırken, bizim kurumda 1500 almaya razı olmanın sebebi ne? İşte bunlar tamamen ayarlanmış. Bakıyorsunuz hassas bölümlere yerleştirilmişler, bunların hepsinin bağlantılarını tespit ettik. Sınav sistemi değiştirilmiş, kompozisyon tipi sınavdan çok seçmeli sınav tipine geçilmiş, sorular kendi ekiplerine verilmiş ve bu yöntemle Bakanlığımıza sızmışlar. Bu temizliği Bakanlığımızda yapıyoruz, diğer kurumlarla da yakın işbirliği içindeyiz. Söylediğiniz gibi FETÖ 170 ülkede var ve birçok ülkede epeyce mesafe kat etmişler. Bazı ülkelerde maalesef öylesine adımlar atmışlar ki Cumhurbaşkanını çevrelemişler, Meclise, Başbakanlığa, silahlı kuvvetlerin içine girmişler, polisin içinde varlar, yargının içinde var. Ne yapıyorlar? Okul açıyorlar, o ülkenin elitlerinin çocuklarını alıyorlar, buna siyasiler de dâhil. Bu çocukları eğitiyorlar ya da en iyi öğrencilere burs veriyorlar, sonra Türkiye’de, Amerika’da ya da başka bir yerde bursla okutuyorlar, döndükten sonra devletin içine Türkiye’de yaptıkları gibi onları sızdırıyorlar. Yani her yerde aynı yöntem. Bazı ülkeler şu anda bir şey yapmak istese de yapamaz, bazı ülkeler tam sınırda. Bununla ilgili tüm ülkelerle temastayız, misyonlarımız aktif bir şekilde mücadelemizi anlatıyor, listeleri tek tek veriyoruz ve bazı ülkelerden gerçekten olumlu adımlar gördük. Dün Somalili Bakanla beraberdik ne yaptıklarını, ne yapacaklarını tekrar konuştuk. Dün akşam Gine Dışişleri Bakanıyla telefonda görüştük, oraya Maarif Vakfını gönderiyoruz çünkü o okulların yönetilmesi lazım, idare edilmesi lazım. Biz Türkiye’de darbe girişiminde bulunan bir örgütün ülkemizde okul yönetmesini istemeyiz diyorlar, esasen herkes aynı kaygı içinde. Pakistan’da da aynı kaygı var, çünkü okullarında 10 bin tane öğrenci var. Kaldı ki, özellikle başka ülkelerde de bunların arasında bazı gizli servislerin ajanları var ve iyi de eğitmişler. Telefon dinleme, herhangi bir yere cihaz koyma vs. Türkiye’de bilinen yöntemlerini polisin ve diğer kurumların içine sızdırdıkları kişilerle beraber bazı ülkelerde de uygulamaya başlamışlar. Çok tehlikeli bir network bunu anlatıyoruz. Biz sadece bize yapılana karşı sizden dayanışma beklemiyoruz, esasen kendi istikrarınız ve güvenliğiniz için bu adımları atmak zorundasınız diyoruz. FETÖ’nün Türkiye’de neler yaptığını anlattıktan sonra şoka girenler de oluyor, o zaman ciddiyetini anlıyorlar. Gerçekten böyle titremeye başlayan isim vermeyeyim bazı siyasiler de oldu, çünkü onlar da ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Esasen bu darbe girişimi olmadan önce, bazı Afrika ülkelerine ziyaretlerim sırasında o ülkelerin bakanları bize anlatın, yani bizim de bu örgütle ilgili şüphelerimiz var, biliyoruz 2013’ten sonra sizin bir mücadeleniz var, bizimle görüşmek istediler biz görüşmedik diyorlardı. Biz de FETÖ’nün nasıl bir örgüt olduğunu, ne yapmaya çalıştıklarını anlattık. Tabii ki bu süreç topyekûn bir mücadeleyi gerektiriyor, sadece diplomatlarımızın değil. Bakıyoruz rakamlar geliyor, kaç cumhurbaşkanıyla görüştüler, kaç bakanla, kaç milletvekiliyle, kaç tane mülakat yapmışlar, kaç tane basın toplantısı yapmışlar, kaç tane makale yayınlamışlar hepsini arkadaşlarımız günlük gönderiyorlardı, şimdi haftalık gönderin dedik. Günlük olunca her gün de takip edemeyiz haftalık daha iyi okuyabiliyoruz, ben de takip ediyorum bizzat. Bu bilgileri Cumhurbaşkanımızla, Başbakanımızla da paylaşıyoruz, bize soran olursa da paylaşıyoruz. Ama sivil toplum örgütlerimizle, yani şu anda Yenikapı ruhunu iyi işleten, bu tehlikeli terör örgütüne karşı her türlü adımı, basın, sivil toplum örgütleri ve iş adamları ile hep birlikte atmamız lazım.

İş adamları bu konuda gerçekten ciddi adımlar atıyor, Ekonomi Bakanımız da bu işleri koordine ediyor, biz de yardımcı oluyoruz. DEİK, TÜSİAD, MÜSİAD gibi birçok kuruluş aktif bir şekilde çaba sarf ediyor. Akademisyenlerimiz, üniversitelerimiz gerçekten daha aktif olmalı. Mesela, New York’ta Bahçeşehir Üniversitesi’nin düzenlediği etkinliğe eski Başbakanımız Mesut Yılmaz da katıldı, ben de bir konuşma yaptım çok ses getirdi. Bizim söylemlerimize genellikle -biraz önce raportörün ne söylediğini anlattım- resmi görüş devletini savunmak zorunda, görevi de bu diye bakılıyor ama herkes gerçeği görmeye başladı. Diğer kanallarımızı iyi işletirsek, topyekûn mücadeleyi sürdürürsek, resmi görüşün dışındaki görüşleri de iyi yansıtabilirsek… Özellikle burada muhalefete de önemli görev düşüyor. İçeride farklı düşünebiliriz, ama bu örgüte karşı dışarıda sergilenen tablo şu ana kadar iyi. Muhalefet milletvekilleri de birçok ülkeye bizim milletvekillerimizle beraber gittiler anlattılar ve çok etkili oluyor, gerçekten muhalefetin bu anlamda daha da aktif olması lazım biz kendilerine her türlü desteği veririz. Yani mücadeleyi sonuna kadar sürdürmemiz lazım hem kendi güvenliğimiz için, hem o dost ve kardeş ülkelerin güvenliği için.

HİLAL ÖZDEMİR- Bu mücadele konusunu kapamadan son olarak şunu da soralım tabii Türk halkının en çok merak ettiği konu, hiç kuşkusuz Adalet Bakanlığı yakın takipte ama FETÖ lideri Fethullah Gülen’in iade sürecinde ne aşamadayız?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Dışişleri Bakanlığı olarak bu konuda Adalet Bakanlığımızla yakın işbirliği içindeyiz. Ziyaretlerin yapılması konusunda beraber çalışıyoruz. Adalet Bakanlığımız tabii belge ve bilgileri topluyor. Bize ulaştırdıkları bu belgeleri, delilleri biz de hemen Vaşington Büyükelçiliğimiz aracılığıyla önce ABD Dışişleri Bakanlığındaki muhataplarımıza iletiyoruz ve ondan sonraki işlemi de yakından takip ediyoruz. İlk elde edilen delilleri sunduk. Daha önceki deliller, 80’den fazla kutu içindeki deliller darbe girişimi öncesi FETÖ’nün ve FETÖ bağlı kişilerin karıştıkları suç ya da Türkiye’de yapmak istedikleri tüm illegal faaliyetlerle ilgili delil ve belgelerdi. Son ulaştırdığımız belgeler ve geçici tutuklama talebi ise doğrudan darbe girişimiyle ilgili, darbe girişiminin arkasında FETÖ’nün olduğuna dair delillerle ilgili dosyalar, belgeler. Bu deliller ve belgeler toplanmaya devam ediyor. İfadeler var, yeni deliller, belgeler ortaya çıkıyor. Bu belgeler, deliller toparlandıkça Adalet Bakanımız bize ulaştırıyor, biz de diplomatik kanallarla Vaşington’a ulaştırıyoruz. Ama ondan sonraki siyasi süreci de takip ediyoruz, takip etmeye devam edeceğiz. Müttefikimiz Amerika’dan hiç tereddüt etmeden bu işbirliğini göstermesini bekliyoruz ve Fethullah Gülen’i bize iade etmesini bekliyoruz. Her şey ortada, deliller de ortada zaten darbe girişiminin arkasında FETÖ’nün olduğuna dair Amerikalılar dâhil hiç kimsenin bir şüphesi yok ama hukuki delilleri istediler, biz de o delilleri verdik, vermeye de devam edeceğiz. Ne kadar ihtiyaçları varsa vermeye de hazırız, çünkü birçok delil var.

DUYGU LELOĞLU- Peki, son olarak şunu soralım isterseniz size: Amerikan seçimleri yaklaşıyor, bir taraftan Hillary Clinton yarışıyor, diğer tarafta Donald Trump. Türkiye açısından, Türkiye-Amerikan ilişkilerinin geleceği açısından bizim için hangisi iyi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Esasen bugüne kadar kim seçildiyse, Türkiye Amerika’ya karşı aynı yaklaşım içinde olmuştur. Aşağı yukarı Amerikan yönetimlerinin Türkiye’ye karşı yaklaşımı da aynı olmuştur. Çünkü iki müttefik ülke, çıkarlarımız bir ve karşı karşıya kaldığımız sorunlara yönelik attığımız adımlar var, NATO içerisinde müttefikiz. Aynı şekilde gerek bu bölgede, gerekse tüm dünyada birçok çabanın, birçok misyonun içinde yer alıyoruz, Afganistan’da beraberiz. Dolayısıyla ekonomik, ticari ilişkilerimiz istediğimiz düzeyde olmasa da, siyasi, askeri birçok konuda ortak çalışmalarımız ve hedeflerimiz var. O nedenle iki ülke arasındaki ilişkiler de her zaman iyi olmalı. Ben bu darbe girişiminden sonra bunu söylediğim zaman, özellikle Fethullah Gülen orada yaşadığı için, hala bize iade edilmediği için vatandaşlarımız tepki gösteriyor, ama bu gerçekleri de söyleyelim. Amerika şunu da öğrendi, daha da öğrenmeli; Müttefik olmamız, dost olmamız veya model ortak olmamız, onlarla her konuda hemfikir olmamız anlamına gelmez. Onların her sözünü kabul etmemiz anlamına gelmemeli ve onların yanlış politikalarına karşı uyarmamız ve yanlış olduğunu söylememiz onları rahatsız etmemeli. Gerçekleri bilen, özellikle bizim bölgemizdeki gerçekleri bilen ve objektif düşünen bir ülke olarak ABD’nin yanlışlarını da yüzüne söylüyoruz, arkasından konuşmuyoruz. İşte YPG konusundaki hatalarını söylüyoruz, Irak’taki hatalarını söylüyoruz, diğer hataları olduğu zaman da söyleyeceğiz. Şimdi onlar söylediği zaman iç işlerine karışmak olmuyor, Avrupa’da da anlayış bu. Bizim içişlerimize karışıyorsunuz gibi imalar yapıyor ya da söylem içinde oluyorlar.

DUYGU LELOĞLU- Sayın Bakan, aslında çok büyük bir şey değil mi; Clinton CNN International’da çıkıyor diyor ki; biz Suriye’deki Kürtleri silahlandıracağız, bunun ne anlama geldiğini herkes biliyor öyle değil mi? Yani PKK’nın Suriye kolundan bahsediyor, daha önceden konuştuk gerçi ama, yine de bunun altını çizsek.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- O zaman Amerika Birleşik Devletleri teröre destek veren ülke durumuna düşer, bizden uyarması. Bir dost olarak söylüyoruz; Teröristlerle işbirliği yapan, teröristlerle birlikte çalışan bir ülke durumuna düşer. Bu düşüncemizi de açıkça söylüyoruz.

DUYGU LELOĞLU- Peki, çok sağ olun, çok teşekkür ediyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben teşekkür ederim.

HİLAL ÖZDEMİR- Çok teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sağ olun, iyi yayınlar.

HİLAL ÖZDEMİR- Bir ara verelim Ajans Gün Ortası’na, saat başında tekrar karşınızdayız.