SUNUCU- Günaydın efendim. Türk dış politikasının en önemli gündem maddesi;
hiç kuşkusuz an itibariyle Suriye’deki savaş. Eğer Suriye üst başlıksa alt
başlıklar olarak da Fırat’ın doğusunda güvenli bölge, Münbiç’in
boşaltılması ve İdlib de bu ana başlığın alt başlıkları. Bu ve benzeri
konulardaki sorularımız için yayın konuğumuz Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt
Çavuşoğlu. Sayın Bakan, hoş geldiniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- İyi yayınlar.
SUNUCU- Teşekkür ederim. Hemen güvenli bölgeyle başlamak istiyorum. Siz dün
Moskova’daydınız Cumhurbaşkanı Erdoğan’la beraber. İhtimal siz havadayken
Rus Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaptı ve Amerika Birleşik
Devletleri’nin Suriye’den çekileceğine dair hala bir işaret olmadığını
söyledi. Güvenli bölgenin birinci adımı Amerikalıların çekilmesiyse eğer,
nasıl bir takvim söz konusu, Amerikalılar ne zaman çekilecekler, size gelen
bir bilgi var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Trump çekileceğini önce Sayın
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a söyledi, daha sonra kamuoyuyla paylaştı. Ve o
açıklamadan sonra Amerika’dan farklı sesler gelmeye başladı. Özellikle
güvenlikle ilgili birimlerin Trump’ı bu kararından caydırmaya çalıştığını
görüyoruz ve bu konudaki çabalarını da takip ettik, bizlerle olan
temaslarına bile bazen yansıdı.
Elbette Trump yine bir açıklamasında güvenli bölgeden bahsetti. Tabii bu
güvenli bölgeden ne anlıyorlar, ne yapacağız; bu konuları ABD ile görüşmeye
başladık. Askerlerimiz görüşüyor, bizler görüşüyoruz, en son genelkurmay
başkanları Brüksel’de biliyorsunuz görüştü Yaşar Paşa ile Dunford. Tabii
Rusya da ABD’nin bu çekilme kararını memnuniyetle karşılarken biraz da
temkinli yaklaşıyor. Aynı temkinli yaklaşım herkeste var işin doğrusu. Ama
tüm bu süreci koordine etmek lazım.
Tabii Amerika çekildikten sonra bu bölgelerde ne olacak, kimler girecek,
YPG kalmaya devam mı edecek, buradan nasıl temizlenecek? Diğer taraftan
rejim girerse ne olacak, Amerika rejimin girmesini istemiyor, İran’ın
girmesini istemiyor. Rejimin girmesi demek İran’ın girmesi demek, bunu da
açıkça da söylüyorlar. Rusya sahada bir aktör, İran da bir aktör;
seversin-sevmezsin, bunu ABD için söylüyorum. Ama biz tüm bu konuları tüm
boyutuyla beraber bir taraftan güvenlik endişelerimizi karşılayacak
şekilde, diğer taraftan Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyacak şekilde ve
Suriye’ye istikrar getirecek şekilde ve bunun insani boyutu var, göçmen
boyutu var, insanların geri dönmesi, onlara yardım edilmesi var. Biz tüm
boyutlarıyla düşünerek herkesle bu işleri konuşuyoruz, koordine etmeye
çalışıyoruz, herkesin kafasında ne var, birlikte nasıl çalışabiliriz; bunu
konuşuyoruz. Şu anda henüz güvenli bölgeyle ilgili netleşmiş şeyler yok,
ama bazen Amerika’dan işte Türkler buraya girmesin diyorlar, ama bizim
buraya girmememiz bir kere bizim güvenlik endişemizi ortadan kaldırmaz.
Rejim girse bile YPG ile nasıl işbirliği yapabileceğini daha önce gördük.
Bizim olmadığımız yerde insanların güvenli bir şekilde dönmesi de söz
konusu değil. Buraların istikrara kavuşturulması da söz konusu değil,
terörün buradan tamamen temizlenmeyeceğini biz çok iyi biliyoruz.
Dolayısıyla kim ne yapacaksa her şeyden önce Türkiye’yle yapması gerekiyor.
Çünkü burası bizim sınırımızın hemen öbür tarafı. Bizim için ve Suriye için
hayati derecede önemli. Dün Moskova’da da önce Sayın Cumhurbaşkanımız
Başkan Putin’le baş başa bu işi görüştüler, daha sonra Milli Savunma
Bakanımızla beraber katıldığımız dışişleri bakanları ve milli savunma
bakanlarının da katıldığı toplantıda biraz daha detaylı bu konuları
konuştuk. Ama bu güvenli bölge dahil bu konuları birlikte görüşmeye, teknik
düzeyde de görüşmeye devam etme konusunda da cumhurbaşkanlarımızdan,
başkanlardan talimat aldık, mutabakat var, Ruslarla çalışmaya devam
edeceğiz.
SUNUCU- Dönüm dolaşıp o zaman bir takvim sorusu gündeme geliyor, takvim
konusunda Amerikalılar açıkçası çok güvenilir değiller. Çünkü daha evvelden
Münbiç konusunda verilen sözler var, birazdan o konuya da gireceğiz. Ama an
itibariyle güvenli bölge konusunda size verilen ya da ima edilen
Amerikalılar tarafından bir takvim söz konusu mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Takvim söz konusu değil, ama bu
konularda çekinmeyle ilgili ve güvenli bölgeyle ilgili neler düşündüklerini
gayri resmi bir şekilde tutum kağıdı olarak da bizlere ilettiler, biz de
karşı tutum kağıtlarımızı kendilerine ilettik. En son genelkurmay
başkanları biraz detaylı bir şekilde görüştüler. Senatör Graham her ne
kadar yönetim içinde yer almasa da, hem Cumhuriyetçi olduğu için, hem de
gerek Kongrede, gerekse yönetim üzerinde de etkili bir isim, o geldiği
zaman bazı düşüncelerini bizlerle paylaştılar. Dolayısıyla henüz daha süre
konusunda da, güvenli bölgeden tam olarak ne anladıkları konusunda da net
bir şey yok, görüşmelere devam ediyoruz.
SUNUCU- Tutum belgesi dediniz, tutum belgesi konusunda bize verdikleri bazı
talepler var. Buna karşılık bizim gönderdiğimiz cevaplar, yanıtlar var.
Bolton’un son geldiğinde bu exchange oldu. Peki, an itibariyle onlardan
bize gelen ikinci bir yanıt var mı ve bu çerçevede şunu sormak istiyorum:
Bu kadar mektuplaşma ve teatiden sonra mesela üsler ne olacak,
Amerikalıların üsleri ne olacak, bıraktıkları zaman kimlere gidecek? Artı,
YPG ve PYD’ye verdikleri silahlar ne olacak? Ve tabii bütün bunlara bağlı
olarak PYD ve YPG’ye olan ilişkileri kesilecek mi-kesilmeyecek mi? Çünkü
kesilmeyecekse, o zaman başka bir güvenli bölge sorunu ortaya çıkacak.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii tutum kağıdı gayri resmi bir
şekilde, yani resmen birbirimize ilettiğimiz belgeler değil, ama
görüşlerimizin gayri resmi bir şekilde ve yazılı olarak da iletilmesi
bakımından yaygın kullanılan bir yöntem esasen, buna “non-paper” deniyor
İngilizcede, tutum kağıdı. Biz cevabımızı verdikten sonra, ABD de tekrar
kendi tutumunu bize bildirdi. Ve son tutum kağıdında görüyoruz ki ABD ile
temelde, genel çerçevede bir iki nokta hariç görüşlerimiz örtüşüyor, bu
güzel.
SUNUCU- Örtüşen noktalar nelerdir Sayın Bakan?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Burada çekilmeyle ilgili, koordinasyonla
ilgili, boşluğun teröristler tarafından doldurulmamasıyla ilgili, yine
biraz önce söylediğiniz gibi silahların, verilen silahların toplanması
konusunda taahhütlerini yerine getirecekleriyle ilgili bugüne kadar
söyledikleri, yani ikili görüşmelerde ve diğer platformlarda yaptığımız
konuşmalarda vurguladıkları şeylerin tekrar kağıt üzerinde görülmesi
demektir, yani burada görüşlerimiz örtüşüyor. Ama YPG’yle ne kadar
ayrışacaklar, bağlarını koparacaklar? YPG’nin oluşturduğu SDG’den ne
anlıyorlar, buna benzer konularda henüz görüşmeye devam etmemiz gerekiyor.
Bunları da önümüzdeki süreçlerde Cumhurbaşkanımız gerektiğinde Trump’la
telefonla görüşebilir, sık sık zaten görüşüyorlar. Yine Mike Pompeo ile ben
sık sık görüşüyorum. Yine Jeffrey Türkiye’ye geliyor bugün. Ve Jeffrey’le
Özel Temsilci olarak ilgili arkadaşlarız, Bakan Yardımcım olsun, İbrahim
Bey olsun, diğer arkadaşlarımız görüşüyor, her düzeyde görüşmeye devam
edeceğiz.
Bu tabii birden alınan bir karar, ABD içinde de sürpriz oldu, herkese
sürpriz oldu. Dolayısıyla ABD içinde farklı tutumların olduğunu biraz önce
söylemiştim. Bizim tarafımızdan her şey net, tutumumuz da belli,
görüşlerimiz de belli, gizli ajandamız yok, Suriye’yle ilgili görüşlerimiz
de belli. Kendi ulusal güvenliğimizle ve çıkarlarımızla ilgili tutumumuz
belli ve milletimizin görüşüyle de tamamen örtüşüyor. Yani milletimizin
esasen bu konudaki tutumuyla Cumhurbaşkanımızın ve Hükümetimizin uyguladığı
politikalar ya da düşünceleri tamamen örtüşüyor. Ama bu tabii kolay bir
süreç değil. Bu süreçte biraz önce söylediğiniz Münbiç yol haritasının
gecikmeli de olsa biran önce uygulanması, yani Münbiç modelinin de Fırat’ın
batısına da uygulanması esasen en sağlıklı çözüm. Bugüne kadar uygulansaydı
Münbiç yol haritası, bugün bunları konuşmuyor olacaktık. Yani Fırat’ın
doğusuna da teşmil edilseydi Münbiç’te bittikten sonra, tamamlandıktan
sonra, bu konuları konuşmayacaktık. Ve şu ana kadar Suriye’nin önemli bir
bölgesini, Kuzey Suriye’nin istikrara kavuşturmuş olacaktık ve göçmenler
bile dönmeye başlamış olacaktı. Fakat bu 90 günlük yol haritası 6 ayı buldu
ve burada ciddi bir gecikme oldu. Bunu da Sayın Cumhurbaşkanımız zaten en
son telefon görüşmesinde Trump’a bir kere daha hatırlattı. Ama son
kararlardan sonra Münbiç’le ilgili bir hareketlilik oldu, yani Münbiç yol
haritasının uygulamasıyla ilgili. Şimdi buralarda kimler yer alacak YPG’den
sonra, yönetimde kimler olacak, güvenlik birimlerinde kimler olacak;
bunları konuşmaya başladık. İsim listeleri ortaya konulmaya başladı, biraz
hareketlilik ve hızlanma var. Ve bir an önce bu Münbiç yol haritasını
tamamlama konusunda iradeler tekrar ortaya konuldu diyebilirim.
SUNUCU- Münbiç’le devam edeceğiz, ama onun öncesinde bu tutum belgesi,
tutum kağıdı değiş tokuşu konusunda bir soru sormak istiyorum. Birçok
konuda örtüşüyoruz, bazı konularda örtüşmüyoruz dediniz. Örtüşmediklerinizi
anladım, ama örtüştüklerimiz konusunda yazılı olarak Amerika Birleşik
Devletleri ve PYD ve YPG’ye verdiği silahların alınacağı konusunda taahhüt
verdi mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yazılı taahhüt demek resmi belgeyle
taahhüt demektir. Ama daha önce Trump birçok ikili görüşmede ve bizim diğer
yaptığımız değişik seviyelerdeki görüşmelerde zaten bu silahları geri
alacağını söylemişti ve son görüşmelerimizde de yine bu silahları seri
numaralarının da alındığını ve YPG’den geri alacaklarını söylediler. Tutum
kağıdıyla, resmi kağıtları karıştırmayalım. Yani tutum kağıdı esasen
görüşmelerin gayri resmi bir şekilde yazılı bir şekilde iletilmesidir. Ve
bunlar resmiyete dökülmeden tüm detaylarıyla paylaşılması da doğru
değildir. Ama şunu biliyoruz ki u silahların belli bir bölümü zaten
kayboldu. Bazıları kullanılmıştır doğrudur, bir kere kullanıldıktan sonra
kullanılamayanlar vardır. Bazıları PKK’nın elinde yakalandı. Ama daha önce
de söylediğim gibi YPG bu silahların belli bir bölümünü başkalarına sattı.
SUNUCU- Kime?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- DEAŞ’a da sattı, sahadaki diğer gruplara
da sattı, belki rejime ve diğerlerine de vermiştir, satmıştır. Sahada
herkes birbirine her şeyi satıyor, yani çatışan gruplar bile birbirine
silah satıyor yeri geldiği zaman, para ihtiyacı olduğu zaman. Petrol, diğer
ihtiyaçlar, yiyecek, içecek, gıda ya da ilaç, tıbbi malzeme gibi bunlar
doğaldır satılır, ama yani çatıştıkları gruplara bile silah satabiliyorlar
çok karmaşık bir durum.
SUNUCU- Üsler ne olacak peki?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Üslerle ilgili tabii Amerika çekildikten
sonra buradan tamamen askerini çekecek, diğer taraftan Irak’a taşınacağını
görüyoruz dolayısıyla, üsler konusunda da tabii ABD’nin ne yapacağı henüz
daha net değil.
SUNUCU- Sayın Bakan, peki Amerikalılar çekildiği zaman PYD ve YPG’lilerin
konumu bunlar nereye gidecekler, bunlar rejimle bir anlaşma içine
girebilirler mi? Acaba çekildikleri bölgeleri rejime bırakabilirler mi? Bu
sefer bizim rejimle burun buruna gelmemiz gibi yeniden bir gerçek ortaya
gelecek.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bunların hepsi ihtimal dahilinde. YPG
herkesi kullanmaya çalıştı bugün kadar, Rusya’da dahil. Başlangıçta
hatırlayacaksınız, Ruslara diyorduk, bunlar sizi kullanıyor. Onlar da biz
kontrol etmezsek ABD’nin güdümüne girer, ABD de tam tersini söylüyordu. Biz
de her ikisine diyorduk ki, bu terör örgütü ikinizi de kullanıyor. Rejimle
de işbirliği yapma arayışlarına girmediler mi? Afrin Harekatımızda, Zeytin
Dalı Harekatımızda girmediler mi? Yine İdlib’de anlaşabilselerdi rejimle
beraber İdlib’e saldıracaklardı. Bu terör örgütü çıkar için her şeyi yapar,
herkesle işbirliğine girebilir. Ama bu bölgeye rejimin girmesi demek ABD
için ve bazı ülkeler için İran’ın girmesi demek onlar öyle düşünüyor, yani
bu işler o kadar kolay değil, burada farklı dengeler var sahada. Biz bu
dengelerin hepsini gözeterek herkesle birlikte bu işleri konuşuyoruz,
gerçekçi, reel politik izliyoruz biz ve buradaki aktörlerin hiçbirisini yok
saymıyoruz. Suriye’de kalıcı bir çözüm için bunu da yapmak durumundayız,
bunun faydası çok gördük.
SUNUCU- PYD ve YPG herkesi kullanıyor dediniz, geçtiğimiz günlerde basına
yansıyan birtakım haberler var o da Rusların PYD ve YPG’lilerle ortak
devriye yaptıklarına dair peki, bu ilişkiye ne diyorsunuz? Dün Moskova’da
bu gündeme geldi mi? Geldiyse yanıtları ne oldu?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani burada sınırın öbür tarafında iki
grup yan yana gelip veya bir bayrak gösterisi yaptı mı, yapmadı mı onu
bilmiyoruz, yani bu heyetler arası görüşmede gündeme gelmedi. Ama YPG
konusunda Rusya’ya mesajları net bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanımız da
iletti ve daha sonra dar kapsamlı görüşmede de bu gündeme geldi. Ruslar da
biliyor ki YPG çıkar için herkese yanaşır ve geçmişte Ruslar bunu, yani
tamamen ABD’nin kontrolüne de girince gördüler. Ama diğer taraftan Rusya da
sahada var olduğu için dengeleri bazen gözetebilir.
Burada bazı haberleri biz çok büyütüyoruz. Efendim işte kenarda devriye
gezdi, nerede? Münbiç’in içinde bir kere Rusya var mı? Yok. Münbiç’in
içinde kim var? Amerika var. Kimle var? YPG’yle var. Rusya nerede?
Münbiç’in sınırlarında kenarda. Kimle beraber? Rejimle beraber. Dolayısıyla
Münbiç’in içinde Ruslar da yok, rejim de yok, bir tek ABD ve YPG’liler var,
PKK’lılar var, yani içeride böyle bir şey olmadı.
SUNUCU- Sayın Bakan, Ruslardan bahsederken dün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve
Putin’in yaptığı basın toplantısında ilgimi çeken bir husus var. O da Putin
1998 yılında Türkiye ile Suriye arasında imzalanan güvenlik anlaşmasına
atıfta bulundu ve bu anlaşmanın daha doğrusu mutabakatın Türkiye’nin
Suriye’nin kuzeyinden, Türkiye’nin güneyinden kaynaklanan güvenlik
sorunlarını çözebilecek nitelikte olduğunu söyledi. Şimdi benim aklıma
Adana Mutabakatı geliyor, ama Adana Mutabakatının süreci yanılıyorsam beni
düzeltin bitmiş olmalı. Acaba bir şekilde yenilendi mi? Ya da bu
mutabakatın yenilenmiş hali ya da eski haliyle Türkiye’nin güvenlik
ihtiyaçlarına çözüm bulacak nitelikte olduğunu düşünüyor musunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Adana Mutabakatı 2011 yılına kadar
uygulanıyordu dolayısıyla herhangi bir süresi yok, yani bu mutabakat şu
zamana kadar geçerli diye bir ibare yok.
SUNUCU- Şu anda işler vaziyette mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şu anda resmen işler vaziyette, ama
2011’den sonra yani Suriye’de bu olaylar geliştikten sonra fiili olarak
uygulanamadı. Adana Mutabakatı nedir? Öcalan’ın, bölücü başının Suriye’de
bulunmasından sonra ve oradan Türkiye’ye yönelik terör saldırıları
arttıktan sonra 98’de Türkiye ültimatom veriyor ve daha sonra Hüsnü Mübarek
ve Hatemi’nin özel temsilcileri olarak o günkü İran’ın ve Mısır’ın
Dışişleri Bakanları, Suriye’nin mesajını Türkiye’ye ilettikten sonra
Adana’da bu buluşma oluyor ve bu mutabakat imzalanıyor.
Mutabakatın özeti şudur: Yani Öcalan Suriye’de değildir bir daha giremez
diyor, daha sonra Suriye rejimi, Suriye yönetimi, devleti Suriye
topraklarında terörle mücadele edecek ve Türkiye’ye yönelik bir tehdit
oluşmasını engelleyecek. Teröristleri de Türkiye’ye verecek. Eğer Suriye
bunu yapamazsa Türkiye’nin buraya müdahale hakkı olacak. Zaten Türkiye’nin
Birleşmiş Milletlerin 51’nci şartından tutunda, diğer taraftan uluslararası
hukuktan kaynaklanan hakkı var, ama esasen bu Adana Mutabakatı bunu
öngörüyor. Yani Suriye Türkiye’ye yönelik tehditlere karşı bir tedbir
almazsa Türkiye’ye müdahale hakkı veriyor. Ve o mutabakattan sonra çok
sayıda PKK’lı da Türkiye’ye teslim ediliyor. Ama 2011’den sonra tabii
herhangi bir karşılıklı adım atılmıyor, çünkü Suriye’deki bugüne kadar
gelişen durumdan dolayı.
SUNUCU- Peki, Rusların bunu bugün gündeme getirmelerinin arkasındaki amaç
nedir, niyet nedir? Yani Türk ordusu zaten defalarca Suriye’ye girdi.
Bugüne kadar hatırlatılmayan Adana Mutabakatı şimdi niçin gündeme geliyor?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani esasen bunu yani Türkiye içeriye
müdahale edebilir anlamında söylediğini düşünüyoruz bu da bizim için
olumlu.
SUNUCU- Sayın Bakan o zaman yine Moskova temaslarınızla ilgili bir unsurla
devam etmek istiyorum o da Putin dünkü basın toplantısında Kürtlerin Şam
yönetimiyle diyaloğunu önemsediklerini ifade etti. Bu sizce ne anlama
geliyor, Ankara bu laftan ne anlıyor?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani burada Kürtler derken normal
Kürtleri mi kast etti, YPG’yi, PKK’yı mı kast etti?
SUNUCU- Sorun zaten orada.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Burada farklı düşünceler var örneğin
Kandil’den gelen, Türkiye’den gelen, Irak’tan gelen, Kuzey Irak’tan gelen
PKK’lıların buradan ayrılması esasen zorla bünyesine katılanların da
sisteme entegre edilmesiyle ilgili de düşünceler ortaya çıkıyor. Biz bu
düşüncelerin hepsini takip ediyoruz, kendi tutumumuzu tabii ki net bir
şekilde söylüyoruz, ama bunu kastediyorsa yani PKK ve YPG’lilerin bu lider
kadronun dışındaki insanların entegrasyonunu kastediyorsa o başka bir şey.
Ama Suriye rejimi de biliyor ki YPG ve PKK Suriye’yi bölmek istiyor. Buna
Suriye rejimi de karşı, Rusya da karşı, İran da karşı, biz de karşıyız.
Batılı ülkelerin tutumlarını biliyorsunuz onlar ikircikli bir tutum
içindeler. Dolayısıyla, burada Suriye vatandaşlarının Suriye içinde yani
terör dışında sisteme entegre edilmesiyse eyvallah. Kürtlerin Suriye içinde
yer bulması ise zaten 2011’den önce Sayın Cumhurbaşkanımız sürekli Esad’a
Kürt kardeşlerimiz bizim de vatandaşlarımızın da akrabaları, bunlara
kimliklerini ver, bunları tanı, bunları dışlama diye sürekli telkinde
bulundu. Bizde de 300 binden fazla Suriyeli Kürt var bunların da geri
dönmesi lazım, ama şu anda YPG bunların dönmesine izin vermiyor, çünkü
kendi kontrolünde değil bu Kürtler. Dolayısıyla, Kürtlerse problem yok ve
bu Kürtlerin de Türkiye’deki şu anda Suriyeli Kürt kardeşlerimizin
Suriye’ye dönmesi de önemli, onlar da dönmek istiyor. Son günlerde sahadaki
Kürtlerin de Türkiye’ye dönmek için Türkiye’yi bekliyoruz, biz de
Türkiye’nin gelmesini istiyoruz demesi esasen YPG ve PKK’dan herkesin
bıktığını gösteriyor. Son zamanlarda Süryanilerin de isyanlarını gündeme
getirmiştik, yani oradaki Hıristiyan azınlıklar da artık YPG’den bıktılar.
Yine Sincar bölgesinde Yezidiler de önce DEAŞ’ti, şimdi PKK demeye
başladılar. Şimdi bu terör örgütü herkese zulmediyor. Yani burada
teröristlerle, diğer Kürtleri ayırt etmek lazım.
SUNUCU- Sayın Bakan, temaslarda Moskova temaslarıyla devam etmek istiyorum.
Gündeme gelen unsurlardan bir tanesi de siyasi çözüm meselesi. Şimdi siyasi
çözümden Moskova ne anlıyor, Ankara ne anlıyor, yani görüşler ne kadar
uyuşuyor? Bir de siyasi çözümü konuşabilecek noktada mıyız?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Siyasi çözüm konusunda Esad’ın devam
etmesi, etmemesi dışında Ruslarla hiçbir görüş ayrılığımız yok.
SUNUCU- Onlar Esad’ın devamından yana?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Onlar tabii ki Esad’la bugüne kadar
çalıştılar. Ama biz de diyoruz ki, 1 milyona yakın insanın ölümüne sebep
olan bir kişi artık Suriye’yi birleştiremez diyoruz, yani biz gerçekleri
söylüyoruz. Yani hiçbir şey olmamış gibi 1 milyon kişiyi öldüren kişi
hiçbir şey olmamış gibi göz yumup hadi devam et demek de yani bizim
vicdanımıza sığmıyor işin doğrusu ve gerçekçi de değil. Suriye’yi biz
birleştirmek istiyoruz. Biz Suriye’ye tamamen kendi ulusal güvenliğimiz
olarak bakıyoruz, yani yanı başımızdaki bir ülkenin istikrarı, barışı,
huzuru bizim barışımız, huzurumuzdur. Ayrıca bizim hiçbir gizli gündemimiz
yok, o yüzden gerçek objektif açıdan bakıyoruz, ama herkesin orada farklı
çıkarları var. Rusya da kalmak istiyor, şu anda Esad’ı da orada kalabilmesi
için en uygun kişi olarak görüyor, geçmişte işte biz nikahlı değiliz gibi
açıklamalar da oldu. Ama onun dışında siyasi süreç konusunda biz tamamen
birlikte hareket ediyoruz. Ve bugüne kadar Astana’da, Soçi’de, Cenevre’de
attığımız adımlar sayesinde bugün Suriye’de siyasi çözümü konuşabiliyoruz,
yani Cenevre’de üçlü düzeyde attığımız adımlardan bahsediyorum, aksi
takdirde Cenevre sürecinden hiçbir sonuç çıkmadı. Bugün Astana’da aldığımız
kararlar sayesinde Suriye’de bir taraftan güven arttırıcı adımlar, bir
taraftan ateşkesin sürdürülebilmesi, diğer taraftan da Soçi’de aldığımız
kararlar ve tarafları biraraya getirmemizden sonra Anayasa Komisyonunun
kurulmasını konuşuyoruz.
Bugün Anayasa Komisyonu kurulmasında, komisyonunun kurulmasında sadece
sivil toplumdan birkaç ismin değiştirilmesini konuşuyoruz artık. Türkiye
burada muhalefet adına listeyi verdi, Rusya da rejim adına verdi, İran
zaten destekliyor. Sivil toplumla ilgili listede 50 kişilik listede birkaç
kişinin değişmesi gerekiyor. BM’yle birlikte Türkiye olarak bu insanlar
sivil toplumu temsil etmiyor dedik ve şu anda çalışılıyor. Ve dün Anayasa
Komisyonunun ne zaman toplanabileceğini de konuştuk. Lavrov’la beraber
şimdi Zarif’i de arayacağız ve Anayasa Komisyonunun en kısa sürede
toplanması için Pedersen geldi De Mistura yerine o da Türkiye’ye gelecek
haftaya ve onunla da görüşeceğiz, Genel Sekreterle de görüşeceğiz.
SUNUCU- Nerede olacak toplantı, Anayasa toplantısı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Anayasa Komisyonunun toplantısını
biliyorsunuz Cenevre’de gerçekleştirdik, ama o birkaç isim sebebiyle o gün
kurulmasını ilan edemedik, ama çok yakınlaşma oldu önemli bir toplantıydı.
Ve yine kendi aramızda konuşuruz, BM’yle de görüşürüz, BM’yle birlikte
tabii bu süreci yürütüyoruz. Bu sürecin meşruiyeti çok önemli, BM
tarafından ve uluslararası toplum tarafından tanınması önemli. Biz kimseye
yani rekabet olsun diye ayrı bir platform kurmadık. Esasen orada bir
Cenevre’de bir netice çıkmadığı için, ama Astana’yı da Cenevre’ye
alternatif yapmadık, BM’yi de hep Astana’ya da götürdük. Ve bu siyasi süreç
bugün konuşuluyorsa Anayasa Komisyonu, bunun kurulması konuşuluyorsa bu
bizim Rusya’yla ve İran’la attığımız adımlar sayesindedir. Ve seven de
sevmeyen de mesela İran’la biraraya gelmek istemeyen ABD bile bunu kabul
ediyorlar. Son zamanlarda Anayasa Komisyonunun kurulmasını engellemek için
bazı Batılı ülkeler, BM Güvenlik Konseyi üyeleri dahil çaba sarf ediyorlar.
Esasen bu da biraz kıskançlıktan kaynaklanıyor ve onların küçük grubunda
herhangi bir şey çıkmıyor. Bir de onların kafasındaki anayasa hazırlanma
süreci bizimkinden çok farklı. Onlar diyor ki, biz oturalım eskiden olduğu
gibi Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra olduğu gibi Suriye’ye bir anayasa
taslağı hazırlayalım, onlara verelim bunu, bunu kabul etsinler. Biz de
diyoruz ki Suriye için bir anayasayı Suriyeliler otursun, çalışsın,
müzakere etsin ve birlikte karar versinler.
SUNUCU- Bütün bu süreçler çerçevesinde bizim şu ya da bu düzeyde rejimle
herhangi bir temasımız var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ya rejimle dolaylı temaslarımız var işte
Suriye ve İran üzerinden ve mesajlar verilmesi gerektiği zaman veriliyor,
bu isimler değiştirilmesi gerektiği zaman veriliyor. Şimdi son süreçte yine
YPG ve diğer konularda verilmesi gereken mesajlar zaten veriliyor, ama
bizim düzeyimizde herhangi bir temas yok.
SUNUCU- Aracılar vasıtasıyla süren bir…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şu ana kadar öyle.
SUNUCU- Sayın Bakan, şu soruyla devam etmek istiyorum, araya Moskova
temasları girdiği için güvenli bölgeyle aklımda kalan bir iki soru var:
Güvenli bölgenin çekiç güce dönüşüp, dönüşmemesi bu risk konusunda çeşitli
yorumlar yapılıyor. Güvenli bölgenin Irak’taki olumsuz bir örnek olarak hep
aklımızda kaldı, Suriye’deki güvenli bölgenin Irak’taki gibi çekiç güç gibi
olumsuz bir örneği doluşma riski nedir? Engellenmesi için sizin çabanız
nedir?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani böyle bir fikir şu anda ortada yok.
Ama bu güvenli bölge aynı şekilde buffer zone dediğimiz tampon bölge, bu
konuda farklı kişilerin farklı düşünceleri olabilir, ama şu anda Kuzey
Irak’taki gibi herhangi bir güvenli bölge anlayışı yok. O zaman
biliyorsunuz Kuzey Irak’ta yaşayan halkı o günkü rejimden korumak amacıyla
bu karar alınmıştır, yani Saddam rejiminden korumak amacıyla alınmıştır.
Ama şimdi ise başka bir ülkenin, yani Türkiye’nin güvenlik endişesini
ortadan kaldırmak var, insani boyutu var ve Suriye’nin gelecekte sınır
bütünlüğünü korumak için atılması gereken adımlar var. Yani burada
Suriye’nin kuzeyini sadece Suriye’deki rejimden korumak değil amaç
dolayısıyla, ikisi tam birbiriyle örtüşmüyor.
SUNUCU- Bu güvenli bölgeyi Türkiye sadece kendi imkanlarıyla koruyabilecek
mi, yoksa Amerika Birleşik Devletleri’nin desteğine ihtiyacı var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bugün Fırat Kalkanı Harekatıyla belli
bir bölgeyi 2 bin kilometrekareyi güvenli bölge haline getirdik mi?
Getirdik. Ve halk memnun mu? Memnun. Aynı şekilde Zeytin Dalı Harekatıyla
Afrin bölgesi yine 2 bin kilometrekare güvenli bölge haline geldi mi?
Geldi. Biz içinde olmamıza rağmen, yani tam olarak bizim kontrolümüzde
olmamasına rağmen, içeride HTŞ’lilerin, teröristlerin olmasına rağmen
İdlib’de esasen, İdlib muhtırasından sonra de facto bir şekilde güvenli
bölge haline geldi. Dolayısıyla, bu sınırımızın öbür tarafında oluşacak bir
güvenli bölge başından beri Sayın Cumhurbaşkanımızın fikriydi. Yani sekiz
sene önce de, dokuz sene önce de, altı sene önce de, beş sene önce de biz
bu kapasiteyi gördüğümüz için Türkiye olarak ve şimdi de yine kendimize
güvendiğimiz için net bir şekilde söylüyoruz, biz tek başımıza burada bu
güvenli bölgeyi oluştururuz. Ama bu konuda bizimle iş birliği yapmak
istiyorsa ABD ve diğerleri, Rusya’da dahil, bu iş birliğini de hiçbir zaman
dışlamayız. Çünkü buralar Suriye’nin toprakları ve biz Suriye’nin toprak
bütünlüğünü tanıyoruz, burada kimseyle rekabet içinde de değiliz. Bizim
kendi endişelerimizin dışında Suriye’nin geleceğini de düşünerek de bu
adımları atıyoruz. Ama biz tek başımıza bu güvenli bölgeyi oluştururuz ve
gerekli tedbirleri de alırız, almak da durumundayız zaten.
SUNUCU- Başkan Trump, 20 mil dedi, yani 30-32 kilometreye yönelik bir
mesafe derinlik. Bunun daha da artması söz konusu olabilir mi, bu yönde
Ankara’nın bir talebi oldu mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bu tabii 20 mil bir şey, ama
coğrafyaya baktığın zaman bu biraz daha derine gidebilir, biraz daha
yukarıya çıkabilir bu tamamen teknik bir şekilde askerlerimizin,
istihbaratımızın ve arkadaşlarımızın coğrafi durumu da göz önünde tutarak,
bazı yerlerde rejim var biliyorsunuz Kamışlı ve Haseke bölgesinde. Tüm
bunları değerlendirerek bazen daha derin gidebilir, bazen daha yakın
olabilir.
SUNUCU- Sayın Bakan, güvenli bölgeyle ilgili son bir sorum olacak, ardından
İdlib’e geçeceğim. An itibariyla Türkiye Suriye sınırında binlerce
askerimiz, binlerce teçhizatımız bekliyor. Şunu sormak istiyorum: An
itibariyle Fırat’ın doğusuna bir askeri operasyon ne kadar gündemdedir, ne
kadar mümkündür?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- ABD’nin çekilme kararından sonra Sayın
Cumhurbaşkanımız açıkladılar, bir bekleme kararı çıktı ve şimdi tüm bu
biraz önce anlatmaya çalıştığımız süreci herkesle konuşuyoruz. Dolayısıyla,
şu anda henüz bu harekatla ilgili, yani yapılmasıyla ilgili bir
Başkomutandan yeni bir ilave bir talimat gelmedi ve belli bir süre
bekleyeceğiz dedi Sayın Cumhurbaşkanımız. Ama her an bu harekatı başlatacak
hazırlıklar da var, kapasite de var onu söylemek isterim. Ama onun
zamanlaması nasıl olacağı ve diğer konular tabii Sayın Cumhurbaşkanımızın
talimatıyla arkadaşlarımızın başlatacağı bir süreçtir.
SUNUCU- O zaman yani güvenli bölgeyle ilgili olarak an itibariyla çok
bilinmeyenli bir denklem söz konusu. Amerika’nın buradan ne anladığı,
askerlerini ne zaman çekeceği, bizim operasyonu yapıp, yapmayacağımız bütün
bunlar an itibariyla bir soru işareti olarak karşımızda duruyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Birlikte yürüttüğümüz ve Türkiye olarak
da yoğun bir çaba sarf ettiğimiz bir süreçtir. Tüm amacımız tüm bu sizin
sorduğunuz soruların da en kısa süre içinde netleştirilmesidir.
SUNUCU- İdlib’le devam etmek istiyorum. İdlib herhalde Rusya’daki
temaslarınızda gündeme gelen bir konuydu. Geçtiğimiz günlerde HTŞ olarak
bilinen terör örgütü önemli kazanımlarda bulunduğuna dair haberler geldi
Ankara’ya, buna yönelik rejimin de yerleşim birimlerini bombaladığına dair.
İdlib’de istikrar, huzur tehlikede mi, Moskova’daki temaslarınız sonucunda
ne gördünüz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Burada tabii radikal gruplar var ve bu
radikal grupları kontrol etmek o kadar da kolay değil, çünkü farklı gruplar
var. Eskiden beri söylüyoruz, söyleyegeldik buraya rejim özellikle bunları
gönderdi, diğer kuşatılmış bölgelerden koridor açarak buraya gönderdi. Ve
Rusya’yla imzaladığımız muhtıra esasen başarılı bir şekilde uygulanıyor
diyebilirim. Bazı zorluklara rağmen bunun başarılı bir şekilde
uygulandığını dün Sayın Putin de basın toplantısında bir kere daha
vurguladı ve Türkiye olarak da üzerimize düşeni yaptığımızı da özellikle
söyledi. Tabii radikal gruplar bundan rahatsız, radikal grupları kışkırtan,
destekleyen ülkeler de var, yani İdlib muhtırasının bozulmasını isteyen
maalesef ülkeler de var, ama Rusya’yla biz kararlıyız, İran’la biz
kararlıyız. Rejim evet siyasi çözüm yerine, askeri çözüme inanıyor. Ve daha
önceki bölgeleri, yani kuşatılmış bölgeleri Hama, Doğu Guta, Humus gibi
hatta güneyde Dara gibi bölgeleri ele geçirdikten sonra kendine olan güven
aşırı bir güvene dönüştü. Diğer ülkelerle ilişkilerinde de bu aşırı güven
hissediliyormuş, arkadaşlarımız Arap ülkelerinden yine Dışişleri Bakanları
arkadaşlarımız da bunları bize söylüyor, ama biz Rusya’yla beraber bunun
önüne geçtik, yani rejimin buraya saldırması. İçeriden de radikal grupların
da yine bunu ihlal etmesine izin vermememiz gerekiyor. Radikal gruplar
bundan huzursuz olduğu için ılımlı muhalefete ve Özgür Suriye Ordusuna
saldırmaya başladı. Türkiye’nin müdahalesiyle birlikte bir ateşkes gibi bir
anlayış ortaya çıktı. Ve burada sahada biz bunu yürütmeye çalışıyoruz.
Arkadaşlarımız, burada istihbaratımızı özellikle tebrik etmek istiyorum,
zor şartlarda görevlerini yapıyorlar. Tabii Ruslarla birlikte bir
koordinasyon merkezinin kurulması, ortak devriyenin yapılması gibi konular
var. M4 ve M5 otoyollarının trafiğe açılması var; bunların da detaylarını
görüştük, Cumhurbaşkanımız Putin’le başbaşa görüşürken, Milli Savunma
Bakanımız olsun, İstihbaratımız olsun muhataplarıyla görüştüler, ben de
Lavrov’la görüştüm. Bundan sonraki süreçte yine bu birlikte sürdüreceğimiz
çalışmalar, inşallah İdlib Muhtırasının başarılı bir şekilde uygulanmasına
vesile olur. Bu niçin önemli biliyor musunuz? Biraz önce siyasi süreçten
bahsettiniz, siyasi süreç kimin arasında? Muhalefetle rejim arasında. Eğer
İdlib de ortadan kalkarsa böyle bir süreç de olmaz. Ve bu Suriye için
yıllarca sürecek kaos demektir, belirsizlik demektir. Sadece basit bir
sahada ihlal ya da çatışma gibi görmemek lazım. İdlib Muhtırası siyasi
süreç için, çözüm için son bir fırsat penceresi sunmuştur, bunu da çok iyi
değerlendirmemiz gerekiyor.
SUNUCU- Sayın Bakan, vaktim daraldığı için, birkaç konuda daha sorum
olacak. Bunlardan bir tanesi belki unutuluyor, ama unutturmamak lazım,
Cemal Kaşıkçı cinayeti. Bu konuda gelinen noktada bir gelişme var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bizdeki gelişmeler son derece şeffaf ve
adil bir şekilde soruşturma yürütülüyor. Bu konuda Türkiye’nin tutumu
belli. Bazı ülkeler var bunu görmezlikten geliyor, kapatmaya çalışıyor, biz
bu cinayeti Suudi Arabistan’la ikili düzeyde bir konu olarak görmüyoruz,
yani ikili ilişkilerin bir parçası değil. Bu bir cinayettir, kim işlediyse,
kim talimat verdiyse bunun ortaya çıkması lazım. Henüz daha Kaşıkçı’nın
cesedini bulamadık. Dolayısıyla Suudi Arabistan’daki soruşturmalardan bir
sonuç ortaya çıkmadı. İşte beş kişi idamla yargılanıyor.
SUNUCU- O yargılama konusunda Ankara’ya ulaşan şeffaf bir bilgi var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yok, hiçbir şekilde bir bilgi yok.
Başsavcı geldiği zaman da bizden bilgileri aldı, ama karşılığında hiçbir
bilgi vermedi. Ortak komisyon kuralım, çalışma grubu kuralım teklifini biz
kabul ettik, ondan da hiçbir netice çıkmadı.
SUNUCU- Unutturulmaya çalışılıyor o zaman.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, unutturulmaya çalışılıyor. Ama bu
işin uluslararası boyutu da var. Bugüne kadar temaslarımız oldu, ülkelerle
birlikte temaslarımız oldu ve bunu artık uluslararası boyuta taşınması
gerektiğini düşünüyoruz, Sayın Cumhurbaşkanımız da böyle düşünüyor, bizlere
de talimat verdiler bunların hazırlıklarını yapın diye. Birleşmiş Milletler
’in özellikle bu konuda bazı çalışmaları var. İnsan Hakları Komiseri, eski
Şili Cumhurbaşkanı Michelle Bachelet’in açıklamalarını gördünüz. Aynı
şekilde üç tane raportör ve komisyon başkanı da Genel Sekretere yazılı bir
şekilde çağrıda bulundu. İşte bunlardan bir tanesi, BM Yargısız ve Keyfi
İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard 28 Ocak-3 Şubat tarihlerinde
Türkiye’ye geliyor, gelmek istediklerini söylediler, biz de memnuniyetle
dedik. Dolayısıyla benden de görüşme talebinde bulundu, programımıza uyarsa
tabii ki görüşürüz. Burada BM ile birlikte ne yapabileceğimizi de
görüşeceğiz. Ama artık uluslararası bir soruşturmanın başlatılması zamanı
gelmiştir. Tabii BM soruşturması için Güvenlik Konseyi kararı gerekiyor.
Güvenlik Konseyinden böyle bir karar çıkar mı, çıkmaz mı, bunu siz
söyleyin.
SUNUCU- Biraz zor gözüküyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ama ikinci bir alternatif ise,
gerçeklerin aydınlatılmasıyla ilgili bir komisyon kurabilir BM Genel
Sekreter ya da İnsan Hakları Komiseri ve hem Suudi Arabistan’a, hem de
Türkiye’ye veya ihtiyaç duyarsa üçüncü bir ülkeye veya başka bir yere bu
heyeti gönderebilir gerçeklerin aydınlatılmasıyla ilgili. Bunun için de BM
Güvenlik Konseyinden bir karar çıkartmaya gerek yok, ihtiyaç yok, resen
yapabilir.
SUNUCU- Sayın Bakan, biraz evvel eski Şili Cumhurbaşkanına atıfta
bulunduğunuz için Venezuela’daki son gelişmeler aklıma geldi.
Venezuela-Ankara ilişkileri son dönemde oldukça yakın, dolayısıyla bu
ülkedeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz tabii ülkelerin dışlanmasına,
izolasyonuna karşı değiliz ve bir ülkenin iç işlerine bu kadar müdahale
edilmesine de karşıyız, yani doğru bulmuyoruz. Maalesef son zamanlarda
özellikle bazı Latin Amerika ülkeleri ve ABD sürekli Venezuela’nın iç
işlerine karışmıştır. Ve Venezuela, dünyanın en güzel ülkelerinden bir
tanesi. Doğal zenginlikler bakımından, petrol, gaz, altın, maden, aynı
şekilde tarımla ilgili, yani her alanda gerçekten dünyanın en zengin
ülkelerinden de birisi. Ama bugüne kadar o zenginlikleri kullanma konusunda
çok geri kalmış bir ülke, bu bir gerçek. Ama şu andaki gelişmeler ise,
ciddi bir şekilde endişe veriyor. Biz de işte bu Venezuela’nın bu zor
şartlarda ekonomisine de destek vermeye çalıştık. Çünkü bir ülkenin ayakta
kalması lazım, birçok insan ülkeyi terk etmek durumunda kaldı. Fakat şimdi
seçimle gelmiş bir Başkan var, diğer taraftan Meclis Başkanı kendisini de
facto olarak başkan ilan ediyor, bu çok garip bir durum, yani orada başkan
nasıl olunur belli. Bazı ülkeler de bunu tanıdı. Şimdi bu esasen bir kaosa
yol açabilir. Sayın Cumhurbaşkanımız dün akşam Maduro’yu arayarak bu son
gelişmeler hakkında da bilgi aldı, aynı şekilde desteğini de iletti.
Demokrasiye yönelik desteğimizi güçlü bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanımız
dünkü telefon konuşmasında vurguladı. Zaten halka hitap ederken Maduro da;
Cumhurbaşkanımızın aradığını söylemiş ve Venezuela halkına da
Cumhurbaşkanımızın en iyi dileklerini iletmiş.
İnşallah Venezuela sükunetle iç barışı sağlayarak bu süreci atlatır, aksi
takdirde vahim gelişmeler olabilir, bundan da endişe duyuyoruz, Türkiye
olarak da üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz.
SUNUCU- Sayın Bakan, son 5 dakikam, iki sorum daha var.
Bunlardan bir tanesi, FETÖ’nün iadesi konusu. Sanki o da çok konuşulup
konuşulup şimdi artık unutturulmaya çalışılan bir husus. FETÖ’nün iadesi
konusunda Amerika Birleşik Devletleri’yle gelinen son nokta nedir, kısaca
anlatır mısınız?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Unutturulan bir mesele değil, her
toplantıda gündeme geliyor, her konuşmada gündeme geliyor, en son
Arjantin’de de gündeme geldi, diğer telefon görüşmelerinde de Sayın
Cumhurbaşkanımız hatırlatıyor, bizler hatırlatıyoruz, yeni ilave belgeler…
SUNUCU- Sonuç?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Daha geçen hafta Adalet Bakanımızla
görüştük, iadesiyle ilgili henüz somut bir sonuç elde edemedik. Fakat
FBI’ın daha önce söylediğim ABD’de yürüttüğü soruşturma ise çok ciddi
boyutlara doğru gidiyor. Ve bunun neticesinde biliyorsunuz bir heyet
Türkiye’ye geldi, burada bazı kişilerin sorgulanmasına da katıldılar ve ABD
içinde bu örgütün karanlık yüzünü ve illegal faaliyetlerini görmeye
başladıklarını bize detaylı bir şekilde de anlatmaya başladılar, önce
yüzeysel bir şekilde anlatıyorlardı. Ve bu örgütün ne kadar profesyonel
olduğunu, teknoloji ve insanları çok iyi şekilde kullandığını bile ortaya
çıkardılar, ciddi bir soruşturma var. Esasen bu soruşturmayı da iade kadar
önemli buluyoruz. Çünkü sürekli Sayın Cumhurbaşkanımız her görüşmede ABD
içinde yürüttükleri illegal faaliyetlerle ve yolsuzluklarla ne kadar para
kazandıklarını ve bu parayı da bize yönelik dair terör faaliyetlerinde
kullandıklarını da anlatmaya çalışıyordu, şimdi ABD bunu kendi gözüyle
görmeye başladı; bu önemli. Ama biz bu işin peşini bırakmayacağız.
İlişkilerimizde sorun yaratan en önemli konu, FETÖ. Diğeri de, YPG’ye olan
destekti, şimdi işte çekilme kararıyla bunu yönetmeye çalışıyoruz. Ama
FETÖ’nün iadesi bizim için çok hassastır, milletimize bir sözümüz var. Bu
terör örgütüyle dünyanın neresinde olursa olsun mücadele edeceğiz. Ve
bugüne kadar bazı FETÖ mensuplarını Türkiye’ye getirdik, iadeleri oldu. Ama
FETÖ’nün, yani bu terör örgütünün elebaşının da Türkiye’ye iade edilmesi
bizim için çok önemlidir, hayati derecede önemlidir. Bu mücadelemizi tabii
ki sürdürüyoruz.
SUNUCU- Son soru Avrupa Birliği’yle ilişkiler. Romanya Dönem Başkanlığının
bir Türkiye-Avrupa Birliği zirvesini toplama niyeti var. Mümkün mü,
mümkünse yeni bir sayfa mümkün mü? Son iki dakikam, kısaca yanıt rica
ediyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yeni bir sayfa derken, bugün her şey
sıfırdan başladı, her şey çok güzel çok olacak dersek gerçekçi olmayız, ama
diyaloğumuzun devam etmesi gerekiyor. Varna’daki zirve, özellikle pozitif
bir atmosferin yaratılması bakımından ve konuların çok net bir şekilde,
samimi bir şekilde Cumhurbaşkanımız ve AB Komisyonu ve Konseyi Başkanı, o
günkü Dönem Başkanı Bulgaristan’dı, Dönem Başkanı arasında konuşulması
bakımından faydalı oldu, orada belirlenen yol haritası da gerek zirveler
olsun, toplantılar olsun, yüksek düzeyli toplantılar olsun, bakanlar
düzeyinde toplantılar ve alt düzeyde teknik toplantılar dahil vize
konusunda çalışma gruplarının geri kalan bir kriterlerin yerine gelmesiyle
ilgili oluşturulan her bir çalışma grubunun ikişer defa toplanması gibi
birçok olumlu yansıması oldu. Tabii Avusturya Dönem Başkanlığında bir şey
beklemiyorduk. Romanya da, Bulgaristan gibi bu zirveyi gerçekleştirmek
istiyor. Diğer taraftan, Romanya Gayriresmi Dışişleri Bakanları
Toplantısına, GYMNICH Toplantısına bizi davet ettiler ve bu ayın sonunda
Bükreş’te bu toplantıya katılacağız.
Ayrıca, Mart’ın ortasında Suriye Konferansına bizi davet ediyorlar. Yine
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında Ortaklık Komisyonu Toplantısını da yine
o marjda yapma teklifinde bulundular. Yani şu anda Gümrük Birliği
Anlaşmasının güncellenmesi, vize mutabakatının birlikte çalışarak devam
ettirilmesi, aynı şekilde vize serbestisinin sağlanması, göç konusundaki
mutabakatın yine karşılıklı çıkar çerçevesinde devam ettirilmesi gibi bazı
konular var. Ama fasılların açılmasıyla ilgili konular sadece bizimle
ilgili değil, genişlemeyle ilgili Avrupa Birliği’nin ne yaptığını
bilmediğini görüyoruz, ne yapacağını bilmiyor ve kararsızlıklar var, yanlış
adımlar var, başarısız politikalar var, onların detayına girmek
istemiyorum. Ama bu zor şartlarda bile Avrupa Birliği’yle bu süreci
yürütmemiz önemli. Özellikle de Reform Eylem Grubu toplantılarından sonra
Adalet Bakanlığımızın kapsamlı bir yargı reformu stratejisinin hazırlaması,
Bakanlar Kurulunda, Kabine Toplantısında da bizimle paylaştı, gerçekten çok
kapsamlı bir çalışma.
SUNUCU- Son cümleniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Reformla beraber de yine Avrupa Birliği
ve Avrupa Konseyiyle ilişkilerimizi belli bir düzeyde yürütmek bizim de
yararımıza, onların da yararına.
SUNUCU- Sayın Bakan, çok teşekkür ediyorum vakit ayırdınız, soruları
yanıtladınız.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben teşekkür ederim, sağ olun.
SUNUCU- Efendim, yayın konuğumuz Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt
Çavuşoğlu’ydu. Vaktimiz elverdiğince geniş bir yelpazede sorularımızı
yanıtladı. Yorum, her zaman söylediğimiz gibi siz dinleyenlere ait.
Yeniden görüşünceye kadar hoşçakalın, iyi bir gün dileğiyle.