BN:13 - 22 Aralık 2008, 11-12 Aralık 2008 Tarihlerinde Brüksel'de Gerçekleştirilen Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi Hakkında Bilgi Notu

11-12 Aralık 2008 tarihlerinde Brüksel’de gerçekleştirilen Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi, dünyada ve Avrupa’da son derece önemli gelişmelerin cereyan ettiği bir dönemde Fransız Dönem Başkanlığı’nın sonunda gerçekleştirilmiştir.

Bu dönem zarfında, Kafkaslarda kriz ortaya çıkmış, ABD’de başlayan ekonomik kriz büyüyerek tüm dünyayı hem ekonomik hem sosyal boyutta etkileyen küresel bir nitelik kazanmıştır. Bu dönem ABD’de yönetim değişikliği sürecine ve Obama yönetiminin yeni politikalarının açıklığa kavuşturulmasının beklendiği bir zaman dilimine denk gelmiştir.

Küresel mali ve ekonomik krizin AB üyesi ülkelerdeki etkilerinin azaltılması için, bankacılık ve finans sektörlerinin krize karşı güçlendirilmesi, giderek artan istihdam sorunlarıyla mücadele edilmesi zorunluluğu doğmuştur.

Yaşamın her alanındaki olumsuz etkilerini, her geçen gün giderek daha çok hissettiren iklim değişikliğiyle mücadele edilmesi gerekliliği bugün artık her zamankinden daha çok ciddi bir durum haline gelmiştir. Öte yandan enerji güvenliği de tartışılan küresel konulardan biri olmaya devam etmektedir.

Ayrıca, AB’nin geleceğini yakından ilgilendiren Lizbon Antlaşması’nın öngörülen takvime göre yürürlüğe girememiş olması, AB kurumlarının bu kritik dönemde gerektiği gibi işletilememesinin ortaya çıkarabileceği güçlükleri de gözler önüne sermiştir.

Böyle bir ortamda gerçekleştirilen Aralık 2008 AB Zirvesi’nde bu konularda alınmış olan kararları önemsemekteyiz.

Bunların başında kuşkusuz, küresel iklim değişikliğiyle mücadeleye önemli katkılar sağlaması beklenen iklim değişikliği ve enerji paketi üzerinde sağlanan uzlaşma gelmektedir. Bu adımı, 2009 Kopenhag İklim Değişikliği Konferansı öncesinde çok önemli ve teşvik edici bir adım olarak görüyoruz.

AB liderlerinin üzerinde mutabık kaldıkları ve AB GSMH’sının yaklaşık %1.5’luk oranına tekabül eden (200 milyar Avro) ekonomik iyileşme planının AB ekonomisi bakımından olumlu etkileri olmasını temenni ediyoruz.

Diğer yandan, kabul edilen bir Deklarasyonla, Avrupa Güvelik ve Savunma Politikası’na yeni bir ivme kazandırılması çabalarını ülkemiz yakından izlemektedir. Sözkonusu Deklarasyon’un 7. paragrafında AB üyesi olmayan Avrupalı müttefiklerin AGSP’ye katılımına yer verilmiştir. Bu kapsamda, AB üyesi olamayan Avrupalı müttefiklerin AB prosedürleri doğrultusunda AGSP’ye katılımına imkan veren Uzlaşılmış Çerçeve’nin tam olarak kullanılması ihtiyacına vurgu yapılmaktadır. Türkiye’nin arzusu, AGSP'ye katılımımızın daha içerikli ve ülkemize söz hakkı tanıyacak şekilde geliştirilmesidir. Jeo-stratejik konumumuzun, Avrupalı müttefik kimliğimizin ve hepsinin ötesinde müzakere eden aday ülke olmamızın bize AGSP misyonlarında önümüzdeki dönemlerde önemli roller vereceği kuşkusuzdur.

AB Komisyonu’nun 3 Aralık 2008 tarihli Doğu Ortaklığı Girişimi konusundaki Bildirimi, AB liderlerince memnuniyetle karşılanmış ve bu yöndeki çalışmaların ilerletilmesi beklentisi dile getirilmiştir. Girişime konu ülkelerle yakın ilişkisi olan Türkiye, bu yöndeki girişimleri tüm yönleriyle yakından izlemeye devam edecektir.

Ayrıca, Lizbon Antlaşması onay sürecinin 2009 yılı sonuna kadar tamamlanmasına yönelik olarak Zirve’de sağlanan uzlaşma anlayışından memnuniyet duymaktayız. Bu, genişleme sürecinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi bakımından da sevindirici bir gelişmedir.

Devlet ve Hükümet Başkanlarının benimsedikleri bir Deklarasyonla Ortadoğu barış sürecinin 2009 yılında öncelikli bir konu olmaya devam edeceğini vurgulamalarını önemli buluyoruz. Türkiye, bilindiği gibi, İsrail-Filistin ihtilafına müzakereler yoluyla güvenli ve tanınmış sınırlar içinde yanyana yaşayacak iki devlet vizyonu temelinde adil ve kalıcı çözüm bulunmasına yönelik çabaları desteklemektedir. Ülkemizin bu bağlamda sekiz yıl aradan sonra Mayıs 2008’den bu yana canlandırılan Suriye-İsrail aracılı barış müzakereleri konusundaki girişimleri sürdürülecektir. "