DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok kıymetli basın mensupları, bugün
dost ülke Ruanda’nın Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı kardeşim
Richard Sezibera’yı ülkemizde ağırlamaktan mutluluk duyuyorum.
Ben daha önce Kigali’ye bir resmi ziyarette bulunmuştum. Ve Sayın Bakanın
bu Türkiye’ye ilk resmi ziyareti, kendisine hoş geldiniz diyorum.
Bugün kendisiyle baş başa, heyetlerarası yaptığımız görüşmelerde ikili
ilişkilerimizi değerlendirdik ve bundan sonra karşılıklı yapılacak
ziyaretleri de birlikte organize etme konusunda hemfikir kaldık. Önümüzdeki
süreçte yine Ruanda Parlamento’sundan Dostluk Grubunu ülkemizde görmek
istiyorum.
Sayın Bakanın, sevgili dostum Richard’ın Ankara’da yoğun bir programı var.
Bugün öğleden sonra yine Meclis Başkanımıza gidecekler, Meclis’te
toplantıları, görüşmeleri var. Yarın iş dünyasıyla yine think thank’le
görüşmeleri var. Yarın sabah Anıtkabir’i ziyaret edecek. Ve Maarif
Vakfımızla bir görüşme ayarlıyoruz. Yoğun geçecek iki günlük toplantılarda
kendisine başarılar diliyorum.
Gerçekten Ruanda Tutsi’lere yönelik soykırımdan bu yana geçen 25 yılda
ekonomik ve sosyal bakımdan büyük bir ilerleme kaydetti. Ve 25 yılda Ruanda
Afrika Kıtasında adeta bir istikrar abidesi haline geldi. Şu anda
Ruanda’nın bölgesindeki istikrarı güçlendirmek için sarf ettiği çabaları da
takdirle karşılıyoruz. Ve bugün birlikte neler yapabiliriz bu konuda onu
değerlendirdik. Ve yine sosyal barışın sağlanması konusunda attığı adımları
da takdirle karşıladığımızı bir kere daha buradan vurgulamak isterim.
Tutsi’lere yönelik soykırım konusunda Ruanda’nın hassasiyetlerini
paylaşıyoruz. Ruanda halkıyla dayanışmamızı sürdüreceğiz.
Ruanda geçen yılki başarılı Afrika Birliği Dönem Başkanlığının ardından bu
yıl da Doğu Afrika Topluluğu Dönem Başkanlığını üstlendi ve bu dönem
başkanlığı için kendilerine başarılar diliyoruz. Gerek Afrika Birliği,
gerekse Afrika’daki bölgesel örgütlerle ilişkilerini sürekli geliştiren bir
ülke olarak, Türkiye olarak Ruanda’nın bu dönem başkanlığına da elimizden
gelen desteği vereceğiz. Ve Afrika Birliği Dönem Başkanlığında Ruanda
gerçekten çok aktif bir başkanlık yürüttü ve somut adımlar attı. Bunlardan
bir tanesi de geçtiğimiz ay yürürlüğe giren kıtanın ticari ve ekonomik
altyapısını kökten değiştirmesini beklediğimiz Afrika Kıtasal Serbest
Ticaret Anlaşması. Yani Avrupa Birliğinin Gümrük Birliği Anlaşmasına benzer
bir anlaşmadır. Eminim bu anlaşma Afrika’da, Afrika içinde ticaretin
artmasını ve ekonomik kalkınmanın hızlandırılmasına vesile olacağını
düşünüyoruz.
Diğer taraftan, ikili ilişkilerimizi bugün enine, boyuna
değerlendirdiğimizi söylemiştim. Ruanda’nın özellikle FETÖ konusunda hemen
oradaki FETÖ bağlantılı okulu kapatması bizleri ve Türk milletini çok mutlu
etmiştir, kendilerine çok teşekkür ediyoruz. Bu FETÖ terör örgütü öyle bir
illettir ki yani kapıdan kovsan bacadan girer. Okullar kapandıktan sonra
bile değişik yöntemlerle Ruanda’da faaliyetlerini sürdürmeye çalışıyorlar.
Biz de bugün bu konuyla ilgili gerekli bilgileri paylaştık, bundan sonra da
yakın işbirliği içinde olacağız.
Ruanda’da Türkiye’nin, Türk firmalarının yatırım miktarı artıyor, 400
milyon Doları geçmiştir ve yaklaşık yüzde 14, yüzde 15’i toplam
yatırımların Türkiye’dendir. Bundan sonraki Türk firmalarının Ruanda’da
yatırım yapması için biz teşvik etmeye devam edeceğiz. Ama henüz daha Karma
Ekonomik Komisyonumuz kurulmadı, anlaşmalar imzalandı. Bu ortak komisyon
kurulduktan sonra etkin bir şekilde bundan faydalanmalıyız, iş konseyi
mekanizmasından faydalanmalıyız. Önümüzdeki süreçte yarın kendileri burada
Ankara Ticaret Odasında da iş adamlarıyla biraraya gelecek, ama iş
forumları düzenleyerek hem ticaretimizi artırmalıyız hem de yatırımları
artırmalıyız, çünkü şartlar uygun, potansiyelimiz var. Türk Hava Yolları
haftada 7 gün Kigali’ye uçuyor. Ruanda’yı sadece Türkiye’yle bağlarını
güçlendirmiyor, ama Ruanda’yı adeta tüm dünyaya bağlıyor Türk Hava Yolları
dolayısıyla, bu fırsatları iyi değerlendirmemiz lazım.
Eğitim konusunda Maarif Vakfıyla birlikte Ruanda’da okullar açmak istiyoruz
ve bu konuyu da birlikte görüştük, elimizden gelen tüm desteği vereceğiz.
Diğer taraftan, Türkiye bursları konusunda da sayı giderek artıyor, yani
Türkiye’nin burs verdiği Ruandalı öğrenci sayısı her sene artıyor. Bu yıl
geçtiğimiz yıl, yani sezon bitti artık akademik yıl bitti 45 öğrenci
Türkiye burslarından yararlandı ve toplam 180’den fazla öğrenci bu
burslardan yararlanmış oldu, bu sayıyı da artırabiliriz.
Tarım, altyapı, enerji, sağlık yine ilaç sanayi olmak üzere birçok konuda
işbirliği yapabileceğimizi bugün değerlendirdik. Ve Sayın Bakanın Ruanda’da
bir Türk parkının ya da ticaret merkezinin açılması için bir önerisi oldu.
Bu öneriyi de inşallah değerlendireceğiz, firmalarımızla beraber bu fırsatı
iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Çünkü Ruanda bölgesinde adeta bir hub
özelliği taşıyor ve burada üretilen ürünler tüm bölge ülkelerine de
inşallah ulaşır.
Gördüğünüz gibi iki tane mutabakat zaptını imzaladık vizelerin
kaldırılmasıyla ilgili. Diğer taraftan da yine Diplomasi Eğitimine Bilgi ve
Belgelerin Değişimine İlişkin İşbirliği Mutabakat Zaptını imzaladık. Bu
toplantımızın hemen arkasından basın toplantısının hemen arkasından Bakan
Richard Turizm Bakanımızla biraraya gelerek Turizm Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşmayı da birlikte imzalayacaklar. Turizm yine işbirliği
yapabileceğimiz başka bir alan. Önümüzdeki süreçte Cumhurbaşkanları
düzeyinde de karşılıklı ziyaretleri de inşallah gerçekleştireceğiz. Bizim
ilişkilerimize çok önem verdiğimiz bir ülkedir Ruanda. Ve bu ziyaretin de
önemli bir ivme kazandıracağını düşünüyorum.
Bu duygularla sevgili dostum Richard’a hoş geldin diyerek sözü kendisine
bırakmak istiyorum.
RUANDA DIŞİŞLERİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ BAKANI DR. RİCHARD SEZİBERA- Çok
teşekkürler sevgili kardeşim Mevlüt. Ankara’ya ben Pazar günü geldim bu
çalışma ziyareti için ve son derece güzel ve son derece verimli görüşmeler
gerçekleştirdim sevgili kardeşimle. İki ülkenin ikili işbirliği ve aynı
zamanda hem bölgesel, hem de uluslararası konularda yapabileceğimiz
işbirliğiyle alakalı görüşmeler gerçekleştirdik.
Ben buradaki çalışma ziyaretime öncelikle Afrika Büyükelçileriyle yapmış
olduğum brifingle başladım. Mevcut gelişmeler nelerdir, bunları görüşme
fırsatını bulduk. Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması ile alakalı ne
gibi gelişmeler var bunları konuştuk ve aynı zamanda Sayın Kagame, Ruanda
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının liderliğinde yürütülen bir süreç bu. Ve amaç,
bu kapsamda Ruanda ve Türkiye nasıl birlikte işbirliği yapabilir ve bu
önemli gelişmeler kapsamında nasıl Ruanda ve Türkiye sürece liderlik
edebilir, bunları konuştuk. Bir kez daha bu ikili diyalogumuz için sizlere
çok teşekkür etmek istiyorum.
Ve harika bir öğle yemeği yedik, bunun için de çok teşekkür ediyorum.
Gerçekten bu görüşmeler sırasında iki ülke arasındaki harika işbirliğinin
sürecini değerlendirdik. Esasında çok yakında başlayan bir işbirliğinden
bahsediyoruz, çok eskiye dayanmıyor, fakat hakikaten bu kadar kısa süre
içerisinde, birkaç yıl içerisinde çok hızlı bir şekilde ivme kazandı.
Yaklaşık 3 yıl önce Sayın Bakan bizim ülkemize, Ruanda’ya bir ziyarette
bulundu ve o ziyaret kapsamında imzaladığımız önemli anlaşmalar vardı.
Bugün ben de Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştiriyorum ve bu ziyaretim
kapsamında da önemli anlaşmalara imza attık.
Bunların içerisinde baktığımız zaman, vize muafiyeti bunlardan bir tanesi,
diplomatik ve hizmet pasaportlarına vize muafiyeti anlaşmasını imzaladık.
Nihayetinde tüm pasaportlar için vize gerekliliğini ortadan kaldıracağımızı
düşünüyoruz, bu sayede hem işbirliğimiz daha hızlı ilerleyecektir, hem de
karşılıklı ticari ilişkilerimiz çok daha hızlanacaktır, ilişkilerimizin
yoğunluğu artacaktır. Bu kapsamda imzaladığımız bu anlaşmanın amacı,
hareketliliğin artırılmasını sağlamak, hem de turizm alanında, ticaret
alanındaki işbirliğimizi artırmak. Tabii Türk Hava Yolları son derece
kapsamlı uçuşlar gerçekleştiren bir hava yolu, Ruanda’ya da direk uçuşlar
var, aynı zamanda Ruanda’nın komşu ülkelerine de çeşitli uçuşlar
gerçekleştiriyor. Ruanda Hava Yolları da filosunu genişletmeye çalışıyor.
Böylece sanıyorum bu uçuşlar sayesinde de iki ülke arasındaki ziyaretler
çok daha sıklaşacaktır.
Turizm konusunda da bir mutabakat zaptı imzalanacak. Ruanda’ya baktığımız
zaman, niş ürünler sunduğunu söyleyebiliriz, son derece güvenli bir ortam
içerisinde sunuyor bunları. Türkiye’deki turistlerin de mutlaka Ruanda’yı
bir destinasyon olarak düşünmesini arzu ederiz.
Eğlence için, konferanslar için, yapılacak toplantılar için sizleri
ülkemizde bekliyoruz, ülkemizde ağırlamak isteriz. Biliyorum Türkiye son
derece güzel bir ülke ve ben de aynı şekilde Ruandalı vatandaşlarımızı
Türkiye’yi daha fazla ziyaret etmek konusunda teşvik edeceğim, bundan da
çok büyük bir memnuniyet duyacağım.
Bugün daha sonra Parlamentolar Arası Dostluk Grubu biraraya gelecek. Aynı
zamanda bir heyet 2017 yılında Ruanda’ya gelmişti, bir ziyaret
gerçekleşmişti, Ruanda Parlamentosu da yakın zaman içerisinde Türkiye’ye
bir ziyaret gerçekleştirecek. Yani esasında yürütmüş olduğumuz ilişkiler
sadece hükümetler arasında değil, aynı zamanda meclislerimiz arasında
yürütülüyor, ticaret dünyalarımız arasında yürütülüyor ve halklarımız
arasında bu ilişkiler sürdürülüyor. Bence zaten işbirliği de aynen bu
şekilde, bu seviyelerde yürütülmeye devam edilmeli.
Türkiye’deki özel sektörle de toplantılarım olacak. Tabii ekonomik
işbirliği elbette Türkiye’yle ilişkilerimizin omurgasını oluşturuyor,
iskeletini oluşturuyor. Ve Ruanda Türkiye için en önemli doğrudan yabancı
yatırım destinasyonlarından bir tanesi, 387 milyon Dolarlık bir yatırımdan
bahsediyoruz ve aynı zamanda Ruanda’da 1177 kadar istihdam sağlamış
durumda, bu da yine birlikte çalıştığımız ve büyüyen bir alan. Farklı
alanlardan, farklı sektörlerden bahsediyoruz, inşaat, hizmet, madencilik
gibi çeşitli iş alanlarından bahsediyoruz, bu alanlarda işbirliğimiz devam
ediyor.
Aynı zamanda yatırımların büyük bir kısmı enerji alanında yapılıyor, bundan
da son derece büyük bir memnuniyet duyuyorum. Özellikle de bir Türk
firmasının 100 megavatlık bir enerji santrali kuruyor olması bizim için çok
büyük bir memnuniyet, Ruanda’nın güneyinde 358 milyon dolarlık bir yatırım
gerçekleştirecekler. Dolayısıyla halihazırda görmüş olduğunuz üzere
Ruanda’da Türkiye için önemli fırsatlar var ve aynı şekilde iki ülkenin
birlikte yapabileceği yatırımların fırsatları olduğunu görüyoruz ve bunları
da önümüzdeki süreç içerisinde daha da güçlendirmek istiyoruz.
Son olarak şunu ifade etmek isterim, Stratejik Düşünce Kuruluşunuzla da
biraraya gelip onlarla da Ruanda’nın yaşanmış olduğu dönüşüm sürecini
anlatacağım.
Bu Temmuz ayında özgürlüğümüzün, bağımsızlığımıza kavuşmamızın 25. yılını
kutluyor olacağız Temmuz ayı içerisinde ve önümüzdeki süreç içerisinde bir
sonraki 25. yılımızı, bir sonraki 50. yılımızı kutlamayı arzu ederiz.
Halihazırda bu süreç içerisinde çıkardığımız dersler var elbette ve yine
Türkiye dahil olmak üzere tüm ortaklarımızın yaşamış olduğu süreçlerden
dersler çıkartıyoruz.
Ve Sayın Dışişleri Bakanı, tekrar sizi Ruanda’da görmek isteriz. 3 yıl çok
uzun, umut ediyorum yakın zamanda tekrar ülkemizi ziyaret edersiniz
Paul Kagame Devlet Başkanımız, biliyorsunuz bir davetiye gönderdi,
dolayısıyla uygun bir zamanda Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da
ülkemizde ağırlamak isteriz.
Çok teşekkür ediyorum ev sahipliğiniz için, bir kez daha teşekkür ediyorum.
SORU- CNN Türk, Sena Alkan. Efendim, S-400 sonrasında CAATSA yaptırımları
konuşuluyor, siz milletimizle beraber göğüslemeye hazırız demiştiniz, bir
yandan Amerikan tarafında bazı iddialar var, üç yaptırım paketi üzerinde
hazırlanıldığı gibi. Amerikan tarafı Türk tarafına bu konuda bir bilgi
vermiş midir? Türkiye bu yaptırımlara karşı şayet olursa ne gibi bir
hazırlık içindedir?
Öte yandan G-20 Zirvesi yaklaşıyor, Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir
görüşme gerçekleştirecek, CAATSA’ya ilişkin ne gibi hazırlıklar var?
Teşekkürler.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum.
Söylediğiniz gibi Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Trump Osaka’da G-20 marjında
görüşme konusunda teyitleşmişlerdir ve bu görüşmede inşallah birçok konu
ele alınacak sadece S-400 meselesi değil. Bildiğiniz gibi Amerika’nın
Suriye’den çekilme kararı ve ortak komisyonumuz ve bu çekilme kararıyla
ilgili güvenli bölgenin oluşturulması, İdlib vesaire birçok konular var,
ikili ilişkilerle ilgili konular var, bunları değerlendireceğiz.
Diğer taraftan, Amerika şu ana kadar F-35 eğitim programıyla ilgili bazı
adımlar attığını söyledi, fakat diğer ortaklar da bu Amerika’nın attığı
adımları desteklemiyor, bunu görüyoruz, çünkü anlaşmaya aykırı. Yani burada
tüm kararlar konsensüsle alınması gerekiyor. Türkiye, F-35 programının bir
ortağıdır ve çok ciddi katkı sağlamıştır. Bugüne kadar 1 milyar dolardan
fazla da maddi katkı sağlamıştır, para ödemiştir. Dolayısıyla Amerika’nın
attığı bu tür adımlar, bir kere o ortaklık anlaşmasına uygun adımlar
değildir, hukuka uygun değildir ve diğer ortaklar da bundan rahatsızdır, bu
bir.
İkincisi, Amerika CAATSA’yla ilgili söylemlerini değişik düzeyde dile
getiriyor, bazen Kongreden bazı açıklamalar geliyor, bazen Dışişleri
Bakanlığından değişik düzeylerde geliyor, bazen askerlerden geliyor ve
Amerika Milli Savunma Bakan Vekilinin ya da Amerika Savuna Bakan Vekilinin
bizim Milli Savunma Bakanımıza yönelik mektubuna da zaten cevabı Savunma
Bakanımız gönderdi. Bizler de o mektuba katkı sağladık. Ve Amerika’dan
gelen o mektubun kabul edilebilir bir mektup olmadığını, özellikle de
üslubunun ve tonunun da Türkiye tarafından kesinlikle reddedildiğini
vurgulayan bir cevabi mektubu gönderdik.
Amerika’nın S-400’le ilgili bu tutumunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Esasen
iddialarıyla ilgili ortak bir komisyon kurma önerimiz oldu, NATO’nun da
içinde olması gerektiğini söyledik. Ve buna benzer yapıcı ve iddialarına da
cevap verebilecek önerilerimize bugüne kadar Amerika olumlu cevap vermedi.
Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti özgür ve bağımsız bir devlettir. Türkiye
Cumhuriyeti, Amerika veya herhangi bir ülkenin al dediği zaman bir ürünü
alacak ya da alma dediği zaman almayacağı bir ülke değil artık. O yüzden
hangi yaptırım kararı olursa olsun, Amerika’dan hangi açıklama gelirse
gelsin, biz S-400’ü aldık ve artık S-400’ün Türkiye’ye ne zaman teslim
edileceği konuşuluyor. Bununla ilgili de gerekli zaten çalışmalar devam
ediyor. Bizim bu süreçten, S-400 alımından vazgeçmemiz mümkün değil. Çünkü
Türkiye’nin acil olarak hava savunma sistemine ihtiyacı var. Ve yarın
Türkiye’ye yönelik bir saldırı olduğu zaman NATO veya herhangi bir
müttefikten Türkiye’yi korumasını bekleyemeyiz. Çünkü NATO’nun kapasitesi
şu anda ancak Türkiye’nin hava sahasının yüzde 30’unu koruyor. Açık açık
konuşalım da bu gerçekleri herkes bilsin. Bazen efendim, işte NATO’nun
zafiyetini göstermeyelim falan diyorlar. Müttefiklerimize baktığımız zaman,
sınırımızdaki Patriot’ları çeken ülkeler kim? Amerika, Almanya ve Hollanda.
İspanya’ya ve İtalya’ya çok teşekkür ediyoruz. Bir Patriot ve bir de
SAMP-T’nin, İtalyanlarınki SAMP-T, Türkiye’deki süresini uzattılar.
Şimdi bunlar da olmasa, biz Türkiye’nin hava sahasını nasıl savunacağız,
neyle savunacağız? Yarın Patriot alma garantisi yok. O yüzden biz kendi
güvenliğimiz için, bir de bu savunma sistemi, yani saldırı füzesi değil ki,
kendi ihtiyacımızı karşılamak durumundayız. Keşke Amerika’dan alabilseydik,
keşke müttefiklerimizden alabilseydik. Ama öyle veya böyle ilkesel olarak
da bir ülkenin başka bir ülkeye al ya da alma talimat verme hakkı yoktur.
Hele hele Türkiye’ye kesinlikle veremez, bizim bunu kabul etmemiz mümkün
değil. Bu konularda zaten işte Trump’la Cumhurbaşkanımız konuşacak.
Trump’la zaten konuşulduğu zaman Trump gayet durumu iyi anlıyor. Ama
Amerika’da her konuda olduğu gibi bu konuda da farklı sesler geliyor,
görüyoruz. Biz Türkiye olarak Cumhurbaşkanımızın liderliğinde pozisyonumuz,
tutumuz gayet nettir. Zaten Cumhurbaşkanımız da sık sık bu konuda gerekli
açıklamaları yapıyorlar.
Kusura bakmayın biraz uzun bir cevap oldu.
SORU- Ergül Birgül, TRT Haber. Sorum konuk Bakana, iki sorum olacak hatta.
Sayın Bakan, 1994’teki soykırım trajedisinin ardından Ruanda ülkenin
Cumhurbaşkanı liderliğinde önemli gelişmeler kaydetti, önce bunu nasıl
değerlendiriyorsunuz, bunu merak ediyorum?
Ardından Ruanda geçtiğimiz yıl Afrika Birliği Dönem Başkanlığını
yürütmüştü. Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması bu dönemde imzalandı ve
yürürlüğe girdi. Söz konusu anlaşma ve Ruanda’nın Afrika’nın geleceğine
ilişkin vizyonu hakkında görüşleriniz neler?
Teşekkür ederiz.
RUANDA DIŞİŞLERİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ BAKANI DR. RİCHARD SEZİBERA- Çok
doğru, 25 yıl önce Ruanda’da en kötü, modern tarihin yüz yüze kaldığı en
kötü trajedilerden bir tanesiyle karşı karşıya kaldı ve esasında orada
yaşanan şeyler bildiğimiz üzere önemini yadsımak mümkün değil. 100 günden
kısa süre içerisinde 1 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti. Milyonlarca
Ruandalı, 3 milyon kadar kişiden bahsediyoruz, komşu ülkelere gitmek
zorunda kaldılar ve mülteci haline geldiler. İlave 2 milyon kişi ülke
içerisinde yerlerinden edildi ve yaklaşık 700 bin kişi geri döndü ülkesine,
1950’lerde ülkeyi terk edip geri gelen kişiler vardı ve gidecek hiçbir
yerleri yoktu. Yani dolayısıyla esasında her anlamda yerle bir edilen bir
yapıdan bahsediyoruz, ne kamu hizmetleri açısından bir gelişme vardı, ne
hazine açısından, ne maliye açısından, gerçekten çok zor günler yaşadık.
Ama halihazırda 25 yıl bu sürecin ardından çok ciddi bir ilerleme gösterdi,
yılda yüzde 7, yüzde 8’lere varan büyüme oranlarını gerçekleştirebildik
ortalama olarak son 10 yıl içerisinde ve çok büyük ilerlemeler kaydederek
esasında refah seviyemizi artırmaya çalıştık.
Ve an itibarıyla baktığımız zaman, dünyada en hızlı büyüyen 6 ülkeden bir
tanesi olarak karşımıza çıkıyor Ruanda ve iş yapma kolaylığı açısından
kıtamızda ikinci ülkeyiz ve dünyada 29’uncuyuz.
Kadınlar konusunda gerçekten kadınlar Ruanda’nın ekonomisinin kalkınması
hususunda çok önemli rol oynadı. Ve Parlamentomuza baktığımız zaman an
itibariyle Mecliste milletvekillerinin yüzde 61’i kadınlardan oluşuyor,
kadın milletvekilleri.
Ayrıca, ülkemiz yatırım çekmeye devam ediyor, hem Afrika’ya, hem de
dünyanın geri kalanına açık kapı politika yürütüyoruz ve aynı zamanda
önemli bir destinasyon olarak da karşınıza çıkıyor.
Tabii önümüzdeki sürece baktığımızda hala elbette karşılaştığımız zorluklar
var ve bunların üstesinden gelebilmek için ortaklıklar kuruyoruz, ama
Ruandalılar oldukları yerden memnunlar diyebilirim.
Aynı zamanda, biraz önce ifade etmiş olduğunuz Kıtasal Serbest Ticaret
Anlaşması içerisinde, Ruanda Doğu Afrika’nın ortasında yer alıyor ve 1.2
milyar kişiden bahsediyoruz ve giderek de artan bir nüfustan bahsediyoruz.
Her yatırımcının ilgisini çeker diye düşünüyorum. 3 trilyon Doların üstünde
bir gayrisafi hasıladan bahsediyoruz. O yüzden Afrikalılar için, bizler
için son derece heyecanlı süreçlerden geçiyoruz, son derece ilginç
süreçlerden geçiyoruz. Biz Ruanda olarak bu anlaşmayı ilk onaylayan
ülkelerden bir tanesi olmaktan gurur duyuyoruz. Ve Nijer’de yakın zaman
içerisinde bir toplantı tekrar yapılacak ve bu anlaşmanın uygulamasına
yönelik olarak görüşülecek.
Ve biz Türkiye’deki ticaret dünyasını ve iş adamlarını da biz tekrar
Afrika’ya davet etmek isteriz ve Afrika’daki gelişmekte olan bu sürece
katkıda bulunmalarını ve bu süreçten faydalanmalarını arzu ederiz. Ve eğer
herhangi bir şekilde yardıma ihtiyacınız olursa Ruanda her zaman sizlere bu
desteği vermeye hazır, bir kazan-kazan süreci olduğunu düşünüyoruz ve bu
şekilde ilerleyeceğine yürekten inanıyoruz.
Afrikalılar, Türk firmaları, Afrika firmaları birlikte çalışarak hem bu
canlı kıtanın gelişimine, hem de güvenliğine katkıda bulunacaktır.
SORU- Oğulcan Oğuz Haber Global. Sayın Bakan, 31 Mart seçimlerinden
itibaren uzun bir süreç geçirildi, seçimler yenilendi derken Türkiye yoğun
bir gündem yaşadı ve seçimler sonuçlandı. Hem seçim sürecini, hem seçim
sonuçlarını nasıl yorumlarsınız?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum.
31 Mart seçimleri gerçekten demokrasimiz bakımından önemli bir seçimdir,
yerel seçimler. Baktığımız zaman Meclis’te sandalyesi olmayan birçok küçük
parti değişik bölgelerde seçimleri kazandı. Tunceli’de Komünist Partinin
adayı kazandı. Daha önce hiç kazanamadığı yerlerde bazı partiler ya da
adaylar seçimleri kazandı, bağımsızlar kazandı, bu halkımızın tercihidir.
Yüksek Seçim Kurulu İstanbul, üç ilçe ve yanılmıyorsam 1 belde de
seçimlerin yenilenmesi kararını verdi ve gerekçelerini de kamuoyuyla
paylaştılar. İlçelerdeki seçimler daha önce gerçekleşmişti, dün İstanbul’da
yenilenen seçimler gerçekleşti.
Bu seçim sürecinde, yani 31 Mart’la 23 Haziran arasında da gerçekten
demokratik çoğulculuk bakımından güzel bir seçim kampanyasının
yürütüldüğünü söyleyebilirim. Ara ara retoriğin yükseldiği dönemler oluyor,
daha önceki seçimlerde de oldu. Ama neticede herkes eşit bir şekilde
kampanya yapma fırsatı buldu. Dört tane aday vardı, bu bakımdan da önemli,
ama seçim iki aday arasında gerçekleşti, dün sonuçlarda da bunu görüyoruz.
Ve dün seçim de gayet güzel bir ortamda, demokratik, şeffaf bir şekilde
gerçekleşti ve 31 Mart’taki gerekçeler de ortaya çıkmadı. Ve dünkü Belediye
seçimlerini Ekrem İmamoğlu kazandı, ben de kendisini tebrik ediyorum.
Dün seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz, daha ilk dakikalarda adayımız
Binali Yıldırım’ın da bir açıklama yaparak seçim sonuçlarını kabul etmesi
ve de rakibi Ekrem İmamoğlu’nu tebrik etmesi gerçekten büyük bir demokratik
olgunluktu, kendisini de kutluyoruz. Binali Abiyi gerçekten biz çok
seviyoruz, insan olarak da çok seviyoruz. Seçimler kazanılır, kaybedilir,
demokrasidir bu. Ama onun Türkiye’ye yaptığı hizmetler ortadadır ve bizim
de kalbimizde her zaman yeri vardır, hem kalbimizde, hem de davamızın
içinde önemli bir yeri vardır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da hemen yine seçim sonuçlarıyla ilgili yaptığı
açıklamalar ve Ekrem İmamoğlu’nu tebrik etmesi gerçekten Sayın
Cumhurbaşkanımızın da güzel bir jesti oldu, yani olması gerektiği gibi. Ve
Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği mesajlar, yani bundan sonra Türkiye’nin
içeride ve dışarıda odaklanacağı konular. Yine diğer siyasetçilerin de
seçim bitti artık, bundan sonra Türkiye kendi gündemine odaklanmalıdır gibi
yaptığı açıklamalar ülkemizin geleceği bakımından anlamlıdır. Özellikle
Dışişleri Bakanı olarak bunu ben çok önemsiyorum ve önümüzde yoğun bir
gündem var, işte G-20’ye gidiyoruz. Orada ikili görüşmelerimiz olacak,
arkasından Tokyo’ya geçerek Osaka’dan ikili ziyaretimizi
gerçekleştireceğiz. Yine Pekin’e bir ziyaret gerçekleştirecek Sayın
Cumhurbaşkanımız Erdoğan. İçeride ve dışarıda önemli konularımız var,
bunlara odaklanmamız gerekiyor.
Türkiye demokratik bir ülkedir, son sözü her zaman milletimiz söyler.
Milletimizin verdiği karara her zaman saygımız olmuştur, her zaman
milletimizin üstünde başka bir iradeyi tanımadığımızı da bizzat Sayın
Cumhurbaşkanımız vurgular ve bu seçimler bu çerçevede gerçekleştirildi.
Ama yurt dışından yapılan yorumlarla ilgili de birkaç düşüncemi paylaşmak
isterim. Şimdi bu seçimin sonucuyla ilgili mutlu olduğunuzu ya da üzüntü
duyduğunuzu söyleyebilirsiniz, bu gayet doğaldır. Yani biz başka
ülkelerdeki seçimlerde taraf tutmuyoruz, ama biliyoruz ki bugünkü
Türkiye’den haz etmeyenler de var. Bağımsız bir Türkiye olma yolundaki
çabalarımızdan hoşlanmayanlar da var. Ama seçim sonuçlarının
yorumlanmasıyla ilgili ya da seçimle ilgili yorumlar yaparken ikiyüzlülük
ve çifte standarttan uzak durmaları gerekiyor. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan
Cumhurbaşkanlığı seçimini daha ilk turda kazandığı zaman seçim demokratik
değil, ama muhalefetin adayı kazandığı zaman Türkiye’de demokrasi var, biz
buna itiraz ediyoruz. Türkiye’de demokrasi var, hiç kimse Türkiye’de gücü
zorla elde edemez ve 15 Temmuz hain darbe girişimi gecesinde Türk
Milletinin hangi partiden olursa olsun, görüşten olursa olsun, demokrasiye,
ülkesine nasıl sahip çıktığını görüyoruz. Ve AK Parti kazandığı zaman,
Cumhur İttifakı kazandığı zaman Türkiye’de demokrasi olmayacak, otoriterlik
olacak onların tabiriyle, ama bir başkası kazandığı zaman ne güzel
demokrasi var denecek, işte bu çifte standarda biz itiraz ediyoruz. Yoksa
seçim sonuçlarını mutlulukla karşılarlar veya üzülürler, o konuda
diyeceğimiz bir şey yoktur. Sonuçta Türkiye demokratik bir ülkedir ve Türk
Milleti demokrasiden taviz vermez, hiçbir zaman da vermemiştir ve kendi
hakkını da kimsenin gasp etmesine de izin vermez.
Bu bakımlardan dünkü seçim de demokrasimiz bakımından önemli bir seçimdi ve
inşallah seçimlerin önce İstanbul’a, sonra ülkemize, milletimize hayırlar
getirir diyoruz. İstanbul büyük bir cihan şehridir ve İstanbul gerçekten
geri gitmeyi kaldıramaz. Antalya 2009-2014’te 5 sene değil 15 sene geri
gitti, ama biz 2014 ve 2019 arası bunu telafi ettik. Bazı ilçeler gibi
İstanbul’da geri gitme lüksü yoktur genel anlamda. Zaten Binali Bey de,
Cumhurbaşkanımız da yapılacak hizmetlerde, güzel hizmetlerde destekçi
olacağız demişlerdir. İnşallah İstanbul’umuz için, milletimiz için hayırlı
olur.
Çok teşekkür ediyorum.