Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Ruanda Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Dr. Richard Sezibera ile Ortak Basın Toplantısı, 24 Haziran 2019, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok kıymetli basın mensupları, bugün dost ülke Ruanda’nın Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı kardeşim Richard Sezibera’yı ülkemizde ağırlamaktan mutluluk duyuyorum.

Ben daha önce Kigali’ye bir resmi ziyarette bulunmuştum. Ve Sayın Bakanın bu Türkiye’ye ilk resmi ziyareti, kendisine hoş geldiniz diyorum.

Bugün kendisiyle baş başa, heyetlerarası yaptığımız görüşmelerde ikili ilişkilerimizi değerlendirdik ve bundan sonra karşılıklı yapılacak ziyaretleri de birlikte organize etme konusunda hemfikir kaldık. Önümüzdeki süreçte yine Ruanda Parlamento’sundan Dostluk Grubunu ülkemizde görmek istiyorum.

Sayın Bakanın, sevgili dostum Richard’ın Ankara’da yoğun bir programı var. Bugün öğleden sonra yine Meclis Başkanımıza gidecekler, Meclis’te toplantıları, görüşmeleri var. Yarın iş dünyasıyla yine think thank’le görüşmeleri var. Yarın sabah Anıtkabir’i ziyaret edecek. Ve Maarif Vakfımızla bir görüşme ayarlıyoruz. Yoğun geçecek iki günlük toplantılarda kendisine başarılar diliyorum.

Gerçekten Ruanda Tutsi’lere yönelik soykırımdan bu yana geçen 25 yılda ekonomik ve sosyal bakımdan büyük bir ilerleme kaydetti. Ve 25 yılda Ruanda Afrika Kıtasında adeta bir istikrar abidesi haline geldi. Şu anda Ruanda’nın bölgesindeki istikrarı güçlendirmek için sarf ettiği çabaları da takdirle karşılıyoruz. Ve bugün birlikte neler yapabiliriz bu konuda onu değerlendirdik. Ve yine sosyal barışın sağlanması konusunda attığı adımları da takdirle karşıladığımızı bir kere daha buradan vurgulamak isterim. Tutsi’lere yönelik soykırım konusunda Ruanda’nın hassasiyetlerini paylaşıyoruz. Ruanda halkıyla dayanışmamızı sürdüreceğiz.

Ruanda geçen yılki başarılı Afrika Birliği Dönem Başkanlığının ardından bu yıl da Doğu Afrika Topluluğu Dönem Başkanlığını üstlendi ve bu dönem başkanlığı için kendilerine başarılar diliyoruz. Gerek Afrika Birliği, gerekse Afrika’daki bölgesel örgütlerle ilişkilerini sürekli geliştiren bir ülke olarak, Türkiye olarak Ruanda’nın bu dönem başkanlığına da elimizden gelen desteği vereceğiz. Ve Afrika Birliği Dönem Başkanlığında Ruanda gerçekten çok aktif bir başkanlık yürüttü ve somut adımlar attı. Bunlardan bir tanesi de geçtiğimiz ay yürürlüğe giren kıtanın ticari ve ekonomik altyapısını kökten değiştirmesini beklediğimiz Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması. Yani Avrupa Birliğinin Gümrük Birliği Anlaşmasına benzer bir anlaşmadır. Eminim bu anlaşma Afrika’da, Afrika içinde ticaretin artmasını ve ekonomik kalkınmanın hızlandırılmasına vesile olacağını düşünüyoruz.

Diğer taraftan, ikili ilişkilerimizi bugün enine, boyuna değerlendirdiğimizi söylemiştim. Ruanda’nın özellikle FETÖ konusunda hemen oradaki FETÖ bağlantılı okulu kapatması bizleri ve Türk milletini çok mutlu etmiştir, kendilerine çok teşekkür ediyoruz. Bu FETÖ terör örgütü öyle bir illettir ki yani kapıdan kovsan bacadan girer. Okullar kapandıktan sonra bile değişik yöntemlerle Ruanda’da faaliyetlerini sürdürmeye çalışıyorlar. Biz de bugün bu konuyla ilgili gerekli bilgileri paylaştık, bundan sonra da yakın işbirliği içinde olacağız.

Ruanda’da Türkiye’nin, Türk firmalarının yatırım miktarı artıyor, 400 milyon Doları geçmiştir ve yaklaşık yüzde 14, yüzde 15’i toplam yatırımların Türkiye’dendir. Bundan sonraki Türk firmalarının Ruanda’da yatırım yapması için biz teşvik etmeye devam edeceğiz. Ama henüz daha Karma Ekonomik Komisyonumuz kurulmadı, anlaşmalar imzalandı. Bu ortak komisyon kurulduktan sonra etkin bir şekilde bundan faydalanmalıyız, iş konseyi mekanizmasından faydalanmalıyız. Önümüzdeki süreçte yarın kendileri burada Ankara Ticaret Odasında da iş adamlarıyla biraraya gelecek, ama iş forumları düzenleyerek hem ticaretimizi artırmalıyız hem de yatırımları artırmalıyız, çünkü şartlar uygun, potansiyelimiz var. Türk Hava Yolları haftada 7 gün Kigali’ye uçuyor. Ruanda’yı sadece Türkiye’yle bağlarını güçlendirmiyor, ama Ruanda’yı adeta tüm dünyaya bağlıyor Türk Hava Yolları dolayısıyla, bu fırsatları iyi değerlendirmemiz lazım.

Eğitim konusunda Maarif Vakfıyla birlikte Ruanda’da okullar açmak istiyoruz ve bu konuyu da birlikte görüştük, elimizden gelen tüm desteği vereceğiz. Diğer taraftan, Türkiye bursları konusunda da sayı giderek artıyor, yani Türkiye’nin burs verdiği Ruandalı öğrenci sayısı her sene artıyor. Bu yıl geçtiğimiz yıl, yani sezon bitti artık akademik yıl bitti 45 öğrenci Türkiye burslarından yararlandı ve toplam 180’den fazla öğrenci bu burslardan yararlanmış oldu, bu sayıyı da artırabiliriz.

Tarım, altyapı, enerji, sağlık yine ilaç sanayi olmak üzere birçok konuda işbirliği yapabileceğimizi bugün değerlendirdik. Ve Sayın Bakanın Ruanda’da bir Türk parkının ya da ticaret merkezinin açılması için bir önerisi oldu. Bu öneriyi de inşallah değerlendireceğiz, firmalarımızla beraber bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Çünkü Ruanda bölgesinde adeta bir hub özelliği taşıyor ve burada üretilen ürünler tüm bölge ülkelerine de inşallah ulaşır.

Gördüğünüz gibi iki tane mutabakat zaptını imzaladık vizelerin kaldırılmasıyla ilgili. Diğer taraftan da yine Diplomasi Eğitimine Bilgi ve Belgelerin Değişimine İlişkin İşbirliği Mutabakat Zaptını imzaladık. Bu toplantımızın hemen arkasından basın toplantısının hemen arkasından Bakan Richard Turizm Bakanımızla biraraya gelerek Turizm Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmayı da birlikte imzalayacaklar. Turizm yine işbirliği yapabileceğimiz başka bir alan. Önümüzdeki süreçte Cumhurbaşkanları düzeyinde de karşılıklı ziyaretleri de inşallah gerçekleştireceğiz. Bizim ilişkilerimize çok önem verdiğimiz bir ülkedir Ruanda. Ve bu ziyaretin de önemli bir ivme kazandıracağını düşünüyorum.

Bu duygularla sevgili dostum Richard’a hoş geldin diyerek sözü kendisine bırakmak istiyorum.

RUANDA DIŞİŞLERİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ BAKANI DR. RİCHARD SEZİBERA- Çok teşekkürler sevgili kardeşim Mevlüt. Ankara’ya ben Pazar günü geldim bu çalışma ziyareti için ve son derece güzel ve son derece verimli görüşmeler gerçekleştirdim sevgili kardeşimle. İki ülkenin ikili işbirliği ve aynı zamanda hem bölgesel, hem de uluslararası konularda yapabileceğimiz işbirliğiyle alakalı görüşmeler gerçekleştirdik.

Ben buradaki çalışma ziyaretime öncelikle Afrika Büyükelçileriyle yapmış olduğum brifingle başladım. Mevcut gelişmeler nelerdir, bunları görüşme fırsatını bulduk. Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması ile alakalı ne gibi gelişmeler var bunları konuştuk ve aynı zamanda Sayın Kagame, Ruanda Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının liderliğinde yürütülen bir süreç bu. Ve amaç, bu kapsamda Ruanda ve Türkiye nasıl birlikte işbirliği yapabilir ve bu önemli gelişmeler kapsamında nasıl Ruanda ve Türkiye sürece liderlik edebilir, bunları konuştuk. Bir kez daha bu ikili diyalogumuz için sizlere çok teşekkür etmek istiyorum.

Ve harika bir öğle yemeği yedik, bunun için de çok teşekkür ediyorum.

Gerçekten bu görüşmeler sırasında iki ülke arasındaki harika işbirliğinin sürecini değerlendirdik. Esasında çok yakında başlayan bir işbirliğinden bahsediyoruz, çok eskiye dayanmıyor, fakat hakikaten bu kadar kısa süre içerisinde, birkaç yıl içerisinde çok hızlı bir şekilde ivme kazandı.

Yaklaşık 3 yıl önce Sayın Bakan bizim ülkemize, Ruanda’ya bir ziyarette bulundu ve o ziyaret kapsamında imzaladığımız önemli anlaşmalar vardı. Bugün ben de Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştiriyorum ve bu ziyaretim kapsamında da önemli anlaşmalara imza attık.

Bunların içerisinde baktığımız zaman, vize muafiyeti bunlardan bir tanesi, diplomatik ve hizmet pasaportlarına vize muafiyeti anlaşmasını imzaladık. Nihayetinde tüm pasaportlar için vize gerekliliğini ortadan kaldıracağımızı düşünüyoruz, bu sayede hem işbirliğimiz daha hızlı ilerleyecektir, hem de karşılıklı ticari ilişkilerimiz çok daha hızlanacaktır, ilişkilerimizin yoğunluğu artacaktır. Bu kapsamda imzaladığımız bu anlaşmanın amacı, hareketliliğin artırılmasını sağlamak, hem de turizm alanında, ticaret alanındaki işbirliğimizi artırmak. Tabii Türk Hava Yolları son derece kapsamlı uçuşlar gerçekleştiren bir hava yolu, Ruanda’ya da direk uçuşlar var, aynı zamanda Ruanda’nın komşu ülkelerine de çeşitli uçuşlar gerçekleştiriyor. Ruanda Hava Yolları da filosunu genişletmeye çalışıyor. Böylece sanıyorum bu uçuşlar sayesinde de iki ülke arasındaki ziyaretler çok daha sıklaşacaktır.

Turizm konusunda da bir mutabakat zaptı imzalanacak. Ruanda’ya baktığımız zaman, niş ürünler sunduğunu söyleyebiliriz, son derece güvenli bir ortam içerisinde sunuyor bunları. Türkiye’deki turistlerin de mutlaka Ruanda’yı bir destinasyon olarak düşünmesini arzu ederiz.

Eğlence için, konferanslar için, yapılacak toplantılar için sizleri ülkemizde bekliyoruz, ülkemizde ağırlamak isteriz. Biliyorum Türkiye son derece güzel bir ülke ve ben de aynı şekilde Ruandalı vatandaşlarımızı Türkiye’yi daha fazla ziyaret etmek konusunda teşvik edeceğim, bundan da çok büyük bir memnuniyet duyacağım.

Bugün daha sonra Parlamentolar Arası Dostluk Grubu biraraya gelecek. Aynı zamanda bir heyet 2017 yılında Ruanda’ya gelmişti, bir ziyaret gerçekleşmişti, Ruanda Parlamentosu da yakın zaman içerisinde Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirecek. Yani esasında yürütmüş olduğumuz ilişkiler sadece hükümetler arasında değil, aynı zamanda meclislerimiz arasında yürütülüyor, ticaret dünyalarımız arasında yürütülüyor ve halklarımız arasında bu ilişkiler sürdürülüyor. Bence zaten işbirliği de aynen bu şekilde, bu seviyelerde yürütülmeye devam edilmeli.

Türkiye’deki özel sektörle de toplantılarım olacak. Tabii ekonomik işbirliği elbette Türkiye’yle ilişkilerimizin omurgasını oluşturuyor, iskeletini oluşturuyor. Ve Ruanda Türkiye için en önemli doğrudan yabancı yatırım destinasyonlarından bir tanesi, 387 milyon Dolarlık bir yatırımdan bahsediyoruz ve aynı zamanda Ruanda’da 1177 kadar istihdam sağlamış durumda, bu da yine birlikte çalıştığımız ve büyüyen bir alan. Farklı alanlardan, farklı sektörlerden bahsediyoruz, inşaat, hizmet, madencilik gibi çeşitli iş alanlarından bahsediyoruz, bu alanlarda işbirliğimiz devam ediyor.

Aynı zamanda yatırımların büyük bir kısmı enerji alanında yapılıyor, bundan da son derece büyük bir memnuniyet duyuyorum. Özellikle de bir Türk firmasının 100 megavatlık bir enerji santrali kuruyor olması bizim için çok büyük bir memnuniyet, Ruanda’nın güneyinde 358 milyon dolarlık bir yatırım gerçekleştirecekler. Dolayısıyla halihazırda görmüş olduğunuz üzere Ruanda’da Türkiye için önemli fırsatlar var ve aynı şekilde iki ülkenin birlikte yapabileceği yatırımların fırsatları olduğunu görüyoruz ve bunları da önümüzdeki süreç içerisinde daha da güçlendirmek istiyoruz.

Son olarak şunu ifade etmek isterim, Stratejik Düşünce Kuruluşunuzla da biraraya gelip onlarla da Ruanda’nın yaşanmış olduğu dönüşüm sürecini anlatacağım.

Bu Temmuz ayında özgürlüğümüzün, bağımsızlığımıza kavuşmamızın 25. yılını kutluyor olacağız Temmuz ayı içerisinde ve önümüzdeki süreç içerisinde bir sonraki 25. yılımızı, bir sonraki 50. yılımızı kutlamayı arzu ederiz.

Halihazırda bu süreç içerisinde çıkardığımız dersler var elbette ve yine Türkiye dahil olmak üzere tüm ortaklarımızın yaşamış olduğu süreçlerden dersler çıkartıyoruz.

Ve Sayın Dışişleri Bakanı, tekrar sizi Ruanda’da görmek isteriz. 3 yıl çok uzun, umut ediyorum yakın zamanda tekrar ülkemizi ziyaret edersiniz

Paul Kagame Devlet Başkanımız, biliyorsunuz bir davetiye gönderdi, dolayısıyla uygun bir zamanda Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da ülkemizde ağırlamak isteriz.

Çok teşekkür ediyorum ev sahipliğiniz için, bir kez daha teşekkür ediyorum.

SORU- CNN Türk, Sena Alkan. Efendim, S-400 sonrasında CAATSA yaptırımları konuşuluyor, siz milletimizle beraber göğüslemeye hazırız demiştiniz, bir yandan Amerikan tarafında bazı iddialar var, üç yaptırım paketi üzerinde hazırlanıldığı gibi. Amerikan tarafı Türk tarafına bu konuda bir bilgi vermiş midir? Türkiye bu yaptırımlara karşı şayet olursa ne gibi bir hazırlık içindedir?

Öte yandan G-20 Zirvesi yaklaşıyor, Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir görüşme gerçekleştirecek, CAATSA’ya ilişkin ne gibi hazırlıklar var?

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum.

Söylediğiniz gibi Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Trump Osaka’da G-20 marjında görüşme konusunda teyitleşmişlerdir ve bu görüşmede inşallah birçok konu ele alınacak sadece S-400 meselesi değil. Bildiğiniz gibi Amerika’nın Suriye’den çekilme kararı ve ortak komisyonumuz ve bu çekilme kararıyla ilgili güvenli bölgenin oluşturulması, İdlib vesaire birçok konular var, ikili ilişkilerle ilgili konular var, bunları değerlendireceğiz.

Diğer taraftan, Amerika şu ana kadar F-35 eğitim programıyla ilgili bazı adımlar attığını söyledi, fakat diğer ortaklar da bu Amerika’nın attığı adımları desteklemiyor, bunu görüyoruz, çünkü anlaşmaya aykırı. Yani burada tüm kararlar konsensüsle alınması gerekiyor. Türkiye, F-35 programının bir ortağıdır ve çok ciddi katkı sağlamıştır. Bugüne kadar 1 milyar dolardan fazla da maddi katkı sağlamıştır, para ödemiştir. Dolayısıyla Amerika’nın attığı bu tür adımlar, bir kere o ortaklık anlaşmasına uygun adımlar değildir, hukuka uygun değildir ve diğer ortaklar da bundan rahatsızdır, bu bir.

İkincisi, Amerika CAATSA’yla ilgili söylemlerini değişik düzeyde dile getiriyor, bazen Kongreden bazı açıklamalar geliyor, bazen Dışişleri Bakanlığından değişik düzeylerde geliyor, bazen askerlerden geliyor ve Amerika Milli Savunma Bakan Vekilinin ya da Amerika Savuna Bakan Vekilinin bizim Milli Savunma Bakanımıza yönelik mektubuna da zaten cevabı Savunma Bakanımız gönderdi. Bizler de o mektuba katkı sağladık. Ve Amerika’dan gelen o mektubun kabul edilebilir bir mektup olmadığını, özellikle de üslubunun ve tonunun da Türkiye tarafından kesinlikle reddedildiğini vurgulayan bir cevabi mektubu gönderdik.

Amerika’nın S-400’le ilgili bu tutumunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Esasen iddialarıyla ilgili ortak bir komisyon kurma önerimiz oldu, NATO’nun da içinde olması gerektiğini söyledik. Ve buna benzer yapıcı ve iddialarına da cevap verebilecek önerilerimize bugüne kadar Amerika olumlu cevap vermedi. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti özgür ve bağımsız bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti, Amerika veya herhangi bir ülkenin al dediği zaman bir ürünü alacak ya da alma dediği zaman almayacağı bir ülke değil artık. O yüzden hangi yaptırım kararı olursa olsun, Amerika’dan hangi açıklama gelirse gelsin, biz S-400’ü aldık ve artık S-400’ün Türkiye’ye ne zaman teslim edileceği konuşuluyor. Bununla ilgili de gerekli zaten çalışmalar devam ediyor. Bizim bu süreçten, S-400 alımından vazgeçmemiz mümkün değil. Çünkü Türkiye’nin acil olarak hava savunma sistemine ihtiyacı var. Ve yarın Türkiye’ye yönelik bir saldırı olduğu zaman NATO veya herhangi bir müttefikten Türkiye’yi korumasını bekleyemeyiz. Çünkü NATO’nun kapasitesi şu anda ancak Türkiye’nin hava sahasının yüzde 30’unu koruyor. Açık açık konuşalım da bu gerçekleri herkes bilsin. Bazen efendim, işte NATO’nun zafiyetini göstermeyelim falan diyorlar. Müttefiklerimize baktığımız zaman, sınırımızdaki Patriot’ları çeken ülkeler kim? Amerika, Almanya ve Hollanda. İspanya’ya ve İtalya’ya çok teşekkür ediyoruz. Bir Patriot ve bir de SAMP-T’nin, İtalyanlarınki SAMP-T, Türkiye’deki süresini uzattılar.

Şimdi bunlar da olmasa, biz Türkiye’nin hava sahasını nasıl savunacağız, neyle savunacağız? Yarın Patriot alma garantisi yok. O yüzden biz kendi güvenliğimiz için, bir de bu savunma sistemi, yani saldırı füzesi değil ki, kendi ihtiyacımızı karşılamak durumundayız. Keşke Amerika’dan alabilseydik, keşke müttefiklerimizden alabilseydik. Ama öyle veya böyle ilkesel olarak da bir ülkenin başka bir ülkeye al ya da alma talimat verme hakkı yoktur. Hele hele Türkiye’ye kesinlikle veremez, bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bu konularda zaten işte Trump’la Cumhurbaşkanımız konuşacak. Trump’la zaten konuşulduğu zaman Trump gayet durumu iyi anlıyor. Ama Amerika’da her konuda olduğu gibi bu konuda da farklı sesler geliyor, görüyoruz. Biz Türkiye olarak Cumhurbaşkanımızın liderliğinde pozisyonumuz, tutumuz gayet nettir. Zaten Cumhurbaşkanımız da sık sık bu konuda gerekli açıklamaları yapıyorlar.

Kusura bakmayın biraz uzun bir cevap oldu.

SORU- Ergül Birgül, TRT Haber. Sorum konuk Bakana, iki sorum olacak hatta. Sayın Bakan, 1994’teki soykırım trajedisinin ardından Ruanda ülkenin Cumhurbaşkanı liderliğinde önemli gelişmeler kaydetti, önce bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, bunu merak ediyorum?

Ardından Ruanda geçtiğimiz yıl Afrika Birliği Dönem Başkanlığını yürütmüştü. Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması bu dönemde imzalandı ve yürürlüğe girdi. Söz konusu anlaşma ve Ruanda’nın Afrika’nın geleceğine ilişkin vizyonu hakkında görüşleriniz neler?

Teşekkür ederiz.

RUANDA DIŞİŞLERİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ BAKANI DR. RİCHARD SEZİBERA- Çok doğru, 25 yıl önce Ruanda’da en kötü, modern tarihin yüz yüze kaldığı en kötü trajedilerden bir tanesiyle karşı karşıya kaldı ve esasında orada yaşanan şeyler bildiğimiz üzere önemini yadsımak mümkün değil. 100 günden kısa süre içerisinde 1 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti. Milyonlarca Ruandalı, 3 milyon kadar kişiden bahsediyoruz, komşu ülkelere gitmek zorunda kaldılar ve mülteci haline geldiler. İlave 2 milyon kişi ülke içerisinde yerlerinden edildi ve yaklaşık 700 bin kişi geri döndü ülkesine, 1950’lerde ülkeyi terk edip geri gelen kişiler vardı ve gidecek hiçbir yerleri yoktu. Yani dolayısıyla esasında her anlamda yerle bir edilen bir yapıdan bahsediyoruz, ne kamu hizmetleri açısından bir gelişme vardı, ne hazine açısından, ne maliye açısından, gerçekten çok zor günler yaşadık. Ama halihazırda 25 yıl bu sürecin ardından çok ciddi bir ilerleme gösterdi, yılda yüzde 7, yüzde 8’lere varan büyüme oranlarını gerçekleştirebildik ortalama olarak son 10 yıl içerisinde ve çok büyük ilerlemeler kaydederek esasında refah seviyemizi artırmaya çalıştık.

Ve an itibarıyla baktığımız zaman, dünyada en hızlı büyüyen 6 ülkeden bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor Ruanda ve iş yapma kolaylığı açısından kıtamızda ikinci ülkeyiz ve dünyada 29’uncuyuz.

Kadınlar konusunda gerçekten kadınlar Ruanda’nın ekonomisinin kalkınması hususunda çok önemli rol oynadı. Ve Parlamentomuza baktığımız zaman an itibariyle Mecliste milletvekillerinin yüzde 61’i kadınlardan oluşuyor, kadın milletvekilleri.

Ayrıca, ülkemiz yatırım çekmeye devam ediyor, hem Afrika’ya, hem de dünyanın geri kalanına açık kapı politika yürütüyoruz ve aynı zamanda önemli bir destinasyon olarak da karşınıza çıkıyor.

Tabii önümüzdeki sürece baktığımızda hala elbette karşılaştığımız zorluklar var ve bunların üstesinden gelebilmek için ortaklıklar kuruyoruz, ama Ruandalılar oldukları yerden memnunlar diyebilirim.

Aynı zamanda, biraz önce ifade etmiş olduğunuz Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması içerisinde, Ruanda Doğu Afrika’nın ortasında yer alıyor ve 1.2 milyar kişiden bahsediyoruz ve giderek de artan bir nüfustan bahsediyoruz. Her yatırımcının ilgisini çeker diye düşünüyorum. 3 trilyon Doların üstünde bir gayrisafi hasıladan bahsediyoruz. O yüzden Afrikalılar için, bizler için son derece heyecanlı süreçlerden geçiyoruz, son derece ilginç süreçlerden geçiyoruz. Biz Ruanda olarak bu anlaşmayı ilk onaylayan ülkelerden bir tanesi olmaktan gurur duyuyoruz. Ve Nijer’de yakın zaman içerisinde bir toplantı tekrar yapılacak ve bu anlaşmanın uygulamasına yönelik olarak görüşülecek.

Ve biz Türkiye’deki ticaret dünyasını ve iş adamlarını da biz tekrar Afrika’ya davet etmek isteriz ve Afrika’daki gelişmekte olan bu sürece katkıda bulunmalarını ve bu süreçten faydalanmalarını arzu ederiz. Ve eğer herhangi bir şekilde yardıma ihtiyacınız olursa Ruanda her zaman sizlere bu desteği vermeye hazır, bir kazan-kazan süreci olduğunu düşünüyoruz ve bu şekilde ilerleyeceğine yürekten inanıyoruz.

Afrikalılar, Türk firmaları, Afrika firmaları birlikte çalışarak hem bu canlı kıtanın gelişimine, hem de güvenliğine katkıda bulunacaktır.

SORU- Oğulcan Oğuz Haber Global. Sayın Bakan, 31 Mart seçimlerinden itibaren uzun bir süreç geçirildi, seçimler yenilendi derken Türkiye yoğun bir gündem yaşadı ve seçimler sonuçlandı. Hem seçim sürecini, hem seçim sonuçlarını nasıl yorumlarsınız?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum.

31 Mart seçimleri gerçekten demokrasimiz bakımından önemli bir seçimdir, yerel seçimler. Baktığımız zaman Meclis’te sandalyesi olmayan birçok küçük parti değişik bölgelerde seçimleri kazandı. Tunceli’de Komünist Partinin adayı kazandı. Daha önce hiç kazanamadığı yerlerde bazı partiler ya da adaylar seçimleri kazandı, bağımsızlar kazandı, bu halkımızın tercihidir. Yüksek Seçim Kurulu İstanbul, üç ilçe ve yanılmıyorsam 1 belde de seçimlerin yenilenmesi kararını verdi ve gerekçelerini de kamuoyuyla paylaştılar. İlçelerdeki seçimler daha önce gerçekleşmişti, dün İstanbul’da yenilenen seçimler gerçekleşti.

Bu seçim sürecinde, yani 31 Mart’la 23 Haziran arasında da gerçekten demokratik çoğulculuk bakımından güzel bir seçim kampanyasının yürütüldüğünü söyleyebilirim. Ara ara retoriğin yükseldiği dönemler oluyor, daha önceki seçimlerde de oldu. Ama neticede herkes eşit bir şekilde kampanya yapma fırsatı buldu. Dört tane aday vardı, bu bakımdan da önemli, ama seçim iki aday arasında gerçekleşti, dün sonuçlarda da bunu görüyoruz. Ve dün seçim de gayet güzel bir ortamda, demokratik, şeffaf bir şekilde gerçekleşti ve 31 Mart’taki gerekçeler de ortaya çıkmadı. Ve dünkü Belediye seçimlerini Ekrem İmamoğlu kazandı, ben de kendisini tebrik ediyorum.

Dün seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz, daha ilk dakikalarda adayımız Binali Yıldırım’ın da bir açıklama yaparak seçim sonuçlarını kabul etmesi ve de rakibi Ekrem İmamoğlu’nu tebrik etmesi gerçekten büyük bir demokratik olgunluktu, kendisini de kutluyoruz. Binali Abiyi gerçekten biz çok seviyoruz, insan olarak da çok seviyoruz. Seçimler kazanılır, kaybedilir, demokrasidir bu. Ama onun Türkiye’ye yaptığı hizmetler ortadadır ve bizim de kalbimizde her zaman yeri vardır, hem kalbimizde, hem de davamızın içinde önemli bir yeri vardır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın da hemen yine seçim sonuçlarıyla ilgili yaptığı açıklamalar ve Ekrem İmamoğlu’nu tebrik etmesi gerçekten Sayın Cumhurbaşkanımızın da güzel bir jesti oldu, yani olması gerektiği gibi. Ve Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği mesajlar, yani bundan sonra Türkiye’nin içeride ve dışarıda odaklanacağı konular. Yine diğer siyasetçilerin de seçim bitti artık, bundan sonra Türkiye kendi gündemine odaklanmalıdır gibi yaptığı açıklamalar ülkemizin geleceği bakımından anlamlıdır. Özellikle Dışişleri Bakanı olarak bunu ben çok önemsiyorum ve önümüzde yoğun bir gündem var, işte G-20’ye gidiyoruz. Orada ikili görüşmelerimiz olacak, arkasından Tokyo’ya geçerek Osaka’dan ikili ziyaretimizi gerçekleştireceğiz. Yine Pekin’e bir ziyaret gerçekleştirecek Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan. İçeride ve dışarıda önemli konularımız var, bunlara odaklanmamız gerekiyor.

Türkiye demokratik bir ülkedir, son sözü her zaman milletimiz söyler. Milletimizin verdiği karara her zaman saygımız olmuştur, her zaman milletimizin üstünde başka bir iradeyi tanımadığımızı da bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız vurgular ve bu seçimler bu çerçevede gerçekleştirildi.

Ama yurt dışından yapılan yorumlarla ilgili de birkaç düşüncemi paylaşmak isterim. Şimdi bu seçimin sonucuyla ilgili mutlu olduğunuzu ya da üzüntü duyduğunuzu söyleyebilirsiniz, bu gayet doğaldır. Yani biz başka ülkelerdeki seçimlerde taraf tutmuyoruz, ama biliyoruz ki bugünkü Türkiye’den haz etmeyenler de var. Bağımsız bir Türkiye olma yolundaki çabalarımızdan hoşlanmayanlar da var. Ama seçim sonuçlarının yorumlanmasıyla ilgili ya da seçimle ilgili yorumlar yaparken ikiyüzlülük ve çifte standarttan uzak durmaları gerekiyor. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimini daha ilk turda kazandığı zaman seçim demokratik değil, ama muhalefetin adayı kazandığı zaman Türkiye’de demokrasi var, biz buna itiraz ediyoruz. Türkiye’de demokrasi var, hiç kimse Türkiye’de gücü zorla elde edemez ve 15 Temmuz hain darbe girişimi gecesinde Türk Milletinin hangi partiden olursa olsun, görüşten olursa olsun, demokrasiye, ülkesine nasıl sahip çıktığını görüyoruz. Ve AK Parti kazandığı zaman, Cumhur İttifakı kazandığı zaman Türkiye’de demokrasi olmayacak, otoriterlik olacak onların tabiriyle, ama bir başkası kazandığı zaman ne güzel demokrasi var denecek, işte bu çifte standarda biz itiraz ediyoruz. Yoksa seçim sonuçlarını mutlulukla karşılarlar veya üzülürler, o konuda diyeceğimiz bir şey yoktur. Sonuçta Türkiye demokratik bir ülkedir ve Türk Milleti demokrasiden taviz vermez, hiçbir zaman da vermemiştir ve kendi hakkını da kimsenin gasp etmesine de izin vermez.

Bu bakımlardan dünkü seçim de demokrasimiz bakımından önemli bir seçimdi ve inşallah seçimlerin önce İstanbul’a, sonra ülkemize, milletimize hayırlar getirir diyoruz. İstanbul büyük bir cihan şehridir ve İstanbul gerçekten geri gitmeyi kaldıramaz. Antalya 2009-2014’te 5 sene değil 15 sene geri gitti, ama biz 2014 ve 2019 arası bunu telafi ettik. Bazı ilçeler gibi İstanbul’da geri gitme lüksü yoktur genel anlamda. Zaten Binali Bey de, Cumhurbaşkanımız da yapılacak hizmetlerde, güzel hizmetlerde destekçi olacağız demişlerdir. İnşallah İstanbul’umuz için, milletimiz için hayırlı olur.

Çok teşekkür ediyorum.