DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Değerli basın mensupları, hoş geldiniz.
Bugün Fransa Avrupa ve Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’i ülkemizde
Dışişleri Bakanı olarak ikinci kez ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz.
Fransa ile tarihi ve kültürel bağlara sahibiz ve bugünkü görüşmelerimizde
ilişkilerimizin, ikili ilişkilerimizin tüm boyutlarını ele alma fırsatımız
oldu. Ekonomik ilişkilerimizi geliştirme konusunda kararlılığımızı ortaya
koyduk. Karşılıklı yatırımların artması konusunda ve bazı yatırım yapan
firmalarımızın durumu hakkında da görüş alışverişinde bulunduk. Diğer
taraftan ikili ticaret hacmimizi 14 milyar Dolardan 20 milyar Dolara
çıkarmak için gerekli çalışmaları sürdürme konusunda hemfikiriz ve
JETCO’nun da bir an önce toplanması ve iş konseyinin düzenlenmesi bu
amacımıza katkı sağlayacaktır.
Fransa, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin dönem başkanlığını
Finlandiya’dan devraldı, kendilerini kutluyoruz ve başarılı bir dönem
başkanlığı geçireceklerinden endişemiz yok.
Diğer taraftan Fransa’nın özellikle dönem başkanlığı önceliklerini de
gerçekçi buluyoruz ve birlikte yaşama kültürünü ön plana çıkardıkları için
de teşekkür ediyoruz. Bu altı aylık dönem başkanlığında buna yönelik tüm
çabalarına destek vereceğimizi bir kere daha burada da vurgulamak isterim.
Diğer taraftan, Avrupa Birliği sürecinde, özellikle vize serbestisinin bir
an önce hayata geçmesi konusunda, biz de geri kalan 6 kriter için
çalışıyoruz, Avrupa Birliği’yle teknik müzakerelerimizi sürdürüyoruz,
Gümrük Birliği anlaşmasının modernizasyonu konusunun da bir an önce tekrar
masada olması gerekiyor. Avrupa Birliği’yle ilişkilerimizde yine 18 Mart
mutabakatı, yani mültecilerle ilgili mutabakatın tam uygulanması dahil bu
konuları birlikte bugün baş başa ve heyetler arası görüşmelerimizde ele
aldık.
Fransa’da 700 bin civarında Türk yaşıyor. Fransa ile Türkiye arasında
önemli bir bağ oluşturuyor. Dolayısıyla Fransa da ve Avrupa’da artan
ırkçılıktan onların da etkilendiğini üzüntüyle görüyoruz. Fransa’daki aşırı
sağ partinin son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de gücünü artırdığını
görüyoruz. Avrupa’daki artan bu ırkçılığa karşı ortak tavır almamızda fayda
var. Özellikle şu anda Fransa’da iktidarda bulunan ılımlı partinin ve
Macron yönetiminin bu konulardaki hassasiyeti önemli. Çünkü Fransa, Avrupa
için, Avrupa Birliği için önemli bir ülke. Ve bu tür popülizmden uzak
gerçekçi politikalarla şu anda ortak değerlerimizi yok etmeye başlayan,
aşındıran bu aşırı akımlarla birlikte mücadele etmemiz lazım.
Ayrıca, 1915 olaylarıyla ilgili Fransa’nın benimsediği popülist ve siyasi
tutumunu biz kesinlikle reddediyoruz. Ve bu tür tutumların ilişkilerimize
bir fayda sağlamayacağı ortadadır. 24 Nisan’ı anma gününü kabul etmek, yani
24 Nisan’ı anma günü olarak kabul etmek, Fransa Anayasa Konseyinin de
verdiği kararla çelişiyor, ayrıca biraz önce Avrupa Konseyinden bahsettik,
Avrupa Konseyi bünyesinde Fransa’nın ev sahipliği yaptığı Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin verdiği kararlarla da çelişiyor. Dolayısıyla bu tür
popülist karar almak yerine bizim ortaya koyduğumuz öneriler var, teklifler
var, görüşmemizde bunu da gündeme getirdik. Eğer Ermenistan kendisine
güveniyorsa ortak çalışma grubu teklifimizi kabul etsinler. İçinde Fransa
olsun, Rusya olsun, Amerika olsun, Ermenistan kimi istiyorsa olsun,
arşivleri açalım. Biz 2005’te Cumhurbaşkanımızın Ermenistan’ın o günkü
Devlet Başkanına yazdığı mektupta vurguladığı gibi hangi sonuç çıkarsa
şimdiden kabul etmeye hazırız. Ama bu bilimsel çalışmaları reddederek
popülizm içerikli kararları da biz reddediyoruz.
Diğer taraftan terörle mücadele her ikimiz için önemli. PKK ile ilgili ve
PKK üyeleriyle ilgili Fransa’nın aldığı tedbirleri takdirle karşılıyoruz.
Şu anda Fransa’da tutuklu PKK üyesi teröristler var. Yine bazı PKK
üyelerinin ve PKK’ya destek veren şahısların mal varlığını dondurma
konusunda da Fransa’nın attığı adımları takdirle karşıladığımızı söylemek
isteriz.
Fransa ile Suriye konusunda görüşlerimiz bir konu hariç tamamen örtüşüyor.
Hatta görüşlerimizin en yakın olduğu ülke diyebiliriz. Beş yıllık Dışişleri
Bakanlığı sürecinde katıldığım tüm toplantılarda bunu gördüm. Sahadaki
durum olsun, siyasi süreçle ilgili konular olsun, rejimin saldırganlığı ve
yine Suriye’nin toprak bütünlüğü dahil tüm konularda Fransa ile hep ortak
hareket ettik. Fakat Fransa’nın PKK ile hiçbir farkı olmayan YPG ile yakın
işbirliğini doğru bulmuyoruz ve bunun NATO’daki işbirliğimiz dahil birçok
konuya yansıdığını görüyoruz. PKK eşittir YPG’dir. Dolayısıyla PKK’ya
yönelik bu tedbirler alınırken, diğer taraftan YPG ile yakın işbirliği
içinde olması Fransa’ya yakışmaz. Suriye’nin geleceği için, sınır
bütünlüğü, toprak bütünlüğü için tehlikelidir. Ayrıca, bizim güvenliğimiz
için, sınır güvenliğimiz ve ülkemizin ve milletimizin güvenliği için de
hassas bir konudur. Bu konularda zaten Jean-Yves’le hem baş başa
görüşmelerimizde, hem de heyetler arası görüşmelerimizde detaylı bir
şekilde ele aldık. Dolayısıyla özellikle Suriye Kürtlerini YPG ile PYD ile
aynı tutmak da, Suriyeli Kürtlere de haksızlıktır. Çünkü YPG’nin de en çok
Suriyeli Kürtlere zulmettiğini, o nedenle çok sayıda Suriyeli Kürt’ün
Irak’a ve Türkiye’ye, hatta Fransa’ya ve Almanya gibi Avrupa ülkelerine
kaçmak zorunda olduğunu biliyoruz. Ama özellikle Suriye’de siyasi sürecin
akamete uğramaması için Fransa ile olan işbirliğimiz önemli ve önümüzdeki
süreçte ikinci bir dörtlü zirve, İstanbul zirvesini gerçekleştirme
konusunda nelerin olması gerektiğini de bugün kendisiyle samimi bir şekilde
görüşmüş olduk.
Yine bölgedeki diğer konuları da değerlendirdik. Biraz sonra çalışma
yemeğimizde Libya gibi, İran ve diğer bölgesel konuları da samimi bir
şekilde değerlendireceğiz, bu konularda da yine Suriye’de olduğu gibi
Türkiye’nin ve Fransa’nın ortak tutum sergilemesi, o ülkelerdeki istikrar
için, bölgemizin istikrarı ve barış için önemli.
Ben bugünkü görüşmeleri çok faydalı buldum. Her konuda hemfikir
olmayabiliriz, görüş ayrılığımız olabilir. Ama görüş ayrılığımız olduğu
alanları da samimi bir şekilde konuşmak, değerlendirmek, bu sorunların
üstesinden gelmek için görüşlerimizi yakınlaştırmak için de önemlidir ve
özellikle de işbirliği alanlarımıza odaklanarak bazen anlaşamadığımız
konuları parantez içine alarak yolumuza devam etmemiz her ikimiz için de
faydalıdır. Bölgemiz için de, Avrupa için de son derece yararlıdır. O
yüzden bu son derece verimli toplantılar için Jean-Yves’e ve çalışma
arkadaşlarına, kendi çalışma arkadaşlarına huzurlarınızda çok teşekkür
ediyorum.
Hoş geldiniz diyerek sözü kendisine bırakmak istiyorum.
FRANSA DIŞİŞLERİ BAKANI JEAN-YVES LE DRIAN- Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Sayın Mevlüt, teşekkür ediyorum öncelikle misafirperverliğin için ve
değerlendirmelerin için.
Türkiye’ye tekrar gelmek benim için büyük bir mutluluk. Hatırlatmış
olduğunuz üzere ben daha öncesinde Türkiye’ye Dışişleri Bakanı olarak Eylül
2017 tarihinde bir ziyaret gerçekleştirmiştim. Ve onun öncesinde de aslında
Savunma Bakanı olarak birkaç kez Türkiye’ye gelmiştim. Çünkü Türkiye ile
iletişimin çok temel bir iletişim olduğunu düşünüyorum ve bu iletişimin hem
düzenli olduğunu görüyoruz cumhurbaşkanları seviyesinde, bakanlar
seviyesinde, bunun yanı sıra bizim iletişimimizi devam ettirmemiz, ikili
anlamda da ifade etmiş olduğunuz tüm konularda son derece önemli, idareler
arasındaki temasların da benzer şekilde devam etmesi, bunlar son derece
düzenli ve bu şekilde devam etmesi de iletişimin kalitesini göstermektedir.
Aslında ikimizin de güçlü bir ilişkisi olduğunu söyleyebilirim ve bu ilişki
sayesinde güven duygusu içerisinde çeşitli görüş birliğimiz ve görüş
ayrılığımız olduğu konuları saydam bir şekilde ifade etme imkanımız oluyor.
Bazı konularda görüş ayrılığımız var ifade etmiş olduğunuz gibi. Fakat
açık, şeffaf ve yapıcı bir iletişim, geçtiğimiz Ocak ayında Sayın
Cumhurbaşkanı Erdoğan Paris’e geldiğinde Sayın Macron da kendilerine ifade
etmişlerdi, açık, saydam ve yapıcı bir iletişimle birlikte ilerleme
imkânımız oluyor ve ihtilaf veya görüş ayrılıklarımız olduğu konuları daha
iyi belirleyebilme imkanımız oluyor, diğer alanlarda daha hızlı ilerleme
imkanımız oluyor ve bazı konularda öncelikli şekilde çalışma imkanına sahip
oluyoruz.
Ortak Çalışma Komite Toplantısının bir sonraki buluşma tarihi sonbahar
aylarında gerçekleştirilecektir. Bu da, verimli bir çalışmayı
gerçekleştirme imkanımız olacaktır. Bunun dışında Fransa’nın Avrupa Konseyi
Dönem Başkanlığı konusundaki meslektaşımın sözlerini memnuiyetle
karşılamaktayım. Biz birlikte terörle de mücadele diyoruz. Ve terörle
mücadele, DEAŞ’la mücadele alanındaki işbirliğimizi daha da güçlendirmek
için ki bu hem Fransa’yı, hem Türkiye’yi etkilemişti. Diğer tarafta PKK ile
mücadele konusu Türkiye için de öncelikli konulardan birisi. Biz de gerekli
olan her şeyi yapmaya hazırız az önce de ifade etmiş olduğum gibi.
Birlikte yine Suriye dosyasını ele aldık ve bizim paylaşmış olduğumuz
öncelik İdlib’deki sükuneti ve huzuru yeniden sağlayıp yeni bir insani
krizin ve güvenlik krizinin önüne geçebilmek. Sürekli olarak Suriye
rejiminin ve destekçilerinin İdlib’deki sivillere karşı acımasız
saldırılarına son vermesi için çağrılarımıza devam ediyoruz ve son zamanda
da bu saldırıların benzerlerini gördük. Türkiye ile birlikte Suriye’ye
ilişkin ortak bir vizyonu paylaşıyoruz istikrarlı, demokratik, dahilci,
kapsayıcı bir Suriye ve Suriyeli bir Suriye vizyonunu paylaşıyoruz.
Fakat bir konuda ifade etmiş olduğunuz gibi görüş ayrılığımız var,
Suriye’nin kuzeydoğu bölgesiyle ilgili olarak. DEAŞ’ın yeniden
ayaklanmasının önüne geçmemiz gerekiyor çünkü. Çünkü bizim açımıza göre de
yerel yönetimin dahili şekilde oluşmasını temin etmek durumundayız ve bu
iddia kapsayıcı yerel yönetimi desteklemek için de değişimden de
etkilenmemek için, diğer taraftan da güvenlik kaygılarına da, meşru
güvenlik kaygılarına da cevap verebilmemiz için, Türkiye’nin meşru güvenlik
haklarına cevap verebilmemiz gerekir.
Uluslararası camianın desteğiyle birlikte ve Avrupa Birliği’nin desteğiyle
de birlikte Türkiye’nin sarf etmiş olduğu ve sarf etmeye devam etmiş olduğu
ve yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteciyi ülkesinde ağırladığını görüyoruz.
Ve bu anlamdaki çabalarını takdirle karşılıyoruz. Ve Kuzey’deki
girişimlerinizi de destekliyoruz bu anlamda.
İran konusunu da, Libya konusunu da ele alma imkanımız olacaktır birazdan.
Ve Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerini de ele aldık görüşmelerimizde.
Türkiye’nin Avrupa’ya kök salmasını istiyoruz, çünkü Fransa’nın ve
Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var. İstikrarlı, refah ve demokratik bir
Türkiye’ye ihtiyacı var. Türkiye’nin Avrupa’ya ihtiyacı olduğu gibi. Çünkü
Avrupa da Türkiye’nin bir ortağı ve ilerlemelerinin de, reformlarının da
Türkiye’ye eşlik etmeye devam edecektir.
Bizler bu konuları ele aldık. Bir diyalog ruhu içerisinde ve ortak
konularımız üzerinde ilerlemeye çalışıyoruz bu şekilde. Görüş
ayrılıklarımızı da görmezden gelmiyoruz, fakat ortak anlayış ile birlikte
ortak hedeflerimize ulaşabilmek adına bunların çözümü üzerinde çalışıyoruz.
SORU- Fox TV’den. Efendim, geçen hafta Amerika’dan bir mektup gelmişti
Shanahan’ın mektubu S-400’lerle ilgili. Bunun için özellikle muhalefetin
eleştirileri var, ikinci bir Johnson mektubu diyorlar, içeriğiyle ilgili de
bir ültimatom çıkışı var. Sizce de bu mektubun içeriği ve yazım dili
ültimatom mu ve de yanıt tarafınızdan ne zaman verilecek? Henüz bir yanıt
vermedik, karşı mektup ne zaman yazılacak, gecikti eleştirileri de var.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum.
Evet, böyle bir mektup geldi, Milli Savunma Bakanımıza muhatabı tarafından
gönderilen bir mektup. Her şeyden önce bu mektubun üslubunu biz kabul
etmiyoruz ve hiç kimse Türkiye’ye ültimatom veremez. Türkiye, bağımsız ve
özgür bir ülkedir. Evet, NATO müttefikiyiz, evet başka uluslararası
örgütlere de üyeyiz ve buralara yönelik yükümlülüklerimizi de her zaman tam
olarak yerine getiriyoruz. Zaten bu konulardaki açıklamaları Genel Sekreter
de her zaman yapmıştır.
İkincisi, Türkiye Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini almıştır. Yani
burada Türkiye alacak mı, almayacak mı, bunu konuşmuyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanımız da bu konuya açıklık getirdi, net bir şekilde söylediler.
Burada Amerika’ya bizim bir önerimiz oldu. Yine S-400 konusunda ve F-35’ler
konusunda bir endişeniz varsa ortaya bazı iddialar attınız bunlara biz
katılmadığımızı söyledik, ama madem bu iddialarda bulundunuz o zaman ortak
çalışma grubu kuralım, NATO da içinde olsun ve uzmanlar bu sizin
endişelerinizle ilgili konulara baksınlar ve bize rapor getirsinler. Başkan
Trump buna evet diyor, ama Amerika içinde bazı kurumlar buna hayır
diyorlar, yanaşmıyorlar. Madem kendinize güveniyorsunuz, bizim çalışma
grubu teklifimizi niye kabul etmiyorsunuz? Yani bu tür mektuplarla Türkiye
aldığı karardan vazgeçmez. Türkiye S-400’ü almıştır ve S-400’ler Türkiye’ye
gelecektir ve konuşlanacaktır, bunun da çalışmaları devam ediyor.
Mektupla ilgili de tabii Milli Savunma Bakanlığımız bir cevap hazırlıyor,
biz de kendilerine gerekli katkıları verdik ve en kısa zamanda Milli
Savunma Bakanımız bu mektuba cevaben mektubunu da gönderecektir. Ve dediğim
gibi böyle bir mektubun içeriğini ültimatom demeyelim ona, ama içeriği ve
üslubunu kabul etmediğimizi zaten daha önce de vurgulamıştık.
Teşekkür ediyorum.
SORU- Fatih Oruk, TRT Haber. Sorum Sayın Fransız Bakana olacak, Güney
Kıbrıs Rum Yönetiminde bir üs edineceğiniz ve askeri mevcudiyetinizi kalıcı
hale getireceğinize dair Rum basınında bazı iddialar yer aldı. Bu iddialar
doğru mudur, bu kapsamda Ankara’yla bir görüşmeniz oldu mu? Aynı zamanda bu
konuyu Ada’nın eşit hakkı olan, eşit haklara sahip diğer tarafı Kıbrıs
Türkleriyle görüşmeyi düşünüyor musunuz? Teşekkürler.
FRANSA DIŞİŞLERİ BAKANI JEAN-YVES LE DRIAN- Aslında öyle bir konu
olmadığında yapılması gereken bir görüşme de kalmıyor ne yazık ki, çünkü
biz öyle bir konu öngörmedik. Fransız bir üssün veya Fransız askeri
birliklerinin Kıbrıs’ta konuşlanması gibi bir öngörümüz olmadı kesinlikle.
Sadece Kıbrıs Rum Kesimiyle birlikte istişarelerimiz oldu. Kıbrıs deniz
kapasitelerinin güçlendirilmesine ilişkin görüşmelerimiz oldu. Ve terörle
mücadele kapsamında Fransa’nın girişimleri içerisinde yer almakta da
bulunan ve kriz durumunda Fransız vatandaşlarının yeniden ülkelerine geri
dönüşlerini sağlayabilmek için de gerçekleştirmiş olduğumuz çalışmalar 2017
yılında yenilemiş olduğumuz bir çalışmadır bu, yeni herhangi bir konu yok
bu anlamda ve Rum basınının bu konuda yanıldığını söyleyebilirim.
SORU- Aslı Akbaş, TRT World. Sorum Sayın Bakan Çavuşoğlu’na. Efendim, dün
İdlib’de Rusya ve Türkiye’nin girişimiyle bir ateşkes ilan edildiği iddia
edildi. Bugün de İdlib’deki gözlem noktamızda bir saldırı olduğu duyuruldu.
İdlib’deki son durum hakkında biraz bilgi verebilir misiniz, ateşkes
iddiaları doğru mu? Teşekkürler.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, İdlib konusu, biraz önce Sayın
Bakan Le Drian da gündeme getirdi, kendi aramızda görüştüğümüz bir konu.
İdlib Muhtırasının tam olarak uygulanması konusunda biz üzerimize düşeni
yapıyoruz. Fakat siyasi çözüme inanmayan, sadece askeri çözümden yana olan
bir Rejimin olduğunu da biliyoruz. Fakat burada bizim muhataplarımız kim?
Rejimin garantörleri ve özellikle de Rusya, çünkü İdlib Memorandumunu
Rusya’yla imzaladık. Ve son zamanlarda Rejimin burada İdlib’e yönelik
saldırıların arttığını görüyoruz, özellikle de okulları ve hastaneleri
hedef alıyorlar. Ve sivilleri hedef alıyorlar ki 200 bin civarında sivil şu
anda evini terk etmiş durumda, bu her açıdan bir felakettir. Bu
çatışmaların durması için Rusya’yla yoğun çaba sarf ediyoruz. Şu anda tam
olarak ateşkes sağlandı demek mümkün değil, ama bu konuda ciddi, samimi
gayretlerimizin olduğunu da Rusya’yla beraber söylemek isterim.
Diğer taraftan, bu sabah özellikle 10’ncu gözlem üssümüze, misyonumuza
yönelik de bir saldırı oldu, yani havan atışları oldu, üç tane askerimiz
hafif şekilde bundan etkilendiler. Ama bunun biz kasıtlı olduğunu
düşünüyoruz ve Rusya’yla da bu konuyla görüşüyoruz. Eğer Rejim buna yönelik
saldırıları devam ettirirse gereğini de yaparız, bundan da hiç kimsenin
tereddüdü olmasın. Ve Rejime de burada özellikle bu saldırıların durması
için Rusya’nın ve İran’ın garantör olarak gerekli baskıyı kurması gerekiyor
ve garantör ülke olarak onlar da sorumluluklarını yerine getirmek
durumundadır. Aksi takdirde bu gerginlik devam ederse İdlib için de,
Suriye’nin geleceği için de siyasi çözüm açısından da ciddi bir felakete
dönüşebilir. Biz bunun olmasını arzu etmeyiz. Bu çatışmalar yerine bir an
önce Anayasa Komisyonunun kurulması ki bu konuda Rusya’nın Birleşmiş
Milletler’e ve bize teklif ettiği formülü Birleşmiş Milletler de kabul
etti. Artık Anayasa Komisyonunun kurulmasının önünde herhangi bir engel
yok, bu tür konulara odaklanmamız lazım. Astana ve Cenevre süreçlerine
odaklanmamız lazım ve koalisyon ortaklarımızla ve diğer ülkelerle birlikte
siyasi çözüm sürecini de hızlandırmamız lazım.
SORU- Sayın Bakan, iyi günler. Fransız Kalkınma Ajansı AFD. Tuna Altınel
Lyon’daki öğretim görevlisi ve Osman Kavala’nın durumları ele alındı mı ve
ele alındıysa durum nedir, bunları öğrenmek istiyoruz?
FRANSA DIŞİŞLERİ BAKANI JEAN-YVES LE DRIAN- Fransa Meclisinde bu konuyla
ilgili geçtiğimiz Salı günü aslında bir konuşma gerçekleştirmiştim, bu
konuları dile getireceğimizi ifade etmiştim, bunların önemli konular
olduğunu ifade etmiştim. Ve Fransa’nın ifade özgürlüğü konusunda ve
evrensel özgürlükler konusundaki tutumundan bahsettim. Genellikle ben bir
şey söylediğimde bunun gereğini yerine getiriyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Özellikle şunu eklemek isterim,
Türkiye’de ifade özgürlüğü Anayasa garantisi altındadır. İfade özgürlüğü,
basın özgürlüğü, bunlar önemlidir. Fakat teröre destek vermekle ve mevcut
Türkiye’de seçimle iş başına gelmiş rejimi yıkmaya çalışmakla ifade
özgürlüğü farklı şeylerdir, bu bir.
İkincisi; Can Dündar’dı değil mi, o casuslukla suçlanan. Beş yıl ceza
aldığı zaman, Türkiye basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü bakımından
eleştirildi. Fakat aynı şeyleri geçtiğimiz günlerde Fransa’da da gördük.
Yani Fransa’da bazı gazetecilerin Fransa’nın gizli belgelerini
açıklamasından dolayı aynı soruşturmaya tabi tutulduğunu görüyoruz.
Türkiye’de olduğu zaman ifade özgürlüğü kapsamına giriyor, Fransa’da olduğu
zaman bu iş güvenlik meselesi oluyor. Biz bu konudaki çifte standarda
karşıyız, burada Fransa haklı ya da haksız demiyoruz. Dolayısıyla bu
konularda demokrasi, insan hakları, özgürlükler konularında tam anlamda
standartlara uyulması önemli. Bizim bu konuda hiçbir çekincemiz de yoktur
ve bahsettiğiniz konular da Türkiye’nin iç yargı sürecidir, dolayısıyla
Türkiye’nin iç işlerine müdahale etmek de kimsenin hakkı da değildir, onu
da vurgulamak isterim.
FRANSA DIŞİŞLERİ BAKANI JEAN-YVES LE DRIAN- Müsaadenizle iki takviye
gerçekleştirmek istiyorum bu konuya ilişkin. Basın özgürlüğü konusunda ben
görüşümü az önce ifade etmiştim ve Fransa’daki gazetecilerin güvenlik
konularını paylaştıklarını söylüyorsunuz. Ben de sabah gazeteleri
okuduğumda yine istihbarat bilgileriyle ilgili paylaşımlar olduğunu
görüyorum. Dolayısıyla bizim iki ülkemizin de güvenliği konusundaki
konuların aramızda kalması gerektiğini aramızda konuşmuştuk, yeniden ifade
etmek istiyorum.
İdlib konusunda ise bizi kaygılandıran bir durum söz konusu ve biz
Türkiye’yi destekliyoruz bu konuda. Ve İdlib konusunda ateşkesin İdlib
bölgesinde uyulmasını sağlamak durumundayız. Çünkü çok tehlikeli, patlayıcı
bir etkiye sahip olabilecek olan bir durum var ortada. Ateşkese müdahale
edebilecek olan her bir adım hepimiz için dramatik sonuçlar doğurabilir
sonrasında.
Bu sabahki vakanın yaşanmış olması tekrar bize şunu hatırlatmaktadır, etki
sahibi olan ülkelerin, yani rejim üzerine etkisi olan güçlerin ve ülkelerin
gerekli adımları atmaları gerekir.