Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun BAE Dışişleri Bakanı Sayın Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan ile Ortak Basın Toplantısı, 16 Ekim 2016, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok değerli basın mensupları, bugün kıymetli bir konuğumuzu Ankara’da ağırlıyoruz. Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed kardeşimi, ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.

Sözlerimin başında 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Birleşik Arap Emirlikleri Yönetiminin, halkının ve kardeşim Şeyh Abdullah bin Zayed’in bize verdikleri destek ve dayanışma için şükranlarımı sunmak istiyorum. Esasen birbirine karşı kardeşlik hukuku ile bağlı olan Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri halkına da bu yakışırdı.

25 Nisan’da Abu Dabi’yi ziyaret etmiştim ve son derece başarılı bir ziyaret olmuştu. Önümüzdeki süreçte de karşılıklı üst düzey ziyaretlerin gerçekleşmesi için değerli Dışişleri Bakanı kardeşimle birlikte çalışacak ve bu ziyaretleri koordine edeceğiz. İkili ilişkilerimizi her boyutuyla, ticari ve kültürel boyutu dâhil, daha da ileriye götürme konusunda kararlılığımızı bir kere daha vurguladık. Bunun için Ortak Ekonomik Komisyon olmak başta üzere iki ülke arasında var olan mekanizmaları daha etkin bir şekilde kullanmamız gerekiyor. Özellikle Ortak Ekonomik Komisyon’un bir an önce toplanması konusunda mutabık kaldık.

Geçtiğimiz Perşembe günü -yaklaşık 4 sene 10 ay sonra- Riyad’da Türkiye-Körfez İşbirliği Konsey Toplantısı’nı gerçekleştirdik. Öncelikle bu toplantının gerçekleştirilmesinde ve toplantı sırasında Türkiye’ye verdikleri destek ve yapıcı tutum için Birleşik Arap Emirlikleri’ne teşekkür etmek istiyorum.

Tüm Körfez Bölgesiyle bağlarımızı daha da güçlendireceğiz. Körfez Bölgesinin güvenliği, ekonomik kalkınması bizim için Türkiye’nin güvenliği ve ekonomik kalkınması kadar önemlidir. Esasen bölgemizde yaşanan sorunlara baktığımızda bizim birlik beraberliğimizin daha bir önem arz ettiğini görüyoruz. Maalesef Suriye, Irak, Yemen, Libya başta olmak üzere bölgede mezhepçi politikaların yarattığı riskler var. Tüm bu sorunlara çözüm arayışı için gerçekten hep birlikte gayret sarf ediyoruz. Birleşik Arap Emirlikleri’yle tüm bu konularda görüşlerimiz örtüşüyor ve bu ortak tutumdan mutluluk duyuyoruz.

Birleşik Arap Emirlikleri her alanda büyüyor ve kalkınıyor. Bu süreçte çok önemli projelerde, özellikle Türk Firmaları’na yer veriyorlar. Türkiye’ye ve Türk Firmaları’na yönelik bu destek ve güvenlerinden dolayı da çok teşekkür ederim. Ayrıca, Birleşik Arap Emirlikleri Firmaları’nın da Türkiye’ye daha fazla yatırım için ilgi gösterdiğini görüyoruz. Kendilerine her konuda destek vereceğimizi de burada bir kere daha vurgulamak isterim.

2015 yılında 6.7 milyar dolar olarak gerçekleşen ikili ticaret hacmimizi, her iki ülkenin yararına olacak şekilde artırma konusunda kararlılığımız var.

Tüm bu önemli konuları konuşmaya başladık ve biraz sonra da konuşmaya devam edeceğiz. Yarın İstanbul’da Sayın Cumhurbaşkanımız değerli Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah’ı kabul edecekler.

Böyle bir dönemde değerli kardeşim Şeyh Abdullah bin Zayed’in ülkemize yaptığı bu ziyaret önemlidir, anlamlıdır, kendisine bir kere daha teşekkür ediyorum.

Hoşgeldin diyerek sözü kendisine bırakıyorum.

Kendileri salona girerken bir espri yaptı, “Bakanlıkta olsa neyse de, şimdi gazetecileri senin evinde ağırlıyoruz, dolayısıyla bize daha iyi davranmaları gerekiyor” dedi. Ben de kendilerine, her zaman gazetecilerimiz görevini iyi yapar, bunu yaparken de misafirlerimizin evimizde olduğunu unutmayarak daha iyi davranırlar, diye takıldım.

(Not: Konuk Bakan Arapça konuşmuştur. Arapça-Türkçe ardıl çevirinin deşifresidir)

BAE DIŞİŞLERİ BAKANI ŞEYH ABDULLAH BİN ZAYED AL NAHYAN- Değerli kardeşim, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu; zatıâlinize konuşmamın başında teşekkür etmek ve bu ziyaretten duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Bu ziyaretten son derece mutluluk duymaktayız. Şahsım ve ülkem hakkında kelimelerinizden, sözlerinizden dolayı da teşekkür etmek istiyorum.

Sayın Bakan, değerli kardeşlerim, muhterem basın-yayın organlarının değerli mensupları, ikili görüşme sırasında değerli kardeşime ifade etmiş olduğum gibi; 15 Temmuz darbe teşebbüsünden dolayı Birleşik Arap Emirlikleri Hükümeti ve halkı olarak, kederlendiğimizi ve son derece üzüntü duyduğumuzu belirtmek isterim. Başarısız o harekatta, Türk halkının direnişi, hakkı-hukuku, ülkesini savunmak için gösterdiği o cesaretli duruşu dolayısıyla kardeş Türk halkını kutluyorum.

Sayın Bakan, basın açıklamanız sırasında çok önemli konulara işaret ettiniz. Müsaade ederseniz bazı hususlara ben de değinmek istiyorum.

Değerli kardeşim; konuşmanızda akdi durumla ilgili, hâlihazır ticaret hacmiyle ilgili hususlara değindiniz. Evet, biz de iki ülke arasında bu mevcut ilişkilerin ivme kazanmasını ve gelişme kaydetmesini arzuluyoruz. iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla kurulmuş olan Ortak Ekonomik Komisyon’un önümüzdeki yakın dönemde toplanmasını destekliyor ve arzuluyoruz. Kanaatimce ki bu aynı zamanda bir gerçektir: Hem Birleşik Arap Emirlikleri’nde, hem Türkiye’de değerlendirilemeyen çok büyük potansiyeller var. Karşılıklı yatırımları artırmamız lazım.

Sayın Bakanım, Birleşik Arap Emirlikleri’nde hâlihazırda 10 binden fazla Türk vatandaşı muhtelif alanlarda çalışmakta ve faaliyetlerini devam ettirmektedirler. Biz Hükümet ve halk olarak Türk vatandaşlarının çalışmalarının Birleşik Arap Emirlikleri’nin gelişmesine katkıda bulunmasından dolayı memnunuz ve bundan mutluluk duyuyoruz.

Stratejik gelişmelerin ve ortak öneme haiz meselelerin takip edilmesi için 25 Nisan tarihinde Türkiye ile KİK ülkeleri arasında gerçekleştirilmiş olan toplantı önemli bir toplantıdır. Biz bu toplantıya önem veriyoruz.

Bölgemizde güvenliğimizi tehdit eden, hepimiz için tehlike oluşturan gelişmelerden dolayı, bu ve benzeri toplantılar önem kesbetmektedir. Bu anlamda biz de terörle mücadele ve güvenliğin gerçekleştirilmesi hususunda elimizden gelen çaba ve gayretleri gösteriyoruz. Çünkü bölgemiz, hepinizin malumu olduğu üzere terörden acı çekmektedir. Bu vesileyle kardeş ülke Türkiye’nin terörle mücadelede sergilemiş ve takınmış olduğu doğruları destekliyoruz ve Türkiye ile beraberiz.

İşbirliğinin koordine edilmesi açısından baktığımızda, aramızdaki bu istişare mekanizmasının geliştirilmesi için sık sık görüşmelere devam etmemizin, hiç kuşkusuz büyük faydası olacaktır. Diğer taraftan Suriye’de, Yemen’de, Irak’ta ve Libya’daki olaylara baktığımızda; bölgemizde karşılaşmakta olduğumuz zorlukların üstesinden gelebilmemiz ve meydan okumalara cevap verebilmemiz için bizlerin daha fazla mesai yapma gereği ortaya çıkıyor.

Efendim, bu vesileyle İran’ın işgali altında bulunan adaların, Birleşik Arap Emirliklerine iadesi hususunda, Birleşik Arap Emirlikleri’nin tezine ve davasına destek çıktıkları için; şahsım, Hükümetim ve halkım adına kardeş ülke Türkiye’ye teşekkür etmek istiyoruz. Ayrıca Arap Koalisyonu’na da teşekkür etmek istiyoruz.

Genel olarak bakacak olursak, Körfez ülkeleriyle kardeş ülke Türkiye arasında, her alanda işbirliğinin inkişaf ettirilmesini ve geliştirilmesini gerekli kılan çok sebep var. Türkiye ve Körfez ülkelerinde çok sayıda fırsat, olanak ve imkânlar bulunmakta. Ekonomik alanda karşılıklı olarak bunlardan istifade etmeliyiz.

Türkiye ile KİK ülkeleri arasında yapılan son toplantıda ele alınan konulardan biri de, serbest ticaret anlaşmasına ilişkin müzakerelerin sıklaştırılması ve onun sonuçlandırılması hususundaki mutabakattı.

Sayın Bakan, konukseverliğinizden ve misafirperverliğinizden dolayı teşekkür ediyorum.

Sözlerime son vermeden önce belirtmeliyim ki; basın-yayını temsilen buraya teşrif etmiş olan çok sayıdaki arkadaşımız, bizim sorumluluğumuzu arttırıyor. Ben bunu daha fazla çalışmamız gerektiğinin bir göstergesi olarak algılıyorum.

Teşekkür ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben de teşekkür ediyorum. Bu sözlerden sonra zor sorular gelmez herhalde.

SORU- Serkan Kaya, NTV.

Öncelikle, Özgür Suriye Ordusu’nun Dabık’ta kontrolü ele geçirdiği bilgileri paylaşıldı, ancak askeri kaynaklardan dört bölgenin hala DEAŞ kontrolünde olduğu açıklanmıştı. Dabık’ta son durum nedir efendim? Operasyonun bir sonraki aşamasında hedef neresi olacak?

İkinci sorum, Sayın Bakanın da bu konudaki görüşlerini paylaşmasını rica edeceğim. Dünyanın gözü Musul’da, Musul operasyonunda. Irak Merkezi Hükümetinden gelen açıklamalar var, aynı şekilde gerilim sürüyor. Ancak Sayın Cumhurbaşkanının dün yapmış olduğu Türkiye’nin B ve C planları hazır şeklinde bir açıklama var. Bu konuda detayları paylaşabilir misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Öncelikle ilk sorunuzla ilgili, Türkiye’nin sınırının öbür tarafında Cerablus’tan başlayan operasyon emin adımlarla ilerliyor. DEAŞ’a karşı yürütülen bu operasyona biz karadan, ayrıca koalisyon olarak da havadan destek veriyoruz. Bugüne kadar da önemli başarılar elde edildi. Oralarda hayat normale döndü. İnsanlar evlerinden çıkıyor, dükkânlar açılmaya başladı, çocuklar ve kadınlar sokaklarda. Bizim Suriye’de hep birlikte -Birleşik Arap Emirlikleri dâhil- görmek istediğimiz tablo aslında bu. İsteğimiz ülkenin, DEAŞ terör örgütünden ve tabii ki zalim bir rejimden de temizlenmesi ve ülkenin kurtulup tekrar huzura, istikrara, güvenliğe kavuşması.

Dabık Bölgesi tamamen şu anda muhaliflerin eline geçti. Elbette o bölgede birçok köyler var, küçük yerleşim birimleri var. DEAŞ tüm buraları kontrol altında tutuyordu. Buralara yönelik de emin adımlarla ılımlı muhalefet, Özgür Suriye Ordusu ilerliyor ve hedef, El-Bab’a kadar giderek Münbiç Bölgesi’ni tamamen DEAŞ terör örgütünden kurtarmak.

Esas büyük resme bakmak lazım; Irak ve Suriye’de DEAŞ terör örgütünü tamamen temizlemek gerekiyor, bunun için de ortak irade gerekiyor. Operasyonlara, karadan ve havadan ortak katılım önemli. Rakka operasyonu görüşülüyor, konuşuluyor, önümüzdeki günlerde de görüşmeye devam edeceğiz. Musul operasyonu gündemde. Bazı kuşatma faaliyetleri ve havadan DEAŞ’a yönelik operasyonlar yine top atışları oldu. Ama tam olarak Musul operasyonu başlamış değil. Zaten açıklamalarda da bunu görüyoruz. Esasen biz mezhepçiliğe karşıyız. Hem Rakka hem de DEAŞ için daha önce de soruldu, defalarca söyledim; Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız da söylüyor Musul ve Rakka %90’ın üzerinde Sünni Arapların yaşadığı şehirler. Maalesef Suriye’de ve Irak’ta gerek o ülke içindeki yöneticilerin, gerekse dışarıdan mezhepçilik anlayışının etkili olduğunu ve bu yönde hareket edildiğini görüyoruz. Daha önce Felluce’de de gördük. Oradaki Şii milislerin Sünnileri nasıl hunharca öldürdüğünü gördük.

Irak’a mezhepçiliği biz getirmedik. Irak’a mezhepçiliği Maliki Yönetimi getirdi. Biz zamanında Amerikalı dostlarımıza da söyledik; Irak’ı mezhepçi anlayış içinde olan ve başka ülkelerin kontrolünde olan bir kişiye teslim etmek, Irak’ın geleceğini tehlikeye atmaktır dedik. Maalesef tablo ortada.

Irak’ta Musul operasyonuyla ilgili düşüncemiz gayet net ve sade. Her şeyden önce Şii milislerle değil Irak ordusu ve yerel kuvvetlerle bu operasyonun başarılması ve başlatılması gerekiyor. Bölgede Peşmerge var, onlardan da destek alınıyor. İnsanları, DEAŞ ve Şii guruplar arasında, yani Sünnilere saldıran Şii gruplar arasında tercih yapmaya zorlamamamız gerekiyor. Aynı şekilde insanları Rakka’da da PKK-PYD ile DEAŞ arasında bir tercih yapmaya zorlamamamız gerekiyor. Böyle bir durumda tercihlerin ne olacağı da ortadadır. Niye iki kötüden bir tanesini seçmek zorunda kalsınlar? Aklın yolu bir. Yerel kuvvetlerle Irak ordusu operasyonu yapsın, Peşmerge destek versin. Koalisyonun içindeki ülkelerin özel kuvvetleri de bu yerel kuvvetler ve Irak ordusuna destek versin. Kısa süre içerisinde nasıl Cerablus ve ötesinde DEAŞ temizlendiyse, Irak’ın tüm şehirlerinden, Suriye’nin tüm bölgelerinden de DEAŞ temizlensin.

Türkiye olarak bu çerçevede gerçekleşecek tüm operasyonlara her türlü katkıyı vereceğimizi söylüyoruz. Ama şunu da unutmamamız gerekiyor. Irak ve Suriye’deki her gelişmenin Türkiye’ye etkisi oluyor. Bunu sadece göç ve mülteci boyutuyla değerlendirirsek yanılırız. Özellikle terör boyutunu da unutmamak gerekiyor. Bugün Irak’taki mevcut tablodan dolayı Türkiye, PKK ve DEAŞ terör örgütünün hedefi oluyor. O nedenle buradaki negatif gelişmeye ve bizim güvenliğimizi tehdit edecek her türlü gelişmelere karşı, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı da sonuna kadar kullanırız.

Şükran.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sorunuzun bir kısmı da Musul’la ilgili miydi?

SORU- Evet, Musul’la ilgili bizimle görüşlerini paylaşabilirlerse.

BAE DIŞİŞLERİ BAKANI ŞEYH ABDULLAH BİN ZAYED AL NAHYAN- Bizim bakışımız, Musul’un DEAŞ’tan ve DEAŞ’a bağlı terör unsurlarından temizlenmesinin çok önemli olduğudur. Burayı temizledikten sonra acaba buranın geleceği ne olacak? Böyle bir istifham da var. DEAŞ öncesi duruma mı döneceğiz? Diyelim Musul’u kurtardık ve DEAŞ’ı temizleyip oradan kovduk. Bundan sonra orası DEAŞ öncesi duruma mı dönecek?

Acaba Irak Hükümeti bu DEAŞ ve DEAŞ bağlı teröristlerin … sonra bölge buradan istifade edecek mi? Irak halkının bütün fertlerine, bütün vatandaşlarına açabilecek mi istifade etmeleri için?

Irak halkı mozaiklerden oluşuyor. Fakat eski Başbakan Maliki kendi döneminde bu taifeler arasında bir uyuşmazlık çıkardı ve uyuşmazlık ruhu yaydı. Saddam Hüseyin döneminden sonra böyle bir yöneticinin yönetime gelmesi, o dönemdeki acıların artarak devam etmesine kapıyı araladı. Irak halkının bir bölümünü diğerine karşı düşmanca davranmaya sevk etti. Tabii hiç kuşkusuz bölge ülkelerinin tamamı Irak’ta huzurun, güvenin, barış ortamının bir an önce yaygınlık kazanmasını arzuluyor. Gidelim o ülkenin yetkilileriyle birlikte çalışalım istiyoruz. Irak gerçekten yeraltı ve yerüstü servetleri bakımından çok zengin bir ülke. Fakat bu olaylar Irak Başbakanı Abadi büyük bir … deniyor; acaba nasıl davranacak, nasıl çözüm bulacak bu soruna.

Evet arkadaşlar, mücadele sadece Musul’un temizlenme mücadelesi değil, mücadele ondan sonra da devam edecek. Irak’taki bu uyuşmazlığa nasıl bir çözüm bulunacak? Irak’ta taraflar birbirleriyle nasıl hoşgörüyle kucaklaşacaklar? Kanımca bu kucaklaşmanın ilk adımı belki şu olabilir. Her vatandaşın Irak’ın yönetiminde sesi olmalı, insanlar Irak’ın yönetiminde rol aldıklarını hissederlerse, sorunların üstesinden gelinir diye düşünüyorum.

Bunun için söylüyorum, böyle olursa, bu ortama ulaşılabilinirse, bölgemizde DEAŞ ve benzeri terör örgütlerine mahal ve yer kalmaz, bunlara fırsat da vermemiş oluruz.

Şükran.