Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Beşinci Büyükelçiler Konferansı Kapsamında İzmir Valisi Tarafından Verilen Akşam Yemeğinde Yaptıkları Konuşma, 4 Ocak 2013, İzmir

Sayın Valim,
Değerli Büyükelçilerimiz,
Değerli Konuklar,

İzmir’in, yaşadığı büyük dönüşümle 16. ve 19. yüzyıllar arasında sadece Ege’nin değil, Akdeniz ve Avrasya’nın da en önemli liman şehirlerinden biri haline gelmesiyle birlikte Akdeniz kaderini de kendisinde barındırmıştır. Akdeniz’in kaderi ne yönde seyretmişse, İzmir’in kaderi de o yönde seyretmiştir. Hatta yine biraz önce paylaştığım gibi, dünya ekonomisinin akışı ne şekilde seyrettiyse İzmir de hem ondan etkilenmiş hem de onun pusulası gibi yön göstermiştir. Onun için İzmir için ufuk şehir, Asya’nın kapısı, penceresi, Akdeniz’in feneri, yön göstericisi, pusulası ifadelerini kullanılmıştır. İzmir tekrar tarihteki görkemli yerini almaya hazırlanıyor. Bizim hükümet olarak ve Dışişleri camiası olarak bu sene İzmir’i seçmemizin en önemli sebeplerinden biri İzmir’in tarihimizde oynadığı o büyük roldür. İstiklalimizin tamama ermesinin sağlandığı şehir olması yanında, daha önceki Mardin-Erzurum-Edirne’de yaptığımız toplantılara bu şehirlerin çevre havzalar üzerindeki öneminin yanında birinin Ortadoğu’ya yakınlığı birinin Kafkaslara birinin Balkanlara şimdi de İzmir’in Ege’ye, Akdeniz’e yakınlığı ve ona açılan kapı olmasıdır. Diğer en önemli faktör de tabi Expo çalışması ile ilgili hem yerel yöneticilerimizle bilgi paylaşımında bulunmak hem de stratejik bir planlama yapmaktı. Amacımız, İzmir’i hem Türkiye’nin, hem de dünya gündemine taşımaktı. O anlamda İsveç Dışişleri Bakanı Sayın Carl Bildt’in de aramızda bulunması bugün yine biraz önce yolcu ettiğimiz Brezilya Dışişleri Bakanı Sayın Patriota’nın da aramızda bulunması çok anlamlıdır. Her konuda anlaşıyoruz Sayın Patriota’yla bu konuda anlaşamıyoruz. Onlar da Expo’ya aday, biz de adayız. Şimdi Carl Bildt’i hakem yapsak Avrupalı olarak herhalde bizi destekleyecektir.

Ama tabi Brezilya ile olan yakın dostluğumuz bu tatlı rekabetten etkilenmeyecek. Brezilya son yıllarda küresel alanda en fazla birlikte çalıştığımız ülkelerden biridir. Böyle bir rekabeti tatlı bir şekilde yapacağız. Ama inşallah sonunu biz kazanacağız. Ümidimiz o, kararlılığımız o. Çünkü İzmir bunu hakediyor. İnşallah 2020’de Expo’yu İzmir’e getirdiğimiz zaman İzmir bütün dünya gündemine tekrar gelecek, ağırlığı hissedilecek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gücü yükselirken, İzmir’in de etki alanı, ekonomik hinterlandı güçlenen ve küresel bir imaj uyandıran bir şehir haline dönüştürmemiz lazım. Aslında biz 2023 vizyonunu hazırlarken her bir şehrimiz için de ayrı bir vizyon tanımlaması yaptık hükümet olarak.

Sayın Başbakanımızın İzmir’e özellikle verdiği önemi hepiniz biliyorsunuz. 35 proje ilan edildi geçen sene. Bu 35 projenin her biri aslında İzmir’e biçilen bu yeni rolün yeni konunun bir yansıması. İstanbul-İzmir ve Ankara-İzmir arasında hızlı trenler, otoyollar, limanlar olsun istiyoruz. İstiyoruz ki, İzmir, İpek Yolu’nun son limanı, durağı olma özelliğini, bu kez küresel ekonomiye kan pompalayan bir istasyon özelliğine dönüştürsün. Hedefimiz bu. Daha önce birçok zorlu yarıştan hep başımız ak çıktık. BM Güvenlik Konseyi’ne 2009-2010 dönemi için aday olduğumuzda 2004’te bize pek fazla şans verilmiyordu. Ancak 153 oy gibi rekor bir oyla seçildik. Yine Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisine Sayın Çavuşoğlu’nun seçiminde de birtakım zorluklar vardı. Onu da başardık. İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreter seçiminde de epey zorlandık. Onu da başardık. Kimyasal Silahlarla Mücadele Örgütü Başkanlığına bir diplomatımızı getirirken yine uğraştık, çalıştık, çabaladık. Bütün Dışişleri camiası olarak seferberlik ilan ettik ve aldık.

Şimdi de buradan Büyükelçilerimize seslenmek istiyorum. Şu andan itibaren bir seferberlik ilan ediyoruz. Önümüzdeki aylarda gece ve gündüz demeden bulunduğunuz ülkelerin tekrar tekrar kapılarını aşındırarak, kapılarında eğer birini bulamazsak, bacalarından girerek bunu da nasıl yapacağınızı siz bilirsiniz, ama mutlaka karar vereceklere ulaşacaksınız. Ve şu ana kadar hala oyları beyan edilmemişse oylarının bizim lehimize beyan edilmesini sağlayacaksınız. Biliyorsunuz aslında son yarışı biz, İzmir’de son günlerde kaybettik. İzmir’in son Expo yarışında ümitliydik esasında. Yarışlarda nefes kesmek zordur. Bu öyle bir şey ki, ben diplomaside de bunun örneğini veriyorum. Kısa mesafe koşucular vardır. Hızlı başlarlar, hızlı bitirmek zorundadırlar. 100 metre koşucusu. Hızlı bir tempoyla başlar. Maraton koşucusu yavaş tempoyla başlar. Çünkü uzun bir maratondur. Biz başlarken yüz metre koşucusu gibi başlayacağız. Bitirirken de maraton koşucusu gibi bitireceğiz. Yani,durmadan, tempoyu düşürmeden. Bunun için ritmik diplomasi diye bir tabir kullanmıştım birkaç sene önce. Her an hareket halinde olan bir diplomasiyi kastetmiştim. Şimdi de seçim günü, gecesi son saate, son dakikaya kadar yakın markaj çalışmasını sürdüreceğiz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Başbakanımızın bizlerin her temasında hiç ihmal etmediğimiz üç tane uluslararası girişimimiz var. Daha birçok adaylığımız var ama üç tanesi önemli. Biri 2015-2016 BM Güvenlik Konseyi adaylığı; inşallah tekrar alacağız. 60 yıl niyet bile edilmemişti Türkiye tarafından. 2004’te, 2009-2010 dönemi için seçildik. 2010 sonunda de herkes bekliyordu ki, Türkiye ancak 20-30 yıl sonrası için tekrar müracaat eder. Aramızda değerlendirdik. Sayın Müsteşarımızın ve hepimizin değerlendirmesi ışığında iki tarih öne çıkmıştı. 2019 ve 2020. Ancak biz 2015-2016’yı tercih ettik. Çünkü 5-6 yılda bunu alabilecek ülkeler kategorisi içinde görüyoruz kendimizi. Bu kategoride Brezilya gibi, Almanya gibi diğer ülkeler de var. Şimdi bir taraftan bununla ilgili kampanyayı yürütüyoruz. Bir taraftan da Expo 2020, İzmir için kampanya yürütüyoruz. Bir de tabi olimpiyatlar için, yine 2020 yılı hedefimiz var. Bunlar bütün görüşmelerimizin hiç terkedilmeyen asli unsurları ve ayrıca başka adaylıklar da var tabiatıyla. Onları da takip ediyoruz.

Bunlar küresel nitelikli adaylıklar. Her gün elhamdülillah yeni bir ülkeden destek beyanı geliyor. İzmir Yürütme Komitesi Başkanı olarak, başta Sayın Valimize, Büyükelçimize ve diğer bütün İzmir’deki yetkililerimize Büyükşehir Belediye Başkanımıza, tabi Milletvekillerimize seslenmek istiyorum. Nihayet ulusal düzeyde biz, Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız düzeyinde bu kampanyayı yürüteceğiz, ancak bir de alanda sizlerin gece ve gündüz bunun takibini yapmanız çok önem taşıyor.

Büyükelçilerimizi, tabirimi mazur görün, ama gerekiyorsa Çin işkencesine tabi tutacak şekilde sürekli arayın. Durumumuz nedir diye sorun. Ben soruyorum, ama siz de sorabilirsiniz. Gelelim deyin. Bu önümüzdeki aylar içinde başka işleri biraz ihmal etmeyelim ama onları bir başkasına delege edelim ve hepimiz alana inelim. Tek tek ülkeleri dolaşalım. Onları burada ağırlayalım. Geçen sene Afrika Dışişleri Bakanlarını ben özellikle buraya, İzmir’e getirmiştim. Çünkü İzmir’in tanınması, bilinmesi gerekiyor. Bilen, tanıyan birinin İzmir’i sevmemesi mümkün değil. İzmir mutfağını tadan birinin etkilenmemesi de mümkün değil. Bunu sürekli yapmak lazım. Yerel alanda sizlerin gayretiyle dünyanın her yerine yayılan Büyükelçilerimizin çabalarıyla ve tabi Hükümetimizin ve Başbakanımızın yakın takibiyle inşallah bir 9 Eylül Zaferi daha kazanırız. Benim buna inancım tam. Aslında bugün burada bulunuşumuz bütün Büyükelçilerimizle burada bulunmamızın sebeb-i hikmeti de budur. Aralarında birçok İzmirli Büyükelçimiz de var.

Başta Bakan Yardımcımız Naci Koru ve eski Müsteşarlarımızdan Ertuğrul Apakan olmak üzere. Onlardan İzmir’le ilgili çok şey dinledik. Bütün Büyükelçilerimiz dinlediler. Benim Özel Kalem Müdürüm Ahmet Tuta da İzmirlidir. Gördüğünüz gibi etrafımız İzmirlilerle çevrilmiş durumda. Zaten biz de kendimizi hep İzmirli olarak addettik.

Bu saatten sonra Carl Bildt’i herhalde Fahri İzmirli ilan ediyoruz. Kendisini bilemem ama Gustav, oğlu, bugün her yerde hareketli bir şekilde dolaşıyordu. Basın toplantısında da kalkıp basını selamladı. Gustav kesinlikle İzmirli oldu. Hatta, annesi ile de telefonda konuştu ve ileride İzmirli bir gelin almayı dahi düşünüyor. Bana söyledi. Dolayısıyla onları da Fahri İzmirli olarak görüyoruz.

Tekrar önümüzdeki ayların bereketli çalışmalara vesile olmasını, tanıklık etmesini diliyorum. Ve bir kez daha İzmirlilere bütün yetkililerimize ve onların nezdinde bütün İzmirli hemşerilerimize, kardeşlerimize buradan seslenmek istiyorum. Dışişleri camiası olarak 24 saat, 7 gün, 365 gün İzmir’in emrindeyiz. Sonuna kadar bütün Dışişleri camiası gece gündüz çalışacak. Bizim bir prensibimiz var. İlk gün söylediğim Bakan olduğum gün. 24 saat yetmiyorsa mazeret yok, 25. saati bulacağız. 7 gün yetmiyorsa 8. günü bulacağız. Ama Expo’yu İzmir’e getireceğiz inşallah.

Hayırlı akşamlar diliyorum.