Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu'nun Bahreyn, Katar ve Suriye'deki Temaslarına İlişkin Yaptığı Basın Toplantısı, 6 Nisan 2011, Şam

(T.C. Şam Büyükelçiliği)

 

Değerli basın mensupları,

Bildiğiniz gibi dün sabah ülkemizden ayrıldıktan sonra Bahreyn, Katar ve Suriye’yi ziyaret ettim. Bahreyn’de Bahreyn Kralı, Bahreyn Başbakanı, Bahreyn Veliaht Prensi, Bahreyn Dışişleri Bakanı ve Bahreyn’deki siyasi gruplarla ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirdim.

Biz Bahreyn’in istikrarına büyük önem veriyoruz. Bahreyn’deki reform çabalarının sürmesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü Bahreyn’deki reform çabalarının aksaması Bahreyn’deki istikrarı da olumsuz yönde etkileyecektir. Özellikle Bahreyn’in Sünni-Şii dengesindeki hassasiyet ve Körfez’de şu anda var olan hassasiyetler dolayısıyla dikkatlerimizi Bahreyn’e yöneltmiş durumdayız. Bu görüşmeler neticesinde Türkiye’nin görüşlerini  ilgililerle paylaşma imkânı buldum.  Çok samimi, çok kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdik. Sünnileri temsilen Tecemmü grubuyla, Şiileri temsilen Vifak grubuyla da kapsamlı görüşmeler yaptık.  Bir anlamda bu toplumsal taleplerin Bahreyn’in istikrarını bozmadan nasıl hayata geçirilebileceği konusunda da kanaatlerimizi paylaşma imkânı bulduk.

Dün akşam programımızda bir değişiklik yaparak Bahreyn’den Katar’a geçtik. Gece sabah 4’e kadar bildiğiniz gibi Katar’da görüşmeler gerçekleştirdik. Katar’a ziyaretimizin esas sebebi, Libya’daki gelişmelerle ilgili olarak Libya Ulusal Konseyi üyelerinden ve dış dünyada Konseyi temsil eden şahsiyetler arasında öne çıkan isimlerden Mahmud Cibril ile kapsamlı bir görüşme yapmaktı.

Bildiğiniz gibi bundan bir gün önce, yani Pazartesi günü de, Libya’dan, Trablus’dan gelen özel temsilciyle görüşmüştük. İlgili taraflarla yaptığımız görüşmeler çerçevesinde bir ateşkesi ve siyasi değişimi sağlayacak bir yol haritası üzerinde çalışmalarımızı sürdürdük.  Bu konuda geldiğimiz noktayı önümüzdeki günlerde kısa bir sürede açıklamayı düşünüyoruz. Sayın Cibril’le gerek bu siyasi değişim süreci,  gerek Libya’daki  güvenlik sorunları, gerekse Bingazi bağlamında yaptığımız çalışmalar çerçevesinde kapsamlı görüşmeler yaptık. Çok faydalı oldu.  

Daha sonra Suriye’ye geldik ve bugün sabah Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Beşar Esad’la  3 saat süren bir görüşme yaptık. Bunlar bir kısmı heyetler arasında, bir kısmı baş başa cereyan eden görüşmelerdi. Daha sonra Sayın Velid Muallim ile görüştük. Bu görüşmelerde Sayın Beşar Esad’ın Ortadoğu’da değişim rüzgârları esmeye başladığı ilk günden itibaren vurguladığı reform ihtiyacına duyduğumuz, verdiğimiz önemi bir kez daha kendisiyle paylaştık.  Gerçekten Suriye bizim için hem uzun kara sınırımız hem de son yıllarda geliştirdiğimiz yoğun ve yakın ilişkiler dolayısıyla bütün Ortadoğu’da en çok önem verdiğimiz ülkedir. Her konuyu Suriye hükümetiyle, Suriye’li yetkililerle, başta Sayın Beşar Esad olmak üzere çok rahat paylaşıyoruz, konuşuyoruz. Bu konudaki kanaatlerimizi dost ve kardeş bir ülkenin geleceğiyle ilgilenen ve kaderimize ortak gördüğümüz bir çerçevede ele alıyoruz. Çok faydalı bir görüşme oldu. Bütün çerçeveyi ele aldık.

Biz Suriye’de, Suriye’yi daha da güçlendirecek olan, Suriye’yi geleceğe hazırlayacak olan kapsamlı bir reform çabasının hayata geçirilmesine büyük önem veriyoruz. Bu konudaki kanaatlerimizi kendisiyle paylaştım. Böyle bir kapsamlı reform çalışması eminim ki Suriye’yi de çok daha güçlü kılacaktır ve geleceği çok daha iyi hazırlayacaktır. Sayın Başbakanımızın Sayın Esad’la geçen hafta iki telefon görüşmesi oldu. Daha sonra benim Sayın Dışişleri Bakanı Velid Muallim’le görüşmelerim oldu. Sayın Başbakanımızın Özel Temsilcisi olarak MİT Müsteşarımızın ziyareti oldu. Bütün bunlar yürütülen çalışmalarımızın bir parçasıdır. Ben bu konularda Sayın Başbakanımızın mesajlarına muhtevi bir görüşme imkânı buldum. Gerçekten, tablonun karşılığı olarak, düşüncelerimizin anlaşılması bağlamında çok önemli bir görüşme olduğunu düşünüyorum.

Belki fark ettiniz, öğleden sonra yani biraz önce de Hamas lideri Halit Meşal ile bir görüşme gerçekleştirdik. Halit Meşal ile de özellikle Filistin ulusal uzlaşısı konusunda görüşlerimizi paylaştık. Ortadoğu’daki bu değişim dalgası esnasında Filistin sorunu göz ardı edilmemeli. Çünkü aslında bütün bu değişim dalgası ve ortadaki birçok problemin de merkezinde Filistin sorununun çözülememiş olması vardır. Ben geçtiğimiz hafta Londra’da Libya Konferansı sürerken Sayın Mahmud Abbas’la bir görüşme gerçekleştirmiştim. Ve Sayın Mahmud Abbas’ın bize ilettiği bazı görüşler vardı. Bazı girişimler vardı, insiyatifler vardı. Bunları bugün Sayın Halit Meşal’le de paylaşma imkanı bulduk. Kapsamlı olarak Filistin uzlaşısı konusunda atılabilecek adımları ele aldık. Biz Filistinli kardeşlerimiz arasında görüş ayrılıklarının bir an önce giderilmesine büyük önem veriyoruz. Filistin’de atılacak pozitif adımların bölgedeki bu değişim rüzgârını da olumlu yönde etkileyeceği kanaatindeyiz. Aksine Filistin’de çıkabilecek bir krizin, ki son denemde İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonları bu anlamda büyük bir risk oluşturmuştur, bölgede daha büyük bir istikrarsızlıklara sebebiyet vereceğini düşünüyoruz. Bu bağlamda görüşlerimizi kendisiyle paylaştık. Bahreyn, Katar, Libya, Suriye ve Filistin konularını muhtevi, 36 saat süren ziyaretimizde bunları ele aldık. Verimli bir ziyaret silsilesi oldu.

SORU: Efendim, Halit Meşal’le görüşmenizin ardından ne konuda hangi yorumlarda bulunuldu? 

SAYIN BAKAN: Söylediğim gibi Filistin uzlaşısı konusunu ele aldık. Zaten bu konuyu  biz yakınen takip ediyoruz. Sayın Mahmut Abbas’la da bu çerçevede hem bir telefon görüşmemiz oldu, hem de kendisinin ilettiği bir mektup vardı bize. Bunları ele aldık yani esas itibariyle ona odaklandık ama tabi bu değişim, Ortadoğu’daki bu yeni değişim ortamında Filistin’deki uzlaşının taşıdığı önem ve Filistin’in merkezi konumu konusunda da kanaatlerimizi paylaştık.

SORU: Devam niteliğinde bir soru soracağım. Mahmud Abbas’ın, teknokratlardan oluşan bağımsız bir bakanlar kurulu olması ve sorunların süreç içerisinde çözülmesi yönündeki önerisini biliyoruz, Türkiye bu öneriye nasıl bakıyor? Eğer olumlu bakıyorsa, Halit Meşal, Hamas bu öneriye karşı çıkmıştı, bu yönde bir ikna çabası oldu mu? Halit Meşal’e yönelik telkinler neydi, onun çekinceleri neydi?

İkinci sorum da, bugüne kadar hep Filistinliler arası uzlaşı Mısır denklemindeydi, Mısır’daki durum ortadayken, şimdi Türkiye’nin daha aktif rol alması söz konusu mu?

SAYIN BAKAN: Sayın Mahmud Abbas’ın girişimi de dahil olmak üzere Filistin sorununu çözmeye müteallik her türlü girişimi biz olumlu değerlendiririz. Her türlü fikri değerlendirmeye bir anlamda layık görürüz.  Tabii Halit Meşal’in de bu konuda girişimleri, görüşleri oldu. Dolayıyla bunların hepsini değerlendirmek, hepsini bir zeminde buluşturmak ihtiyacı var. Yani biz bir taraf adına diğerini ikna eden bir konumda değiliz. Taraflarla görüşerek mümkün olduğu kadar tıkanma noktalarını açmak, ve bu tıkanma noktaları açıldıkça da ilerleme kaydetmek durumundayız.

Olumlu olan taraf; her iki taraf da ulusal uzlaşının bir an önce gerçekleşmesini arzu ediyor. Yani buna karşı çıkan kimse yok. Sıralamada hangi önceliğin önce ele alınacağı daha sonra bunun hangi adımlarla takip edilmesi gerektiği konusunda görüş ayrılıkları var. Sayın Abbas öncelikle hükümet kurulmasına önem verirken, Sayın Meşal öncelikle uzlaşının bütün unsurlarıyla harekete geçirilmesine önem veriyor. Bunlar birbirlerini tamamlayabilecek unsurlar. Yöntem olarak birbiriyle çelişkili görünse bile hedef olarak aynı unsurları barındırıyor. Biz iki tarafla yaptığımız görüşmelerle bir ortak zemin geliştirilebileceği kanaatini edindik. Bu çerçevede çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Mısır konusunda, Mısır gerçekten geçmişte bu konuda çok aktif oldu. Değerli katkılar da yaptı. Biz herhangi bir şekilde dost ve kardeş Mısır’ın üstlendiği bir misyonu Türkiye’ye çekme çabası içinde hiç olmadık. Hele Mısır’daki son değişimle birlikte Mısır’ın bölgede  başta Filistin konusu, Gazze konusu olmak üzere çok daha yapıcı katkılarda bulunacağına inanıyoruz. Türkiye ile Mısır arasında çok ciddi paralellikler ortaya çıkacağına ve birlikte birçok sorunu ele alabileceğimize de inanıyoruz. Dolayısıyla birbirine alternatif değil, birbirini tamamlayan çabalar halinde ele alacağız. Bu konuları ben Mısır Dışişleri Bakanı Sayın Arabi ile de görüşeceğim. Vakit el verirse önümüzdeki dönemde Mısır’a da bir ziyaret düşünüyorum. Ama tabi yoğun bir gündem var önümüzde. Mümkün olmazsa, telefonla, temaslarla bütün bu konuları Mısırlı dostlarımızla da paylaşacağız. 

SORU: Sayın Bakan, hem Sayın Esad’la, hem Sayın Muallim’le uzun bir görüşmeleriniz oldu. Türkiye’nin birtakım bölgesel konularda arabulucu rolünü üstlendiğini biliyoruz. Yani hem devletlerarası hem de gruplar arası. Birincisi, Batıdan Suriye’ye herhangi bir mesaj sözkonusu mu? İkincisi Suriye içerisinde mesela Müslüman Kardeşler Örgütü Genel Sekreteri’nin İstanbul’da yapmış olduğu açıklamanın bir rahatsızlığa neden olduğu görüşü hakim. Bununla ilgili olarak bir konu gelişti mi?

Bir de sizin, biz Ortadoğu’daki bu hareketlenmelerde dış provokasyonun olduğu bilgisine sahip değiliz ifadeniz var. Bununla ilgili yine Suriye tarafından size bir bilgi paylaşımı oldu mu? Ve mesela Libya konusunda ne gibi bir yol haritası sözkonusu şu anda?

SAYIN BAKAN: Birincisi, biz dost ve kardeş bir ülkeye hiçbir yerden mesaj taşımayız.  Yani bu çok sık söylenen bir husus olduğu için söylüyorum. Hiçbir ülkeye, hiçbir başka ülke adına mesaj taşımayız. Biz kendi kanaatlerimizi paylaşırız, o kanaatleri dostça kardeşçe paylaşırız. Sık sık bu gündeme getirilir. İran’a gideriz, Batı ülkelerinden İran’a mesaj götürdünüz mü? Suriye’ye gideriz, Suriye’ye mesaj götürdünüz mü?  Artık, bu alışkanlığı terk etmemiz lazım. Türkiye’nin kendi özgün görüşleri vardır. Kendi özgün görüşlerini Doğuyla da Batıyla da paylaşır. Eğer o özgün görüşlerini hayata geçirirken bir ülkenin görüşlerini başka bir ülkeyle paylaşmak gerekirse bunu paylaşır ama kendi özgün görüşü çerçevesinde paylaşır. Öncelikle bunu ifade edeyim.

Suriye içindeki gelişmelerle ilgili bir arabuluculuk, bu tarz bir durum sözkonusu değildir. Yani bunlar Suriye’nin kendi iç çalışmalarıdır. Ama biz yine bu konudaki kanaatlerimizi çok açık paylaşırız. Irak’ta da bunu yaptık. Tabii Suriye’de Irak’taki gibi bir savaş sonrası ortaya çıkan bir ortam yok, kamu düzeninde bir sorun var.

Biz bu noktadaki kanaatlerimizi ve Suriye’nin sosyal dokusunun daha sağlam temeller üzerinde, toplumsal barışı sağlayacak şekilde geliştirilmesi konusundaki kanaatlerimizi de paylaşırız. Ve ben bu kanaatlerimi de paylaştım. Ve söylediğim gibi anlayış birliği içinde bir görüş paylaşımı oldu. Yoksa tabii hiçbir ülkeye herhangi bir şeyi empoze etme veya bir arabuluculuk görüşü içinde olmadık. Biz Suriye ile karşılıklı saygı içinde ilişkilerimizi sürdürdük. Bundan sonra da sürdüreceğiz ama Suriye’deki her gelişmenin de Türkiye’yi etkilediğinin, etkileyeceğinin, Türkiye’deki her gelişmenin de Suriye’yi etkileyeceğinin bilincinde olarak ortak kaderimizle ilgili her konuyu paylaşıyoruz. Bugün de çok açık yüreklilikle ben bu konudaki kanaatlerimi paylaştım.

Libya konusunda, Libya ateşkesi konusunda ise önümüzdeki kısa bir süre içinde bazı açıklamalarımız olacak.

SORU  :Ne kadar sürede?

SAYIN BAKAN: Ulaştığımız noktaları Türkiye’ye dönünce Sayın Başbakanımızla paylaşacağız. Ondan sonra bir çalışma olacak, çünkü nihayetinde biz Libya’da hem bir an önce kanın akmasının durmasını istiyoruz, hem de bir siyasi değişim sürecinin önünün açılmasını istiyoruz. Yani bu ikisini birlikte gerçekleştirecek bir yol haritasına ihtiyaç var. Bu yolla Libya’da şu anda karşı karşıya kaldığımız riskler en aza indirilebilir. Ve Libyalı kardeşlerimizi bu anlamda her türlü katkıyı yapmaktan kaçınmayız. Dün de Sayın Cibril’le bu konuları yine çok dostane bir şekilde hepsini ele aldık. Daha önce de ilgili taraflarla ele almıştık. Tüm bu görüşmelerin neticesi bir potada toparlamaya çalışacağız önümüzdeki günlerde.

SORU:  Suriye Hükümetinin açıklamış olduğu bir reform paket vardı. Bundan hemen sonra Devlet Başkanın halka yönelik bir açıklaması oldu. Ancak, Suriye’deki halkın büyük bir kısmı bunu takdir etmiş gözükmüyor. Bununla ilgili Türkiye olarak spesifik tavsiyelerde bulundunuz mu?

SAYIN BAKAN : Şimdi tabi spesifik konulara girmeyelim. Ama burada bulunma sebebim o zaten.  Zaten burada bu ziyaretimizin önemli sebebi, bu konudaki kanaatlerimizi paylaşmaktır. Sayın Başbakanımız Sayın Esad’la iki kez telefonla görüştü söylediğim gibi. Ve gelişmeleri belli aralıklarla değerlendirme ihtiyacı var. Tabii bu konuları ele aldık.

Teşekkürler.