Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Sayın Federica Mogherini ve Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu AB Komiseri Sayın Johannes Hahn ile Ortak Basın Toplantısı, 22 Kasım 2018, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok değerli basın mensupları; Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog Toplantısı vesilesiyle bugün AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu AB Komiseri Johannes Hahn’ı Ankara’da ağırlıyoruz.

Biraz önce toplantılarımızı, birinci oturumumuzu gerçekleştirdik, çalışma yemeğinde bölgesel konuları değerlendireceğiz.

Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog Toplantılarının iki amacı var.

Birincisi; AB ile ilişkilerimizin her boyutunu birlikte değerlendirmek.

İkincisi ise; bölgesel konularda, güvenlik ve dış politikalarımızda görüş alışverişinde bulunmaktır.

Bugün de Türkiye-AB ilişkilerinin stratejik önemini bir kere daha vurguladık.

Türkiye, AB’ye aday ülkedir, hedefimiz tam üyelik. Katılım müzakereleri tamamen teknik temelde yürütülmeli. Bu sabah da vurguladığımız gibi karşımıza siyasi engeller çıkarılmamalı. Türkiye’yi dışlayan, Türkiye’nin bir aday ülke olduğunu inkar eden açıklamaların hiçbir faydası yoktur. Nitekim Komisyon Sözcüsünün 7 Kasım’da yaptığı açıklama önemlidir ve özellikle Juncker’in ve Komisyonun Türkiye’nin müzakerelerle ilgili tutumu ve de Türkiye’yi nasıl gördüğü bizim açımızdan önemlidir.

Diğer taraftan, esasen ortaya çıkarılan siyasi engeller sadece Türkiye’nin değil, AB’nin esasen kendi büyümesine, refahına ve siyasi istikrarına bir engel getiriyor. Diğer taraftan, AB’nin özellikle kilitlediği kapıları kendi için açması gerektiğini bir kere daha tavsiye ediyoruz, vurguluyoruz. Ve Türkiyeli güçlü bir Avrupa Birliği’nin oluşumuna Avrupa Birliği izin vermeli, bugün bunu muhataplarımıza, hem Federica’ya, hem Johannes’e ilettik.

Diğer taraftan, 18 Mart mutabakatını tam anlamıyla her iki tarafın da uygulaması, her ikimizin de yararınadır. Bu konuda iyi bir iş birliğimiz var, ama Avrupa Birliği’nin özellikle bu 18 Mart mutabakatının içinde yer alan bazı unsurları da yerine getirmesi gerekiyor. Bunlardan bir tanesi, gönüllü yerleşimin başlaması gerekiyor, çünkü Türkiye’den Yunan adalarına geçen kaçak mülteci göçmen sayısı istediğimiz düzeye düşmüştür, çok ciddi bir şekilde azalmıştır.

Yine bu mutabakatın içinde 5 tane faslın açılması var, ama bazı üye ülkelerin engellemesi sebebiyle de bu fasıllar henüz açılmamıştır.

Diğer taraftan, Türkiye’deki siyasi reform sürecinin devam ettiğini de bugün vurguladık. Reform Eylem Grubumuz Ağustos ayında bir araya gelmişti seçimlerden sonra ve 11 Aralık’ta tekrar Adalet Bakanlığımızın ev sahipliğinde ikinci toplantımızı gerçekleştireceğiz ve üzerinde durduğumuz reform çalışmalarını gözden geçireceğiz. Reform Türkiye’nin her zaman önceliğidir, bir darbe girişimine maruz kaldık ve özellikle Gezi olaylarından bu yana Türkiye’deki demokratik bir şekilde halkın iradesiyle seçilmiş hükümeti devirmek için çok sayıda girişimler oldu. Şimdi seçimlerden sonra Türkiye’nin normalleşmesi için ve reform sürecine ivme kazandırmak için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Tabii ki yüksek düzeyli siyasi diyalog toplantılarının yanında, diğer alanlarda da Avrupa Birliği’yle iş birliğimiz var. Özellikle ekonomi, enerji, ulaştırma, dış politika ve terör başta olmak üzere aramızdaki yüksek diyalog toplantılarını bizim önümüzdeki süreçte sürdürmemiz gerekiyor ve 2019 takvimini de birlikte değerlendirdik. Avrupa Birliği’nde biliyorsunuz Avrupa Parlamentosu seçimleri var, Brexit devam ediyor, gündem yoğun, ama tüm bu alanlarda düzenli bir şekilde bir araya gelme konusunda ortak irademizin de olduğunu biliyoruz ve ortak takvim üzerinde bugün bir çalışma yaptık.

Diğer taraftan, terörle mücadele özellikle hem bizim için, hem de Avrupa Birliği için, Avrupa Birliği üyesi ülkeler için önemlidir. Maalesef ülkemiz ve Avrupa Birliği ülkeleri terör saldırılarına maruz kalmıştır geçtiğimiz yıllarda. Yabancı terörist savaşçılar konusunda ve bölgemizdeki terörü besleyen, tetikleyen unsurlar dahil her alanda Avrupa Birliği’yle yakın iş birliği içinde olmamız iki tarafın da yararınadır. Bizim de Avrupa Birliği’nden özellikle terörle mücadelemizde somut destek beklememiz bizim en doğal hakkımızdır.

En son PKK’yla ilgili Avrupa Adalet Divanı’nın aldığı karar önemlidir, PKK bir terör örgütüdür ve terör listesinde olmaya devam etmelidir. Fakat PKK’nın Avrupa Birliği kurumlarında ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerde sık sık boy göstermesi, bu terör örgütünün sembollerinin ya da paçavralarının taşınması bizim kabullenebileceğimiz bir durum değildir. Son zamanlarda başta Almanya olmak üzere İngiltere dahil bazı ülkelerdeki alınan tedbirleri memnuniyetle karşılıyoruz, ama bunları yetersiz buluyoruz.

Diğer taraftan FETÖ mensuplarının Avrupa Birliği üyesi ülkelerde özellikle buralarda sığınmacı olarak bunların kabul edilmesi de halkımızın kabul etmeyeceği bir durumdur. Sonuçta Avrupa Birliği’nden ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerden terörle mücadelemize daha somut destek bekliyoruz, bu halkımızın da bir beklentisidir.

Diğer taraftan ekonomik iş birliğimize gelince, özellikle Gümrük Birliğinin güncellenmesi her iki tarafın da yararınadır. Bazı ülkelerin siyasi saiklerle bunları engellemesine komisyonun izin vermemesi gerekiyor, çünkü bu Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi en az Türkiye kadar birçok hemen hemen Tüm Avrupa Birliği üyesi ülkelerin de yararınadır. Yani kazan-kazan durumunda olan bir süreci bile siyasi saiklerle engellemek vizyon eksikliğidir, bu konuda Komisyonun daha kararlı tutum sergilemesini de bekliyoruz, bunları da birlikte değerlendirdik.

IPA fonlarına da değinmek istiyorum. Son zamanlarda Avrupa Birliği tarafından IPA fonlarında bir kesinti gördük. Esasen toplantıda da söylediğim gibi, bu kesintiler Türkiye ekonomisini batırmaz, Türkiye ekonomisini etkilemez, ama esasen Avrupa Birliği’nin imajını olumsuz yönde etkiler. Ve bu küçük fon ve projelerle toplumun her kesiminde Avrupa Birliği’ne yönelik bir ilgi vardı. Ve bu kesintilerde görüyoruz ki özellikle Avrupa Birliği’nin bizi eleştirdiği alanlardaki projelerle ilgili IPA fonları kesiliyor, bu da bir çelişkidir. Bu konudaki düşüncelerimizi de bugün paylaştık.

Yine göç krizi konusunda yükümlülüklerimize karşılıklı olarak bağlı olduğumuzu bugün yine toplantıda her iki taraf da net bir şekilde belirtti.

Diğer taraftan vize muafiyeti konusunu da ele aldık ve vize serbestisi için 72 kriterden 7 tane kriter kalmıştı, şimdi 6’ya düştü ve bu 6 kriteri nasıl karşılayabileceğimizi, ne yapacağımızı bugünkü toplantıda da ele aldık ve bir an önce bu kriterler de tamamlanarak inşallah vize serbestisine de geçmiş olacağız.

Diğer taraftan bugün gündemimizde olan diğer konular var çalışma yemeğinde ele alacağız; Balkanlar, Suriye, Irak, İran, bugünkü sabahki toplantılarda yüzeysel olarak geçtik, ama Libya, Ortadoğu barış süreci, Körfez bölgesindeki gelişmeler ve Yemen gibi hepimizi ilgilendiren bölgesel konularda da zaten görüşlerimiz örtüşüyor, bu konuda son gelişmeleri birlikte değerlendirme fırsatı bulacağız.

Ben bugünkü toplantıyı çok verimli bir toplantı olarak değerlendirmek istiyorum ve açıkça, samimi bir şekilde düşüncelerimizi, vizyonumuzu ve gelecek hedeflerimizi görüşme imkanımız oldu.

Ben bugünkü toplantılar için hem Federica’ya, hem de Johannes’e çok teşekkür ediyorum ve sözü kendilerine bırakmak istiyorum.

AB DIŞ İLİŞKİLER VE GÜVENLİK POLİTİKASI YÜKSEK TEMSİLCİSİ FEDERİCA MOGHERİNİ- Teşekkür ediyorum Mevlüt Bey.

Gerçekten de son derece pozitif, yapıcı, açık ve dürüst bir toplantı gerçekleştirdik. Çok güzel bir atmosferde bu toplantı gerçekleştirildi. Sizlere ve aynı zamanda sizin ekibinize bizleri Ankara’ya davet ettiğiniz için ve Ankara’da ağırladığınız için teşekkür ediyoruz.

Türkiye söylendiği gibi bir aday ülkedir ve Avrupa Birliği’nin stratejik ortağıdır. Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkileri çok önemli. Bu sadece Türkiye ve Avrupa Birliği için önemli değil, aynı zamanda bizim bölgemiz için de önem taşımaktadır, küresel dış politika açısından önem taşımaktadır.

Bugünkü toplantı ve yoğun gündemimizle birlikte öğle yemeğinde de ele alacağımız konular ilişkilerin önemini göstermektedir. Son derece yapıcı bir şekilde, son derece açık bir şekilde görüşmelerimizi gerçekleştirdik. Pek çok alanda konuştuk. Bazı alanlarda aynı fikirlere, bazı alanlarda farklı görüşlere sahibiz.

Açıkça şunu söylemek istiyorum ki; Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan İdlib konusundaki sosyal memorandum konusunda önemli çalışmalar yapmıştır. Şunu da söylemek istiyorum ki bunun uygulanması oldukça önemlidir, büyük bir insani krizi önlemek açısından önem taşımaktadır. Bu noktada öncelikle Türkiye’nin bu bağlamdaki rolüne değinmek istiyoruz, altını çizmek istiyoruz.

Şunun da altını çizmek isteriz ki; Avrupa Birliği, Türkiye’yi bu emsali görülmemiş çabalarında desteklemek konusunda kararlıdır. 4 milyon mültecinin olduğu ki 3,5 milyonun Suriyeli olduğu bu krizde destek vermeye devam edecektir.

Dış ilişkilerimize değineceğiz sonra, ama şunu söylemek istiyorum: Bizim ortaklığımız ve iş birliğimiz oldukça önemli, çünkü ortak bölgemizdeki insanların hayatına bakarak bunu anlayabiliriz. Özellikle de ortak stratejik çıkarlarımız açısından da önem taşımaktadır bu bölgeye barış getirmek açısından özellikle bizim diyalogumuz kaçınılmazdır, Suriye’yle ilgili, aynı zamanda Irak, İran, Balkanlar, Ortadoğu barış süreci Körfez Bölgesi açısından da önemlidir.

Bugün bu sabah zaten daha yakın bir konum belirleyeceğimiz konusunda ve yakın iş birliği konusunda görüştük. Bu sadece vatandaşlarımızın çıkarı için değil, aynı zamanda tüm dünyanın ve bölgenin çıkarları açısından da önemlidir.

Türk Hükümetinin Avrupa Birliği’yle ilişkileri yoğunlaştırma konusundaki görüşünü görüyoruz. Bir Bilgi Grubumuz var, Aralık’ın başında tekrar biraraya geleceğiz.

Açıkça söylemek isterim ki, Avrupa Birliği Türkiye’yi güçlü görmek istiyor, güçlü bir iş birliği istiyor, bizim hedefimiz budur. Ve birlikte çalıştığımız konumda Türkiye’nin refah içinde, demokratik, istikrarlı bir ülke olmasını istiyoruz ve iki taraf için de önemli stratejik bölgede birlikte çalışması gerekmektedir ve özellikle de karmaşık bir jeopolitik bağlam içerisinde barış ve istikrar için terör konusunda, bu konularda ortak olduğunu söylemesi. Biz de demokratik Türkiye istiyoruz, hukukun üstünlüğü konusunda ve yargının bağımsızlığı konusunda çalışmasını istiyoruz.

Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden bir tanesi ve Mevlüt Bey’le biz birlikte çalıştık bu konuda. Türkiye’nin bu noktada Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi olması hasebiyle gurur duyması gerekmektedir.

Ve şuna inanıyoruz ki; bu aynı zamanda ilişkilerimizin genel gelişimi açısından da önem taşıyan bir husustur. Türkiye’nin sağlıklı bir Türkiye toplumu olmasını istiyoruz ve karar alıcılarla birlikte açık bir süreç olmasını istiyoruz.

Ve akademisyenlerin içeri alıkoyulmasıyla birlikte şunu söylemek gerekiyor ki; Avrupa değerlerimiz içinde masumiyet karinesi önem taşımaktadır ve bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin de temelini oluşturmaktadır.

Hepimiz şunun farkındayız: Tabii ki darbe girişiminin Türkiye’de bıraktığı izlerin de farkındayız 3 yıl önce gerçekleşen.

Şunu söylemek istiyoruz ki; bu noktada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sayın Demirtaş’ın alıkonulmasının insan hakları ihlali olduğunu söylemiştir ve benzer davaların da aynı şekilde ele alınacağını umuyoruz.

Bugünkü tartışmada şunu söylemek istiyorum: Bir kez daha pozitif ilişkilerimiz olduğunu söylemem gerekiyor ve ortak çalışmalarımız açısından yoğun bir gündemimiz var, hepimiz bu gündem konusunda taahhütlerimizi veriyoruz, daha fazla ortak çalışma yapmak istiyoruz çok önemli alanlarda.

Her iki taraf için, hem de bölge için enerji, ulaşım ve ekonomi alanlarında birlikte çalışmak istiyoruz, zaten yüksek düzeyli toplantılar takvimi var ki bu da bizim halklarımız, hem de bölgelerimiz için önemli sonuçlar doğuracaktır ve aynı zamanda bütün bölgesel dış politika konularında birlikte çalışmak istiyoruz.

Söylediğiniz gibi bizim duruşlarımız zaten birbiriyle örtüşen duruşlar ve Suriye, Irak, Balkan konusunda ve aynı zamanda İran ve Ortadoğu barış konusunda, Kudüs konusunda ve Libya ve aynı zamanda Kıbrıs konusunda ortak görüşmelerimiz var ki bu konuda bunları tartıştık ve umuyoruz ki önümüzdeki aylarda da birlikte çalışacağız.

Sizlere çok teşekkür etmek istiyorum, son derece faydalı bir toplantı geçirdik ve bu güzel iyi atmosferin de bizde iş birliğimize ve ortaklığımıza da, ki her iki taraf için önemli olan bu ortaklıkta bir sonraki adıma taşıyacağını düşünüyorum.

Teşekkürler.

KOMŞULUK POLİTİKASI VE GENİŞLEME MÜZAKERELERİNDEN SORUMLU AB KOMİSERİ JOHANNES HAHN- Teşekkür ediyorum.

Federica Hanım’ın son söylediği yerden devam etmek istiyorum. Bugünkü toplantı için Mevlüt Bey’e teşekkür ediyoruz, gösterdiğiniz ev sahipliği için teşekkür ediyoruz, ki bu toplantılar henüz bitmedi, son derece yapıcı görüşmeler olduğunu ve gelecekteki iş birliğimiz açısından önem taşıdığını söyleyebiliriz.

Ve geçtiğimiz yıllarda ilişkimiz her zaman çok da kolay bir ilişki olmadı. Ancak şunu söyleyebilirim ki; birlikte teknik düzeyde, hem de siyasi düzeyde pek çok alanda çalışmalarımızı yapıcı şekilde gerçekleştirmeye devam ettirdik ve aynı zamanda biz sadece komşu değiliz, yakın komşularız ve ortak çıkarlarımız söz konusu. Bu da sürdürülebilir başarılı bir iş birliği açısından devam etmekte. Zaten söylendi, görülenin dışında göç ve güvenlik konusu var, ikili açıdan ekonomi ulaşım, enerji, çevre, turizm, bütün bu alanlarda da önemli Avrupa’daki üçüncü en büyük işletme alanında, turizm alanında da bizim birlikte çalışmalarımız olacak ve bu alanlardaki iş birliğimize Akdeniz’de devam edeceğiz ve Akdeniz iş birliği Avrupa ve güney arasında devam edecek. Pek çok alan var iş birliğinin önemli olduğu.

Zaten Yüksek Düzeyli Temsilci tarafından da söylendi, refah içinde, istikrarlı, güvenli bir Türkiye olsun istiyoruz. Ve özellikle de bu nedenle bütün faaliyetleri ve bütün girişimleri destekliyoruz. Tabii ki bazı alanlar var farklı görüşlere sahip olduğumuz, ancak ortaklar, dostlar arasında bu konularda çalışmaya devam edeceğiz.

Ve Türk mercilerinde bizlere bugün verilmiş olan bütün bilgiler için teşekkür ediyoruz. Yargıdaki reform konusunda ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlaline karşı atılmış adımlar konusunda görüştük ve bütün bu konularda destek vermek istiyoruz bütün uzmanlarımızla birlikte.

Ancak Sayın Temsilcinin de söylediği gibi, bir kez daha şunun altını çizmek istiyorum ki; bazı konulardaki kaygılarımız devam etmekte. Akademisyenlerin, insan hakları savunucularının geçen hafta karşılaştıkları olaylar konusunda kaygılarımızı belirtmek istiyoruz, Osman Kavala’nın, insan hakları aktivistinin. olağanüstü halin bitmesine karşın demokratik çalışmaların devam etmesini istiyoruz. Özellikle de ceza süreçlerinin, masumiyet karinesi temelinde hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bütün alanlarda yapılandırılmış bir iş birliği gerçekleştireceğiz, ortak çıkarlarımız var. Ve bizim aramızda güçlü bir siyasi diyalog var ve aynı zamanda bu ilişkileri, ortak çıkarlarımızı devam ettirme konusunda çalışacağız.

Daha önce de söylenildiği gibi, pek çok ortak alanımız var, bunlardan bir tanesi vize serbestisi ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, bu alanda birlikte çalıştığımız zaman çok başarılı oluyoruz.

Sayın Dışişleri Bakanına şunu da söylemek istiyorum, bizim tarafımızdan, Federica adına da; hala isteksiz olan, bize müzakereler konusunda yeşil ışık yakmakta isteksiz olan Avrupa Birliği üye devletlerini ikna etmeye çalışıyoruz. İki yıl önce çalışmalar başladı. Bu müzakerelere başlamazsak kaçırılmış bir fırsat olduğunu düşünüyorum, çünkü bu her iki tarafın çıkarına olan bir şey. Aynı zamanda Türkiye’nin ve Avrupa Birliği’nin çıkarı açısından önemli.

Göçle ilgili, Türkiye’deki çalışmaların iki taraf için de başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Ve mülteci zorlukları hem Avrupa Birliği, hem Türkiye’nin kabul ettiği çalışmalar önemli ve aynı zamanda Doğu Akdeniz açısından da Avrupa Birliği’nin çalışmaları önemli. Bu noktada şunu bir kez daha söylemek istiyorum ki; tabii ki Türkiye’nin gösterdiği çaba mülteciler konusunda son derece önemli. Türkiye’ye gelen mülteciler konusunda Türkiye’nin göstermiş olduğu çabaların bu bağlamda farkında olduğumuzu söyleyebiliriz. Komisyon bu noktada Türkiye’deki mülteciler için verilen 6 milyar euronun faydalı ve etkin bir şekilde kullanıldığından emin olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle de ev sahibi belediyelerin de altyapıları güncellemek açısından çalıştığını biliyoruz Suriyeli misafirlere ev sahibi olan toplulukların. Tabii bu yerel yönetimler de bu yük açısından, altyapı üzerindeki yük açısından çalıştıklarını biliyoruz. Bir taraftan sağlık, bir taraftan atık yönetimi, bir taraftan eğitim konusu. Şunu söyleyebiliriz ki; son derece faydalı ve yakın bir işbirliği içinde çalışıyoruz bütün bakanlıklarla birlikte. Sizin Hükümetinize bu noktada teşekkür etmek istiyoruz bu başarılı iş birliğimizin işe yaraması konusunda.

Vize serbestisi konusuna baktığımız zaman belli kriterler var üzerinde çalışılması gereken. Ancak şunu söyleyebilirim ki; Türkiye açısından yeni bir ivme kazandırılmış durumdadır bu kriterlerin yerine getirilmesi konusunda. Ve Türkiye’yi de bu konuda desteklediğimizi söylemek gerekiyor.

İş birliğine baktığımız zaman sadece göçle bitmiyor, aynı zamanda enerji ve ekonomi konusunda çalışmak istiyoruz. Yüksek düzeyli diyaloglar önümüzdeki aylarda yapılacak. 18 Aralık’ta görüşeceğiz ve diğer stratejik alanlarda bu yıl ve önümüzdeki yılın ilk üç ayında belirlenecektir diye düşünüyoruz. Şunun altını çizmek istiyorum ki; refah içindeki bir Türkiye bizim için önemli, Avrupa Birliği için önemli bir ekonomik merkez olduğunu söyleyebiliriz. 6. büyük ticaret ortağı Türkiye, ve Avrupa’daki yatırımlar devam etmelidir. Bu noktada ekonomik durum içindeki güven duygumuzu devam ettirmemiz gerekmektedir bütün bu ilgilendiğimiz ortak çıkarımız olan alanlarda.

Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için.

SORU- Sorum Sayın Çavuşoğlu’na; efendim, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı El Cubeyr’in Türkiye’nin Kaşıkçı davası konusunda kendileriyle delil paylaşmasını beklediklerine dair bir açıklaması oldu. Sizin buna cevabınız ne olacak?

İkinci sorum ise Sayın Mogherini’ye; Kaşıkçı davası konusunda Türkiye’nin iki tane çağrısı oldu. Bunlardan ilki uluslararası soruşturma başlatılması, ikincisi ise sanıkların Türkiye’de yargılanması. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, bu çağrıları destekliyor musunuz ve uluslararası soruşturma başlatmak için bir adım atacak mısınız?

Teşekkür ederim.

AB DIŞ İLİŞKİLER VE GÜVENLİK POLİTİKASI YÜKSEK TEMSİLCİSİ FEDERİCA MOGHERİNİ- Sorunuz, Suudi Arabistanlı gazetecinin öldürülmesiyle ilgili sorunuz, Avrupa’nın bu noktadaki konumu en baştan beri son derece net olmuştur. Tamamen güvenilir ve şeffaf bir soruşturma olmasını bekliyoruz, bu da henüz tamamlanmadı. Tabii ki hesap verebilirliğin sağlanması gerekmektedir. Bu korkunç cinayet konusunda ilgili kişiler hesap verebilmelidir. Avrupa Birliği’nin hesap verebilirliği demek intikam demek değil. Şunu söylemek gerekiyor ki; en baştan itibaren idam cezasına karşıyız ve kendi değerlerimiz, kendi uygulamalarımız ve kendi ilkelerimiz konusunda adli sistemle ilgili olarak tam bir soruşturmanın yapılması gerekiyor, adil bir soruşturmanın, şeffaf bir soruşturmanın yapılması gerekiyor. Uluslararası ortaklarımızla birlikte çalışıyoruz ve Türkiye’yle çok yakından çalışıyoruz ve bu da zaten öğle yemeğinde ele alacağımız konulardan bir tanesidir diye düşünüyorum. Sadece durumun kendisini değil aynı zamanda… Burada duracağım, teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum.

Bu süreçte Avrupa Birliği’nin, Avrupa ülkelerinin tutumunu biz de takip ediyoruz. Her ne kadar bazı üye ülkeler bazı çıkar ilişkileri sebebiyle bunu kapatma meylinde olsa da, Avrupa Birliği’nin bu konudaki tutumu son derece nettir ve beklentileri de haklıdır. Çünkü henüz daha cevabı bulunamamış ya da verilmemiş sorular var. Tüm bunlar ortaya çıksın ki bu cinayet, bu gerçekten herkesi şoke eden, önceden planlanmış, hiç kimsenin kabul edemeyeceği bu cinayetin tüm boyutlarıyla ortaya çıkması gerekiyor. Ve gerçek sorumluları kim, kim talimat verdi, bunun da ortaya çıkması gerekiyor. Biz bu süreçte bir taraftan uluslararası toplumun da takdir ettiği gibi kendi soruşturmamızı büyük bir titizlikle ve şeffaflık içinde yaptık. Elde ettiğimiz bilgileri ve delilleri de isteyen herkesin görmesini de sağladık, dinlemesini sağladık. Çünkü bu bir cinayettir ve adaletin yerini bulması gerekiyor ve şeffaf bir şekilde uluslararası toplumun işbirliğiyle bu süreci yürütmemiz gerekiyor.

Diğer taraftan tabii Viyana Sözleşmesine göre her ne kadar Başkonsoloslukta bu cinayet işlense de, Türkiye’de işlendiği için burada sorgulamada, soruşturmada Türk kanunları geçerlidir. Dolayısıyla Suudi Arabistan’da tutuklanan kişilerin Türkiye’de de yargılanması gerekiyor, bu konuda Suudi Arabistan’dan işbirliği bekliyoruz, bunu kendilerine de ilettik.

Diğer taraftan bugüne kadar Suudi Arabistan’dan maalesef cinayetin işlendiği günden bu yana çelişkili bilgiler geldi, açıklamalar geldi. Ve daha sonra yine cinayetin kabullenilmesi, hatta önceden planlanması gibi açıklamalar da geldi. Başsavcının son yaptığı açıklamayı ileri bir adım olarak görüyoruz, fakat tatmin edici değil, ayrıca çelişkilerin olduğunu da daha önce söylemiştik.

Biz Suudi Arabistan’ın bugüne kadar işbirliği tekliflerini hiç tereddüt etmeden kabul ettik. Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu konuda zaten daha önce açıklamaları olmuştu. Fakat işbirliğinden ne bekliyoruz, bu önemli. Eğer işbirliğinden beklentileri sadece bizden bilgiler almak, hatta delilleri almak ve bu dosyayı bu şekilde kapatmaksa bu doğru bir şey değil. İşbirliğinin amacı, ayrı-ayrı yürütülen soruşturmalar konusunda birbirimizi bilgilendirmek, ortaya çıkan bilgileri ve delilleri de paylaşmaktır. Suudi Arabistan Başsavcısı İstanbul’a geldiği zaman, bizim arkadaşlarımız da o toplantıdaydı, İstanbul Başsavcımız Sayın Fidan, elde edilen soruşturma kapsamındaki tüm bilgileri-belgeleri Suudlu muhatabıyla paylaştı. Ama Suudi Arabistan tarafından hiçbir açıklama yapılmadı, hiçbir bilgi verilmedi. Dolayısıyla sizin atfettiğiniz bu açıklama doğru bir açıklama değil, tam tersi bugüne kadar Suudi Arabistan’dan herhangi bir bilgi, Başsavcılıktan bir bilgi bizim arkadaşlarımız alamadılar. Ve tüm bu sürecin uzaması sebebiyle de şimdi uluslararası toplumdan uluslararası bir soruşturma için talepler geliyor; bize de geliyor, Birleşmiş Milletler’e de geliyor, G-7 bu konuyu yakından takip ediyor, G-7 Dönem Başkanı biliyorsunuz Kanada. Ve en son yine üç tane raportörün ve insan hakları mekanizmaları tarafından yine paylaşılan bu talepler çerçevesinde üç tane raportörün; İfade ve Düşünce Özgürlüğü Koruma Özel Raportörünün, yine Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörünün ve Zorla Kaybolmalar Çalışma Grubu Başkanının BM Genel Sekreterine bir mektup göndererek BM öncülüğünde bağımsız bir soruşturma mekanizmasının oluşturulması çağrısında bulunması da esasen önemlidir. Bu, uluslararası toplumun bu konuya gösterdiği hassasiyetin bir yansımasıdır. Niye? Çünkü bugüne kadar henüz cevaplayamadığımız sorulara cevapları alamadık ve uluslararası toplum da bir an önce bunun neticelenmesini istiyor. Biz bundan sonra da Suudi Arabistan başta olmak üzere herkesle işbirliğine varız ve uluslararası toplumla da bu süreci kendi soruşturmamız dahil birlikte götürme konusunda da kararlıyız.

Teşekkür ediyorum.

SORU- TRT Haber. Sorum Sayın Hahn’a olacak; biraz önce açıklamanızda katılım müzakerelerinden bahsettiniz Sayın Hahn. Bu müzakerelerin başlaması Türk toplumunda çok ciddi bir beklenti oluşturmuştu. Ama şu an müzakerelerin seyri aslında hayal kırıklığı yaratıyor Türk toplumunda. Bu süreçte Türkiye de eleştirildi yapılan açıklamalarda. Ama siz Avrupa Birliği olarak kendi içinizde hiçbir özeleştiri yaptınız mı? Ankara’dan Türk toplumuna nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Teşekkürler.

Bu müzakerelerle ilgili Türkiye tarafı eleştirildi Birlikten yapılan açıklamalarda. Ama hiç Avrupa Birliği olarak kendi yaptığınız toplantılarda hiç özeleştiri yaptınız mı, Türkiye’ye karşı acaba yanlış atılan adımlar oldu mu diye?

Ankara’dan Türk toplumuna müzakerelerin seyriyle ilgili olarak nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

KOMŞULUK POLİTİKASI VE GENİŞLEME MÜZAKERELERİNDEN SORUMLU AB KOMİSERİ JOHANNES HAHN- Avrupa Birliği’nin konumu çok belli diye düşünüyorum. Konsey konusunda kararlar var ve şu an herhangi bir faslın açılması söz konusu değil. Bu karşılaştığımız bir durum. Bu duruma baktığımız zaman, Türkiye’nin bu konuları ele alması durumu söz konusu ve başka konular da var devam eden. Tekrar ilişkilerin güçlendirilmesi konusunda çabalar var Avrupa Birliği ülkeleriyle birlikte. Bu gelecek için yolumuzu açacaktır diye düşünüyorum, herhangi bir tahminde bulunmak istemiyorum şu anki durum itibariyle. Ancak şunu söyleyebiliriz ki; durum bir yönde değişiklik gösterecektir. Ancak bir kez daha ifade etmek gerekirse, tekrar tekrar söylediğim şey, insanlar beni tanırlar, çok iyi tanırlar, aslında çok da pragmatik bir insanımdır. Pragmatik açıdan şunu söylemek istiyorum: Değer temelli bir yaklaşım var, tabii ki gerçekleştirilebilir, gerçekçi hedeflerimiz var. Vizyonumuzu gözümüzün önünden kaçırmamamız gerekmektedir. Ve somut sonuçlar alınması gerekmektedir. Ekonomik işbirliği, göç, güvenlik, enerji konuları, çevre konusu var ki bunu da unutmamak gerekiyor. Bütün bu alanlara baktığımız zaman daha derin bir birlikte çalışma söz konusu olacaktır.

SORU- Hem Sayın Mogherini, hem Sayın Hahn; Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılar için çabalarını takdirle karşıladıklarını belirttiler. Ancak geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği Sayıştay’ı bir rapor yayınladı, Avrupa Birliği’nin Suriyeli sığınmacılar için harcamak üzere Türkiye’ye tahsis ettiği 3 milyar euronun 1.1 milyar eurosunun hangi mültecilere harcandığının belirlenemediğini söyledi. AB Sayıştay üyesi Bettina Jacobsen bu konuda Türk makamlarının Kişisel Verilerin Korunması Kanununu gerekçe göstererek bilgi paylaşmayı reddettiğini ve ilk kez böyle bir durumla karşılaştıklarını söyledi. Ve paranın harcandığını görüyoruz, ancak bu paranın tamamının mültecilere harcandığından emin olamıyoruz açıklamasını yaptı. Bu konu görüşmelerinizde gündeme geldi mi, Türkiye’nin bu rapora cevabı nedir acaba?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum.

Her şeyden önce Sayın Raporu, Avrupa Birliği’nin kendi iç çalışmalarını denetleyen bir rapordur. Tabii burada mülteciler için harcanan 3 milyarın, yani bugüne kadar 1.7 milyar, nereye harcandığını da tabii ki Sayıştay bunu görmek ister.

Diğer taraftan, biz tüm yaptığımız harcamaları, zaten proje bazlı harcamalar ve mültecilere verilen yardımlar, bunların hepsini bir şeffaf bir süreçle Avrupa Birliği’yle birlikte yürütüyoruz ya da uluslararası örgütler ve insan hakları kuruluşlarıyla birlikte yürütüyoruz, son derece şeffaf bir şekilde yürütüyoruz. O nedenle zaten 2016 yılına kadar ilk 3 milyar verilmesi gerekiyordu, henüz daha 1,7 milyar, bu süreç çok yavaş gidiyor.

Diğer taraftan Sayıştay da şunu net bir şekilde görmelidir ve bugün bunu gündeme getirdik: 18 Mart mutabakatına baktığımız zaman göçle ilgili, bu Avrupa Birliği’nden gelecek paralar Suriyelilerin günlük harcamaları için de kullanılmalıdır, sağlık da dahil. Dolayısıyla burada bazı engeller var, bunların da mutlaka giderilmesi lazım ki bu süreç işlesin.

Şimdi tabi bir göç mutabakatı yaptık, içinde biraz önce söylediğim gibi anlaşmamıza göre 5 fasıl da açılacak. Şimdi oturuyoruz Avrupa Birliği’yle 5 faslın açılması dahil bir anlaşma imzalıyoruz, mutabakat sağlıyoruz, hem de tüm AB üyesi ülkelerin onanıyla. Aradan kısa bir süre geçiyor, bu sefer Türkiye’yle müzakereler yeni bir fasıl açılmasın kararı çıkıyor. İşte tüm bu çiftçe standartlar ve ikiyüzlülük sebebiyle Avrupa Birliği bizim toplumuzun gözünde güvenilmeyen bir ortaktır. Oturuyorsun bir karar alıyorsun, kısa bir süre sonra başka bir karar alıyorsun, bunun da izahı yoktur.

Diğer taraftan, sivil toplumun, sivil toplum örgütlerinin amacı, tabi ki kuruluş amacına hizmet etmek, aynı zamanda sivil demokrasiyi, demokrasiyi ve insan haklarını da savunmaktır. Herhangi bir sivil toplum örgütünün görevi, demokratik bir şekilde seçilmiş hükümeti güç kullanarak ve başka yöntemlerle görevden uzaklaştırmak değildir, bu da sivil demokrasi değildir, sivil toplumun görevinde bu da yoktur. Kim olursa olsun, buna kim katılırsa katılsın yargılama sürecine de tabi olmalıdır. Yani burada Türkiye’deki demokratik şekilde seçilmiş hükümeti devirmek için bu faaliyetleri yaptım diyen kişileri, Avrupa Birliği’nin sırf sivil toplum ya da demokrasi diye savunması da hem anlamsızdır, hem de çelişkilidir, bunu özellikle Johannes’e de hatırlatmak isterim.

SORU- Elif Saatçioğlu, A Haber.

Bir sonraki Reform Eylem Grubunun ardından Türkiye’nin AB süreciyle alakalı ne gibi adımlar atılmasını öngörüyorsunuz? Sorum Sayın Hahn’a olacak.

KOMŞULUK POLİTİKASI VE GENİŞLEME MÜZAKERELERİNDEN SORUMLU AB KOMİSERİ JOHANNES HAHN- Afedersiniz, sorunuzun özünü anlayamadım.

SORU- Bir sonraki Reform Eylem Grubu, Türkiye’de gerçekleşecek olan Reform Eylem Grubunun ardından Türkiye’nin AB süreciyle alakalı ne gibi adımlar atılmasını öngörüyorsunuz? AB tarafı artık bir ilerleme kaydedilecek mi sizce?

KOMŞULUK POLİTİKASI VE GENİŞLEME MÜZAKERELERİNDEN SORUMLU AB KOMİSERİ JOHANNES HAHN- Bu noktada tabii ki bu çalışma grubunun sonuçlarını ben değerlendiremem ve tahmin edemem. Sonuçları beklememiz gerekiyor, sonuçları değerlendirmemiz gerekiyor, Bakanın da söylediği gibi, herhangi bir şekilde çiftçe standardın önüne geçmemiz gerekiyor. Ve tabi ki birinci günden itibaren somut adımlar atmamız gerekiyor.

Aynı zamanda izin verirseniz eğer mültecilere yardım konusunda şunu da söylemek istiyorum: Tabii ki bu noktada ikinci kısmın verilmesi, finansmanı konusunda herhangi bir şüphe söz konusu yoktur. Tabii ki kaygılar olduğunun farkındayız, bu Avrupa Birliği’nin iç sürecidir. Ve sadece iki gün önce nihai karar verildi zaten, bu paranın Avrupa Birliği’nde nasıl verilmesi konusunda. Tabii ki bu daha ziyade bir iç tartışmaydı. Tabii ki harcamasını görmemiz gerekiyor.

İkinci nokta da şu, tabii ki Avrupa Sayıştay’ı bizi bazı konularda eleştirmektedir. Şu söylenmektedir: Para çok çabuk bir şekilde harcandı denebilmekte. Belki de Türk Hükümeti tarafından da uygulamanın gecikmesi konusunda eleştiriler var. Biz bir taraftan ve öbür taraftan eleştiriliyoruz, ancak niyetimize baktığımız zaman her zaman niyetimizi yapılandırılmış, iyi tanımlanmış, iyi kalibre edilmiş bir şekilde bu paranın verilmesini sağlamaktır. Tabii ki başlangıçta nasıl kullanacağız, nerede kullanacağız, bu konular önemli, nasıl yapılacağı konusunda açıklık söz konusu ve bu noktda, ikinci kısmın uygulaması konusunda herhangi bir gecikme olmayacaktır.

SORU- … bu noktada Türkiye eğer karara uymazsa Türkiye için sonuçları olacak mıdır?

AB DIŞ İLİŞKİLER VE GÜVENLİK POLİTİKASI YÜKSEK TEMSİLCİSİ FEDERİCA MOGHERİNİ- Şuna inanıyorum ki Türkiye’nin mahkemenin kararını takip etmesi gerekmektedir. İnsan hakları açısından ve yargı açısından önemli bir Avrupa Birliği görüşüdür ve bu noktada mahkeme tarafından verilmiş olan kararın geçerli olmasını düşünüyoruz. Özellikle de güvenlik açısından da bu kararı uygun şekilde takip etmesi, uygulaması beklediğimiz şeydir.

Şunu da söylemek istiyorum ki çok açık bir şekilde; burada gördüğümüz şey aslında somut bir ilerleme, Avrupa Birliği ve devletleri somut adımların ileriye yönelik atılmasını beklemektedir insan hakları konusunda, hukuk devleti konusunda Avrupa Konseyi standartlarına uygun olarak, ki bu standartlar da Türkiye’nin paylaştığı standartlardır, çünkü Türkiye Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden bir tanesi. Burada herhangi bir çifte standart yok, Avrupa Birliği standartlarından hoşlanın ya da hoşlanmayın belli standartlarımız var, beğenin ya da beğenmeyin.

Ancak şunu söylemek gerekiyor ki; Avrupa Birliği’nde daha güvenli bir ortak bulmak mümkün değil. Çok açık ve çok dürüst bir şekilde bunun bir işbirlikçi bir duruş olduğunu söyleyebiliriz ve bugün de bu çalışmalar açısından önemli bir temel olduğunu söylemek mümkün.