Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Bulgaristan Dışişleri Bakanı İle Yaptığı Ortak Basın Toplantısı, 26 Ekim 2013, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Değerli basın mensupları, bugünlerde Doğu’da ve Batı’da komşu dışişleri bakanlarını yoğun şekilde ağırlıyoruz. Dün Güneydoğu komşumuz Irak Dışişleri Sayın Hoşyar Zebari’yi ağırladıktan sonra bugünde Kuzeybatı komşumuz Bulgaristan’ın değerli Dışişleri Bakanı Sayın Kristian Vigenin’i ülkemizde ağırlıyoruz. Ben her şeyden önce Türkiye’ye yaptığı bu resmi ziyaret dolayısıyla kendisine hoş geldiniz diyorum ve Dışişleri Bakanlığı görevinde başarılı olmasını bir kez daha temenni ediyorum, tebrik ediyorum.

Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ilişkiler tarihi derinliği olan, coğrafi boyutları olan, yoğun sosyal etkileşime dayalı ekonomik ilişkiler boyutu son derece yoğun özel stratejik ilişkilerdir. Bugün değerli meslektaşımın Ankara ziyaretinde Bulgaristan’da yeni Hükümetin kurulması sonrasında yapılan bu ilk Dışişleri Bakanı ziyaretinde ilişkilerimizi gözden geçirdik. Bu konuda daha fazla gecikme istemediğimiz içinde kendisinden buluşma talebi gelince Cumartesi günü de olsa - hafta sonunu değerlendirerek - bir an önce bu toplantıyı, bu ziyareti gerçekleştirmek istedik. Tabi bu özel konumu dolayısıyla Bulgaristan ile Türkiye arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi bildiğiniz gibi ihdas edilmişti. İki Sayın Başbakan arasında geçen sene yapılan ortak kabine toplantısında 17 anlaşma imzalanmıştı. Şimdi biz bunu daha da ileriye götürme iradesine sahibiz. Yeni Bulgaristan Hükümetinin, bu geleneği sürdürme konusunda, değerli meslektaşımın aldığı tutum dolayısıyla teşekkür ediyorum. Zaten bu bir gelenektir. Bulgaristan ve Türkiye’de Hükümetler arası dostluk, toplumlar arası dostluk kalıcıdır, ebedidir. Biz bunları ele aldık önümüzdeki aylarda da benim Bulgaristan ziyaretim olacak ve daha detaylı olarak bu konuları birlikte işleyeceğiz. Tabi yoğun bir istişare mekanizmamız var şu anda. Türkiye ile Bulgaristan arasında ekonomik ilişkiler komşu ülkelerde özel bir önem arzediyor. Türkiye, Bulgaristan’ın 4. büyük ticaret ortağıdır, Türkiye Bulgaristan’ın ihracatında da ikinci sıradadır. Dolayısıyla, bu ekonomik ilişkilerin gelişmesi önemlidir.

Ancak onunda ötesinde Türkiye ile Bulgaristan sadece hem NATO üyelikleri bağlamında ortak ittifak sisteminin üyesi olmak hasebiyle stratejik müttefiktir, hem de Türkiye’nin ve Bulgaristan’ın coğrafi konumları gereği Doğu’ya ve Batı’ya açılan kapılar olması itibariyle Türkiye, Bulgaristan için Asya’ya açılan kapıdır. Bulgaristan’da, Türkiye için Avrupa’ya açılan bir kapıdır. Dolayısıyla, başta Kapıkule olmak üzere üç kapımızda yoğun bir trafik vardır. Biz bugün bunları ele alırken özellikle üç kritik alanda ulaştırma, enerji, ticaret alanlarında daha fazla yapılabilecek, atılabilecek adımları gözden geçirdik.

Vize işlemleri ve vatandaşlarımızın karşılıklı ziyaretlerinin kolaylaştırılması konusu ele aldık. Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığına verdiği destek dolayısıyla Bulgaristan’a teşekkür ediyoruz. Avrupa’yla yürüttüğümüz vize diyaloğu çerçevesinde bundan sonra inşallah atılacak adımlarla Türkiye ile Bulgaristan arasında da insan geçişlerinin çok daha kolay olacağına dair inancımızı koruyoruz. Ancak bu arada ikili mekanizmalarla bu konularda özellikle araç ve insan geçişleri konusunda atılacak adımları da ele aldık, karşılıklı konsolosluklarımız ve Dışişleri Bakanlıkları arasındaki istişareleri de tekrar canlandırmak ve yeni Bulgaristan Hükümetiyle birlikte atılacak adımlar konusunda da daha fazla görüşme temin edilmesi hususunu da ele aldık.

Tabii, Karadeniz ekonomik işbirliği bağlamında ve Karadeniz’de, Balkanlar’daki ortak çıkarlarımız, hedeflerimiz bağlamında da önemli konular var. Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Platformu’nda ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nde, Bulgaristan’la çok yakın bir ortaklık sergiliyoruz, bunu sürdüreceğiz.

Yine uluslararası konular bağlamında, Suriye konusunu detaylı olarak ele aldık. Suriye’deki insani krizin Türkiye ve Bulgaristan ve diğer ülkeler üzerindeki etkileri gözden geçirdik. Suriye konusunu yemekte konuşmaya devam edeceğiz. Özellikle Suriye’den gelen mülteci akımının artması sebebiyle Türkiye’den de Bulgaristan’a olabilecek muhtemel geçişler konusu da dahil olmak üzere insani konularda neler yapabileceğimizi, ortak nasıl çalışmalar yapabileceğimizi de bugün toplantımızda ele aldık, şimdi de devam edeceğiz. Tabii Suriye’den bağımsız olarak da yasadışı göçle mücadele ve vize liberalizasyon konusunda Avrupa Birliği ile yürüttüğümüz müzakereler hususunda da kendilerine bilgi aktardım, kendileri de bu konuda Türkiye’ye her türlü desteği vereceklerini bir kez daha ifade ettiler.

Bu, değerli meslektaşım Kristian’ın Türkiye’ye ilk ziyareti ama daha sık görüşeceğiz. Dediğim gibi inşallah en kısa zamanda ben de bu ziyarete mukabelede bulunacağım. Ben tekrar kendisine hoş geldiniz diyorum ve görevinde başarılar diliyorum.

BULGARİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI KRİSTİAN VİGENİN- Teşekkür ederim Sevgili Dostum Ahmet. Meslektaşımın söylediklerini tekrar etmek istemiyorum, çünkü kesinlikle bu konudaki görüşlerini paylaşıyorum, üstünde görüş alışverişi yapmaya fırsat bulduğumuz konuları kendisi çok iyi bir biçimde özetledi. Türkiye’ye ziyaretim konusunda göstermiş oldukları ilgi ve sıcak misafirperverlikten dolayı da teşekkür etmek istiyorum. Bugünkü görüşmelerimiz son derece geniş kapsamlı oldu. Tabii ki ilk ziyaretim ama yapacağımız toplantılardan ve ziyaretlerden bence bu sadece birincisi. Sayın Davutoğlu’nu da en yakın zamanda Sofya’yı ziyaret etmesi için davet ettik, bu konudaki görüşmelerimizi orada da devam ettireceğiz.

Aynı zamanda şunu da belirtmek istiyorum Bulgaristan ve Türkiye arasındaki ilişkiler hiçbir zaman bu kadar geniş kapsamlı olmadı, bu kadar iyi bir seviyeye gelmedi, bugünkü seviyeye. Stabil bir seviyeye ulaştık ve bu noktadan sonra bunları çok daha ileri seviyeye taşıyabileceğimize inanıyorum. Bu ilişkilerde alt yapıyı genişletmek ve oluşturmak son derece önemli. Türkiye ve Bulgaristan arasında enerji alt yapısı konusunda ve ulaştırma alt yapısı konusunda son derece yakın bir işbirliği gerçekleşebilir. Sayın Davutoğlu’nun da belirttiği gibi bu her iki ülkenin de çıkarınadır. Her iki ülke de birbirleri için bir kapı görevi görmektedirler ve Asya ve Avrupa nezdinde farklı önemlere haiz bölgelere kapı oluşturmaktadırlar.

Sayın Davutoğlu’na ben de teşekkür etmek istiyorum. Bulgaristan’ın şu anda karşılaştığı problemlerle ilgili olarak yasa dışı göçmenlerin sayısındaki artış sebebiyle gösterdikleri anlayıştan dolayı teşekkür etmek istiyorum. Bu özellikle Suriye’deki krizle ilgili, ancak sadece onunla ilgili de değil. Burada önemli olan şey her iki ülkenin bu anlamda çok yakın bir işbirliği içerisinde olması ve zaten bakanlar seviyesinde içişleri bakanlıkları seviyesinde iyi bir işbirliği var, ancak, bizim de bu konudaki işbirliğimiz devam edecek. Ortak çalışmalarımız bu yönde muhtemelen en iyi koordinasyon ve işbirliğini oluşturmak için olacak ve bu bence bizim iyi ilişkilerimizin getirdiği artılardan bir tanesi. Biz bir sonraki Hükümetler arası toplantıyı önümüzdeki yıl gerçekleştireceğiz, çünkü sıra bizde. Bulgaristan’ın da yılın başında siyasi durumundan dolayı biraz gecikme yaşandı ancak bu toplantıyla ilgili son derece iyi bir plan hazırlandı ve 2014 ilkbaharının başlarında gerçekleştirilecek olan bu toplantı için tüm hazırlıklarımıza devam ediyoruz. Öte yandan, teknik konularla ilgili olarak uzmanlar seviyesindeki toplantılar devam ediyor ve bu da iki Hükümet arasında yapılacak olan toplantıya bir hazırlık teşkil edecek. Öte yandan, tabii ki, diğer bakanlıklar arasında da karşılıklı ziyaretler ve toplantılar devam edecek. Bunlar gündeme getirilen hususlar. Bizim ilişkimizde çok önemli bir hususu oluşturan ulaştırma konusunda, Ulaştırma Bakanları önümüzdeki birkaç gün içerisinde daha detaylı bir görüş alışverişinde bulunabilmek için bu toplantıyı gerçekleştirecekler.

Son olarak da şunu ifade etmek istiyorum: Bulgaristan, Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne üye olma konusunda desteklemeye devam ediyor. 22. faslın müzakereye açılması konusundaki kararı tatminkar buluyoruz, ama aynı zamanda en üst siyasi seviyede Avrupa Birliği’nin vize konusundaki liberalizasyon çalışmalarını hızlandırılması ve Türkiye’yle ilgili yol haritası konusunda daha yoğun çalışmasına ilişkin olarak en üst seviyede görüşlerimizi ifade ettik. Yine aynı zamanda Türkiye ve Avrupa Birliği arasında bu geri iade anlaşmasının nihai bir biçimde müzakerelerin sonuçlandırılmasını istiyoruz. Bu da her iki ülkenin sınırlarıyla ilgili olarak ortak yaptığımız çalışmayı son derece destekleyecektir.

Evet, daha önce de belirttiğim gibi ziyaret talebimize bu çok hızlı cevabınızdan dolayı dostum Ahmet Davutoğlu’na teşekkür etmek istiyorum. Bu Cumartesi’yi bir çalışma günü haline getirdi ama bu vesileyle biraz daha uzun bir süre karşılıklı görüşebilme fırsatı bulduk. Bir toplantıdan, bir toplantıya koşmadan daha rahat bir ortamda çalışmalarımızı gerçekleştirdik. Hükümetimiz boyunca Türkiye’yle ilişkilerin daha verimli olmasını ümit ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Evet, soruları alalım.

SORU- Umur İHA. Efendim, Bulgar Bakana ve size sormak istiyorum. Suriyeli mültecilere dikkat çektiniz. Bulgar Bakana hoş geldiniz dedikten sonra, Suriye konusuna hususunda ne düşünüyorsunuz? Mülteciler sürekli akın akın Türkiye’ye geliyor ve Türkiye’ye bir yardımınız olacak mı?

Size de efendim, bir kırmızı çizgi belirlemiştiniz, 100 gün. Bu süreyi çoktan aştık ve Fransız Başkanı Hollande’nin bir açıklaması oldu, Türkiye’ye yardım yapılması ile ilgili bir açıklaması. Siz bu konuda ne dersiniz ve bizim kırmızıçizgimiz vardı, bu kırmızıçizgi tekrar geri dönecek mi ne yapılacak, mültecilerin kabulü sürecek mi, mültecilerin gelecekteki durumu ne olacak?

BULGARİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI KRİSTİAN VİGENİN- Evet, Türkiye’de de benzer bir tartışma var, Bulgaristan’dakine çok benziyor. Biz de başlangıçta kabul edebileceğimiz mültecilerle ilgili bir kırmızı çizgi belirlemiştik ama insanların gelmesini durduramıyorsunuz. Bu açıdan baktığımızda da en kötü senaryoya hazır olmamız lazım ve bu tür bir durumda en iyisini ümit edebilmek lazım. Burada bir insanlık krizi yaşanıyor ve bu mültecilerle ilgili kriz, sadece ve sadece Suriye’de barış teşkil edilirse çözülebilir. İnsanlar evlerine geri dönebilirlerse çözümlenebilir ve Suriye’de hayatlarına devam edebilirlerse çözümlenir. Bizler ise bu bölgedeki ülkeler olarak evlerinden ayrılmış olan, ümitlerini kaybetmiş olan bu insanlara yardım etmek durumundayız ve güvenli bir ortamda yaşamalarını sağlamaya çalışmalıyız. Bu açıdan bakıldığında yapılacak fazla da bir şey yok, bu kişilere bakmak ve onlara yardım etmenin dışında. Tahminler ve muhtemel destekle ilgili olarak ise tabi ki farklı tahminler yapılıyor. Size mesela Bulgaristan’daki mültecilerle ilgili rakamları verirsem Türkiye’ye bu hiç gibi gelecektir çünkü Türkiye’de 100 binlerce şu anda mülteci var. Ama bizim için bu son derece yeni bir şey, hiç bu kadar yasa dışı göçmenle karşı karşıya kalmamıştık, böyle bir kapasitemiz yoktu. Ne fiziksel, ne de uzmanlık açısından bir kapasitemiz yoktu. Şimdi çok hızlı bir biçimde bu konularla nasıl baş edeceğimizi öğrenmeye çalışıyoruz. Yine mali destekle ilgili olarak biz de Avrupa Komisyonu’ndan böyle bir destek istedik, başka uluslararası kuruluşlardan da, sivil toplum örgütlerinden de bu desteği talep ettik ve ümit ediyoruz ki, bu destek gelecektir ama aynı zamanda biz herhangi bir rüya içinde de değiliz. Nihayetinde bu bizim sorumluluğumuz olacak, bu yeni fenomenle baş edebilmek bizim görevimiz olacak.

Biz tabii ki daha öncede belirttiğim gibi Avrupa Birliği’nden destek bekliyoruz. Bizim talebimizi yerine getirseler bile bütün mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamak için bu yeterli olmayacaktır. Ancak şunu da belirtmek istiyorum: Biz birkaç Avrupa Birliği devleti olarak, güneydeki üye devletler olarak yasa dışı göç anlamında aslında bu mülteci akınının ilk hattında bulunuyoruz. Çok daha güçlü bir Avrupa Birliği cevabı için bir faaliyette bulunduk ve çok daha geniş bir strateji hazırlanması gerektiğini Avrupa Birliği’nde yasa dışı göçle ilgili ifade ettik. Bu husus yine Yunanistan’ın Avrupa Birliği Konseyi Başkanlığı döneminde de tartışılacak ve ümit ediyoruz ki, Avrupa Birliği daha geniş kapsamlı bir politikayı benimseyecek. Bu anlamda üye ülkelerle birlikte aday ülkelerinde bunun bir parçası olması gerektiğini savunuyoruz, önümüzdeki yıl Haziran’a kadar bunu tamamlamak istiyoruz. Şu anda geniş kapsamlı bir politikamız olmadığını aslında zor bir şekilde öğreniyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Şimdi, mülteciler konusu, artan insani trajedi Suriye krizinin en görünür yanı. Maalesef bu konuda yeterli adımların, gerekli adımların vaktinde atılamamasının en büyük sonucu. Bu olumsuz sonuçları Suriye halkı ile komşu ülkeler görüyor. Biz defaatlerce uyardık, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini acil tedbir almaya çağırdık, Suriye’deki insani trajedi konusunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı çıkarmaya çalıştık. Gerçekten karşı karşıya kaldığımız tablo her türlü tahayyülat ötesindedir. Dün ben Suriye muhalefet liderleriyle görüştüm, sabah Brahimi’yle görüştüm. Irak Dışişleri Bakanı’yla da görüştüm. Türkiye ya da Ürdün’e, ya da Irak veya Lübnan’a gidenler hangi şartlarla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar, içeride kalanlara göre aslında şanslı olanlar. Şu anda Şam’ın varoşlarında Doğu Guta’da kimyasal saldırıya uğrayan insanlar içecek su, yiyecek herhangi bir şey bulamadıkları için bildiğiniz gibi kedi, köpek etlerini yeme konusunda bile fetva alarak, buldukları her şeyle ayakta kalmaya çalışıyorlar. Bırakın 21. yüzyılın kısa geçmişine 20.yüzyılda bile bu derece ağır şartlarda süren bir insani kriz yaşanmamıştır.

İftiharla söylüyorum, böyle bir insani krize Türkiye kadar sorumlu ve cömertçe yaklaşan herhangi bir ikinci devlette olmamıştır. Biz mülteci politikasıyla insanlığımızı, insani sorumluğumuzun, ahlaki sorumluluğumuzun gereğini yapıyoruz. Ama maalesef uluslararası toplum bu konuda çok kötü bir sınav vermiştir. Suriye rejimi de herhangi bir rejimin kendi ülkesine gösterebileceği en barbarca yöntemleri göstermiştir, insanlık tarihinde çok az görülen bir vakadır, bu sebeple de her gün mülteci sayısı artıyor.

Mülteci sayısı, Suriye dışına giden mülteci sayısı 2 milyonu aştı, Türkiye’de 600 bin. Lübnan’daki, Suriyeli mültecilerin sayısı Lübnan nüfusunun yüzde 30’na yaklaşıyor, şu anda yüzde 25-30 civarında. Aynı şekilde Ürdün’de de oran gittikçe artıyor. Biz son derece etkin bir kabul politikasıyla kamplarımızı kurduk, mümkün olduğu kadar bu mülteci akınını insani şartlara, medeni şartlara uygun halde idare etmeye çalıştık. Emeği geçen kurumlarımıza, başta AFAD olmak üzere teşekkür ediyoruz. Ben hiçbir konuda şimdiye kadar kırmızı çizgi ifadesini kullanmadım, ne bu konuda, ne de başka bir konuda. Onu öncelikle bir düzeltme ihtiyacı hissediyorum. Kullandığım tabir şuydu: Psikolojik eşik. Neden? Çünkü psikolojik eşikten kastım artık mülteci krizinin kontrol edilebilir bir nitelikten çıkmakta olduğunun işaretidir. Yani 100 bin kişiyi kamplarda ağırlayabilirsiniz ama bu sayı 100 binlerle ifade edilebilir hale geldiğinde artık kamplarla idare edilmenin ötesine geçer, anlamında geçen sene ifadem vardı. Ondan sonra mülteci kabul etmeyeceğiz anlamında değil, psikolojik eşik mülteciler krizinde yeni bir aşamaya geçildiğini gösterir. Nitekim dikkat ederseniz 100 bin sayısından sonra şehirlerimizde, kamplar dışında bulunanların sayısı süratle arttı. O zaman 100 bin civarındaki rakam olduğu günlerde şehirlerimizde çok daha az sayıda Suriyeli kardeşimiz vardı. Şimdi ise şehirdekiler neredeyse kamptakilerin iki mislini aşar hale geldi, kast ettiğim şey bu. Psikolojik eşik aşılınca biz uluslararası toplumu harekete geçirmek için büyük bir kampanya başlattık. Ben bütün ülkelere şahsen mektup yazdım, Sayın Başbakanımız Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne özel çağrılarda bulundu. Her yerde mülteciler konusunu gündeme getirdik ve mülteciler konusunda 100 bin psikolojik eşiği aşıldıktan sonra geçen sene Ağustos ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni Fransa dönem başkanlığında özel toplantıya çağırdık ve gerçekleşti. Bu sene Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri ile koordinasyonu komşu ülkelerle olan Birleşmiş Milletler ülkelerini bir araya getiren Cenevre’de bir toplantı yaptık. Daha sonra da biliyorsunuz 30 Mayıs ve 30 Eylül’de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin yürütme kurulu toplantısı özel Suriye gündemiyle toplandı. Ben ve diğer komşu ülke dışişleri bakanları giderek orada bütün dünya ülkelerine hem hitap ettik hem de çağrıda bulunduk. Kast ettiğimiz şey bu psikolojik eşiğin artmasıyla birlikte o çıkan tabloyu idare etmenin güçlüklerini ortaya koymak, bir de uluslararası kampanyaları artırmak. Nitekim bu uluslararası toplantılar dışında da, mesela son olarak Londra toplantısının beyanına bakarsanız bizim girişimimizle Cenevre 2 Konferansının gündeminde mutlaka mülteciler ve insani sorunun da olması Londra bildirisine girdi, bu Türkiye’nin inisiyatifiyle oldu. Hiçbir Suriye toplantısı yok ki ve olmayacak ki Türkiye mülteciler sorunu ve insani konuyu gündeme getirmemiş olsun. Hiçbir uluslararası platform kalmayacak ki Türkiye mülteciler konusunu ve insani trajediyi gündeme getirmemiş olsun.

Bu bizim için ahlaki bir görevdir, tarihi bir görevdir, insanlık görevidir, gelecek nesiller Türkiye’nin takip etmekte olduğu mülteciler politikasını takdirle anacaktır. Ama aynı nesiller başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere bu konuda üzerine düşeni yapmayan kurumları, organları ya da ülkeleri herhalde çok iyi yad etmeyecektir.

SORU- Efendim, sorum size olacak Yunan Sahil Güvenlik teknelerinin Türk yelkenlilere Kardak açıklarında tacizde bulunduğu ve Türk karasularından çıkarıldığı yönünde haberler basına yansıdı, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir de bir hafta içinde 2 askeri uçağımızın, 2 Rus askeri uçağının Karadeniz üzerinde uçmasına önleme yaptığına dair bilgiler vardı bu konuda görüşlerinizi alabilir miyiz?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Şimdi, bu bahsedilen konu, basına yansıyan konu hususunda gerekli girişimler yapıldı, yapılıyor. Yani Ege’de bazen bu tür konularda istenmeyen gelişmeler olabiliyor, ama ilgili birimlerimiz takip ediyor. Her zaman Yunanistan’la bunları açık bir şekilde konuşacak, kaygılarımızı iletecek kanallarımız mevcut. Bunları yaptık, yapmaya devam edeceğiz.

Rusya ile ilgili olarak daha önce de ben aslında bu konuda bir açıklamada bulundum. Karadeniz’deki bazı hava tatbikatlarında, uluslararası hukuka uygun uluslararası sınırlar içerisinde yapılan tatbikatlarda bazen rutin bir şekilde bizim hava sahamıza yaklaşıldığında otomatik tedbirler alınıyor, yani bu herhangi bir gerginlik işareti olarak değerlendirilmemesi iktiza eder. Geçen sene de bildiğiniz gibi Gürcistan ile Bulgaristan sınırına kadar olan alanda bu şekilde uçuşlar olmuştu. Ama bu bir karşı karşıya gelme herhangi bir şekilde bir gerginlik işareti değildir, bazen bu tür tatbikatlarda ülkeler karşılıklı tedbirler alırlar. Bu konu o çerçevede değerlendirmeli, olduğundan fazla anlam yüklemek doğru değil.

Peki, teşekkür ederim.